Taksiciler

İstanbul’un legal soyguncuları, yeri geldiğinde hırsızlıktan yeri geldiğinde tacizden çekinmeyen trafiğin bir numaralı teröristleri, yargılanamayan mafya isyanda. Kimlerden bahsediyoruz? Şehir hayatında ne kadar kaçınsak da bazen canımızı, malımızı bazen en sevdiklerimizi emanet etmek zorunda kaldığımız şehir ayıları taksicilerden. İsyanlarına sebep AB uyum yasaları gereği İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin hazırladığı yönerge. Habere hepiniz rastlamışsınızdır. NTVMSNBC’de alıntıladıklarımdan daha geniş bir versiyonu mevcut. Yönergeye göre “2007 sonundan başlayarak 5 yaşından büyük, klimasız, hava yastığı ve GPS’si olmayan taksi kalmayacak. Yönergeye göre aracını temiz tutmayan, kısa mesafeyi veya yağmurlu havayı bahane eden, yolu uzatan sürücülere 50 YTL’den 200 YTL’ye kadar para cezası geliyor. Eğitimden geçmeyen, sertifika alamayan taksi şoförü olamayacak.

Hesapça ayılarımız biraz adam olacak, biz de medeniyet ve insan gibi muamele göreceğiz yani. (Umarız öyle olur, biz ne okumuş ayılar biliyoruz.) Peki Türkiye’de böyle bir kural getirmek kolay mı? Elbette değil. Kural işlerse İstanbul’da 11 bin aracın değiştirilmesi söz konusu. Yani külüstürler ortada kalmayacak. Ayrıca, yeni yasal uygulamayla LPG'li araçların da tarihe karışması bekleniyormuş.

Swap Nedir    Deflasyon Nedir    Bono Nedir?    Reeskont Nedir    Ekonomi Nedir    Enflasyon Nedir

Bu durumda taksicilerin bayrak açmasını beklememek olmaz. Nitekim öyle de olmuş zaten. Taksiciler “Klimadan önce canımızı düşünün” demiş ama bu kurallarla taksicilerin öldürülmesinin ne alakası var anlamadım. ‘Taksicilerin öldürülmesi’ önemli değildir demiyorum. Can güvenlikleri tehlikedeyse onunla ilgili önlem alınması için uğraşırsın, ama bunun yukarıdaki kurallarla ilintisi nedir onu soruyorum. Kaldı ki, araçların yenilenmesi, hava yastığı, teknolojik yenilenme en azından trafik kazası ölümlerini azaltacaktır.


İyi niyetimizi devreye sokarak acaba taksiciler “hazır bu kurallar gündeme gelmişken sıkıntılarımızı dile getirelim” diye mi düşünmüşler diye soruyoruz. Ancak taksicilerin asıl amaçlarının hedef saptırma ve meseleyi bulandırma olduğunu haberin devamını okuyunca anlıyoruz. Çünkü önerileri arasında altını (altın yorumları) çizdikleri soruna dair bir çözüm önerisi yok. Ama gariban edebiyatı, ağlanma, sızlanma, devletten teşvik (rüşvet) bekleme sonuna kadar var.

İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Semih Kaçanoğlu, “Yetkililerden klima, iyi arabayı düşünene kadar can güvenliğimizi düşünmelerini istiyoruz. Son üç ayda beş taksici öldürüldü. 6-7 bin gece çalışan taksici sayımız bin 500’e düştü. Böyle giderse korkarım vatandaş gece araç bulamayacak” demiş. Sonra da devam etmiş: “İstanbul’da 18 bin taksiden 7-8 bininde klima bulunuyor. Esnaf araçlarını yenileme gayreti içinde. Hal böyleyken bize sahip çıkılmasını istiyoruz. İstanbul’da günde 1,5 milyon insanı taşıyoruz. Otomotiv sanayii de bize sahip çıkmalı. Biz yeni arabaları almaya talibiz ama 45- 50 ay vade yapsınlar.

Öncelikle sayın Kaçanoğlu’nun ‘son üç ayda beş taksicinin öldürülmesi’nden ‘45-50 ay vade’ konusuna nasıl geldiğini anlayamadık. Yani kredi vadesi uzayınca taksicilerin artık öldürülmeyeceğini mi ima ediyor? Biraz garip.

Sayın oda başkanımızın istekleri kredi vadeleriyle sınırlı değil. Hükümettin bir defaya mahsus ÖTV ve KDV uygulamasını kaldırmasını istiyor. Hatırlatmış: “Sayın Başbakanımızın bu konuda bize verdiği sözü kendisine hatırlatırız. Eğer bize kolaylık sağlanırsa İstanbul’da 10 binin üzerindeki arabayı çekeriz. Onları Anadolu’nun ücra yerlerine satabiliriz.” Yani İstanbul’da kullanamayacak durumda olan arabalar aslında Anadolu’da kullanılabilir. Çünkü bizim canımız can Anadolu insanlarının canı patlıcan. Harika bir bakış açısı doğrusu.

Müşteri mağduriyeti konusuna da değinmiş Kaçanoğlu. Ama haberi hazırlayan mı yanlış aktardı sayın başkanın ağzından çıkanı kulağı mı duymuyor anlayamadık. Şöyle demiş: “Yasal düzenlemelerin yanındayız. İstanbul’da taksi esnafının ‘şurayı bilmiyorum’ demesine bizim de tahammülümüz yok. Saygı, çevre bilgisi, ilk yardım bilgisini öğrenelim. Bu amaçla bir Beyaz Masa kurduk. 212 283 65 46 faks numarasından bizi arayıp şikayetlerini iletsinler. Biz taksiciler şikayet duymak istemiyoruz. 140 meslek kuruluşu arasında en iyi meslek grubu olmaya adayız” dedi. Yani hem Beyaz Masa kurmuşlar, hem de şikayet duymak istemiyorlar. Umarım yanlış anlamışımdır. İkinci olarak "İt iti ısırmaz" diye bir atasözümüz var. Bu beyaz masa hikayeleri, durağa şikayet etme konuları sadece birer tuzaktır. Sonuç vermez. Bir usulsüzlük, bir kanunsuzluk varsa bunun şikayet edilecek merciler bellidir. Bu numaralara kanmayın!

İstanbul Otomobilciler Esnaf Odası Yönetim Kurulu Üyesi Metin Boztepeli ise “Hepimiz airbagli, klimalı arabada çalışmak isteriz. Ama bu uygulama şoför esnafına ağır yükümlülük getirecek. Bizim de devletimizden isteklerimiz var. Bir defaya mahsus ÖTV ve KDV’yi kaldırılarsa araçlarımızı rahat rahat değiştiririz” diye konuştu. Osmaniye Taksi Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Fehmi Şenoğlu da, “Müşterilerimiz ve esnafımız konuya olumlu yaklaşıyor. Ancak borçlanmış esnafımız zorlanacak. Bir araba en az 30 milyara çıkıyor” dedi.

Bu demeçleri dinleyince şoför esnafına acıyasınız geliyor. Ama mesela İstanbul’da bir taksi plakasının 450 bin YTL civarında olduğunu düşününce argümanların saçmalığı göze batıyor. Sonra mesela taksiciler odası başkanından taksici esnafının yakıt üzerindeki vergiler hariç (çünkü onları aslında taksiye binen kişi ödüyor) ne kadar vergi ödediklerini açıklamasını bekliyoruz.

Şimdi gelelim meselenin ekonomik boyutuna. Devletin benim paramı bir kısım mafya bozuntularına peşkeş çekme hakkı yoktur. Bu durumda benim de devletten bilgisayarımı, televizyonumu yenilemesini, abonesi olduğum bilumum yabancı gazete ve dergilerin finansmanını yapmasını istemek gibi taleplerim olacaktır. Yerli gazeteler için kaynak istemiyorum, nasılsa hepsi paçavra.

İkinci olarak, eğer gerçekten 450 bin YTL’lik taksici esnafı yeni araç alamayacak kadar zor durumdaysa bıraksınlar taksicilik yapmayı, plakayı satsınlar, tamamını mevduata yatırsınlar, yıllık 60 bin YTL civarında (=aylık 5,000 YTL) faiz geliri ederler, defolup gitsinler geldikleri yere. Hem İstanbul temizlenir ayılardan, hem biz kurtuluruz hem de onlar açlık sınırının altında gelirle yaşamak zorunda kalmazlar. Ortalıkta taksici mi kalmaz sayın Taksiciler Odası Başkanı? Bırakın da görün bakalım piyasa koşulları kendi kendine o boşluğu dolduruyor mu doldurmuyor mu? Sanki benim için taksicilik yapıyorsun! Kurallar işlesin. İşini yapabilen yapsın yapamayan çekip gitsin. Piyasa koşullarında bir işi yapamıyorsan, demek ki o işi yapmaman gerekir. Devletin taksicileri, dondurmacıları, tekstilcileri korumak kollamak gibi bir görevi yoktur. Devletin halkına iyi hizmet sağlayacak kuralları ve düzeni sağlama görevi vardır.

Umarız bu kurallardan geri adım atılmaz, bizim de neden ‘AB yanlısı’ olduğumuz daha net anlaşılır. Şahsen ben mümkün olduğunca bu mafya bozuntularının kullandığı taksilere binmiyorum, sevdiklerimi de bindirmiyorum. Görevi olmasına rağmen bozuk para taşımayan, verdiğim paramın üstüne el koyan, her daim iğrenç kokan, her daim pişmiş kelle gibi sırıtan, illa ki kendisiyle sohbet etmek zorunluluğum varmış gibi sürekli ahkam kesen, her dakika otuz defa ana avrat küfreden, yalnız binen kadınlara kızlara sarkıntılıktan tacizden çekinmeyen eşkıya bozuntularına canımı, malımı, sevdiklerimi emanet etmiyorum, etmek istemiyorum. Devletin benim güvenliğimi sağlaması, üç beş bin taksiciye rüşvet vermesinden daha önemli bir görevdir.

Bu arada, gelelim kredi ve uzun vade meselesine. Bankalar zaten karlı gördükleri bir işe balıklama atlarlar. Piyasa koşullarında optimum vade oranı ve faiz neyse rekabet ortamı bunu hemencecik sağlar. Devletin bu olaya parmak atmasına gerek yoktur.

9 Yorum Var.:

Adsız dedi ki...

hocam yazınız çok güzel olmuş, ellerinizden öpüyorum. müşteri olarak bindiği bir takside 4 ytl'lik yol gitmiş, adam darılmasın diye de 5 ytl vermiş, yine de taksi şöförü tarafından "tam iş yapacağı saatte onu alıkoyduğu" için bıçaklanmış birisi olarak yazınızın altına imzamı atıyor ve bir teklifte daha bulunuyorum. istanbul'da sadece taksi plakasına sahip taksilerin taksicilik yapma hakları kaldırılsın. bu hak her şirket kuran kişiye verilsin, isteyen yolcu taşıyabilsin. bir de o zaman görelim, gerçekten büyük şirketler ve onların saygılı, terbiyeli taksileri yolları dolduruyor mu, doldurmuyor mu... saygılar.

Adsız dedi ki...

çorlu havaalanında kelepir taksi durakları var almak isteyenle irtibata geçebiliriz.

Adsız dedi ki...

Cool guestbook, interesting information... Keep it UP
» »

Adsız dedi ki...

profilo alışveriş merkezinden osmanbeye kısa mesafe diye begenmeyip hamile eşimi aracından indiren insan demeye bin şayit taksiciler var bu ülkede. istisna bi durum demeyin. istisna olan işini adam gibi yapan taksiciler..profilodan osmanbeye yolcu getirecek taksi bulamıyoruz. her akşam aynı problem. cogu almıyor. alandan fiş istiyosun fişi yok fiş vermiyor. bozacının şayidi şıracı misali kimi kime şikayet edicez. Taksiciler odası önce içindeki pislikleri temizlesin. Saygı istemekle elde edilmez.haketmek lazım.

vulpaculus dedi ki...

Yazdıklarınızın hepsine hak veriyorum, nerede bir baltaya sap olamamış, işe yaramaz bir adam varsa gidip taksi şoförü oluyor, sonra serseri mayın gibi bizlerin canını ve akıl sağlığını tehdit ediyorlar.

Araba satın almamın tek sebebi, İstanbul'un taksi şoförleridir, başka hiç sebebi yok.

HMF dedi ki...

bu nedir yaa..nereye sikayet edecegiz peki biz bu taksi suruculerini? internetten yaptigim bir arastirma ile ulasabildigim bir sikayet faks numarasi var ve tabiki calismiyor. konfordan gectim can guvenligimiz tehlikede!!!

hasan dedi ki...

terbiyesiz bunlar daha ne diyeceksin ki...... bunları eğitmek lazım.... ama iki ayaklı ayıları eğitmek güç... 34 TEV 07 PLAKALI AYI özellikle sana söylüyorum. terbiyesiz öküz

red drgon dedi ki...

İstanbul’un legal soyguncuları, yeri geldiğinde hırsızlıktan yeri geldiğinde tacizden çekinmeyen trafiğin bir numaralı teröristleri, yargılanamayan mafya isyanda. Kimlerden bahsediyoruz? Şehir hayatında ne kadar kaçınsak da bazen canımızı, malımızı bazen en sevdiklerimizi emanet etmek zorunda kaldığımız şehir ayıları taksicilerden.

Böyle bir başlıkla konuya girmen cok büyük talihsizlik...O zaman hayatımızı teslim ettiğimiz doktorlar yanlış yaptığında onlarada at kasabı kasap doktorlarmı dememiz gerek..Lütfen önce üslubunuzu düzeltiniz, yazık size ki herkesi aynı kefeye koyup bu konuya böyle girmiş olmanıza...


Hesapça ayılarımız biraz adam olacak, biz de medeniyet ve insan gibi muamele göreceğiz yani.

Kişi başkasını kendisi gibi sanırmış.Demekki sizin insanlıktan nasibiniz yokki insanları bu şekilde hakir görmek alışkanlığınız var.Yazık derim gercekten yazık konuya yazan kişi kendisi farklı olsa bari..Hani derler ya dinime söven bari dindar olsa...onun misali..



Bu durumda taksicilerin bayrak açmasını beklememek olmaz. Nitekim öyle de olmuş zaten. Taksiciler “Klimadan önce canımızı düşünün” demiş ama bu kurallarla taksicilerin öldürülmesinin ne alakası var anlamadım.

Anlamanıda beklemek zaten hata olurdu.Zira siz hic gece neydi belirsiz birine alıp her an gırtlağınıza cökecek beklentisi icinde 1 saat gibi defalarca yaşadınızmı hayatınızda ...bilemezsiniz zira önce o kişinin yerine koymanız lazım kendinizi...rahat yatağınızda sizler tv veya uyurken o kişi 3 kuruş kazanacağım diye nice serhoş berduş ve neydü belirsiz efendi veya efendi olmayan bayan veya bayan olmayanlarla uğraş vermekte...yani öyle ya sen tv karşınıda sıcak ortamında cayını yudumlarken o o 3 kuruşun peşinde..niye anlayasın ki bunu...ve can güvenliğinin karşılığını...


Ama gariban edebiyatı, ağlanma, sızlanma, devletten teşvik (rüşvet) bekleme sonuna kadar var.

Avrupa uyum yasalarından bahsedildiğinde Örneğin Almanya da bir taksici taksini değişeceği zaman ona vergi muafiyeti tanırlar peki bizde ne var vur abalının sırtına öyle ya sahibimiz yok...bize sahiplenenler bari sorunlarımıza sahip cıksalar...Bir konuyu yazmadan önce bütün avrupa ve diğer ülkelerdeki uygulamaları araştırmanı tavsiye edirdim size ama ne care...yaz gitsin yazmış olmak icin..

Bu demeçleri dinleyince şoför esnafına acıyasınız geliyor. Ama mesela İstanbul’da bir taksi plakasının 450 bin YTL civarında olduğunu düşününce argümanların saçmalığı göze batıyor. Sonra mesela taksiciler odası başkanından taksici esnafının yakıt üzerindeki vergiler hariç (çünkü onları aslında taksiye binen kişi ödüyor) ne kadar vergi ödediklerini açıklamasını bekliyoruz.

450 Bin ytl olması plakının bize artısımı var.Bu parayı yani olmayan parayı biz repoya mı yatırdıkta bizim haberimiz yok..Ben bu işe başlamadan önce plaka almadan evvel yani lüks bir semtte 6 daire alıyordum ve kirası toplamda 6 bin ytl tutardı bu günkü hesaplarla peki bu gün benim plakam değermi kazanmış değermi yitirmiş ve kazancım bu rakamlara ulaşması mümkün değil...ve işin en önemli noktası Bu gün şirketler yaktıkları yakıtın kdv ve ötv sini gider olarak kayıt altına alırlarken bizim öyle bir şansımız yok...yani basit bir hesap yaparsak günlük 60 ytl ye yakın yakıt tüketen bir aracın %40 topladma vergi ödediğini var sayarsak bunun 20 ytl sini vergi olarak devlete her gün peşinen ödüyor.Yani 30 carpı 40:1200 ytl tutar ve senelik bu carpımı katlarsanız bu rakamın 14bin ytl ye yakın bir rakam olduğunu görürsünüz ve sene sonundaki vergileride üstüne koyduğnuzmu 17bin ytl ye yakın vergi cıkmış olur yani bir taksinin senelik vergi ödemesi bu devlete kazancı bu..peki sorarım size bizden kat kat kazanan doktor ve diğer meslek guruplarının bu kadar vergi ödemesi mevcutmu...öyle ya olayı tek taraf bakınca mesele basit...Kendini akıllı sanıp oysa mantık kuramı bile kurmayan kişiler olduğu sürece işin icinden cıkmak zaten büyük sorun.

İkinci olarak, eğer gerçekten 450 bin YTL’lik taksici esnafı yeni araç alamayacak kadar zor durumdaysa bıraksınlar taksicilik yapmayı, plakayı satsınlar, tamamını mevduata yatırsınlar, yıllık 60 bin YTL civarında (=aylık 5,000 YTL) faiz geliri ederler, defolup gitsinler geldikleri yere. Hem İstanbul temizlenir ayılardan, hem biz kurtuluruz

Hesabı güzel kurmuşsun.VE halen dilin uzun halen insanları aynı kefeye koymaktasın sana hakkımı helal etmiyor yarın ahrette seninle mutlak karşı karşıya geleceğiz ve o zaman görelim bakalım..Ve bu kadar yüklenmeni gerektirecek bir kazanc yok ve ben bu ülkede paramı bu şekilde değerlendirmek istiyorsam bunu böyle yap deme hakkını kimden alıyorsun.Otobüs firmaları milyarlık otobüs alıp kazanmaya calışıyorlar ve onlarında o zaman o kadar yatırmını ne ihtiyac var veya bir fabrika sahibi tirilyonlarca lira harcayık tesis kuruyor o zaman ne gerek var bankaya koysun ve yan gelip yatsın..oyy oy mantığa bak nasıl bir mantıksa bu...

Umarız bu kurallardan geri adım atılmaz, bizim de neden ‘AB yanlısı’ olduğumuz daha net anlaşılır. Şahsen ben mümkün olduğunca bu mafya bozuntularının kullandığı taksilere binmiyorum, sevdiklerimi de bindirmiyorum. Görevi olmasına rağmen bozuk para taşımayan, verdiğim paramın üstüne el koyan, her daim iğrenç kokan, her daim pişmiş kelle gibi sırıtan, illa ki kendisiyle sohbet etmek zorunluluğum varmış gibi sürekli ahkam kesen, her dakika otuz defa ana avrat küfreden, yalnız binen kadınlara kızlara sarkıntılıktan tacizden çekinmeyen eşkıya bozuntularına canımı, malımı, sevdiklerimi emanet etmiyorum, etmek istemiyorum. Devletin benim güvenliğimi sağlaması, üç beş bin taksiciye rüşvet vermesinden daha önemli bir görevdir

Yukarıda saydığın taksici profiline uyanları kim zaten onaylıyor ki..ama herkesi aynı kefeye koymanı anlamış değilim...oysa olayı genelleşitirmeyip bunlar olması gerekenler bunlarda var olanlar deseydin buna amenna derdik..


Yazık...bu yazıyı talihsizlik olarak algılıyorum...Ve buradan parasının üstüne yatma kalkan esnaf olamamış taksici esnafını kınıyorum..Arabasının temizliğini yapamamış ve müşterisine hor ve hakir davranan mesafe kısa diye gitmeyen bütün bu tür taksicileri bende kınıyorum bunlar bu mesleğin yüz karaları onların zaten bizim taksici esnafının icinde yerleri yok.

ozkorkut dedi ki...

Hocam, yazınız kendilerine taksici denilen bu ayılardan muzdarip vatandaşlarımızın içindeki duygulara resmen tercüman olmuş, tebrik ederim. Bir yorumcu arkadaş bu insanlara ayı denmesini kınamış...Taksici yazıdada belirtildiği gibi Tokyoda beyaz eldivenli, Londrada kravatlı, Paris'te de tek tip üniformalı, mesleğine saygısı olan, bu işin eğitimini almış, sınavını geçip mesleğe başlamış insanlara denilir. Türkiyedeki haydut kılıklı, traşsız, bugün ehliyeti alıp yarın yollara koyulan, cahil, terbiyesiz, dolandırıcı tiplere ise ancak "ayı" ifadesi uygun düşer. Bu durumu sadece "her meslekte böyle insanlar vardır" diyerek geçiştiremezsiniz. Evet, her meslekte böyle insanlar vardır, ancak yaşanan olaylar istisnalardan çıkıp bir olguya dönüştüğü zaman artık bu mesleği icra edenler hakkında herşeyi söyleme hakkını da kendimizde buluruz. Eğer bunu istemiyorlarsa kendi içindeki pislikleri temizleme yoluna gitsinler ki bizde vatandaş olarak en azından bu mesleğe olan saygımızı koruyalım. Ama "it iti ısırmaz" deyişinde olduğu gibi bu ayıları şikayet edecek tek makam bile yoktur.(Savcılık ve polisi hariç tutuyorum) Bu nedenle bu ayılar tarafından bir terbiyesizliğe uğradığınızda sadece polis ve savcılığa başvurmanızı tavsiye ederim. O zaman kuzu gibi olup ağlaştıklarını görürsünüz. Örnek olması için başımdan geçen bir olayıda anlatayım. Ankarada 06 T 6641 plakalı taksiye Akay taksi durağından binmiştim. Ayı kendi görevi olan bozuk parayı taşımadığı gibi birde hakaretler savurarak üzerime yürümüş daha sonrada bütün paramı alıp kaçmıştı. Sonra işin ucunu bırakmayıp polise başvurduktan sonra, Ankaradaki Akay taksi durağındaki bütün ayıların bu işi alışkanlık haline getirdiğini, polise şikayetlerin ayyuka çıktığını öğrendim. Ancak vatandaş bu adamlarla muhattap olmamak adına polise şikayetten sonra mahkemede şikayetlerinden vazgeçiyolarmış. Ama ben avukatlık mesleğiminde gereği olarak kolay pes etmeyip mahkemede de şikayetlerimi sonuna kadar savunup, diğer şikayetçilerinde ifade vermelerini sağladım. Tabiki gereken para cezaları aldılar. Ama en güzeli de bu ayıların mahkemede karşımda ağlaşmalarıydı. Şimdi duyduğuma göre yine aynı durakta bu terbiyesizliklerine başlamışlar. Demek ki orman kanunlarına tabi bu ayılar devletin kanunlarına ve toplum yaşamının kurallarına kolay kolay uyum sağlayamayacaklar.