Uretkenlik Nedir

Serhan Cevik 2005'in son ceyreginde uretkenlik artisinin yillik %8.5 oraninda arttigini belirtmis. Bu yazimizda da uretkenlik nedir sorusuna egilecegiz. Turkiye'deki istihdamin tatminkar bir sekilde artmamasini bundan daha iyi ne aciklar bilemiyorum. Genel olarak sirketler ayni sayida isciyi calistirarak talebi karsilayabiliyorlar. Bunu nasil beceriyorlar? Turk lirasi son yillarda deger kazandigi icin disaridan ithal edilen sermaye mallari goreceli olarak ucuzladi. Neticede bir makina almak 10 tane isciyi ise almaktan daha karli hale geldi.

Istihdami arttirmamiz icin en saglikli yol vergilerin dusurulmesi olacaktir. Istihdami azaltmanin en guvenilir yolu ise sendikalara kayitli isci sayisini arttirip is guvenligi ile ilgili yasalar gecirmek olacaktir. Hurriyet demogoji yaparak bir haber vermis (haber kelime anlami itibari ile notr bir kelimedir, ama bu "sozde tarafsiz gazetecileri" durdurmaya yetmiyor tabii ki). Haberin basligi "Ozel Sektorde Reel Ucretlerde Azalis Suruyor". Haberin ilk paragrafinda ise basligi "dogrular" sekilde reel ucretlerin kamuda %3, ozel sektorde %1.3 arttigi belirtiliyor. Allahtan korkun ya, bu gazetenin editoru kim? Acilarin cocugu Kucuk Emrah mi? Bu kadari da fazla. Yazinin devamini okudugun zaman reel ucretlerin bir arttigini soyluyor, bir azaldigini. Yaziyi iyice corbaya cevirmisler.

TUIK'in sayfasina gittim de gercegi ogrendim. Ozel sektordeki kisilerin ucretleri reel olarak artis gostermis ama bunun sebebi daha fazla saat calismalari olmus. Saat basina %0.1 daha az para almislar ama adamlarin cebine daha fazla para girmis. Kamu iscileri ise tam kebap; adamlar hem daha fazla para kazanmislar hem de daha az calismislar. Bosuna Tupras'in iscileri eylem yapmiyor. Ozel sektor bunlari daha fazla (verimli diye de okuyabilirsiniz) calistiracak ve saatlik ucretleri yerinde sayacak (saatlik ucretler yerinde sayacak ama toplam ucret artacak). Ben de yatirimci sendikasi acacagim, hisseler deger kaybettigi zaman Anayasa mahkemesine dava acip "kazanilmis haklarimiz gasp ediliyor" diyecegim, o yuzden borsanin dusmesi yasaklansin!!!!

6 Yorum Var.:

tersaci dedi ki...

aslında karışıklık falan yok. Bu tarz haberler tek kalemden çıkıyor. anadolu ajansı'nın muhabiri tabloyu elinden geldiğince text'e çeviriyor. Birazcık medyada çalışmış olanlar Türkiye'de eğitim seviyesinin en fakir olduğu sektörlerden birinin medya olduğunu bilirler. Muhabirin analiz yeteneği olmayınca da ortaya çorba çıkıyor. Daha sonra bu muhabirlerin kaleminden çıkmış olan aynı metni ertesi gün farklı gazetelerde farklı habermiş gibi okuyoruz.

Bir artıyor demesi bir azalıyor demesi de hatalı değil. Reel ücret ve reel kazanç ayrı şeyler. Biri artıyor demek ikisi de artacak demek değil.

Veysel Aratlioglu dedi ki...

Sayın EKONOMIX,

Türkiye'de tek "çelişki"nin emek-sermaye çelişkisi olacağı gün geldiğinde kişi başına düşen milli gelir de $20,000'ı aşmış olacaktır. İleri ülkelerde çoktan çözümlenmiş (bir başka deyişle azgelişmiş ülkelere has) iptidai çelişkiler dururken, emek-sermaye çelişkisinde açıkça taraf olmak niye? Bu emek-sermaye çelişkisinden başka sorunumuzun kalmayacağı mutlu günler gelene kadar renk vermeseniz (bir başka deyişle bu çelişkiyi buzdolabına kaldırsanız) daha iyi olmaz mı? Şu tavrınızla mesela tüketici hakları konusuda doğal müttefikiniz olan çalışanları iktisadi milliyetçilerin uğursuz saflarına itmiş olmuyor musunuz?

Saygılarımla,
Veysel Aratlıoğlu

Blog Sahibi dedi ki...

Ustadim ben emek-sermaye celiskisi gormuyorum. Ekonomide hicbir olay digerlerinden bagimsiz degil, bir degiskeni degistirdiginiz zaman diger degiskenler de yeni duruma gore adapte olarak degisiyorlar. O yuzden tek degisken bazli analizler cogu zaman dogru cikmiyor.

Sendikalar kavram olarak kotu degiller ozellikle ipin ucunu kaciran isverenlere karsi. Ancak ipin ucunu kaciran cok sendika da var. Sana Amerika'dan bir ornek vereyim. GM (Turkiye'de arabalarini pek gormesek de) dunyanin en buyuk arac ureticisi, ve bunlarin iscilerinin bagli oldugu bir sendika var. Bu sendika cok guclu, ve zamaninda yapilan pazarliklarla cok buyuk haklar kazanmis. Oyle ki isciler senede ortalama $80000 para kazaniyor (sanirsin ki adamlar roket muhendisi), cok bonkor emeklilik haklari, saglik sigortalari ve is guvenceleri var. Ne kadar "iyi" degil mi isciler icin.

Bence degil. Birincisi GM uzun suredir cok az sayida yeni isci ise aliyor (bir kere alinca basina kaliyor cunku). Yani bu imkanlardan sadece "icerideki" isciler faydalanabiliyor. Ikincisi GM'in iscilik ucretleri yuzunden araba basina diger ureticilere kiyasla ek maliyeti $2000. Yani bir Toyotayla kafa kafaya olabilmesi icin diger tum giderlerde $2000 tasarruf saglayabilmeli ki rekabet edebilsin. Mumkun degil tabii bu, sonuc GM gittikce pazar kaybediyor ve isci cikarmak zorunda kaliyor.

Gorecegin uzere sendikanin genel olarak "icerideki" iscilere bir faydasi olsa da toplamda isciler icin faydadan cok zarari var. Senede 200 milyar dolar satislari olan bu sirketin piyasa degeri bizim Tofas'in sadece 3 kati. Adamlar kendilerini bacaklarindan vuruyorlar anlayacagin.

Ben ne iscinin yanindayim ne de isverenin. Yorumlarim verimliligi ve ekonomik buyumeyi arttirmayi ongoren politikalari one cikarmaya calisiyor. Bu da cogu zaman tuketicinin yanindayim demek ama kredi karti affinda oldugu gibi her zaman tuketicinin de yaninda degilim.

tersaci dedi ki...

Sayın Veysel Aralioglu,
Ben bir emek-sermaye celiskisi yasıyorum. Bir semayedarın yapmış oldugu bir teşebbüse alın terimi, mesaimi ve bilgi birkimimi satıyorum. Alçak patron da beni sömürüyor. Diğer yandan evime düzenli olarak temizliğe gelen kadın da benim hakkımda eminim böyle düşünüyor.
Şimdi ben emekçi miyim sermayeci mi? Hangi safta yer almam lazım. Yani şimdi devrim yaptık diyelim, hapse mi gireceğim kahraman mı olacağım?
Aydınlatırsanız sevinirim

Veysel Aratlioglu dedi ki...

Sayın EKONOMIX ve Sayın Barış,

Ben sömürünün olduğu yerde bolluk ve bereket, olmadığı yerde de açlık ve sefaletin olduğu Marx-bilimsel gerçeğini çok iyi bilirim. Daha çok sömürülen bir işçinin mutlaka daha çok yoruluyor olması gerekmediğini de iyi bilirim. Anlatmak istediğim iktisadi milliyetçiliğe karşı mücadele ederken emekçi kitleyi yanımıza çekebilmek zarureti idi. İki iktisadi milliyetçi lider Sn. Demirel ve Sn. Ecevit, biri kimseye çaktırmadan işçi haklarını muazzam arttırarak, öteki de emek yanlısı söylemlerle iktidar olmuşlar ve TÜRKİYE'YE TAM KIRK YIL KAYBETTİRMİŞLERDİR! Yazık-günah değil mi? Sizin deyiminiz ile "ipin ucunu kaçırmış" sendikalar ne yaparlarsa yapsınlar Türkiye'nin kalkınmasını "ipin ucunu kaçırmış" iktisadi milliyetçiler kadar baltalayamazlar. Emin olun.

Saygılarımla,
Veysel Aratlıoğlu

Blog Sahibi dedi ki...

Ciller ve Yilmaz'i da populist politikacilar listesine eklemek lazim. Ancak asil merak ettigim bu politikacilarin bu kadar populist olmasinda secmenlerin ve medyanin payi ne kadar acaba?