Son Issizlik Rakamlari

Raymond James'in gunluk bultenini okuyordum, dorduncu sayfada issizlikle ilgili istatistikleri gosteren bir tablo koymuslar. Fazla detaylara girmeyecegim. Tablo Mart 2005'ten basliyor ve en son Agustos 2006 tarihi verilerini iceriyor. Ikisini bir karsilastirmak istedim, aradan neredeyse 1.5 yil gecmis. Bakalim ulkemizde issizlik artmis mi yoksa azalmis mi bu sure zarfinda. Son 1.5 yilda 1.8 milyon kisi isgucune katilmis, 2.1 milyon kisi is bulmus. Yani hem yeni katilanlarin tamami icin hem de ekstradan 300 bin kisi icin is bulmusuz. Nasil rakamlar ama?

Isin dogrusu bu degil tabii ki. Ulkemizdeki issizlik istatistikleri mevsimsel olarak degiskenlik gosteriyor. O yuzden issizligin yuksek oldugu Mart ayini, mevsimsel olarak issizligin dusuk oldugu Agustos ayiyla karsilastirmak uc kagitcilik yapmaktir. Bizim isimiz degil bu. Bastan baslayalim o zaman.

VOB nedir?     Taksi Şöförü   A Tipi Yatırım Fonu Nedir?   Olasılık nedir?   Dışsallık Nedir

Ulkemizdeki issiz sayisinda ne gibi bir durum gozluyoruz. Bunu anlamak icin bir sene oncesine gitmemiz gerekiyor. Temmuz 2005 ve Temmuz 2006 arasinda issizlik istatistiklerinde ne gibi degisimler olmus bir bakalim. Bu tarihler arasinda isgucundeki kisi sayisinda 36 bin kisilik azalma var. Bu sure zarfinda ise istihdam edilen isci sayisinda 30 bin artis var. Neticede issizlik orani da %0.3 dusmus. Simdi de rakamlarin gercek analizini yapalim. Temmuz 2005 ekonomik buyume olarak cok parlak gecen bir donemdi, isgucune katilim orani %50.3 ile zirvede. Ote yandan Temmuz 2006'da isgucune katilim orani %49.3, yani Temmuz 2005 tarihinde ekstradan 500 bin kisi isgucune katilmis veya Temmuz 2006 tarihinde 500 kisi isgucune katilmamis. Hangisi?

Bu soruya cevap verebilmek icin tarimdisi issizlik oranlarini karsilastirmamiz gerekli. Temmuz 2005'de tarimdisi issizlik orani %12.8, Temmuz 2006'da ise %11.7. Simdi resim daha belirginlesti. Ulkemizde tarimdan diger sektorlere bir goc var, ayrica calisma yasina ulasmis nufusumuzda hizla artiyor. Nitekim son 1 yilda isgucune 900 bin kisi katilmis. Simdiki sistemde biz bu kadar kisiye is uretemiyoruz. Uretmemiz de normal olmazdi zaten.

Peki ne yapmak lazim? Kurlari yukseltelim faizleri dusurelim cozumu akliniza geldiyse medyada propaganda yapan kose yazarlarinin cabalari sonuc vermistir diyebilirim. Dikkat edin ulke %7 hizda buyurken yeterinde istihdam yaratamiyoruz. Yeterli istihdami yaratabilmemiz icin ulkenin %20 gibi bir hizda buyumesi gerekecek, bu olacak is degildir. Demek ki problem buyume hizinda degil, o yuzden buyumeyi hizlandiracak politikalar enflasyonu koruklemekten baska bir ise yaramaz.

Iyi de peki ne yapmamiz lazim? Inanmayacaksiniz ama ulkemizdeki isgucu maliyeti verimlilik seviyemize kiyasla oldukca yuksek. 19 Ocak tarihinde yazdigimiz yazidan da gorebileceginiz uzere 2005 yilinda asgari ucretle calisan bir iscinin isverene maliyeti 594 YTL iken, iscinin eline 350 YTL geciyor. Neticede isciler 350 YTL'lik asgari ucrete bakip bu para az diyorlar. Haklilar. Isveren 594 YTL'lik rakama bakip bu para cok, isci calistirmak yerine makina alirim daha iyi diyor. Uc tane cozum var. Birincisi asgari ucretin sifirlanmasi. Ikincisi kayitdisinin ortadan kaldirilmasi ve vergi tabaninin genislemesinden dolayi vergilerin azaltilmasi. Ucuncusu, saglik ve sosyal guvenlik kesintilerinin azaltilmasi (bu paralelde devlet tarafinda sunulan saglik ve sosyal guvenlik hizmetlerinin de kisilmasi gerekmektedir).

Benim en cok onem verdigim konu kayitdisinin azaltilmasi. Daha sonra ise SSK kesintileri. Maalesef kayitdisi konusunda bu hukumet de diger hukumetler gibi cok kotu performans gostermistir. Bir futbol takiminda 5 futbolcu Alex gibi durarak oynarsa o takimin mac kazanmasi da zor olur. Maclari kazanmak istiyorsak herkesin mucadele etmesini saglamaliyiz.

12 Yorum Var.:

e-recep dedi ki...

Bakalim ulkemizde issizlik artmis mi yoksa azalmis mi bu sure zarfinda. Son 1.5 yilda 1.8 milyon kisi isgucune katilmis, 2.1 milyon kisi is bulmus. Yani hem yeni katilanlarin tamami icin hem de ekstradan 300 bin kisi icin is bulmusuz. Nasil rakamlar ama?

Çok ilginç rakamlar. Çok ilginç ve şüphe uyandırıcı!

IMF’nin "çözüm" diye dayattığı reçete reel ücretleri bir türlü arttırmıyor.

Nedir bu reel ücret artışı?

Reel ücret artışı, ücret artışının, enflasyondan arındırılmış halidir. Mesela siz yılbaşında %10 zam alacaksınız, ancak "sizin enflasyonunuz" da %30. 1.1/1.3=0,85. Yani reel ücretiniz %15 azalmış. Yani alımgücünüz düşmüş. Patrondan zam da talep edemiyorsunuz, çünkü kapıda o düşük ücrete o işi yapmaya hazır bir işsiz ordusu var.

Kısacası enflasyondan daha düşük bir maaş artışı alırsanız, reel ücretiniz düşüyor demektir. Bu, işsizliğin en net göstergesidir; TÜİK veya Raymond James ne derse desin.

"Sizin enflasyonunuz” derken sizin kendi harcama kalemlerinizdeki yıllık artışı kastediyorum; TÜİK'in enflasyon hesabında kullandığı garip gurup kıstaslarını, örneklemelerini değil. Neticede önemli olan sizin reel ücretinizin artıp artmamış olmasıdır.

e-recep dedi ki...

Hürriyet Gazetesi'nden ilginç bir haber :

Türkiye'de gerçek işsizlik oranı ağustos ayında geçen yılın aynı dönemine göre 1.2 puanlık artışla yüzde 18.9'a ulaştı. İşsiz sayısı ise 5 milyon 235 bin oldu.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), çeşitli uluslararası standartlara göre yaptığı sınıflamada, özellikle işsiz olduğu halde iş bulmaktan umudunu kestiği için iş aramayan, ancak iş bulsa hemen çalışabilecek durumda olanları işgücüne ve dolayısıyla işsiz sayısına dahil etmiyor. Bunun yanı sıra mevsimlik çalıştığı için o mevsimde işi olmayanlar da işgücüne ve işsizler arasına alınmıyor. Eksik istihdam olarak nitelendirilen, bir işte çok kısa süreli çalışan ve daha fazla çalışabilecek durumda olanlarla, gerçek mesleğinde çalışmadığı için iş arayanlar ise işgücüne dahil edildiği halde işsiz kabul edilmiyor.

Blog Sahibi dedi ki...

Recep Bey, burasi sallama mekani degil. Elinizde rakamlar varsa koyun ortaya. TUIK'in enflasyon rakamlari gercegi yansitmiyor diyorsunuz, ortada alternatifiniz yok.

Issizligin olcusu reel ucret artisidir gibi bilimsel temellere dayanmayan savlarda bulunuyorsunuz. Birincisi reel ucret artisini vermiyorsunuz, ikincisi soylediginiz soz bilimadamlarinda kabul edilen tanimlara aykiri.

Ikinci yorumunuza gelince.... Siz bu yorumu daha once de yaptiniz. Size de diger arkadaslar "issizlik hesaplama kriterleri 5 sene once de ayniydi, gecen sene de ayniydi, simdi de ayni; Turkiye'de de ayni, Amerika'da da Asya'da da" cevabini verdiler. Bunun uzerine soyleyeceginiz baska bir sey varsa soyleyin, yoksa papagan gibi ayni seyleri tekrarlayip durmayin.

Sizin ortaya koydugunuz gorusleri benve arkadaslarim anladik ve verecegimiz cevaplari da verdik. Soyleyecek YENI seyleriniz yoksa lutfen daha fazla rahatsizlik yaratmayiniz burada. Yorumlariniz "spam" tadi vermeye basladi. Ayrica sizin blogunuza buradan link verdik, ifade etmek istediginiz dusuncelerinizi kendi blogunuzda ifade ediniz.

Bu arada yigidi oldurelim ama hakkini yemeyelim. Sizin yazilariniz yazarlarimiza ilham kaynagi oldu, sizin vesilenizle diger okuyucularimizi da aydinlatmis olduk. Bu konuda tesekkuru de bir borc biliriz. Ancak, sizin yorumlarinizin marjinal getirisinin de azalmaya basladigi farketmedik degil. Sizin yazdiklariniza cevap vermenin "zaman" maliyeti var, burada hayir isi yapiyorsak da bundan israfi onayladigimiz anlami cikarilmasin lutfen.

Tesekkurler

Adsız dedi ki...

e-recep i takdir etmemek mumkun degil. Bir insan her yaziyi okuyup bunu nasil ayni sekilde ayni cumlelerle elestirebilirim diye dusunup bunu becerebilir inanilmaz.Benin uzaktan yakindan psikoloji bilimiyle alakam olmamasina ragmen bunu "sizin psikolojik" bozuklugunuz,takintiniz olarak degerlendirmek gerekir diye dusunuyorum.Ama e-recep in durumunda bu uygun olmaz.Cunku o kendi icinde cok ama cok tutarli. Ben Labor (is) ekonomisi konusunda doktora yapip,reel ucret,vs konusunda da tez yazmama ragmen hic onun verdigi tanimlar aklima gelmemis ve bunu literaturde gormemisimdir. bunu "kendi psikoloji" me veriyorum. "kendi psikoloji"m ne derseniz uydururuz bi tanim canim ne olacak ki...

adatopoulos dedi ki...

Merhaba, ben blog'unuzu yeni takip etmeye başladım. Benim için bu tarz yazılar oldukça heyecan verici, ve paha biçilmez değerdedir. Size öncelikle mesai harcayıp her gün yazdığınız için teşekkür ederim.
Benim ekonomi alanında herhangi bir akademik eğitimim yok. Tamamen kendi çabalarımla öğrendiklerimle burada ahkam kesemem. Sizin de neredeyse bütün yorumlara (iyi, kötü, saçma) yanıt verdiğinizi farkettim.

Herneyse uzatmadan, benim de bir kaç naçizane yorumum olacak (bu konuyla ilgili değil, genel olarak bütün yazılarınızla ilgili, bütün yazılarınızı okudum ve sadece son yazıya yorum yazmayı seçtim...). Yanıt verirseniz çok sevinirim. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, yazı yazarken kendimi kaybederim :)Yani üslubumdan bir saygısızlık, hor görme ya da herhangi birşey çıkartmamamızı özellikle rica ediyorum.

Türkiye ile ilgili yazılarınızdan, en son yaşadığımız ekonomik "dalgalanmayı" (ben buna kriz diyorum) kestiremediğinizi çıkarttım. Siz faizlerin zaman içinde %7-%8 seviyelerine inmesini bekliyormuşsunuz. Yani Türkiye'de bono faizleri %13-%14 seviyelerinde
iken bono pozisyonu almak doğru olurdu. Diğer hiçbir tahmininizi ya da yorumunuzu eleştiremem, zira ne eğitimim ne de saygım buna müsade etmez, fakat burada içimde birşeyler bayrak kaldırıyor.

Tahmininiz yanlış çıktı. Hem de kenarından köşesinden yanlış falan değil, taban tabana yanlış, insana servetinin yarısını kaybettirecek kadar yanlış. Keşke 6 ay önce de bu blog'u biliyor olsaydım. Borsa endeksi 38.000'lerde iken, ve bono faizleri %13'lerde iken, elimizdeki bütün bonoları ve hisseleri satmaya ve dolar pozisyonları almaya başladık. Borsa endeksinde de ters pozisonlar aldık. Nihayet sonra borsa 48.000'e çıktı, müthiş zararlar ettik. Sonunda 30.000'e düştüğünde, bono faizleri de %23'lere çıktığında kar falan da edemedik, sadece zararlarımızı çıkarttık. Bütün bunları neden anlatıyorum? Amacım geçmişin muhasebesini yapmak değil elbette. Fakat şimdi de neredeyse aynı yerde olduğumuza inanıyorum...

Ne demek istediğimi hemen anlatayım.
O dönemde emerging piyasalara giren para miktarları rekor seviyelere ulaşmıştı. Dünyada eşi benzeri görülmemiş bir likidite vardı. Gelişmiş ülkelerde faizler olağanüstü düşüktü. Bu da Türkiye ve diğer bütün gelişen ülkeler için bulunmaz bir ortamdı. Fakat, başta FED olmak üzere, BoE, ECB ve BoJ kademeli olarak likiditeyi çekmeye başlamışlardı. Bana kalırsa kriz bağıra bağıra geliyordu. Nitekim BoJ'nin bir açık piyasa operasyonu sırasında kriz tetiklendi.

Ya şimdi? Amerikan ekonomisi (ve dolayısıyla bütün dünya ekonomisi) ciddi bir yavaşlama içinde. Otoriteler hard landing soft landing tartışması içerisindeler, yani herkes "landing" konusunda mutabık. Buna rağmen S&P, Nasdaq, Dow, FTSE, CAC, DAX endekslerinin bir kısmı tarihi zirvede, diğerleri ise neredeyse tarihi zirvelerini zorlayacaklar. Piyasalarda bir bayram havası hakim. Ne de olsa, ekonomi yavaşlayınca faizler inecek, borsa aynı hızıyla çıkmaya devam edecek? Ne kadar çabuk unutuldu petrolun 80 dolara dayandığı, petrol rezervlerinin sorgulandığı, petrolün biteceğinin konuşulduğu günler... Meğer herşeyin müsebbibi Amaranth fonuymuş? Bono ve kısmen emtia piyasaları bir resesyon beklentisi içerisinde... Peki madem resesyon olacak, neden endeksler rekorlar kırıyorlar? Kimse ikisinden birinin bir düzeltme yaşayacağını düşünmüyor mu? Amerika'da Twin defecits unutuldu mu? Hatta ikisi birden düzeltme yaşarsa, stagflasyon olmaz mı, ve bu piyasaların korkulu rüyası değil mi? (son yazdıklarım felaket senaryoları kategorisine girmeye başladı, iyisi mi ya kıyamet koparsa diye devam edeceğimden korkup susayım :)

Sadede geleyim. Kişisel fikrimce, ya hisse senedi piyasaları, ya bono ve emtia piyasaları bir düzeltme yaşayacaklar. Her iki senaryonun da Türkiye'ye etkisi, bana kalırsa yine bir kriz olur. Yani açığa dolar satmak için, yine bulunmaz bir fırsat var.

Diyelim ki dediklerim gerçekleşmedi... Ters yönde bir hareket olmasını da pek muhtemel görmüyorum. TCMB'nin faiz indirimlerini orta vadede pek olası görmüyorum, hatta tam tersini yapacaklarını her fırsatta açıklıyorlar. Bunun neticesinde bono piyasalarına daha fazla para akamaz. Orta vadede dolar çok fazla gerileyemez. Yani bu pozisyonu almanın, sadece opportunity cost'u var (tl usd faiz farkından dolayı).

"In fact, this stock already started to move..." diye bitirip, başımın etini yiyen e-mail spamlarına döneceğimden korkup, yazımı burada keseyim :) Eğer yazımı okuduysanız, mesainizi harcadığınız için teşekkürler. Motley Fool'dan arakladığım ve çok sevdiğim bir dip notla bitireyim.

Dip not: Bu satırların yazarı, açıklık politikasını düstur edinmiş biridir. Kendisi varını yoğunu ytl/dolar'de uzun ve imkb30'da kısa pozisonlar açmak için kullanmıştır :)

e-recep dedi ki...

Recep Bey, burasi sallama mekani degil. Elinizde rakamlar varsa koyun ortaya. TUIK'in enflasyon rakamlari gercegi yansitmiyor diyorsunuz, ortada alternatifiniz yok.

Issizligin olcusu reel ucret artisidir gibi bilimsel temellere dayanmayan savlarda bulunuyorsunuz. Birincisi reel ucret artisini vermiyorsunuz, ikincisi soylediginiz soz bilimadamlarinda kabul edilen tanimlara aykiri.

Ikinci yorumunuza gelince.... Siz bu yorumu daha once de yaptiniz. Size de diger arkadaslar "issizlik hesaplama kriterleri 5 sene once de ayniydi, gecen sene de ayniydi, simdi de ayni; Turkiye'de de ayni, Amerika'da da Asya'da da" cevabini verdiler. Bunun uzerine soyleyeceginiz baska bir sey varsa soyleyin, yoksa papagan gibi ayni seyleri tekrarlayip durmayin.


Ekonomix Bey, salladığım filan yok. Link de verdim. Hürriyet dahil onlarca gazetede yayınlandı. Kaynağı da ANKA. Bir itirazınız varsa, onlara yapın.

Sizin ortaya koydugunuz gorusleri benve arkadaslarim anladik ve verecegimiz cevaplari da verdik. Soyleyecek YENI seyleriniz yoksa lutfen daha fazla rahatsizlik yaratmayiniz burada. Yorumlariniz "spam" tadi vermeye basladi. Ayrica sizin blogunuza buradan link verdik, ifade etmek istediginiz dusuncelerinizi kendi blogunuzda ifade ediniz.

Ne rahatsızlığı? Kimseye hakaret filan etmiyorum. Öne sürülen görüşlere alternatifler getiriyorum, kaynak sunuyorum, tartışma ortamı oluşturuyorum. Herkesin size "evet, haklısınız" demesini mi bekliyorsunuz? Siz okuyucunun "alternatif" görüşü duymasını istemiyor musunuz yoksa?

Ancak, sizin yorumlarinizin marjinal getirisinin de azalmaya basladigi farketmedik degil. Sizin yazdiklariniza cevap vermenin "zaman" maliyeti var, burada hayir isi yapiyorsak da bundan israfi onayladigimiz anlami cikarilmasin lutfen.

Cevap yazmak zorunda değilsiniz. Müsaade ederseniz, blog takipçileri neye inanacaklarına kendileri karar versinler. Unutmayın, ben Ekonomiturk yazarı değilim. Yazdıklarımdan ekonomiturk değil, kendim sorumluluyum. Genel adaba aykırı yazmadığım ve hakaret dozunu aşmadığım sürece yazmamda bir sakınca görmüyorum. Tabii siz görüyorsanız bunun açıklayamadığınız bir nedeni olsa gerek.

Benin uzaktan yakindan psikoloji bilimiyle alakam olmamasina ragmen bunu "sizin psikolojik" bozuklugunuz,takintiniz olarak degerlendirmek gerekir diye dusunuyorum.

Hakaretler beni derinden sarsar. Ahmet Bey'e sorun, size anlatsın.

Blog Sahibi dedi ki...

Oncelikle Canadatepe rumuzlu okuyucumuzun yazisina cevap vereyim. Bu yilin basinda yaptigimiz tahminlere istinaden "adami iflas ettirir" demis. Sitemizde size gore sag sutunda "Kullanim Kosullari" isimli bir link var, oncelikle onu okumanizi tavsiye ederim. Benim genel olarak soylediklerime bakarak piyasada pozisyon almanizi onermem. Bunlar benim kendi dusuncelerim, gecen sene Ocak ayinda ne dusunuyorsam Ocak ayinda o sekilde yazdigim dusuncelerim. Yazilarimda yaptigim trade'leri de okuyucularima duyuruyorum. hangi kagidi aldiysam ya da sattiysam ayni gun icerisinde okuyucularima duyurmaya calisiyorum ki, belki iclerinden bir tanesi kendiliklerinden benim yaptiklarimi takip ederek yatirim yapiyordur diye. Ayrica periyodik olarak benim portfoyun performansi ile IMKB-100'un performansini karsilastiriyorum. Kendi hesaplamalarim icerisine yaptigim islem masraflari, vergiler vs. de dahildir, IMKB-100 performansinin maliyetini ise "sifir" kabul ediyorum.

Simdi daha fazla detaylarina girmeyecegim ama sene basinda yaptigim tahminlerin bir kismi tutmayacak gibi (faiz, turizm, borsa, petrol) , diger bir kismi ise tutacak gibi (BofA, IBN, dolar/euro, altin, faiz vs. borsa, gayrimenkul). Bunlarin analizini yeni yilin basinda yapacagiz biraz sabirli olun.

Borsa ile ilgili yorumlarin agirligini bayagi dusurmustum, okuyucularin cogu cari acik, issizlik, gibi politik enerji yuklu konulara daha cok ilgi gosteriyor diye. Borsa ve Yatirim konusundaki diger yorumlariniza gelince...Bakin size soyle bir istatistik vereyim: S&P'nin buy-and-hold getirisi %10, profesyonel yatirim fonlarinin (mutual funds) getirisi %9, ufak yatirimcilarin getirisi ise %3 imis. Yatirim fonlari maliyetlerinden ve yonetim komisyonlarindan oturu S&P'den daha dusuk getiriye sahip. Bireysel yatirimcilar ise cogu zaman gecmisteki iyi getiriye sahip hisselerin pesinden kostuklari icin ya da piyasaya yanlis zamanda giris cikis yaptiklari icin cok kotu performans sergiliyorlar.

Benim bir hocam vardi, 1970 yilinda bir kagit aldim $2000'a, 2000 yilinda $1000000'a cikti degeri, sonra 50000'e dustu, simdi $400000 civarinda. Bu soylediklerim uzerine sizin akliniza ilk gelen sey "vaybe 2000 yilinda satip, sonra 5000'e dustugunde tekrar alsaymis, simdi zengin olmustu" ise caniniz cok yanabilir derim. Adam zaten zengin, bir aldigi kagidi bir daha satmiyor ki.

Kriz cikar mi cikmaz mi, dolar duser mi cikar mi, inanin bilmiyorum. Tahmin yapabilirim ama bunun size faydasi olmaz. Su an kendi portfoyumun %70'i yan sutunda goreceginiz uzere borsada %25'i 27 Haziran 2007 tarihli tahvilde, %5'de genelik repoda duruyor. Ben gece rahat uyuyorum, arada egzersiz olsun ufak tefek alim satim yapiyorum ama durum bundan ibaret.

Blog Sahibi dedi ki...

Recep Bey,

Beni daha cok rahatsiz eden olay ekonomide "free rider" dedigimiz olay. Turkiye'de benim sahip oldugum goruslere sahip olmayan bir cok yazar ve/veya gazete var. Ne konustugunu bilmedigini dusundugum bir suru ekonomi gazetecisi var. Bu siteyi kurmaktaki amaclarimdan bir tanesi de bu kisilere karsi alternatif bir platform olusturmakti.

Bu platformu okuyuculara tanitmak icin goruslerinden rahatsizlik duydugum gazetelere veya kose yazarlarina kendi copluklerine gidip satasmadim. Karsi gorus iceren yazilarimi kendi sitemde yayinladim ve cok uzun zaman da gunde 20-25 tane okuyucuyla yetinmek zorunda kaldim. Reklama verecek param yok, gidip karsi goruse sahip oldugum kisilere de "bakin ben sizin savunduklariniza karsi goruse sahibim, benim goruslerime de sitenizde veya kosenizde yer verin, karsi gorusu duymak okuyucularinizin da hakki" demedim, bu dogru da olmazdi. Adam kendi kosesinde niye benim reklamimi yapsin ki!! Sizden de bu yuzden karsi goruse sahip yazilarinizi kendi kosenizde kendi imkanlarinizla edindiginiz okurlariniza duyurmanizi bekliyorum. Ben sizin sitenize ait linki arayip da bulmak isteyen okurlar ulasabilsin diye sag tarafa koydum zaten. Bundan daha fazlasini beklemeyin lutfen.

Bu site benim ve diger yazar arkadaslarimin bir urunu, bu urune de istedigim sekli verme hakkina sahip oldugumu dusunuyorum. Amacim herkese esit konusma hakki vermek veya her goruse ayni uzaklikta durmak degil. Blogumuz basliginda da belirttigimiz gibi "EKONOMI ve BORSA YORUMLARI". Burada yorum yapiyoruz, siyaset meydani yonetmeye calismiyoruz. Bunu kendi uzerinize alinmayin, daha once sizin izlediginiz yontemi burada izleyen baska kisiler de oldu. Direkt bizimle temasa gecip, "ben bir blog actim, bir goz atip begenirseniz ve okurlarinizla paylasirsaniz sevinirim" diyeceklerine yorum kismina tepeden inme bir mesaj yollayarak "bu konuda benim goruslerime ve bloguma su adresten ulabilirsiniz" seklinde cok da uygun olmayan bir davranis da bulunarak nezaket kurallarinin disina ciktilar. O yuzden bu yazi biraz da "kizim sana soyluyorum gelinim sen de anla" turunden bir yazi huvviyetine burunmus oldu.

Katkilariniz icin tekrar tesekkur ederim Recep Bey.

adatopoulos dedi ki...

Aman diyeyim bir yanlış anlaşılma olmuş, ben "adamı iflas ettirir" cümlesini sadece tahmininizin yanlışlığına vurgu yapmak için söylemiştim :) Yoksa yazının başında da söyledim, size ve görüşlerinize saygım sonsuz, üsluba takılmayınız diye, ben başka türlü yazamıyorum, kendimden geçiyorum yazarken :)

Elbette uzun vadede buy&hold stratejisi oldukça etkilidir. Bunun üzerine yüzlerce araştırma ve çalışma okudum, ve faziletleri tartışılmaz bir yatırım yaklaşımı olduğuna eminim.

Fakat özellikle Türkiye gibi spekülatif piyasalarda geleneksel buy&hold stratejisinin ne sonuçlar vereceği üzerinde ciddi kuşkularım var... Bu konu üzerine yazılmış bir araştırma metni de görmedim. Zaten borsamızın tarihi de çok gerilere gitmiyor. Fakat şu anda ben krizleri öngörmeye uğraşıyorum. "Türkiye, tarihsel olarak yüksek reel faiz veren ve periyodik olarak döviz krizlerine giren bir ülkedir" önermesine göre yatırım yaklaşımımı çizmeye çalıştım. Kriz dönemleri hariç, zaten sermayeye çok yüksek getiri sağlayan bir ülkedeyim. Dolayısıyla bütün amacım, krizin risklerini hedge etmek.

Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Çalışmalarınızda başarılar dilerim, sitenizin bu andan sonra devamlı takipçisiyim :)

e-recep dedi ki...

Bunu kendi uzerinize alinmayin, daha once sizin izlediginiz yontemi burada izleyen baska kisiler de oldu. Direkt bizimle temasa gecip, "ben bir blog actim, bir goz atip begenirseniz ve okurlarinizla paylasirsaniz sevinirim" diyeceklerine yorum kismina tepeden inme bir mesaj yollayarak "bu konuda benim goruslerime ve bloguma su adresten ulabilirsiniz" seklinde cok da uygun olmayan bir davranis da bulunarak nezaket kurallarinin disina ciktilar. O yuzden bu yazi biraz da "kizim sana soyluyorum gelinim sen de anla" turunden bir yazi huvviyetine burunmus oldu.

Ben kesinlikle böyle birşey yapmadım. İlk geldiğimde yaptıysam bile ben hatırlamıyorum. Amacım hit almak filan da değil. Genelde ziyaretçilerim Google aracılığı ile beni buluyorlar. Mesela "banka satışları" şeklinde aradığınızda ilk karşınıza gelen benim sayfam. Link verme nezaketinizi ben de size link vererek gösterdim. Loglarda görüyorsunuzdur.

Sizden de bu yuzden karsi goruse sahip yazilarinizi kendi kosenizde kendi imkanlarinizla edindiginiz okurlariniza duyurmanizi bekliyorum. Ben sizin sitenize ait linki arayip da bulmak isteyen okurlar ulasabilsin diye sag tarafa koydum zaten. Bundan daha fazlasini beklemeyin lutfen.

Site settinglerinde comment'e izin vermişsiniz. Demek ki okuyucu ile interaktif olmak istiyorsunuz. Yukarıdaki paragrafınızı doğru anladıysam, ya sizin görüşlerinizi öven yorumlar duymak istiyorsunuz, ya da okuyucu soruları almak istiyorsunuz. Yani karşıt görüş veya eleştiri duymak istemiyorsunuz. Doğru mu anlamışım? Yoksa düzeltmek istediğiniz bir taraf var mı?

Taciz konusuna gelince ilk tanışmamızda bir uyarı da bulundunuz, ben de bunu kestim. Okuyucu şahittir. Kimseye yük veya başbelası olmak gibi bir niyetim yok. Benim takıntılı bir psikopat olduğumu düşünen okuyucu zaten "e-recep" ismini gördüğü anda yazıyı atlıyordur.

Blog Sahibi dedi ki...

Recep Bey,

2 Ekim 2006 tarihinde su yorumda bulunmussunuz: "...Bugün Türk reel sektörünün ne büyük bir krizin içine sürüklendiğini görmek istiyorsanız, lütfen blog'uma buyrun. ->
Türk Ekonomisinin Gerçek Hali
http://e-recep.blogspot.com/"

Gecen ay belki sitenizin reklamini yapmak istemissinizdir ama simdi bunu istediginiz konusundaki goruslerimi degistiriyorum. Sitenizi ziyaret ettigimide farkettim ki siz zaten zamaninizin cogunu bizim blogda geciriyorsunuz. Son 2 ay icerisinde tam tamina 109 tane yorumda bulunmussunuz. Bence simdiye kadar karsi goruslerinizi paylasmaniz icin yeterince firsat verdik.

Normalde bir gorusu bir kac sefer duyduktan sonra gayet iyi anlayabiliyorum, 109 sefer duydugum zaman anladigima emin olabilirsiniz. Bal yiyen baldan usanir, o yuzden daha fazla "yuksek faiz dusuk kur issizlige ve cari aciga neden olur" ve benzeri argumanlari duymak istemiyorum.

Nezaket gosterip bu konuyu daha fazla ustelemezseniz minnettar olurum.

Tesekkurler

e-recep dedi ki...

Gecen ay belki sitenizin reklamini yapmak istemissinizdir ama simdi bunu istediginiz konusundaki goruslerimi degistiriyorum.

Evet, başta böyle bir hata yapmışım ama sonra düzelttim, artık link vermiyorum, kendi blogumdan örnekleme yapmıyorum. Kesinlikle bir reklam niyetim yok. Dediğim gibi trafiğin çoğu Google'dan geliyor.

Bal yiyen baldan usanir, o yuzden daha fazla "yuksek faiz dusuk kur issizlige ve cari aciga neden olur" ve benzeri argumanlari duymak istemiyorum.

Blogu sadece siz okusaydınız anlardım ama her gün bir yığın yeni okuyucu katılıyor. Haksız mıyım? Onların da "alternatif bir görüş"ün varlığından haberdar olmasını istemez misiniz?