Felaket tellalligi yapip sivismak yok

Recep dostumuzun referans olarak verdigi Civelek'ten bahsederken, onun 2001 Eylül basinda 'yatirimcilara' dagittigi tavsiyeleri animsadim. Genç arkadaslar bilmeyebilirler. O günleri hatirlayalim. Çok zor günler yasiyorduk. Yaz aylarinda kendini bilmez bir Deutche Bank uzmani Türkiye'nin batma ihtimallerini %20, %20, %60 olarak hesaplamisti (nasil bir matematiksel denklemden çikti ise). Buna dayanarak bizim 'felaket tellallarimiz' Kasim'a kadar dolar alin dolar alin çigirtkanligi yapip durdular. Buna karsi basta Asaf Savas Akat basta olmak üzere azimsanamayacak sayida yurtsever (baska sifat bulamiyorum) 'riske girip' hayir batmayacak söylemine siki sikiya sarildi. Tarih bunu yazdi. Ben hangi taraftaydim nersiniz ? Elbette, her zaman oldugu gibi Türkiye'nin yaninda. Kim hakli çikti, hatirlayan var mi ? Asagida 3 Eylül 2001 tarihli Atilla Yesilada'ya gönderdigim bir mektup var. Ben Yesilada'yi hala severim. Fakat Civelegin Eylül 2001 ayinda yaptiklarini hiç unutmadim. Eminim tavsiyelerine uygun hareket eden 'yatirimcilar' da unutmamislardir. Ona kulak verenler %90'lara varan faizlerden çikip, 1.5YTL ile dolar aldilar ! Daha sonra beyaz kadin ticareti, eroin isine bile girmis olsalar kaybettikleri paralarini çikaramamislardir. Simdi ben size soruyorum: Civelegin konusma hakki kaldi mi ?

Hisse Yorumları  Marjinal Nedir  Fiyat Kazanç Oranı Nedir?  Fraktal Nedir  Borsa Nasıl Oynanır

'en büyük süpris ne olabilir ? imf desteginde borçlarin yeniden yapilandirilmasi. bu da bir çesit konsolidasyondur. yüksek faiz veya borçlarin para basarak ödenmesinden çok daha makul bir çözüm. zaten temmuz'un basindan beri imf'nin bunu bir opsiyon olarak türkiye'ye önerdigini saniyorum. bana kalirsa teknik çözüm bu olmaliydi. ancak temmuz ve agustos'da hazine borçlarini deyim yerindeyse yemeyi tercih etti. döviz saga sola vurdu ve olanlar zaten oldu. takas'in espirisi azaldi ama bundan sonra hiç bir faydasi olmayacak degil.
eğer konsolidasyondan bazilarinin anladigi tek sey devletin 'borçlarimi ödemeyeceğim, ne haliniz varsa görün' ise bu olasi degil. yatirimcilarin hazine bonolarinda zarara ugratilmasi söz konusu olamaz, olsa olsa karli çikarlar. bunun ötesinde bankalardaki halkin mevduatlarinin yeniden yapilandirilmesi tamamen imkansiz. ayrica zannedilenin aksine bu paralar öyle kısa sürelerde çözülmez. dövizin alim satimina sinirlama getirilecegi gibi seyler de olanaksiz. Bütün bunlari yapabilmesi için tamamen kafayi yemek ve imf ile olan iliskinin koparmak gerekir. Böyle bir seyi yapmayi hiç bir politikaci cesaret edemez. Emin ol.
globus dergisinde senin ve civelek'in insanlarin kafasinda olmadik korkular yaratip dövize yönlendirmeniz dogru mu ? ben Civelek'in IMKB, bono gibi her türlü tl enstrümanini satip dolar alinmasi tavsiyesini kendisine hiç yakistiramadim. üstelik bu yatirimcilarin çikarlarina da aykiri. fiyati ne olursa olsun döviz almaya çalişmak mantikli midir ? bunu sadece bilgisizler yapar. dolar nisan ayi basinda 1.300.000'dü. bu fiyattan alan arkadas hala kar etmek için bekliyor. ya temmuzdaki 1.600.000 veya agustos 1.500.000 alanlar. bunlarin ne kadar beklemesi gerekiyor sence ?
bazilarinin döviz borçlari oldugu için ne kosulda olusa olsun döviz almasi gerekir. bu kar amaçlı, spekülatif bir talep degildir. 2000 yilinda bildigin gibi sadece bankalar degil pek çok kurum ve kisi döviz cinsinden boçlandi. Agustos'sun sonuna kadar sendikasyonlar'ın yenilenip yenilenmeyecegi belli degildi. Talebin daralmasi reel sektörü ve kişileri döviz borçlarına karsılık döviz birikimi yapmak zorunda birakti. yani açık pozisyonlarini kapatmaya çalıştılar. yalniz bu ihtiyaç yavas yavas azaliyor diye düsünüyorum. panik ve kar amaçli döviz taleplerinin minör oldugunu düsünüyorum. son tahvil ihalesi de insanlarin döviz yükselmeyecegi beklentisinde oldugunu göstermiyor. insanlar su anda faizlerin yükselmesini bekliyorlar. firsati kacirmamak için uzun vadeye girmek istemiyorlar. ancak bence bu beklenitide kirilacak. çünki imf'nin kitabinda yüksek faiz yok.
borclari döndürürken ne olursa olsun düz bir cizgi olmayacak, dalgalanmalar olacak, bununla yasamayi ögrenmeliyiz, ancak sizin korktugunuz felaketlerde gerceklesmeyecek.
itfalarin büyük miktarlarinin eylül'ün ikinci yarisinde oldugunu hatirlatirim. o zaman kadar soluk alacagiz bence.

ahmet çavusoglu
3 Eylül 2001

ARKADASLAR LÜTFEN DIKKAT ! YATIRIMCI UZUN VADEYE GIRMEDEN ÖNCE FAIZLERIN TAVAN YAPMASINI BEKLER. BU KURAL DÜNDE GEÇERLIYDI, BUGUNDE GEÇERLI. TL'NIN TOPARLANMASI İÇİN FAIZLERIN YÜKSELMEYECEGINE YATIRIMCIYI INANDIRMAK ZORUNDAYIZ . NEYLE ? ELBETTE ÖNCELIKLE SIKI MALIYE POLITIKALARIYLA. GEÇMISTEN BIZE KALAN DERS BUDUR.

Recep dostum, hangi tarafi tutacagina karar ver. Zart zurt atip tutmayi bir kenara birak. Sahsi kaygilari terk et. Ülkesini sevenlerin yaninda yerini al. Emin ol, on yil sonra bile yazdiklarini sana YEDIRIRIM. Elimden kaçamassin.

9 Yorum Var.:

e-recep dedi ki...

Mr. Ahmet,

Uğur Civelek'in "sıcak para kaçış" tarihini bilememesini, veya yanlış tahmin etmesi konusunu cebinizde taşıyorsunuz ve bu ekonomist herhangi bir yorum yaptığı anda bu haberi cebinizden çıkarıp, "bu adamı gördük, fos çıktı" diyerek ahaliye ifşa ediyorsunuz.

Mr. Kemal de aynı şeyi Ege Cansen için yaptı. "Bak senin taptığın adam, yanılmış, tarihi tutturamamış." dedi.

The Economist Intelligence Unit Country Reports, Türkiye için 2004'te bir kriz veya başka bir değişle sert bir kur artışı bekliyordu. Ama olmadı. Bir Ekonomi Turk yazarının The Economist Intelligence Unit'e mektup yazarak onlara "nanik" çekmesi herhalde an meselesi.

Siz de başta beni epey sıkıştırdınız, kurlar patlayacaksa ne zaman patlayacak, bana zaman verin, aksi takdirde hiçbir şey söylememiş olursunuz dediniz. Ancak ben bir tarih vermedim.

Herhalde sizi büyük bir hayal kırıklığına uğrattım. Üzgünüm.

Sıcak para hareketlerinin zaman ve debisini bilmek ancak müneccimle aşk yapmış olanlara kabildir. Sıcak paranın sert ve kuvvetli bir şekilde dövize yöneleceğini söylüyorum ama zaman veremiyorum. Kurun çılgınca tırmanacağını söylüyorum, ancak nereye tırmanacağını söyleyemiyorum. Zaten bunları öngörebiliyor olsaydım, dünyanın en zengini ben olurdum.

Demek istiyorum ki, sizin zayıf karın olarak sunmak istediğiniz şey aslında imkansızı yapabilmek.

Şimdi gelelim çok daha önemli bir soruna :

En büyük felaket kurların patlaması mı olacaktır?

Sıcakçılar için öyle, peki ya ülke için?

Bu ani artış, ülke çalışanı, ülke vatandaşı için son derece zararlı ve zaten sürmekte olan bir "loop"un sadece bir parçası olacaktır.

Bu "loop"u görsel bir şekilde tasvir etmeye çalışayım.

Yüksek faiz
Düşük kur
İşsizlik
Cari açık
Sert kur düzeltmesi......1994
Yüksek faiz
Düşük kur
İşsizlik
Cari açık
Sert kur düzeltmesi......2001
Yüksek faiz
Düşük kur
İşsizlik
Cari açık
Sert kur düzeltmesi......200?
Yüksek faiz
...
..
.

Bu 17 yıldır süren bir 'loop' ve IMF ve "Yüksek Reel Faizi Sevenler Derneği" üyeleri bu 'loop'un sürmesi için ellerinden geleni yapıyorlar.

Yani beni endişeye sevkeden kocaman bir dış borç ile sert kurt düzeltmesine yakalanmamızdan ziyade, bu loop'un devam ediyor olması ve Arjantin 2002 gibi çok sert bir şekilde dibe vurmamız.

İlla yakama yakışıp beni yargılamak istiyorsanız, buyrun beni bu sözlerimle yargılayın.

ahmet dedi ki...

Seni de 2010 yilinda ifsa edecegim Recep. Bekle gör. Çünkü çizelgene göre en geç 2009'a kadar bir kriz çikmasi gerekiyor. Çikmayacagina ben eminim. Kizmayacaksin degil mi ?
Görüslerini paylastigin için yine de tesekkür ederim. Sürekli suçluyorsun ama ben yüksek faizci degilim. Aksine güçlü TL'nin ancak düsük faizle birlikte olabilecegine inanirim.(Lütfen Asaf bey'e gönderdigim mektuba bir göz at). 2001 yilinda yazdigim yaziyi okumus olsaydin, benim de inandigim IMF programinin ana hedefinin faizleri düsürmek oldugunu anlardin. Pek çok kisi hatirlamaz ama 2000 yilinda faizler negatifti. Negatif faizlere ragmen sicak sermeye geldi. Unutma, 2000 Kasiminda faizlerin yüksekliginden dolayi krize girmedik !

Kriz çikacak mi ? Hep birlikte çikmamasi için elimizden ne geliyorsa yapmaliyiz. En azindan benim yapmaya çalistigim bundan ibaret. Dikkat edersen ben pozitif spekülasyonn yapiyorum. Niye ? Sana acayip gelebilir ama ülkemi seviyorum diyelim. Bu iktidar, bundan önceki iktidar veya bundan sonrakiler bizi baglamaz. Kalici olan bizleriz Recep. Meslegini bilmiyorum ama sen de böyle bir krizden fazlasiyla zarar göreceksin. En azindandan dostlarin, akrabalarin görecek. Bana sorcak olursan, eger emin degilsen negatif spekülasyon yapma. Felakete ortak olma.

Zor dönemler bizi bekliyor. AB sürecinin nereye gidecegi belli degil, seçimler yaklasiyor vs. Önümüz toz duman. Dalgalanmalar kaçinilmaz. Ama hiç birisinde 2001'e benzer zararlar olusmayacak. Zararin en aza indirilmesi için ülkesini sevenler dayanisma içinde olmalidir. Bir kez dene ne kadar zevkli bir sey oldugunu sende göreceksin.
Yazilarin çok karamsar. Beni en çok rahatsiz eden tavrin bu. Önümüzde pek çok sorun var ama kendimize güvenimizi, gelecege olan inancimizi diri tutmaliyiz. Bunu yapmadigimiz zaman en çok kendimize zarar vermis oluruz. Bak ben krizden net zararla çiktim. 2001'de varliklarimin büyük bir kismini kaybettim, gelirlerim hala 1998 seviyesine ulasmadi. Ama bunun için hiç bir zaman baskalarini suçlamadim. En kötü günlerde bile çevredekilere pozitif enerji vermeye çalistim. Niçin ? Öncelikle kendim için.

kal saglicakla,
a.çavusoglu

e-recep dedi ki...

Dalgalanmalar kaçinilmaz.

diyor ve ekliyorsunuz

Kriz çikmayacagina ben eminim.

Kurların sert yükselmesine, bankacı tayfası dalgalanma adını taktığına göre, siz bu iki cümlenizle ne demek istiyorsunuz? Krizden ne anlıyorsunuz? Kurların sert bir şekilde yükselmesi sizin için olağan bir durum ise, kriz hali nedir? Dolar 2.5 YTL'yi görünce, "dalgalanmalar doğaldır" mı diyeceksiniz? Sizin için kriz eşiği nedir? Öyle ya, e-recep "sert kur düzeltmesi gelecek" deyince buna katılmadığınızı söylüyor, ardından da dalgalanmalar olacaktır diyorsunuz. Kur artışına zaten "sizinkiler" dalgalanma demiyor mu? O zaman aynı şeyi söylemiş olmuyor muyuz?

Seni de 2010 yilinda ifsa edecegim Recep. Bekle gör. Çünkü çizelgene göre en geç 2009'a kadar bir kriz çikmasi gerekiyor.

Neden? Ben "lineer bir trend var" mı dedim? Söylemediğim şeyleri neden bana atfediyorsunuz? Yazımı bir daha okursanız "zaman veremediğimi" açık ve net şekilde ifade ettiğimi görürsünüz.

Kriz çikacak mi ? Hep birlikte çikmamasi için elimizden ne geliyorsa yapmaliyiz. En azindan benim yapmaya çalistigim bundan ibaret. Dikkat edersen ben pozitif spekülasyonn yapiyorum. Niye ? Sana acayip gelebilir ama ülkemi seviyorum diyelim. Bu iktidar, bundan önceki iktidar veya bundan sonrakiler bizi baglamaz. Kalici olan bizleriz Recep. Meslegini bilmiyorum ama sen de böyle bir krizden fazlasiyla zarar göreceksin. En azindandan dostlarin, akrabalarin görecek. Bana sorcak olursan, eger emin degilsen negatif spekülasyon yapma. Felakete ortak olma.

Ne o? Siz de felaket mi bekliyorsunuz? Koskoca 63 küsur milyar dolar sıcak parayı e-recep mi idare ediyor? Bunun beklenti yönetimi ile ilgisi yok. Olacak olan, mutlaka olacak. 20 Aralık 2001'i hatırlayın. Buenos Aires caddelerini gözünüzün önüne getirin. Pesonun dolara pegi devam etmesine rağmen tüm ülke kaynıyordu. De La Rua istifa etmek zorunda kaldı. 2 hafta sonra peso değerinin %72'sini yitirdi. Bu beklentilerin yönetilememesi miydi? Hayır. Bu IMF'nin "çökertme" (Ali Kırca sakın alınmasın) loop'unun bir parçasıydı. Cari açıklar bizimki gibi ülkelerde kriz üretir. Cari açığın formülü ise çok basittir: Aşırı değerli yerel para. Peki bu nasıl sağlanacak? Yüksek reel faiz vererek borçlanarak. Bunu kim yapacak : Merkez Bankası ve Hazine! Kurulu bir mekanizma bu. Ne siz durdurabilirsiniz, ne de ben.

Zor dönemler bizi bekliyor. AB sürecinin nereye gidecegi belli degil, seçimler yaklasiyor vs. Önümüz toz duman. Dalgalanmalar kaçinilmaz.

7 senedir IMF programını uyguluyoruz, ama hala dünyanın en yüksek faizini vermeye devam ediyoruz. Sakallı ekonomiste göre, bunun nedeni ülke riskiymiş. Yani dünyanın en riskli ülkesi biz oluyoruz herhalde. Peki o zaman bu program ne işe yaradı? Halka faydası yoksa, kime var?

2001'de varliklarimin büyük bir kismini kaybettim, gelirlerim hala 1998 seviyesine ulasmadi.

Çok doğru. 1999'da IMF girdi ve reel ücretlerimiz asla eski seviyesine ulaşmadı. Bunu belki siz göremiyor olabilirsiniz ama görebilenler mutlaka olacaktır. Reel ücret endeksine gözatmaları yeterli.

Mr. Ahmet, konu ile ne kadar ilgili olduğunuzu biliyorum. Size faydalı olacağını düşündüğüm bir material sunmak istiyorum: Bir belgesel. Adı MEMORIA DEL SAQUEO. IMF ve Dünya Bankası program ve telkinleri ile "yüksek faiz - düşük kur" para politikası ile iflasa ve açlığa sürüklenmiş Arjantin'in hikayesi. İzleyince şok oldum! İşin parasal ve makroekomik yönünü tahayyül edebiliyordum ama sosyal boyutunu görebilmek için izlemek şart. Filmi izelerken "aa, aynı Türkiye'deki gibi" diyeceksiniz. Tayyip Erdoğan'ı Carlos Menem, Kemal Derviş'i Domingo Cavallo oynuyor. Bu filmi tüm Türkiye izlemeli.

ahmet dedi ki...

Kriz ve dalgalanma farkli seylerdir Recep. Mayis'ta dalgalandik. Ama ekonomi 'tik' bile demedi. Hatta faizlerin yükselmesinin ekonomiyi yavaslatacagini umuyordum, o bile henüz net olarak gerçeklesmis degil. Biz su konuda yaniliyoruz: Eger dolari sabitleyebilirsek hiç bir problemimiz kalmaz. Bak senin kriz listesinde bile bir '1999' yok. Halbuki bu yil üretim yapan pek çok firma açisindan en az 2001 kadar kötü geçmisti. Firmalar temel üretim fonksiyonlarini dondurup repo yaparak ayakta kalmaya çalistilar. Niye iyiyiz zannettik ? Çünkü dolar kontrol ediliyordu. IMF araya girdi, faizler düstü, firmalar tekrar üretime yöneleceklerdi ki sonrasini biliyorsun. Ancak üst üste 5 yil büyüyerek intikamimizi fazlasiyla aldik. Her seye ragmen faizler o günlerle karsilastirilmayacak ölçüde düsük. Firmalar üretime dönmüs durumdalar. Artik reporculuk yaparak ayakta kalmayi düsünen yok. Özel kesim tam gaz yatirima devam ediyor. Cari islemler açiginin önemli kismi buradan kaynaklaniyor. Bana güven, acayip acayip yerlerden rakkam tasima.

Sen bildigim kadariyla serbest piyasa ekonomisine gönülden inanan bir insansin Recep. Fiyatlarin arz ve talebi dengeleyecek sekilde esnemesini normal karsilarsin. Biz kafayi dolara saplamisiz. Gözümüz baska seyleri görmüyor. Halbubi dünya piyasalarinda pek çok ürünün fiyati daha fazla dalganiyor. Dolari sabitlesek bile dalgalar her zaman olacak. Kendimize güvenmeli ve bunlarla basetmesini ögrenmeliyiz.

e-recep dedi ki...

Sen bildigim kadariyla serbest piyasa ekonomisine gönülden inanan bir insansin Recep. Fiyatlarin arz ve talebi dengeleyecek sekilde esnemesini normal karsilarsin.

Piyasa kendi haline bırakılsın, kur yerini bulur. Suni bir şekilde faizi yüksek tutarsanız, piyasanın oluşmasına veya farklı bir yerde oluşmasına yol açarsınız.

Evet, serbest piyasa ekonomisine inanıyorum. Yüksek reel faizin bu sistemin kanseri olduğunu da gayet iyi biliyorum.

Dikkat ederseniz, bütün olanlara rağmen Arjantin komünizme geçmedi. Sadece "yüksek reel faiz" işine son verdi.

adatopoulos dedi ki...

Diyorsunuz ki kriz çıkmaması için hep beraber çalışmalıyız, zira kriz hepimizi vurur, reel ücretler düşer. Burada iki noktaya değinmek istiyorum.
Birincisi kriz sen ben bizim oğlan'ın çabalarıyla engellenebileceğini öne sürmek çok komik.
İkincisi, Türkiye'de kriz çıkmadığı taktirde zaten hayatımızı bir şekilde sürdürüyoruz. Öyleyse Türkiye'de yaşayanların yapması gereken, kriz riskini hedge etmektir. Zira şu anda bir şekilde faturaları, kiraları, alacakları ödeyebiliyoruz ve kriz çıkmadığı taktirde de bir şekilde ödemeye devam edeceğiz.

Kriz riskini görmezden gelmek, inatla kriz çıkmayacağını savunmak vatanseverlik değildir, olsa olsa ahmaklık olur. Kriz çıkarsa kaç senelik birikiminizi bir gecede kaybedersiniz, üstüne bir de işinizden de olursunuz çünkü çalıştığınız - sahibi olduğunuz şirket batmıştır.

Hepimiz vatanseveriz, gönül ister ki istikrarlı bir ekonomimiz olsun, böyle kriz riskleri hiç olmasın. Ama öyle değil. Bunu hepimiz biliyoruz. Eğer başka türlü davranırsak, bile bile lades oluruz.

sayın e-recep rumuzlu okuyucu;
Madem kurlarda sert bir düzeltme bekliyorsunuz, YTL/Dolar'da long, ya da o kadar faiz yükünü taşıyamam diyorsanız da imkb30 endeksinde de short olsanıza?
"Avrupa Birliği meseleleri dolayısıyla önümüz toz duman" önermesine katılıyorsanız, demek ki daha iyi bir zamanlama olamaz dövize girmek için.

ahmet dedi ki...

Sayin Canadatepe,

Görüs açiniz oldukça saglam. Ahmaklikla vatanseverlik arasindaki uçurum hiç bir zaman çok derin olmamistir. Ülkesi veya deger verdigi baska seyler için hayatlarini bile vermeye hazir olan insanlara bir açidan baktigimizda ahmak diyebiliriz. Ben ahmakliga büyük bir sempati duyuyorum ve bir seçim yapmam gerektiginde, cesaretim elverdigi ölçüde ahmak olmayi tercih ederim. Elbette ahmak olabilmek için az veya çok bir 'maliyeti' gözden çikarmaniz gerekir. Ahmaklik tercihi Adam Smith'in görüsleriyle çelisiyor mu ? Kesinlikle hayir. Çünkü bir sey için ödeyecegimiz bedelin büyüklügüne deger yargilarimizla karar veriyoruz. Bizim düsündügümüzün tersine gelismis ülkelerdeki kapitalizm deger yargilarina dayanan güçlü bir ahlak sisteminin üzerine oturur.
Basit bir örnek vereyim. Türkiye gibi vergi kaçirmanin genel kural oldugu ülkelerde eksik olan nedir ? Yeterince asip kesen kanunlara sahip olmayisimiz mi ?
Yoksa ahlakli vatandaslarimizin sayisi mi yetersiz ? Mutlaka baska nedenleri de vardir. Ama asil sorunu deger yargilarimizin yeterince gelismemis olmasina baglamaliyiz. Biz vergi kaçirmanin seksen bin yolunu kesfediyoruzda onlarin kullanabilecekleri
zekalari yok mu ?

Ama size hakveriyorum. Yalnizca
vatanseverlik, sizin deyiminizle ahmaklik, yeterli olmaz. Aklimizi da kullanabilmemiz gerekir. Ayakta kalmak için çok sayida vatansevere ihtiyaç duyan bir sistemin devrilmemesi mümkünmüdür ? Özellikle Türkiye gibi bir ülkede.
Soruyu daha dogru ortaya koyalim. Biz burada ve ülkenin bütün 'uzman' geçinen vatandaslari hep bir agizdan 'bu ülke batacak' diye bagirsak bile bu ülkenin batmasina katkimiz olur mu ? Muhtemelen olur ama AKILLI POLITIKALAR ÜRETTIGIMIZ TAKDIRDE çok degil. Bunun tersi de dogrudur. Yazimi tekrar okuyacak olursaniz vatanseverlige degil akla hitap ettigimi fark edeceksiniz. Kazanan öncelikle akil. Vatanseverlik sonradan geliyor. Niye 'dolar'a gidilmemesi gerektigi açikliyorum. Lütfen onlari da okuyun. Elbette yürüttügüm akil deger yargilarimla da uyustugu için büyük zevk aliyorum. Bunu çok görmemeniz gerekir.
Benzer durum bugün de geçerli. Kibris'ta ödün vermemenin bizi batirmayacagini BILIYORUM. Ama karsi taraftakiler BILMIYOR veya emin degil. Bu bilgime dayanarak onlari hirpalamaktan zevk aliyorum. Sizde deneyin. Pisman olmayacaksiniz.

Receb'in durumu biraz farkli. O 'müzmin' karamsar. Kriz beklentisini içinde bulundugu derin karamsarligin fonu olarak kullaniyor. Kisisel deneyimim bana sunu kanitladi: Eger gelecekle ilgili iyimser beklentileriniz yoksa basari sansiniz oldukça düser.

adatopoulos dedi ki...

Sayın Ahmet bey;

Görüşlerinize saygı duyuyorum. Özellikle vatanseverlik sözkonusu olduğunda, akan sular durur. Fakat bence çok yanlış yerdesiniz.

Krizler felaket tellalları yüzünden çıkmaz. Krizler ekonomik ya da siyasal nedenlerle çıkar. Türkiye'deki krizlerin her biri için çok sağlam makro ekonomik nedenler sayabilirim.

İnsanların büyük çoğunluğu, finansal kararlarını finansal zekalarını, ve sadece finansal zekalarını kullanarak
alırlar, en azından ekonomi bilimi bunu önkabul olarak alır.

Yani, piyasada karar alıcı aktörlerin çok büyük bir çoğunluğu, iş para meselesine gelince, bir "vatansever" gibi düşünmezler ( ve bunun için de kimse onları suçlayamaz)

Üstelik, Türkiye ekonomisinde piyasada karar alıcı aktörlerin bir çoğu yerli bile değildir. Dolayısıyla biz "vatanseverler" 'in söylediklerinin çakıl taşı kadar kıymeti yoktur, dağlara taşlara konuşuruz. Piyasa acımasız ve ahmakları cezalandırıcı bir tabiata sahiptir.

Vatanseverlikle ahmaklığı ben bir türlü bağdaştıramadım, zira örneğin bir savaşta hayatını ülkesi uğruna veren biri, bu fedakarlığıyla gelecek nesillerin daha iyi bir yaşama sahip olacağını düşünerek bunu yapar. Dolayısıyla bence ahmak değildir.

Oysa makro-mikro bütün göstergeler patlamanın eşiğindeyken, inanç ve ısrarla TL tutan birini, ülkesine gelecekte ne gibi bir fayda sağlayabilir anlayamıyorum. Mesela bütün birikimini kaybedip, sokaklara düşüp suç oranını arttırırarak mı?

Bir de mesela, benim iktisadi görüşüme göre, yüksek faizler dolayısyla YTL aşırı değerli, bu da çok fazla ithalata (üretim araçları değil, ara madde ve son kullanıcı ürünleri ithalatına) neden olarak ticaret açığını arttırıyor. Ben YTL'nin gerçek değerini bulması gerektiğine, ve ülkeme faydası olacak olanın bu olduğuna inanıyorum. Sizce ben ve benim gibi düşünenler de mi vatan haini?

Krizleri engellemek için yapabileceğimiz tek yol, çok akıllı mali politikalar izlemektir. Sizinle bunları tartışırım, ama konumuz bu değil.

Kişisel fikrim, yakın zaman içerisinde çok ciddi bir kriz çıkacağı yönünde. Bunun önüne de kimse geçemez. Taşan bir nehiri yatıştırıcı sözlerle durduramazsınız. Ameliyatta ölme olasılığı %99 olan bir hastaya, herşey çok güzel olacak, iyileşeceksin diyemezsiniz. Öyle yaparsanız, diplomanızı yırtarlar. Ekonomistlerin de mesleklerini ciddiye alıp, aynı ciddiyetle yaklaşmaları gerekir. Belki biz ekonomist değiliz ama bu söylediklerim bizim için de geçerli.

Çok daha uzun bir yazıyı blog'umda yazdım (evet dayanamadım ben de bir blog açtım :) girip bakarsanız, ne demek istediğimi anlayacaksınız. (wazowizo.blogspot.com)

Üslubumdan alınmamanızı önemle rica ediyorum, size ve görüşlerinize saygım sonsuz, fakat sorun bende, başka türlü yazamıyorum, bir başladım mı böyle gidiyor :)

Çok teşekkürler!

ahmet dedi ki...

Çok tesekkür ederim Sn. Canatepe,

Üslubunuzda beni rahatsiz eden herhangi bir sey yok. Bu konuda lütfen rahat olun. Aslinda keske diyorum birazda 'üslup sert içerik bos' olsaydi. O zaman burada harala gürele cevaplama ihtiyaci hissetmeyecektim.

'Krizler felaket tellalları yüzünden çıkmaz.' diyorsunuz.

Tamamen katiliyorum. Bakin ne diyorum:

'Biz burada ve ülkenin bütün 'uzman' geçinen vatandaslari hep bir agizdan 'bu ülke batacak' diye bagirsak bile bu ülkenin batmasina katkimiz olur mu ? Muhtemelen olur ama AKILLI POLITIKALAR ÜRETTIGIMIZ TAKDIRDE çok degil. 3 Subat 2001 tarihli yazimi tekrar okuyacak olursaniz vatanseverlige degil AKLA hitap ettigimi fark edeceksiniz. Kazanan öncelikle akil. Vatanseverlik sonradan geliyor.'

Peki vatanseverlik isi nerden çikti diyeceksiniz ? Bunu da açikladim saniyorum. Sahip oldugum bilgileri deger yargilarim dogrultusunda kullanmaktan
ZEVK aliyorum. Burada her ne yapiyorsam, yaptigim ise anlam vermek istiyorum. Ne olursaniz olun; ister milliyetçi, ister sosyalci, ister baska bir sey, öncelikle AKILLI olun diyorum. Lütfen 'Daha milli/sosyal bir devlet icin daha az milliyetcilik/sosyalcilik daha cok akilcilik' yazima bir göz atin. Evet, konu biraz dagilmis gibi ama verilen mesaj oldukça saglam.

'Yüzde 99 kriz çikacak' beklentinizi not aldim. Geri dönüp bu tahmininizi size hatirlatacagimdan en ufak süpheniz olmasin. Sizde aynisini yapin. Meydan okuma yoksa, risk alinmiyorsa isin tadi kaçar. Son kullanim tarihi vermeniz de çok güzel (kisa süre içinde). Recep bunu yapmaya cesaret edemiyor. O zamanda degeri kalmiyor.

Diger görüslerinizin üzerinden de geçmek istiyorum.

'Yüksek faiz TL'yi degerlendiriyor'.

Faiz'le TL arasinda böyle tek yönlü bir iliski kurulamaz. Ne faiz ne de döviz fiyati bir bürokratin sabah erkenden kalkip belirleyebilecegi degiskenler degildir. Benim görüsüm su. Karsimizda yalnizca iki seçenek var: Göreceli olarak yüksek faizle birlikte gelen yüksek döviz veya düsük faizle birlikte gelen düsük kur. Bakin son dalgalanmada TL deger kaybetti. Peki faize ne oldu ? Düstü mü ? Kisa vadeyi bir kenara birakacak olursak aksi durumun gerçeklesmesi teknik olarak imkansiz. Ben bu görüslerimi 'Asaf Savas Akat'i elestirmek' ve 'Bye bye Friedman' yazilarimla aktarmaya çalistim. Teorik olarak anlasilmasi oldukça zor bir konu. Ilerde tekrar deneyecegim.

Yerel para'nin fiyatiyla cari islemler açigi arasinda hiç bir iliski yoktur. Bir yazisinda, Baris bey çok çarpici bir soruyla konuyu özetleyivermisti. 'Eger Türkiye Euro'ya geçseydi cari islemler açigi vermeyecek miydik ?' Yazi biraz gerilerde kaldi. Sizden ricam lütfen bulup okuyun. Ayrica Tugrul bey cari islemler açiginin tassaruf açigindan kaynaklandigini anlatmaya çalisip duruyor. Bunlar okunmadigi zaman ilerleyemiyoruz.

Çözüm akilli mali politikalar izlemekten geçiyor diyorsunuz. Tamamen ayni fikirdeyim.

Blogunuzu okuyacagim. Ancak islerimin yogunlugundan dolayi biraz zaman alabilir.

saygilar