Riskler fırsatlarla beraber değerlendirildiğinde anlam kazanır

Global 'likidite krizinin' hangi aşamasında olduğumuzu kestirmek güç. Bu son dalgalanın gözle görülür bir tahribata yol açmama olasılığı güçleniyor. Fakat farklı düşünenler de var. Örneğin Sn. Mahfi Eğilmez varlıkların çok fazla değer kazandığını söylüyor ve ilave ediyordu: 'Kararsızlık bir süre devam edecek, daha sonra fiyatlar aniden inişe geçecek'. Ineceğiz, ama nasıl ? Hafif meyilli bir tepeden bayır aşağı hızlı adımlarla mı, yoksa uçurumdan yuvarlanarak mı ? Sanırım Mahfi beye göre ikincisi daha güçlü bir olasılık.

Geçen hafta HABERTURK portalında karşılaştığım bir haberle şoke oldum.

KABUS YENIDEN BAŞLIYOR. Borsalar çöküyor, piyasada asıl kriz başlıyor..

Vatan gazetesine referans verilerek yıkım sürecinin başladığı bilgisi bize aktarılıyordu. Tüylerim diken diken oldu, yoksa Sn. Mahfi Eğilmez ve onun gibi düşünenler haklı mı çıkıyordu ? Herşey çökecek, biz de kapıcı dairesi içinde en altta kalacağız. Ancak bu arada faiz, döviz ve borsa cephelerinde (Borsa Yorumları) 'olağan dalgalanma' dışında bir gariplik yoktu. Yazının Vatan'daki orjinaline göz attığımda bunun 'bir haber' değil, yalnızca Amerika'daki mortgage piyasasındaki bazı olumsuz gelişmelere dayanarak yapılan abartılı 'bir tahmin' olduğunu farkettim. Üstelik Vatan'daki arkadaş Internet'ten okuduklarını da yanlış yorumlamıştı. Korkularımız o kadar üst perdeye tırmandı ki gözümüz açıkken hayal görmeye başladık.

Ne güzel söyletmiş Shakespeare Hamlet'ine 'Batmak veya batmamak, işte bütün mesele bu'. Gerçekten de başka bir meselimiz yok. Eğer batmayacaksak, bizim gibi ülkelerin varlıklarının değerlenme potasiyellerinin gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında çok daha fazla olduğunu söyleyebilirim. Dövizde birikim yapmak, tasarrufları sokağa atmaktır. Kara geçebilmek için, değer kazanmasını fırsat bilip satabilme cesaretini gösterebilmek gerekir. Bunu yapabilecek misiniz ? Hayır. Çünkü aslında siz, 'fırsat ve riskleri beraberce değerlendirememek' gibi bir sorununuz olduğu için döviz biriktiriyorsunuz. Üstelik Dolar 1.3'ün altına sarktığı zaman 'yandım anam' diye en olmadık yerde satmaya kalkacaksınız. Sizin de benim gibi cesaret sorununuz varsa ve Mahfi bey gibi varlıkları çok değerli (pahallı) buluyorsanız, kısa vadeli faizi öneririm. Varlıklar yeterince ucuzladığını düşünüyorsanız, örneğin TCMB faizi aşağı sarkıtma niyetini belli etmişse, kısa vadededen uzun vadeye geçme zamanı gelmiştir (Elbette siz yine de kendi aklınızı kullanmaktan vazgeçmeyin).

Merkez Bankası'nın 'yüksek faiz politikasının' bizi koruduğunu iddia edenler var. Yanlış. Dalgalanmalardan daha az etkilenmemize yol açan TCMB'nın faizi düşüreceği beklentisidir. Yükselen günlük faiz kısa vadeyi tahrik ettiği için oynaklığı da beraberinde getirir. Unutmayınız: Bir günlük pozisyon alanlar dışardan gelen bir dalgada her an dövize zıplayabilir. Eğer günlük faizi de piyasaya bıraksaydık bir kaç puan değil beşer onar adımlarla yukarı gitme eğiliminde olduğunu görürdük. Pozitif dalgalarda ise 2-3 gibi 'oldukça negatif' reel faizler karşısında şaşıp kalacaktık.

Merkez Bankası kendini tasarrufçuların yerine koymalı. Negatif dalgalarda, bir kaç puan fazla faiz hatrına TL'de kalmaya karar verecek kadar hesap kitap yapmaktan yoksun kaç kişi çıkar ? Özetle durum sandığımızdan çok daha karışık. Yıllardır söylediğimi tekrarlıyorum: Günlük faizi dövize müdahale aracı olarak görmek yanlış. Eğer faizin düşürülmesi gerekiyorsa 'mortgage krizi endişesiyle' bunu ertelemek hiç akıllıca değil. Çünkü mortgage hikayesi bitse bile başka risklerden konuşuyor olacağız. Dünyada risklerin konuşulmadığı herhangi bir dönem olmayacak. Ancak riskler fırsatlarla beraber değerlendirildiğinde anlam kazanır.

Ahmet Çavuşoğlu

0 Yorum Var.: