Hisse Yorumları Küresel ısınma Karikatürleri Pesimist Nedir? Fraktal Nedir Borsa Nasıl Oynanır inovasyon nedir
Aklımızın rehberliğini şiddetle reddetiğimiz başka bir korkumuz; cari işlemler açığından kaynaklanabilecek kriz beklentisi. Krizi bizler TL’nin hızlı bir şekilde değer kaybetmesi olarak tanımlarız. Peki, size cari işlemeler açığının/fazlasının TL’nin değerine herhangi bir etki yapamayacağını göstersem, kriz ile ilişkisini koparmış olmaz mıyız ?
Ithal ürünler için yabancılara TL gönderebiliyor muyuz ? Hayır. Eğer yurdışından gelen ‘sıcak veya soğuk’ para; ithalatın, sonuç olarak cari işlemler açığının finansmanında kullanılacaksa TL’YE ÇEVRILMEMESI gerekir. Haspelkader TL’ye çevrilmiş olsa bile, aynı miktar tekrar dövize dönüştürülmeli ki yabancılara karşılığını ödeyelim. Değil mi ? Sonuç : Türkiye’ye gelen sermaye açık finansmanında kullanılacaksa TL ile ilişkisi kurulamaz.
Kafa karışıklığımızın sebebi şu: Türkiye’ye gelip giden sermaye ile TL’ye dönüştürülen sermaye’nin aynı şeyler olduğu zannedilmektedir. Örneklerle zenginleştireyim: Türkiye’de yaşayan bir vatandaşımızın dolar mevduatını çözüp (veya yastık altından çıkarıp) TL’ye dönüştürmesi döviz fiyatlarını etkiler mi ? Evet. Cari işlemleri etkiler mi ? Hayır. Yeni üretim araçları almayı planlayan bir fabrikatör, bunu yurtdışından bulduğu kredilerle gerçekleştirdiğinde döviz fiyatlarını düşürür mü ? Hayır. Cari işlemler açığını artırır mı ? Evet. Daha karışık örnekler de bulabiliriz. Yurdışından hisse senedi almak için gelen ‘sıcak para’, hisse senedini satanlar tarafından ithalat için kullanılmak istendiğinde tekrar dövize çevrilmek zorundadır. Yapılan işlemlerin tümüne baktığımızda TL’nin değerini etkilenmez ama cari işlemler açığı artar.
Cari işlemler fazlası kriz ihtimalini niye azaltsın ? Eğer birikimlerimizi dışarıya akıtarak içerdekilerin elinde tek bir TL bırakmamayı başarabilseydik, o zaman size hakverebilirdim. Ama TL mevduatları var, hazine kağıtları var, özel sektör hisseleri var. Niye sahipleri bir gün spekülasyon kurbanı olupta döviz talebinde bulunmasınlar (Örneğin; mevcut faizle devletin borçlarını çeviremeyeceği, sermaye hareketlerinin sınırlandırılacağı, gelirlerden geriye dönük vergi alınacağı beklentileri) ? Nasıl garantisini verebilirsiniz ? Bunlar için özel bariyerler mi inşa ettik ? 2001'de fakirlerimiz dövizleri alıp alıp yataklarının altına süpürmedi mi ? Maaşını alan memur kısa süreliğine de olsa parasını dövize yatırmadı mı ? Hatırlayın lütfen. Burada yabancılar, öbür tarafta Türkler diye çizgi çekemessiniz. Teorik olarak yurtiçinde TL ile yapılan ne kadar tasarruf varsa bir günde dolara dönme talebinde bulunabilir, cari açık fazla dinlemez. AMA bugünlerde böyle şeyler olmuyor, bana sorarsanız olmayacak da.
Cari açık/fazla, karşı karşıya bulunduğumuz riskleri artırmaz/azaltmaz. Yalnızca tehlike içinde bulunduğumuzu söylemek yetmez. Kendimizi koruyabilmemiz için tehlikelerin HANGI yönden geleceğini saptayabilmemiz de gerekir. Aksi takdirde paranoyaklar gibi enerjimizi yanlış yerlerde tüketip hiç yoktan harcanabiliriz.
Ahmet Çavuşoğlu
2 Yorum Var.:
dedikleriniz ayni zaman diliminde gerceklesse, belki bu sonuca ulasilir. ama baska gerceklerde var.
bizden ornek vereyim. ihracati 90 gun vadeyle yapiyoruz. ithalati 6 ay vadeli akreditiflerle gerceklestiriyoruz. makina alimini 1-3 yil vadelerdeki satici kredileriyle finanse ediyoruz.
yani doviz arz-talebi ayni anda esit olmuyor.
(vadeli islemler bunu duzeltmezmi, teoride evet ama uygulamada cok sorun ciktigindan islemiyor, yasanan zorluklara baska bir zaman deginiriz).
ikinci nokta, cari acik finansmanda borc kaleminin yuksekligi.
Bu borclar sadece ihracatcilara ait degil. hatta bence buyuk bolumu yurticine calisanlara ait.
(elbette bu kredilerin bir kismi, yurtdisindaki kendi paralarinin kredi olarak geri gelmesi olabilir ama sonucu degistirmez)
yani bu kredilerin geri donusunde olusacak buyuk bir doviz talebi olacak. simdilerde roll-over yapmak kolay, o yuzden ses cikmiyor.
dolayisiyla cari acik ciddi bir risktir. kirilganlik kaynagidir.
(cari fazla verenlerde de kriz olmuyor mu elbbete oluyor, ama o ulkelerin ekonomik yapilari bizle ayni mi?)
ama hele bizdeki gibi buyuk olcude borc ile finanse ediliyorsa, yapilacak en buyuk hata bunu kucumsemektir.
Yorumunuz için teşekkürler Sayın Matlas,
Şurdan başlayalım. Ithalat için ödediğimiz para ihraç ettiğimiz mal ve hizmetler için aldıklarımızın çok üstünde, değil mi ? Aradaki farkı ancak borçlanarak (veya ülkemizdeki varlıkları/işletmeleri yabancıları ortak ederek) ödeyebiliriz. Cari açık kaçınılmaz olarak 'TL'den fazla 'döviz' talebi yaratır. Çünkü yabancılar bizim paramızı ödeme aracı olarak kabul etmezler. Sonuç çok açık: Cari açığın finansmanı için Türkiye'ye gelen sermaye TL'YI DEGERLENDIREMEZ. Gittiğinde de zayıflatması söz konusu değildir. Aslında TL üzerinde bunların hiç bir etkisi yoktur. Cari işlemler açığının devalüasyona yol açacağı korkusu saçmadır.
Bu hurafe nereden kaynaklanıyor ? Önceliklerde 1970'lerde yaşamadığımızın farkında olmayan, cari açığın ithalat-ihracat farkından kaynaklanıpta Merkez Bankası reservleri kullanılarak karşılandığını zanneden birtakım 'IMF iktisatçısı' tayfasından (Doğal olarak bunların sayısı giderek azalıyor). Ikincisi; köşelerinde yazacak konu bulamayıp ta, laf olsun torba dolsun diye 'aman hafife almayalım' tekerlemesini okurlarına tekrar tekrar yedirenlerden. Bu yazarların okuyucularına hiç saygısı yok. Yazılarını hazırlarken 'on beş dakikadan' fazla zaman ayırmıyorlar. Biz Ekonomitürk'te bunu yapamayız sayın Matlas. Sizin düşüncelerinizi yine size satamayız.
Devam edeyim. 'Borçlanıyoruz' diyorsunuz. Şöyle bir benzetme yapalım: Bazı firmalar bankadan aldıkları kredileri 'üretken'liğe yatırıp borçlarını fazlasıyla ödeyebilecek duruma gelebilirler, diğerleri bunu yapamaz. Demekki borcun kendisi değil nasıl kullanıldığı önemli. Bu konuda benim de endişelerim var ve yazılarımda sık sık gündeme getiriyorum. Cari işlemler açığı sonuç olarak 'borç almak/varlık satışı' demektir. Eğer toplum olarak bu paraları iyi değerlendiremessek 'çocuklarımıza' miras olarak fakirlik ve issizlik bırakacağız.
Defalarca tekrarlıyorum. Lütfen yazılarımın tamamını okuyunuz. 'Evet cari açık kriz yaratmaz AMA paralarımızı üretkenliğe yatıracak önlemler almamız da gerekir'. Önlemleri de sıralıyorum. Hiç birisi kolay yenilir yutulur şeyler değil. Bazıları SIZIN, BENIM, çoğumuzun çıkarlarına dokunuyor.
Bir tanesine özellikle dikkatinizi çekmek isterim. Geçenlerde Merkez Bankası başkanı emeklilik yaşının artırılmasının cari işlemler açığına uzun dönemde kalıcı çözüm getireceğini söylemişti. Hatırladınız mı ? Muhtelemelen hayır. Çünkü 'tekerlemeci,popülist' yazarlarımızın köşelerine konu olmadı. Niye böyle ? Erken emeklilikle, vatandaş olarak yatırdıklarımızın çok daha fazlasını devletten tahsil etme olanağına sahip oluyoruz. Fakat bu fark o kadar fazlaki üretkenlik artışıyla karşılanamaz. Erken emeklilik benim çıkarımadır. Bir kaç yıl içinde 'sözde emekli' olup en az yirmi beş sene hem çalışıp hem de devletten maaş alabilirim. Çalışamayı bıraktıktan sonraki on senelik dönemi de ekleyin. Devletin bu parayı bana verebilmek için gelir artışlarını aşan ölçülerde borçlanmak zorunda kalacağı açık. Cari işlemler açığı sizin de belirttiğiniz gibi tasarruf yetersizliğini ifade eder. Açığı düşürmek ve emeklilik yaşının makul seviyelere çıkarmak için tandoğan'da gösteri yapmak işimize gelmiyor. Değil mi ?
Başka bir örnek: Gücüm yettiği kadar devletin benzinden aldığı verginin düşürülmesine karşı çıkıyorum. Niye ? Vergiyi düşürmek ülke olark daha fazla benzin kullanmamıza yol açacak. Cari işlemler açığı yükselecek. Finansmanı için ne yapacağız ? Hadi gelin vergilerin düşürülmemesi için bayraklarımızı alarak gösteri yapalım. Katılır mısınız ?
Diğer örnekler. KDV'nin düşürülmesi, devletin askeri sosyal harcamaları, ülkenin borçluluğunu artırır. Halk dalkavuğu, tekerlemeci köşe yazarlarının hiçbirisi bunlara itiraz edip cari işlemlerle ilişkisini kurmazlar.
ahmet çavuşoğlu
Yorum Gönder