Para Politikasi Uzerine Bir Yazi Daha

Kose yazarlarinin da tartismaya katilmasi ile para politikasi ve enflasyon konusu hayli populer oldu (bakiniz Deniz Gokce, Fatih Ozatay, ve Asaf Savas Akat).

Burada yorum yazan okuyucularimizdan bazilarini seslendirdigi gorus enflasyonun dusme surecinde 2005'in ortasindan itibaren bir duraklama oldugu, enflasyonun 2006 yilinin ilk aylarinda basini kaldirdigi, ama MB'nin herhangi bir tepki vermedigi, sonuc olarak para politikasin enflasyonu indirmek amacli kullanilmadigi yonunde.

Sindirella Hikayesi  Tahvil Nedir  Gönüllü Çevreci Kuruluşlar  Çernobil Faciası  Türev Konu Anlatımı

Bakiniz, MB, Turkiye'nin en saydam kurumlarindan biridir. Ne yaptigini, neden yaptigini her ay yayinladigi raporlar ile kamuoyuna duyurur. Nitekim, yayinladigi enflasyon raporlarinda ve Para Kurulu kararlarinin ozetlerinde 2006 Mayis'ina kadar olan surecte neler dusundugunu, nasil hareket ettigini sebepleri ile ifade etmistir.

Nisan ayinda faizleri 0.25 puan indirirken neden bu karari aldigini soyle ozetler:

"Enerji, islenmemis gýda ve alkollü içecekler-tütün gibi para politikasýnýn etki alanýnýn dýsýnda kalan kalemler hariç tutuldugunda enflasyonun ana egiliminin düsüs yönünde oldugu görülmektedir." Para Politikasi Kurulu Karari, 27.04.2006
Mayis ayinda faizleri sabit tuttugunda su aciklamayi yapar:

"Mevsimsel hareketler veya bir defaya mahsus arz ve maliyet soklarý aylýk enflasyon üzerinde beklenmedik sýçramalar yapabilmektedir. Mevsimsel nedenlerle özellikle gýda ve giyim gibi bazý alt kalem fiyatlarýnýn yüksek oynaklýk gösterebildigi dönemlerde enflasyon rakamlarý beklenenden yüksek ya da düsük çýkabilmektedir. Tek bir aya ait rakamýn gelecek dönemdeki enflasyon görünümüne dair içerdigi bilgi sýnýrlý olabilmekte, aylýk verilerin ihtiyatla ele alýnmasý gerekmektedir...Nisan ayýnda tüketici fiyatlarý aylýk bazda yüzde 1,34 gibi oldukça yüksek bir oranda artmýstýr. Aylýk fiyat artýslarýnda ön plana çýkan ana unsurlardan biri, gýda alt grubundaki fiyat hareketlerinin olumsuz etkisidir. Bu durumun islenmemis gýda ürünlerinden kaynaklandýgý, islenmis gýda ürünlerindeki fiyat artýslarýnýn ise düsük düzeylerde ve istikrarlý seyrettigi görülmektedir...."Para Politikasi Kurulu Karari, 26.05.2006
MB, yayinladigi enflasyon raporlarinda, faiz kararlarinda gozonunde tuttugu enflasyon gostergesinin ozel kapsamli D* gostergesi oldugunu, yani enerji, alkollu icecekler, tutun urunleri, islenmemis gida urunleri, ve altin haric TUFE'ye baktigini, cunku bu mal fiyatlarinin kendi gucu disinda gerceklestigini ifade etmistir.

Eger MB'nin yayinladigi Enflasyon Raporuna bakarsaniz (sayfa 20), TUFE rakamlari 2005'in ortasindan itibaren asagi dogru hareketmeyi biraksa da (yani "enflasyon, dolar yukselmeden basini kaldirmis olsa da), D* gostergesinin Nisan 2006'ya kadar dusmeye devam ettigini gorursunuz. MB, bu verilere bakarak enflasyondaki dusu surecinin devam ettigini, TUFE'nin azalmamasini veya bir miktar artmasini, islenmemis gida urunleri gibi mevsimsel veya enerji gibi dis bir etkiye vermis, faizleri yukseltmek gibi bir tepki ne hava durumunu ne de enerji fiyatlarini etkileyecegi icin (ve bu urunlerdeki artisin diger mal ve hizmetlere yayilmadigini gorerek) tepki vermemistir.

Nisan 2006 enflasyonu, Mayis ayinda , yani MB, faiz indirme kararini aldiktan sonra, aciklanmistir. Nisan enflasyonu, ilk kez D* gostergesinin de kucuk bir miktar arttigini ortaya cikarmistir. Benzer bir durum Aralik 2005'de de meydana gelmis, ve MB faizleri bir sure sabit tutmustu. Mayis ayinin Para Kurulu toplantisinda da ayni seyi yaparak MB faizleri sabit birakmistir.

Belki MB'nin karari yanlisti. Belki yanlis gostergeye bakiyordu. Belki TUFE;nin kendisine bakmasi lazimdi, piyasanin D*'a degil TUFE'ye tepki verecegini gozonune almadi vs. Ama MB, ad hoc bir sekilde davraniyordu demek yanlis olur kanaatindeyim. Yaptigini, kendisi ici ile tutarli belli bir mantik cizgisi takip ederek yapmistir (para politikasinin etkileyebilecegi D* gostergesine bakmak). O yuzden MB'ni elestirirken karsi tarafin soylediklerini gozonune almamiz gerekir fikrindeyim.

Konu ile ilgili Morgan Stanley'den Serdar Cevik'in "The Mysterious Vegetarian Demand Bubble" baslikli bir yazisi vardi (sayfanin en altinda). Tavsiye ederim.

17 Yorum Var.:

e-recep dedi ki...

Bakiniz, MB, Turkiye'nin en saydam kurumlarindan biridir. Ne yaptigini, neden yaptigini her ay yayinladigi raporlar ile kamuoyuna duyurur. Nitekim, yayinladigi enflasyon raporlarinda ve Para Kurulu kararlarinin ozetlerinde 2006 Mayis'ina kadar olan surecte neler dusundugunu, nasil hareket ettigini sebepleri ile ifade etmistir.

Sağolsunlar, bizi sürekli bilgilendirirler. Son zamanlarda 'hedeflerini' neden tutturamadıkları konusunda bir sürü sebep sayar oldular. Hedef tutturmada bu kadar başarısız bir ekibin neden hala medya tarafından övüldüğü ve o koltuklarda oturduğu merak konusudur. Kimbilir belki de, çok başarılılardır da, hangi konuda başarılı olduklarını kamuoyu ile paylaşmıyorlardır? Önemli olan "büyüklerimizin" memnuniyeti tabii.

Tek bir aya ait rakamýn gelecek dönemdeki enflasyon görünümüne dair içerdigi bilgi sýnýrlý olabilmekte, aylýk verilerin ihtiyatla ele alýnmasý gerekmektedir...Nisan ayýnda tüketici fiyatlarý aylýk bazda yüzde 1,34 gibi oldukça yüksek bir oranda artmýstýr.

Tek ay yetmiyor ama iki ay yetiyor. How convenient! :-)

Kurlar Haziran'da tırmanmaya başlasaydı, o zaman da üç aylık bir zaman serisine mi gereksinim olacaktı?

tersaci dedi ki...

Tuğrul,

Aslında ben de Merkez Bankası’nın 2005 yılı sonundan itibaren piyasayı yanlış okuduğu kanaatindeyim. Ama Türkiye’de savunulanın tam tersi yönde. Özellikle Eylül 2005’ten sonra enflasyonda oluşan gerek arz taraflı, gerekse talep taraflı enflasyonist trende Aralık ayından itibaren “gradual” faiz artırım yoluna giderek cevap verseydi (ornegin her toplantıda 25’er baz puan) Nisan-Mayıs’taki enflasyon şoku ile karşılaşılmazdı diye düşünüyorum. En azından hazırlıklı olunurdu. (Mayıs sonuna kadar toplam 150bp artış demek) Örneğin, benzeri bir durum US’te olsaydı FED erkenden bu önlemi alırdı. Bir seferde 175bps artırıma gitmek yerine gradual bir artırıma gitme yolunu seçerdi. Ancak o sıralarda Serdengeçti yönetiminin gerek içeride artan tepkileri göğüsleyememe çekincesi –herkes neden indirmiyor diye eleştiriyordu-, gerekse yeniden atanma/atanmama kafa karışıklığı nedeniyle böyle cesur bir adım atabilir miydi, atmadığı için de mazur görülebilir miydi şüpheliyim.

Şahsen ben Nisan’daki indirimi ve Temmuzdaki artırımı hiç anlayamadım. (Bütün raporları okudum merak etme:)

Ama ortada koskoca “headline” enflasyon varken, ve enflasyon artışı "obvious" hale gelmişken, çekirdekmiş, yıldızmış, D’ymiş, E’ymiş, ya da enflasyon beklentileriymiş, bunlara bakarak para politikası kararı almak yanıltıcı oluyor diye düşünüyorum.

Sevgiyle,
Baris

e-recep dedi ki...

Barış Bey, enflasyon ile mücadele için YTL'nin yatırımcı için daha pahalı hale getirilmesi, yani faizlerin arttırılması gerektiğini savunuyorsunuz.

Peki ya bu yatırımcı, yurtdışından döviz borçlanıp açık pozisyona geçip işine devam ediyorsa?

O zaman Merkez Bankası etkisiz eleman durumuna düşmez mi?

O zaman sizin teziniz hepten çökmez mi?

Öyle ya, özel sektörün bu 110 küsur milyar dolar açık pozisyonu gökten inmedi ya!

tersaci dedi ki...

Sayın e-recep,

Siz bu siteye ilk geldiğinizde size gayet açık bir soru sormuştum. Sizse cevap vermek yerine sataşmayı, hakaret etmeyi tercih ederek asıl niyetinizi ortaya koymuştunuz. Bu nedenle sizin yazdığınız hiç bir şeyi dikkate almıyorum, okumuyorum. Lütfen siz de benim yazılarımı okumayınız. Bu da, -bana hitaben yazdığınız için yazıyorum-, size karşı ilk ve son mesajım olacaktır. Polemik peşinde değilim, o kadar zamanım yok. Lütfen siz de olmayınız. Anlayışınız için teşekkür ederim.

Sevgiyle,
Baris

Adsız dedi ki...

kafanıza takmayın erecep bey kardeşim...

ege cansen de ekodiyalogtan uzaklaştırılmıştı...

cnbce de esfender korkmazı artık davet etmiyor....

saygılar,
t.

tugrul dedi ki...

Baris,

Verdigin bilgiler icin tesekkur ederim. Ben konuya, calistigim alan daha cok institutional economics olmasindan dolayi, daha cok kim, neden oyle hareket etmistir seklinde yaklasip olan biteni anlamaya calisiyorum. Ne yapilmasi gerektigini cok iyi bilen o kadar cok insan var ki zaten ulkemizde!

Dedigin gibi 2005 sonu ile 2006 basi cok ilginc bir donemdi ve bu donemde MB'nin davranisi mutlaka case study olarak ileride incelenmeli.

Bir yanda dunyada yukselmeye baslayan enflasyon ve faiz arttirimlari, iceride soguk havadan kaynaklanan arz soku, 2005'in ikinici yarisindan itibaren tekrar hizlanmaya baslayan ekonomi, MB baskanligi ile ilgili kurumsal belirsizlikler vs vs.

Benim amacim MB'nin aldigi kararlari savunmaktan ziyade, onlarin arkasindaki sebepleri anlatan bir yazi yazmakti (tabii olaya yuksek-faiz-dusuk-kur olarak bakilirsa, hersey kabak gibi ortada, kafa yormaya gerek yok!).

Sadece bir iki ufak ayrintiyi belirteyim:

1. MB'nin faiz kararlari artik Para Kurulu tarafindan oylama usulu alindigi icin sadece Durmus Bey'e yuklenmek dogru degil kanaatindeyim.

2. Yanilmiyorsam, Mayis aylarinda filan Serdengecti'nin bir demeci olmustu. Ben de olsam ayni karari (yani Nisan'da 0.25 puan faiz indirimi) seklinde.

3. Ic talep ile ilgili en kesin bilgiler milli gelir istatistikleri, o da 3 ay gecikmeli yayinlaniyor. Birinci ceyrek verisi yayinlandiginda zaten Haziran ayi idi.

4. Kredi buyumesi 2005'in ikinci yarisindan itibaren hizlanmis ve yillik bazda %35 seviyesinden %45 seviyesine cikmisti, ama bu artis hizi bile 2005'in ilk ceyregi seviyesindeydi.

5. Kredi buyumesini yaratan tuketici kredileri degil isletme kredileri idi. Tuketici kredilerindeki artis hizi 2005 Haziran'indan sonra sabit kalmisti. Isletme kredileri ise %25lerden %40lara cikmisti (y-y).

6. 2005'in Ekim'inde eksiye donen MB'nin API posizyonu, Nisan 2006'da 20 milyara cikti. MB'nin ayni donemde doviz posizyonu 12 milyar dolar artarak 26 milyar oldu. Muhtemelen siyasi baskilar sebebiyle, MB yilin ilk ceyreginde enflasyon hedeflemesinden sapip kur hedeflemesine donmustu (Mundell'in kulaklari cinlasin).

Adsız dedi ki...

ben ikna edici bulmuyorum.

mevsimsel etkilerden arindirma , petrol fiyatlari, kurun etkisi, bayramin tepkisi, sel felaketi falan gibi laflar artik karin doyurmuyor. bana sunu söylemek istiyorlarmis gibi geliyor: hedef tutmassa size yüz tane gerekçeyi bir çirpida sayabilirim..

ayrica enflasyon kontrol altina almak demek, enflasyon endekslerindeki egilimler üzerine cetvel koyup çizgi çizmekten ibaret midir ? fiyatlardaki kipirdanis, bütün dinamiklerin çalismasindan sonra gelinen en son nokta degilmidir ? sizin göreviniz noktaya gelmeden önce o dinamiklarin göstergelerini paralelde degerlendirmek degilmidir ? parasal büyüklükler, ithalat artisi, emlak fiyatlari, yeni açilan is yeri sayisi, issizlik oranlari, kredilerdeki sismeler vs.. vs.. sismenin en bariz göstergelerinden olan emlak fiyatlari ikiye üçe katlanirken nasil tepkiyle karsiladilar ? bence okumayin hiç faydali bir sey ögreneceginiz zannetmiyorum. ya hizmet sektörü ? 'hizmet sektöründeki katilik devam ediyor'. neredeyse yillardir su cümleyi standart sekilde raporlarda okumadiniz mi ? peki katiysa siz orada necisiniz kardesim ? hizmet sektörünün fiyatlari, imalat sanayinde oldugu gibi global olarak saptanmadigi için aslinda talebi ölçmek ve para politikasinin ölçüsünü saptamak için bire bir degil midir ? 2005-2006 yorumlari nedir ? Vatandas bizim hedeflerimize göre hareket etmeli !
beklentiler konusunu da degerlendirirken abartmamamliyiz. sizin kullandiginiz sanirim 'profesyonllerden' indirilen istatistikten ibaret. habuki fiyatlari belirleyen onlar degil, evinin kirasini belirleyen vatandas çogunlukla. 2002 yilinda bu ebdeks katilimcilari fiyatlarin düsecegini kesinlikle beklemiyordu. ancak fiyatlar artislari basdöndürücü bir hizla düstü, beklentiler de arkadan geldi. arkadan geldigi içinde gelecegi degerlendirmek için hiç bir anlami yok.

ahmet çavusoglu

e-recep dedi ki...

ya hizmet sektörü ? 'hizmet sektöründeki katilik devam ediyor'. neredeyse yillardir su cümleyi standart sekilde raporlarda okumadiniz mi ? peki katiysa siz orada necisiniz kardesim ?

:-))))

Ne katılıkmış bu yahu? Dünyanın en yüksek reel faizi bile kıramıyor bu katılığı!

tugrul dedi ki...

Bir ekleme yapmak istiyorum.

Bence MB, dunyada enflasyonun ve faizlerin yukselmesine tepki verecek bir durum gormedi. Ekonominin 2005'in ikinci yarisindan itibaren hizlanmasini ve artan ic talebi ise cikti acigi vasitasiyla karsilanacagini dusundu. Baskilara boyun egip kurun dusmesini engellemeye odaklandi. Sonucta tum zamanlarin en yuksek likidite fazlasi ortaya cikti.

Aylar once, o zamanlar para politikasi sıkı mi degil mi tartismalari yapilirken, buyume hizinin %5 enflasyonun %8 oldugu bir durumda, yani nominal gdp %13 artarken %13 luk bir faizin notr oldugunu soyledigimi hatirliyorum. O zaman farkinda olmadigim sey buyumenin %8 seviyesine ciktigi idi. Yani nominal gdp artisi %16 seviyesine gelmisti ve para politikasi aslinda gevsemisti. Tabii bunu geriye bakinca soyluyor insan. Eger Mayis calkantisi olmasaydi, muhtemelen MB faizleri sabit tutup arz kaynakli enflasyon artisinin dinmesini bekleyecekti. Belki bir iki ay sonra faizleri 0.5 puan da arttirabilirdi. Mayisda piyasalar dalgalaninca gevsek bir para politikasi ile ortada kaliverdi.

Bunlar tabii benim yaptigim spekulasyonlar.

e-recep dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
e-recep dedi ki...

Yani nominal gdp artisi %16 seviyesine gelmisti ve para politikasi aslinda gevsemisti.

Para polikası hiç bir zaman sıkı olmadı ki. Bu ülkede kredi olarak sadece YTL mi kullanılıyor? Döviz kredisi alan şirketlerimiz, Merkez Bankası'nın yüksek faizlerini by-pass ederek ve kendilerini de açık pozisyon riskine sokarak hem yatırımlarının hem de ürünlerine olan talebin canlı kalmasını sağlamadılar mı?

Adsız dedi ki...

Tugrul hocam bu okuyalim dedigimiz raporlarda merkez bankasi bizzat kendisi zaten accomodating monetary policy uyguladigini soyluyor. yani mayis ayina kadar mb zaten SIKI para politikasi uygulamiyordu ve bunu kendisi de soyluyordu. Faiz kararlari da açık piyasa işlemleri de sadece enflasyon degil, buyume rakamlari da goz onunde bulundurularak ele aliniyodu. o yuzden insanlarin agzina sakiz olan SIKI para politikasina gecisi MB ancak mayista yapmistir hem faiz artislariyla hemde piyasadan para cekerek. Peki durum boyleyse enflasyon nasil dustu sorusunun cevabi ise SIKI maliye politikasi sayesindedir.

2006ya girerken Turkiyenin bu sene ilk defa net borc odemelerinin ekstra alacagi borc miktarindan fazla olacagi yazildi. Fevkalede bi supply shift gerceklesiyodu piyasada. faizler bununda etkisiyle cok assagi indi. Bu noktada MB'nin aldigi kararlar (son faiz indirimi mesela) reasonable degildi demek biraz zor bence.

tugrul dedi ki...

Haklisiniz, reel faizlerin dususunde kamu borclanma ihtiyacinin azalmasinin rolu kucumsenemez.

Adsız dedi ki...

Bu sitede sürekli negatif yorumlarıyla dikkatimi çeken Recep bey şöyle yazmış:

"Sağolsunlar, bizi sürekli bilgilendirirler. Son zamanlarda 'hedeflerini' neden tutturamadıkları konusunda bir sürü sebep sayar oldular. Hedef tutturmada bu kadar başarısız bir ekibin neden hala medya tarafından övüldüğü ve o koltuklarda oturduğu merak konusudur. Kimbilir belki de, çok başarılılardır da, hangi konuda başarılı olduklarını kamuoyu ile paylaşmıyorlardır? Önemli olan "büyüklerimizin" memnuniyeti tabii."

Recep bey, 30 yıldır çift haneli olan enflasyonu dört yılda yüzde 70'lerden yüzde 7'lere indirmek yeterince büyük bir başarıdır.

Diğer tartışmacılara da şunu söylemek istiyorum. Merkez Bankası, Tanrı katında görev yapan bir kurum değil, yeryüzünde bulunuyor. Çalışanları da sizin bizim gibi insanlar olduğundan bazen öngörülerinin yanlış çıkması gayet doğal. Son dört yılda öngörüleri hep doğru çıkmıştı ama 2006'da yanıldılar. Bu yanılgıda MB'deki son görev değişiminin de etkisi yok. Çünkü daha eski yönetim döneminde enflasyonun nisan ayından itibaren düşüşe geçeceği öngörüsü yapılmıştı. Fakat nisan ayında enflasyon düşmek yerine tam tersine sıçrama gösterince, diğer faktörlerin de devreye girmesiyle ortalık karıştı.

Önemli olan bu yanılgının ekonomiye ne kadar bir maliyet yükleyeceği. Bu maliyeti, ekonomi politikalarının temel hedefi halkın refahını artırmak olduğundan, büyümeyi dikkate alarak ölçmek lazım. Benim görebildiğim kadarıyla, son dört yılda yapılan doğruların da katkısıyla, henüz bu açıdan büyük bir maliyet ortaya çıkmış değil. Ekonomide bir yavaşlama var ama henüz bir durgunluk yok. Aklımızı çabuk başımıza alırsak, ekonominin istikrarlı büyüme sürecine yeniden girmesini de sağlayabiliriz.

Adsız dedi ki...

tartisma oldukça üst perdeden yapilir. ben kendi adima izlemekte zorlaniyorum. ama olsun, sorun degil.
tugrul bey hakli. ancak bugünden geriye bakilinca olaylar yerli yerine oturtulabiliyor. halbuki o günleri yasarken bunlari yeterince dogru sekilde degerlendiremiyorduk. 2005'in yaz aylarini hatirlayin. baskan seçimi arifesinde merkez bankasi politikalarina, daha dogrusu serdengeçti'ye yönelik agir bir 'karalama'propogandasi yürütülüyordu. üstelik bunu yapanlar serdençti yerine kendi adamlarini koymak için zemin olusturmaya çalisan 'hükümetçi' kampin elemanlari degildi. kendilerini 'sosyal demokrat-liberal' gösteren beyaz ekonomistlerdi. söylemleri bildik
'yüksek faizle TL degerli tutuluyor, ekonomi batiriliyor' falan filandi. bunu niye yaptilar ? hala benim için muammadir. belliki baskan basarili veya degil hükümetin umrunda degil. seçim arifesinde kendilerine 'benzeyen' birilerini oraya dikmek istiyorlar. bu yaklasim merkez bankasinin kurumsal bagimsizligini hiçe saymanin ötesinde bir ülkenin vatandaslarini 'bizlerden ve onlardan' diye ikiye ayirmanin göstergesiydi. onlar gibi olmayanlari ne yetenekte olurlarsa olsunlar hiç bir yere getirilememekte kararliydilar. bu açikca bölücülüktür. nitekim tüsiad baskani ihracatçilarin bile destekledigi serdengeçti'yi 'niye degistirdik' diye sormustu hatirlayacaksiniz. karsi taraftan cevap veren falan olmadi. çünkü verilebilecek somut bir yanitlari yoktu. olamazdi da. simdi bu kosullarda 'güdüleriniz' size ne söyler ? hükümetin emellirinin araci olmamaniz gerektigini. degil mi ? alip veremediginiz her ne olursa olsun serdengeçti'ye yüklenmeyi bir kenara birakirsiniz. bende bu grubun (yüksek faizle kur düsük tutuluyor yaygarasini yapanlarin) liderligini üstlenmis gibi gözüken sayin asaf savas akat'a 2005'in yaz aylarinda olanca gücümle yüklendim. o zamana kadar mb'yi elestiren söylemimi askiya aldim. mb baskani seçimi aslinda sanilandan çok daha önemliydi. cumhurbaskanligini ele geçirdikten sonra 'bölücü' yaklasimlarini hangi düzeylere çikarabileceklerinin tipik bir provasiydi. serdebgeçtinin baska kusurlari olsa bile onlari ilgilendiren tek kusuru 'kendilerinden' olmamasiydi. bu 'zihniyetin' daha da yayginlasmasi sonucu ortaya çikan durumun vahametini görebiliyor musunuz ? ben bir vatandasin sadece 'dindar' oldugu gerekçesiyle dislanmasini kesinlikle dogru bulmuyorum. bu insan haklarina aykiri olmanin ötesinde vergi verenlerin çikarlarina hizmet etmez. ama bunun tersi de geçerlidir. bu hükümet ve onun karsiti sözde laik muhalefet ülkeyi açikca bölmekte, gözümüzün önünde kamplara ayirmaktadir. her ikisinin tutulacak bir yani yok.

simdi, bizim 'atatürkçü laik' basinimiz hükümete bir kaç laf çakti diye durmus'u yerelere göklere sigdiramiyor. bu adamlari ciddiye almamiza gerek var mi ?

konumuza geri dönersek. durmus bey aleyhinda ileri-geri konusmak kolay degil. çünkü son derece beyefendi bir görüntüsü var. halbuki agzi bozuk, saga sola yerli yersiz satasan, sürekli baskalarini suçlayan birisi olsaydi, olanca gücümüzle yüklenirdik, hiçte vicdan azabi çekmezdik. simdi vicdan azabi çekerek asagikileri söylemek zorundayim.
sunu kabul edelim; durmus, serdengeçti'yle karsilastirildiginda geri bir adimdir. durmus; 'dövizin kontrolü için her seyi göze almaya niyeti olupta enflasyon ne olmus ne olmamis fazlaca ingilenmeyen' alaturka mb kültürünün tipik bir temsilcisidir. bu tür adamlar faizlerin ani yükselisiyle ekonominin girecegi soklari asla kavrayamazlar. bu ülkede günlük faiz yüzde ikibin oldu. niye sicak parayi çekip dolari konrol edemedik sorusu onlarin kapsama alanina girmez.

simdi biraz geri dönelim. atatürkçü-laik basinimizin konuyu açikca çarpitmasiyla deyim yerindeyse 'erdogan kurtarildi'. o zamanlar hatirlarsiniz 'bu isi benim üzerime yikmak istiyorlar'derken nasil olupta ucuz siyirabildigini kavrayamamisdir herhalde. atatürkçü-laik basinimizin o zamanki söylemi size de biraz garip gelmiyor muydu ? dalga disaradan geliyor, kesinlikle içerisiyle bir alakasi yok, fakat gitmesi de bizimkilerin üstün basarilari sayesinde gerçeklesiyor, disardaki dalganin geri çekilmesiyle degil ! ben komplo teorileri üretmekten hoslanmam, ama bu kadar saçma sapan bir teori bütün topluma yedirilmesi asabimi bozdu dogrusu.

biz farkinda degiliz. sansimiz yaver gitti. çok ama çok ucuz kurtardik. piyasa hiç 2.5 milyar dolar falan dinler mi ? serdengeçtinin son icraatini hatirlayin; bir günde 3 milyar dolar almisti. tek bir günde ! o hafta kur elden kaçsaydi ne olurdu dersiniz ? bizim açimizdan sonun baslangici olurdu. durmus zihniyeti bu sefer daha yüksek bir faiz artirimi ve daha çok dolar satarak sicak parayi içerde tutmayi deneyecekti. yükselen faiz hazine kagitlarini ellerinde tutanlarda panik yaratacak, dolara daha fazla yüklenilmesine yol açacakti. bugün tam destegini esigemedigi mb'den imf 'dur kardesim daha fazla döviz satamassin, bunu finanse etmem' diyecekti. tipki 2001'de yaptiklari gibi. sermaye çikisa geçtiginde mb'nin yapabilecegi çok bir sey yoktur. ayrica bunu yapabiliyor olsak bile ilerde karsilasacagimiz problemler agirlasir. 'merak etmeyin basar yüksek faizi çekerim sicak parayi' havalarindan vazgeçip bu bilgiyi kamuoyuyla paylasmak zorundalar. niye ? vatandas riskleri görsün ona göre hareket etsin diye. günde 50 milyon dolar almaktan çok daha anlamli (deniz beyin açikca ortaya çikardigi gibi bu satislar aslinda para politikasini ciddi bir sekilde zorluyor). recep bey de hakli. sadece bankalar degil tehlikede olan. özel sektör alabildigine dolar cinsinden borçlaniyor. mahfi bey bu risk üzerinde uzun süredir duruyor. adama riske girdigini hissettirmek gerekir. mb herhangi bir seviyeye müdahale etmeyecegim demesi gerekirken, haziranda seviyeye müdahale ederek açik kural ihlali yapmistir. bu bir kesimde 'mb faizi basti ne güzel dolari kontol ediyor. 1.7 demekki asilamiyacak bir sinir. ben ne yapiyorsam aynen devam edeyim' izlenimi verir. vatandasa dogruyu söyle 'durmus'. 1.7'de olur 2'de olur de. ona göre tedbirlerini bugünden alsinlar. bakin fisher türkiye'ye geldiginde hangi konuda israrci olmustu ? hatirlayan kaldi mi ? mb bankasi herhangi bir kur seviyesini isaret edemez ! asla !fisher gitti imf'de konuyu bilen hatirlayan kalmadi. ancak bu gereksinim asla degismedi. durmus kur sisteminin gerekertirdigi politikalari uygulayacak mi ? hiç zannetmiyorum. vatandasa 'gerçegi' söylersem simdi kur alip basini gider endisesi içindedir. kendine güvenmemek. tipik özelligimiz.

ahmet çavusoglu

e-recep dedi ki...

Recep bey, 30 yıldır çift haneli olan enflasyonu dört yılda yüzde 70'lerden yüzde 7'lere indirmek yeterince büyük bir başarıdır.

Orhan Bey,

Enflasyonun düşmüş olduğunu ben de görüyorum. Ancak düşürülme yolu tamamen yanlış.

Açıklayayım.

Az gelişmiş, kibarca gelişmekte olan ülkelerde enflasyonun düşmesi için döviz kurunun yükselmemesi, hatta bir bant içinde sabit kalması gerekir.

Döviz kurunun sabit kalabilmesi için, döviz arzının yüksek olması ve Merkez Bankası regülasyonu lazım.

Döviz arzı iki şekilde çok olabilir.

1. Rekabetçi kur ile ithalattan daha fazla ihracat yaparsınız. İçerisi döviz dolar.

2. Yabancıdan borç alırsınız. İçerisi döviz dolar.

Ekonomimize yön verenler, ikinci yolu seçti. Döviz arzını, borç dövizle yüksek tutmaya çalışıyorlar. Ve ne borç! Dünyanın en yüksek reel faizinin ödendiği bir borç!

Merkez Bankası yüksek faiz vererek, sıcak parayı içeri çekiyor. Şu anda içeride 60 küsur milyar dolardan fazla sıcak para olduğu konuşuluyor.

Peki bu yöntemin yüksek faiz yükünün dışındaki mahsurları neler?

1. Kurlarınız olması gerekenden düşük seyrettiği için ithal aramalları yerli aramallarına göre ucuz kalıyor, aramalı ithalatı patlıyor, dış açık ve cari açık büyüyor. Cari açık neden kötü? Çünkü o yolun sonunda mutlaka büyük bir devalüasyon olur. Cari açık neden kötü? Çünkü cari açık döviz kaybı demektir.

2. Aramalı ithalatının patlaması yerli aramalı üretimini vuruyor. Önce ilgili sektörlerde, sonra tüm ülkede istihdam düşüyor. Reel ücretler geriliyor. Dolar bazında maaşınıza bakmayın. Büyük devalüasyondan sonra balon gibi sönecek o.

3. Cari açığı sürdürmeye çalışan iktidar, yabancı sermaye girişine muhtaç kalıyor. Siyasi alanda dik duramıyor. Sürekli gelen yabancı taleplerine olumlu cevap vermek ve tavizlerde bulunmak zorunda kalıyor.

4. Aşırı yüksek YTL faizleri yüzünden özel sektör daha ucuz ve uzun vadeli döviz borcuna yöneliyor. Borcu gitgide büyüyor. Ancak cari açığın sonu devalüasyon demiştim. Bile bile kendilerini ateşe atmak durumunda kalıyorlar.

Dikkat edin bu ikinci yöntemin yanında bir de cari açık geliyor. O yolun sonu da mutlaka büyük bir devalüasyon. Devalüasyon olunca da hem büyümeye, hem de enflasyondaki tek haneli rakamlara ara verilecektir.

e-recep dedi ki...

'yüksek faizle TL degerli tutuluyor, ekonomi batiriliyor' falan filandi. bunu niye yaptilar ? hala benim için muammadir.

Muamma, çünkü yabancı kreditörler hala muslukları kısmadılar. Kısmaya başlayınca muamma filan kalmayacak, hepimiz gerçeklerle yüzyüze kalacağız. Türkiye'ye sene 30 milyar dolardan fazla borç veriliyor. Ve her sene artıyor. Bu ilelebet sürebilir mi? Sürmezse neler yaşanabilir.

bakin fisher türkiye'ye geldiginde hangi konuda israrci olmustu ? hatirlayan kaldi mi ? mb bankasi herhangi bir kur seviyesini isaret edemez ! asla !fisher gitti imf'de konuyu bilen hatirlayan kalmadi. ancak bu gereksinim asla degismedi. durmus kur sisteminin gerekertirdigi politikalari uygulayacak mi ? hiç zannetmiyorum. vatandasa 'gerçegi' söylersem simdi kur alip basini gider endisesi içindedir. kendine güvenmemek. tipik özelligimiz.

Merkez Bankası'nın doğruyu söylemediğini keşfetmişsiniz ve haklısınız. Peki IMF ve Dünya Bankası Türkiye masalarının dediklerine neden güvenelim? Acaba Andrew Vorkink, "cari açık ciddi sorun değil" derken Türk halkına gerçeği mi söylüyor? Ya cari açık ciddi bir sorun ise?