Ikinci yazi ise Ugur Gurses'e ait. Ozellikle Zafer Caglayan'a gecirdigi bolumleri cok hosuma gitti:
Bu göreve gelmeden ve siyasete atılmadan önce iş dünyasının ve sanayinin sorunlarını, daha önemlisi ne yapılması gerektiğini TOBB Başkan Vekili olarak biliyordu. Hükümetle sanayi ve ticaret kesimi arasında daha ‘enerjik’ bir ilişki kurulması, sorunların çözümünde daha hızlı yol alınması olanaklı idi. Ama olmadı. Bakan Çağlayan adeta ‘yerim dar’ diyerek, her ağzını açtığında Merkez Bankası’na çattı. Oysa şikâyet ettiği yüksek reel faizde, reformları erteleyen ve ‘eli yüzü düzgün’ bir ekonomik programı ortaya koyamayan bir kabinenin üyesi olarak bizatihi kendisinin de payı olduğunu hiç düşünmedi bile. Bakan Çağlayan, neden enerji piyasasında rekabetin sağlanamadığını, neden sanayicinin elektriğe yüksek bedel ödediğini hiçbir zaman anlatmadı! İşini yapma, sorunları çözme konusunda başarılı olamadığı gibi, ekonomik sorunların nedeni olarak Merkez Bankası politikalarını suçlayarak ‘cambaza bak’ manevrası da inandırıcı olamadı. Çağlayan’ın olaylara nasıl baktığının, zihinsel yaklaşımının ne olduğunu gösteren olay, onlarca insanın yaşamını yitirdiği Tuzla’daki tersane kazalarına ilişkindi. Çağlayan gazetecilere; tersanecilik sektöründe dünyanın 8. büyük ülkesi haline gelmemiz nedeniyle, bu kazaların altında ülke dışından bir takım mihrakların provokasyonunun aranmasını öneriyordu!
Ugur Gurses Mehmet Simsek'in de biletini kesmis. Biz de Mehmet Simsek'e ya bir halt yaptirmayacaklarini ya da laf salatasi uretim ustasi oldugunu secimlerden once ve sonra defalarca soylemistik. Ugur Gurses sunlari soyluyor:
Küresel ekonomi ve uluslararası mali piyasalar yeni bir döneme girerken, ABD’deki kriz derinleşirken, bunun en çok farkında olan bakan Şimşek olmalıydı. Ancak siyasetin ‘derinlik sarhoşluğu’, tekniği ezdi. Biz, hâttâ çoğu analist, Mehmet Şimşek’in uluslararası piyasaları ve mekanizmaları bilen, yatırımcıların nelere baktığını bilen bir uzman olduğunu düşünüyordu. Hazine Bakanı olarak Babacan’ı arar olduk! Şimşek’in seçim öncesinde sözünü ettiği, ‘mikro reformlar’ ve ‘rekabetin artırılması’ konularının ise ekonomi camiasından ‘onay’ için sunulan birer ‘seçim vaadi’ olduğu anlaşıldı. Çünkü bu konuların yakınından bile geçilmedi. İçeride yaşanan siyasal gerginlik ve belirsizliğin en uç noktasında, ‘ekonomimiz için gerekeni yapacağız’ demek yerine, kapatma davasının borsa ve faiz ‘zararını’ hesaplayıp, dünyaya şikâyet etmeyi tercih etti. Merkez Bankası ile ortak belirlenen enflasyon hedefi 7. yılında ilk kez revize edilirken, kamuoyunun karşısına geçip gerekçeleri anlatmak yerine, Cumhurbaşkanı’nın Japonya’ya gezisine koştu. Doğrusu, bakanlık koltuğunda geçirdiği bir yılı, seçimler öncesinde etkileyici bir görünüm sergileyen özgeçmişi kadar parlak olamadı.
Bana sorarsaniz ozgecmisinde oyle etkileyici bir sey de pek yok. Merrill Lynch'de calismak mi etkileyici? O zaman Gungor Uras'in birakin ekonomi bakani olmasini basbakan olmasi lazim!!!
0 Yorum Var.:
Yorum Gönder