"Emekli olup çalışana iki seçenek
ÇALIŞMA ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, emekli olmuş ama çalışmaya devam edenleri yakın takibe alıyor. Bakanlık, emekli çalışanlar için "Emekli maaşını keselim, prim ödemeye devam et, tekrar emekli olduğunda maaşın yükselsin" veya "Emekli maaşını almaya devam et ama senin için de diğer çalışanlarla eşit oranda prim ödensin" önerisi götürmeye hazırlanıyor. Bu yolla sosyal güvenlik prim tahsilatında 2 milyon kişilik artış olması hedefleniyor."
Yani, haksız bir şekilde, rüşvetle emekli olmuş kişilerin soygununa bir nebze son veriliyor. Emeklilik ne demektir? Emeklilik, kişilerin çalışamayacak duruma gelip ıskartaya ayrılmasıdır. Bu dönemde de çalışırken ödemiş olduğu primlerin karşılığı olarak bir ücret alır. Aslında devletin kısaca "sen yaşlılığında ne yiyip içeciğini düşünemezsin, onun yerine ben senin yerine biriktiriyorum, sonra yaşlılığında sana taksit taksit ödeyeceğim" demesi gibidir. Daha fazla sosyal güvenlik sistemlerinin detaylarına girmeyeceğim, çünkü çok uzun bir konu.
Yukarıdaki haberde hükümetin yapmak istediği, 1990'lı yıllarda "baba"mızın açtığı yarayı bir miktar pansuman etme çabasıdır. Ben olsam belirli bir yaşın altındaki (mesela 65 olabilir) emekli maaşı alan herkesin (malulen/hastalık nedeniyle emekli olanlar hariç) maaşını ödemeyi kim olduğuna bakmadan derhal keserdim. İster halen çalışıyor olsun ister olmasın. Popülist politikacıların (yoksa vatan haini mi desek?) başımıza bela ettiği "genç nüfusla sosyal güvenlik sistemi darboğazı yaşamak" saçmalığının başka türlü çözülmesi imkansız çünkü.
Çalışma Bakanı'nın rakamları ile, senin benim verdiğimiz vergilerden her sene yaklaşık 25 milyar YTL "yan gelip yatan"ların cebine aktarılıyor. Ben de yaklaşık 0.4 liraya alacağım benzine 1 YTL ödüyorum. Bu açıklar olmasaydı bütçe şu anda fazla veriyor olacaktı. Bütçenin fazla vermesinin pek mantığı yok, dolayısı ile toplanan vergiler daha düzgün yerlere harcanabiliyor olacaktı, diye düzelteyim.
AKP sosyal güvenlik reformunu çıkartarak büyük iş yaptı. Tamam, reform hemen çözüm getirmiyor. Artı, bence de çok yumuşak. Ama CHP'nin saçmalamasına ve sendikaların ağlamasına rağmen çıkarıldığı için buna da şükür. AKP bu politikası ile alkışı hakederken CHP de tüm basiretsizliğini yine ortaya koydu.
Ekonomist Blog'da son yazılardan birinde "hükmetin yanında ya da karşısında değiliz" tarzında bir şeyler söylenmişti. Ben açıkça söylüyorum, doğru politikalar uyguladığı sürece hükümetin yanındayım. (Hayır, AKP'li değilim. Onlara oy da vermedim. En son 1987'de oyumu Özal'a vermiştim. 1990'lı yıllarda hiç bir seçimde oy kullanmadım. 2002 seçimlerinde YTP'ye oy verdim. ) Şu anda da doğru şeyler yapılıyor. Ancak müslümanlara yaranacağım diye seçimlere doğru saçmalamazlarsa bu sefer oyumu AKP'ye vereceğim.
Yazıya sakin başlamıştım. 1990'lı yıllar ve Baba aklıma gelince yine sinirlendim. Burada kesiyorum.
0 Yorum Var.:
Yorum Gönder