İhracatçıların kur şikayetleri

"24 Ocak kararlarının perde arkası"nı okuyanlar bilir. Turgut Özal o meşhur "ihracat hamlesi"ni sağlamak için IMF heyetinin utana sıkıla istediği devalüasyon oranından daha fazla bir develüasyonla işe başlamıştı. Bu politika doğrudur, yanlıştır bunun tartışmasını yapmayacağım. Ama o günden bugüne tipik bir ihracatçı için iki tür kar söz konusu olagelmiştir. Biri normal faaliyetinden gelen operasyonel kar (veya zarar), diğeri de döviz kurundan kaynaklanan spekülatif kar.

Yirmi küsur yılda köprünün altından çok sular aktı. Enflasyon-devalüasyon sarmalı, dolarizasyon, küreselleşme ve işgücü piyasalarında gelişmeler, popülist politikalar, sermaye akımları, krizler, depremler, vs... En sonunda gelinen noktada uygulanan "dalgalı kur" rejimi ile oyunun kuralları büsbütün değişti. En basit şekliyle, eskisi gibi "enflasyon kadar devalüasyon" artık söz konusu olmamakta, tam aksine Türk lirası değerlenmektedir. Eski alışkanlıklarla "cari açık" histerisiyle "denge kuru" hesabı yapanlar da çuvalladıkça çuvallamakta. (Reel kur meselesi başka bir yazının konusu. Fazla detaya girmeyeceğim. Ama hala eskinin "terms of trade" mantığıyla reel kur hesabı yapanları, "TL aşırı değerlendi eyvah" diyenler, "olması gereken kur" gibi veciz modeller yumurtlayanları biraz ekonomi (ekonomi nedir?) teorisi çalışmaya davet edeceğim. Google'dan falan arama yaparak işe başlayacak olanlara ipucu olarak "portföy tercihleri" diyeyim. İngilizcesini de siz bulun. )

Dönelim ihracatçıların kronik ağlama krizlerine. Yukarıda anlattığım yeni koşullar altında ihracatçılar "kaymaklı kar"larından mahrum bırakılmışlardır. Vah, vah. Ne acı değil mi? Pek severiz ağlamayı, sızlamayı. Bu ülkede Playboy güzeli posterinden daha fazla "ağlayan çocuk" posteri var. Olacağı bu!

Döviz kuru meselesi tam anlamıyla bir "zero-sum game". Yani döviz kuru düşünce ihracatçılar, yükselince ithalatçılar üzülür, ağlar. Doların TL değeri artınca döviz borçluları "dövizzede" olurlar, birikimlerini dolarda tutanlar voleyi vururlar. Ama hatırlatalım, en büyük döviz borçlusu Hazine. Döviz kuru düşük diye ağlayanların bir de bu açıdan bakması gerek.

Peki, ihracat yapanları sözümona "düşük kur" karşısında kaderlerine terk mi edeceğiz?

Öncelikle kendi pozisyonumu ortaya koyayım: Kardeşim, benim "ülke menfaati için ihracatçılar desteklenmeli" türünden ucuz "milliyetçi/ulusalcı" masallara karnım tok. Kimse seni ihracat yap diye zorlamıyor. Zarar ediyorsan, ihracat yapmak işine gelmiyorsa yapma. İşler iyi giderken yaptığın karda gözüm yoktu. Zararını da benim sırtıma yüklemeye hakkın yok.

Sonra, ihracatçı olarak sanayici misin, tüccar mısın, yoksa döviz spekülatörü müsün, bir karar ver. TL sürekli değer kaybederken, hatta en son voleyi vurduğun 2001-2002 döneminde sesin nasıl çıkmıyordu ise bugün de ağlamaya sızlanmaya, zararını milletin sırtına yüklemeye hakkın yok. Zamanında (haklı ya da haksız) kazandıklarını Harika Avcı'ya harcamak yerine "finansal danışman" falan tutsaydın bugün de ağlamazdın. Şimdi döviz kuru üzerinden eskisi gibi tatlı tatlı kazanamıyorsun, ağzından emzik alınmış çocuk gibi sürekli ağlamaktasın. Şayet gözünü açıp ilkel Anadolu tüccarı kurnazlığı ve ilkelliğinden kurtulmuş olsaydın sana "hedging" diye bir şey tavsiye edeceklerdi. Sektör olarak, ihracatçılar olarak, hatta yanınıza ithalatçıları da alarak, birleşerek herhangi bir bankaya gitseniz "forward contract"larınızı yapar bütün kur riskinden kurtulurdunuz. Ama nerde?

Bunun için sektörde bir birliktelik (cooperative action) gerekiyordu. Biz Türkler de, malum, pek beceririz "cooperation" meselesini.

Sonra bunun için "pis bankacı"lara komisyon vermen gerekiyordu. Değer miydi tatlı tatlı kazanırken?

Ve sonra bunun için kayıtdışındaki aktivitelerin su yüzüne çıkacaktı. Değer mi?

O zaman ağlamaya devam edeceksin. Bugün zarar ediyorsan, bunu yıllardır yanında "istihdam" etmediğin, gereksiz gördüğün profesyonel finans danışmanlarının maaşlarına, ödemediğin vergilere ve komisyonlara say. "Ha bu bana ders olsun" diyorsan, aldığın eğitim de cabası.

Eğer babadan kalma usullerle, vadeli çeklerle, açığa satışlarla, korumacı duvarlarının arkasında rekabet koşullarından uzak iş yapmak niyetindeysen, risk nedir, nasıl yönetilir umurunda değilse, açıkça söyleyeyim ölmeye mahkumsun.

Öldün diye üzüleceğiz sanma. Merak etme, senin yerine ihracat yapacak çok yatırımcı var. Yapıyorlar da zaten. Benim sözüm döviz kuru manyaklarına.

2 Yorum Var.:

Adsız dedi ki...

Çok net ve bu kadar olur. Yani ağzınızdan öpeyim ya da elinize sağlık derler ya tam öyle olmuş. Harika Avcı'nın gençliği gibi olsaydınız kesin öperdim ama şimdi sadece elinize sağlık diyorum. Biraz da sinir var gerçi galiba ama insanın asabı bozuluyor artık bu devlet babasından korunma isteyenleri gördükçe. teşekkürler.

Adsız dedi ki...

Helal olsun Baris Baba döktürmüssün. Jiletledim kendimi