Din ve Ekonomi

Kenya Kurucu Devlet Başkanı şunları demiş;
’’Batılılar geldiklerinde onların ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler. Gözlerimizi kapatıp, çok dualar ettik. Gözümüzü açtığımızda ise, bizim elimizde İncil, onların elinde önceden sahibi olduğumuz topraklarımız vardı.’’

Müslüman toplumlarda dini duygular kullanılarak yapılan sömürü, en kolay sömürü yöntemidir. Bunu için biraz dini bilgi, biraz da hitabet yeteneği varsa başka bir sermayeye gerek yoktur. Yapılan bir eylem yolsuzluk da olsa, hırsızlık da olsa, cinayette olsa bunun din adına yapıldığını ileri sürerek, din duyguları kuvvetli kesimden herhangi bir tepki almaz ve hatta destek toplar, sempati kazanırsınız. Bu inanmışlık (aslında kandırılmışlık) öyle boyutlara varır ki, hayatlarını kaybederler ama bundan şikayetçi olmazlar. Çünkü; din uğruna öldüklerine ve cennete gideceklerine inandırılmışlardır. Canlı bomba gerçeğini altında bu düşünce yatar. Bundan dolayı tepki vermezler. Konya’da yaşanan kuran kursu faciası da işte böyle bir olaydır. 18 masum genç kızın hayatına mal olan olayda, ölen genç kızların ailelerinin şikayetçi olmamaları, şikayetçi olmaları bir yana sorumluları koruma çabası içinde olmaları kandırılmışlığın boyutunun ne düzeyde olduğuna çarpıcı bir örnektir. Onlar için çocukları bir ihmalin kurbanı değil din şehitleri olmuşlardır.

Bir kısım art niyetli insanlar için bu kitleyi amaçları doğrultusunda harekete geçirmek çok kolaydır. Bunun için küçük bir kıvılcım yeterde artar bile. Geçmişte bunun örnekleri çok görülmüştür. 2 Temmuz 1993 günü Sivas’ta yapılan katliam için, bundan önceki olaylarda olduğu gibi “din elden gidiyor” sloganı yetmiştir. Bunu mantık süzgecinden geçiremeyenler kısa sürede bir araya gelip 37 kişiyi diri diri yakmışlardır. O olayda göstermektedir ki bunu yapanlar bundan pişmanlık duymamışlar, 37 kişiyi diri diri yakanları seyreden halk da tepki vermedikleri gibi onlara destek sloganları atmıştır. Cinayetin adı birden din savaşı şekline dönüşmüştür. Bunu yapanlar cihat nidalarıyla olayı dini şenlik haline getirmişlerdir. Bu cinayetleri işleyen ve onların destekçileri yeri geldiğinde “Allah’ın verdiği canı ancak Allah alır” diye de bilgiçlik taslarlar. Bu tezat dini motifler ile süslenerek mantıklı gösterilebilen dini gereklilik olarak karşımıza çıkarılmaya çalışılmıştır.

Dikkat edilecek olursa Deniz Feneri vurgununda da benzer bir yaklaşım vardır. Dinci basın, bu olayı görmezlikten gelmiş ve hatta onları savunma pozisyonuna geçmişlerdir. İnsanların dini duyguları ile oynanarak kandırılmış olmaları onlar için önemli değildir. Neredeyse din için insan dolandırılabilir, insanların gelecek hayalleriyle oynanabilir bir düşünce ile hareket etmişlerdir. Fakat dolandırılan insanların da müslüman olmaları ve kul hakkı gerçeğinin doğmuş olmasını gözardı etmişlerdir. Açıkca para için Allahın adı ve İslam dini kullanılarak insanlar dolandırılmış ve birileri zengin edilmiştir. Ergenekon soruşturmasını her gün sekiz sütuna manşet yapan dinci basın bunu gazetelerinin iç sayfalarında ve televizyon kanallarında önemsiz bir haber gibi vermişlerdir. Bu olayın Almanya’daki faillerini cezalandıran Alman Mahkemesi’nin yargıcı, asıl suçluların Türkiye’de olduğunu isimlerini vererek açıklamış olmasına rağmen, iktidar partisi, onları soruşturmak yerine koruma telaşına düşmüştür. Bunun sebebi de zanlılardan birisinin AKP’nin üst düzey bürokratı ve ötekilerinde AKP ve başbakanla organik bağları olan kişiler olması. Dinci basın dışındaki medyanın bu olayı manşetten okuyucularına duyurması ve sık sık manşetlerine taşıması başbakanı çileden çıkarmış ve bu medya kuruluşlarına resmen savaş ilan etmiştir.

İşte bu yüzden yapılan ahlaksızlıkların, işlenen cinayetlerin din uğruna yapıldığı konusunda kandırılmış bir toplumda din adına yapılan katliamlar, Yimpaş gibi, Kombassan gibi din duygularını sömürerek kendi ceplerini dolduran ticari holdingler ile Süleyman Mercümek, Deniz Feneri gibi insanın acıma, yardımlaşma, din-iman duygularını sömüren oluşumların varlığı hiç eksik olmaz. Amaç sadece ve sadece Allahın adını ve İslam dinini kullanarak insanları dolandırmaktır. Fakat bu insanlar toplumun içinde dini bütün ve hatta dini yönden üstün insan muamelesi görmektedirler. İşte dini duyguların kullanılması ve Allahın adı ile kandırma olayına birkaç örnek vermek istedim.

Anlayana sivri sinek olmaya çalıştım.........
Uzm İşl Ozan CAMCI.

4 Yorum Var.:

rourkie dedi ki...

yazının fontunu daha okunabilir birşey yaparsanız daha iyi olur.

da2f dedi ki...

Öncelikle iyi günler diliyorum
Ekonomi ile alakalı bir sitede, "Din ve Ekonomi" ile ilgili bir başlık atıp, içinde ekonomiden çok da bahsetmeden ve bilimsellikten uzak, kısmen ilgi çekmeye yönelik bir yazı açıkçası tuhafıma gitti. Üstelik bu siteyi uzun süredir takip ediyor, işine ilgi gösterdiği için takdir de ediyordum. Merkez medya zihniyetini burada da görmek beni açıkçası üzdü.
Taassup ile ilgili birşeyler yazmak ile dini "Yeşilçam İmamları" boyutuna indirmek birbirinden oldukça farklı konulardır. Elinizde yazdığınız konular ile ilgili "Merkez medya gazete kupürleri" dışında bir kaynak yoksa, yazmadan evvel iki hatta üç-dört kere düşünmek daha isabetli olur kanımca.
Dini sömürü islam ile değil, dünyadaki tüm dinler ile ilişkilendirilebilir. Bunun islama özgü bir tarafı yoktur. Kaldı ki sömürü sadece din ile değil, hemen her kutsal ile de ilişkilendirilebilir. Tıpkı bu yazıda kullanılan argümanların bize gösterdiği gibi. Bahsettiğiniz üzücü ve vahim olaydaki (Sivas Katliamı)tahrik edici unsurlar, bugün mahkeme tutnaklarına geçmiş gizli yapılanlamlarla ilgili komplolar ortaya dahi çıkmamışken bunu salt dini yobazlık ile ilişkilendirmek, ancak toplumu bu olaylar ile yönlendirmenin ve birçok duyguyu sömürmeye çalışanların , sömürü konusunda nasıl da başarılı olduklarını birkez daha hatırlattı sizin bu yazdıklarınızı okuyunca. Siz Deniz Feneri davasının sonucunu da sadece merkez medyadan takip ederseniz, o vakit Alman Gizli Servisi'nin bu olaydaki etkisini de en iyi niyetli tabir ile atlamış olursunuz. Elinizde dava dosyası ve tutanakları varsa bu konuyu da uygun platformda daha ayrıntılı şekilde tartışabiliriz.
Anlattığınız olaylardaki aksak yönleri savunmak gibi bir niyet ile almadım bu yazıyı kaleme. Elbette ki özgür akıl herkese lazım. Elbette ki insanların "Allah adına" konuşanlarla daha özgür bir akıl ve daha mantıklı bir islam dili ile konuşmaları herkes için daha faydalı olacaktır. Ancak sorunu irdelerken, steril olmayan araçlar kullanırsak yarayı temizlemek yerine daha da azdırabilir ve istediğimiz neticeden çok daha uzak noktalara ulaşabiliriz. İşte buradaki sterilizasyon aracımız da bilimsel veridir. Tıpkı bu siteyi bugüne taşıyan insanların ekonomi alanında eksik kullanılmasını her fırsatta eleştirmeleri gibi bende bu tür yazılarda bilimsellikten ayrılmamamız gerektiğini önemle vurgular, saygılarımı sunarım.

serdar dedi ki...

:):) Bence bu editorun siteyi daha canli hala getirmek icin bilerek serbest biraktigi bir yazi.
Yoksa bu kadar subjektif hatta bunun otesinde cahilce yazilmis bir yazi baska ne amacla buraya yazdirilmis olabilir ki!
Aslini sorarsaniz yazinin tamamini okumadim cunku belli bir yerden sonra serhat tunca nin da dedigi gibi yesil imami boyutuna dustugu andan -yani yazinin ilk paragrafindan- itibaren.Bu tipte insanlarin hala kaldigini gormek gercekten cok uzucu.Bagnazlik ,yobazlik acikcasi boyle tiplere daha cok yakismakta.Bu tiplerin su ozelligi de yerine gore mevcuttur,master s degree leri hatta Phd leri olabilir ama idrak noktasinda ciddi sikintilar yasamaktadirlar.Gunceli biraz takip etseler ,yada tek yonlu bakmaktan vazgecseler dunyanin daha yesil bir yer oldugunu gorebilirler :):)
Neyse bu kadar vakit ayirdik , bosuna konustugumun farkindayim ama hep is hep is olmazki :):)

ozan dedi ki...

Cevap; Yazım ile ilgili gerek yorum ve gerekse eleştirilere daima açığım dır. Şunun bilincindeyim ki; eleştiriler doğru yola çeker, yorumlar yön gösterir. Ancak tabii ki hakaret içermedikleri sürece. Eleştirileriniz için teşekkür ederim. Ancak dini duyguların sömürülerek, ekonomik veya siyasi çıkar peşinde koşulması ne vicdana nede adalete sığar. Her dinde bu tür faaliyetlerin olması İslamiyette de olmasını mazur göstermez. Bu dini sömürüler yüzünden İslam toplumu var olduğundan beri çile çekmektedir. İnsanlar öldürülmekte ve bu dini kılıfa sokulmaktadır. Sebep ne olursa olsun insan hayatı kutsaldır. Ben yazımda insan hayatının kutsallığı üzerinde ve dini duygular üzerinden yapılan pazarlıklardan söz etmeye çalıştım. Amaç para da olsa, siyasi güçte olsa insan hayatının feda edilmesi anlaşılamaz bir olgudur. Ben ekonomi yazarken, bazen bu tür sosyal konulara yer vermeyi severim. Bakınız Suriye'ye, bakınız Libya'ya...... Ülkeler kendi vatandaşlarının üzerine bomba yağdırıyor..... Nedeni ise; koltuk sevdası..... dolar sevdası..... Euro sevdası......
Ben sol görüşlü, Mustafa Kemal aşığı, bayrak sevdalısı biriyim.... Sonuç; herkese ilgilerinden dolayı çok teşekkür ederim....