Cari Açık, Tasarruf, Mehmet Şimşek, Ege Cansen

Merhabalar, bugün Türkiye’ de tasarruf oranını tartışacağız. Öncelikle tasarruf nedir?Tasarruf demek bugün ile yarın ki tüketim arasında tercih etmek demektir. Toplum bugünün tüketimi ile yarının tüketimi arasında tercih yapar. Esas sorun şuradadır, tasarruf oranımızın düşük olması toplumun önüne konulan alternatiflerin cazibesinin olmamasından mıdır? Bu soruya cevap vermek kolay, çünkü Türkiye’ de reel faizler çoğu ülkeden daha fazladır. Gelelim cari açığa, cari açık dediğimiz zaman tasarrufların yatırımlardan sürekli olarak düşük kalmasını kastederiz. Böyle olunca ülke yurtdışına faiz gibi faktör ödemesi yapıyor. Cari açığın finansmanında ise en önemli faktör yabancı yatırımcıların tercihi ve dış finansmandır. Hal böyle olunca ülke ekonomisi kırılgan bir yapıya geliyor. Dış sermayeye bu derece bağlı olunduğu zaman ani sermaye çıkışları ülke için büyük bir risk kaynağı oluşturuyor. Peki nasıl oluyor? İç talep daralır ve TL, USD karşısında değer kaybına uğrar. Türkiye 1990’lı yıllarda Cari açık/GSMH’ de %1 civarındaydı, 2011 de ise bu rakam bana göre %8’ ler civarında olacaktır.

Mehmet Şimşek’ in 2008 yılında yaptığı bir açıklama var. Bu açıklamada Türkiye’ nin genç bir nüfusa sahip olduğu, bu yüzden tasarruf oranlarının düşük kaldığı falan yazıyor. Burada devreye yaşam boyu hipotezi devreye giriyor. Modigliani ve Brumberg’ in 1954 yılında geliştirdiği hipotez der ki: Bireyler tüketimlerini bütün hayatına yayarlar. Birey kendini geliştirdiği yer olan okulda yani okul döneminde negatif tasarruf eder, çalıştığı müddetçe ise yüksek tasarruf eder. Emeklilik döneminde ise gençliğinde yaptığı bu tasarrufları kullanır. Yani net tasarruf yaşam sonunda sıfırdır. Eğer Türkiye’ de genç nüfus>çalışan ve yaşlı nüfus ise tasarrufların Mehmet Şimşek’in dediği gibi düşük olması gerekmektedir. Ama Mehmet Şimşek’ in dediği gibi ortalama yaşımız 28 düzeyindedir, yani çalışma çağındadır. Bu durumda tasarruflarımızın yüksek olması gerekmektedir..


Az önce değindiğimiz hipoteze göre toplam tasarruflar demografik faktörlerden de etkilenmektedir. Eğer toplumda çocuk ölümleri azalır ve çalışmayan genç nüfus artarsa toplam tasarruflar azalır. Üretkenlik aile başına çocuk miktarını azaltır ve bağımlı nüfus oranını düşürür. Bunun sayesinde tasarruflar artar. Bunlarıu bir grafikle açıklayalım. Gördüğünüz grafik 1990,2010,2030 ve 2050 yıllarının- gelişmiş ülkelerin- demografik yapılarını gösteriyor. Buna göre 2050’ de emekli nüfusus payı diğer dönemlere göre artacaktır. Buradan da 2050 yılında tasarrufların azalacağı manasını çıkarabiliriz.




Gelişmekte olan ülkelere bakarsak çalışan nüfusun 2050’ de en yüksek seviyeye ulaşacağını görüyoruz. Yani tasarruf oranı gelişmekte olan ülkelerde daha da artacaktır.






Gelelim Ege Cansen’ e. Ege Cansen 31 Aralık’ ta yazdığı bir yazıda Türkiye’ deki tasarruf oranının %22 olduğunu iddia etmiş. Argümanını ise Fiili tasarruf oranı=Yatırım eşitliğinden Türkiye’ deki tasarruf oranı %22 imiş. Öncelikle yukarıda belirttiğimiz gibi ortada yatırımlar var ve bu yatırımların finanse edilmiş şekli var. Bir kısmı yurtiçi tasarruflar sayesinde karşılanıyor, bir kısmı da yurtdışından borç alınarak hesaplanıyor. Cari açık dediğimiz ise dış borç olduğuna göre Ege beyin bir hatası var, tasarruf oranı hesaplanırken kendisinin de belirttiği gibi yatırım-cari açık/gsyih=tasarruf oranını verir. Eğer tasarruf oranımız gerçekten yüksek olsaydı yatırımlar iç finansman ile karşılanırdı ve dışarıdan borç alınmazdı. İstanbul Ticaret Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kerem Alkin’ den aldığım slayta dayanarak Türkiye’ deki tasarruf oranının ülkeler arası karşılaştırmasına bakalım.


İktisatta bir gerçek vardı. Bu gerçek enflasyon dönemlerinde kişilerin paralarını cebinde tutmayacağı ve tüketime harcayacağıdır. Türkiye’ ye bakınca ise tam tersini görüyoruz. Yüksek enflasyon döneminde %26 ya varan tasarrufun olduğu ama düşük enflasyon döneminde ise %12 ye varan tasarrufun olduğudur.Grafiğe baktığımız zaman tasarruf oranımızın gittikçe azaldığın görüyoruz. Bunun bence iki nedeni var. Birincisi ise toplumun düşen enflasyon ve düşen faizler nedeniyle tüketime yüklenmesidir. İkinci neden ise Türkiye’ deki reel faizlerin düşmesidir. Bugünlük bu kadar yarın sınavım var, iyi günler. Bu arada bu yazıyı çok hızlı yazdım sanki kendimi bir yerde hata yapmış gibi hissediyorum, hatam varsa düzeltmenizi rica ederim.

Kaynaklar:
1)Üçer, Murat ; Rijckeghem, Caroline Van, 2009, Tüsiad.

2 Yorum Var.:

milleplateaux dedi ki...

Türkiye birikim açısından ilginç bir konumda. Sosyal sigorta sisteminin kapsama alanı gelişmiş ülkeler seviyesinde ama insanlarının kazanç kapasitesi gelişmekte olan ülkeler seviyesinde.

Türkiye bu açıdan örneğin Çin'den çok farklıdır. Bir Çinli'nin hayatı yüksek miktarda birikim yapmasına bağlıdır. Çin'de sağlık masraflarınızı karşılayamazsanız ölürsünüz, devlet memurlarına rüşvet verecek paranız olmazsa donunuza kadar kaybedersiniz, Çin'li devlet zoruyla en fazla 1 çocuk yapabilir, Çin'li bir erkek kendine ev almaz ise evde kalır, vs ...

night dedi ki...

"Türkiye’nin Cari İşlemler Açığı ve Yurtiçi Tasarruflar"

http://eaf.ku.edu.tr/sites/eaf.ku.edu.tr/files/eaf_pn1110.pdf