Yalancı Yalancı Sana Kimse İnanmaz

Blogumuzun kurucusu Ekonomix vakti zamanında Asaf Savaş Akat ile epey bir uğraşmıştı. Daha sonra kendisinin umutsuz vaka olduğuna hükmederek radarından çıkardı. Ben de aşağı yukarı onun gibi düşünsem de yine de Akat'ın yazılarına şöyle bir göz atmadan geçemiyorum. Bugünkü yazısını "istatistikle nasıl yalan söylenir"in güzel bir örneği olarak gördüğüm için de kendisini blogumuza misafir edeyim dedim.

Öncelikle söz konusu yazıyı gidip okumaya üşenecekler için tamamını buraya bir alıntılayalım. Çünkü o yazıyı okumadan bizim yazımızı okumanın da bir anlamı yok. Bu kadar alıntı yazımızı biraz uzatacak ama olsun. Nasıl olsa bunun bize bir maliyeti yok. Google sağolsun.

Üçüncü çeyrekte istihdam

Ağustos dönemi istihdam ve işsizlik verileri yayınlandı. “Hanehalkı İşgücü Araştırması” TÜİK tarafından anket yöntemi ile yürütülüyor. Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında Türkiye’de 37 bin örnek hanede 84 bin kişi ile görüşüldüğünü öğreniyoruz.

İstihdam ve onun aynası olan işsizlik çağdaş ekonominin en öncelikli ekonomik göstergeleridir. Çünkü modern toplumun en büyük kesitini ücret-maaş karşılığında çalışan ya da çalışmak için iş arayan insanlar oluşturur. Daha açık yazalım. Hızlı büyüme, fiyat istikrarı, bütçe disiplini, dış denge, vs. diğer göstergelerde başarının ölçüsü işsizliğin çözümüne katkılarıdır. Her yerde ve daima nüfusuna istihdam yaratamayan, dolayısı ile işsiz sayısının arttığı bir ekonomi başarısız sayılır. Nokta.

İstihdamsız büyüme
Bu bakıma, 2003 sonrasında uygulanan yanlış para politikalarının yarattığı olumsuz mirasın özellikle istihdam sayılarında ortaya çıkması şaşırtıcı değildir. Maalesef, yapılan hatalar ekonomiyi istihdamsız büyüme köşesine sıkıştırmıştır.

Resmin net şekilde görülmesi için yeni yayınlanan üçüncü çeyrek sayılarını 2000 yılının aynı dönemi ile karşılaştırma yolunu seçtim. Aynı çeyreğe bakmak mevsimlik dalgalanma sorunlarını çözer. İstihdamın yedi yıllık hikayesini özetler.

Yedi yılda Türkiye nüfusu 7.3 milyon (yüzde 11) artıyor: 73.6 milyon kişiye çıkıyor. Çalışabilir nüfusu daha iyi gösteren 15+ yaş grubu ise 6.3 milyon (yüzde 13.7) artıyor: 52.7 milyon kişiye yükseliyor.

Ya istihdam? Sıkı durun; 800 bin (yüzde 3.3) artarak 23.5 milyon kişiye çıkıyor. Evet, doğru okudunuz. 15+ yaş grubu 6.3 milyon kişi artarken istihdam artışı 800 bin kişide kalıyor. Artan nüfusun ancak yüzde 13’ü istihdam edilebiliyor.

Gerisi ne oluyor? Yedi yılda işsizler 1 milyon (yüzde 79) artışla 2,4 milyon kişiye tırmanıyor. Dikkatinizi çekerim: İşsiz sayısındaki artış istihdamdaki artıştan daha yüksektir. Hikaye burada bitmiyor, çünkü bir de işe başlamaya hazır olanlar var.

Bunların sayısı yedi yılda 900 bin (yüzde 113) artışla 1.8 milyon kişiye yükseliyor. İkisini toplayarak daha gerçekçi işsizlik sayısına ulaşıyoruz. İşsizler yedi yılda 2 milyon (yüzde 92) artarak 4.2 milyon kişiyi buluyor.

Yapısal dönüşüm
Haklı olarak soracaksınız: ne oldu bizim hızlı büyümeye? Yanlış para politikası ile hızlı büyümenin istihdam yaratmaya yetmediği açıkça görülüyor. Buna karşılık istihdamın yapısında büyük bir dönüşüme yetiyor.

Son yedi yılda tarım kesiminde istihdam 2.3 milyon (yüzde 26) azalarak 6.6 milyon kişiye geriliyor. Tarım-dışı kesimde istihdam 3.1 milyon (yüzde 22) artışla 17 milyon kişiye yükseliyor. Ücret-maaş-yevmiye ile çalışanların sayısı ise 2.9 milyon (yüzde 28) artışla 13.6 milyon kişiye çıkıyor.

Son yedi yılın büyümesi nüfusu tarımdan tarım-dışına ve kendi hesabına çalışanlardan ücretle çalışanlara doğru kaydırıyor. Yani yapısal dönüşüm sağlıyor. Nüfus artışı olmasa ekonomik büyümenin istihdam açısından başarılı olduğunu bile söyleyebiliriz.

Ama nüfus artışı var. Dolayısı ile “istihdamsız büyüme” teşhisi geçerliliğini koruyor.
Şimdi size 100 puanlık bir uzmanlık sorusu. Eğer "2003 sonrasında uygulanan yanlış para politikalarının" Türkiye'de istihdamsız büyümeye yol açtığını düşünüyorsanız, bunu kanıtlamak için hangi dönem ile hangi dönemi karşılaştırırsınız? 2003 sonrası dendiğine göre en son veri ile 2003 yılı verisini değil mi? Hadi bir anlatım bozukluğu olsa da 2003 sonrası derken 2003 yılının da kastedildiğini düşünelim. Bu durumda bile karşılaştırmayı en fazla en son veri ile 2002 yılı verisini karşılaştırarak yapabilirsiniz herhalde. Tutup da karşılaştırmayı 2000 yılı ile yapmazsınız değil mi? Tabii istatistikle yalan söylemeyi düşünmüyorsanız. Çünkü böyle yaptığınızda 2001 krizinin yol açtığı yıkımı yardımınıza çağırmış ve güzel bir palavra sıkmış olursunuz. Muhataplarınız bunu yerlerse ne ala da ya yemezlerse? O zaman yavaş yavaş yazımızın başlığındaki duruma düşersiniz.

Şimdi Asaf Savaş'ın sıktığı palavraları bir kalem geçip işin doğrusuna bakalım. İşin doğrusu aşağıdaki tabloda. Eldeki son verileri 2002 ya da 2003 yılı verileriyle karşılaştırdığınızda bu dönemdeki büyümenin aşağı yukarı işgücü piyasasına yeni girişler kadar istihdam yarattığını görürsünüz. Yani ortada istihdamsız büyüme diye birşey yok. 2000 yılı ile kıyaslama yapıldığında işsiz sayısında görülen artış tamamen 2001 krizinin eseri. Gönül isterdi ki son 6 yıldaki büyüme daha fazla istihdam yaratsın ve işsiz sayısında da düşüş olsun. Fakat yapılan araştırmalar ülkemizde işgücü piyasasına yeni girişleri karşılamak için bile en az yüzde 6 civarında bir büyümenin gerekli olduğunu gösteriyor. Demek ki işsiz sayısını düşürmek için gerekli büyüme oranı yüzde 8-10 falan olsa gerek. O da pek kolay gerçekleştirilebilecek bir büyüme değil. Hele de ülkemizdeki tasarruf düzeyinin yetersizliğini ve yatırımlar için gerekli dış kaynak ihtiyacını dikkate alırsanız.


Bu istihdam konusu önemli, önemli olduğu da kadar da çetrefilli bir sorun. En başta bu alandaki istatistiklerin ancak anketlerle belirlenebiliyor olması sorun yaratıyor. Bu durum atmasyona uygun bir ortam yaratıyor ve at izi it izine karışıyor. Vaktim olursa önümüzdeki dönemde biraz bu konularla ilgileneyim diyorum. Tabii eğer siz de ilgi duyuyorsanız.

4 Yorum Var.:

GİZ dedi ki...

Sevgili Ekodook

A.Savaş Akad beye kızmamak gerekir. Bu ülkede Kıçın en güzel dilini kullanan Cem yılmazla En güzel kıvırtan Asena gibi insanların bileen lüks villada en lüks otomobillere bindiğini gören bu ülkenin profesoru olarak haklı bir şekilde Kıçtan sallama modasına uyması gerekirdi.

Şimdi Yılmaz Özdil kıçdan sallayacak benim profesorum kıcını kullanmayacak bu pozisyonda kırmızı kartlık bir hareket yoktur.

Olsa olsa kışkırtmaya yönelik bir hareket olarak algılayıp kart göstermeden geçelim. :):)

Investor dedi ki...

Sevgili Erman hocama sorulası bir soru ?Acaba pozisyon kart gerektirir mi gerektirmez mi?

GİZ dedi ki...

Erman hoca :):):)

Bırakın kardeşim kıcla başla ugraşmayı ne olmuş yani Her hafta İbo showda dansöz didemin hareketlerini koca monitöre yapışım izleyenler dokuz kusurlu hareketi görmüyor kalkıp burda 3-5 kuruşa karın tokluğuna çalışan ülkemin profesoru arada bir kaynağı büyük yola başvuruyor

Onada kart göstermeye çalışıyorlar.

Fair playe uymaz şansalcığım bu hareketler :):):)

Arifoglu dedi ki...

Güzel ve açıklayıcı bir yazı olmuş, elinize sağlık.