Hesaplaşma zamanı

28 Nisan 2006 günü sitemizin sürekli müdavimlerinden(!) Yiğit Bulut'a tepkimizi şu şekilde belirtmiştik:

"Bir Yiğit Bulut'la kaç bahar geçer?Yiğit Bulut'u seviyorum. İyi malzeme çıkıyor. Referans gazetesindeki yazısında ne demiş:"Hiçbir hükümet 'Rumlar ile Kıbrıs Cumhuriyeti' adı altında ilişki kuramaz ve gelinen durumu daha da ileri götüremez. Böyle bir gerçeğin penceresinden bakınca sonuç da çok açık, gerçek müzakere başka bir bahara."Sadece aşağıdaki Reuters kaynaklı haberi de ekleyeceğim ve fazla yorum yapmayacağım. Buraya da bir mim koyuyorum. Müzakereler başlayınca görüşelim mi sayın Bulut?"
Aradan kaç bahar geçti bilmiyorum. Ama...

Bütçe Nedir    iktisat Nedir    Borsa Yorumları    Regülasyon Nedir    Türkiyede Ödenen Vergiler, Vergi Türleri

Sayın Bulut! N'aber?

3 Yorum Var.:

Adsız dedi ki...

Müzakereler başladı başlamasınada bitecek gibi görünüyormu sizce,ordan bakınca nasıl görünüyor bilmiyorum ama buradan bakınca ufukta birşey yok,AB hikayemiz hikaye olma yolunda.

Tunç K.

tersaci dedi ki...

Sayın Tunç K,

'AB hikayemiz'de herşeyin 'sütliman' olduğunu iddia etmek biraz saflık olur. Benim dikkat çekmeye çalıştığım nokta bilir-bilmez bu konuda yorum yapıp kesin hükümlerle konuşup sürekli yanılanların hala ortalıkta saçma saçma iddialarda bulunmalarıdır. Sayın Yiğit Bulut'un önceki yazılarını biraz incelerseniz, gerek 17 Aralık 2004 tarihinden önce, gerekse 3 Kasım 2005 tarihinden önce 'cahilliğini' uzman olarak yutturmaya çalıştığını, yaptığı tahminlerin sürekli olarak 'fiyasko' ile sonuçlandığını görebilirsiniz. Şimdi aynı kötümser tutumla olmamış felaketlerin tellalığını yapmanın, bunu da tekrar tekrar kesin ifadelerle çoksatan gazetelerin sayfalarından fora etmenin ne tür bir zihniyetin ürünü olduğunu sorguluyorum.

Ekonomide olduğu gibi bu AB konusunda da esas sorunumuzun cehalet, bilgisizlik, efsanecilik olduğunu düşünüyorum. Liseler düzeyinde yapılan bir ankete katılanların yarıdan fazlasının ABD'yi AB'ye üye bir ülke olarak görmeleri başka ne ile açıklanabilir?

Dikkat çekmemiz, ilgilenmemiz, eğilmemiz gereken sorunlar daha farklı iken, sadece teknik bir mesele olan "fasıl müzakerelerini" bulandırmanın ne anlamı olabilir?

Aslında çok geniş bir yazıya konu olması gereken 'AB hikayemiz' konusunu izninizle bir kac madde ile geçiştireceğim. (Belki ilerde daha detaylı bir ya da birkaç yazı ile bu konuya döneriz.)
1. AB hakkında birazcık bilgi sahibi olan bir insan Schuman deklarasyonu ile başlayan AB hikayesinin bir krizler tarihi olduğunu bilir.

2. 35 fasılda yapılacak müzakereler teknik meseledir. 35 fasılda müzakereler tamamlansa bile bu sizin üyeliğinizi garanti etmez.

3. AB ile müzakerelere başlayıp da üye olmamış bir ülke yoktur.

4. 1995 yılında "10 sene sonra müzakerelerin başlayacağını" göremeyenler, hatta hayalcilikle değerlendirenlerin, bugünlerde 10 sene sonrası için yaptığı tahminlerin ne kadar sağlıklı olduğunu sizin takdirlerinize bırakıyorum.

5. AB'nin ruhu ekonomik entegrasyondur. Politik konularda AB her zaman çuvallamıştır. (1990'larda Bosna Hersek meselesi, AB ordusu ve ortak savunma politikası ve son olarak da Anayasa konusu örnek olarak verilebilir.) Bu konuda en azından Schuman deklerasyonunu bir kez olsun okusak?

6. Türkiye'nin AB hikayesinde de esas sorun ekonomikdir (öncelikle tarım). Kıbrıs ve benzeri siyasi konular günlük meselelerdir.

7. Müzakerelerin askıya alınması, durdurulması öyle sanıldığı gibi kolay bir olay değildir. 25 üyenin de onayı gereken bir karardır. Kesinlikle olmaz demiyorum ama AB içinde politik bir kaosa neden olabilir.

8. 2010 yılından itibaren nüfusu azalmaya başlayacak olan AB'de 2015 yılından sonra (ekonomide -milli gelir, enflasyon, vs- AB ortalamasını yakalamış) Türkiye'nin üyeliğine 'Hayır' diyebilecek ülkenin alnını karışlamak lazım. ('Ekonomide AB ortalamasını yakalayabilir miyiz?' diye sorarsanız bunu da AB değil biz kendimiz belirleyeceğiz)

AB hikayemizi gündelik politikalarla değil de bu çerçeveden değerlendirirsek, oradan bakınca nasıl gözüküyor?

Baris

tersaci dedi ki...

Konuyla ilgili son gelişmelerin ardından faydalı olduğunu düşündüğüm bir yazı Can Baydarol tarafından 18 Haziran 2006 tarihinde Zaman gazetesinde yayınlanmış. Link: http://www.zaman.com.tr/?hn=294755&bl=yorumlar&trh=20060618
Eklemekte fayda gördüm.