Yoksulların eğitim harcamalarından kaçınmaları akıllıca

Eser Karakas'in 2006 yilinda gazetem.net'de yayinlanan 'Egitim mi, sigara mi ?' yazisi sosyal politikalarin çikmazini bir kez daha gözler önüne seriyordu.
TÜIK anketinin sonuçlari; 'Yoksulların zenginlerle karsilastirildiginda bütçelerinde sigara ve alkol harcamalarına eğitim giderlerinden çok daha fazla oranlarda yer verdiklerini' gösteriyordu.
Bu ankete dayanarak Eser Bey su saptamayi yapmis:
''Egitim sayet verimliligin, üretimin ve dolayisi ile gelirin temel belirleyicisi ise mevcut esitsizlik gelecek nesiller için daha da belirgin hale gelecektir''
Önerdigi çözümün ise yarayacagindan umutlu degil:
'' Kamunun bir 'ortak akil' temsilcisi olarak devreye girmesi ve düsük gelir gruplari için daha fazla kamusal egitim kaynagi ayirmasi talep edilebilir ama unutmayalim ki kamu da kendisinden en çok ne talep edilir ise onu üretmeyi politik bir tavir olarak benimseyen bir kurum. Halkimiz bugün hala genis kesimler olarak egitime büyük talepte bulunmuyor; tütün ya da pancar fiyatlari simdilik daha cazip geliyor ama bu tercih çarpikliginin faturasini gelecek kusak agir ödeyecek.''

Kullandigi 'Tercih Çarpikligi' sözcüklerinin altini çiziyorum. Belkide, demokrasiden umut keserek sosyal mühendislik projelerine bel baglayan 'ulusalci sosyal demokratlarimizi' çok fazla yüklenmemeliydik. Fakat basli basina bir problem olarak görsek bile 'esitsizlik sorununu' çözmek, Eser Bey'in düsündügünden bile zor olabilir. Onun saptamalarindan yola çikarak 'çözüm' bulduklarini iddia edenler çikacaktir. Örnegin; bazi parlak fikirliler zenginlerin çocuklarini egitimesine engel olarak esitligin saglanabilecegini düsünebilir. Polpot rejimi gözlüklü insanlari öldürerek soruna dogru bir sekilde yaklasmisti. 'Güdülerini kullanarak' esitligin ancak sifir noktasinda mümkün olabilecegini farkettiler. Eger esitlik diye direnirseniz, en iyi sonucu elde etmek adina insanlar arasinda sifiri veya ona yakin bir seyleri dagitmalisiniz. Yalniz polpot rejimi degil, hemen hemen bütün komünist-sosyalist rejim denemelerinin az yada çok esitlik kriterinde 'basarili' sayilabileceklerini kabul etmemiz gerekir. Ancak 'basarilari' takdir edilmedi. Neden ? Bir problemi, bu 'esitsizlik' olabilir veya yeri geldiginde 'cari açik', baska bütün diger parametrelerden bagimsiz olarak ele almak bizi çok yanlis noktalara götürebilir. Biz kendimize sunu sormaliyiz; esitligi su veya bu yöntemi kullanarak zorlamak bizleri NELERDEN vazgeçmemize yol açiyor ?

Evet, Eser Bey hakli. Zor kullanmak mutlaka gerekli. Bunu da ancak devlet yapabilir elbette. Fakirlere yüksek pancar fiyati yerine hiç öyle bir talepleri yokken çocuklarina daha iyi egitim olanagi verecegiz ve zenginlere kendilerininkinin yanisira baskalarinin da pahalli egitim masraflarini karsilatacagiz. Diyelimki demokrasiyi ''pass'' geçtik ve vatandaslarinin tercihlerine itibar etmeyen bir hükümeti basa geçirdik. Program yine de basarisiz olacaktir. Çünkü bu yaklasim çocuklarin maddi ihtiyaçlarinin yanisira manevi (ruhsal) ihtiyaçlarinin da olabilecegini göz ardi etmektedir. Belki de asil fark yaratan; ebeveynlerin çocuklarina verdikleri egitim imkanlari kadar onlar için nelerden vazgeçtikleridir.

Bütün diger memelilerde oldugu gibi, insanlarin da yavrularini karsiliksiz olarak beslediklerine inanmaya egilimliyizdir. Ancak alt gruplar söz konusu oldugunda bunun böyle olmadigini düsünüyorum. Her aile için geçerli olmasa bile çocuk, maddi karsiligi olan bir çesit 'yatirim araci' olarak görülüyor. Biraz büyüyünce sokakta, tarlada aileye katki yapmaya zorlaniyor. Kiz çocuklari evlendirilirken baslik parasiyla ticari kazanca dönüstürülüyor. Bunun ötesinde çoculara emeklilik sigortasi olarak bakiliyor. Maddi ve manevi olarak çocuklarin ebeveynlere maliyeti sifira yakin oldugundan, çok cocuk yapmanin en azindan kisa vadede ilave fakirlik yarattigi söylenemez. Halbuki öbür taraftan, en üstteki binde birlik tabakayi bir kenara birakacak olursak, çocuk yapmanin 'sifir getirili' bir yatirim oldugunu görmeliyiz. Aslinda orta sinif için çocuk yapmak onlari 'yoksullastirir'. Manevi yükleri de cabasi. Mala mülke yatırmak yerine çocuklara harcanan paranin onlari fakirlestirdigini kabul etmemiz gerekir. Yoksullarin egitim harcamalari yapmada gönülsüzlükleri, onlari ömürleri boyunca 'göreceli olarak' daha varlikli kilmaktadir. Böyle olmasaydi zenginlerin daha az, fakirlerin daha çok çocuk yapma egilimi söz konusu olmazdi. Zenginlerin egitime daha çok önem vermelerini onlari zengin olmasinin sebebi degil olsa olsa bir yan ürünü olarak görmek gerekir. Bu giderlerine rağmen 'göreceli olarak' varlıklıdırlar. Ebeveynlerin çocuklarina kazandirdiklari parasal imkanlardan çok 'deger yargilari' olabilir. Hayvanlardan farkli olarak insanlar deger yargilarina göre tercih yaparlar. Tercihleri de piyasalar tarafindan degerlendirilerek daha zengin veya fakir ayrimina yol açar. Bakin, eğer miras paradan ibaret olsaydi bütün milli piyango talihlileri Türkiye'nin en zenginleri arasinda yer alirdi. Niye böyle olmadigini hiç düsündünüz mü ?

Ahmet Çavusoğlu

9 Yorum Var.:

ekşi iktisat dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
ekşi iktisat dedi ki...

sosyal politika esitligi saglamak amaciyla da yurutulebilir. ama bu sadece politika bir tercihtir. oysa sosyal politikanin asli islevleri daha farkli.

esitligi bir deger olarak kabul edip etmemek kisisel bir tercihtir. esitsizlik, insanlarin uretken gudulerini kamcilayabildigi icin, bireyi ve toplumu zenginlestiren bir unsur olarak bazen makbul bile olabilir. orta sinif genclerindeki sinif atlama, para ve/veya guc kazanma arzusunun onlara verdigi motivasyonu cevremde cok gozlemledim, gozlemliyorum. dahasi aslinda gece yastiga basimizi koydugumuzda, baskalarini dusunmek zorunda bile degiliz. tum bunlara ragmen kamu eliyle sosyal politika uygulama zorunlulugu siklikla karsimiza cikar. zira bazen baskalari hic umurunuzda olmasa bile, sirf kendiniz icin onlara bir sey vermeniz gerekir. yoksa vermediginizden daha fazlasini kaybedersiniz. insani guduler, her zaman uretken olmayabilir degil mi?

kisaca, sosyal politika tercihten daha fazlasidir; zorunluluktur bence.

(Not: bu arada, mazrufa iliskin bir mesele degil ama, aslinda cocuk sadece fakir aileler icin degil, herkes icin bir sigortadir; bu yuzden en zenginler icin bile cocugun beklenen getirisi pozitiftir.)

ahmet dedi ki...

Dr. jekyll,

Yanlış anlamadıysam sizin söyleminiz şu şekilde: Gelirlerimizi baskalarına karşılıksız dağıtarak aslında kazançlı çıkarız. Ancak kazancımızın farkında olmadığımızdan, devlet bunu bizim yararımız için zor kullanarak yapmalıdır. Hipotezinizin nasıl çalıştığına açıklık getirmelisiniz.

Aslında gerçek şu: Varoşlarda insanların açlıktan, pislikten ölmesi bizleri rahatsız eder. Ne için harcandığını gördüğümüzde sosyal politikalara itirazımız azalır. Kaldıki siz sosyal politikaları destekleseniz de desteklemeseniz de, alttakiler oylarını kullanarak tasarruflarınızı söke söke alırlar. Nerde yeaşadığınızı bilmiyorum. Ben Ankara'da yaşıyorum. Senelerdir belediyenin verdiği hizmetler orta ve üst gelir grupları için sürekli artış gösterdi. Buna karşın alt gruplarına bir kereliğine değil sürekli olarak kömür, yiyecek yardımı yapılıyorlar. Bu gruptan oy almaları rastlantı değil. Peki bu yardımların finansmanını kim yapıyor dersiniz ?

Yanlış anlaşılmak istemiyorum. Ben bu tür yardımlara 'kökten'karşı değilim. Ancak şunu da not edelim: Bu tür transferler altsınıfları daha üretken yapmıyor, sürekli üst sınıflara bağımlı kılıyor. Bu şekilde zenginlik yaratılamaz.

Daha kötüsü altsınıflar çocukların beslenme ve eğitim maliyetini devlete havale ettikleri için 'daha az çocuk yapayım da tasarruflarım yok olmasın' gibi bir yaklaşım ortaya koymuyorlar. Beşer onar yapılan çocukların doyrulması, iş bulunması yukardakilerin üstüne yıkılıyor. Üsttekiler derken, en üsttekiler değil orta sınıftan bahsediyorum.

Geçenlerde bir arkadaşımla çoculara eğitim için yatırılan parayı hesaplamaya çalıştık. 16 yıllık süreçte elde edilecek faiz gelirleri hariç minimum $150K çıktı. Arkadaşım bu yüzden ikinci bir çocuğu asla düşünmediğini ifade etti. Hesap ortada, haksız sayılmaz.

Siz de bir kez daha düşünün.

selamlar
a.çavusşoğlu

T'Pol dedi ki...

Ahmet Bey'in arkadasi hakli. Orta sinif icin cocuk cok pahali (ve de yorucu) bir "hobi". Zaten o nedenle orta ve ust sinif 1 ya da 2 cocukla yetinirken, alt sinif ya da dar gelirli sinif sayiya bakmadan tam gaz cocuk yapmaya devam ediyor. Sonucta bir sekilde bu cocuklar buyuyor. Iyi bir egitim almalari ya da almamalari aileler icin onemli bir unsur degil. Istanbul'da kucucuk cocuklarin otomobil camlarina yapisip dilenmedigi ya da uyduruk birseyler satmadigi tek bir kavsak kalmadi. Normalde insanlarin ufacik cocuklari arabalarin arasina salivermemeleri gerekir ama bu insanlar tuhaf bir cesaretle 3-5 kurus icin cocugunun hayatini tehlikeye atmaktan da cekinmiyorlar. Bu konu beni asar, sosyologlar cozsun.
Fakat bence, cocuga yatirim gozuyle bakanlarin yanilma ihtimali de var. Kimi cocuk yetiskin oldugunda ailesinin bakimina katkida bulunmak falan istemiyor.

ekşi iktisat dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
ekşi iktisat dedi ki...

ahmet bey,

oncelikle sunu soylemeliyim. sosyal politika makrodan cok mikro olcekli bir sorun. yani sosyal politikalar icin kac para harcadiginizdan cok, parayi nasil harcadiginiz onemli. yani uretken guduleri mumkun oldugunca koreltmeyen, ahlaki istismar riskini en aza indiren sosyal programlar makbuldur. ben boyle programlarin faydali ve dahasi zaruri oldugunu dusunuyorum.

simdi bunun nedenlerine ve sizin tezinize gelelim. anladigim kadariyla teziniz su. devletin uyguladigi sosyal politikalar fakirler icin egitim, saglik, gida vs. gibi giderleri dusurdugu icin cocugun maliyetini dusuruyor. cocuk hayati boyunca, ozellikle yaslilikta, fakir anne baba icin bir guvence oldugu icin de maliyetlerin azalmasi cocuga yapilan yatirimin getirisini yukseltiyor. bu da aileyi daha cok cocuk yapmaya tesvik ediyor. cocuk sayisinin artmasi zaten fakir olan aileyi sosyal politikalara daha bagimli yapiyor ve sosyal programlari daha buyultuyor. ve boylece giderek, fakirlerin toplumun uretken kesimlerine bagimliligi artiyor; ve onlarin uretken bir amaca yonelik kullanilacak tasarruflari, sosyal politikalar yoluyla fakirlerin tuketimine harcandigi icin de toplum bir butun olarak fakirlesiyor. tezinizi ben boyle yorumladim. bu soruna karsi da devletin sosyal politikalardan elini cekmesini oneriyorsunuz. boylece cocugun getirisi dusecek, fakirlerin cocuk yapma gudusu korelecek, ustelik bu insanlar kendi ayaklarinin uzerinde durmayi ogrenmek zorunda kalacaklari icin uretkenlikleri artacak. iyi bir iktisadi arguman; ama sorunlari da var.

degerlendirmeye baslayalim. fakir aileler cocuklarini egitmek, onlari saglikli ve mutlu birer birey olarak yetistirmek gudusuyle mi doguruyorlar? muhtemelen oyle olmasini isterlerdi. ama karar verirken guduleri bu olsaydi, az cocuk yapar ve ailenin kit kaynaklarini onun icin seferber ederlerdi, degil mi? simdi aileyi cok cocuk yapmaya iten gudu cocuklarini iyi ve saglikli bireyler olarak yetistirmek olmadigina gore, devletin bu amaca yonelik yardimlarini kesmesi onlarin dogurganliklarini azaltmakta ne derece etkili olabilir? yani siz kamusal destegi kesseniz bile, dogum oranlari dusmez. aksine artabilir bile. bakin neden.

tezinizde dile getirdiginiz sorun bir sigorta (guvence) problemi. cozum icin sorunu dogru tanimlayalim. genis aile bir guvencedir. yazinizda belirttiginiz gibi, bir cocuk gerektiginde cok erken yaslardan baslayarak sokakta, tarlada, tamirci atolyesinde calisarak en azindan kendi masrafini cikartabilir. belirli bir yastan sonra aileye pozitif katki da saglayabilir. ilerleyen yillarda genis aile dayanismayi guclendirir. zor sartlarda ve yaslilikta ebeveynlerin iyi bakilmasini guvence altina alabilir. sosyal politikalardan vazgecmek bu gerceklerin hicbirini degistirmiyor. hatta bir sigorta araci olarak cocugun ve ailenin onemini arttiriyor. zira burada olan sey, ailenin erisemedigi sigorta araclarini ulasabildigi en ucuz sigorta araciyla ikame etmesi zaten. (zenginler kendi birikimleriyle geleceklerini guvenceye alabildikleri icin onlarin boyle bir sorunu yok.)

ikinci bir sorun su. fakirler kendi ayaklari uzerinde durabilsinler, bize bagimli olmasinlar istiyoruz. peki fakir cocuklarin egitime, gidaya, sagliga erisimini kisarsak, onlarin rekabetci bir toplumda kendi ayaklari uzerinde durabilmesini nasil bekleyebiliriz ki? bu onlari daha da fakirlestirir, marjinallestirir. oysa ki iyi dizayn edilmis sosyal programlar, bu insanlara bir deger uretecek becerileri kazandirabilir.

ucuncusu, siz bunlari tamamen goz ardi ederek sosyal programlari keserseniz ciddi bedeller odeyebilirsiniz. en basitinden, en fakirin bile bir oy hakki var. yani siz onlari egitmek icin para harcamak istemeseniz bile, onlara kalitesiniz komur vermek icin para harcayacak birileri mutlaka cikar. sosyal patlama, asayis vb. sorunlar da cabasi tabii.

peki ne yapalim. oncelikle sosyal politikayi populizmden ayirmakla; ikincisine karsi cikip birincisini etkin bicimde uygulamanin yollarini aramakla ise baslayabiliriz. mesela ben kadin emeginin ev isleri disinda da uretken olmasinin cok onemli oldugunu dusunuyorum. bakin bu dogurganlik meselesinde, gerek saglik gerekse cocuk yetistirmenin maddi-manevi kulfeti acisindan, kadinlar cok buyuk yuk altindalar. ama toplumun alt katmanlarinda kararlari aileyle ilgili kararlari erkekler veriyor. kadinlarin egitimi, onlarin piyasada degerlenecek beceriler kazanmalari; hem onlarin toplum icerisindeki statusunu yukseltecek, hem onlara bir guvence saglayacak, hem de cocugun firsat maliyetini arttiracaktir. ben bu sebepten, sosyal programlarda kisintiya gitmek soyle dursun, fakir cocuklarin egitiminin, ozellikle kiz cocuklarina meslek edindirmeye yonelik programlarin desteklenmesi gerektigine inaniyorum.

fazla uzattim farkindayim. ama derdimi acik olarak anlatmam gerekti. bunu becerebildim mi bilmiyorum. ama burada kesmek zorundayim.

ozetle, sosyal politikayi populizmle karistirmayalim. fakirlere komur dagitmakla onlari egitmek ayni sey degildir. dogru guduleri tesvik eden programlari destekleyelim. hem ihtiyac sahipleri icin, hem de toplumun geri kalani icin.

ekşi iktisat dedi ki...

aslinda zenginlerin boyle bir sorunlari yok dedim ama onlarin da var. ama daha az tabii. hastalaninca corba alabilir ve hatta corba icirecek birini de bulabilirsiniz; ama sevgiyle corba icirecek birini zor bulursunuz. ya da yaslanip yalniz kalirsaniz ve ustelik omrunuz de beklediginizden uzun olursa, size arada ugrayacak cocuklarin, torunlarin ozlemini cekersiniz. yani en az bir cocuk sahibi olmak ve onu iyi yetistirmek, bir insani en fazla satin aldigi bir sigorta policesi kadar fakirlestirebilir. tabii t'pol hakli. hayatta her sey garanti de degil.

ahmet dedi ki...

Dr Jekyll,

Bakın yine dönüp dolaşıp 'Eser Karakaş çıkmazına' saplanıyoruz. Sosyal yardimlarin kullanim alanlarını 'hak sahiplerinin' talepleri doğrultusunda belirlemek yerine iktisatçilarin tasarımlarına bırakıyoruz. Demokrasinin kuralları içinde bu çelişkiyi nasıl çözeceğiz ? Bize de dosyal yardım, bize de sosyal yardım diye tepinenler, Dr. Jekyll'ın paralarını çocuklarının eğitimi için değil kendi öncelikleri doğrultusunda kullanmak istiyorlar. Onları suçlayabilir miyiz ?

Tükiye bütçesinde eğitime ayrılan oranın Fransa'nınkinden daha yüksek olduğunu biliyorum. Bütün bunlar siyasilerimizin vatandaşlarımızın aksi yöndeki taleplerine rağmen eğitime Fransız'lardan daha fazla önem verdiklerini göstermez mi ? Daha başka nasıl bir program yapabiliriz ki ? Sizin programınız zaten şu anda hükümetçe ziyadesiyle yürütülmektedir. Ama buna rağmen ülkemizde sosyal yardımların yetersiz kaldığı gibi izlenim var. Yetersiz kaldığı doğru olabilir, ama taleplerin üretkenlerin güçlerini aştığı da doğrudur. Çok fazla fakirimiz ve bir o kadar da gelir dengesizliğimiz var. İnsanlar otomatikman 'her halde bizim ülkede sosyal politikalar çok yetersiz' gibi bir sonuca atlıyorlar. Ama gerçekler öyle değil.

Selamlar
a.çavuşoğlu

ekşi iktisat dedi ki...

ahmet Bey,

sizi anladigimi saniyorum. ama bu genis bir yoksul kesime sahip ulkede demokratik bir siyasi sistemi yurutmenin zorlugu. sorunun cozumu buyuk olcude uretkenligimizin ve zenginligimizin artmasinda, ama siyasi ve iktisadi dinamikler tam ters yonde isliyor. ortada kirilmasi gereken bir kisir dongu var ve hicbir sey yapmazsak bu kisir dongunun kendiliginden kirilacagini dusunmuyorum.

her seyi bir yana birakalim. egitim, saglik ve benzeri alanlara yeterli yatirim yapmadan, insanimizin yasam kalitesini belli bir seviyeye getirmeden onlari uretken kilamayiz. egitimden, sagliktan kisarak kalkinan bir ulke ben bilmiyorum. o yuzden insanimiz bu alanlara yatirim yapmiyorsa, bunu mecburen devlet yapmali. hatta devlet her seyden once bunu yapmali. aksi takdirde bu kisir donguyu kiramayiz.

bizim egitime butcemizden ayirdigimiz oranin yuksek olmasi gayet normal. yani fransa'dan geride oldugumuz icin bu alanlarda daha cok yatirim yapmamiz gayet dogal. bu acidan egitim konusunda bence yapmamiz gereken seyi yapiyoruz. yapilanlar yeterli midir, yetersiz midir konusu ise detayli bir calismayi gerektirdigi icin bu konuda bir sey soyleyemiyorum. ama bir karsilastirma yapilacaksa, fransa yerine mesela guney kore, malezya vs. gibi ulkelerle bu karsilastirmayi yapmak bence daha manali olur.

selamlar...