‘’Büyümek için rekabetçi kur mutlaka gerekir’’ fikrini yeniden tartışmayacağım. Türkiye’nin 2001-2007 verileri bu hipotezin gülünçlüğünü yeterince ortaya koymaktadır. Fakat ‘sürdürülebilir rekabetçi kur’ için önerdiği görüşler elle tutulur şeyler değil. Eğer bahçenizden petrol veya doğalgaz fışkırıyorsa bir taraftan banka mevduatlarınızı artırırken diğer taraftan yatırım yapmak sizin için hiç zor olmaz. Ama aynı tasarrufu ‘arabasına koyacak benzini, evini ısıtacak doğalgazı’ dışardan temin etmek zorunda olan vatandaşlardan bekleyemezdik. Nüfusun hızla arttığı bizim gibi ülkeler için yatırım ihtiyacını göz önüne almadan tasarrufları çoğaltabilen bir formülün kolaylıkla bulunamabileceğini düşünebilmek için ya ahmak olmak gerekir yada dünyaca ünlü bir ‘profesör’. Sıkı maliye politikalarını biz de uyguladık. Devletin tasarrufa yönelmesinin özel harcamaları bağlamayacağını herhalde bizden daha iyi kimse bilemez. Kamunun her 1 kuruşluk tasarrufuna özel kesim 2 kuruş harcamayla karşılık verirse cari fazla nasıl tesis edilebilir ? Üstelik özel kesime de para harcatmayacaksak genç nesiller için yeni işyerlerini nasıl açacağız ?
Bizim için önemli olan tasarruf/harcama oranı değil, yatırım/tüketim oranıdır. Tüketimi artıran politikalar; örneğin petrol ürünlerinden alınan dolaylı vergilerin düşürülmesi, devletin çalışan çalışmayan herkese maaş bağlaması, az prim ödeyerek erken emeklilik, tüketimi körüklerken yatırımlara pek katkısı katkısı olmaz. Çünkü artan tüketimi yurt içi üretim yerine ithalatla karşılamak daha kolay olacaktır. Yapmamız gereken zenginlerden daha az vergi alırken devletin mekanizmalarını fakirlere dağıtım aracı olarak görmemektir. Bu strateji tasarrufları çoğaltıp yatırım/tüketim oranını da yükseltir. Unutmayın: Ürettiklerimiklerimizi ülkemizde tüketmek zorunda değiliz, üretmeyen tüketiciye ihtiyacımız yok. Özetle ‘sosyal politikalar’ yalnızca cari açık yaratmakla kalmaz, üretkenliğe de pek bir katkısı olmaz. Çocuklarımıza borçtan başka bir şey bırakmayız.
Ahmet Çavuşoğlu
8 Yorum Var.:
Ekonomitürk'te ekonomi ile ilgili yazıları özlemişiz ,teşekkürler
sosyal politikalar konusunda biraz hassasim. soz oraya dokununca birkac sey de ben soylemek istedim:
sosyal politikalarin baska islevleri var. siz kendi kisisel ideolojiniz cercevesinde bunlardan hoslanmiyor olabilirsiniz; ama yine de sosyal politika uygulamaya mecbursunuz. zira demokratik sistemin saglikli islemesi icin on sart olan toplumsal ve siyasal istikrar sosyal politikalarin etkinligiyle dogrudan alakalidir. bu yuzden demokratik bir ulkede sosyal politikalar es gecilerek bir kalkinma programi uygulanamaz. feasible degil.
ote yandan toplumsal refahin en onemli beliryecisi tuketimdir; ve sadece cocuklarimizin tuketimi degil, fakir olanlarimiz dahil bizim de tuketimimizdir. yani uretmek icin uretmiyoruz; tuketmek icin uretiyoruz. bu tuketimin nasil olacagi da politik bir karar. dolayisiyla, toplum icerisinden birileri daha dusuk bir buyume karsiliginda, kendi toplumsal refah olcutlerine gore daha sosyal bir devlet de isteyebilir. orasi dedigim gibi isin ideolojik boyutu. ancak sunu da hatirlatmaliyim ki milton friedman gibi en liberal iktisatcilar bile sosyal politikalari bir kenara itememislerdir. (bu konuda tek istisna radikal piyasacilar olan anarko-kapitalistler.)
ote yandan sosyal politikalarin etkin ve verimli bir sekilde uygulanmasinin gerekliligine ben de katilirim. tabii %100 etkin bir sosyal politika olamaz. eninde sonunda birilerine yardim ederken, illa ki sokaga bir miktar para atacaksin. yapabilecegimiz en iyi sey toplumsal ve politik gercekliklerle uyumlu politikayi en az maliyetlerle uygulayacak mekanizmalar uretmek.
son olarak, daha once ahmet bey'le baska bir madde altinda tartismistik ama burada bir kez daha yazma ihtiyaci duyuyorum. insanlara dogrudan para vermek uygulanabilir sosyal politikalar arasinda cogunlukla en etkin ve verimli yontemdir. bunun "basic income" yani "temel gelir" ve friedman'in onerdigi "negative income tax" yani negatif gelir vergisi gibi cesitli sekilleri var. bunlari burada uzun uzadiya tartismayacagim; ama soz, yeterince zamanim olunca bloga daha aciklayici bir yazi yazacagim.
rodrik'in onerdigi gibi kamu harcamalarini kismanin ekonomik buyume uzerinde ne kadar etkili ve yeterli olacagini bilmiyorum; bunun uzerine ozel tasarruflari arttiracak emeklilik reformu gibi baska reformlar da yapilabilir. ama onun otesinde, demokratik bir toplumda bolusum araclarini ortadan kaldirmanin istenilebilir olmak bir yana, uygulanabilir bir yontem oldugunu dusunmuyorum.
not: demokratik duzen ve bolusume dair politikalar buyumeyi, toplumsal refahi ve bolusumu nasil etkiyebilir diye merak edenler icin rodrik'in bu konu uzerine cokca yazisi ve bilimsel makalesi var. kendi arsivimden bir makale: "distributive politics and economic growth". google'da aratin cikar.
Sosyal politika uygulamalari meselesi ulkemizde tamamen yanlis bir duzlemde yillarca uzun uzun tartisildi. Bugun bile devletin kamu hizmetleri icin KIT kurup calistirmasi gerektigini soyleyen emekcigiller familyasindan insanlara rastliyoruz.
Vurgulamak istedigim sey su: kamu hizmetine ulasabilmek icin zaten belli bir gelir seviyesinde olmak gerekiyor. Mamak'ta gecekonduda yasayip copten topladiklarini yiyen insanlar, devletin kutuphane, adliye, askeriye, tapu, egitim vs. gibi hizmetlerinden cok cuzi oranda yararlanabiliyor. Baska bir acidan, siz Kars'ta bir dag koyunde yasayan insana hangi kamu hizmetini goturebiliyorsunuz?
Kamu harcamalari ulkemizde memur ve emekli kesime bir gelir transferine donusmustur. Bunlarin musluklarini kismak, esas sosyal politikalardan faydalanmasi gereken en dusuk gelir seviyesine mensup halka daha cok yardim ulastirmaya vesile olabilir.
Dogrudan para vermek konusunda dr jekyll yerden goge kadar hakli. Ayrica, bunun maliyeti de saglayacagi utility artisinin yaninda cok kucuktur. Bugunun sartlarinda kisi basi 150-200 YTL verseniz bile yeterli olabilir. Yiyecek, giyecek ve barinma (biraz da saglik) ihtiyaclarini karsilar. Zaten bence bundan fazlasini da karsilamanin anlami yok.
Toparlamak gerekirse, devlet sacma sapan kamu harcamalari yapmadan da yoksula, duskune yardimci olabilir, olmalidir da. Friedman da bunu demisti zannimca.
Tuketimin azi da zarar cogu da zarar. Tasarruf yapabilecek kesimlerin de tuketimlerini azaltmalarini saglayacak guzel politikalar uygulanabilir.
Ozel tasarruflarin istenen seviyede olmamasinin en onemli nedeni egitim, saglik ve sosyal guvenlik (emeklilik) hizmetlerinin devlet tarafindan saglanmasi. Cocugunuzun universite egitimini devlet bedava veriyorsa, hastalaninca bedava bakiyorsa, emeklilik de garantiyse para biriktirmek icin bir sebebiniz kalmiyor. (Burada lojman, tatil kampi gibi seylere hic girmeyeyim daha iyi). Bu hizmetlerden yararlananlarin zaten cok dusuk gelir seviyesinde olanlar degil, calisan, sehirde yasayan, memur isci emekli kesim oldugunu belirtmek isterim. Ama en cok sesi cikan da bu grup, o yuzden bunlarin avantalarini kesmek oldukca zor.
Son olarak biraz vergilerden bahsedeyim.Gelir vergisi ya sabit oranli ya da cok az artan oranli olmali. Para kazanmayi degil tuketimi cezalandiran bir vergi sistemi tasarlayabiliriz. Mesela soyle bir sistem dusunun, hyundainin 20.000 liralik arabasina hic vergi koymuyorsunuz ama reklam yapmasini yasakliyorsunuz. Mercedes icinse tam tersi, reklamlarini subvanse ederken 200.000 liralik arabasina %300 vergi koyuyorsunuz.
Dr jekyll,
Kısa tutmaya çalistigim bir yazıya uzun bir yorum yapma zahmetine katlanmışsınız. Teşekkür ederim. Sizden ufak bir ricada bulunacağım. Benim bu sitede yayınlanmış eski yazılarımdan birini okur musunuz ? Tekrar tekrar aynı şeyleri yinelemekten, hem bizler hemde diğer okuyucular sıkılabilir.(İşin özünü kaçırıp gereksiz ayrıntıları uzun uzun tartışıp kendilerini iktidarsızlığa mahkum eden sosyal demokratların durumuna düşmek istemeyiz, değil mi ?)
http://ekonomiturk.blogspot.com/2006/11/kapitalizm-vahsi-oldugu-icin-guzel.html
Sizin anladığım kadarıyla benim hakkımda şöyle bir önyargınız var: ' Bu adam fakirleri pek sevmiyor, fakirlerin fakir kalması tercihiyle iktisat teorileri uçuyor'. Yanılıyorsunuz. Eğer bir tercih yapabilseydim, tercihim kesinlikle eşitlikten yana olurdu.
Yalnızca OLANAKLI olanları tercih edebiliriz. Iktisat, benim anladığım şekliyle, nelerin 'tercihlerle' seçilebileceğine nelerin seçilemeyeceğini bize söyler. Aslında söz konusu olan iktisat değilde fizik gibi pozitif olduğu varsayılan bir bilim olsaydı kimse yukarda söylediğimi tartışmazdı. Yani elini çırparak uçmayı tercih eden birisini gördünüz mü ?
Benim söylediğim basitçe şudur: ''SİZ A'DAN ALABİLİRSİNİZ AMA B'YE VEREMESSİNİZ''. Eğer tercihiniz birisinin çok diğerinin az miktarda fakirleşmesiyle tesis edilen eşitlikse buna bir şey diyemem. Ama eğer siz ' A'yı fakirleştirmek pahasına B'yi zengin edebilirim' diyorsanız işte o zaman olanaksız tercihler yapmayın derim.
Elbette bu hipotezin uzun vadeli tahminlerinei (öngörülerini) değerlendirmelisiniz. ''Dr.Jekyll cebinde 100, Ahmet cebinde 50 lira var. Jekyll'san 20 Lira alıp Ahmet'e verirsem Ahmet'in harcayacak 70 lirası olur'' demek benim söylediklerimi çürütmez.
Diğer konuyu tartışmıştık zaten.
selamlar
Sayın Kerem Kagan,
Görüşlerinizi aktardığınız için teşekkür ederim.
ahmet bey,
yanitiniz icin tesekkur ederim. "Bu adam fakirleri pek sevmiyor" diye dusunmuyorum. sadece olanakli olana iliskin kafanizdaki ideolojik varsayimlarin, (benim gordugum sekliyle) gerceklerle tumuyle ortusmedigini dusunuyorum. linkini verdiginiz yaziyi da okudum. fikirlerinizden destekledigim, desteklemedigim ya da ilginc buldugum noktalari, umarim bir baska yazi vesile olur da dile getirebilirim.
tesekkur ederim...
ahmet bey'in linkini verdigi kapitalizm uzerine olan yaziyi okuduktan sonra, soylediklerine kismen destek olabilecek bir sure once okudugum teorik bir makale aklima geldi. bu makale, insanlarin tuketim, tasarruf vb kararlarini etkileyecek tercihleri ile yetenek (skill) dahil gelir getiren ve tam olarak gozlemlenemeyen varliklari arasindaki iliski devlet acisindan yeterince belirsizse, sosyal guvenlik politikalarinin toplumsal refahi azaltabilecegini soyluyor. yani literaturde devletin hicbir sey yapmamasinin en iyi secim oldugu durumlari gosteren makaleler de var.
kamu ekonomisi literaturu bastan asagi toplumsal refahi kamusal mudahale yoluyla nasil arttirabiliriz ya da arttirabilir miyiz sorularina yanit vermeye calisiyor. pek cok durumda akilli insanlar, sorunlara cozum olacak ve refahi arttiracak politikalar onerebiliyorlar.
not: ilgilenenler icin sozunu ettigim makalenin adi "on the robustness of laissez faire". google'da aratirsaniz cikar. makalenin oldukca teknik oldugu konusunda ilgilenenleri uyarmaliyim.
Yorum Gönder