Sanirim geçmiste bir kimlik etrafinda birlesmek birey için vazgeçilmez bir gereksinimdi. Discovery, National Geo. gibi kanallari seyrede seyrede, binlerce yil önce etnik veya dini kimliklikleri çok daha kritik rol oynadigini anlayabiliyorsunuz. Etnikdaslarinizla birlikte bir bölgeyi iskan ederken çogalip çogalip bölgenize sigamaz hale geliyorsunuz. Bir kisminiz terkedip baska yerlere göç etmek zorunda kaliyor. Ama bir de ne görüyorsunuz, orada topragi sahiplenen baskalari da var. Ne yaparsiniz ? Gayet basit. Diger hemkimliklerinizle birlikte bu türdaslarinizi kiliçtan geçirmek, topraklarina el koymak. Böylece yasamininizi sürdürme sansiniz olacak, aksi takdirde doga geregini yapacak. Iste kimlik DAYANISMASI budur. Daha dogrusu geçmiste böyle bir dayanismaya ihtiyacimiz oldugu için bu tür KIMLIKLERE ihtiyacimiz vardi. Bütün türdaslar, öyle veya böyle hemkimliklere bölünmek zorundaydi, çünki bütün 'hem'lere yetecek kaynak yoktu. Ya onlar, ya biz. Yada çok geçmeden doga geregini yapacak. Sanirim bu eylem sekli DNA'larimiza o kadar derin kazinmiski, etnikdaslik sözkonusu oldugunda bütün deger yargilarimizdan arinabiliyor, birbirimize son derece acimasiz davranabiliyoruz. Bütün hayatta kalabilenler, yani bizler, kim olursa olalim bu mirasi tasiyoruz. Yedi milyar 'homo sapiense'den bir tanesi bile bu mirasin disinda kalamaz gibi geliyor bana.
Ancak tablo o kadar karanlik olmayabilir. Su soruyu da kendimize yöneltmeden son noktayi koyamayiz: ''Eger bu ölçüde vahsisek bize kalan bu mirastan niye rahatsiz oluyoruz ? '' Demekki toplumsal hayatimizdaki 'deger yargilarimiz' bu tür davranis kaliplarini mahkum ediyor. Biz kendimizi yerden yere vurabiliriz ama bilim adamlari (ben Nat.Geo.'in yalancisiyim) yakin akrabalarimiz olan primatlarla karsilastirildiginda bizi oldukça 'bariscil' buluyor. sempazelerin hiç bir nedene yokkan sürek avina çikarak diger gruptaki sempazeleri öldürdügünü biliyor muydunuz ? Açliktan veya alanlarini isgal etmek için degil. Ayrica grup içi yasamlarina tamamen kaba kuvvete dayanan acimasizlik hakim. Halbuki insanlar onlarla karsilastirilmayaca ölçüde SOSYAL, bütün dünyayi ele geçirecek kadar basarili olabilmelerinin sebebi de bu olabilir. Primatlar yalnizca küçük grular halinde sosyallesebildikleri halde insanlar muazzam ölçeklerdeki gruplar içinde 'dayanisabiliyorlar'. Kime karsi ? Elbette doganin acimasizligina. O zaman dogal seleksiyonun, niye yalnizca insanlara has olan 'deger yargilarina' göre karar verme yetenegini sahip olan BIZLERI seçtigini anlayabiliyorsunuz.
Yalniz çok hassas bir nokta var. Sizi yok etmeleri mi, yoksa sizinle dayanismalari mi hayatta kalma sanslarini artiracak ? Bir türlü karar veremiyorlar. Top iki tarafa da gidebilir. Bana öyle geliyorki insanlar arasina ne kadar çok bag kurabilirsek 'dogruyu' seçmeleri o kadar kolaylasir. Küresellesme sürecini kayitsiz sartsiz desteklememin sebebi iste bu inanç, ultra-kapitalistligim veya mega-liberalligim degil. Karamsar degilim. Açikcasi etrafimda dolasip duran 'homo sapiense'leri hayranlikla seyrediyorum. Dünyanin ta öbür yanindan, hiç görmedigim, insan olma disinda baska bir sey paylasmadigim homo sapiense'lere de benimle dayanisma içinde bulunduklari için minettarim. Kim hakli çikiyor sizce ? Adam Smith mi, yoksa Malthus mu ?
akhmet çavuşoğlu
2 Yorum Var.:
Bu ikiliye Maslow'u da ekleyin bence!!
Adam Smith ulusların üretiminin müfusuna oranının işgücünün oransal büyüklüğü ve kalitesine bağlı olduğunu ve bunun özgürlük ortamında, yani devletin ekonomiye müdehale etmediği ortamda optimal olma eğiliminde olduğunu kısaca söyler! Bu durumda vahşileşmeye gerek yok değil mi??
Malthus da bilindiği gibi besinler aritmetik olarak artarken herhangi bir azaltıcı etken yoksa nüfusun geometrik olarak arttığını ve besinleirn azalması sonucu doğal olarak bir seleksiyon olacağını, insnaların ölüp, optimuma ulaşılacağını söyler!
Bu durumda vahşi olmak gerekiyor sanırım!
Maslow ne der, bir ihtiyaçlar hiyerarşisi vardır der, ve bunun tabanında beslenme yer alır, yani açlık giderilmediği sürece yukarılara çıkılamadığından insan aklı ve zekası rafine olamıyor!
Bu durum yine VAHŞET anlamına gelir!
Ben de global olmaktan dolayı mutluyum ama benim bireysel mutluluğum dünyanın bütününe pek yansımamakta her zaman!
Sanırım kaynaklar kıtlaştıkça dünyanın belli bölgelerinde doğal!!! seleksiyonla olmasa da genelde insanın insanı yok etmesi devam edecektir!
Ama dünyanın başka bir bölgesinde ve belki de aynı bölgesinde bir grup insan da makro zenginlik ve refah için dayanışma içinde olacaktır!
Bence kimse haklı değil, ve aynı zamanda kimse haksız da değiltabi Smith ve Malthustan bahsediyorum...
Hepsi aynı anda mevcut! Hangisi ağır basmakta analize ihtiyaç duyar!!
Bunu da uzmanlarına bırakıyorum...
Ozge
Özge hanım mesajımı tam olarak almışsınız. Bunun için size teşekkür etmem gerekiyor.
Aslında Malthus'un her konuda yanıldığını söylemek pek doğru olmaz. 1994 yılında Rwanda'da Hutu'lar kaşla göz arasında 1 milyona yakın Tutsi'yi yok ettiler. Biz farkında değiliz, muhtemelen umursamadığımızdan, Sudan Darfur'da benzer bir süreç yaşanıyor. Soykırım yapılmadığında ne oluyor ? Nüfus, açlık ve salgın hastalıklarla dengeleniyor.
Bakın daha yakın bir örnek. Kürüsel ısınmadan en olumsuz etkilenen ülkelerden birisi olma yolundayız. Diyelimki bu arada 'ulusalcılarımız' iktidara geldi ve Kuzey Kore misali 'tam bağımsızlığımız' ilan edildi. Dünya ile bütün bağlarımızı kestik. Malthus'un kanunlarının bize sökmeyeceğini söyleyebilir miyiz ? Hayatta kalabilmek için öldürmek zorunda kalacağız. Bunu yapmadığımız takdirde doğa zaten gereğini yapacak. Öldürürken rastgele, konukomşumuzu değil elbette. Onlarla 'belli kimlikler altında' birleşip 'diğerlerini' ortadan kaldırmak için harekete geçeceğiz. Onlar da aynı şeyi bize yapmaya çalışacaklar. Bu yapılmadığı takdirde doğa gereğini yapacak, bizi cumhuriyetimizin onuncu yılındaki nüfusa indirecek.
Türkiye ne ölçüde kuraklaşırsa kuraklaşsın bu senaryonun gerçekleşmeyeceğini biliyoruz. Çünkü 'Türkiye' dünyanın bir parçası olacak. Buna mecbur.
Smith gibi düşünenler hep bireycilikle suçlanır. Halbuki kapitalizm insanoğlunu en ileri seviyede 'SOSYALLEŞTIRIR'. Primatlarla arayı açmamız, 7 milyar nüfusumuzla dünyanın en ücra köşelerine kadar varlığımızı sürdürebilmemiz, çok ama çok büyük çapta organizasyonları gerçekleştirebiliyor olmamıza bağlanmalı. Insanları birbirleriyle daha fazla etkileşir hale getirdiğimizde başta en alttakiler olmak üzere hayatta kalma şansımız artacaktır.
saygılarımla
a.çavuşoğlu
Yorum Gönder