Türkiyedeki Özel Üniversiteler

Türkiyedeki Özel Üniversiteler yazımıza Özel üniversiteler başlıklı yazımızın okuduktan sonra devam ediniz.

Birinci durumda ise devletin yeni kapasite yarattığını, yani özel üniversiteler yerine aynı isimlerle aynı yerlerde sadece isimlerinin başında Devlet kelimesi olan üniversiteler açtığını düşünelim. Mesela Bilkent Üniversitesinin adı, Bilkent Devlet Üniversitesi, Sabancı Üniversitesinin adı Sabancı Devlet Üniversitesi olacaktır (Koç üniversitesinin isminin ise Koç gibi Devlet Üniversitesi olacağını varsayın :)) Yani şimdiki duruma oldukça benzer bir durum olduğunu düşünün, sadece özel üniversiteleri devlet yönetiyor olsun. Burada iki tane yeni durum karşımıza çıkıyor. Birincisi çoğu kişi bilmese de özel üniversitelere devlet tarafından sübvansiyon verildiğidir. Kanunen özel üniversitelere verilen devlet yardımı devlet üniversitelerinde ortalama bir öğrenciye yapılan harcamanın %30’unu geçememektedir. Yani diyelim ki bir öğrencinin devlet üniversitelerinde ortalama maliyeti senede 5000 TL olsun. Özel üniversitelere yapılan yardım miktarı öğrenci başına senede 1500 TL rakamını geçememektedir. Uygulamada ise bu rakamların çok çok altında yardımlar yapılmış. Mesela Bilkent Üniversitesine 2005 yılında 2,9 milyon TL devlet yardımı yapılmış, yani öğrenci başına senelik aşağı yukarı 300 TL civarında. Bilkent Üniversitesinin 2005 yılındaki gelirleri 176 milyon TL imiş, devletin sübvansiyonları toplam gelirlerin sadece %1,6’sına eşitmiş.

Devletin verdiği sübvansiyonlar Sabancı Üniversitesinin gelirlerinin %0,8’ine, Başkent Üniversitesinin gelirlerinin %2,7’sine, Koç Üniversitesinin gelirlerinin %1,3’üne, Istanbul Kültür Üniversitesinin gelirlerinin %2,6’sına, Çankaya Üniversitesinin gelirlerinin ise %3,6’sına eşitmiş. Bunlardan başka 4 tane üniversiteye daha herbiri 500 bin TL’den az, toplamı ise 1 milyondan az olmak üzere devlet yardımı yapılmış. 15 tane özel üniversiteye hiç devlet yardımı yapılmamış. Devletin özel üniversitelere 2005 yılında yaptığı toplam yardım 9 milyon TL imiş, 400 tane imamın yıllık masrafına denkmiş yani!

Yeri gelmişken Türkiye’nin en büyük özel üniversitesinin Bilkent olduğunu, onun yarısından daha küçük olan Sabancı üniversitesi’nin ise ikinci sırada olduğunu belirtelim. 2006 yılında vakıf üniversitelerinde 99.000 öğrenci eğitim görürken, devlet üniversitelerinde 1.256.000 öğrenci varmış. Yani Türkiye’deki ünivesite öğrencilerinin sadece %7’si özel üniversitelerde eğitim görürken %93’ü devlet üniversitelerinde eğitim almaktaymış.

Örnegimize geri dönelim. Devletin devraldığı özel üniversitelerde devletin ortalama bir devlet üniversitesindeki kadar eğitim verebilmesi için aşağı yukarı 500 milyon lira ek harcama yapması gerekmektedir. Iyi de o zaman Bilkent Üniversitesinin kalitesi Sütçü Imam Üniversitesinin kalitesinden çok farklı olamayacaktır. Bilkent Devlet Üniversitesinin Bilkent Üniversitesi ile benzer kalitede eğitim verebilmesi için öğrenci başına benzer miktarlarda para harcaması lazım (bonkör davranıp devlet üniversitelerindeki eğitimde özel üniversitelere kıyasla herhangi bir ekstra verimsizlik olmadığını varsayıyorum). Bu durumda devletin özel üniversitelerin toplam gelirleri kadar ekstra bir harcamayı her sene yapması gerekiyor. Bu da bugünün hesabıyla 2 milyarlık bir ekstra harcamaya denk geliyor. Bu da her sene ekstra 2 milyar liralık vergi demek.

Bilkent’te eğitim gören bir öğrencinin senelik maliyeti 20 bin lira civarında, öğrencilerden alınan ücret benim zamanımda öğrenci maliyetinin %26’sına eşitti, şimdi biraz daha yükseldiğini varsaysak bile %50’yi geçmez. Türkiye’deki özel üniversitelerde öğrencilerden alınan paralar üniversite gelirlerinin %20’si ile %90’ı arasında değişiyormuş. Öğrenci başına harcanan para ise tahminime göre en azından devlet üniversitelerinin iki katına eşittir. Devletin kendi üniversitelerini özel üniversitelerle aynı seviyeye getirebilmesi için (yeterli sayıda nitelikli eleman olduğunu vs. sayıyorum) 10 milyar liranın üzerinde bir rakamı ekstradan harcaması gerekiyor. Türkiye’de 10 milyon vergi veren olduğunu göz önüne alırsak adam başına en azından 1000 TL’lik ekstra vergi binmesi demek bu.

Akademisyen başına düşen bilimsel araştırma sayısına baktığımızda ilk dört sıranın özel üniversiteler tarafından paylaşıldığını görüyoruz. Harcanan paraların karşılığıdır bu. Ama bundan tüm özel üniversiteler tüm devlet üniversitelerinden iyidir gibi bir anlam da çıkarmayın. Bu konuya daha sonra değineceğim. Şimdilik bu yazıda ilginç bir kaç istatistik daha vereceğim.

Türkiye’deki özel üniversitelerin pazar payı %7 civarında, açıköğretimdeki öğrenciler de hesaba katıldığı zaman bu rakam %6’nın altına geriliyor. Bu oran Hindistan gibi yoksul bir ülkede %75, sosyalist Lula’nın Brezilya’sında %71, Filipinlerde %67, Kolombiya’da %64, Asya kaplanı Güney Kore’de ise %80 imiş. Türkiye’nin üniversite eğitiminin tamamını devlet eliyle verecek lüksü yoktur. üniversiteye girene kadar iki tane basit cebir problemini çözecek, okuduğu ufak bir paragrafı anlayamayacak kadar Türkçe bilgisi olmayan adamlar devlet üniversitesine girse ne yazar girmese ne yazar? Ağaç yaşken eğilir. Türkiye her sene üniversitelere harcadığı muazzam kaynakları ilköğretime ve lise eğitimine harcayarak çok daha üretken davranmış olacaktır. Bundan 20 yıl önce üniversite giriş sınavında Matematik bölümünde ortalama doğru cevaplanan soru sayısı 4 idi. Sınavda sorulan 52 tane sorunun 20 tanesi ortaokul seviyesinde idi.Bu sınava girenlerin %80’inden fazlasının ortaokul seviyesinde dahi matematik bilmediğini gösteriyor. Bugün de durumun çok farklı olduğunu zannetmiyorum.

Özetleyecek olursak Türkiye’de özel üniversitelerin payının az olduğu, daha da artmasının ise devletin işini kolaylaştıracağı ve kaynakların devlet üniversitelerinin kalitesini arttırmakta kullanılabileceği görülmektedir. Hükümet devlet üniversitelerinden mezun olanlardan ortalama devlet memuru maaşının %10’unu geçmeyecek şekilde 15 veya 20 yıllık (üniversitesine ve bölümüne göre bu rakam belirlenebilir) vadelerle aldıkları eğitimin bedelini ödemeleri sağlanarak verimsizlikler önemli ölçüde hafifletilebilir. Işsizlerin ödemeleri işe girecekleri zamana kadar geciktirilebilir, çalışanlardan alınan kesintiler de aylık gelirinin %15’ini geçmeyecek şekilde belirlenir. Buradan elde edilecek gelir devlet üniversitelerinin kendi kendilerine yetinmesine yetebilir. Yeterince öğrencisi olmayan bölümler ise kapatılır ve özel üniversitelerin boşluğu doldurmasına göz yumulur. Biz buna de facto özelleştirme diyoruz.

Böylece özel üniversiteler konusuna yaptığımız girişi sonlandırmış bulunuyoruz. Konu hakkında söylenecek çok şey var ama başka arkadaşlar da bloglarında bu konuda yazarak tartışmaya dahil olurlarsa biz de bu konulara değiniriz.

5 Yorum Var.:

Unknown dedi ki...

devlet üniversitelerinin bütçesini hesaplarken tabii ki üniversitedeki hocaların ve diğer devlet memuru olan çalışanların maaşını hesaba katmadığınan, sanki devlet üniversitelerinden kişi başı çok az harcama yapılıyormuş gibi gözüküyor. Bilgine...

Kubilay dedi ki...

Çok başarılı bir yazı olmuş, tebikler.

Emin Tolga Akgoz dedi ki...

Merhaba,

Özel üniversitelere karşı olan birisi değilim; hatta bazı alanlarda Bilkent Üniversitesi’nin Türkiye’de bir numara olduğunu düşünüyorum. Ancak yazınızda verdiğiniz aşağıdaki veriler dikkatimi çekti:

“Bu oran Hindistan gibi yoksul bir ülkede %75, sosyalist Lula’nın Brezilya’sında %71, Filipinlerde %67, Kolombiya’da %64, Asya kaplanı Güney Kore’de ise %80 imiş”.

Hindistan, Brezilya ve Kore’de benim bildiğim kadarıyla bir çok özel meslek yüksek okulu var, yani amacı sadece mesleki eğitim vermek olan kurumlar. Fakat, bilimsel araştırmaların yapıldığı ve temel bilimler gibi, mesleki eğitim verilmeyen bölümlerin de olduğu üniversiteler devlete ait. Bu ülkelere ait dünya çapında geçerliliği olan yüksek eğitim kurumları da genellikle bu tip devlet üniversiteleri diye biliyorum. Hatta wikipedia’ya göre, [1] Hindistan’da bu özel kurumlar
üniversite olarak bile görülmüyormuş.

Ben yanılıyor olabilirim ancak bu oranları bulduğunuz kaynağı gösterirseniz memnun olurum. Ayrıca, sizce üniversite nedir? Sanırım bu konuda anlaşmadan, özel üniversiteleri tartışmak biraz yanlış oluyor.

Özel üniversitelere karşı olmadığımı yineleyerek, bir soru daha sormak istiyorum.

Türkiye’deki özel üniversitelerin genellikle inşaat müh. ve tıp fakültesi gibi ciddi yatırım gerektiren bölümler açmamalarını, açsalar da bu bölümlerin devlet üniversitelerindeki muadillerine kıyasla sönük kalması hakkında ne düşünüyorsunuz?


1 – Wikipedia’nın yanılabiliceğini bilerek link veriyorum:
http://en.wikipedia.org/wiki/Private_university#India
2 – Hindistan’daki özel kurumlar ve devlet kurumları arasındaki kalite farkı ile iligli bir yazı:
http://www.articlesbase.com/college-and-university-articles/publicprivate-partnership-in-education-needed-in-india-613627.html

Editor dedi ki...

Emin,

Yazinin ilk bolumunde (ozel universiteler) kaynak belirtiyorum, YOK'un hazirladigi bir rapordan aldim rakamlari, onlar da UN veya OECD gibi alakasiz bir yerden almislardir rakamlari. Yayinlarken bunlarin yanlis olabilecegini dusundum ama rakamlarin yanlis olmasinin da guzel bir anlami oldugu icin yayinladim. Birileri farketti nihayet. Neticede cikardigim sonucu degistiren bir faktor degil.

Bloga biraktigin diger yorumlar da saglam. Bu yorumda sordugun diger noktalara da verecek guzel cevaplarim var ama herkese uyguladigim prensibi sana da uygulayacagim ve ya bloga uye olmani ya da kendi blogundan link vererek yorum yapmani isteyecegim. (Diger bir alternatif ise diger arkadaslar gibi bloga yazar olarak katilabilir ve benim belirledigim konularda haftada 3 yazi da yazabilirsin).

Her Yol Roma dedi ki...

Bu arada kavramları doğru kullanmak açısından belirtelim, ülkemizde "özel üniversite" diye bir kurum yoktur. "Vakıf üniversitesi"dir onlar..