Inovasyon Nedir?

Inovasyon nedir sorusu bircok ekonomi dersinde sorulmaz bile. Ekonomik teoriye baktiginiz zaman eski kitaplar buyumenin kaynaginin isgucu ve sermaye oldugunu soylerler. 1950'li yillarda Solow ekonomik buyumenin belli bir noktanin (steady state) otesine gecebilmesi icin teknolojik gelisimin sart oldugunu soylemistir. 80'li yillarda ise human capital denen beseri sermaye kavrami ortaya atilmis ve uzun donemli buyumeyi etkileyen en onemli degisken olarak sunulmustur.

Bir kisim ekonomist Turkiye buyuyor ama baskalarinin taseronlugunu yaparak buyuyoruz, Umit Davala'nin ifadesiyle bu buyumeden "cacik" olmaz diyorlar. Bir bakima haklilar, haksiz olduklari nokta simdiki buyumeyi kotulemeleri. Gercekten de uzun vadede yuksek ucretleri kalici hale getirebilmemizin kosulu inovasyon yapip katma degeri yuksek alanlarda uretim/hizmet yapmamiz. Yoksa er gec tekstilcilerin konumuna duser dusuk isgucu maliyetine sahip olan ulkelere piyasayi kaptiririz. Yuksek katma degere sahip urunleri uretmemizin kosulu ise bu urunleri uretecek teknolojiyi ve bilgi birikimini bizim olusturmamizdir.

O zaman uzun vadeli buyume icin asil soru "nasil teknoloji uretebiliriz?". Yanlis anlasilma olmasin, teknoloji dedigimiz zaman hem uzay/bilgisayar 'laser gibi teknolojilerden bahsediyoruz hem de uc kurusluk sari lastik bantin uzerine "Livestrong" diye yazip dunya aleme pazarlamadan bahsediyoruz. Yani yaraticiliktan bahsediyoruz. Onerilerden bir tanesi bu ise devletin el atmasi: Devlet yapsin, devlet planlasin, riski devlet uzerine alsin, vs. Oneri olarak tartisacakken bile icim ciz ediyor, kaldiramiyorum. Devlet elinde nice kaynak heba edildi, bu ise de buyuk capli girerlerse canimiza iyice okurlar diye dusunuyorum. Yillarin kurumu Tubitak'tan senelerdir piyasada basariya ulasmis kac tane urun cikti ki? Devlet tarafindan yapilan en masum teknoloji harcamalari devlet universiteleridir, onlarin da cogunun uluslararasi sayginligi olan akademik dergilerde yayinlanan makale sayisina bakarak basarisiz oldugu gorulebilir. Yani devletin yaptigi "bir avuc seker icin bir cuval keciboynuzu cignemek" gibi birseydir. Yine de devlet universitelerini baska sebeplerden dolayi destekledigimi belirtmeden gecemeyecegim.

Ozel sektor bu isi yapabilir mi? Bugunku Turkiye'de o da mumkun degil. Aciklayayim. Insanlar rasyonel yaratiklardir, cikarlari olmadan pek birsey yapmazlar. Simdi siz insanlarin calisip, risk almalarini ve teknoloji yaratmalarini istiyorsaniz onlara cikar saglamaniz gereklidir. Nasil olur bu? Property rights denilen kapitalizmin temel tasi olan sistemi getirerek (sozde var zaten). Mahkemelerimizde "adalet mulkun temelidir" diye yazar ya, cok dogrudur; insanlar birsey yarattigi zaman bunu baskalarinin bedelini odemeden kullanmasina izin vermediginiz zaman insanlar daha cok teknoloji yaratmaya baslayacaklardir. Turkiye'de ne var? Sarkici beste yapar, album cikarir, daha piyasaya cikmadan kose basinda korsan CD'si 2 milyona satilmaya baslar. Adam sari lastik'in uzerine "Livestrong" yazar, uzerinden iki gun gecmeden mavisi kirmizisi yesili yari fiyatina satilir.

Devletin yapmasi gereken uretenleri, calisanlari, kanunlara uyanlari korumaktir. Bunu basardigi zaman piyasa mekanizmasi kendiliginden isleyerek teknolojinin uretilmesi saglanacaktir. Devlet once bunu basarsin, ardindan diger yapilmasi gerekenleri tartisiriz; bu basarilmazsa da ne yaparsak yapalim maliyet uzerinden rekabet etmekten baska yolumuz olmayacaktir.

4 Yorum Var.:

Osman dedi ki...

Türkiye'de yeniklikçiliğin önünde çeşitli engeller var fakat sanırım patent ve haklar bunların başında gelmiyor.
Yenilikçiliğin önündeki en büyük engel ezberci eğitim sistemimiz. Meraklı ve araştırmacı gençler yetiştiremiyoruz. Meraksız adamlardan vizyonsuz yöneticler çıkıyor.
Diğeri ise çok az sayıda kurumumuzun ihracat odaklı faaliyet göstermesi. Global arenada rekabet etmek gerçekten iyi olmayı gerektiriyor. Rakiplerini daha ucuza taklit ederek başlayan süreç onları daha iyilerini üretmeye zorluyor.
Yenilikçilik genelde en azındam 5-6 yıllık bir arge faaliyetini gerektirir. Uzun süreli bir faaliyeti fonlayabilmek ise ölçek ekonomisi ile ilintili.
Milyar dolar çıtasını aşan şirketlerimizin sayısı oldukça az. Küçükler ise ligin sonunu dahi beklemeye tahammül edemeden antrenör değiştiren takımlar gibi kısa sürede pes ediyorlar.

Veysel Aratlioglu dedi ki...

"Aşığa Bağdat sorulmaz, UFUKLARI AŞAR GİDER" diyor bir eski şarkı. Thomas Alva Edison fonografı tasarladığında bunu imal edecek ustaya verecek parası olmadığı için annesinin gönderdiği bir kavanoz reçeli vermiş! Bizim kadar laik olmayan Pakistan bilimde de, teknolojide de bizi fersah-fersah geçti, öyle değil mi? SSCB buluş yapacak adam yetiştiremediğinden batmıştır. Bizim eğitim sistemimiz de soru soran öğrenciden korkmasın yeter. Onun için Osman bey haklıdır. Eğitim sistemimiz eleştirel bir yaklaşımla elden geçirilmelidir.

Saygılarımla,
Veysel Aratlıoğlu

Adsız dedi ki...

Haklısınız da bu konuda devlet işin içine mutlaka girmelidir. Dünyadaki bütün örneklerin içinde belirleyici öğe devlettir. Hangi örneği verirseniz verin devletin yenilik sisteminin tesis edilmesinde ciddi belirleyici olduğu ortadadır. Hemde öyle böyle değil sistemik müdahaleler gereklidir. Bilimsel makaleler bu konuda beni haklı çıkartıyor sayın ekonomix. İsterseniz ABD'nin yenilik sistemine bir göz atın derim. Ya G. Kore ve Japonya deneyimleri...

Saygılar,
TG

Veysel Aratlioglu dedi ki...

Sevgili Tansel,

Devlete evet, sovyetik devlete hayır derim. Çin Halk Cumhuriyeti sovyetik değildir. Sivil inisiyatif çok güçlüdür. Bir "liboş" vali Guandong eyaletini batırdı ise, anla yetkileri ne kadar fazla! Bizde ise valiler ancak kurdele keserler, bütün karar mercii Ankara'dır (yani "derin İstanbul"dur).

Saygılar,
V.Aratlıoğlu