Cari Acik Mari Acik!!

Cari acik konusunda ozellikle dun ve bugun medyada bir cok yazi cikti. Ekonomiden anlamayanlar "cari acik rekor kirdi, ulke batti batacak" tonunda yazilar yazarken, mesela Deniz Gokce benim goruslerim dogrultusunda (bu akilli, mantikli analiz demek oluyor :)) bir yazi yazmis.

Dogrudur, cari acik $22.9 milyar dolar ile rekor kirmistir. Ulke disariya sattigindan cok daha fazlasini disaridan aliyor. Ancak bu oyle doviz kurundaki yukselmeyle duzelecek bir problem degil. Bugunlerde agizlarda sakiz olan ifadeyle "Problem yapisal abi". Yapisal problem ne demektir?
Yapisal problem fiyatlardaki hafif oynamalarin ureticilerin/tuketicilerin davranisini dramatik bicimde degistirmeyecegi durumlara denir. Mesela 2005 yili icerisinde biz asagi yukari $19 milyar dolarlik petrol ve gaz ithalati yapmisiz. Niye yapmisiz? Cunku ulkemizde ciddi miktarda ne petrol var ne de dogal gaz. Simdi doviz kuru degisse ne yazar degismese ne yazar? Kendinizi sikarsiniz, biraz daha az benzin, biraz daha az gaz kullanirsiniz (belki komur sobasi falan kurarsiniz) ama nihayetinde yine ithalata devam edersiniz. Ulkenin altinda petrol damari yok ki ne yapacaksiniz? Zaten bu $19 milyar dolarlik kalemi duserseniz cari acik bir anda neredeyse sifirlaniyor.
Diger ithal ettigimiz kalemler ise makine ve techizat, bunun yekunu de $8-9 milyar dolar civarinda. Doviz kurunun artmasi bizim daha az makine almamiza ve daha fazla isci calistirmamiza yol acar. Yine de bir cok sektorde isciler makinelerin yerini tutmaz (3000 tonluk presin yaptigi isi kac isci yapabilir?) ve ureticiler bu makineleri yuksek kurdan almak zorunda kalirlar. Akliniza dogal olarak “peki bu makineler neden Turkiye’de yapilmiyor?” sorusu gelebilir. Onemli bir nokta. Kendi sirketlerimizde bu makineleri uretebilecek teknoloji maalesef yok. Yapisal diye nitelendirdigimiz problem bir ayagi da bu iste. Cozumu baska bir yaziya birakiyorum ancak cozumun doviz kurlarindaki yukari yonlu hareketi olmadigini kesinlikle soyleyebilirim.
Ucuncu olarak ithal ettigimiz gruba ulkede bulunmayan hammaddeler ve ulkede teknoloji veya maliyet dezavantajindan dolayi uretilmeyen yari mamuller giriyor. Doviz kurundaki bir hareket maliyet yonunden bir avantaj saglasa da, diger konularda problemi cozemiyor.
Doviz’deki ziplama hangi problemi cozer peki? Disaridan ithal edilen luks tuketim mallarinin (kozmetik, luks araba, vs.) tuketimini bir nebze azaltarak cari acigin azalmasina katkida bulunur. Onun otesinde problemlere kalici cozumler uretemez.

3 Yorum Var.:

Veysel Aratlioglu dedi ki...

Sayın EKONOMIX,

Cari açığın devalüasyonla kapanmayacağını ben de biliyorum. Ancak bir devalüasyonun gereğine yine de inanıyorum. Devalüasyon cari açığı kapatmak için değil, SÜRDÜRÜLEBİLİR KILMAK İÇİN lazımdır. Şöyle ki, makina-teçhizat ithalatının kısılması eldekilerin daha müessir kullanılmalarını icap ettirecek, bu da sermayenin marjinal getirisini arttıracaktır. Sermayeyi daha çok nemalandıran bir Türkiye ise daha çok yabancı yatırımcıyı cezbedecektir. Çoğu fabrikanın günde 1 ila 1.5 vardiya çalıştıklarının farkında mısınız? Küçük bir önlem almak, hiç bir önlem almadan beklemekten daha iyidir.

Saygılarımla,
Veysel Aratlıoğlu

Blog Sahibi dedi ki...

Kisisel olarak dolar kurunun 1.5-1.6 seviyesine kendiliginden gelmesine bir itirazim yok, hatta boyle birseyi olumlu bile karsiliyorum. Ancak ekonomi yonetimi kaynakli bir devaluasyon hakkinda kafamda ciddi soru isaretleri var.

Devaluasyon yapmaktaki problem Merkez Bankasinin kredibilite problemidir. Bir kere yatirimcilara "serbest kur politikasi" izliyoruz dedikten sonra tutup devaluasyon yapmaniz adamlari uzun zure bizim piyasalardan kacirir. Iste o zaman bizim devaluasyon yapmamiza gerek kalmadan butun varlik fiyatlari (bono, hisse senedi, gayrimenkul) buyuk bir cokuntu yasar. Merkez Bankasi "caktirmadan" dovize mudahale etmeye calisiyor ama nafile. Bu ancak ulkeye girmek isteyen sicak paraya firsat vermekten baska bir ise yaramiyor. O yuzden yaptigimiz ustu kapali mudahaleler bir bakima "problemi" daha da kotu bir vaziyete sokuyor.

Bence bu konuda yapilmasi gereken hic bir sey yapmamak. Butce aciklarini kapattikca ve enflasyonu dusurdukce reel faizler de dusecektir. Ote yandan hisse senetlerinin fiyatlari normale yaklasmaya basladi ve cazibesini yavas yavas kaybetmeye basladi (bence normal fiyat seviyesi 55,000 civarinda). O yuzden sicak paranin ilgi duydugu enstrumanlar cazibesini kaybetmeye baslarsa sicak para da iceriye girmeyecek ve kurlardaki asagi yonlu baski ortadan kalkacaktir. Ote yandan gayrimenkul fiyatlarinda yukselme potansiyelinin daha fazla oldugunu dusunuyorum. Ancak buraya yapilan yatirimlar da uzun vadeli yatirimlardir ve istihdami arttirici niteliktedir. O yuzden bu alanda bir tehlike gormuyorum.

Neticede hukumet kati butce disiplinine devam ettigi surece hem bir kriz cikmasini beklemiyorum, hem de sicak para probleminin kendiliginden azalacagini bekliyorum. Ithalatcilarin iyice azalan kar marjlari da belki bu vesileyle onlar uzerinde "yeni careler" bulmalari bakimindan bir baski yaratir.

Adsız dedi ki...

Veysel bey'in bahsettiği "makina techizatın daha müessir kullanılması" meselesini anlayamadım. Bunun ekonomi terminolojisindeki karşılığını öğrensem de anlasam. Sorun efficiency ise bunun da döviz kuru ile ne alakası var anlayamadım. İnsanı eğitip onun aynı işgücünden (teknoloji yatırımını sabit tutuyoruz) birim zamanda daha çok üretim yapmasını sağlayabilirsiniz (bkz. Türkiye'de şu anda yaşanan verimlilik artışları). Döviz kuru ne olursa olsun efficient kullanılmayan bir makina doğal olarak atıldır. Aldığı makinayı efficient kullanamayan bir işyeri de zaten o işi yapmasın, bırakın batsın. Meselenin bir diğer yanı da bu makina-techizat suyla ya da samanla çalışmıyor. Doğrudan enerji ile alakalı. tüketilen enerji artarsa buna bağlı olarak (enerjide dışa bağımlı olduğumuz için) enerji ithalatı da artacaktır. Devaluasyon bu ithalatın döviz cinsinden boyutunu da artıracaktır. Bu da cari açığı azaltmaz artırır. Ya biz bu işe cari açığı azaltmak için başlamamış mıydık?