O yuzden Mahfi Egilmez'i gectik, Fatih Ozatay'in yazisini on plana cikaralim dedik. Adam gayet guzel ozetlemis mevcut durumu:
Yeni bir programa gereksinmemiz var. Mevcut program miadını doldurdu. Yeni programda eskisinde olduğu gibi istikrarı sağlayıcı önlemler mutlaka olmalı. Ama bu yetmez. Bizi yukarıya sıçratacak ikinci kuşak reformlar bu programın asıl itici gücü olmalı.
Şimdi ortada böyle bir program yok. Olmayınca da mevcut durumdan bir adım ileriye gitme şansımız yok. Mevcut durumda ise, son yıllardaki en düşük büyüme hızı, artma eğilimi gösteren işsizlik, hedefin çok üzerinde bir enflasyon ve yine artma eğilimindeki faizler var.
Ama durun: Mevcut durumu mumla aramamız tehlikesi var kapıda. Zira doludizgin siyasi bir kavgaya doğru gidiyoruz. Şu risk giderek artıyor: Çok daha az yatırım, daha yüksek işsizlik oranı, daha düşük büyüme hızı, daha yüksek faiz ve düşmeyen enflasyon.
Şimdi başlangıçtaki varsayımı kaldırın ortadan. Yurtdışındaki mevcut depremin belirsiz bir süre daha devam ettiğini düşünün. Bu durumda, az önce saydığım temel makroekonomik göstergelerin daha da olumsuz yönde gelişeceği açık.
Bitmedi, yurtdışındaki depremin güçlenip başka ülkelere de yayılacağı bir başka senaryo hayal edin. AB mali sisteminde de karışıklıklar olacağını varsayın. Kabul edersiniz ki olasılığı düşük değil bu riskin. Şirketler kesimimizin döviz cinsinden son derece borçlu olduğunu da hatırlayın...
Bu gidişat 'hayırlara vesile mi' sizce?
Yoruma gerek yok.
Eeee, belki de var. Ozellikle secimlerden sonra hem hukumeti hem de hukumetin dumen suyuna giden Merkez Bankasini ciddi bicimde elestirdim. Ben oyle diger yazarlar gibi silme iyimser veya silme kotumser biri de degilim. 2007'nin basina kadar hem AKP'yi hem de Merkez Bankasini destekliyordum, o yuzden elestirilerimin degeri daha fazla. Simdi icinde bulundugumuz durum maalesef yine beni hakli cikardi. Isin icerisine bir de politik hokkabazliklar girdi, keske Mehmet Simsek'in yerine beni ekonomi bakani yapsalardi. Ben evden bilgisayar uzerinden ekonomiyi daha kotu yonetmezdim, hatta hic bir sey yapmazdim, isler simdiki gibi olurdu...
12 Yorum Var.:
sizce yeni bir proğram yapmayı bu hükümet göze alabilir mi?
diyelim ki aldı. neyi değiştirecek?kur politikasını mı yoksa.....
bence bekleyecekler ; proğramın kendi kedinini bitimesini.
Herkes hükümetin ağzının içine baktı, mikro ekonomiye dönük program yapılacak diye yine başka bahara kaldı...
Yabancı sermaye girişi geçen senenin aynı döneminin oldukça gerisinde ve giriş temposu iyice düşerse yapılacak şey belli çıkana izin vermemek... Borsanın %70'i yabancı, düzenleme getirerek çıkışları zorlaştırmalı. Ekonomi tümden çökerse borsayı kapatıp tümden çıkışları engellemek en iyisi ve ya kademe kademe kontrollü çıkışa izin vermek iyi olur ( yok öyle dalgalı kur sabit kura geçiyoruz, çıkmak isteyen T.C.M.B'nin önünde kuyruğa). Milli İstihbarat Teşkilatı içerisinde oluşturulacak ekonomik operasyonlar biriminin ekonomi yönetimi ile koordineli çalışması sonucu yapılacak ekonomik operasyonlara karşı korunulabilmeli...
Liberaller pek hoşunuza gitmeyecek ama ne yapalım...
yazının şu kısmı resmen ürperi verici (zira bugünün tam bir özeti)
siyasi partiler+yargi mensupları bunu okumustur umarım.
"Mevcut durumu mumla aramamız tehlikesi var kapıda. Zira doludizgin siyasi bir kavgaya doğru gidiyoruz. Şu risk giderek artıyor: Çok daha az yatırım, daha yüksek işsizlik oranı, daha düşük büyüme hızı, daha yüksek faiz ve düşmeyen enflasyon."
sn.ulas,
isterseniz parasını yurtdısına cıkartmak isteyeni önce gözaltına alıp sonra bir de dövelim. Hala ısrar ederse dolmabahce onunden denize atalım. Bogaz akıntısıyla ege denizine oradanda akdenize sürüklensin gitsin (ama parası kalsın).
neyse şakası bir yana, bu kadar eli sopalı olmaya gerek yok diye düşünüyorum.
borsa'nın yüzde 70'i yabancınınsa (-ki bunun içinde bıyıklı yabancıların yani bizimkilerin oranını kimse bilmiyor), bırakın satsınlar.
Eger kaygınız, "yabancı düşük fiyattan aldı, şimdi yüksekken satıp, kar'ı ile birlikte çıkar" ise, unutmayın ki, satabilmek icin karsı tarafta bir de alıcı olmalı.
Zaten ortada yerli yatırımcı yok. Eh, bu ortamda alım yapan da riski göze almalı.
Ama bir defa bir piyasanın işleyişi polisiye önlemlerle kısıtlanırsa, bunun etkisi tüm piyasalara yayılır. Piyasaların çalışmasını sağlayan likidite yok olur. O zaman yaşanacakların neler olabileceği ve bedelini düşünmek bile istemeyiz umarım.
İşte yoldum sakal ile saçımı,
Otuz yılda duydum senin acını,
Nuş eyledim imefe ilacını,
Aman ENDEKS beni rüsvay eyleme;
Otuz yılda ne getirdin başıma,
Genç yaşımda ağu kattın aşıma,
Mail oldum, düştüm senin peşine,
Aman ENDEKS beni rüsvay eyleme.
Sn. Alp Bey,
Site yazarları keşke Deniz Arıboğan'ın bir kaç gün önce gazatelerde yer açıklamalarına yer verseler. Kısaca görüşleri; Milletin iradesinin tecelli ettiği kuvvetlerin yıpranmasının ve TSK'nın son operasyon sonucu askeri alanda kaybettiğini psikolojik harp alanında kaybetmesinin yarattığı etkinin üstüne bir de ekeonomik krizin eklenmesi durumu ülkenin bekasına laik-antilaik tartışmalarının ötesinde daha büyük zarar verecektir şeklinde özetlenebilir. İlk yorumunuzdaki tehlike anlamlı...
İkinci yorumunuzda bahsettiğiniz hususlara gelince ne kadar sitedeki yazarlar fikirlerimi deli saçması bulsa da ben Türkiye'nin artık AB ve ABD ile çıkar birlikteliğini görmemekteyim. Türkiye'nin jeopolitik tercihini değiştirmesinin gerekliğinin ve stratejik derinliğini hakkettiği ölçüde kullanamadığının tespitini yapıyorum. Türkiye, Avrasya'da yer alan jeopolitik ufkunu şekillendirmesi gerektiğini iddia ediyorum. Biz, Doğu-Batı ve Kuzey-Güney arasında jeopolitik bir kapıyız. Ben, AB ve ABD ikilisi ile şu an Rusya-İran-Çin üçlüsüne karşılık bu kapıların bizim menfaatlerimiz ölçüsünde açılıp kapanmasını sağlamalıyız diyorum.
Bu jeopolitik görüş ışığında Türkiye'de dolaysız yabancı yatırımların ve finansal yaıtımların daha ziyade Batı kaynaklı olduğunu düşündüğümüzde bence sömürgeci mantığa sahip bu insanlara tarihi, jeopolitik, milli menfaatlere uygun bir ders vermek gerekir diyorum. Amerikan ordusunun başına çuval geçirseniz bu onlara belki gururlarına zarar verebilir, ama onların sermayesinin başına çuval geçirdiğiniz zaman anlarlar ki burada bir direniş hareketi başlamıştır ve karşılarında teslim bir ülke yoktur ki bu daha çok tedirgin eder ( sermaye cürretkar olduğu kadar korkaktır) Böylelikle küresel planlarının uygulanmasının öyle bilgisayar oyunlarındaki kadar kolay olmadığını anlarlar.
Yumuşak bir geçiş için dışarıda ABD çıkarları desteklenip Avrupa pataklanırken;içeride Avrupa çıkarları desteklenip,Amerikan çıkarları pataklanılabilir ( veya tersi, esneklik önemli) Böylelikle iki taraf arasında hem de kendi içlerinde çıkar çatışması sağlanılabilir, bu arada Avrasya ülkeleri ile buna uygun temaslar başlatılabilir. Yani denge kurulabilir. Bu şüphesiz cumhuriyet tarihi boyunca en esnek dış politikayı gerektirir.
Kriz olunca yine kapı kapı gezip borç arayıp siyasi yükümlülüklere girileceğine, onların parasına bu şekilde kibarca el koyalım, bahanemiz kriz var ve tüm dünyada... Mesela dolaysız yatırım yapanlara da boncuk dağıtalım. Onları toplayıp, endişelenmemelerini söyleyip, umut verecek ekonomi politika açılımlarını yapalım, fikirlerini alalım ( zamanı gelince mesela bakkallık yapanlarını kibarca kovacağız, ileri teknoloji getirenlerine selam olsun, onlara bizden zarar yok) Ne olur o zaman Batı'nın finansal sermayesi ile sanayi, ticaret sermayesi birbirine girer.
Politik maliyetlerini azaltmada ne kadar hünerli olursak o kadar başarılı oluruz. Her zaman yapılanı yapıp, IMF kapısına gidersek bu ülkeyi unutup üstüne bir bardak su içelim.
sn.Ulaş,
Ekonomi konusunda değil ama Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan'ın açıklaması konusunda sizinle hemfikirim.
Ne yazık ki kamuoyunda gerekli yankıyı bulmadı
Hasan Celal Güzel'in Radikal'deki yazısı bu konuda rastladığım en iyi analiz. Ekte vererek paylaşmak istedim.
"... Arıboğan, siyasallaşan yargının şaibe altında olduğunu, devletin hukuk sisteminin iflas ettiğini, yasama ve yürütmede kriz yaşandığını, devletin çökmek üzere olduğunu anlatıyor ve böyle bir çöküşten ya kaosun ya da askerî darbenin çıkması beklenir diyor.
Söylediklerinin her kelimesine iştirak ettiğim Prof. Arıboğan , 'Eğer sistem böyle giderse, devlet kendi içinde çatışmaya doğru giderse, iki yıl sürmez Türkiye'nin bölünmesi veya Kürt devletinin ortaya çıkması muhtemeldir(...)
Türkiye'de çok ciddî bir uluslararası operasyon var şu anda. Adım adım Kürt devletine doğru gidiliyor' diyerek ikazda bulunuyor.
* * *
... Eğer bu istikrarsızlık böyle devam ederse ve bir de darbe yapılırsa, devletin çökmesi ve Türkiye'nin bölünmesi kaçınılmazdır.
Çetelerle baş edilemezse, AKParti kapatılırsa ve askerî müdahale yapılırsa şu gelişmeler olacaktır:
1. İçeride, bu defa halkın direnişi olacak ve müdahaleciler sert ve kanlı uygulamalara girişeceklerdir. Bu da Türkiye'yi bir 'iç savaş'a götürecektir.
2. Türkiye, Avrupa Parlamentosu'ndan ve uluslararası kuruluşlardan atılacak ve AB yolu tamamen kapanacaktır.
3. Ermeni iftiraları uluslararası mahfillerde kabul edilecek; Türkiye'den tazminat ve toprak istenecektir.
4. Güneydoğu'da Kürtçü terörün desteğinde ayaklanmalar başlayacak; bunun üzerine sert şeklide gidecek olan darbe yönetimine karşı, başta ABD olmak üzere Batılı güçler müdahalede bulunacaktır.
5. Sonuç olarak, Türkiye bölünecek ve Kürdistan kurulacaktır.
Zaten, Türkiye üzerindeki uluslararası operasyonun nihaî hedefi de budur. Bu gelişmeler sonunda, aynen İttihatçılar gibi darbeci güçler de kaçacak delik arayacaktır ama iş işten geçmiş olacaktır.
* * *
O halde, bu operasyona mâni olmak için ne yapılmalıdır?
1. Türkiye'nin sorumluluğunu taşıyan bütün çevrelerin birlikte hareket etmesi sağlanmalıdır.
2. Sadece AK Parti için değil, Türk demokrasisini rayına oturtmak için, Anayasa 'nın siyasî partilerin kapatılmasıyla ilgili 68. ve 69. maddeleri ile Siyasî Partiler Kanunu âcilen değiştirilerek Venedik Kriterleri çerçevesinde düzenleme yapılmalıdır.
3. Ergenekon Çetesi üzerine, TSK'daki bağlantılarıyla birlikte sonuna kadar gidilmelidir.
4. Yeni Anayasa hazırlanıp yürürlüğe konularak devletin işletilmesi mümkün kılınmalıdır.
5. Yargı Reformu yapılarak yargının siyasallaşmasına son verilmelidir.
6. Devletin istihbarat birimleri güçlendirilmeli ve antidemokratik oluşumlara karşı aktif hâle getirilmelidir. ..."
Vay anasını bakıyorum genele,herkes kendine göre yorumlamış.
AKP kapatıldığı zaman istikrarsızlık öngörüyorum ama bana göre kapatılmazsa da isitkrarsızlık görüyorum. Bunu bunca zaman uygulanan dış politikaya bakarak söylüyorum. Bir de ekonomi...
Ben kapatılma davasının haklı olduğunu düşünüyorum. Asıl suçlu 90'lı yıllar boyunca yasama ve yürütmeyi doğru düzgün idare edemeyen siyasetçilerde... Kendi siyasi emelleri için yargıyı baskı altına aldılar, kutuplar yarattılar. Onu da sakatladılar, orduyu da...
Tayyip Erdoğan, hapiste kaldığı süre boyunca almış olduğu cezadan dersler çıkarsaydı keşke. Bugün milleti iki hatta üç kutba bölmezdi. Neydi o cezanın sebebi dini siyasete alet ederek halkı kin ve tahrike yöneltmek...Bugünde aynısını yapıyor iç savaş çıkacak adamın umrunda değil...
Koltuğuna yapışan Baykal o koltuğu bırakabilseydi, partideki demokratik kanalları yok etmeseydi...
Halka AB karşıtı sözler söyleyip, Apo'yu asmaktan vazgeçen omurgasız Bahçeli, yolsuzluklar kendisine dayanınca Tantan'ı, Şalk'ı, Ergen'i yemeye çalışan yargıya bindiren Yılmaz ve daha niceleri...
Bunlar ki askerin askeri sahada teröre karşı başardığını siyasi sahada beceremeyen beceriksizlerdir.
Bunlar, Avrupa'nın siyasi çıkarlar uğruna çifte standartlı hukuk anlayışını benimsetmeye çalışan siyasetçiler
dir.
Hukukcularımız bizi bu garabet ekonomiden kurtaracaklardır ben buna yürekten inanıyorum.Hatta bir örnek vermek gerekirse sırf borsa hafta sonunu düşük puanla geçirmesin diye parti kapatma davasını mesaai bitiminde açacak kadar ülke ekonomisine destek ve saygıları var ben çözümü hukukcu büyüklerimizden bekliyorum saygılar sunarım hepsine ;)
Liberal ekonomik değerleri "ilkesel" olarak değilde, "faydasal" olarak benimseyenler malesef önemli ekonomik reformları yapmakta epey git-gel yaşıyorlar.
Hükümetin artık atması gereken çok daha ciddi adımlar var, zira sandık rüzgarıyla buraya kadar.
"Çok daha az yatırım, daha yüksek işsizlik oranı, daha düşük büyüme hızı, daha yüksek faiz ve düşmeyen enflasyon." istemiyorsak, daha fazla özelleştirme, daha az vergi yükü, daha az prim yükü, daha dengeli bütçe ve daha minimal devlet lütfen.
Mahfi Eğilmez'in verdiği tablodaki $58 milyar rakamı bir basım hatasından kaynaklanmaktadır. Büyük ihtimalle $580 milyar denmek istemiştir. Zira Sayın Eğilmez'in daha önceki yazıları, konuşmaları gözönüne alınırsa ABD'nin cari açığının birden bire kapanacağı gibi bir tahminden bahsedilmemiştir.
Sayın Mahfi Eğilmezin yazısında verdiği rakkam 2008 yılı tamamına ait bir tahmin değil.
"Tabloda yer alan sayı ve oranlardan 2008 yılına ait olanlardan enflasyon yıllık tahmini, yeni ev inşaatı ve otomobil ve kamyonet satışları son 12 aylık gelişimi, diğerleri ocak ve şubat aylarını gösteriyor."
Yorum Gönder