Bir sektor doğmadan nasil yok edilir?

Gecen on gun boyunca Danimarka ve Almanya'ya yaptigim gezi sirasinda gordugum ciftlikler, arastirma enstituleri ve ozel firmalarda edindigim izlenimlerden esinlenerek "ciftcilik yaparak mi ciftci olarak mi para kazanilir?" baslikli bir yazi yaziyordum ki dun Referans Gazetesi'nde gordugum bu haber Turkiye'nin tarim polikasinin aslinda bir sakadan ibaret oldugunu hatirlatti:

"Türkiye, yerel türleri geliştirmek amacıyla 2012'de anaç fidan ithalatını yasaklayacak. Üreticiler ise ‘Gerekli Ar-Ge desteği verilmezse, daha yüksek maliyetle ithalata geri dönülür' uyarısı yapıyor.
Türkiye'nin 2012 yılından itibaren anaç fidan ithalatını yasaklamaya hazırlanmasına yerli üreticilerden destek geldi. Türkiye'nin meyve fidanı ihtiyacının yaklaşık yarısını karşılayan Bademli Fidancılık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Selçuk Bilgi, Türkiye'nin kendi türlerini geliştirmesi için ithalatın yasaklanmasının olumlu sonuçlar doğuracağını söyledi. Bilgi, ithalat yasağıyla birlikte yerli üreticiye Ar-Ge yatırımları için destek olunmasının da zorunluluk olduğuna dikkat çekti."
Biraz tarim sektorunun icinde olan ve akli calisisan herkes Turkiye'nin tarimda daha gidecegi cok yol oldugunu ve bunun icin cok firin ekmek yenmesi gerektigini bilir. Ayni zamanda bu gidilecek yolun tarlada irgat calistirarak degil, yuksek katma degerli, yuksek teknoloji ve bilgi gerektiren uretim yontemleri ile yapilmasi gerektigini de soyler. Mesela seracilik bunlardan biridir (bu alanda bir suru yol katedilmis olsa bile benim de su anda yasadigim Hollanda ile karsilastirinca yolun cok basindayiz ve teknoloji ureten ve gelistiren bir ulke degil kullanan bir ulkeyiz). Bu alanlardan bir digeri de meyvecilik ve buna bagli olarak fidanciliktir. Fidancilik ilk basta kolay gibi gozuken ama dunya standartlarinda uretim yapmak icin genetik, molekuler bioloji, istatistik, bitki islahi (plant breeding), hucre biolojisi gibi alanlarda uzman kadro gerektiren bir istir. Ayni zamanda cok uzun soluklu bir istir. Ciddi bir entellektuel yatirim, destek agi, bilgi agi gerektirir.

3-5 senedir ortalikta konusulan ve Turkiye'nin belki bir gun fidancilik ussu olma hayalleri 2012 yilinda anac fidan ithalatinin yasaklanmasi ile resmi olarak sona ermistir. Dusuk kalitede, viruslerden arindirilmis, kendi turlerini ureten, islah eden dev fidancilik firmalarimizin olmasi hayali suya dusmustur. Yurt disindan yuksek kalite fidan alamayan ama buyuk meyve yatirimi yapmayi planlayan firmalar daha yuksek maliyetle daha kalitesiz urunler ile yatirim yapmak zorunda kalacak veya yatirimdan vaz gececeklerdir.

Fidan ureticileri de onlerindeki 3-5 yil cok buyuk paralar kazanacaklar, ancak uzun vadede Almanya, Israil, Hollada, Danimarka, ABD gibi ulkeler ile asla yarisacak beyinsel birikime sahip olmadiklari icin sonrasinda perisan olacaklardir. Sonrasinda ne olacagini da soyliyeyim: bu yasak eger akli basinda insanlar karsi cikmazlar ise 20 sene daha devam edecektir. Sonra da et fiyatlari neden yukseliyor, neden bizim arabalarimiz tenekeden, Turkiye'nin neden kendi otomobili yok gibi sorulara benzer sorulari da tarim sektorumuz icin soracagiz.

Ama tabii sadece elestirmek olmaz. Belli ki bu konularda bilgi sahibi olmasi gerekenler yeterli birikime sahip degiller, ben kendilerine buradan fidanciligin nasil desteklenmesi gerektigini anlatayim:

1- Meyvecilik bolgelerine yakin bir arazi alinacak
2- Burada yeni ve bagimsiz bir enstitu kurulacak, gerekirse yurtdisindan ve yurticinden yatirimci
firmalar ile birlikte yatirim yapilacak
3- Bu enstitu icin 15 senelik stratejik bir plan yapilacak, hangi meyve turlerinin islahina gidilip, ne gibi teknikler ile calisilacagina karar verilecek
4- Turkiye'nin en parlak genetik, molekuler bioloji ve ziraat ogrencilerine ciddi imkanlar verilerek hemen master ve doktoraya yollanacak
5- Ayni zamanda dunyanin bu alandaki en buyuk beyinlerine cok ciddi maaslar verilerek bu enstitude arastirma ve egitim yapmalari saglanacak
6- Yukarida bahsettigim 20 beyin geri donunce bu enstitude calistirilacak ve memur maasi degil ozel sektor maasi verilecek
7- Arastirmalar yapilirken ozel sektor ile cesitli ortakliklara gidilecek

Bu yukaridaki plan garantili bir yoldur. Bilgi birikimi ve olusumunu adam gibi destekleyip kaybeden bir ulke olmamistir. Hatta daha da iddiali bir laf edeyim: orta ve uzun vadede stratejik sektorlerin desteklenmesi sadece ve sadece bu sekilde mumkundur. Devletin tek gorevi de bu bilgi birikimlerini ve kadrolari olusturmaktir.

Bu arada bir not daha: Tarim bakanliginda tanidiklari, arkadaslari, esleri dostlari olan fidan ureticilerini tebrik etmek istiyorum. Lobi yaparak vatandasin cebine goz diktikleri yetmiyormus gibi Turkiye'nin tarimda belki de dunya capinda katma degerli uretim yapabilecegi bir sektoru de yok etmis oluyorlar. Kendi ayaklarina kursun sıkıyorlar. Ama aralarinda bazi akilli fikirli insanlar var ki AR-GE olmadan bu is olmaz demisler fakat yasaktan para kazanacaklari icin de pek ses cikarmiyorlar. Bir not daha: Buyuk yatirimlar yapmaya hazirlanan firmalar seslerini acaba cikaracaklar mi? Gorecegiz...

Turkiye'nin tarimsal korumacilik ile ilgili gecmisi kirli ama zannetmeyelim ki dunyada bu alanda tekiz. Danimarka ve Almanya'dan tarim ile ilgili izlenimlerim bir sonraki yazida.


7 Yorum Var.:

Kubilay dedi ki...

Kuzubey, çok önemli bir sektör hakkında yazıyorsun. beğeniyle okudum yazdığını. Devamını bekliyorum. Ama moralini bozmak gibi olmasın ama, devleti tanıyan, tarım bakanlığını tanıyan bir adam olarak fidancılık desteklenirken olacak şeyi sana anlatayım ve sadece tüy dikmeyeyim, bir de öneri vereyim. Tarım bakanlığı fidancılığı desteklemeye çalışınca şu olacak: (anlatacaklarım iktidardan bağımsız şekilde olan ve olacak olandır. öncekiler de böyleydi, şimdikiler de böyle, gelecektekiler de korkarım böyle olacak)

1- Mayvecilik bolgelerine yakin bir arazi alinsın diye önerilecek. Onun yerine parti ilçe teşkilatındaki bi adamın alakasız bir yerdeki saçma sapan bir arazisi değerinin 8.3 katına satın alınacak.

2- Burada yeni ve bagimsiz bir enstitu kurulacak, gerekirse yurtdisindan ve yurticinden yatirimci
firmalar ile birlikte yatirim yapilacak. Bağımsız enstitünün başına zamanın bakanının hemşehrisi olan, açıköğretim kamu yönetimi mezunu bir amca atanacak. içine de maaşları iyi diye çer çöp kim bulunduysa doldurulacak.

3- Bu enstitu icin 15 senelik stratejik bir plan yapilacak, hangi meyve turlerinin islahina gidilip, ne gibi teknikler ile calisilacagina karar verilecek. Sonra siyasi mekanizmalar devreye girecek, planla ve akılla alakasız türlerin teşvikine karar verilecek.

4- Turkiye'nin en parlak genetik, molekuler bioloji ve ziraat ogrencilerine ciddi imkanlar verilerek hemen master ve doktoraya yollanacak diye bütçeden aktarılan paralarla 45-50 yaşlarında, dil bilmeyen, muhtemelen ziraat fakültesi mezunu bile olmayan adamlar yurtdışına gönderilecek. adamlar aylak aylak gezip geri gelecekler.

5- Ayni zamanda dunyanin bu alandaki en buyuk beyinlerine cok ciddi maaslar verilerek bu enstitude arastirma ve egitim yapmalari saglanacakken onun yerine ne kadar dandi üniversitede hasbelkader doçent filan olmuş ama allah var, (iktidarına göre) dini bütün, milli hassasiyetlere duyarlı veya çağda adam varsa onlar 4. maddedeki adamlarla oturup "israil bize tohum satıyo hollanda inek satıyo" diye geyik yapacak, adına konferans diyip para alacaklar.

6- Yukarida bahsettigim 20 beyin geri donunce bu enstitude calistirilacak ve memur maasi degil ozel sektor maasi verilecek. (zaten neden o amcalar torpil koydurup yurt dışına gittiydi?)

7- Arastirmalar yapilirken ozel sektor ile cesitli ortakliklara gidilecek. (oda başkanlarının şirketlerine özel ithalat izinleri verilecek)

Üzgünüm, ama ülkedeki düzen bu. devleti denklemden çıkarmanın yolunu bul, tavsiyem bu olur. finansmanı devletten değil başka bir yerden bul. planı vesaireyi de birisi yapsın diye bekleme, kendin yap. Devlet yoluna taş döşemesin diye de iktidarla aranı iyi tut. lobi yap. Kolay gelsin.

T'Pol dedi ki...

Denememeler mükemmel yazmışsın. Kuzubey belli ki çok idealist bir genç arkadaş ve keşke onun gibiler çoğunlukta olsa ama memlekette devletin elini attığı işlerden hayır beklememek lazım.

Bürokrasimizi, menfaat ilişkilerini, içimizdeki doğu-batı çatışmasını hala en iyi anlatan roman Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Saatleri Ayarlama Enstitüsü"dür. Gençlerin çoğu bu romanı bilmez ama eğer bulabilirlerse mutlaka okusunlar derim.

Baki Kantaşı dedi ki...

Denemeler & T'pol- Yorumlariniza tamamen katiliyorum. Yazimi daha da fazla uzatmamak icin bazi noktalari atladim ama hafif bir karisikliga yol acmis. Ne demek istedigimi soyle aciklayayim: "ithalat yasaklayarak, taban tavan fiyatlari koyarak, kota ve tariff uygulayarak toplumun yararina is yapildigini kimse iddia etmesin; eger gercekten yararli isler yapilacaksa uzun vadeli planlar etrafinda ve bilgi sinirlarimizi genisletecek sekilde yapilabilir sadece" demek istemistim. Yani kimse bize baska birseyi yutturmaya calismasin. Simdi benim bahsettigim ikinci yontem bence uygulanmasi imkansiz degildir, dunyada bir cok ulkede basari ile uygulanan bir yontemdir, fakirlikten de cikisin tek yoludur. Bizim devletimizin en basit gorevlerini yerine getirmekten aciz olmasi, kadrolari is ahlakindan haberdar olmayan insanlarla dolu olmasi da bu onerimi degistirmez. Ama diyebilirsiniz ki, mesela Hollanda'da oldugu gibi, daha cok ozel sektor bu tip enstituleri desteklemeli, bilgi birikimi olusturmali, kendi cikarlarini bir araya gelerek kollamali devlete de ufak bir figuran rolu verilmeli; bence bu oldukca mantikli. Ancak ne yazik ki ozel sektordeki bir cok kisinin ve yoneticinin de mantalitesinin devlet kadrolarindan cok da farkli olmadigini dusunuyorum. Genel olarak daha buyuk toplumsal ve kulturel sorunlardan muzdaripiz ama bunu baska bir baslik altinda konusmak lazim. Saygilar.

MMM dedi ki...

Peki ithalatı serbest bırakarak tüm bu sorunlar çözülmüş mü olacak?
Bir de bu açıdan bakar mısınız lütfen. Planlı bir program ve politika öyle ya da böyle olmadığında hiç bir şey farketmiyor. Birinde yerli 3-5 kişi ötekinde yabancı 3-5 kişi kazanıyor o kadar. Ama yabancı kazanırken tüm yerel tohumlarınızı yoketmiş olmak en kötüsü, köylü yine 3 kuruşa çalışıyor.
Slm
Mehtap

hostrans dedi ki...

Kuzubey,başka başlıklara falan gerek yok.Denememeler ve Tpol gerekeni söylemiş.

Tarım,devletin en fazla hortumlandığı alanların başında gelir.Bir takım ziraatçı birliklerinin başındaki avantacılar (bunlar daima kravat takım elbiseli ve ciddi ve hatta öfkeli yüz ifadeli olurlar.) zaman zaman televizyona çıkıp olmayacak ulufeler isterler.Bunlardan biri daha geçen gün "bin köye bin ziraat mühendisi" projesindeki elemanların kalıcı kadroya geçirilmesinden bahsediyordu.

Bahsettiğin iş öyle ballı bir işse bir yapacak çıkar mutlaka.Devlet üniversitelerindeki uyuzlara gelince onların da elini kolunu tutan yok.Bir tarım akademisyeni zaten neyle uğraşır ki? Genetik, molekuler bioloji ve istatistik yüz milyon dolar donanımlı laboratuardan ziyade beyin ve okumak istiyor.Önce mesleki literatürü takip etsinler.

KISSA:Aman devleti bu işe karıştırma.Şu an işsiz güçsüz senin yazını okuyanlardan birinin "enstitü" fikrini ciddiye alma tehlikesi var.Vebali senin boynuna olur yoksa...

Hüseyin MEÇO dedi ki...

kuzubey,

yazınız harika ülkemizde unutturulmaya çalıştırılan konuları yazıyorsunuz.çok iyi.

herşeye rahmen ülkemiz bir tarım toplumudur.öteye geçemedik.yine herşeye rahmen tarımız iyi.önceleri çok iyi idi.bir türlü tarımımızı yok edemediler.aramızda kalsın tarımımız asla yok olmayacak.

orta halli vatandaşlarımız tarıma,meyveciliğe,hayvancılığa,seracılığa,arıcılığa,ipekböcekçiliğine bile herkes bilsin.tarımda orta sınıf kuvvetliliği var.artarak sürecektir.bu orta sınıf bulundukları yerlerde üreteciler ile içiçelerdir.hatta zeytinyağı peynir yapıyorlar orjinal kurufasulye prinç üretiyorlar.şimdilik çevreleri yararlanıyor.büyümek için herşey yapıyorlar.tabi ki kendi başlarına.

ellerine sağlık.

Baki Kantaşı dedi ki...

Hostrans- Yukarida da belirttigim gibi yorumlara katiliyorum. Devleti kesinlikle- aman uzak dursun, yeter ki kimsenin isine comak sokmasin- bu ise karistirmak gibi bir niyetim yok. Sadece eger iyi niyetli ve planli bir strateji olsa ne yapilmasi gerekirdi onu soylemek ve ithalat yasaginin 100% kotu niyetli bir hareket oldugunu belirtmek istedim. Kisacasi durumdaki tezatin altini cizmeye calistim. Ileriki yazilarimda daha net olmaya calisacagim. Sizle ayni dusunuyoruz. Saygilar.