Fatih Ozatay'in Yazisi Uzerine

Pazar gunku yazisinda Fatih Özatay "Yüksek faiz politikasını sakın piyasa uyguluyor olmasın!" diyerek soyle bir soru yoneltmis:
"2002-2005 döneminde neden acaba piyasadaki karamsarlığa MB eşlik etmemiş? "
Yazisinda ilginc bazi grafikler de var:



MB faizleri ile Hazine borclanma faizleri arasindaki iliskiyi yogun bir sekilde tartistigimiz su gunlerde (bakiniz: Merkez Bankasi Faizleri Uzerine ve Merkez Bankasi Faizleri Uzerine - EK ) konunun eski bir Merkez Bankaci tarafindan da islenmesi mutlu bir rastlanti (Dikkat: Fatih Özatay, ekonomi profesoru olmasinin yani sira yakin gecmiste Merkez Bankasi baskan yardimciligi ve Para Politikasi Kurulu uyeligi de yapmistir. O yuzden Turkiye'yi yikmaya calisan Dunya Bankasi, IMF, FIFA, UEFA ve Eurovision gibi kuruluslarla baglantisi oldugundan suphelenilmektedir!).

Yatırım Fonları Nedir?   Altın Fonu Nedir  Komünist Nedir  Komünizm nedir?  Kapitalizm Kapitalist nedir

Madem ortaya bir soru atildi, biz de kafamizi uzatalim.

Benim gorusume gore MB'nin faiz arttirmasi 2 sebepten oturu olabilir:

1. 2006 Mayisindaki calkantinin, 2002 yazi, 2003 kisi, ve 2004 baharindaki benzer calkantilardan farki daha siddetli olmasiydi. Piyasanin yilsonu enflasyon beklentisindeki bozulma diger yillara gore cok belirgin oldu. Ayni seyi 12 ay sonrasi icin beklenen enflasyonda da gorebiliriz. Enflasyona odaklanmis bir MB icin enflasyon beklentilerinde bu olcude bozulma olmasi hem simdiye kadar kazanilmis kredibilitenin kaybi hem de dezenflasyon surecinin ciddi bir sekilde sekteye ugramasi tehlikesini dogurmustur. Bu tehlikeye karsi piyasayi sogutmak ve enflasyon beklentilerini kirmak icin faizleri arttirmistir.




2. Ikinci sebep, 2005 yilinin sonuna kadar uygulanan ortuk enflasyon hedeflemesinin yerini 2006'da enflasyon hedeflemesi rejimine birakmasi olabilir. Enflasyon hedefinden sapmanin derecesi arttigi olcude MB'nin tepkisi de daha siddetli olacaktir. Ancak sunu da belirtmek isterim ki disaridan bakan bir gozlemci olarak ikisi arasindaki farki ben pek anlamis degilim.

Daha onceki yazimizi yorumlari ile zengislestiren okurumuz Ahmet Cavusoglu ise MB'nin gecmis yillara kiyasla bu sefer sinirlerini kontrol edemedigini, faizleri sabit tutup piyasanin kendi kendine dengesini bulmasini beklemek varken (ki eskiden boyle yapmisti) kendini tutamayip dolarin yukselisine karsi faiz silahini kullandigini dusunuyor.

7 Yorum Var.:

Adsız dedi ki...

mekanizma yazdiginizin tersinde bana gore. MB baskanligi icin yasanan atama krizinde MB icin guvenini kaybeden market, mayis ayindaki global hareket karsisinda bu MB'nin yeterli olmayacagini dusundu. Yani kredibilte kaybi beklentileri bozdu. tersi degil.

e-recep dedi ki...

2006 Mayisindaki calkantinin, 2002 yazi, 2003 kisi, ve 2004 baharindaki benzer calkantilardan farki daha siddetli olmasiydi. Piyasanin yilsonu enflasyon beklentisindeki bozulma diger yillara gore cok belirgin oldu. Ayni seyi 12 ay sonrasi icin beklenen enflasyonda da gorebiliriz. Enflasyona odaklanmis bir MB icin enflasyon beklentilerinde bu olcude bozulma olmasi hem simdiye kadar kazanilmis kredibilitenin kaybi hem de dezenflasyon surecinin ciddi bir sekilde sekteye ugramasi tehlikesini dogurmustur. Bu tehlikeye karsi piyasayi sogutmak ve enflasyon beklentilerini kirmak icin faizleri arttirmistir.

Merkez Bankası, Nisan enflasyonu belli olduktan hemen sonra değil Haziran ayının ortasında faiz arttırımına gitti. Mayıs ayındaki kur tırmanışının hemen ardından.

Ahmet Çavuşoğlu'nun birçok görüşünü paylaşmasam da bu konuda çok haklı. Merkez Bankası, faiz silahını, sıcak para akımlarını içeri çekip, döviz arzını arttırıp, kurları düşürmek veya düşük tutmak için kullanıyor. Hem bizim ülkemizde faiz silahı, enflasyona direkt bir müdahele aracı olabilseydi, dünyanın en yüksek reel faizine rağmen Nisan enflasyonunu yaşanmazdı.

Enflasyon hedefinden sapmanin derecesi arttigi olcude MB'nin tepkisi de daha siddetli olacaktir.

Bu bir telkin mi? ;-)

Adsız dedi ki...

Görüslerimi çok kisa bir sekilde özetletlemissiniz. Ben bunu daha önce becerememistim.
Ayica Recep de benim yapmayi planlayabilecegim, ancak üç paragrafta ifade edemeyecegim itirazlarimi bir çirpida yazivermis. Bana yaptigin onca eziyete ragmen tesekkürü hakkettin Recep.

junior arkadasimizin görüsünü de dikkate deger buluyorum. Aslinda gerçege en yakin senaryo bu gibi gözüküyor. Ancak bir sorunu varki o da kismen cevaplamis: Piyasa karpuz kavun gibi yeni baskani deneyecekseydi, niye Mayis ayi sonuna kadar bekledi ? Fakat ondan önce daha temel bir soru sorayim size: Piyasalarin beledigi neydi ? Dövizi satiyor mu, satmiyormuyu mu ögrenmek istedi, yoksa faizi yükseltecekmiyi mi ? Eger Durmus'tan selefinin yarattigi güven beklenseydi, hiç bir sey yapmamasi gerekirdi. Çünkü bu durumlarda Serdengeçti'nin ne yaptigini biliyoruz. Milletin gazini almak için gülünç derecede küçük miktarli dövizler satmak ve kesinlike faizi dövize karsi bir silah araci olarak kullanmamak. Bakin tam 2001 Temmuz'dan beri bu yöntem tikir tikir islendi. Türkiye'nin bu süreçte ne tür olaylar yasadigini bir gözünüz önünde getirin lütfen. Son dakikaya kadar yapilip yapilmayacagi belli olmayan seçimler, Irak savasina girip girmeyecegimiz belirsizligi, FED'in faizleri artirmasi, AB belirsizlikleri, HSBC saldirisi daha niceleri. Çok çabuk unutuyoruz. FED faizlerini artirmaya basladiginda, iki hafta süren çok siki bir dalga yemistik. Aynen Mayis sonundaki gibi. O da Mayis ayıyıdı sanırım ve bizimkiler ne yapti biliyor musunuz ? Faizi indirdiler ! Bu kendine güveni olan bir tavirdi. Takdir etmistim.
Bu sefer ki dalga simdiye kadar görüklerimizin en büyügü müydü ? Hayir, muhtemelen simdiye kadar karsilastiklarimizin en küçügü. O dönemi açip bakin. Aynı darbeyi Brezilya Real'i de yedi. Iki hafta içinde toparlandi. O dönem, inanmasi size zor gelebilir ama Brezilya Merkez Bankasi faiz indirimine gidiyordu ! Belkide onu daldgadan koruyan bu davranis sekliydi. Kim bilebilir ? Real kisa sürede geri gelirken, bizimki aldi basini gitti. Halada tam gelebilmis degil.

Ben merkez bankalarinin her ne enstrüman kullanirlarsa kullansinlar bu tür döviz fiyati müdahaleleri yapmalarini oldukça münabesetsiz bulurum. Türkiye'de bunu 'her kosulda - dolar 2YTL olsa bile' savunan çok az sayidaki kisilerden biriyim. Burada yapilan sey neydi ? Enflasyona mi müdahale ettik yoksa dövize mi ? Bu ayrim benim için önemli. Tugrul bey enflasyona müdehale edildigini savunuyor. Bense ona bu konuda katilmiyorum. Sok faiz yükseltmelerinin bankalara ne büyük zararlar verdigini siz ifade ettiniz. Normal bankalarin bulundugu normal ülkelerde enflasyonla mücadele için bu kadar büyük bedeller ödenmez (FED'in faiz artirimini hatirlayin). Kaldiki Türkiye'de hiç ödenmez. Biz unutuyoruz. Enflasyonu düsürmek için bugüne kadar bir bedel ödemedik. Büyüme, issizligin düsmesi ile birlikte geldi. Zaten böyle olmasaydi bu noktaya kadar asla gelemezdik. Yüzde 5 hedeflemistik yüzde 9 olacak belki 8. Sapmanin sonucu ne oldu ? Hükümet mi devrildi ? Merkez Bankasi baskani mi görevden alindi ? IMF bile olur böyle seyler, takmayin kafanizi demedi mi ? Nisan ayindeki 'berbat' rakkamlara mb'nin tepkisi ne oldu: 'Merak etmeyin düser düser'. Ne zaman Durmus piyasadan yumruk yedi o zaman enflasyonu 'hatirladi'. Önce sunu saptayalim: Türkiye'de kimse enflasyon yükseldi diye kiçini yirtmaz. Kimse bunun aksini iddia etmeye kalkmasin. Bizim ülkemizde asolan dövizi kontrol etmektir, enflasyonu degil.TCMB gelenegi budur. Insanlarimiz bunu bekler. Dolayisiyla Durmus'un 'bizimkiler - Atatürk'ü gögsüne siper etmis beyaz medya' tarafindan bu ölçüde tutulmasi beni sasirtmiyor. Çünkü adamlar Serdengeçti'nin hal ve davranislarini anlayamiyorladi. Giderken de çok fazla arka çikan olmadi. Halbuki Durmus daha aktif politikalardan yana, gözümü kirpmadan faizi, döviz her neyse boca etmeye niyetli gözüküyor. Biz suna inaniriz: Döviz bir yerde duruyorsa mutlaka kontrol ediliyordur (Tipik düsünce tarzina örnek olarak bakiniz Recep bey'in ilgili risaliyeleri). Kabul edelim. Biz alaturka bir ülkenin alaturka vatandaslariyiz. Bize layik olan mb baskani bu sekilde davranandir.

Hazir alaturkaliga girmisken devam edelim. Dövizle kontrol etmekle enflasyonu kontrol etmek arasinda fark var midir ? Ben, uzun dönemde ikisi arasinda 'hiç bir iliski' yoktur diyorum. Bu konudaki görüsümü Baris bey'e yazmistim. Biraz karisik olmus. Basitlestirip tekrar anlatabilirim (veya Recep bey bunu benim hatrim için yapar, onun kalemi çok daha kuvvetli). Ben buna inadigim için 'faizle dövize müdehale etmek demek, aslinda uzun dönemde enflasyon hedeflemeyi gözden çikarmak demektir' diyorum. Sizle tanismadan önce Asaf beye gönderdigim mektuplarda 2004 Agustos'undan bu yana faizin çok hizli düsürüldügünü, bunun uzun dönemde enflasyonla mücadeleyi riske attigini anlatmaya çalisip durmustum. Yani bugün yasanan enflasyon, mb iddia ettgi gibi dalgalanmayla ortaya çikan yeni bir sey degil. Bunun kökü ta 2005'e ve hatta 2004'e dayaniyor. Bu baglamda Serdengeçti'yi de elestiririm. Faizin fazla hizli düsürülmesiyle sadece enflasyon direnise geçmedi artan tüketime bagli olarak cari islemler açigida patladi gitti. Aslinda bu durumu 2005'in sonlarina dogru farkettiler. Geçte olsa frene bastilar. Ancak seçim havasina girilmesi saniyorum Serdengeçti'nin daha kararli adimlar atmasina engel oldu.

Simdi size beyin giciklayici bir soru: Eger faizler degistirilmeseydi ne olurdu ? Recep bey'in görüsü belli, daha rekabetçi kurumuz olurdu. Sanirim digerleri de az veya çok Recep bey'in fikrini paylasirlar. Ama benim görüsüm tam tersi istikamette. TL hiç süphesiz daha degerli olurdu. Hatta size sunu iddia edebilirim ki, döviz ihaleleri Temmuzdan bu yana yapiliyor olurdu. Ancak enflasyon ve cari açik (2006 sonu itibariyla) daha kötü olurdu. Filmi geri saramayiz. Ama bu hipotezi test edecek firsatlarimiz bol bol olacaktir.

saygilarimla
ahmet çavusoglu

Adsız dedi ki...

Bugün Aksam gazetesinde Deniz Gökçe'nin 'sıkı para mı ?, gevsek para mı' isimli yazısını okumadan geçmeyin diyorum.
Deniz bey, parasal genislemelerin hedeflenen %5'lik enflasyon rakkamiyla son derece tutarsiz oldugunu göstermis. Bu 'Efendim disarda dalga gelmeseydi ne sahane enflasyonu tuturacaktik' savunmasini kabul edemeyecegimiz anlamina geliyor. Sunu kabul edelim eski/yeni yönetim enflasyonla mücadeleye gereken önemi vermememis, ayak seslerini duymamazliktan gelmistir. Niye ? Çünkü dolarin fiyatindan baska odaklanabildikleri bir konu yokda ondan. Onlar faizleri indirerek dövize müdehale etmeye çalismislardi. Baska ne yapsinlardi di ? Bir merkez bankasi dövize müdühale etmekten baska ne ise yararyabilir di ?

Deniz bey benim atladigim baska bir konuya da dikkatimizi çekiyor: Döviz alim ihalelerinin aslinda 'parasal genislemenin' ana sebebi oldugu gerçegini gösteriyor. Bakin kafayi dövize fiksledigimiz zaman nasil da yaptiginiz isin komplikasyonlarini göremiyor hale geliyoruz ? Pompalanan sermaye, hepimizin bildigi gibi, günlük sabit faizle geri çekilemez. Sermaye yavas yavas kana karisir, tüketim/yatirim harcamalarini sürükler, enflasyon hatta cari islemler açigi yaratir ! En önemli komlikasyonu varlik fiyatlarini sisirmesi. Degerlenme süreci daha da fazla sermeyeyi Türkiye'ye çeker. Amaciniz neydi ? Nasil bir sonuç elde ettiniz ?
Bu sonuç teoriyle uyusuyor mu ? Fazlasiyla. Hatirlayiniz Sezar'in Misir'dan Romaya tasidigi sermeye varlik fiyatlarinin sismesine yol açmisti. Bir süre önce Rusya'da enflasyondan sikayet edildigini hatirlar misiniz ? Rus merkez bankasi enflasyonun sorumlusunu disardan gelen sermeya olarak göstermisti ki çok haksiz sayilmazlardi aslinda. 1970 bizim sicak paramiz neydi ? İsci dövizleri. Dövizler merkez bankasinda bozdurulma sürecindeyken mecburen ( o zamanin uygulamasinda baska bir yöntem yok) fon yaratiliyordu. Yaratilan para da enflasyonu körüklüyordu. Bu konular uzun uzun tarisilmali ve 'yüksek faiz düsük kur mu iyidir yoksa tersi mi iyidir' söylemlerinin sig sularindan kurtulunmali.

ahmet çavusoglu

e-recep dedi ki...

Piyasa karpuz kavun gibi yeni baskani deneyecekseydi, niye Mayis ayi sonuna kadar bekledi ?

Çok güzel bir soru. Tatmin edici bir cevap verilememesi kuvvetle muhtemel.

Eger Durmus'tan selefinin yarattigi güven beklenseydi, hiç bir sey yapmamasi gerekirdi. Çünkü bu durumlarda Serdengeçti'nin ne yaptigini biliyoruz.

Bana kalırsa Serdengeçti de aynı şeyleri yapardı. Hatta belki daha erken yapardı. O zaman Ercan Kumcu'nun "Sıcakçıyı mı cezalandırıyoruz, yoksa kendimizi mi?" köşeyazısına gerek bile kalmazdı. cnbc-e'yi de daha az banka ekonomisti ziyaret ederdi.

Aynen Mayis sonundaki gibi. O da Mayis ayıyıdı sanırım ve bizimkiler ne yapti biliyor musunuz ? Faizi indirdiler ! Bu kendine güveni olan bir tavirdi. Takdir etmistim.

Aslında faizi arttırmamalarının nedeni, sıcak para girişinin istedikleri debide devam etmesiydi. Ancak sıcak para çıkışı sözkonusu olduğunda, bazı banka ekonomistleri hemen iç siyasetteki gerginliği bahane yapar dururlar. Peki kardeşim, bu meret girerken hiç mi gerginlik yoktu? Bu soruya da tatmin edici bir cevap alamayız.

O dönemi açip bakin. Aynı darbeyi Brezilya Real'i de yedi. Iki hafta içinde toparlandi. O dönem, inanmasi size zor gelebilir ama Brezilya Merkez Bankasi faiz indirimine gidiyordu ! Belkide onu daldgadan koruyan bu davranis sekliydi. Kim bilebilir ? Real kisa sürede geri gelirken, bizimki aldi basini gitti. Halada tam gelebilmis degil.

Ahmet Bey, farkında mısınız, Yiğit Bulut ile aynı nasıra basıp aynı soruları soruyorsunuz :

Başta Brezilya olmak üzere diğer gelişmekte olan ülkeler sarsıntıların etkilerini tamamen sildi. Bizim piyasalarımızda ise borsa tepeye göre yüzde 20 aşağıda, dolar dibe göre yüzde 15-20 yukarıda ve faiz gördüğü en düşük seviyeden yüzde 50 yukarıda.
...

Bu grafikler sonrası sormak istiyorum; madem küresel bir dal vardı ve bizi de bozdu; neden diğerleri bizden sonra yaşadıkları çok küçük çaplı sarsıntıların etkilerini tamamen silerken; bizim piyasalarımızda borsa tepeye göre yüzde 20 aşağıda, dolar dibe göre yüzde 15-20 yukarıda ve faiz gördüğü en düşük seviyeden yüzde 50 yukarıda?


Yazının tamamı burada

Dolayisiyla Durmus'un 'bizimkiler - Atatürk'ü gögsüne siper etmis beyaz medya' tarafindan bu ölçüde tutulmasi beni sasirtmiyor. Çünkü adamlar Serdengeçti'nin hal ve davranislarini anlayamiyorladi. Giderken de çok fazla arka çikan olmadi. Halbuki Durmus daha aktif politikalardan yana, gözümü kirpmadan faizi, döviz her neyse boca etmeye niyetli gözüküyor.

Az önce belirttiğim gibi Durmuş'un Süreyya'dan pek farkı yok. İkisi de 'yüksek faiz - düşük kur' yoluna gönül vermiş insanlar. Yaptıkları da aşağı yukarı tıpatıp aynı.

Medyanın Durmuş'a desteği

Bizim büyük şirketlerimizin Durmuş'u tutar tavrının asıl nedeni, kur artışından korkmaları. Neden korkuyorlar? Çünkü onlar da korkunç açık pozisyondalar. 110 milyar dolar bu, dile kolay. Milyarlarca dolar açık pozisyonu olan Koç Holding'in manevi evladı Hürriyet Gazetesi, dolar 1.70'i aştığının ertesi günü, bu haberi birinci sayfadan vermedi bile.

Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök baklayı ağzından 4 Temmuz 2006'da çıkardı :

Peki son dalgalanmada ne oldu?

Hayrettir paniklemedim.

Yani dolar yükselmeye başlayınca hemen gidip pahalı fiyattan döviz almadım.

Oysa bundan önce, Irak Savaşı'ndan sonra dolar 1 milyon 700 bin liraya fırladığında, panik halinde dolar almıştım.

Sonra dolar 1 milyon 300 bine düşünce kara kara düşünmeye başlamıştım.

* * *

Bu defa niye paniklemedim?

Geçen seferki felaketten ders mi aldım?

Yoksa artık Türk ekonomisine daha mı çok güveniyorum?

Galiba her ikisi de...

Tahmin ediyorum, son ekonomik dalgalanmada, biraz parası olan Türklerin çoğu benim gibi davrandı.

Şimdi hepimize soruyorum.

Biz akıllı yatırımcı olmayı öğrendik mi?

Yoksa hepimiz hálá aptal birer homo ekonomikus muyuz?

Bekleyin, bunu yine zaman gösterecek...


Zannediyor ki halkta ve firmalarda dövize saldıracak takat kalmış, kendince engel olmaya filan çalışıyor. Döviz alanlara aptal, almayanlara akıllı diyor. Yönlendirme yapıyor.

Yazının tamamı burada

e-recep dedi ki...

Ahmet Bey,

Biliyorsunuz döviz alım ihaleleri başladı. Yani Merkez Bankası, piyasaya YTL sürecek. E, peki, ne oldu enflasyonla mücadele? Piyasada YTL artışı enflasyonu azdırmaz mı? Yoksa Merkez Bankası doların daha aşağı gitmesine engel mi olmaya çalışıyor?

Uğur Civelek bu yalanı ortaya koyuyor :

Eğer enflasyon hedefinden sapıldıysa ve özel kapsamlı TÜFE göstergeleri enflasyonist baskıların ciddiyetini koruduğunu gösteriyorsa, neden para politikasını gevşetmeye hazırlanıyor? Pekâlâ döviz almayabilir, likidite vermeyerek
bir süre daha para politikasının sıkı kalması yönünde tercihini kullanabilir. Dövizde arz fazlası olabilir, fiyat oynaklığı artabilr, dalgalı kur sisteminde bunlar Merkez Bankası'nı ilgilendirmez. Ama olmadı, tercihini bu yönde kullanamadı. Aslında hukuken özerk olsa da,
fiilen özerk olmadığını itiraf etti!..
Ortada iki tane yalan var: Türkiye'de uygulanan kur sisteminin dalgalı kur olduğu da, Merkez Bankası'nın özerkliği de fiilen gerçeği yansıtmıyor.


Yazının tamamı burada

Bu konular uzun uzun tarisilmali ve 'yüksek faiz düsük kur mu iyidir yoksa tersi mi iyidir' söylemlerinin sig sularindan kurtulunmali.

Siz küçümsüyorsunuz ama Türkiye'nin çekirdek sorunu bu.

Ahmet Bey,

Sizinle aynı havayı soluduğumu hissediyorum.

Ancak iki konuda siz kararınızı vermişsiniz ve tartışmak veya bir başka bakış açısı denemek bile istemiyorsunuz. Aslında bu iki kapıyı da açtığınız anda parçaların nasıl yerli yerine oturduğunu siz de müşahede edeceksiniz.

1. Bizdeki mevcut cari açığın nedeni düşük seyreden döviz kurlarıdır. Siz bunu kabul etmek istemiyorsunuz. Kurların düşük seyretme nedeni olarak yüksek faizi doğru olarak teşhis ettiniz ancak yeterli değil. Belki de mevcut maaşların dolar bazında erimesi fikri hiç hoşunuza gitmiyor. Veya döviz borcu olanların içine düşeceği zor durum sizi ürkütüyor. Bilemem.

2. Cari açıkların finansal krizlere yol açacağına inanmıyorsunuz. Tevfik Güngör'e yazdığınız mektubu okudum. 1994 ve 2001 yıllarında cari açık sapıttıktan sonra büyük devalüasyonlar gelmişti ancak bu veri sizin için yeterli değil. Bir mühendis olarak nesnel kanıt arıyorsunuz ama bulamıyorsunuz. Bugün 30 milyar dolar cari açıkla bile kurlar patlamıyor diyorsunuz içinizden. Sakın bunun sebebi global likidite bolluğu olmasın? Sakın henüz vakti gelmemiş olmasın?

Kapıları kapatmayın Ahmet Bey, bu iki hususu sorgulamaya devam edin. Doğru yoldasınız.

Adsız dedi ki...

recep, recep, recep..

benim yazdiklarimi almissin, içlerini bir güzel bosaltmissin, daha sonra kendi emellerine alte etmissin.
yapma demememin bir anlami yok, ne dersen diyeyim aynen yapmaya devam edeceksin. çünkü sen karsi tarafi hiç dinlemiyorsun. çogunlukla yaptigin, onlarin burunlarindan asagi zorla fikirlerini sokmaya çalismak. dünyanin en nefis yemegi bile hiç böyle yemek istermisin. (bu bir soru degildi)
recep, sık olmasa da yazdiklarini okudugum oluyor. sasirtici düzeyde bilgi birikimine sahipsin ve kafani kullanmak niyetin oldugunda çok da iyi kullaniyorsun. üstelik iyi de yaziyorsun. baskalarini bilemem ama senin kendini göstermek için digerlerini taciz edecek kadar insanlarin beyninde tekrar yapma ihtiyacin yokki.

a. çavusoglu