Midterm Exam - II

Çıkarın kağıtları, ikinci sınav. Kopya çekmek serbest. Kıçından rakam sallamak yasak. İstediğiniz sorudan başlayabilirsiniz. ilk soru 5, ikinci soru 15, son soru 80 puan. 70 puan alan geçer.

Sorular:

1- Son yıllarda (1,2,3,4,5 kaç yıl geriden alırsanız alın) en çok doğrudan yabancı sermaye Türkiye'de hangi spesifik sektöre girmiştir?

2-Aynı zaman diliminde en yüksek oranda istihdam artışı hangi sektörde gerçekleşmiştir?

Tutumluluk Nedir    Nükleer Enerjinin Zararları    Nükleer Kirlilik    Nükleer Nedir    Fraktallar

3-Son yıllardaki doğrudan yabancı sermaye yatırımları aslında yatırım sayılmaz. Çünkü hazır olan kurumları satın almaktadır. Yeni işgücü sağlamamaktadır.
A)Doğru
B)Yanlış
C) Kahrolsun yabancı sermaye
D) Yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık, yüksek faiz düşük kur, cari açık.....

Kolay gelsin.
Cevapları açıklamıycam! Kendiniz bulun!

14 Yorum Var.:

ahmet dedi ki...

Baris bey,

Dayanamadim üçüncü sorunuza bende cevap vereyim dedim.
Yabanci sermayenin satin aldiklari karsiliginda bize 'para' veriyorlar degil mi ? Yoksa gaspla elkoyuyorlar degil herhalde. Bu parayla ne yapilabilir ? En kötü ihtimalle paranin bütünüyle disarida yatirim yapabiliriz. Bu sekilde tapi oluruz. Yabancilar bizi satin aliyor diye aglamamiza gerek yok, bizde onlari satin almis oluruz. Ama paranin en azindan bir kismiyla yurtiçi yatirim yapmamiz istihdam yaratir. Belki borçlarimizi kapatiriz. Buda yeni yatirim yapma kabiliyetimizi artirir.

selamlar
a.çavusoglu

Adsız dedi ki...

Son dönemlerin en büyük eleştirisi de bu özelleştirmelerin değerinin altında olduğu.Ve buradan gelen paraların da borç faizine gittiği yani sonuçta hem aldığımız para bir işe yaramıyor hem de elimizdeki kitler değerinin çok altında satılmış oluyor, deniliyor.
Sizin bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?

(biraz röportaj havasında oldu ama izin verin olsun o kadar, artık meşhursunuz :) :)

Adsız dedi ki...

Ben de ucuncu soruya baska sorularla karsilik verecegim. Beni aydinlatabilecek birileri cikarsa memnun olurum.

Niye yerliler yabanci sermayeye satis yapiyorlar? Eger yabancilar sirketlerin degerinden fazla para veriyorlarsa, ortada bir bilgi dengesizligi mi var? Bizimkiler yabancilarin potansiyel gordugu sirketleri neden buyutme yoluna gitmiyorlar? Bir risk azaltma cabasi mi soz konusu? Ya da yabancilar "economy of scale" avantaji ile aldiklari sirketleri daha karli hale getirebileceklerini mi dusunuyorlar?

Saygilarimla
L.A

Adsız dedi ki...

Mevcut şirketler satıldığında, satış bedeli yerleşiklerin tasarruflarını artırıyorsa, "bu paranın bize yararı yok" diyen yanlış der.
Bu tasarruflar yeni yatırımlarda kullanılmayacak mı ? Ya da, mevduat olarak kalsa bile, kredi olanağı yaratıp, dolaylı olarak yatırım ve istihdamı artırır.

JONTURK

tersaci dedi ki...

Sayın Barış Urhan,

Öncelikle benim sorum doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile ilgili idi. Bu özelleştirme ile alakalı gibi görünse de birebir aynı şey değil. Bu ayrımı yaptıktan sonra sorunuza geçiyorum.

Eğer herhangi bir şeyin X değerinin altında olduğu iddia ediliyorsa X'in ne olduğunu sormadan/bilmeden anlamlı bir sonuç çıkarmamız mümkün değildir. Burada da nesnel kıstaslar hiç bir şekilde ölçümüz olamaz. Söz gelimi benim gözümde benim değerim aylık 1 milyon doların üzerindedir. Ama patronum bana bu kadar maaş vermemektedir. Yani beni değerimin altında bir ücrete kullanmaktadır. Ama patronumun gözünde de benim değerim halen aldığım ücretin altında ise ben patronumu -hakettiğimden daha fazla ücret alarak- sömürmekteyim. Piyasa mekanizması ve serbest rekabet ortamında belirlenmiş değerlerden başka kıstasımız yok maalesef. Dolayısıyla bu "değerinin altı" argümanına katılamıyorum. Kaldı ki -TMSF satışları dahil- özelleştirme ihalelerinde piyasada beklenenin üzerinde fiyatlar oluştu diye hatırlıyorum Yanılıyor muyum?

Gelelim özelleştirme gelirlerinin nerede kullanıldığına. Burada da rivayetler üzerine konuşmaktansa rakamlar üzerine konuşalım derim ben. En basitinden, Hazine aylık nakit gerçekleşmeleri yayınlarken özelleştirme gelirlerini ve bunların nasıl kullanıldığını her ay açıklıyor-Tüm rakamlar YTL üzerinden-. Hazine'nin Kamu finansmanı sayfasından bunları görebilirsiniz. Bunun finansman tarafına bakarsanız (ki faiz ödemelerini içermez), TMSF'den transferler dahil özelleştirme gelirlerinin ne kadar olduğunu ve bunun karşılığında net borçlanma (borçlanma-ödeme) rakamlarını görürsünüz. Siz uzun data serisine bakın ben yıl sonu değerlerini vereyim (12-aylık toplamlar olarak):

Aralık 2004
Özelleştirme gelirleri: 0 YTL
Net iç borçlanma: 28.5 milyar YTL
Net dış borçlanma: 2.3 milyar YTL

Aralık 2005
Özelleştirme gelirleri: 4.8 milyar YTL
Net iç borçlanma: 21.4 milyar YTL
Net dış borçlanma: -2.6 milyar YTL

Ekim 2006
Özelleştirme gelirleri: 10.6 milyar YTL
Net iç borçlanma: 4.8 milyar YTL
Net dış borçlanma: -1.6 milyar YTL

Özelleştirme gelirleri tek etken değildir ama nereden nereye geldiğimiz konusunda kabaca bir resim çizebildim sanırım.

Özelleştirme konusunu, özellikle Türkiye'de özelleştirmenin nasıl yapılıp nasıl yapılmadığını ileride daha geniş bir yazıda değerlendirmek üzere ucu açık bırakıyorum.

Sevgiyle,
Baris

tersaci dedi ki...

Sayın L. A.

Gelelim sizin sorunuza. Sürekli vurguluyoruz. Bu ülkenin tasarruf sorunu, dolayısıyla da birikmiş sermaye sorunu var diye. Ama öbür yandan da geliri arttıkça daha çok tüketmeye açık müthiş bir genç nüfus, yani potansiyel var. Bu potansiyeli yerliler de görüyor, yabancılar da. Ama yerlilerde yeterli sermaye yok. Büyümek için de sermayeye ihtiyaç var. Artı, sizin de belirttiğiniz gibi, olayın bir de "economies of scale" tarafı var.

Olayın aslı yatırımdır. Yatırımı yapan yerli imiş, yabancı imiş bunun pek bir önemi yok. Rekabet koşullarını oluşturup hukukun üstünlüğünü sağladığınız zaman bu yatırımların arttığını göreceksiniz. Bunun tersi olduğu zaman da yerli olsun yabancı olsun yatırımların azaldığını göreceksiniz.

Umarım açıklayıcı olmuştur.
Sevgiyle,
Baris

ahmet dedi ki...

I.a'nin sorusuna bilebildiklerimle cevap vermeyi deneyecegim.

Niye özel sektör, firmalarini yabancilara satiyor ?

Birincisi sirketin bulundugu sektörde varligini sürdürebilmesi için 'optimum' bir büyüklüge ulasmaniz gerekir. Bunun içinde yeni yatirimlar yaparak firmayi büyütmek zorundasiz ancak elinizde kaynak yok. Iki seçeneginiz var: Birincisi borçlanma, ikincisi baskalarini firmaya ortak etme. Ikincisini seçmek riskleri azaltir. Çünkü faiziyle geri ödemeniz gereken bir yükümlülük altina girmessiniz.
Konulara dikkatle bakmak gibi aliskanliklari olmayanlarin 'mevcut firmalari satin aliyorlar, yeni istihdam yaratmiyorlar' seklindeki düzeysiz saptamalarinin peslerine takilinmamasini öneririm.

Ikinci önemli sebep: Baska alanlara yatirim yaparak riski dagitmak. Tek bir firmanin kaderine bagimli kalmak yerine, onun bir kismini satarak diger sektörlere yatirim yaparsiniz (hatta baska ülkelere, ülke riskini azaltmak amaciyla).

Üçüncü: Segmentinizde yabanci firmayı karsiniza almak yerine yaniniza almak daha akillica degilmidir ?

Dördüncüsü: Yabancilardan temin edilen edilen yalnizca 'para' degildir aslinda. Ben bunu biraz eksik söyledim. Firma kültürü, bilgi birikimi gibi seyleri de 'transfer' etme imkaniniz dogar. Adamalarinm onyillar hatta yüzyillarin birikimiyle elde ettigi bilgilere ortak olursunuz. Gerçek sermaye para degil 'bilgi'dir. Sahip oldugunuz bu bilgiyle baska alanlarda yer bulabilirsiniz.

Ben ister sicak olsun, ister soguk, yabanci sermayeyi siddetle savunanlardanim. Bu bizim için (Türkiye'de yasayanlar) Amerikada yasayan arkadaslarimizdan çok daha önemlidir. Son asamada yabanci sermaye istihdam yaratarak emegin fiyatini yükseltir. Kapali dünyanizi açarak kültürünüzü gelistirir.

Bilmem anlatabildim mi.

a.çavusoglu

Adsız dedi ki...

Baris Bey,

Cevap icin tesekkur ederim.



Ahmet Bey,

Soylediklerinizden Turkiye`ye giden soguk paranin sirketleri tamamen satin almaktansa ortak olmayi tercih ettiklerini cikarttim. Yanilmis miyim?

Ayrica Tugrul Bey basari ile altini cizdi ki ozel sektor -hem de uzun vadeli olmak uzere- ciddi miktarda borclaniyor. Sirketlerin bir yandan bu kadar borclanip, bir yandan da yabanci sermaye almasi aklimda bu paralar dogru harcaniyor mu sorulari yaratiyor. Siz ne dersiniz?

Bu konu ile ilgili bir soru daha yoneltmek istiyorum izninizle. Umarim bilgisizligimin kusuruna bakmazsiniz:

Bazi sirketlerimizin cok yuksek para akislari (cash flow) oldugunu tahmin ediyorum. Ozellikle de telekom, bankacilik ve petrol ile ilgili dallarda calisanlarda. Turkcell, Telsim, TT buyuk oranlarda yabanci kontrolune gecti. Boyle buyuk, tekrarlanmasi zor, sermaye biriktirmek icin -kanimca- cok elverisli sirketleri yabancilara kaptirmak uzun vadede disariya sermaye akisi anlamina gelmez mi?

Su an aldiklari parayi yatirima harcasalar bile yarin obur gun, bugun sattiklarini geri almak isteseler, aldiklari para + isletme karlarini yeterli olacak mi sizce?

Saygilarimla
L.A

e-recep dedi ki...

1- Son yıllarda (1,2,3,4,5 kaç yıl geriden alırsanız alın) en çok doğrudan yabancı sermaye Türkiye'de hangi spesifik sektöre girmiştir?

2-Aynı zaman diliminde en yüksek oranda istihdam artışı hangi sektörde gerçekleşmiştir?


Bankalarımız kapış kapış gitmektedir.

Hatalı para politikasında ısrar neticesinde yıllardır kurup büyüttüğümüz varlıklarımız olan şirketlerimizi yabancılara satmak durumunda kaldık, kalmaya devam ediyoruz.

'Yabancılar patron - Türkler işçi' trendi tam gaz devam etmektedir. Büyük kuruluşlarımızın sahipleri gitgide yabancılardan oluşmaktadır. Bu kuruluşların başında da bankalarımız geliyor.

Neden bankalarımız kısa sürede bu kadar kıymetlendi?

Bugün sürdürülmekte olan 'yüksek faiz - düşük kur' adının verdiğimiz sıcak para politikası finans sektörü için muazzam kar demektir. Zaten 2002 yılından beri bankalarımız, reel sektörün rüyasında bile göremeyeceği seviyelerde karlar elde etmektedir.

Bankalarımızın yüksek karları, yabancı bankaların iştahını kabartmakta ve banka fiyatlarını yukarı çekmektedir. Daha 2001 yılında 'battı' denen bir banka bile bugün 4.5 milyar dolara alıcı bulabiliyorsa, o banka sahibinin yatıp kalkıp bu para politikasının mimarlarına dua etmesi gerekir. Ege Cansen'in "Teşekkürler Serdengeçti" başlıklı köşeyazısını eminim hatırlamayanınız yoktur.

Teşekkürler Serdengeçti

Süreyya Bey’i, İstanbul’a bekliyoruz. Kendisine Boğaz’a názır bir villada oturmasını tavsiye ederim. Ömür biter, İstanbul bitmez. İstanbul, şairin dediği gibi gözleri kapalı dinlenir; ama gözü açık yaşanır. Beş yıl önce, bankaları fona alınmanın kapısından dönen "sıfırı tüketmiş" bankacılar, bugün milyar dolarlarla beş taş oynuyor. Onları "sıfırdan, milyarder yapan" bir politikanın mimarına herhalde biraz "danışmanımız olun lütfen" jesti yapmaları gerekir.

Bankacılık sistemi yabancıların eline geçiyor. Bir ülke için herhalde en tehlikeli gelişme budur. Finans sektörü, reel sektörün atardamarıdır. Arjantin finansal krize girmeden önce bankacılık sektörünün %49'u yabancıların eline geçmiş idi. Gelişmiş Batı ülkelerinde bu oran %20'yi geçmez, geçemez, çünkü bankacılık kurulları buna müsaade etmezler.

Bugün bizde, "döviz gelsin de nasıl gelirse gelsin" politikası güden ekonomi yönetimimiz bankaların pervasızca yabancılara satışını bırakın engellemeyi, bilakis destekliyor.

Yapı Kredi Bankası'na danışmanlık yaparak bankayı batırmış olan bir banka ekonomisti bu gelişmeleri ayakta alkışlamaktadır. Herşey yolunda diyebilmektedir.

Ekonomi idaresi de bu gelişmeden çok hoşnuttur. Çünkü mülkiyet değişikliği için gelen döviz, arzı yüksek, kur seviyelerini düşük tutacaktır. Cari açık biraz daha yüzdürülecektir.

Sayın Esfender Korkmaz da bankaların yabancılara satışını onaylamıyor :

Banka sahipleri , bankalarının bugünkü fiyatlarla yabancılara satılacağını hayal bile edemezdi.. Yabancıya satış ilk defa 2001 yılında Demirbankın HSBC’ye satılması ile başladı.. Son ik yılda satılan banka veya banka hissesi 15 milyar dolar oldu.

Yabancıların içinde iki Yunan bankası da var..

Yabancıların bankalardaki payı, yüzde 21.9 oldu.. Ancak eğer çoğu körfez ülkelerine ve arap sermayesine ait olan , özel finans kurumlarını da katarsak, bu pay daha yüksek demektir.. Ayrıca satılacakları ve özellikle Ziraat ve Halk bankasını da katarsak,bankalacılık sektöründe çoğunluk yabancılatrı eline geçeçecektir.

Ziraat ve Halk bankalarını yerli sermayenin alma olasılığı hiç yoktur.. Çünkü , hükümet 30 milyar doları geçen dış cari açığı kapatmak zorundadır.. Ya borç alıyor .. Ya sıcak paraya yüksek faiz veriyor.. Veya Elindeki – avucundakini yabancıya satarak kapatıyor..

Bu yolla düşük kurun getirdiği , suni iyileşme ortamını devam ettirmek istiyor..

Bankaların yabancıya satışı neden yanlıştır ?

1)Finans sektörü bir ülkenin siyasetini önemli ölçüde etkiliyor.. Çoğu zaman tayin ediyor.. Bankalar yabancılaşırsa ulusal politika uygulamak imkanı kalmaz..

Bankalar siyasileri etkilemek ve istedikleri zemini olşturmak için aynı zamanda medyaya el atıyor.. Yabancı fonlarla , örneğin Türkiye’nin geleceği ile oynayan soroz’un açık toplum enstitüsü gibi fonlarla işbirliği yapıyor.. İstediklerini yazdırmak için , kalemşörler tutuyorlar.. Bu işleri birde yabancıların yapmasını düşünün !.

Finans sektörünün medyayla olan ilgisini kesmek ve reklamlarını denetlemek gerekir.. bankacılık bir devlet imtiyazı olduğu için , devlet isterse bu denetimi yapabilir.

2) Bankaların 2001 krizinde ortaya çıkan ve fiili maliyeti 50 milyar dolar olan yüküne bu toplum katlandı.. Batık bankalar fona alındı.. Bunların iç ve dış borcunu fon adına hazine ödedi.. Bir kısım borçları için hazine borçlandı.. Bütün bu borçları toplum vergileriyle finanse ediyor..

Bankaların sermayesini güçlendrime kanunu ile , bankalara hazine yardım etti.. Bunları da toplum vergi vererek ödüyor..

Özetle bankaların tüm maliyetini toplum çekti.. Şimdi banka sahipleri bunları milyar dolarlarla yabancılara satıyor.. yani maliyeti halka , karı banka patronlarına gidiyor..

Bu haksızlık bir toplumda anarşiye kadar gidebiliyor.. Toplum madem batık bankaların ve bankaları güçlendiremenin maliyetine ben katlandım , karını da benim bölüşmem gerekir derse , bu sorunu nasıl çözeceğiz?

3) Bankaların risklerine gelecekte de aynı toplum katlanacaktır.. Banka bir devlet imtiyazıdır.. Mevduatın bir kısmı devlet güvencesi altındadır.. Faaliyetteki bir banka karını dışarıya transfer edecektir.. Ancak bir kriz halinde , faaliyet izni iptal edilen bir bankanın yönetimi ve denetimi yasaya göre fona geçecektir.. Yani batan banka yabancı banka da olsa , maliyetine bu toplum katlanacaktır..

4) Yabancı bankalar yerli bankalardan ve devlet bankalarından daha çok faiz alıyor..Örneğin kredi kartlarında en yüksek faizi , yüzde 94.5 akdi faizi ve yüzde 108 gecikme faizini alan ilk beş banka yabancı banka veya yabancı ortaklı bankadır.

5) Yabancılar bugün banka almak için para getiriyor..Cari açık kapanıyor.. Ancak aynı yabancılar yarın kar transfer ederek cari açığın daha çok artmasına neden olacaklardır.

Türkiye zaten sıcak paraya mahkum edilmiştir.. Şimdi de bankalar yabancılara teslim ediliyor.. Artık siyaseti ve ekonomiyi bunlar belirleyecek.

Elbette böyle bir kaderi Türkiye ve bu toplum hiç haketmiyor.. örneğin güney korede bankalarda yabancı payı yüzde 12 dir.. kanada da yüzde 5’tir.. İtalyada yüzde 7’dir.

Küreselleşme sürecinde Türkiye'yi sıcak para yabancılara teslim eden , düşük kur- yüksek faiz uygulamasıdır.


Link

3.sorunun cevabı A) şıkkı.

D) şıkkını yazarken galiba V tuşu takılı kalmış.

Adsız dedi ki...

ahahaha...ege bey pek alem vallahi...hırtistan pasaportlu zırtistan köşeyazarları da serdengeçti ile villa komşusu olmasın sakın...

sevgiler,
t.

e-recep dedi ki...

Dayanamadim üçüncü sorunuza bende cevap vereyim dedim.
Yabanci sermayenin satin aldiklari karsiliginda bize 'para' veriyorlar degil mi ? Yoksa gaspla elkoyuyorlar degil herhalde. Bu parayla ne yapilabilir ? En kötü ihtimalle paranin bütünüyle disarida yatirim yapabiliriz. Bu sekilde tapi oluruz. Yabancilar bizi satin aliyor diye aglamamiza gerek yok, bizde onlari satin almis oluruz. Ama paranin en azindan bir kismiyla yurtiçi yatirim yapmamiz istihdam yaratir. Belki borçlarimizi kapatiriz. Buda yeni yatirim yapma kabiliyetimizi artirir.


Onlar kaşıkla verdiklerini kepçe ile geri alıyorlar zaten. Dünyanın en yüksek reel faizini ödediğimizi unutmayın. Bize geldiğini zannettiğimiz paralar yüksek faiz - düşük kur sistemi ile yabancılara faiz olarak gidiyor.

Sözüm ortaya.

Yabancı sermaye gelirse belki şu olur, belki bu olur. Adile Teyze'den büyüklere masallar. Ford fabrikasından bu yana büyük bir "soğuk" doğrudan yatırım yapılmamıştır bu ülkede. Varsa yazın, klavye önünüzde. "Yabancılar gelecek cari açık kapanacak" diyenler, artık "yabancılar gelirse belki yatırım yaparız, borç öderiz" demeye başladılar, tonlarını iyice düşürmek zorunda kaldılar. Nedendir acep? Yoksa anlatılan masalların makyajı mı akmaya başladı? Yoksa Türk insanı, gelen yabancı sermayenin, cari açığı kapama yönünde bir faydası olmadığının yavaş yavaş farkına mı varıyor?

e-recep dedi ki...

Bu tasarruflar yeni yatırımlarda kullanılmayacak mı ? Ya da, mevduat olarak kalsa bile, kredi olanağı yaratıp, dolaylı olarak yatırım ve istihdamı artırır.

Yeni yatırımlarda kullanılabilir, peki bu yeni yatırımın Türkiye'de olacağının ne garantisi var. Ford fabrikasının tesisinden beri hangi büyük yatırım yapıldı bu ülkede? Sahip değiştirmeler, sahibi açısından yatırım olsa da Türk insanı açısından yeni bir yatırım değildir.

Kredi olanağı? Reel sektör yurtdışından 110+ milyar dolar bulup getirmiş zaten, açık pozisyona bile girmiş. Kredi olanağı hiç de kıt değil sizin anlayacağınız.

Adsız dedi ki...

1. istediğimiz sorudan başlayabilir miyiz?
2. kamusal alanda yabancı yatırım olur mu?

ahmet dedi ki...

Sayin L.A.,

Bana yöneltiginiz sorulari bilebildigim kadariyla cavaplamaya çalisacagim.

Yabanci sermeye katkili firmalar ayni zamanda borçlaniyor. Paralarini dogru harciyorlar mi ?
Bilmiyorum. Harcasalar iyi olur. Aksi takdirde piyasa mekanizmasi onlari cezalandiracaktir. Zarardan, ortakliklari oraninda yabanci sermaye de payini alir. Bu da bizim açimizdan isin karli yönü olur (zarardan kar anlaminda).

Yabancilara kaptirmak ?? Yazimi oku lütfen. Kendine su soruyu sor: Benim için yerli veya yabanci NEREDE farkedecek ?

Paralarini alip giderler mi ? Greenspan'in bir zamanlar Japon'larin Amerikan şirketlerini satin almasiyla olusan 'infiali' dindirmek için söylediklerini hatirlatmak isterim. Şuna benzer bir seydi: Yabancilar mallarini bize satip gidebilirler, o zaman sermaye ihraci yapmis oluruz, mallar da yine bizim olur. Yabancilar mallarini son tuglasina kadar söküp götürebilirler, o zamanda 'ihracat' yapmis oluruz.

a.çavusoglu