1988'in Ekim ayında bir yeni mezun olarak ilk işime başladım. Masaların 5'er 5'er tren gibi dizili olduğu açık ofis ortamında 10 kişilik bir ekiple çalışıyordum. İki ay kadar çömezlik yaptıktan sonra bana da kendi sorumluluk alanımı tanımladılar. O zamanlar tabii ki her masada bilgisayar falan yoktu. Yazıları önce müsvedde yapıyorduk, sonra da bir sekreter havuzuna gönderiyorduk. Teleks'i hatırlayan kaç kişi var bilmem ama Telex öncelikli Fax ise daha pahalı olduğundan ikincil iletişim kanalımızdı. Odada ayrı bir masada depodaki stokları görebilmek için ortak kullandığımız bir VAX Terminali vardı. Eminim okuyucular arasında bunu da hatırlayan pek çıkmaz. Sabah servisle işe gider akşam 17:30 oldu mu yine servisle eve dönerdik. Mesaiye kalmak çok nadir yapılan bir şeydi ve mutlaka Bölüm Müdürü'nün onayı gerekirdi çünkü fazla mesai ücreti ödenirdi. Şimdi düşünüyorum da o zamanlar ne kadar az iş çıkarabiliyormuşuz.
Bugünse yaygın Internet, Wi-Fi,mobil telefonlar, taşınabilir bilgisayarlar derken, hem daha fazla iş çıkartıyoruz, hem de her zaman erişilebilir durumdayız. Starbucks'ta sadece mola verip kahve içmiyor, toplantılar yapıp, e-posta gönderiyoruz. Video konferans yoluyla hem zaman hem seyahat masraflarından tasarruf edebiliyoruz. İşveren cep telefonu ve şirket hattı veriyorsa, telefonunuzun 24 saat açık olmasını istiyor. Tatile giderken laptop götürmeniz, ya da PDA'ler üzerinden iş takibi yapmanız bekleniyor. Bundan 20 kusur yıl evvel günde 5-10 konu halledebiliyorken, bugün günde en az 100 e-posta okuyup, bunların hiç olmazsa yarısına yanıt veriyor, asgari bir toplantıya katılıyor, eskiye oranla çok daha fazla materyal okumak durumunda kalıyoruz. Her zaman daha kazançlı işler bulmak istiyoruz çünkü sahip olmak istediğimiz ve gereksinim zannettiğimiz "şey"ler çok fazla.
Doğal olarak artık daha stresli çalışıyoruz. Yetiştirilmesi gereken o kadar çok iş var ki... Üstelik iş dışı yaşam da artık daha hızlı ve talepkar. Seçeneklerin artması, alışverişi bile daha kompleks bir hale getirdi. Çoluk çocuğun faaliyetleri, talepleri vs. derken yaşam hızla uçup gidiyor. Eskiden sadece yaramaz ya da uslu çocuklar vardı. Şimdi terapistlere götürülen hiperaktif, ADD'li vs. diye damgalanıp, ilaç içirilen çocuklar var. Özel yaşamlar da daha karmaşık hale geldi.
Oysa teknoloji hızla gelişirken, biyolojimiz pek de değişmedi, bir gün de yine 24 saatten ibaret. Merak ediyorum bu gidişin sonu ne olacak?
Bazı insanlar yavaşlamayı, daha basit hayatlar yaşamayı seçerek düzene aykırı bir duruş ortaya koyuyorlar ama bu hareket henüz oldukça yeni. Bu yıl üniversiteyi bitirip, iş hayatına başlayabilecek olan genç mezunların hayatı acaba 20 sene sonra nasıl olacak merak ediyorum.
1 Yorum Var.:
Teknoloji ilerledikçe benim yapacağım işleri bilgisayarlar, robotlar yapacak bende limonatamı yudumlayıp fashion tv izleyeceğim sanırdım. İşe alınmayanlar ve işten çıkarılanların yerini kalanlar daha verimli (ve daha çok) çalışarak dolduruyor teknoloji sayesinde. Sonuçta benim hayatım kolaylaşmadı daha çok boş zamanım yok. Hatta akşam (saat 19.30 da) işten çıkarken patron "dosyayı mail atarım gece sen bir bakarsın" deyip teknolojiyi gözüme gözüme sokuyor.
Yorum Gönder