Çin Çin!

Eskiden çin çin vardı kırmızı noktalı, hay allah!

Buyurun size çin çin!

"China's official figures are riddled with such inconsistencies. For example, the numbers reported for the growth in both GDP and fixed investment are incompatible. If investment accounts for 45% of GDP and it grows at an annual rate of around 25%, then simple arithmetic shows that investment alone should cause output to rise by 11% a year, even without any increase in consumption and net exports. Yet, according to government figures, consumer spending and net sales abroad have been contributing another six percentage points to annual GDP growth. That could imply that overall economic growth is an incredible 17%, compared with the merely astonishing 10% that it is currently running at. But it is more likely that the reported ratio of investment to GDP is much too high.

There is another big discrepancy between the figures for investment and saving. In theory the gap between the two should equal China's current-account surplus, which was 7% of GDP last year. If the reported investment ratio of 45% of GDP is added to that, the national saving ratio becomes 52% of GDP. Yet most studies estimate a much lower figure. A recent paper by the World Bank suggests that China's total saving rate is 44%. If that is correct, subtracting the current-account surplus (presumably one of China's more accurate numbers since it consists of trade with other countries) from that figure would imply a less hair-raising investment rate of 37% of GDP."

Ben yazmadım The Economist yazıyo. Yazının tamamı için buyurun.

Bütçe Nedir    iktisat Nedir    Borsa Yorumları    Regülasyon Nedir    Türkiyede Ödenen Vergiler, Vergi Türleri

13 Yorum Var.:

Adsız dedi ki...

Baris Bey,

Economist`teki yaziyi okudum ve aklimda su sorular dogdu:

- Cinin yatirim orani (investmen ratio diye gecen konu) duzeltmelerden sonra %35 seviyesinde imis. Asagidaki kaynaktan bizim icin bu oranin %20 oldugunu ve gelismis ulkelerle ayni seviyede oldugumuzu ogrendim.

kaynak

Bu durumda bizim gelismis ulkelere yetisebilmek icin onlardan daha yuksek bir yatirim orani tutturmamiz gerekmez mi? Tuketim ile kazancin arasinin acilmaya baslayacagi noktaya daha hizli ulasmayi hedeflemek lazim diye dusunudum. Buradan daha cok kazanmak ve daha cok yatirim yapmak gerektigi sonucunu cikarttim ki bu da daha cok tasarruf etmek yani tuketimi kismak demek. Nerede yanlis yapmis olabilirim?

- Cinin ciddi doviz rezervleri oldugunu biliyoruz. Bu durumda Cin`in bahsi gecen tasarruf fazlasi kisilerin paralarini disari kacirmalarindan cok devletin kuru degersiz tutma cabasindan kaynaklaniyor olabilir mi?

- Cin`in Amerika`nin cari acigini finanse ettigini biliyoruz; bu da Amerikalilarin daha cok Cin mali almasini ve dolayisi ile Cin`e daha cok para/yatirim gelmesini saglamiyor mu? Baska bir sekilde soracak olursam, tasarruf fazlasi olarak disari giden borc yine Cin ekonomisine donmuyor mu?

- Yazida (anladigim kadari ile) Cin`in asiri fazla yatirim yapmasindan korku ile bahsediliyor. Eger tasarruflarin hepsini yatirima harcamanin kotu sonuclari varsa tasarruf fazlasinin disari akmasi saglikli ve dogal degil mi?

- Cin`in kurlarini suni olarak dusuk tuttugunu biliyoruz. Bu durumda bizim kurlarimiz bugun olmasi gereken degerde olsalar bile ureticilerimiz zor durumda olmuyorlar mi?

Cok soru sordugumu biliyorum, umarim kizmiyorsunuzdur.

Saygilarimla,
L.A

Adsız dedi ki...

Barış Bey,
Türkiye içinse
TURKSTAT tarafından yayımlanan rakamların şişirme olduğunu Selim Somçağ yıllardır sitesinde yazıyor! Hem de bilimsel açıdan gayet tatmin edici bir şekilde!!! Nedense bu iddialar birçok kesim tarafından göz ardı ediliyor! Neden acaba? Yoksa büyümenin balon olduğu ortaya çıktığında "milleti olmayan sermaye" kaçacak diye mi?

e-recep dedi ki...

Hadi investment rate %37 olsun. %37'lik bir investment rate IMF tarafından Türkiye'ye dayatılan bu ekonomik programda var mı acaba? Daha da ileri gidip Çin'in aslında büyümediğini, küçüldüğünü mü söyleyeceksiniz yoksa? :-)

Görüldüğü üzere, Çin'in rekabetçi kur modeli hakkında yine tatmin edici bir cevap yok.

Eh, Çin modelinin, 'yüksek faiz - düşük kur' taraftarlarının en yumuşak karnı olduğu artık iyice gün ışığına çıktı.

Asaf Hoca gibi tebessüm edip okuyucuya dönüyorum.

(Doğan Görünümlü) ŞAHİN K(ılınç) Bey'in vurgulamış olduğu büyüme rakamlarındaki saptırmanın ne olduğunu öğrenmek isteyen okuyuculara aşağıdaki linkleri tavsiye edebilirim :

DİE’den Hayalî Stok İtirafı

Garip Bir Büyüme

Adsız dedi ki...

ben bu isetnin yazari olsam kafayi yerdim sanirim. ortaya gayet aciklayaici yazilar koyuyorsunuz ama insanlar anlamamakta israrli. kilitlenmis herkes yuksek faiz dusuk kur kelimelerine. degerli para degersiz para. arkadaslar ekonomide baska kavramlar da var biraz da onlara kafa yorun. cin'deki tasarruf oraninin degersiz kur yuzunden oldugunu soylemek de nedir?

recepcim sende uzun yillar suren imf tecrubeni yine ortaya koyuyosun. haklisin imf hicbi ulkeye gidip yuzde 30-35 yatirim yapacaksiniz gibi bi sart demedi. oysa ki butun ozel sektor bekliyordu imf gelsin bu sarti koysun da biz yatirim yapalim. simdi sesleniyorum imf turkiye masasina. yatirim yapin deyin ve yatirim yapilsin. okus pokus.

tugrul dedi ki...

Sahin Bey,

"TURKSTAT tarafından yayımlanan rakamların şişirme olduğunu Selim Somçağ yıllardır sitesinde yazıyor! Hem de bilimsel açıdan gayet tatmin edici bir şekilde!!! Nedense bu iddialar birçok kesim tarafından göz ardı ediliyor! Neden acaba? Yoksa büyümenin balon olduğu ortaya çıktığında "milleti olmayan sermaye" kaçacak diye mi? "

Haklisiniz. Yabancilari nasil da kafaya aliyoruz degil mi? Adamlar bu kadar para verip ekonomist, analist vs calistiriyorlar, ama hic biri Selim Somcag'in buldugu seyi bulamiyor. Hem de Selim Bey'in yazisindan 4 sene gectigi halde!!!

Selim Somcag'in yazisi bilimsel hatalarla doludur.

Selim Bey'in iddiasinin ozu sudur:

Milli gelir DIE tarafindan iki sekilde hesap edilmektedir: uretim ve tuketim. Bu iki hesabin birbirine esit olmasi gerekirdi. DIE eski katsayi hesaplari kullandigindan hesabin uretim tarafi yuksek cikiyor, bunu telafi etmek icin, DIE, denklemin tuketim tarafini da yuksek gosteriyor, bunu yapmak icinde stok rakamlarini sisiriyordu.

Olaya metodoloji olarak bakalim: Neden uretim ve tuketim yontemleriyle hesaplanan milli gelir rakamlari biribirinden farklilik arz ediyor? Neden denklemin iki tarafi birbirine esit degil?

Bu sorunun basit bir cevabi var:

Cunku denklemin iki tarafi diye bir sey yok. Esasinda ortada denklem falan da yok. Tek bir rakam var. Milli gelir istatistikleri Turkiye'de tek bir sekilde hesaplanir. O da uretim yontemidir. Bunu acik secik DIE kendi sitesinde soylemisir:

"DİE, üretim yöntemi kullanılarak hesaplanan GSYİH'yı ana gösterge olarak kullanmaktadır." (MİLLİ GELİR KAVRAM VE TAHMİN YÖNTEMLERİ, DIE)

DIE, harcama yontemi ile milli gelir hesaplamaz. Uretim yontemi ile hesaplar. Daha sonra buldugu rakamlari, baska veriler ile birlestirerek Harcama kisminin alt kalemlerini tahmin eder.

Harcama yontemi ile bulunan sayi uretim yontemi ile bulunan sayiyi kontrol edemez. Amaci da bu degildir. Bu is icin kullanilmaya da musait degildir. Eger iddia edildigi gibi uretim yontemi yanlis ise ve milli gelir rakamlarini abartili gosteriyorsa harcama yontemi de abartili sonuc verir.

Nasil vermesin? Harcama yonteminin buldugu sayilarin dortte ucu uretim yonteminden turetilmektedir.

Eger TUIK, Selim Somcag'in dedigi gibi sisirilmis ise, milli gelir rakamlarina bakarak bunu kimse anlayamaz.

Adsız dedi ki...

Benim de aklima su soru takiliyor:

Tamam Çin Merkez Bankasi kurunu rekabetçi yapmak için dolari toplayip toplayip Amerikan Hazine kagitlarina yatiriyor. Elinde tonlarca 'kagit' biriktiriyor.
Peki sizce Çin bu kagitlarla ne yapabilir ? Mesela gelecekte bozdurup kullanabilir mi ? Hayir. Yapamaz, çünkü bunu yaptigi takdirde rekabetçi kuru elden gider. O zaman su sonuca ulasabiliriz: Çin hiç bir zaman tahsil edemeyecegi bir borcu ABD'ye veriyor. Bunun adi tassaruf degil. Bunun adi indirimdir. Bir benzetmeyle yaparsak: 'Senin ücretin 150 dolar ama sana 100 dolar verecegim. Geri kalan 50 dolari ise hiç bir zaman vermemek sartiyla senin adina sakliyorum. Simdi ne yaptiniz ? Tassaruf mu ? Hayir, maasinizdan indirim.
Çok merakliysak bunu biz de yapabiliriz. Kurla oynamaya gerek oldugunu zannetmiyorum. Bir kanun çikarip ihracatçilarimizin fabrikalarinda çalisan iscilerimizin maasini dolara çevirip benzer islerde çalisan Çinlilerin maasina fiksleriz. Onlarda oldugu gibi grev, toplu sözlesme gibi seyleri külliyeten kaldiririz. Bakin nasil Çin'in tozunu attiyoruz. Peki sizce bu bize mutluluk saglar mi ? Dünyanin ne kadar ücünü sinif isi varsa ucuza yapmamiz aslinda bizim disimizda herkesi memnun edecektir. Bu kosullarda zaten Amerikada, Avrupada, hatta Uruguay'da bile birilerini çalismassiniz. Onlar bu islerde çalismayacaklar ama sizlerin tassaruflariyla çok daha verimli islerde daha yüksek maaslarla istihdam edilebilecek muhtemelen. Çinliler ABD'lileri issiz birakabiliyor mu ?
Kurumuz rekabetçi yapmak, aslinda fiyatimizi ucuzlatmaktan baska bir sey ifade eder mi ?
Bu rekabetçi kur hikayesini Dünya Bankasindan ülkemize tesrif edip bizi 'kurtaran' Sn. Kemal Dervis ortaya atti. Daha önce tartisiliyor muydu ? Ben hatirlamiyorum. Kendisi Bretton Woods döneminde kontagi kapattigi için 1970'lerden sonraki gelismeleri izleyebildigi pek zannetmiyorum. Bu çok bilinen komsunun isini çalma hikayesi. Komsunuzun isini çalabilirsiniz ama buna karsilik para veriyorsunuz. O parayla kendi çalisanina çok daha iyi bir is yaratabilir.
Su çok açik: Çinli bir teknisyenin kabul ettigi çalisma kosullari benzerlerinin çok ama çok altinda.
Çinlileri rekabetçi yapan budur.

a. cavusoglu

e-recep dedi ki...

Kurumuz rekabetçi yapmak, aslinda fiyatimizi ucuzlatmaktan baska bir sey ifade eder mi ?

Ahmet Bey, rekabetçi kur demek ayda 25$ a çalışmak zorundasınız demek değildir. İkisi apayrı şeyler. Rekabetçi kur, ülke iş gücü ve yapısının dünya ekomisine yaratacağı katma değer ile belli olur. Daha önce Mundell'in kriterlerini saymıştım.

Tekrarlamakta fayda var.

a) Sanayi üretimi, milli gelirden daha yavaş artıyorsa,
b) Ülkeye doğrudan yatırımdan çok, portföy yatırımı geliyorsa,
c) Dış ticaret açığı kötüleşiyorsa,
d) Dış ticaret açığının, cari işlem açığına oranı artıyorsa,
e) İşsizlik oranı artıyorsa

ve bütün bunlar aynı anda mevcutsa para biriminiz AŞIRI DEĞERLİ demektir.

Ben değil, Robert Mundell söylüyor.

Mesela Tayvan'ı ele alın. Tayvan doları rekabetçi bir seviyededir. Peki Tayvanlılar köle fiyatına mı çalışmaktadır? Asla! Zamanında o evreyi geçirdiler ama artık teknoloji üretiyorlar. Zenginleştiler. İş gücüne talep var. Ücretler yüksek.

Çin de şimdi o evreden geçiyor, gitgide daha teknik konulara kayacak. Ücretler artacak. Artık delta havzasında ayda 25 dolara çalışan sekreter bulabilen varsa beri gelsin. Yani ücretler artış gösteriyor.

Basamaklar böyle tek tek çıkılır. Önce paramızı aşırı değerlendirelim sonra 5 basamak birden atlayalım olmaz. Zaten olmayacak da. Kahininiz e-recep söylüyor. IMF ve Dünya Bankası'nın planladığı gibi şapa oturacağız. Ve onlar ne diyecek biliyor musunuz? "Sizin hatanız, reformları yeterince hızlı yapmadınız". O gün gelince beni anarsınız. Ben de IMF'yi.

Önce ucuz çalışacağız ama cari fazla vereceğiz. Döviz kazanacağız. Kasalar döviz dolacak. Bugünkü gibi borç döviz değil, bize ait döviz. Hem iş artacak, hem de işe olan talep. İşgücü fiyatı da bu talep ile yükselecek.

Yabancı mihraklar ve onların yerli işbirlikçileri rekabetçi kur esasına dayanan bir büyüme modeline izin vermediler. Cari fazla vermenin keyfini yaşatmadılar. Artık biz de bu vagona binmeliyiz.

Madem IMF ve Dünya Bankası'nın memurları çok akıllı, Çin ekonomi idaresi neden onlara fikir sormadan böyle muazzam bir ekonomik büyümeye imza atabiliyor? Neden AB ve ABD, Çin'e paranı değerlendir diye baskı yapıyor? Neden parası aşırı değerli seyreden Türkiye'yi öven beyanatlar veriyorlar?

Adsız dedi ki...

Ahmet Bey,

Bin yasayin.. Bir sonraki adimda soracagim sorulara deginmissiniz. (Bu arada belirteyim, ben henuz 101 seviyesindeyim.)


Peki sizce Çin bu kagitlarla ne yapabilir ? Mesela gelecekte bozdurup kullanabilir mi ? Hayir. Yapamaz, çünkü bunu yaptigi takdirde rekabetçi kuru elden gider.

Bu kafama takilan yegane sorudur. Cinde bu kadar ABD kagidi var. Bu elemanlar bunun yarisini ellerinden cikartsalar, geri kalan yarisinin degeri kalmaz gibi geliyor bana. Neden israrla ABD kagitlarini aliyorlar? Ve dahasi sizin soylediginiz durum dogru ise, yani bu parayi geri alamayacaklarsa, bunu hesplayabilecek bir Allahin kulu yok mu 1.5 milyar icinde? Benim aklima gelen tek teori Cin`in bunu ABD`ye karsi politik bir koz olarak tuttugu.. Eger yanilmiyorsam bu kagitlarin ani elden dusulmesi, ABD ekonomisini sallayabilir. Siz ne dersiniz?


'Senin ücretin 150 dolar ama sana 100 dolar verecegim. Geri kalan 50 dolari ise hiç bir zaman vermemek sartiyla senin adina sakliyorum. Simdi ne yaptiniz ? Tassaruf mu ? Hayir, maasinizdan indirim.

Ahmet Bey, haklisiniz da Cin indirim yaparak ekonomisini hareketlendirip, kaynak akisi saglamiyor mu? Bana altyapilarini, know-how`larini, insanlarini, organizasyon yeteneklerini, verimliliklerini bu sayede gelistiriyorlar gibi geliyor. Cin bundan 5 sene once sadece fabrika calistirabilen bir ulke iken, simdi design kontratlari aliyor, arastirma merkezleri aciyor. Bu islerin nasil yurudugunu ogrenmeye basladiklarinin kaniti degil mi? Neticede okuldan mezun oldugunuz zaman, tecrube kazanana kadar ucuza calismaz misiniz?


Çok merakliysak bunu biz de yapabiliriz. Kurla oynamaya gerek oldugunu zannetmiyorum. Bir kanun çikarip ihracatçilarimizin fabrikalarinda çalisan iscilerimizin maasini dolara çevirip benzer islerde çalisan Çinlilerin maasina fiksleriz. Onlarda oldugu gibi grev, toplu sözlesme gibi seyleri külliyeten kaldiririz. Bakin nasil Çin'in tozunu attiyoruz. Peki sizce bu bize mutluluk saglar mi ?

Bu konuda kafam cok karisik. Su an oyunun temposunu biz ayarlamiyoruz. Bati, Cin ve Hindistan ayarliyor. Eger oyunu oynayanlar yuksek tempoda oynuyorlarsa, biz kendi kurallarimizla oynarken nasil onlarla rekabet edebiliriz? Cin`de maaslar dusuk, ABD`de mesailer uzun, rekabet hat saffada, sendikasi olan isler yavasca yok oluyor, az odeyen isler latinlere kacak yaptirtiliyor, "benefit" diye gecen sosyal haklar gittikce daraliyor.. Kisacasi emek ekonomileri de, bilgi ekonomileri de vites atiyorlar. Biz bu sartlar altinda ne kadar daha mutlu yasayabiliriz?


Bu kosullarda zaten Amerikada, Avrupada, hatta Uruguay'da bile birilerini çalismassiniz. Onlar bu islerde çalismayacaklar ama sizlerin tassaruflariyla çok daha verimli islerde daha yüksek maaslarla istihdam edilebilecek muhtemelen.

Bahsini ettiginiz katma degeri yuksek, verimli isleri yapabilmek icin bilgi birikimi ve sermaye gerekmez mi? Bildigim kadari ile Turkiye`de ikisi de sinirli. Tamam, yurtdisindan borc alip, sermaye ihtiyacimizi karsiliyoruz ama surekli antreman yapan rakiplere karsi bilgi birikimimizi, tecrubemizi nasil artiracagiz? Bizim de indirimli is yapip, teknik olarak ilerlememiz gerekmez mi?

Saygilarimla,
L.A

e-recep dedi ki...

@L.A

"Bahsini ettiginiz katma degeri yuksek, verimli isleri yapabilmek icin bilgi birikimi ve sermaye gerekmez mi? Bildigim kadari ile Turkiye`de ikisi de sinirli. Tamam, yurtdisindan borc alip, sermaye ihtiyacimizi karsiliyoruz ama surekli antreman yapan rakiplere karsi bilgi birikimimizi, tecrubemizi nasil artiracagiz? Bizim de indirimli is yapip, teknik olarak ilerlememiz gerekmez mi?"

Çok doğru. Size gönülden katılıyorum. Şu anda mevcut işgücümüz ne ise ona göre bir iş yapmamız, kendi dövizimizi kazanmamız ve işgücümüzü hıza eğitmemiz, geliştirmemiz gerekiyor. Şu anda yapılan parayı aşırı değerlendirerek bazı sektörleri yoketmek ve o sektörü terk zorunda kalan işçiye "tarlada çapa sallamayı bırak git biran evvel bir bilgisayar programı yaz" demekten öte bir şey değil. Bu nasıl bir gerçekçilik? Haliyle bu yöntem başarılı olmuyor tabii. Olmadığının göstergesi de devleşen dış ticaret açığı ve korkunç istihdam düşüşü.

Bugün hi-tech işlerlerle uğraşanlar basamakları tek tek çıkarak bu noktalara geldiler. 1960'larda Japon malı tapon malı olarak anılırdı. Yaşı müsait olanlar bilir. Taklit dandik ürünleri üreterek işe başladılar. Zenginleştiler, sermaye biriktirdiler, bugün hi-tech denince akla en önce Japonya geliyor. Daha sonra onu Hong Kong, Singapur, Kore ve Tayvan izledi. Şimdi de Çin aynı kulvarda ilerliyor.

Adsız dedi ki...

Recep bey,

Bir örnek vereyim isterseniz. Bana is basvurusunda bulunuyorsunuz diyelim. 1000 dolara çalismaya hazir pek çok insan varken siz 2000 dolar istiyorsunuz. Diyelimki ben sizin 'kurlarin niye düsük tutulmasi gerektigi' konusundaki söylevinizden derinden etkileniyor ve sizi ise almak istiyorum. Fakat bir taraftan da 1000 dolara çalismaya hazir kapida bir sürü adam var. Aklima bir fikir geliyor. 'Recep bey, siz 2000 dolara layıksınız. Maasiniz 2000 dolar olacak. Ancak her ay 900 dolar alacaksınız, geri kalanını ben sizin adınıza saklayacagim. Eger birikimlerinizi bir gün geri isteyecek olursaniz sizi derhal isten çıkaracagim. Ne dersiniz ?'
Siz bu teklif üzerine hemen eve kosup 'Hanim, hanim 2000 dolara is buldum' diye esinize müjdeyi verir misiniz ? (Bu bir soru degildir, cevaplamaniz gerekmiyor).
Ben Çin - Amerikan iliskisini buna benzetiyorum. Çin onun için tuvatlet kagidi degerinde bile olmayacak Amerikan kagitlarini topluyor. Burada önemli olan sudur: Siz benim teklifimi kabul ettiginizde aslinda 900 dolarla yasamayi da kabullenmisiniz demektir. Tasarruf ettiginiz 1100 dolarin ne bugün ne de ilerde size hiç bir yarari olmayacaktir.

a.çavusoglu

Adsız dedi ki...

Sayin I.a;

Çok tesekkür ederim. 101 yanlış hatırlamıyorsam ODTÜ'de birinci sınıflara verilen bir ders. Ben de ODTÜ'deyken 'bir' iktisat dersi almıştım. Birinci siniftayken mi aldım, dördüncü sınıftayken mi tam hatırlamıyorum. Dogrusu üzerinden yaklaşık 25 sene geçti. Özetle benim iktisat adına akademik egitimim 'sifir' dersem hiç abartmamış olurum. Ben bir mühenidisim I.a. Mühendisler bildiginiz gibi her ise burunlarini sokarlar. Onlardan ben de haz almıyorum.

Çin konusuna gelince. Niye 'ahmakça' tasarruf yapiyorlar ? Benim internetten okudugum kadarıyla Çinliler'de şikayetçi. Merkez Bankalari bu 'boktan' seyleri ne yapacagiz diye kara kara düsünüyorlarmis. Elbette bir çözüm bulacaklardir.

sevgiler, saygilar
ahmet çavusoglu

e-recep dedi ki...

Ahmet Bey,

Bakın şimdi kafanızı iyice karıştıracağım.

Neredeyse dünyadaki tüm ekonomistler ABD'nin koskocaman bir cari açığı olduğu konusunda hemfikir iken, Harvard'tan iki ekonomist çıktı ve ABD'nin aslında hiç cari açığı olmadığını söyledi.

"Bu hocalar, ABD'nin

a) ihraç ettiği teknolojinin kapital değerindeki artış,
b) bizatihi ABD doları ihraç etmenin sağladığı senyoraj hakkı ve
c) servetini güvenli bir varlığa bağlamak isteyenlere kendi devlet tahvilini sunarken tahsil ettiği "güven primi" toplayıp, görünen cari açıktan düşüyor.

Geriye sıfır kalıyor. Buradan ABD'nin gerçekte cari açığı yoktur sonucuna varıyor."


Haydaa, ABD cari açık vermiyorsa, Çin Halk Cumhuriyeti ne veriyor?

Kendi yarattığımız terminoloji bizi nasıl yarı yolda bıraktı ise, bir iki dakikalığına biz de onu bir kenara bırakalım.

Sizin ve yüzbinlerin belirttiği gibi Çin'in birikimleri risk altında da olsa, Çin, AB ve ABD'nin yüzyıllar önce yürüdüğü yolda yürümeye başladı. "Dev uyandı" cümlesinin gizlediği anlam bu. Tarım toplumundan, sanayi toplumuna geçiş ve refah artışı.

Verdiğiniz örnek ile analoji kuramayız. Çin ilelebet ayda 25 dolara çalışmayacak. Maaşların artmaya başladığını daha önce ifade etmiştim zaten.

Diğer yandan kıyamet kopuyor. AB'de otomotiv CEO'larının neredeyse tamamı değişti. Son kurban VW CEO'su. Ucuz uzakdoğu işçiliği ve rekabetçi kuru, AB refahını uzakdoğuya ithal ediyor. AB'nin eli kolu bağlı; yapabileceği çok az şey var.

Adsız dedi ki...

Ahmet Bey,

Sizi ne kadar iyi anliyorum bilemezsiniz. Zira o isi olmayan konulara burun sokan muhendislerden biri de ne yazik ki benim:)

Bu arada 101 konusunda son derece haklisiniz. Giris derslerine verilen koddur.

Saygilarimla,
L.A