Once Amerika ile baslayalim. Agustos ayinda National Commission on the Future of Higher Education tarafindan yayinlanan bir raporda, Amerika universitelerinin egitim kalitesinde ciddi bir dusus yasandigi vurgulanmis. Raporda universite mezunlarinin sadece %31’inin prose literate oldugu (yani bir gazete haberini anlayacak seviyede okuma yazma bildikleri) belirtiliyor. On sene once bu oran %40 imis. Dikkat edin, universite mezunlarindan bahsediyoruz.
Iflas Nedir Borsa Nedir Hisse Senedi Nedir Risk Nedir Libor Nedir Ikame Etkisi Nedir
Bir diger rapor, gecen sene U.S. National Academies kurumu tarafindan hazirlanmis ve Cin’de her sene mezun olan muhendis sayisinin Amerika’nin 8 kati oldugu hesaplanmis (daha sonra bu oran 2.5 olarak duzeltilmis).
Amerikan universitelerindeki en buyuk problem, herkese herseyi saglamaya calisirken hic birseyi dogru durust basaramamak seklinde ozetlenmis. Universiteler bir yandan ogrencilere ileride parali is bulmalarini saglayacak egitim vaad ederken, ayni zamanda ozel sirketlere kar saglayacak pratik bulus ve teknikler pesinde kosmaya calisiyor, ote yandan okula bilimsel sohret kazandiracak teorik arastirmalar yaparken, kendilerine butceden pay veren politikacilari memnun edecek sekilde eyaletin vatandaslarina ucuz egitim firsati vermeyi amacliyormus ve sonucta bir cok universite hic bir seyi dogru durust yapamiyormus.
Bu yuzden bir cok profesor ders vermeyi asistanlara birakip kendilerini arastirmaya adamis, ogrencileri memnun etmek ve yuksek ortalama ile mezun olmalarini saglamak icin (boylece hem ileride is bulabilsinler hem de ogrenciler bu okuldan mezun olmak zor deyip kayit olmamazlik etmesin) not enflasyonuna bel bagliyormus. Amerika’da ozellikle sosyal bilimler alaninda ogrenci ayni zamanda musteridir, memnuniyeti teaching evaluation denen donem sonu anketleri ile saptanir, profesorlerin mesleklerinde ilerlemesi bu anket sonuclarina baglidir.
Ozellikle hizmet sektorunde, universite egitimi gerekmedigi halde, calisanlarin bir cogu universite mezunu imis. Artik universite egitimine bir “defensive necessity” yani geride kalmamak icin lise mezunlarinin almak zorunda olduklari bir mal/hizmet olarak bakiliyormus.
Simdi Cin’e gecelim. Cin’de ilk universiteler 20. yuzyilin basinda ve cogunlukla ozel universite seklinde kurulmus. 1949’da Komunist Parti’nin basa gelmesi ile tum universiteler devletlestirilmis. 1966’da Kultur Devrimi sonucunda universitelerin buyuk cogunlugu kapanmis. Mao’nun 1976 yilinda olumunden sonra tekrar universitelere onem verilmeye baslanmis. 1977’de ulke capinda yapilan ilk universite sinavina 6 milyon aday katilmis ve bunlardan sadece 278 bini universitelere kabul edilmis. 1982 yilinda ozel universitelerin kurulmasina izin verilmis. 1992’de universite cagindaki genclerin sadece %2’si universiteye gidebiliyor iken bugun bu sayi %20’ye yukselmis (Amerika’da bu oran %40).
Son yillarda universitelerin buyumesi ile birlikte sorunlar da artmis. Her sene mezun olan 4 milyondan fazla gence is bulmak buyuk bir sorun haline gelmis. Bir cok universite mezunun ancak guvenlik gorevlisi, temizlikci, dadi olarak is bulabildigi, bir cenaze evinde acilan posizyon icin 500’den fazla universite mezunun basvuru yaptigi sik rastlanan gazete haberleri arasinda imis.
Mesele sadece mezun olan ogrenci sayisi ile ibaret degil, universite egitimin kalitesi ile ilgili de bir cok problem mevcut. Her ne kadar her sene muhendislik diplomasi alan genc sayisi Amerika’dan 2.5 kat fazla ise de bunlarin sadece %10’unun Amerika’da okuyan muhendisler kalitesinde oldugu hesaplanmis. En cok karsilasilan problemler Ingilizce bilgisinin yetersiz olmasi, egitimin pratikten uzak – teori agirlikli olmasi ve ogrencilerin inisiyatif eksikligi. Diger bir problem universite yoneticilerinin genellikle uzman olmayan parti ileri gelenlerinden meydana gelmesi ve islerini iyi yaptiklari icin degil Parti’ye bagliliklarindan dolayi basa gelmeleri imis. Yapilan bir arastirmada mezun olan Cinlilerin %35’i universitede gecirdikleri zamani bir kayip olarak goruyormus, %50’si islerine yarayacak hic birsey ogrenmediklerini soylemis.
Dunya’nin ilk 50 universitesi arasinda Cin’den tek okul olmasi (Beijing Universitesi) Cinlileri uzen baska bir problem. Listede Amerika’dan 20, Ingiltere’den 8, Avustralya’dan 6, Kanada’dan 3, Isvicre, Hong Kong, Japonya, Singapur ve Fransa’dan 2, Hindistan ve Almanya’dan 1 tane var. Oysa hukumet aktif bir sekilde elit universiteleri destekliyor ve dunya capinda bir seviyeye cikarmaya calisiyor. Devletin egitim harcamalarinin buyuk kismi bu elit okullara gidiyor.
Ilginc bir anekdot: Haziran’da Henan eyaletinde universiteli genclerin yol actigi buyuk sokak gosterileri yasanmis. Olaylarin sebebi suymus. Universite sinavlarindan yuksek puan alip prestijli Zhenghzhou universitesine giremeyen gencler, o universiteye bagli Shengda isminde baska bir kampusune 5 kat fazla ucret verip yazilmislar. Cunku kendilerine alacaklari diplomanin uzerinde Zhenghzhou Universitesi yazacagi sozu verilmis. Mezun olduklari zaman bakmislar diplomanin uzerinde Shengda Universitesi yaziyor. O diploma ile is bulmak ise imkansiz imis. Paramizi geri isteriz diye gencler ayaklanmis. Gosteriler gunlerce surmus.
Cin’de nufusun sadece %3’unun universite mezunu oldugunu biliyor muydunuz? Amerika’da %37, Turkiye’de %10, Hindistan’da ise %5.
Bu arada Cin’de ortalama universite ucreti yillik 1000 dolar imis. Alcak herifler. Komunist ulkede bile parali egitim var demek ki. Universite sinavlarina hazirlanmak icin dersanelere ve ozel hocalara verilen paranin haddi hesabi yokmus. Universite sinavi tek degil, uc gunluk bir sinavmis.
Almanya’nin problemi universitelerin kamu kurulusu huviyetinde islemesi. Universite butceleri buyuk olcude (%80) devlet tarafindan karsilaniyor. Ucretler yillik 1200 dolar civarinda. Aferin Menkel. Profesorler, devlet memuru statusunde. Calisan calismayan, arastirma yapan yapmayan ayni parayi aliyor. En cok onem verilen sey her universitenin ayni seviyede, ayni egitimi yapmasi. Universiteler arasi rekabet yok. Alman hukumeti, universitelerin arastirma fonu icin rekabet etmerini tesvik etmek amaciyla gelecek 5 yil icin toplam 2 milyar dolarlik bir fon kurmus. Oysa bu parayi Amerika’da iyi universitelerden sadece bir tanesi tek bir senede harciyormus.
Son olarak Hindistan. Hindistan, Cin’den sonra en cok muhendis mezun eden ulke. Ama Hindistan’daki ozel sirketler arasinda yapilan bir ankete gore firmalar bu mezunlarin sadece %10’unu kaliteli olarak gorup ise almayi dusunebilirmis. Arastirma-gelistirmeye ayrilan fonlar milli gelirin sadece %0.7’si. Cin’de bu rakam %1.48, Amerika’da %2.7. (Turkiye’de %0.6). Universitelere devletin harcadigi para milli gelirin %0.37’si. Cin’de 0.50, Amerika’da 1.41.
Neden boyle? Cunku Hindistan’da universitelerin cogu ozel okul huviyetinde. Sadece %30’u devletten yardim aliyor. Ama professor maaslarina, universiteye giris kosullarina, ogrenim mufredatini devlet belirledigi icin universiteler arasi rekabet ortadan kaldirilmis.
Diger bir sorun toplumdaki sinif farkliligi ve bunun yarattigi esitsizlik. Bu esitsizligi ortadan kaldirmak icin devlet universite ogrencilerin en az dortte birinin alt siniflardan (bunlara untouchables deniyor) olmasi sartini getirmis. Ne yazik ki esitlik saglamayi amaclayan politikalar universitelerin kalitesinin dusmesine sebep oluyormus. Indian Institutes of Technology isminde 7 kampusden olusan dunya capinda bir universiteleri var. Ancak sadece 30,000 ogrenci burada okuyor. Universite hocalarinin sadece ucte birinin doktora derecesi var.
Yaa iste boyle. Herkesin onunde sorunlar, bu sorunlarin gizledigi firsatlar var. Sikayet etmek isteyen icin de iyimser olmak isteyen icin de sebepler mevcut.
1 Yorum Var.:
Teşekkürler Tuğrul Bey. Çok öğretici bir yazı. Türkiye'de "üniversite diplomalı pazarcılar" edebiyatını her duyduğumda acaba dünyada durum nasıl diye merak ederdim. Demek ki çok da farklı değilmiş. Türkiye'de ortaokul mezunu ya da lise terk olan babaları bir yerlerde müdür ya da müdür yardımcısı vb olmuşken kendilerinin nasıl olup da üniversite bitirdikleri halde iş bulamadıklarını bir türlü anlayamayan bir kitle mevcut. Anne babalar da birçok sıkıntıya katlanıp üniversiteyi okuttukları çocukları istedikleri gibi bir iş bulamayınca "nerde bu devlet" deyip duruyor. Oysa herşeyde olduğu gibi üniversite mezunlarında da "enflasyon" doğal olarak değeri düşürüyor. Acaba burada çözüm ne olmalı? İstedikleri gibi bir iş bulamayacaklarını bile bile mümkün olduğu kadar çok kişiyi üniversite mezunu yapmaya çalışmak mı, yoksa üniversiteye girişi daha da zorlaştırıp (bunu hakaret olarak söylemiyorum ama uygun kelimeyi bulamadım) kafası daha az çalışan ama el becerisi yüksek bazı çocukları daha ilköğretim aşamasında tespit edip teknik eğitime yönlendirecek bir sistem geliştirmek mi? Bence Türkiye'nin (galiba diğer ülkelerin de) tartışması gereken esas sorunlardan biri bu. Bu konuda fikri olanlar yazarsa buyurun burada tartışalım.
Yorum Gönder