Bu sorun nasıl çözülür?

Tanıdığım bir aile var. Şiddetli geçimsizlikten muzdarip. Kadın, kocasının kendisini istediği gibi yaşatamadığını, bırakın istediği gibi yaşatmayı insan gibi bile davranmadığını iddia ediyor. Ailenin gelir durumuna, yaşam koşullarına ve içeriden sızan dedikodulara bakarsanız bu iddialarda gerçeklik payı var gibi. Kadın, bari bana en azından insan gibi davran, biraz imkan tanı da kendimi geliştireyim, gelir düzeyimizi ve de yaşam koşullarımızı birlikte iyileştirelim diyor. Ya da boşanalım, bırak beni gideyim, başımın çaresine bakayım diye de ilave ediyor. Buna karşılık erkek ne kadının isteklerini yerine getiriyor (belki de getirmek istiyor da getiremiyor, tam bilemiyoruz) ne de boşanmanın lafını ettiriyor. Kadın, kocasına isteklerini kabul ettirebilmek için zaman zaman kendi çapında şiddete başvuruyor ama karşılığını misliyle alıyor. Şiddete ilk başvuran kadın olduğu için dışarıdan bakanlar da sorunu hep o çıkarıyormuş gibi görüyor. Bazıları bu sorunun çözümünün boşanma olduğunu düşünüyor ama arada sırada işlerinin düştüğü kocanın tepkisinden çekindikleri için bunu açıkça söyleyemiyor. Aile içindeki bu geçimsizliği kendi çıkarlarına ulaşmak için kullananlar da var. Bu arada çiftin çocukları da var ve boşanma halinde onlara ne olacağı da ayrı bir sorun.

Siz olsanız bu aileye çözüm için ne tavsiye ederdiniz?

24 Yorum Var.:

Farazi dedi ki...

Bu aile Turkiye degil dimi?

T'Pol dedi ki...

Bu kadar basit mi yani?

rdynk dedi ki...

peki bazı eklemeler yapsak...

Kadın cocuklarından birini ölduruyor! ve bundan zevk alıyor!

neqx dedi ki...

Eger aile ABD'de ise ilk adim olarak marriage counseling tavsiye ederim. Isin icinde domestic violence oldugu icin anger management ve bunun gibi terapilere yonlendirilebilirler. Aile ici siddeti fiziki boyutuna cikardiklarindan olay iyice kontrolden cikmis gibi gozukuyor. Eslerden biri degil, komsular bile polise sikayet ederlerse ikisinden birinin hapisi boylamasi an meselesi.

Eger marriage counseling'e baslayabilecek kadar problemi kabul edebilen bir aile ise sorunun yarisini cozmus sayilirlar. Eger gerek gormuyorlarsa Allah kolaylik versin!

ekodok dedi ki...

noah,

Nasıl böyle bir bağlantı kurdunuz desem inandırıcı olur mu bilmem?

t'pol,

Benim hayatta inandığım ilkelerden biri şudur: Etrafımızda gelişen olayların çoğu aslında sandığımızdan daha basittir. Fakat biz bu basitliğin bize çıkardığı sorumluluklara katlanacak gücü gösteremediğimiz için birtakım komplo teorileriyle falan işi karmaşıklaştırırız. Böylece suçu "öteki"ne yükleyip hem sorumluluklarımızdan kurtulur hem de vicdanımızı rahatlatırız. Ama bu arada sorunu da çözümsüz kılarız. Bu ilke bu olayda da geçerli midir, isterseniz ona siz kendiniz karar verin.

rdynk,

Kadının kendi çocuklarından birini öldürmesi temeldeki sorunu değiştirir mi? Ayrıca bunu zevk alarak yaptığını nereden biliyorsunuz?

neqx,

Aile ABD'de ya da herhangi başka bir batı ülkesinde değil maalesef. Oralarda olsa eminim sorun daha kolay çözülürdü. Aile, sorunların diz boyu olduğu, kanunların pek işlemediği kötü bir mahallenin kıyısında yaşıyor. Ayrıca özellikle kocanın bunu bir sorun olarak gördüğü de kuşkulu. O nedenle gerçekten de işleri Allah'a kalmış. Ben boşanmayı tavsiye ediyorum, uzun vadede de bunu kaçınılmaz görüyorum, fakat bunun kolay tarafından gerçekleşmeyeceğini de biliyorum.

tersaci dedi ki...

ekodok,

bazıları bugünlerde bu aileye grup seks terapisi öneriyor. sen ne diyorsun:

rdynk dedi ki...

ornekte kadını iyi tanımlamak gerek bence..yani eger bu kadın 30.000 insanımızın katili ise bosanmak cok kolay olmasa gerek...
eger bu kadın evde ikinci plana itilmis olmanın hesabını demokratik yollardan soran kürt halkıysa,
1. cozum bosanmak mıdır?
2. bosandıktan sonra mal paylasımı nasıl olacaktır?
sorularının cevaplanması gerek...

ayrıca bir bebegi oldurebilmeyi zevk duymadan yapmak! bahsettigimiz kisiler terorist ise, sizin sehirlerinizde bombalar patlatıyor ve koylerinizde insanları olduruyorlarsa ve cozum olarak bunu goruyorlarsa (!) ben buna zevk almak derim! hayvanca bir zevk!

ekodok dedi ki...

rdynk,

Her insanın icinde iyi ve kötü unsurlar vardır. Kadının bir tarafında çocuğunu öldürmekten zevk alan bir yer olabilir. Fakat bir bütün olarak baktığınızda bunu zevk alarak mı yapmaktadır acaba? O konuda ne dersiniz?

Sizin "30000 insanımız" diye tanımladığınız çocukların hepsini kadın mı öldürmüştür, kocanın öldürdükleri de bu sayıya dahil midir? Ona bir bakın derim.

Eşler boşandığı zaman mal paylaşımı nasıl olur? Şimdilerde evlilik esnasında edinilen malların ortak paylaşımı kanunlara kondu galiba. Eskiden kadın pek birşey alamazdı. Bu örnekte ise bence tarafların evlilik öncesindeki mallarını almaları yerinde olur. Yani kadın atalarından kalan toprakları alsın, erkek de diğer toprakları.

Çocukların paylaşımı konusuna gelince. Burada takdiri çocuklara bırakmak lazım. İsteyen annesiyle beraber gider, kaderini onunla birleştirir, babalarının kendilerine veremediği imkanları elde etmek için çalışıp çabalar. İsteyen de babası ile kalır, kaderini onunla birleştirir, yoluna devam eder.

mr. brooks dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
mr. brooks dedi ki...

cocuk kotu... cocuk olmasa yine bi derece. etlen tirnak gibi olmuslar artik. bosanmalari kadinin uzerinde gozu olan yahudi bakkala yarar gibi geliyor bana!

bence bu ahval ve serait icinde dahi vazifeleri ilelebet aileyi muhafaza etmektir. bizim oralarda bu gibi durumlarda iki tarafin da saygi duydugu ortak buyukler devreye girer. ortak paydalari filan one cikarirlar. tabi sunu da sormak lazim evin reisi bu ortak paydalarla da problem yasiyor mu diye. bence yasiyor.

kökdemir dedi ki...

"Kadın, bari bana en azından insan gibi davran, biraz imkan tanı da kendimi geliştireyim, gelir düzeyimizi ve de yaşam koşullarımızı birlikte iyileştirelim diyor. Ya da boşanalım, bırak beni gideyim, başımın çaresine bakayım diye de ilave ediyor"

bu laftan görüldüğü kadarı ile eğer o kadar çok şiddet varsa boşanmaya tercih edebilir. kadın bunu yapmamakla kocasını ve ailesini sevdiği ve evliliğini bitirmediği ortaya çıkıyor. sadece bir nebze blöf yaptığı görülmekte. şiddet kısmı ise insanla birlikte anılacak bir durum. derecesi ve karşıdakinin dayanma durumu şiddetin ilişkideki önemini gösterir. erkek kadının tepkilerine sadece şiddet cevap vermesi ise onunda kadını sevdiğini fakat daha derinlerde başka sorunların olduğundan dolayı bunları giderememesinden kaynaklanan nedenlerle sadece kadına baskı yaparak geçiştirmeye çalışmaktadır.

bu evlilik erkeğin canına yetip defol git dediği zamana ya da dışardan birinin güçlü bir şekilde olaya müdahale edeceği zamana kadar çözülmeyeceğe benziyor.

en temiz çözüm eğer olacaksa kocanın ve kadının birlikte hareket ederek olayı kadının ekonomik ve sosyal nedenler üzerinde yoğunlaşarak bunu çözmeleri gerekir.
dışardan birinin müdahalesine erkek ciddi anlamda tepkili olacağı görünmektedir.

Farazi dedi ki...

ekodok,

Ruyamda gordum desem ben inandirici olur muyum?

Cozum icin. AYRILIK SART. Niye mi? Ayrilma eninde sonunda olacak, fakat oraya giden yol en kisa yol olmali. Yoksa kadin baska bir ev kiralayip orda yasamaya baslayacak. Ve bu evin butun giderlerini evin erkegi karsilayacak. Calisacak cirpinacak ve kadinin hayatini duzene sokacak. Aradan 20 yil gececek ve erkegin butun kazancini ipotek altina almis olan kadin, toparlanmis olacak ve ekonomik olarak bagimsiz olmus olacak. O an guclenmis kadin bosanma davasi acacak ve yanina 'fahiselik' (cok ozur dilerim) yapan fakat cok guclu olan bir erkek bulacak. Onun sayesinde de ayrilacak. Yani erkek salagi butun her seyin finansmani olmus olacak. Tabi bununla biter mi? Hic mi hic sanmiyorum.

Cunku erkegin evinde anne tarafindan beyinleri yikanmis cocuklar kalmis olacak. Bunlar zirta pirta isyan cikartip isik hiziyla uremeye baslayacaklar ve anne evinden kiz sokacaklar erkegin evine. Zamanla erkek kendi evinde yabanci olacak..

BuKendi evinde yabanci olmayi nasil mi engeller? Cok basit...Dedesi de yasamisti buna benzer bi olay, evin cocuklarini ve kadini ait olduklari eve gondermisti.

Eger benim teorime karsi cikan varsa lutfen beni ikna etsin. Cunku ben baska bir cozum goremiyorum. En kisa zamanda ayrilik, butun anne unsurlari anne ile beraber gitsin, bu eminim bi 10 yil alacaktir - ama olmasi egrekiyor. Hic bir iliski soz konusu olmayacak. Zaten ben eminim anne ile cocuklar yeni ev de birbirlerini yemeye baslayacaklardir. Hatta garanti bile veriyorum.

Neyse, yazilacak daha o kadar cok sey var ki - fakat kanimca cok bile yazdim.

mr. brooks dedi ki...

yarali kolu koparip atma turunden cozumler biraz fazla yenilikci ve kolayci! kolayci olmasi bakimindan son 25 senedir uygulanan yontemden farki yok.

kolayci cozumler icin bahane bulmak da cok kolaydir. baska turlu olmayacak bu is dersiniz, tamamdir. siyaset ise elden geldigince mumkunleri arastirma sanatidir.

kalici cozumler, uzerine kafa patlatilan, maddi manevi cilesi cekilen dusunceler olsa gerek.

ekodok dedi ki...

mr. brooks,

Bunu kolaycı çözüm diye tanımlamanız ilginç geldi doğrusu. Burada rumuzlarla konuyu tartışırken kolaycı gibi görünebilir tabii ama gidip de toplu bir yerde bunu söylediğiniz takdirde başınıza neler gelebileceğini hiç tasavvur edebiliyor musunuz? Bir siyasi parti liderinin bu çözümü ortaya atması halinde nasıl bir tepkiyle karşılaşabileceğini düşünebiliyor musunuz? Bu öyle bir tabu ki DTP bile ağzına almaya cesaret edemiyor. Yani yanılıyorsunuz, bu kolaycı bir çözüm falan değil tam tersine gerçekleştirilmesi en zor olan çözüm.

rdynk dedi ki...

Syn. Ekodok;

oncelikle hala ayrım yok yazınızda, ben ayrım yapmalı dedim..birseyi tuketiyorsanız zevk alıyorsunz demektir,terorde insanları tuketiyor ve bundan fayda(!) bekliyor!

"kocanın öldürdükleri" diyorsunz...zor bir tanımlama, icini doldurmak ve ona gore konusmak gerek..oldurdugumuz teroristlerse durum baska ama bunun oncesi ve sonrasında 2. kadın tanımına giren kisilerse bu kocanın gunahlarıdır ve savunulamaz! zaten bunu da savunmuyoruz!

"Bu örnekte ise bence tarafların evlilik öncesindeki mallarını almaları yerinde olur. Yani kadın atalarından kalan toprakları alsın, erkek de diğer toprakları" dediniz...ata meselesi cok tartısılır ve mal dagıtımı...ona bakarsanız bizimde turkmen soydaslarımız var Irakta benzer bicimde yunan ve bulgaristanda da var!

cocukların paylasimina katılıyrm herkes kendi gelecegini cizsin...

ekodok dedi ki...

rdynk,

Buradaki aile varsayımının ötesine taşmamak için zevkle adam öldürme bahsini üstü kapalı geçmiştim. Ama tam anlatamadım anlaşılan. O zaman biraz daha açayım.

Sadist insanlar her toplumda, her etnik grupta, her millette vardır. Maalesef bunlar ruhlarındaki canavarlıklarını ortaya koyma fırsatını da en çok savaş ortamlarında bulurlar. Hele de iç savaşlar bunlar için birebirdir. Muhtemelen PKK'nın içinde de böyle sadistler vardır. Fakat o katliamlar sadece bu sadistlerin işidir sanmayın. Daha önce bir yerde daha yazdım galiba, her ne kadar çok çatışma olan bir yerinde olmasam da, ben de 1990'larda o bölgede askerlik yaptım. Ayrıca daha sonra da bölge insanlarıyla tanıştım. O katliamların PKK kisvesi altında kapatılmaya çalışılan eski kan davaları olduğunu çok kişiden duydum. Adam eline silahı alıp kelle koltukta savaşmaya başlayınca bir punduna getirip eski hesapları da kapatmaya çalışıyor, düşman aileleri son ferdine kadar temizlemeye uğraşıyor. Ayrıca bunları yapanlar sadece PKK'lılar da değil. Köy korucusu olarak devlet safına geçen aşiretlerin de aynı herzeleri yediği söylenip duruyor. Bunların ne kadar doğru olduğunu tam bilemiyorum ama bölgenin sosyal yapısını göz önüne alınca anlatılanlarda gerçeklik payı vardır diye düşünüyorum. Şu geçenlerde iki askeri birlik saldırısı öncesinde minibüste taranan 12 köylü hikayesini hatırlıyor musunuz? Bazı derin yazarlarımızın o olaydan sonra üstü kapalı yazılar yazdığı bilmem dikkatinizi çekti mi? Ne kadar doğrudur bilmiyorum ama o olayın da PKK'nın işi olmadığı söyleniyor. Minibüstekiler vakti zamanında terkettikleri köylerine geri dönenler, onları tarayanlar da yokluklarında topraklarına el koyan korucularmış. İç savaş ortamlarında işte böyle at izi it izine karışıyor, kim kimi niçin öldürüyor anlamıyorsunuz. Susurluk olayını ve Bucak aşireti reisi Sedat Bucak olayını da bu arada hatırlatırım.

30.000 ölü meselesine gelince. O rakama öldürülen teröristlerin sayısı da dahildir. Hatta rakamın çoğunu teröristler oluşturuyor bildiğim kadarıyla, yanlışım varsa birisi düzeltsin. Fakat bence ne rakam ne de ölenlerin kimlikleri o kadar önemli değil. Hepsi de bizim insanımız ve 3.000 kişi de olsalar aynı derecede üzülürdüm.

Mal paylaşımına gelelim. Bu karı koca bir kere boşanma kararını alacak olgunluğa erişirse o konu da hallolur merak etmeyin. O konuda da bazı görüşlerim var ama zaten çizmeyi çoktan aşmış durumdayız isterseniz burada keselim. Ekonomix bu konuda yeni bir yazı yazıp yeni bir tartışma açmış, artık oraya odaklanalım derim.

rdynk dedi ki...

Syn. Ekodok;

yazınız icin tesekkurler..bu konu derin ve zor bir konu iki ucu da keskin cunku isin icinde duygusallık ve bilgi kirlenmesi fazlasıyla var...ama sunu soylemek isterim onemli olan fikirlerin tartismasi insanların degil..o yuzden ekonomix'den fikirlerini yazmasını rica ettim..fikirlerinize deger verdigimiz ve merak ettigimiz icin buradayız. tartisma alevli olsa da seviyeyi dusurmediginiz icin tesekkurler bence faydalı da oluyor bloglar bizim gibi yorumcuları olmasa ne işe yarar:)

son soz...

"dusuncelerinde guclu, davranıslarında alcakgonullu"
H.A.HAYEK

saygilarmla...

ekodok dedi ki...

Ben de teşekkür ederim. Doğrusu bu tartışmayı açarken bu kadar seviyeli devam edeceğini düşünmemiştim. Mutlaka birileri çıkıp bizi vatan hainliğiyle suçlar sinirimizi bozar demiştim ama yine de içimdekileri dökmekten kendimi alamadım. Gördüğüm kadarıyla en azından bizim blog okuyucuları arasında medeni bir tartışma yapmak mümkünmüş. Umarım tez zamanda aynı şey ülkemiz genelinde de gerçekleşir.

mr. brooks dedi ki...

Bana daha cok "su ogrenciler de olmasaydi milli egitim bakanligini iyi idare ederdik" tarzinda bir cozum gibi gorundu.

Bir de,
burada bir tecavuz olayi var ve asil magdure Irak olmasina ragmen neden Israil'e kardes gelecek pici doguran biz oluyoruz -afedersiniz?

ekodok dedi ki...

mr. brooks,

bakış açılarımız farklı, o nedenle anlaşamamamız normal. Anladığım kadarıyla siz sorunun temelinde dış mihrakların kışkırtmalarının yattığını düşünüyorsunuz. Ben ise temel sorunun en azından 200 yıldır bağımsız bir devlet kurma çabasında olan bir halkın varlığı olduğunu düşünüyorum. Bu halk konjonktüre göre zaman zaman kültürel haklar ve/veya federasyonla yetinmek istiyor gibi görünebilir ama uzun vadede amaçlarının bağımsızlık olduğu su götürmez bir gerçek. Dış mihraklar burada sadece bir yan unsurdur. Kürtler, bu ana amaçlarına ulaşmak için geçmişte İngilizler ile çıkarbirliğine girmişlerdi bugün de ABD ve İsrail ile aynı şeyi yapıyor olabilirler. Fakat bu temel sorunu değiştirmez. Geçmişte İngilizler'in çekip gittiği gibi birgün de ABD ve İsrail gitse bile gelecekte onların yerini başkaları alacaktır. Yani dünyada Kürt halkı var olduğu sürece bu sorun da hep var olmaya devam edecek. Tahminlere göre Ortadoğu'da 40 milyon kadar Kürt yaşıyor. Bunun 1-2 milyonu Suriye'de, 5 milyon kadarı Irak'ta 15 milyon kadarı İran'da gerisi de Türkiye'de imiş. Yani en kalabalık Kürt nüfus bizde ve İran'da. Bu, Kürtler ile en büyük sorunu neden bizim ve İran'ın yaşadığını da açıklıyordur herhalde.

Öte yandan yazdıklarınızdan sizin bu soruna sunduğunuz çözümün ise iki halkı islam ortak paydasında buluşturmak olduğunu çıkardım. Belki de biliyorsunuzdur, bu tür görüşler bu coğrafyada ta 19'uncu yüzyılın sonlarından beri var. O dönemde devletlerinin eriyip gittiğini gören Osmanlı aydınlarının bir bölümü, hristiyan unsurların kaybını artık kaçınılmaz gördüklerinden, geri kalan unsurları Osmanlı'yı bir islam imparatorluğuna dönüştürerek bir arada tutabileceklerini düşünmüşlerdi. Aynı anda bir kısmı ise bunun da imkansız olduğunu düşünüyor ve çözümün Türk milliyetçiliği olduğunu savunuyorlardı. Birinci Dünya Savaşında arapların ihaneti ilk grubun elini zayıflatırken ikinci grubu güçlendirdi. Dün sizin blogdaki bir yazıda da aktarıldığı gibi, Mustafa Kemal buna rağmen Kurtuluş Savaşı sırasında safları sıkı tutmak için islam unsurundan yararlandı. Fakat savaştan sonra kurulan devletin ismi ve de izlediği politikalar onun esas olarak Türk milliyetçiliği taraftarı olduğunu gösteriyor. Herhalde diğer etnik unsurları Türk kimliği altında eritebileceğini düşünüyordu. Bu düşüncesi Anadolu'ya zaten anavatanlarından kovularak misafir olarak gelmiş olan Çerkez, Boşnak gibi unsurlar ile nüfus olarak küçük olan Lazlar'da gerçekleşti. Ancak oldukça kalabalık olan Kürtler asimile edilemedi. Yeni devletin kurulmasından hemen sonra pıtrak gibi çoğalan Kürt isyanları da Kürtler'in aldatıldıklarını düşündüğünü gösteriyor. Bu isyanlardaki İngiliz parmağını görmezden gelmiyorum ama bu yukarıdaki paragrafta da değindiğim gibi bir yan unsurdur. Şimdi şöyle düşünün acaba yeni devletin adı Kürdiye olsaydı ve "Ne mutlu Kürdüm diyene demeyen bizim düşmanımızdır" diye bir politika izlenmeye başlansaydı acaba sizin tepkiniz ne olurdu (bunu yazarken sizin Türk etnik grubundan olduğunuzu varsayıyorum, yeri gelmişken belirteyim ben öyleyim). Siz şimdi bunca yaşananlardan sonra hala islam ortak paydasına dönmeyi çözüm olarak görüyor olabilirsiniz ama bu bana pek makul gelmiyor. Böyle bir politika belki kısa vadede işe yarayabilir ama uzun vadede Kürtler'i esas amaçlarından döndüremez.

mr. brooks dedi ki...

Ben halki ayri boluculeri ayri goruyorum. Bugun halktan destek bulan boluculer yarin demode milliyetcilik anlayisinin terk edilmesiyle desteksiz kalabilir.
Devletin doguda Islami on plana cikarmasi elbette heryerde bunu yapacagi anlamina gelmez. Doguda sozu cok dinlenen kanaat onderleri vardir. Devletin doguda halki yonlendirebilecek insanlarla diyaloga girip bu insanlari kullanmasi gerek. PR yurutmesi, Asiret reisleriyle oturulup konusulmasi gerek. Inanclarinin ne oldugunu onlara hatirlatmasi gerek. Devletimiz Panislamist olsun demiyorum. Simarik milliyetciligin terkedilmesi ve esnek, iletişime önem veren politikalar uygulanmasi gerek. Bedeli neyse oderiz deyip duruyoruz. Bu sorunu cozmek icin odememiz gereken en buyuk bedel ulkede turlu turlu bolunmelere sebep olan tahakkumcu kibrimizdir.

Boluculuk fikri var, evet. Hep de olacaktir. Onemli olan bunun marjinalize edilmesi, daha once bir yorumda yazildigi gibi.

Mustafa Kemal bence pragmatikti ve “carsaf gibi imparatorluktan elde kalan mendil kadar parcayi nasil daha da kuculmeden kurtaririm”in derdindeydi. Biz eger bir parcamizi daha feda etseydik ondan sonra piyon olmayi kabul edecektik. O gün boyleydi, bugun de boyle. Kucuk olsun, bizim olsun degil; cunku kuculdukce daha kuvvetsiz ve edilgen olacagiz.

Saddam’in idam sehpasindaki son sozlerinin “Birlik icinde kalin, bolunup parcalanmayin” olmasi hepimiz icin ibretlik bir derstir. Bolunmemeyi milliyetci duygularla istemiyorum, onurum icin, komsumun irzina gecenler bir de benim irzima gececek ortami bulmasin diye istiyorum. Zaten benim bir dedem arnavut, diger dedem kürt, anneannem turk, babaannem araptir. Safkan melezim yani.

Ben diyanetin yerinde olsam doguda her Cuma 3. surenin 103. ayetini Irak fotograflari esliginde camiye gelen halka okuturdum.

mr. brooks dedi ki...

"bolunmemeyi milliyetci duygularla istemiyorum"

yazmisim, soyle olsa daha dogru olacak:

bolunmemeyi milliyetci duygularla degil, ... onurum icin istiyorum.

ekodok dedi ki...

mr. brooks,

Keşke herşey istediğiniz gibi olsa ama zor. Benim artık öyle birşey olacağından umudum kalmadığı için bölünmeyi çözüm olarak görüyorum. Kürtler dışındaki etnik unsurlar Türk kimliği altında eridiği için daha sonra başka bölünmelerin olabileceğine de ihtimal vermiyorum. Zaten o etnik unsurların çoğu da anayurtlarından atılıp buralara gelmiş durumdalar. Mesela Çerkezler, Boşnaklar, Arnavutlar vs. Çerkezler'in tutup da Sakarya'da bağımsız bir devlet kurmak için TC'ye savaş açacak halleri yok herhalde. 1990'larda Çeçenistan'da savaşmaya birçoğu gözünü kırpmadan gitti ama burada misafir olduklarının bilincindeler. Onların Türkler'le bir sorunları da yok zaten. Milliyetleri sorulduğunda Türküm derler. Fakat köken olarak Çerkez, Boşnak, Arnavut vb. olduklarını da bilirler.

Ben yazıda Türk etnik grubundan olduğumu, bu söylediklerimi Kürt olduğum için söylüyorum falan sanılmasın diye söyledim. Yoksa kimin hangi etnik gruptan olduğuna falan önem vermem. Din de benim için o kadar önemli değil, insan olsun yeter. Ayrıca Türküm derken Orta Asya'daki çekik gözlü akrabalarımızdan çok Yunanlılara benzediğimizin de farkındayım. Bu topraklarda herkes birbirine karışıp gitmiş zaten. Anadolu'da safkan Türk arasak bulabilir miyiz, şüpheliyim.

Kürt halkı derken de halkın tamamını kastetmemiştim. Tarlada ekmeğini kazanmaya çalışan adamın ne federasyon umurundadır ne de bağımsızlık. Tıpkı ekmek parası peşinde koşan pek çok Türk gibi. Fakat azbuçuk okumuş yazmış Kürtler'in kafasının biryerinde bu bağımsızlık hayali var. Yaşları ilerleyip de ekmek parası peşinde koşmaya başladıklarında bu hayali unutup aramıza karışıp yaşayıp gidiyorlar. Fakat kanı kaynayan gençler bu hayali kendilerinin gerçekleştirebileceği umuduyla birşeyler yapmak istiyorlar. Biz de onlara ekmeklerini kazanacak doğru dürüst bir iş veremeyince soluğu dağlarda alıyorlar. Onlara iş verirsek elbette dağlara gidenlerin sayısı azalacak ama bu sorun tamamen ortadan kalkmayacak. Dünya üstünde bağımsız bir Kürt devleti olmadan da sorunu yok edemeyeceğiz. Bugün Türkiye'deki hayat şartlarından memnun olmayan, Türkler tarafından aşağılandığını düşünen bir Arnavut, isterse atalarının anavatanına gidip şansını orada denemek isteyebilir. Fakat Türkiye'deki hayat şartlarından memnun olmayan bir Kürt nereye gidecek? Kuzey Irak'ta azbuçuk bağımsız bir oluşum ortaya çıkar çıkmaz oraya Türkiye'den de akın olması boşuna değil.

Ayrıca toprak kaybı Türkiye'yi sandığınız gibi güçsüz düşürmez. Günümüzde ekonomiler artık tarıma değil sanayiye ve hizmetlere dayanıyor. Daha fazla toprak ekonomilerin tarıma dayandığı dönemlerde zenginlik kaynağıydı. Günümüzde öyle bir işlevi yok. Bazıları da Güneydoğu'nun altı petrol dolu, o yüzden dış güçler Kürtler'i kışkırtıp petrolü elimizden almaya çalışıyor gibi boş hayaller kuruyorlar. Güya yabancılar bilerek bu bölgedeki petrolü çıkartmıyorlarmış. İran'daki Irak'taki petrolü çıkaran yabancı Türkiye'dekini niye çıkarmasın? O bölgede öyle iştah kabartacak petrol yatakları falan yok, olanlar da çok derinde olduğu için çıkarılması maliyetli ve işletilmesi ekonomik değil. Sözün özü yıllardır Güneydoğu Türkiye ekonomisi için nimet değil külfet kaynağı. Tabii sadece buna dayanarak ayrılsınlar demek istemiyorum ama ille de ayrılmak istiyorlarsa da koyverin gitsin.

Neyse, bu mevzu uzun. Ortak bir noktada buluşmamız zor. Ayrıca ben de tartışmaktan yoruldum.

Unknown dedi ki...

Bu kadar basit mi? iki cümle ile çözüm arıyorsunuz....