Çekirdek enflasyon ve para politikası

Bugün geldiğimiz noktada iş dünyasının Merkez Bankası'na yönelik para politikası eleştirilerinde haklı bir taraf varsa o da şu anda Merkez Bankası'nın politika faiz seviyesinin olması gerekenden yüksek olduğu. Evet politika faizleri yüksek. Ama iş dünyasından ayrıldığım nokta ben Merkez Bankası'nın bırakın şok faiz indirimini, hızlı faiz indirimine gitmesini sakıncalı buluyorum. Hatta geçen hafta yapılan 50 baz puanlık indirim, iş dünyasındaki bir sürü insanı tatmin etmemiş olsa bile benim için hızlı faiz indirim kategorisine girmektedir. Bugün MB faizleri 25 baz puan indirirken bile kırk kere düşünmek ve temkinli davranmak zorundadır. Peki hem faiz seviyesini yüksek buluyorum hem de faiz indirimine karşı çıkıyorum, bu nasıl oluyor? Burada bir çelişki yok mu?

Cevap vereyim. Bugün gelinen noktadaki çelişkilerin sorumlusu 2005 yılından itibaren uygulanan yanlış para politikası yönetimidir. Bunda bugünkü yönetimin payı olduğu kadar asıl büyük hata geçmiş yönetime aittir. Bu arada aşağıda yazacaklarıma karşı hemen "bütün herşey olup bittikten sonra bunları yazmak kolay" şeklinde bir itiraz gelebilir. Hatta itiraf etmek gerekirse ben de o tarihlerde meseleyi ıskalayanlar arasındaydım. Dolayısıyla o tarihlerde yazdıklarımda bugünkü düşünceme ters şeyler bulabilirsiniz. Ben kendimi "özür dilerim, o günlerde bu durumu yanlış değerlendirmişim" diyerek ya da Hürriyet gazetesinin yaptığı gibi geçmiş yazılarımı arşivden kaldırarak savunabilirim. Ama sorumluluk sahibi olarak iş başında bulunan MB yöneticilerinin bunu yapma lüksü yok. Zaten bu nedenle eşşek yüküyle maaş alıyorlar. Aramızdaki fark bu.

Bu küçük savunmadan sonra yanlış para politikası kararlarının bizi nasıl bugünkü çıkmaz duruma getirdiğini anlatayım:

1. Eski MB yönetimi (yani 2005 yılında işbaşında olan Serdengeçti-Özatay ekibi) yükselen enflasyon tehlikesini göremedi. Özellikle 2005 yılı ikinci yarısından itibaren iç talepte görülen kuvvetli trend ve enflasyondaki yükseliş Merkez Bankası yöneticileri ve Para Politikası Kurulu üyeleri tarafından görülemedi. Gerek tüketici kredi rakamları, gerek tüketimle ilişkili veriler (Tüketici Güven Endeksi anketleri, CNBC-E Tüketim endeksi) gerekse enflasyonun kendisi 2005 yılının ikinci yarısından itibaren enflasyonist bir eğilim ortaya koymaktaydılar. Ekim 2005'te 7.5 seviyesine düşen yıllık enflasyon sonraki aylarda istikrarlı bir şekilde yükselmeye başladı. Merkez Bankası'nın çekirdek enflasyon olarak göz önünde bulundurduğu yıldızlı endeks bu gelişmeyi yakalayamadı. Peki çekirdek enflasyon ne demektir? Çekirdek enflasyonun, tanımı gereği önümüzdeki dönemde enflasyon oranlarinin gidişatına ilişkin bilgi vermesi gerekir. Eğer bu bilgiyi bana vermiyorsa çekirdek enflasyonun hiç bir anlamı yoktur. O günlerde moda olan enflasyon düşmedi ama çekirdek enflasyon düşüyor açıklamasının bu açıdan hiç bir kıymeti yoktur.

2. Yükselen enflasyon tehlikesi görülemeyince gerekli tepki verilemedi. Diyelim enflasyonu tahmin etmenize yarayan çekirdek enflasyon endeksi sizi yanıltıyor. Ve diyelim Ekim ayından itibaren yükselen enflasyon tehlikesini göremediniz. Hadi diyelim yükselen iç talebi de göremediniz. 2005 Aralık ayına geldiğinizde orta vade hedefiniz yüzde 5. Kendi yaptırdığınız ankette ortalama beklenti yüzde 6.1. Yani kendi deyiminizle kredibilite açığınız 1.1 puan. Üstelik açıktan enflasyon hedeflemesine geçiyorsunuz. Verilmesi gereken tepki nedir?

Hatırlayalım bizim MB ne yapmış: 2005 yılı Ekim ayı başında yüzde 14.25 olan politika faiz oranı yüzde Aralık ayında yüzde 13.50'ye çekilmiş. Her ay 25 baz puanlık indirim yapılmış.

Beyler, bayanlar! Enflasyon yükselecekse faizleri indirmezsiniz, yükseltirsiniz. Hadi diyelim yükseltmediniz, sabit tutsaydınız piyasaya enflasyonu ciddiye alıyor mesajı vermez miydiniz?

Doğru politika, Kasım ve Aralık aylarında faizlerin sabit tutulup 2006 Ocak ayından itibaren ölçülü faiz artırımına gidilmesi idi. MB yönetimi bunu yapmadı. Neden yapmadı?

3. Bir ihtimal daha var: Belki de eski Merkez Bankası yönetimi yükselen enflasyon tehlikesini gördü ama başka nedenlerden dolayı gerekli tepkiyi vermedi. Bu da kuvvetli bir ihtimal. Yükselen iç talep ve enflasyon tehlikesinin bu konuda en geniş veri setine sahip olan MB yönetimi tarafından görülmemiş olması zaten pek de olası değil. Ancak Serdengeçti-Özatay yönetimi enflasyon dışındaki nedenlerden dolayı verilmesi gereken tepkiyi vermemiş olamaz mı? Çünkü 2006 yılında denkleme başka değişkenler de dahil olacaktı: TCMB başkanlığı ataması. Bu da zaten biliniyordu ve spekülasyon konusu idi. Doğru tepkinin verilmemesi için olası nedenler: politik baskı, TİM baskısı, ya da iktidara şirin görünüp yeniden yönetime seçilme arzusu olabilir mi? Pek tabi bu tür nedenlerle MB yönetimi faizleri artırmaktan çekinmiş olabilir. Ama bu onları masum yapmaz.

4. Doğru tepki verilseydi Mayıs 2006'daki türbülansa TCMB hazırlıklı yakalanmış olurdu, kredibilitesi artardı. Gerek TCMB başkanlığı ataması nedeniyle, gerekse de uluslararası türbülans nedeniyle oluşan puslu havada para politikasının sendelediği ve ne yaptığı pek de belli olmayan bir dönem var: Aralık 2005-Temmuz 2006 dönemi. Önce ne olduğuna bakalım sonra basiretli politika izlenseydi neler olabilirdi ona bakalım.

MB PPK faiz oranlarını Aralık 2005'te 13.50'ye çektikten sonra Ocak ayından itibaren beklemeye başladı. Mart-Nisan dönemi başkanlık ataması ve veto gürültüsü ile geçti. Yeni başkan Nisan ayındaki toplantıda hoşgeldin partisi verdi ve enflasonda aşağı trendin devam edeceğini söyleyerek 25 baz puanlık indirime gitti. Bir hafta sonra Nisan ayı enflasyon rakamları MB ile dalga geçer gibiydi. Afedersiniz ama MB yönetimi piyasanın gözü önünde eşşekten düşmüşe döndü. Yetmedi. 25 Mayıs'taki PPK toplantsında denildi ki: "Yılın ilk dört ayında enflasyonda gözlenen yükselise ragmen, alkollü içecekler-tütün, enerji, altın ve islenmemis gıda fiyatları gibi para politikasının kontrolü dısındaki kalemler ayrıstırılarak hesaplanan endeksteki artıs, Nisan ayı da dahil olmak üzere, düsük ve istikrarlı seyretmeye devam etmektedir." MB yine enflasyonun aşağı trendinin devam edeceğini iddia etti. Oysa ki türbülans hafif hafif başlamıştı. Bir hafta sonra Haziran başında Mayıs enflasyonu açıklanınca MB ikinci şamarı yedi. Bunun üzerine olağanüstü toplantı kararı alındı. 7 Haziran tarihli toplantıda 175 baz puanlık faiz artırımı kararı açıklandı. İki hafta arayla MB tarafından yapılan iki toplantı ve yerlere serilen kredibilite. Beyler, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demezler mi? Dediler netekim. Sonra ne oldu? 2 hafta sonra yeniden toplandılar. 20 Haziran 2006. Karar? "orta vadede enflasyonda öngörülen düsüsle beraber politika faizlerinin de düsüs yönünde olacagı bir görünüm esas alınmaktadır." Peki hadi buna da inandık diyelim. Beş gün sonra yeniden olağanüstü toplantı ve boru değil 225 baz puanlık faiz artırımı. Dünyada bir ay içinde üç kez toplanıp peş peşe burnunun önünü göremeyen açıklamalar yapan başka bir MB ben bilmiyorum. Sonra Temmuz ayında kimsenin anlamadığı ve hiç bir etkisi olmayan 25 baz puanlık faiz artırımı da neyin nesiydi Allah aşkına? Üstelik beklentilerin altında gelen Haziran ayı enflasyonuna rağmen.

Peki ne yapılabilirdi? Ocak ayından itibaren her toplantıda enflasyon düşme eğilimi göstermediği için 25 baz puanlık faiz artırımı yapılsaydı ne Nisan ve Mayıs aylarının enflasyon rakamları açıklandığında apışıp kalırdınız, ne de piyasanın oyuncağı olurdunuz. Hatta enflasyon rakamları yüksek çıkınca (yüksek çıkmasını kimse beklemiyordu ama bu bir mazeret olabilir mi?) piyasa "hmm MB'nın bir bildiği varmış" demez miydi? ve bu durum kredibilitenizi yükseltirdi. Böylece Haziran ayında yaşanan neredeyse haftada bir toplanma komedisine de mecbur kalınmazdı. Haziran ayına gelindiğinde toplam 6x25=150 baz puanlık artışa ulaşırdınız. Bir de Nisan ayındaki gereksiz 25 baz puanlık indirimi ekleyin, etti mi size 175 baz puan. Haziran ayındaki ilk toplantıda artırım oranı bu değil miydi zaten?

Peki yanlış para politikasının faturası ne olmuştur?

5. Yanlış para politikasının faturası 200-250 baz puanlık yüksek faiz olmuştur. Eğer basiretli politika izlenseydi Haziran ayındaki ikinci olağanüstü toplantıya ve Temmuz ayındaki artırıma gerek kalmazdı. Piyasa çalkantısına karşı da kendinden emin bir tavır sergilerdiniz. Tıpkı 2003 ve 2004'te hatta 2005'in başında yapıldığı gibi. Temmuz ayından itibaren zaten iç talep daraldı. Bunu görüp faizler yüzde 15 (Kasım ve Aralık 2005'te inidirim yerine sabit tutulsaydı o zaman yüzde 15.50) seviyesinde tutulabilirdi. Ama kredibilite bekaret gibi bir şey. Bir kez kaybettiniz mi geri kazanamıyorsunuz. İsterseniz her gün toplanın. Bugün kimse MB'nın enflasyon öngörülerine inanmıyorsa, enflasyon beklentileri enflasyon hedefinin bir kaç puan üstündeyse bu MB'nın kendi suçu. Maalesef, dün yediğiniz hurmalar bugün midemizi tırmalıyor.

6. Bugün hızlı faiz indirimi gelecekte midemizi tırmalayacak. Bunu açmaya gerek var mı? Yazı zaten epey uzadı. Ama bugün hızlı faiz indirimine neden karşı olduğum gayet açık zannediyorum. Yok açık değilse, açarız bir dahaki sefere.

1 Yorum Var.:

şekerim dedi ki...

Düşüncelerime tercüman olmuşsunuz.
Elinize sağlık.

Bugünkü .illiyet teki Metin Münir
amcada geçenlerde Murşit hocanın
pas geçtiği noktayı biraz açıklamaya çalışmış.O'nuda öpüyorum
gıdısından.