Trafik Sorununa Cozum Onerisi

Hurriyet Gazetesinde Recep Tayyip Erdogan'in su sozlerini gordum:

"Başbakan Tayyip Erdoğan, dün Kızılay’ın toplantısında İstanbul’daki trafik sorununa çözüm olarak, araç sayısını 2.5 milyondan 2 milyona indirip, dondurma formülünü ortaya attı. Erdoğan, "Bundan dolayı beni tefe koyacaklar ama İstanbul’a 2 milyondan fazla araç girmesin. İstanbul’u seviyorsak, bunu yapmalıyız" dedi."

EFT Nedir?  Faşizm nedir?  Özel Üniversiteler  Devlet Üniversiteleri  Türk Bilim Adamı

Ben yorum yazacaktim ama bu sefer klavyeyi okuyucularimiza uzatalim dedim. Eger bir seferligine Ekonomi Turk yazari olsaydiniz Tayyip Erdogan'in bu onerisini nasil degerlendirirdiniz? Mikroekonomiye giris dersi almis her kisinin yapabilecegi bir analizi sizden bekliyoruz. Detayli bir yorum bekliyoruz, iki cumleyle sinirlamayin. En basarili buldugumuz yaziyi anasayfaya tasiyacagiz.

Interaktif ekonomi kosesi diye iste buna derim!!!

14 Yorum Var.:

Adsız dedi ki...

SİYASETTE GELİNEN ACİZ NOKTA YA DA SİYASETİN SEFALETİ...

Bir ülke düşünün ki,koca bir cumhuriyet tarihi boyunca kırlardan kentlere daha dogrusu istanbul'a yoksul bir köylü ordusunu sürekli olarak göndersin,onlara hemen her dönem gecekondu alanları imkanı saglayıp,sonra birer oy deposu olarak gördükleri bu kitlelere imar afları çıkararak yerleşik nüfusa çevirsin,daha sonra kentin varoşlarına tutunan bu insanları kayıt dışı ekonomi ve ucuz emegin bir parçası haline getirip aynı zamanda birer "tüketici"unsura çevirsin,ülkedeki otomotiv sektörüne her şekilde üretimi arttırıcı imkanı ve teşvikler saglayıp,bankaların tüketimin artması için finansal olanaklar saglamasını teşvik edip,türlü çeşitli bir dolu yeni tv/medya iletişim imkanları ile otomobil edinme özleminin körüklenmesini seyredip,her gün yüzlerce aracın trafige girişine ses etmezken,en ufak bir alt yapı yatırımı yapmayı dahi akıllarına getirmeyen,ekonomiyi teslim ettikleri IMF vb.uluslararası sermaye kurumlarının önerdikleri ve uygulanmasına aracı oldukları politikaların bir sonucu olarak her geçen gün biraz daha yoksullaşan anadolu insanının artan seyirde istanbula göçüne demokrasi nutukları arasında göz kapayan Türkiye cumhuriyeti siyaset arenasının bugün kü başbakanı,aslında bir aczi,diger bir deyişle siyaseten içine düştükleri etik sefaleti ve bir yönetememe halini en güzel şekilde gözler önüne sermişlerdir.
Politika bitmiş,mevcut duruma teslim olunmuştur.
Artık susun beyler...

m.selim tuncer
blog:economist-stratejist

Adsız dedi ki...

Heralde ilk aklimiza gelen, bu uygulumanin zamanla ikinci el bir plaka pazari olusturacagidir. İstanbulda oturmak isteyen parasina kiyip buradan plakasini temin edecektir. Bahsettiginiz mikro temellerden ornegin 34 plakaya sahip fakat ayda yilda trafige cikan kullanici bu piyasada elindeki plakanin fiyatinin arttigini gorunce gidip satacaktir malini. Kim alacaktir? Sehri ve yollari daha cok kulanacak olan. Politikanin amacinin tam tersi?

Bu durum ilk basta olumsuz bir gelisme gibi gorulse de orta vadede bana gore olumlu sonuc verecektir. En onemlisi,bu yontemle "gercek istanbul kullanicilari" kendiliginden tespit edilmis olacaktir. Bu da vergilendirme acisindan oldukca faydali sonuclar doguracaktir. Sistemin basarili olmasi halinda bu plakalara ozel vergi tahsisi uygulanabilir hale gelecektir.
Bu yolla toplanan ek gelirler de yollarin gelistirilmesine ve sehrin altyapi ihtiyaclarina aktarilacaktir.

Aklima ayrica soyle bir case geldi. Farz edelim ki, Turkcell 20 milyon aboneye sahipken bir bakiyor ki daha fazla aboneye hizmet verebilmesi icin cok buyuk yatirimlar yapmak zorunda. Ama bu yatirimlarin sirket icin getirisi, artan rekabet ve dusen marjinal karlar neticesinde pozitif degil negatif olacak. Turkcell diyor ki ben bundan sonra ek hat satmayacagim. Ortalama bir hesap ve market arastirmasi yapiliyor. Azalan arz ile hat fiyatlarinin ikinci el piyasada artacagini normal olarak goren sirket, soyle bir strateji izliyor: Hattini satmak isteyen kullanicilara X miktar odeme yapmak taahhut ediliyor. Bu X rakami iyi belirlendigi takdirde sirket bu fiyattan topladigi hatlari ilerde arzin daha da dusmesi sonucu daha yuksek bir fiyattan yeni kullanicilara satiyor. Ayrica bu uygulamayla gercek kullanicilar suzgecte kaliyor, sirketin tum pazarlama ve yonetim faaliyetleri daha etkin hale geliyor.

Bu farazi ornekte tabiki orta vadede Avea ve Telsim sebekesinin Turkcell icin perfect substitute( tam ikame??) olamayacigini, gelecekte de olsalar bile onlarinda yuksek abone rakamlarindan sonra ayni yatirim tercihiyle karsi karsiya kalacagini assume ettik.

Tahminimce siz de mikro temelleri kullanarak Basbakanin onerdigi cozumun basarili olacagi konusunda supheli oldugunuzu soyleceksiniz. Ama ben bu tarz politikalarin mikro temellere cok da aykiri olmadigi gorusundeyim. Tabii bizde bu tarz politikalari etkin sekilde uygulayabilmek icin gerekli hukuksal ve toplumsal altyapi var mi yok mu, o baska bir soru.

Adsız dedi ki...

Zaten sehrin altyapisi belli bir aractan fazlasini kaldiramaz hale gelirse, insanlar trafikte cile cekmemeyi kisisel arac kullanmanin rahatligina tercih edeceklerdir. Yani toplu tasima araclarina yoneleceklerdir. O yuzden sistem bir sure sonra kendi kendine dengeye gelecektir diye dusunuyorum. Basbakanin bahsettigine benzer yasaklar ancak kanun disiligi arttirir, su an taksi ve servis plakalari konusunda oldugu gibi mafyaya yeni bir is alani acar.
Bence daha demokratik bir yontem Emre Akoz'un bugunku yazisinda onerdigi gibi kopruleri toplu tasima araclari icin bedava yapmak, kisisel araclar icin bir miktar arttirmak olabilir.
Kose yazisi olma iddiasinda olmasa da fikrimi soylemek istedim :)

Adsız dedi ki...

istanbulda arac kullanmak isteyenlere "deli dumrul vergileri" tarzı bir uygulamaya gidilsin. Herkes ama herkes kazançlı çıkacaktır.

Adsız dedi ki...

düzeltme: "İstanbulda "özel" arac kullanmak...."

Adsız dedi ki...

haa bu arada,toplanan vergiler de fındıkçıya tütüncüye gitmeyecek. anladın sen onu :)

adatopoulos dedi ki...

Bu konuyla ilgili daha önce de yazılar yazmıştım. Serbest piyasayı savunuyorsunuz da bunun neresi "serbest" ? Belki bu konu, o kadar önemli değil, belki bazılarınız bu kadar tepki göstermemin anlamsız olduğunu düşünecek. Benim buradaki tepkim, salt bu olaya değil, fakat ardındaki zihniyetedir.

Kişisel görüşümce başbakanın bu sözleri, taa Abdülhamit ve sonrasında ittihatçılar döneminde (belki de daha önce) içselleştirilen yasaklarla devlet yönetme zihniyetinin bugüne kadar gelmiş bir tezahürüdür.

O zihniyet ki, memleketi Cumhuriyetin ilk yılları hariç bir bürokrasi diktasıyla yönetmiştir. Sonradan gelen, serbest olduğunu ve halkı bu bürokrasi diktasından kurtaracağını iddia eden Adnan Menderes bile, sıkıyı görünce aynı diktaya yönelmiştir.

Bu zihniyet o kadar içselleşmiştir ki, ister komunist, ister liberal, ister dinci, ister milliyetçi, kim iktidara gelirse gelsin - ama bir raddeye kadar ama tamamen - devlet yönetmenin yolunun bu olduğunu zannetmektedir.

Halk, bu zihniyetin sahiplerini asla affetmemiştir ve affetmez de, o yüzden de bütün serbest seçimlerde, kendine bunlardan kurtarma vaadini (üstü kapalı da olsa) verenleri iktidara taşımıştır. Fakat iktidara gelenler de, her seferinde zoru görünce aynı yola başvurmuştur.

Bu kollektif bilinç, görüldüğü üzere günümüze kadar gelmiştir. "Değiştim, değişerek geliştim" diyen başbakanımızın bu sözleri sarfetmesi ne üzücüdür, yoksa o kadar da değişmemiş midir? Unutmayalım ki, belediye başkanı olduğu dönemlerde Tayyip bey'in "İstanbul'a pasaport" önerisi vardı aynı şekilde (ki bilen bilir, bu önerinin ilk sahibi Abdülhamit'tir).

İstanbul'un nüfusu 20 milyondan fazla, fakat altyapı yatırımları "muadillerine" göre son derece yetersiz. Bu şehrin yolları, kavşakları bozuk. Bu şehrin metro hattı daha yeni yeni kurulmaya başlandı. Bu şehirde doğru dürüst vapur seferleri yapılmıyor. Bu şehirde, hayvan gibi benzin vergileri olmasına rağmen herkes çatır çatır özel otomobiline biniyor.

Eğer başbakanın bu önerisi gerçekleşirse, hangi 2 milyon araca trafiğe çıkış izni verilecek? Ve bunu kim verecek? Peki, bu işten RANT yiyecek mi bunu yapan makam? Yiyecek. Sonrasında bunun 2. eli ve karaborsası oluşacak mı? Oluşacak.

Sonra da belki bunu kuranlar, trafiğin rahatladığını görüp "aa bak ne güzel, sistem işliyor artık!" diyecekler, ve altyapı yatırımlarına da gerek kalmayacak! Bunlar şimdi köyden kente göçü engellemekle de uğraşırlar, sosyolojinin ve tarihin bütün gerçeklerine aykırı olmasına rağmen...

Neyse uzatmayayım daha fazla.
Teşekkürler

Admin dedi ki...

Tayınla Bizi Başbakanım !

Yazımın başlangıcında birkaç ekonomi teriminden bahsetmek istiyorum : '' Çok susadığınızı düşünün ; içtiğiniz ilk bardak suyun size verdiği haz ile , beşinci bardağın verdiği haz arasında büyük bir fark vardır . Tüketimin belli bir döneminde ; tüketilen mal miktarı arttıkça , her ilave tüketilen birimin sağladığı fayda bir önce tüketilen birime göre daha azdır . Biz buna ''azalan marjinal fayda kanunu'' diyoruz . Ben yaşamadım ama mutlaka o günleri göreniniz vardır . Karne ile ekmek , şeker ... v.s. dağıtımının yapıldığı dönemlerden bahsediyorum . Özellikle savaş , kıtlık ve buna benzer olağanüstü durumlarda ( arzın talebi karşılayamadığı ) talebi kısmak için izlenen politikalara ''tayınlama'' politikaları deriz . '' Konumuzla ne ilgisi var diye düşünmeyin , çok ilgisi var ! Gelin hemen konumuz ile ilişkilendirelim . İstanbul ' un altyapısı 1,5 milyon araç kapasitesine sahipken , yollara düşen 2,5 milyon araç nedeniyle hiç kimse otomobilinden maximum faydayı sağlayamıyor . Evinden işine rahat bir şekilde ulaşmanın ümidiyle otomobil satın alan bir çok insan İstanbul ' da otomobil kullanmanın çok da fazla anlamı olmadığını İstanbul yollarına çıktığında anlıyor . Otobüs,metro gibi toplu taşıma araçlarıyla ortalama 40 dakikada gittiğiniz bir mesafeyi şahsi otomobilinizle 30 dakikada gidebiliyorsunuz , hem de 5 kat fazla maliyet ile . İkame edilebiliriği son derece yüksek olan şahsi otomobiller konusunda Sayın Erdoğan'a katılmamak mümkün değil , tayınlama şart ! Tayınlamanın beraberinde getireceği bir dizi problem ( artan plaka fiyatları , plaka rantı ... v.b.) mutlaka olacaktır . Ancak bu olumsuzlukların doğru yasal düzenlemelerle engellenmesi mümkündür . Tayınlamanın nasıl yapılacağını da fazla düşünmeye gerek yok - elbette ki formül çok fazla ( vergileme , kredi teşviklerini azaltma ... v.b. ) -ilk akla gelen ve şehrimizin yeniden inşaası için gerekli olanı '' yüksek vergilemedir '' . Türkiye ' nin diğer bir çok ilinde otomobil sahibi olmak '' lüx '' kavramı içerisine alınmaktadır . İstanbul ' un da bu anlamda diğer illerden bir farkı olmamalıdır . Şahsi otomobil kullanımını kontrol altında tutmak ve bunu yaparken de altyapıyı düzenlemek için gerekli finansmanı sağlamak oldukça kolaydır .Orta vadede katı vergileme politikası hem şehrin özel araç yoğunluğunu düşürecek , hem de altyapı düzenlemeleri için gerekli bütçeyi hazırlayacaktır . Bu sayede uzun vadede İstanbul trafiğinin yaşattığı sıkıntılar ortadan kalkacaktır . Bu şehir bizim şehrimiz ise yalnızca bugününü düşünmek büyük bir yanlıştır . Yarın daha güzel bir İstanbul ' da yaşamak istiyorsak , bugünden gereken aksiyonların alınmasına destek olmalıyız .

Saygılarımla ,

Onur Özcan

Adsız dedi ki...

alt yapı yatırımı yapılmayan bir mega kentte araçlara sınırlama getirmek,okulları kapatıp milli eğitimi yönetmektir.

Adsız dedi ki...

okullar açık olsa ne olur kapalı olsa ne olur....ben fark göremiyorum ya sen?

Adsız dedi ki...

İstanbul'un kurtuluşunun tek yolu bu şehri pahalı bir şehir yapmaktır. Istanbul şehir vergisi konmalı,köprüler daha pahalı olmalı,şehir merlkezlerine girişler kesinlikle paralı olmalı ve bu toplanan paralarla sadece metro yatırmları finanse edilmeli derim..

Adsız dedi ki...

Ben olsam Istanbul`un trafigini once bir guzel modellerdim. Cift yol olan tum yollardaki gunluk araba sayisini ve gecis hizlarini hesaplardim (paraya kiyip sensor alarak). Daha sonrasinda Istanbulun kalabalik mekanlarini (alisveris merkezi, futbol stadi, devlet dairesi vs) cikartirdim. Sonucta elime gecen koseleri ve kenarlari olan agirlikli bir grafik gecerdi(vertex, edge & directed graph).

Bundan sonra ilk etapta bilgisayar algoritmalari esliginde genislik (bandwidth) analizi yapar, sIkIsma noktalarini (bottleneck) bulurdum. Bu noktalarda (ki tahminim genis yollarin birbirleri ile kesisme noktalari olacaklardir) yapisal degisiklik yapmaya calisirdim ki tabii akla ilk gelen birbirlerinin ustunden gecmeleri, birlestikleri zaman da toplam serit sayisinin degismemesine dikkat etmek.(round-robin trafik isiklari da bir yere kadar etkili olabilir - tabii bir de ustune kamera lazim, bizimkiler isik dinlemez).

Elbette sehrin oturmus yapisi yuzunden insaat yapmanin cok kolay olmayacagi ortada.. Bu durumda da elimden geldigi kadar istimlak ederdim. Edemedigim noktada o yola paraleller yaratmaya calisirdim.

Daha sonrasinda kirmizi isikta yol ortasinda kalan elemanlari cok aci sekilde cezalandirmaya baslardim. Bu korku oturana dek ugrak yerlerde ki koselere polis koyardim. Ceza olarak da para cezasinin yaninda sosyal hizmet eklerdim ki parayi verip de kurtulamasinlar. Ayni olayi cift parkeden genclere de uygulardim.

Yeni yapilacak her binaya icerdeki adamla dogru orantili olarak otopark zorunlulugu getirirdim. Ve otopark buyuklugu ile dogru orantili sayida giris/cikis yapmalarini isterdim.

Sehri icten, disa dogru daireler halinde ele alir. Ayni daire icindeki bir yerden baska bir yere gidilmek istendiginde baska dairelere girilmesine gerek olmayacak sekilde yol duzenlemesine giderdim (yon secimi, isik secimi vs). Cevre yollardaki giris/cikis sayisini azaltir, sIkIsIk yerlerdeki giris, cikislar icin ekstra para alirdim. Cevre yol ustunde bir tane bile kirmizi isik birakmazdim.

Daha sonrasinda Istanbul`u kapali kutulara ayirirdim. Bu islemi yaptiktan sonra her kutunun giris, cikis trafiklerini komsu kutulara gore ayirirdim.Sonrasinda her kutu icinde gerekli genislikte komsudan komsuya transit yollar belirlerdim ve bunlari mumkun oldugunca az direncli yapardim (isiksiz ve kalabalik yerlerden uzak). Kutu icindeki trafigin oralari daha iyi bilecegi varsayimi ile ara sokaklardan kisa yollar yaratir buralara isaret koyardim.

Koseler arasinda ne pahasina olursa olsun metro yapmaya ugrasirdim. Ayrica sehir merkezinin disinda uygun fiyatli otoparklar yapar buralardan duzenli araliklarla toplu tasima araclari (ve mumkunse metro) kaldirirdim. Bu yerlere karar verirken kose yuklerine dikkat ederdim ve tasimanin kalitece insani seviyelerde olmasina ozen gosterirdim.

Saglam bir bilgisayar agi alir, matematikciler ve ag topoloji uzmanlari tutardim (bilgisayarcilar da olur). Beni de okulda okudugm graph theory`i unuttugum icin bir guzel pataklardim.

Bir de su 4 yaprakli yoncalari yapmaktan vazgecerdim. Onun yerine uc katli yol tercih ederdim.

Aklima gelenler bunlardir..
Biraz hayal, biraz gercek..

herackles dedi ki...

Vaktim olsa size "road pricing ve CGE modelling" konusundan bahsederdim ama buraya fazla teknik kacar hem sonra ise yararsa basina yanisirim, hic gereNk yok.

Tayyip bey Ingiltere ve Isvec orneklerine bakip Hollandalilarin 2012`ye kadarki eylem planlarina incelerse faydali olur.
SIkIstIgI yerde de Ecomod`dan yardim alabilir... Adamlar burdan geciniyor zaten; modelle sat modelle sat.

Adsız dedi ki...

Sanırım Singapur'da şöyle bir sistem uygulanıyor trafik yoğunluğunu önlemek için: Ana hatların girişlerinde hattın yoğunluğuna göre değişen bir fiyat tablosu var. Her özel araçta OGS'ye benzer bir sistem var ve özel araç ilgili hatta girecekken bu tablodan fiyat bilgisini alıyor. Trafik yoğunlaştıkça fiyatlar yukarı tırmanıyor. Bu sebeple yoğun trafiğe girmek pahalı hale geliyor ve kent sakinleri fiyat ayarlamalarına göre diğer rotaları yada toplu taşımayı tercih ediyorlar.
İstanbul'da radikal bir alt yapı ve toplu taşıma değişikliğine gitmeden bu sistemin uygulanabilir olduğunu düşünüyorum. Ancak mutlaka alt yapı ve toplu taşıma sisteminde düzeltmeler gerekiyor. Haftaiçleri Büyükdere Cad. (Maslak), I. ve II. Köprü ve E-5'ten bağlantı noktaları, ayrıca Mecidiyeköy, Şişli, Kağıthane'den hem Ankara hem Edirne yönüne böyle bir fiyatlama yöntemi fayda sağlayabilir. Bunlara ek olarak Taksim, Kadıköy, Beşiktaş gibi merkezleri trafiğe kapatıp 1-2 km. için şehir merkezine ulaşımı sağlayacak otobüslerden faydalanılabilir.