Laik sistem elden gidiyorsa sorumlusu kim ?

Erdoğan'ın karizmasını küçümsemiyorum, dışlanmış kitlelerin iktidarı elegeçirme azmini de. Ama eğer konjektör uygun olmasaydı AKP tek başına iktidara gelebilir miydi ? Hayır. Meclise bir yada iki partinin daha girmesi koalisyonu zorunlu kılardı. AKP başta cumhurbaşkanı seçimi olmak üzere pek çok konuda yegane belirleyici olmazdı.

2000-2002 döneminde, henüz halk tarafından iktidardan düşürülmemişken, liderilerimiz (yani beyazların önde gelenleri) öylesine yetersiz kaldırlar ki sonuçta bütün ülkenin kaderini belirleme gücünü AKP kucağında buluverdi. Zamanında akıllıca davranmadık, şimdi meydanlarda ağlıyoruz. Postmodern bir diktatörlüğün özlemiyle yanıp tutuşuyoruz. Demokrasi kelimesini ağzımıza almıyoruz, çünkü meydanları tıka basa basa doldursak bile azınlık olduğumuzu biliyoruz.

Yenileceğiz. Kaderimizde bu yazıyor. Azınlık olduğumuz için değil bize doğru dürüst taktik veren olmadığından. 367 dalaveresi kısa süre işe yarasa bile karşı tarafın saflarını daha da sıklaştıracak. Eğer askerlerin gelip bizi kurtaracağını sanıyorsunanız yanılıyorsunuz derim. Tankı, tüfeği sokağa çıkarmak bir şey değil, ondan sonrasını götürmek önemli. 1980'lerin dünyasında yaşamıyoruz.

Arbitraj Nedir    Broker Nedir    Altın Yorumları    Portföy Nedir    Petrol Fiyatları    Nükleer Santraller    Sosyalist Nedir

Durumumuz umutsuz, çünkü takım oyununu bilmiyoruz. Erdoğan, Gül ve Babacan'ı seçti, geçmişte Sezer ve Derviş'i Ecevit'in seçtiği gibi. Bu iki takımın elemanlarının birbirleriyle uyumunu karşılaştırın lütfen. Sezer'i cumhurbaşkanı yapmak merhum Ecevit'in dışında kimsenin aklına gelmezdi, Derviş'i Amerika'dan getirtip ekonominin başına oturtmakta. Peki onlar karşılığını nasıl ödediler ? Benzer davranışları Gül ve Babacan'ın Erdoğan'a yapmaları mümkün mü ?

Bilmem hatırlayan kaldı mı ? 57. hükümet çok nazik bir dönemde iktidara gelmişti. Başarısı, başarısızlığı; Türkiye'nin hangi yöne sapacağını belirleyecekti. Hükümet AB sürecini başlattı, IMF ile son dakikaya kadar samimiyetle yürüttüğü bir program yaptı. Bu arada Sezer, kendince haklı sebeplere dayanarak Ecevit hükümetine yapmadığını bırakmadı. Seçimle başa gelen bir hükümetin yaşayabileceği zorlukları azda olsa anlama zahmetine kapılmadı. Bildiğimden şaşmam dedi ve 'bu hükümeti paramparça edersem yerine ne gelir' diye düşünmek hiç aklına gelmedi. Şimdi kalkmış 'Türkiye Cumhuriyetinin temel ilkeleri' tehlikede diyor. Eğer böyle bir tehlike varsa bugün mü ortaya çıktı ? Sezer rahmetli Ecevit ile üç aşağı beş yukarı aynı dünyaların insanlarıydılar. Ufak tefek görüş farklılıkları olur elbet. Bunları abartıp devletin tepesinde skandal yaratarak fay hattının kırılmasına sebep oldular. Türkiye başka bir yöne doğru dümen kırdı. Bugün yaşadıklarımız yalnızca sonuçtur. Aklımızdan çıkarmayalım.

Derviş'e gelince. Bu beyefendinin 'rekabetçi kur' teorileri, sermaye hareketlerinin sınırlandırma fikirleri (hatta hatırlayınız daha da ileri gidip gümrük birliğinin gözden geçirilmesini bile talep etmişti) benim gibi kökten piyasacıların kabul edebileceği şeyler değildir. Ancak memleketimizde bu tür görüşlere sahip insanlar kum gibi. Kemal Derviş'e kafayı takmamın sebebi 'sosyal demokrat' fikirleri değil, ülkeyi kötü bir dönemde seçime zorlamasıydı. Seçmenin taş üstünde taş bırakmayacağı ve bugünlere geleceğimiz belliydi. Aşağıda Kemal Derviş'in kadim dostu Hurşit Güneş'e 2003 başlarında öfkeyle kaleme aldığım bir mektubu yayınlıyorum. Ne demek istediğimi anlayacağınızı umuyorum (Daha sonra diğer dostlarına yazdığım 2002 mektuplarını da yayınlayacağım, elbette verdikleri cevapları saklı tutarak).

'' Hurşit Bey,
Bülent Bey saglıgına kavusduktan sonra teknisyenlerle birlikte yapılan son liderler zirvesinde, eger Kemal Bey 'piyasalar yeni siyasi senaryolar istiyor' gibi bir lafolojiyle hükümeti dağılmaya zorlamasaydı, o pazartesi güçlü bir alım hareketiyle faizin canına okunacaktı. Elbette bunu ispatlayamam çünkü tarihi geri alıp tekrar oynatmak mümkün degil. Fakat tersini ispat etmeye çalışmak çok daha zor. Çünkü 57. hükümet içindeki kavga gürültü Mayıs ayına kadar zaten vardı, örnegin Kemal bey ortada fol yok yumurta yokken kameraların karşısına geçip 'her şey çok kötü gidiyor' gibi beyanlarda bulunuyor, buna rağmen faizler 50'nin altını zorluyordu. Piyasalar, Kemal Bey'in iddia ettiği gibi çok fazla bir belirlilik peşinde degil. Kaldı ki hatırlayınız Kemal Bey'in temel iddiasını 'Piyasaların sevmedigi şey, seçime gidilecek olması değil seçim tarihinin belirsiz olması'. Düz Aristotes mantıgıyla bile uyuşmayan bu hipotezin geçersiz oldugı kanıtlandı. Değil mi ?
Şunu söyleyeceginizi sanıyorum: '57. hükümet zaten adam olmazdı. Kemal bey, 58. hükümetin önünü açarak ülkeye çok büyük faydası dokundu. Şimdi AB'ye daha da yakınız, Kıbrıs çözüme doğru gidiyor, TÜRBAN KÖKTEN ÇÖZÜLÜYOR falan,filan..' . Nerede durduğunuza bağlı olarak mutlaka iyi sonuçlar doğurmuştur ve daha da doğuracaktır. Hep birlikte yasayıp göreceğiz.
Buna rağmen, ben kendi adıma, standart bir vatandas olarak, Kemal bey'e bu işi gerçekleştidigi için bir minnet duymuyorum.
58. hükümetin en büyük şansı, diğer hükümeti hiç önemsemeden, kameraların karşısına geçip 'erken seçim tarihini belirlemessek kriz olur' gibi bir beyanda bulunabilecek bir 'ekonomi bakanına' sahip olmaması. Sanırım bu avantajlarını degerlendirecekler. ''

Not: Bizim takımın stratejisi sanırım şu: 'Eğer eşi kapalı olacaksa Cumhurbaşkanı hiç seçilmese de olur'. 'Cumhurbaşkanını seçemeyen bir ülkenin başına ne gelir' gibi gereksiz sorularla canımızı sıkmıyoruz. Bu ülkede 1970'ler hiç yaşanmadı. 1980 ihtilalinin hangi gerekçeye dayandırıldığını bilenlerin çoğu öldü, geri kalanlar da hafızasını kaybetti. Diyelimki sistemi tıkayarak türbanı bloke ettik, ya sonrası ? Ben bir tahminde bulunmak istiyorum. Yüce mahkeme üyeleri her ne siyasi görüşte olursa olsun böylesi hatalı bir kararın altına (bkz. altın yorumları) imza atmayacaklardır.

ahmet çavuşoğlu

35 Yorum Var.:

Blog Sahibi dedi ki...

Ben sizin dusundugunuzun tam tersini dusunuyorum (Anayasa Mahkemesinin verecegi karar hakkinda). Askerlerin istedigi karari vermezlerse kendi isleri de tehlikeye girecektir. Ayrica cogunluk da onlarin secimlere gidilmesine karar vermesini istiyor.

Ote yandan benim politik tahminlerde kotu oldugum gercegini gozonune alirsak sizin dediginizin gerceklesmesi ihtimali de az degil.

Adsız dedi ki...

Sayın Ahmet bey birkac hafta önceki ekonomiye dair görüşlerinizde yorum kısmına fazla güvenmeyin demiştim. Çünkü biz Türkler her olgumuzu ya karakolda yada mahkemede çözeriz.

Bugün cumhurbaşkanlığı meselesini bile mahkemeye götürmeyi başardığımıza göre

Başarılması gerekecek ne kadar sorun varsa o sorunlarıda bir şekilde taşıyacağımız için bu insan faktörünü her daim Türkiye ile ilgili yorumlarınızda iskonto edip öyle faturalaştırıp yazı yazmayı düşünmelisiniz bence

Adsız dedi ki...

Ekonomix,

"askerlerin istediği kararı vermezlerse kendi işleri de tehlikeye girecektir" demişsiniz..
Biz bu ülkede Anayasa mahkemesinin verdiği kararlara dahi güvenemeyecek ve hep birilerinin etkisi altında karar verdiklerine inancağız sanırım..

Umarım özde değil sözde hukuk devleti olduğumuz günleri görürüz birgün.

Adsız dedi ki...

devir teknoloji devri..

Ekonomix ilk sanal darbe bizde oldu dedi ama, henüz muhtıra düzeyinde
..
Ama Dünyadaki ilk sanal darbe bizde olabilir yakında, Genelkurmay işe Başkbakanlığın sitesini Hackleyerek başlayabilir mesela..

Gözünü sevdiğimin ülkesi..

Adsız dedi ki...

>>Bugün cumhurbaşkanlığı meselesini bile mahkemeye götürmeyi başardığımıza göre<<

... biz adam olmayiz sarkilarina baslamadan once Amerika'daki 2000 seciminin Anayasa Mahkemesine gittigini unutmayin. Bu durumun en azindan bir ictahat (ornek) olusturmasi icin mahkemeye gitmesi iyi olacaktir. Ayrica ben hala mahkemenin fasist ulusalcilara uymayacagi yonunde umutluyum.

Yazi guzeldi.

Adsız dedi ki...

Ahmet Bey,

Laiklik elden gidiyorsa RTE'nin hiç günahı yokmuş adam zaten Talibanmış o nedenle eşyanın tabiatı icabı %30 oyla %65 oy gücüne ulaşmış bu işi .... .... yapar diyorsan o zaman bu toplum bunu yemez, güçlü durumda olmak haklı olmak demek de değildir, bu halk koyun olmadığını dün Çağlayan da gösterdi daha da zorlar seçime gitmezse Cumhuriyet çoçuklarının ne olduğunu bir daha görür merak etme.
Piyasalarda buna kötü tepki vermez,verneyeceğide bu sabah belli oldu çünkü halkın yanlış gidişi düzelteceğini piyasada anladı.

Selamlar

Tunc K.

Adsız dedi ki...

Demokrasi nedir, Tunç Bey, bir fikriniz var mı?

Tolga

Adsız dedi ki...

Demokrasi halkın Çağlayan meydanında yaptığı gibi hoşnutsuzluğunu dile getirmesidir, yoksa 5 yılda bir seçim yapmak demokrasi için gerekli olsa da yeterli değildir. Demirel'in,AKP'nin, Özal'ın demokrasi anlayışı işte bu serbest seçim demokrasisidir. Demokrasi çok şey demektir.Seçim Irak'ta da yapılıyordu. Saddam tek adayla gidip yüzde 99 oyla başkan seçiliyordu. Bizim seçimimizin Irak'la ortak bir özelliği var: Tek aday.

Adsız dedi ki...

Temennim Anayasa Mahkemesinin seçimi iptal etmemesidir. Hukuk devletinde olması gerekn de budur, ütopya mı acaba?

Adsız dedi ki...

Saddam tek adayla gidip yüzde 99 oyla başkan seçiliyordu. Bizim seçimimizin Irak'la ortak bir özelliği var: Tek aday.

Saddam'in secimleri devlet baskanligi (diktatörlük diyelim) icin yapiliyordu, oy kullanan halkti.

Burada secim hasbelkader de olsa demokratik bir ülke olan Türkiye'nin nispeten temsilî bir mevkii olan cumhurbaskanligi icin yapiliyor ve meclisteki vekiller oy kullaniyor.

Halkin oy kullanip %99 oy cikmasi ile meclisin oy kullanmasi arasindaki farki idrak edemeyenler var maalesef bu ülkede ve bunlar bu konuda cikmis yorum yapiyorlar.

Türkiye son 85 yildir, ya da biraz insafli davranirsak Atatürk öldügünden beri bir büroktasi-asker yönetiminde. Bu 85 yilin muhasebesini yapamadigimiz, bunca zamandir "yok cb'ninin karisi türbanli olursa ne olur, yok üsküdarda sahilde sarap icerim, yok seriat gelecek, kus cikacak, civciv cikacak" gibi salaksacma, son derece fuzûlî konularla essek yüküyle vakit kaybettigimiz icin, Türkiye'nin önünün acilmasinin, bu ülkenin muasir medeniyet olmasi icin gerekli olanin aslinda "is yapan", CHP ve muadilleri gibi "sifirprojebollafpartisi" olmayanlara ihtiyac duydugumuzu anlayamadigimiz icin hâlâ sürükleniyoruz.

Türkiye son 5 yilda inanilmaz bir atilim yapti. Bu ülkede insanlarin "seriat gelecek" diye bir korkusu yok (salak degillerse), bu ülkede insanlarin "yeni bir kriz cikarsa" diye korkusu var. Bu ülkede insanlarin "cumhurbaskaninin karisi türbanli olursa ülkenin imaji ne olur?" diye bir korkusu yok (salak degillerse), bu ülkede insanlarin 18 milyonun yoksulluk sinirinin altindan nasil kurtarilacagi gibi dertleri var. Bu ülke Istanbul-Ankara’dan ibaret degil. Bu ülkede üniversitede profesör olup da cocugunu nasil okutacagini düsünenler var. Bu ülkenin dertleri bunlar.

Muasir medeniyet yolunda bu ülkenin önündeki engeller cumhurbaskaninin karisinin türbanli olup olmamasi degil, muasir medeniyet yolunda bu ülkenin önündeki engeller simdiye kadar, 85 yildir bu ülkeyi yönetenler, o kafa.

Bu ülkenin muasir medeniyet yolundaki engeli “yasam tarzim degisecek” korkusu ile “askeri göreve cagiran” kafalar.

Bu ülkenin muasir medeniyet yolundaki engeli türbanlilara „Iran’a gitme“ cagrisinda bulunanlar, sanki onlar bu ülkenin beyni degilmis, kafalarini bu ülke icin calistirmazlarmis gibi.

Bu ülkenin muasir medeniyet yolundaki engeli salak sacma her yerde cikip 10. yil marsini okuyunca, „Atatürk’ün izindeee...! diye nutuk atinca bir bok oldum sananlar.

Türkiye 85 yil önce neredeydi, simdi nerede. Türkiye 5 yil önce neredeydi, simdi nerede? Bunlarin muhasebesini yapin laiklik elden gidiyor diye yirtinacaginiza. Biraz tarih okumus biri Türkiye’de seriat falan gelmesinin ya da ne bileyim Iran’daki gibi bir devrimin sosyolojik olarak imkânsiz oldugunu, bu ülkede Islam’in hicbir zaman, Osmanli da buna tamamen dahil, belirleyici unsur olmadigini bilir.

Türkiye’yi 85 yilda kimler yönetti, kimler 3’ü normal, 1’i postmodern, sonuncusu “online” bir sekilde bu ülkenin devinimine engel oldu, hangi iktidarlar tasidi Türkiye’yi bir yerlere, ya da icine etti, onu düsünün.

Sucluyu “bati”da ya da “seriat getireceklerde” arayacaginiza bu ülkenin neden Kürt sorunu oldugunu, laiklik hakkinda zirt pirt demec verenlerin 30 yildir neden bir Kürt sorununu cözemedigini düsünün.

Muasir medeniyet yolunda ülkenin köylülükten nasil sehirlesmeye gecebilecegini, bunun nasil acili bir sürec oldugunu, ve Türkiye’nin 21.yy’da nasil 20.yy’daki salak sacma ic kavgalar, darbeler, hamasi nutuklardan siyrilip büyüyen, üreten, üreten, üreten, katma deger yaratan, issizlige cözüm bulan, daha fazla demokrasiye imkân taniyan, insan haklarinin baskanlari kursunlanan dernek ismi olarak kalmadigi, YTL’nin bir gecede %40 deger kaybetmedigi bir ülke olabilecegini düsünün.

Türkiye’nin egitim sistemindeki carpikliklar, bu egitim sistemini kimin yaratip bugüne getirdigini (AKP ya da karisinin basi baglilar degil herhalde), Türkiye’nin 73 milyonunun kacta kacinin 15 yasin altinda oldugunu (~%19), ve bu cocuklarin önümüzdeki 10 yilda nasil bir egitim alip is bulabilecekleri, kendilerine bir hayat perspektifi yaratabilecekleri, oradan oraya savrulmayacaklari bir ortam icin aslinda ne gerektigini düsünün.

Biraz düsünün be! Türkiye sizden ibaret degil Allah kahretsin! 85 yildir bu ülkenin nerelerde, ne kadar fuzulî konularla debelendigini düsünün, utanin be! (baslamayin simdi Atatürk’ten, adam öldükten 8 sonra daha cesedi Dolmabahce’de yatarken heykelini kaldirttiniz, paralardan kaldirdiniz, kendi diktanizi kurdunuz, yetmedi, secim kaybedince darbe yaptiniz, yetmedi. Hâlâ utanmadan Atatürk resmi tasiyorsunuz).

Mete

Adsız dedi ki...

Demokrasi nedir soruma Tunç bey değil ama başkaları cevap vermiş. Ben de kısaca demokrasinin ne olduğunu düşündüğümü yazayım. Esasında bu konuda çok uzun bir yazı yazmaya gerek de yok. Demokrasi, hoşlanmadığınız yöneticilere tahammül etme rejimidir. Demokrasi, hoşlanmadığınız yöneticileri değiştirmenin tek yolunun seçim olduğunu kabul etme rejimidir. Hoşlanmadığınız yöneticileri değiştirmek için askeri göreve çağırmayı düşünmediğiniz bir rejimdir.

Tolga

Adsız dedi ki...

Saddam rejimi ile Türkiye demokrasisi aynı şey demek istemedim. Algılama konusunda sorunlar olabilir, ama insanların kendi suçu değildir bu ,dogmalar inanların gözlerini kapatır, beyinlerini mühürler. Demokrasi seçim yapmak ise Irak,Mısır ve Suriye de seçim yapıyor. Ben bizim sağın demokrasi anlayışını eleştiriyorum. 1.Her seçim yapılan demokrasi değildir.2. Demokrasi çoğunluk tahakkümü değildir. 3. Demokrasi sizden olmayanlara tahammül etmektir.(hemfikiriz) 4. Demokrasi sadece bir siyasi sitem olmayıp yaşam biçimidir.5. Demokrasi hayır diyeblmektir. 6. Demokrasilerde oyunun kuralları vardır.Yüzde 10 barajı da 367 gibi bir komedidir. Demokratsanız oyununun kurallarına göre oynamalısınız. 367 tartışması ortaya çıktığında mı demokrasi aklınıza geldi? 7. İstikrar konusunda ise demokrasi istikrarsız seçim sonuçları çıkarabilir, önemli olan uzlaşarak koalisyonlar oluşturabilmektir. Bunun için yüzde 10 gibi önlemler absurdur. En istikrarlı durum hiç seçim yapmamaktır , ya da barajı yüzde 30 yapmaktır. Bu noktada demokrasi oyunun kurallarından çıkılır. 8. demokrasi işimize geldiğinde hurriyetçi olup, başkasının başına bir şey geldiğinde susmak değildir. 9. Demokrasi adına savunulan iktidar partisinin AB nin istekleri dışında, kendi irade ve inisiyatifi ile hangi demokratik proje veya girişinmi ortaya koyduğunu söyleyin Yüzde 10 barajı mı düştü, din dersleri mi seçmeli hale geldi, Alevilerin talepleri ne oldu, başörtüsü ne oldu? Seçilme yaşı 25 e düştü.Peh peh, ben uygulamaya bakarım. Hadi 25 yaşı artı yazalım. 10.sonuç : AKP yi savunmak demokrasiyi savunmak değildir,darbeyi savunmak da laikliği savunmak değildir. AKP demokratsa ben de Deniz Akkaya'yım. AKP nin demokrat olduğuna inanacak kadar saflardan değilim.Polemiğe zamanım yok, darbeye karşıyım. Darbe savunan olmadı. Hem Darbeye, hem de AKP nin demokrasi mağduru olarak gösterilmesine karşıyım. Demokratız, boru değiliz.

Adsız dedi ki...

Tolga bey mitingle ilgili haberleri ve verilen mesajları okuyun, askeri göreve açğıran mı var? Miting i yapanlar homejen bi kitle değildir, belki 3-5 serseri çıkar ama genel mesajlara bakın lütfen.

Adsız dedi ki...

Ha burada Cumhurbaşkanını Tayyip seçiyor, meclis filan değil. AKP MKYK Tayyip Erdoğan'a tam yetki verdi, MKYKlarda milletvekili olamayan üyeler de var.Haberlerini izlemiyor musunuz? Sizin demokrasi diye savunduğunuz şey bu mu? rdoğan aday gösterecek 350 vekil o adaya oy verecek.

Adsız dedi ki...

demokrasi nedir ve akp'nin demokrat olmadığına dair kanıtınız nedir?
"Demokrasi çoğunluk tahakkümü değildir." demişsiniz. Çoğunluk dikta heveslisi bir azınlığa aday beğendirmek zorunda değildir. "benim istediğim olmazsa olmaz" deyip hukuksuzluktan medet uman bir şımarıklık içindeki azınlığı kaale almak çok zordur. sizin anladığınız demokrasi böyle bir azınlığın tahakkümü mü yoksa?

seçim sistemi akp'ye yarayınca mı demokrasi aklınıza geldi?

akp absurd bir demokrasi kuralından fayda sagladı, bu kendisinin değil, daha önce bu kanunları yapanların kabahatidir. karşıtları ise hukuksuzluktan çıkar sağlama çabası içinde.

cuneydyasin

Adsız dedi ki...

cumhurbaşkanını tayyip'in seçmesine tepki gösteriyorsunuz da erkan mumcu'nun tek başına 20 milletvekilini meclise göndermemesini neden eleştirmiyorsunuz? chp'lilerin baykal'ın ağzına bakmasına ne diyorsunuz?
lider sultası hangi partide daha çok var? şunlara da bir cevap verseniz iyi olur.

Adsız dedi ki...

son mesaj da bana aitti
cuneydyasin

Adsız dedi ki...

>>Türkiye son 85 yildir, ya da biraz insafli davranirsak Atatürk öldügünden beri bir büroktasi-asker yönetiminde<<

Tum endustriyel ulkeler buyuk burokrasiler gelistirirler. Tekrar Alvin Toffler'i one getirecegim. Sol,sag,orta,laik,fasist bunlarin hepsi gereksiz ve onemsiz kavramlar. Komunistler de, Liberaller de endustriyellesmeci'ydi ve bu endustriyel sistemin politik ve toplumsal yansimalari vardir. Mesela toplumsal yansima, tek tip, emir dinleyen insan, merkezi sistem, ve entegre olmus bir ulasim,telekom agi,nukleer aile anlamina gelir. Turkiye 1930'lardan beri bu yolda ilerliyor. SISTEMIN ADINI NE KOYARSANIZ KOYUN. Evet halen ulkenin tamami endustriyellesmemistir, ama degisen baska seyler de var. Buna gelecegim.

Tum dunyada 2. dalga ile 1. dalganin arasinda kiyasiya bir carpisma olmustur. ABD'de kuzey/guney savasi tarimci (1. dalga) guney ile, endustriyel kuzey arasinda yapildi, ve 2. dalga kazandi.

Turkiye'de de carpisma AYNI cizgilerde olmustur. SAlak ve enayi degiliz yani, herkesin gectigi yoldan geciyoruz. Sag,sol,demokrasiyi unutalim - gercek savas cizgileri bunlardir.

Ama bu cizgiler Turkiye'de halen gecerli midir? Bence degildir cunku artik 1. dalga (tarim,koylu) temelden gelen insanlar, sehirlesip, egitim alip, 2. dalgaya dahil olmuslar, ve ARTIK 3. dalganin gerekliligi olan cesitlilik, a-merkeziyetcilik, gayri-nukleer aile gibi seyleri istemektedirler. Yani, su anda bir takim seylerin kavgasini verdiklerini zannedenler YANLIS MERKEZLE KAVGA EDIYORLAR.

Golgeyle savasiyorlar.

Degirmen kovaliyorlar.

Adsız dedi ki...

Deniz bey (bayansanız af buyrun), önceki mesajım sizin yazınıza cevap değildi. Ben sadece demokrasi konusunda ne düşündüğümü yazmak istemiştim. Tunç beyin yazdıklarından pek demokrasiden nasibini almamış biri olduğu sonucunu çıkardığım için bu konuyu açıp kendi görüşümü de belirteyim demiştim. Çağlayandakilerin homojen bir kitle olmadığının, darbeye destek verenlerin azınlık olduğunun ben de farkındayım. Ancak çok üzülerek farkında olduğum bir şey daha varki Çağlayandakilerin ve genelde de halkımızın demokrasiden nasibini alan kısmı pek fazla değil. Ben hayatım boyunca sol partilere oy verdim. AKP'den ben de hazzetmiyorum. Fakat AKP'nin istediği kişiyi cumhurbaşkanı seçmesinin de demokrasinin bir gereği olduğunu düşünüyorum. Çünkü oyunu kurallarına göre oynama gereği bizi bu sonuca götürüyor. 3 Kasım 2002'de seçim yapılırken, Mayıs 2007'de cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağı belliydi. Seçimlerin 5 yılda bir yapılacağı da belliydi. Yani 3 Kasım 2002'de seçimden çoğunluğu alarak çıkacak partinin 11. Cumhurbaşkanını seçmek konusunda en büyük yetkiyi alacağı da belliydi. Hal böyleyken şimdi "Bu meclisin cumhurbaşkanını seçmeye yetkisi yok" ya da "Seçim yapılsın cumhurbaşkanını yeni meclis seçsin" gibi lafların hiçbir dayanağı yok. AKP'yi buna zorlamak için 367 gibi bir saçmalığı ortaya çıkarmanın da hiçbir dayanağı yok. Hele hele en son çare olarak darbeye soyunmanın da hiçbir dayanağı yok. Oyunu kurallarına göre oynayacaksak, AKP'nin istediği kişiyi cumhurbaşkanı seçmesine tahammül edeceğiz. Artık burada yenilgiyi kabul etmekten başka çare yok. Yapılacak tek şey önümüzdeki seçimlere hazırlanmak ve isteklerimizi seçim sonuçlarına yansıtmaya çalışmak. Bu seçimde olmazsa bir dahaki seçimde, o seçimde de olmazsa bir sonraki seçimde. Ha diyorsanız ki "Kardeşim bu halk cahil hep onları seçiyor", o zaman da bu ülkede azınlık olduğunuzu kabul edecek ve öyle yaşayacaksınız. İki de bir askerleri çağırıp da oyunun kurallarını sizin gibi düşünen bir azınlığın iktidara gelmesini sağlayacak şekilde değiştirmesini talep etmeyeceksiniz (Siz derken sizi kastetmiyor, genel konuşuyorum). Bunu daha önce dört kez yaptık. Her seferinde sonuçta oyunu yine biz kaybettik. Demekki bir yerlerde hata yapıyoruz. Bu hatayı bulup düzeltmemiz gerek. Çok değil daha 15-20 yıl önce komik olduklarını düşündüğümüz Erbakan taifesi çalışıp çabalayıp bugün devletin tüm mevkilerini ele geçirecek bir aşamaya geldiyse, bunu biz de yapabiliriz. Ama aynı şekilde çalışıp çabalamak kaydıyla. Sırtımızı askerlere dayayarak değil.

Tolga

Adsız dedi ki...

Konu siyaset olunca mesajlar neden sertlesiyor ve ofke kusuyor? Rejimin tehlikede oldugunu dusunenlere neden salak yaftasi yapistiriliyor? Zannediyor musunuz ki, dun Caglayan'a kosanlarin tumu CHP'liydi? Hem Darbe'ye karsi olmak, hem CHP'li olmamak, hem de AKP'yi demokrat bulmamak imkani yok mudur? Ha? Mete Efendi? Belki Turkiye bizden ibaret degildir ama biz de tepkimizi verme hakkina sahip degil miyiz? Demokrasi farkli dusunmenin yasak oldugu bir durum mudur? Oyle Allah kahretsin falan laflari da buradaki duzeyli okurlara sokmez. Kopegin duasiyla da gokten kemik yagmaz. Anladin sen onu...

Haa bu arada madem nufusun yuzde bilmemkaci 15 yasin altinda ve onumuzdeki 10 sene egitim sorunu var da neden sevgili Saglik Bakanimiz cikip da nufus kontrolune gerek yok mesajlari veriyor ha? Ben mi dogurdum o kadar cocugu? Mevcut hukumete az bir laf gelse siddetli, ofkeli, kuduruk tepki. Iyi valla, devam edin siz...

Bu arada yatin kalkin bugun babanizin, dedenizin kim oldugunu bilmenize olanak saglayan Ataturk'e de dua edin.

Bir okur

Adsız dedi ki...

Fenerbahçe şampiyon olamassa miting yapacak diyelim, ne olur? bu fenerin haklılığınımı ortaya koyar yoksa şampiyon olamadığı gerçeğini mi değiştirir.

Mitingi yapanlar Sn Gül ve AKP'yi desteklemeyenlerdi, güzel de miting oldu aslında, katılan kişi sayısı öne çıktı daha çok .....xxxx lerce kişi, peki AKP'yi destekleyenler miting yapıp katılım daha fazla olsaydı AKP'mi haklıydı diyeceğiz.

Muhalefetin aday bile çıkaramasına ne demeli, Mumcu ve Ağar'ın ne kadar da zavallı olduklarınıda gördük,

Kadınlarımızı başındaki turbana, kıçındaki jartiyere bakıp,....mize göre değerlendirdiğimiz sürece biz adam olmayız, olamayız

Adsız dedi ki...

"seçim sistemi akp'ye yarayınca mı demokrasi aklınıza geldi"
hayır.95 seçiminden beri, her zaman bunu savundum. En azından AB standardlarında bir baraj, yüzde 5 olsun diyorum. 95dan önce de bunları düşünmek için yaşım gençti.
"Azınlığın tahakkümü diye bir şey" olsaydı din dersleri ve diyanet sünni ve hanefi olmazdı, Kürtçe uzun yıllar yasaklanmazdı, Ne Mutlu Türküm diyene söylemi yumuşardı. Ülkemizde çoğunluk sünni,hanefi ve Türktür. Demokrasilerde azınlıkların da söz hakkı vardır.Azınlıksınız susun oturun diye bir şey mi tavsiye ediyorsunuz bize?
Lider sultası her partide var.
Duygusal olmayın, CHP 350 vekile, AKP de 150 vekile sahip olsa meclisi terk eden AKP olurdu, Anayasa Mah. giden de. Türkiye de buna reel politika diyorlar.Yani siz inaniyor musunuz gercekten, AKP muhalefet olsa daha yapıcı davranırdı? Aday seçilirken Mumcu'ya mı soruldu, demek ki hükümet kendi vekillerinin sayısını yeterli görmüş uzlaşmamıştır. Mumcu da gelmez, Baykal da ne var ki Bunda? 367 (yani üçte iki)tartışmasını 1989'da ilk ortaya atan da Erbakan'dır.(O zaman 3 te 2 çoğunluk 300 dü) Hafızamız zayıf iste. Ben gördüğümü çalıyorum ne AKP, ne CHP partizanıyım. Taraf olmak kötü bir değil ama insanını bazı şeyleri görmesine engel olabiliyor.

Adsız dedi ki...

"seçim sistemi akp'ye yarayınca mı demokrasi aklınıza geldi"
hayır.95 seçiminden beri, her zaman bunu savundum. En azından AB standardlarında bir baraj, yüzde 5 olsun diyorum. 95dan önce de bunları düşünmek için yaşım gençti.
"Azınlığın tahakkümü diye bir şey" olsaydı din dersleri ve diyanet sünni ve hanefi olmazdı, Kürtçe uzun yıllar yasaklanmazdı, Ne Mutlu Türküm diyene söylemi yumuşardı. Ülkemizde çoğunluk sünni,hanefi ve Türktür. Demokrasilerde azınlıkların da söz hakkı vardır.Azınlıksınız susun oturun diye bir şey mi tavsiye ediyorsunuz bize?
Lider sultası her partide var.
Duygusal olmayın, CHP 350 vekile, AKP de 150 vekile sahip olsa meclisi terk eden AKP olurdu, Anayasa Mah. giden de. Türkiye de buna reel politika diyorlar.Yani siz inaniyor musunuz gercekten, AKP muhalefet olsa daha yapıcı davranırdı? Aday seçilirken Mumcu'ya mı soruldu, demek ki hükümet kendi vekillerinin sayısını yeterli görmüş uzlaşmamıştır. Mumcu da gelmez, Baykal da ne var ki Bunda? 367 (yani üçte iki)tartışmasını 1989'da ilk ortaya atan da Erbakan'dır.(O zaman 3 te 2 çoğunluk 300 dü) Hafızamız zayıf iste. Ben gördüğümü çalıyorum ne AKP, ne CHP partizanıyım. Taraf olmak kötü bir değil ama insanını bazı şeyleri görmesine engel olabiliyor.

Adsız dedi ki...

Pardon yanlışlıkla yorumum iki defa çıktı. Kasıtlı yapmadım.

Adsız dedi ki...

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=219894

Adsız dedi ki...

Sn Anonim "Alvin Toffler" için teşekürler. En kısa sürede okuyacağım.

Adsız dedi ki...

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, yüksek yargıya yaptıkları Cumhurbaşkanlığı seçimi başvurusuyla ilgili olarak, "Eğer Anayasa Mahkemesi'nden '367'ye gerek yok' şeklinde bir karar çıkarsa ülke çatışmaya sürüklenir" dedi.

Buyur burdan yak!!!

Adsız dedi ki...

"367 (yani üçte iki)tartışmasını 1989'da ilk ortaya atan da Erbakan'dır.(O zaman 3 te 2 çoğunluk 300 dü)"

Doğrusu bunu bilmiyordum. Eğer bu doğru ise Erbakan ortaya attığında ciddiye alınmayan bu husus şimdi nasıl oldu da birdenbire ciddiye alındı? Bu çifte standart bile yaşadığımız şu süreçte yanlış birşeylerin olduğunu göstermiyor mu sizce?

Tolga

Adsız dedi ki...

deniz bey tarafsınız. tarafınızın adı da akp karşıtlığı. (chp'li ya da anap'lı olmanıza gerek yok)

azınlık tahakkümü var demedim. azınlık tahakkümünü mü istiyorsunuz dedim.

"Mumcu da gelmez, Baykal da ne var ki Bunda?"
demişsiniz. ben bireysel olarak gelmemelerini değil, gruplarının da onların dudakları arasındaki emre amade olduğunu vurguladım. eğer buna karşı çıkmıyorsanız "Tayyip niye tek başına cumhurbaşkanını belirledi" demeniz biraz samimiyetsiz kaçar.

"367 (yani üçte iki)tartışmasını 1989'da ilk ortaya atan da Erbakan'dır"
demişsiniz. Erbakan'ı kimse kaale aldı mı? hayır. kanadoğlu söyleyince kaale alınıyor. bu birşeyler ifade etmiyor mu size?

cuneydyasin

Adsız dedi ki...

Son gelişmelerin bir iyi tarafı oldu. Kimin özde kimin sözde demokrat olduğunu, bir turnusol kağıdı gibi ortaya çıkardı. Ben son dört günde birçok köşe yazısını okuyarak ve de yapılan açıklamaları izleyerek bu konuda epey gözlemde bulundum. Şimdi bir öneride bulunmak istiyorum. Bu konudaki gözlemlerimizi paylaşıp, özde ve sözde demokratları bu blogda ya da sırf bu amaçla açılacak başka bir blogda teşhir etsek nasıl olur? Ben en büyük sözde demokratın Deniz Baykal olduğunu iddia ederek listeyi açıyorum.

Tolga

Adsız dedi ki...

>>En azından AB standardlarında bir baraj, yüzde 5 olsun diyorum<<

Baraji tamamen kaldirip hukumeti disaridan secmeliyiz. Boylece mecliste duzgun temsil, yonetimde istikrara kavusabiliriz. Bu degisimlerin ikisi birden ayni anda olmazsa, koalisyonlar geri gelir.

Parlemento, bir temsil araci olarak, yonetimden bosanmalidir.

Kanun gecirme kuvveti ile muhakkak hala onemli konumunu surdurecektir.

Adsız dedi ki...

Serdar Turgut'un yaptığı yoruma bakın:

"O nedenle yarın akşama kadar beklenen devletin ortak aklının alması gereken karar, Anayasa Mahkemesi’nden bir iptal kararı çıkması ve ondan sonra erken seçime gidilmesidir. Piyasalar ancak o zaman normale döner. Tartışmalarda taraf olan her taraf da kendi evine çekilir. Askerler kışlalarına, iktidar ve muhalefet de parlamentoya çekilir. Türkiye normal yolunda yürümeye devam eder.
Bizim, ülkenin çıkarları için beklentimiz; rasyonel olanın bir an önce yapılmasıdır"

Bu adam çok değil bir hafta kadar önce Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasının ülkeyi normalleştireceğini söylüyordu.

ayrıca yorum yapmaya gerek görmüyorum.

cuneydyasin

Adsız dedi ki...

bir e-muhtıra ile nasıl guzel bir demokratlık testi yapıldı.
Demokrat olan ile olmayanlar anında ayrıldılar.
muhtıraya acık bir karsı durus sergilemeyenler sınıfta kaldılar.
ahmet bey de sınıfta caktı.
ekonomiturk blogu da sınıfı gecemedi maalesef...
:(

Adsız dedi ki...

Bugünkü 1 Mayıs hakkındaki düşüncelerinizi de demokrasi bağlamında değerlerndirin de kim sözde kim özde anlayalım?

ahmet dedi ki...

Abdullah Gül geçmiş dönemde seçilen bütün cumhurbaşkanlarından daha çok oy aldı. Böyle bir kararın göze, nizama hiç bir ölçüye uymadığını hepimiz biliyoruz. Kendi raportörlerinin görüşlerini dikkate almayarak böylesine siyasi bir karara imza attıklarında anayasal düzeni yok saymış oldular. Bizi her yeni duruma göre kural ve ölçütlerin keyfi olarak değiştirildiği üçüncü dünya ülkelerinin düzeyine indirdiler.

Ben Türkiye'yi bu sınıfta görmediğim ve yüce mahkeme üyelerinin bu görüşümü paylaşacaklarına emin olduğum için yanıldım. Ekonomix bana gereken dersi verdi. Kabul etmem gerekir ki, o bizim dünyanın neresesinde olduğumuzu çok daha nesnel olarak görebiliyor. Teşekkürler Ekonomix.
Bir daha bu tür hatalar yapmamaya gayret göstereceğim.

Karar siyasi bile olsa bizlere yani beyazlara zenciler karşısında üstünlük sağlayabildi mi ? Aslına bakacak olursanız durumumuz çok daha kötü. Son yapılan yorumla mevcut anayasa çerçevesinde cumhurbaşkanı seçme şansı kalmadı. Anayasa değişikliği yapmak gerekecek ama AKP'nin oluru almadan ne mümkün ? Bütün kozlar AKP'nin eline verildi dostlar. Ne senaryosu oynarsanız oynayın, kendinizi ne kadar yırtarsanız yırtın, mevcut pozisyonlarını sağlamlaştırarak karşımıza çıkacaklar. Haberiniz olsun.

a.çavuşoğlu