I don't know what he is on, but I want some

Uzun suredir Salih Neftci'nin yazilarini takip etmiyordum. Genel olarak sevdigim birisidir, yorumlarinin coguna katilmam ama bazen cok iyi yorumlari cikar. Mesela tezkere krizinden sonra "bunun faturasi bize zaman icerisinde cikacak, 5-10 gun degil, 5-10-15 yil bizleri etkileyecektir" mealine gelen yorumlar yapmisti. Bugun butun gazetelerin sayfalarini ziyaret ettiginiz zaman "SINIR ASILIR, BU HESAP SORULUR" seklinde haberlerle karsilasiyorsunuz. Sehitlere insan gercekten cok uzuluyor, yuregimiz parcalaniyor ama bu olanlarin 2003 tezkeresi oylamasi sirasinda yedigimiz hurmalarin neticesi oldugunu gormuyor da degiliz. Neftci'ye sapka cikariyoruz.

Belki de bu sapkanin hatirina yazilarini okumaya basladim, baslamaz olaydim. Ucmus adam. Yuksek faizler tuketimi azdiriyor, faizleri dusurursek hem talep duser, hem de hazine daha az faiz oder diyor. Mantigi su: faizler yuksek oldugu icin insanlar dolar borclaniyorlar ve tuketim yapiyorlar. Neticede TL reel olarak deger kazandigi icin dolar borclananlar faiz odemelerinden sonra bile TL olarak daha az para oduyorlar.

Keske soylediklerini veriler destekliyor mu diye bir kontrol etseydi. Otomobil satislari yilin ilk sekiz ayinda %17 azalmis, benzer tablo beyaz esya icin de gecerli. Tuketim maalesef Turkiye'deki faizlerin bir fonksiyonu. Turk tuketicisi de maalesef carry trade degil, negatif carry trade yapiyor. Gecen sene Mayis-Haziran aylarinda cikan krizlerden sonra doviz mevduat hesaplari azalmayi birakin 20 milyar dolarin uzerinde artis gosterdi. Bizimkiler hala doviz krizi cikacak, dolar 3 YTL olacak diye spekulasyon yapiyor maalesef.

Neftci bir de gecelik faizlerle orta vadeli faizleri birbirine karistirmis. Tuketicilerin gecelik faizlere bakarak hareket ettiklerini dusunuyor. Oysa tuketimi etkileyen orta vadeli faizlerdir, gecelik faizler son bir senede sadece 25 baz puani dustu; orta vadeli faizler bir senede 600 baz puani dustu (Bir sene once %22.5 idi, bugun %16.2).

Okuyucularimiz yine de Neftci'ye minnettar olmalilar. O bu yanlislari yapmasa, biz de dogrulari soylemek icin muhtemelen zaman harcamazdik.

5 Yorum Var.:

ekodok dedi ki...

Kusura bakma ama ben o konuda da Neftçi'ye şapka falan çıkaramayacağım Ekonomix. 2003 öncesindeki PKK terörü hangi hurmaların neticesiydi peki? Evet, PKK terörü bu ülkede cumhuriyetten beri (belki öncesi de vardır, kesin konuşmamak lazım) yenen bazı hurmaların neticesi. Tezkere olayının bununla bir ilgisi varsa bile sanıldığı kadar fazla değil. Hadi ABD izin verdi de sınır ötesi harekat yapıldı diyelim, ne yararı olacak ki? 1990'larda, kardeşimin de katıldığı operasyonlar dahil, Irak'a kaç sefer geçtik aha aldığımız netice ortada. Bu işin silahla değil ekonomiyle ve demokrasiyle çözülebileceğini ne zaman anlayacağız bilmem ki?

ahmet dedi ki...

Ekodok,

'Silahla değil ekonomiyle, demokrasiyle çözülür' görüşüne yürekten katılıyorum.

Zaten silahla çözülebilseydik, en sert önlemlerin kolaylıkla uygulanabildiği 1980 darbesi sonrasında bu herifler palazlanamaz, güçlenemezdi.

Ancak öbür taraftan da CHP'nin -dincilerle birlik olup (buna pekala laikçi-dinci ittifakı da denebilir) 2003 yılında yaptığı propagandanın etkisi altında kaldığın anlaşılıyor.

Amerikalılarla yapılan anlaşma çerçevesinde Biz Türkler Irak'a savaşmaya gitmeyecektikki. Sadece amerikalıların güneyden geçişine izin verecektik. Buna karşılık olarak da, Irak içlerinde kendimiz için kolayca savunabilir bir cepheye yerleşecektik. ABD ile işbirliği içindeki Türkiye'yi kimse buralardan sökemezdi. Şimdi askerlerimiz dağlık, sınır korumasının mümkün olmadığı yerlerde savunma yapıyor. Canları bundan veriyoruz.
Şimdi durum çok ama çok farklı.

Geçmiş geçmişte kaldı. Ancak bu tecrübeler bize 'niye PKK'nın silahlı eylemleri artırdığı sorusuna' doğru cevaplar vermemize yardımcı olmalı. Önümüz erken seçim. Ya Diyarbakır ve onların kale olarak gördüğü belediyeleri AKP alırsa ? AKP bir kez yerleştimi kolay kolay kimse çıkaramıyor biliyorsun. Bence PKK'nın korkusu bu. Seçimlerde kaybetme endişesiyle kendilerine rakip olarak gördükleri AKP'ye savaş açmış durumdalar. Silahların konuşmaya başlamasıyla sadece yöre halkını AKP'ye düşman etmekle kalmayıp, onun ABD ve AB ile iyi ilişkilerini bozmak istiyorlar. Bu arada kışkırtılıcık yaparak, hükümeti akıldışı kararlar almaya zorlamak görevine CHP ve diğer sorumsuz muhalafet odakları balıklama atlayacak gibi. Siz onların laikliğine, milliyetçiliğine falan kanmayın 'Izmirde CHP, Diyarbakırda DTP' formülünün devamı için mücadele edeceklerdir. Ha bu yaptıklarıyla zaman zaman dincilere, zaman zaman ayrılıkçılara hizmet etmiş olacaklar. Onların derdi mi ? Hayır. 'Laik düzen içinde birlik içinde barış' yalnızca bizim derdimiz.

selamlar
a. cavusoglu

ekodok dedi ki...

Ahmet Bey,

2003 tezkeresi konusunda sizin kadar iyimser görüşlere sahip değilim. Savaşta ABD'ye elimizi verince kolumuzu kurtarabilir miydik o ayrı bir konu, fakat Irak içlerinde konuşlansak bile PKK terörünün önüne geçemeyebilirdik. O şekilde terörün önüne geçebilsek zaten 1990'larda Irak'ın kuzeyini bizim köye çevirdiğimiz zaman yapabilmemiz gerekirdi. Dediğim gibi, 2003 tezkeresinden falan bağımsız olarak, bu iş silahla değil ancak ekonomi ve demokrasiyle çözülür. Savaşın son zamanlarda tırmanması konusunda da sizinkinden biraz farklı fikirlerim var. Tabii sizin fikirleriniz de tamamen geçersizdir diyemem. Fakat şimdi vatan haini noktasına düşmemek için o konulara girmeyeyim (bu arada etnik olarak Türküm, yanlış anlamalara meydan vermemek için onu peşinen belirteyim). Bu ülkede iki konuda açık açık konuşmaktan kaçınmak lazım. Biri milliyetçilik öteki de din. Geçenlerde tartışılan islam ve faiz konusunda kaç sefer birşeyler karaladım da sildim sildim attım. İnsan rumuzla yazsa bile gelecek eleştirilere muhatap olmamak için bu konularda yazmaya çekiniyor. Bu sorunların çözümünün bunları açık açık tartışmaktan geçtiğini biliyorum ama henüz o olgunluğa erişmiş bir toplum olmadığımızın da farkındayım maalesef.

Selamlar

Blog Sahibi dedi ki...

Mesele askeri guc kullanarak terore cozum aramak meselesi degil ki. Mesele askeri guc kullanabilmek meselesi. Opsiyonlarimiz sinirlandi tezkereden sonra. Amerika'nin "kaybettigi" silahlar ulkemizde cikiyor, yarin birgun Kurt devleti kuruldugu zaman da elimizde fazla opsiyonumuz olmayacak. Atacagimiz yanlis bir adim da bize pahaliya patlayacaktir.

Bunlar hep potansiyel riskler, cunku ben yoneticilerimizin her zaman dogru kararlari alabilecek yeterlilige sahip olmadigini biliyorum.

Cuneyt Kazokoglu dedi ki...

Olay tezkerenin gecip-gecmesinden ziyade yanlis yönetim. Adamlara son güne kadar hükümet tarafindan "gecirecegiz, sorun yok" mesaji verildi. Iskenderun'a indirme yaptilar, sonra damdan düser gibi reddedildi tezkere. Adamlarin yerinde ben de olsam bu kazigi unutmam.

Basindan itibaren konunun yönetimi son derece kötü yapildi. Kuzey Irak'a Türkiye'nin Amerika ile girip girmemesi ya da terörün nasil cözümlenecegi apayri bir konu.

Konunun nasil gelistigi konusunda eski MIT müstesari Mehmet Eymür'ün cok güzel bir toparlamasi var, tavsiye ederim:

http://www.atin.org/detail.asp?cmd=articledetail&articleid=453

Madem az da olsa meclisten geçmeme ihtimali vardı, neden ilk başta ABD’ye askeri üslerde inceleme izni verdiniz? Neden ABD’nin, Türk üs ve havaalanları ile limanlarını kullanılması ve Türk topraklarına 50 bin kadar asker sokması konularındaki “Mutabakat Zaptını” imzaladınız. Neden ABD’nin Mersin ve İskenderun limanlarını kullanmasına ve bu limanlara gemiler yükü askeri malzeme yığmasına peki dediniz?

(Bu arada memleketteki Susurluk ve benzerlerinin arka planlari icin bu sayfa bulunmaz kaynak, onu da belirteyim.)

Cüneyt