Peki biz ne demiştik?

Geçenlerde eski DPT Müsteşarı ve yeni CHP Milletvekili İlhan Kesici'nin seçimden önce yaptığı seçim analizini gündeme getirmiştik. Belki bu yazıyı okuyan bazılarının aklına "Peki seçimden önce siz ne demiştiniz" diye bir soru gelebilir. Aslında kaç gündür bu sorunun gelmesine bekliyorum ama kimsenin aklına gelmedi. Ben de konuyu kendim gündeme getirip kendi kendimin reklamını yapayım dedim. Ne reklamı mı? Aaazz sonraaa....

Efendim ben İlhan Kesici kadar müthiş bir analizci falan olmadığım için 2002 seçimlerindeki oy oranlarını alıp toplama, çıkarma yapmak yerine geçmişe bakmayı tercih etmiştim. Haa, biraz da diğer ülkelerdeki deneyimleri dikkate almıştım. Ne yaparsınız işte ilkokulda toplama ve çıkarmayı tam olarak sökemediğimiz için biz analizlerimizi böyle yapıyoruz. Bu analizimizin sonuçlarını şu yazımızda sizlere şöyle aktarmıştık:

Efendim, şimdi burada rakamları ortaya dökecek zamanım yok. Merak eden araştırıp kendisi bakar. Türkiye'nin ekonomik büyüme oranlarına ve de seçim sonuçlarına baktığımızda, sanılanın aksine, halkımızın pek de salak olmadığını görürüz. Türkiye'de seçmen ekonomide başarılı olmuş her iktidarı seçimde ödüllendirmiş, başarısız olana da cezayı kesmiştir. Ve yine istisnasız olarak tek başına iktidara gelen her parti ilk döneminde ekonomide başarılı olmuş ve girdiği seçimlerden ikinci dönemde de tek başına iktidarda kalmayı sürdürecek bir sonuçla çıkmıştır. Fakat maalesef, gerek kendi yanlışları gerekse Türkiye'de üniformalı ve üniformasız muhalefetin karşı siyasi görüşün uzun süreli bir iktidarına tahammülü olmaması nedeniyle, bu imkanı pek fazla değerlendirememiştir.

1950 yılında tek başına iktidara gelen DP, 1950-53 arasındaki parlak ekonomik performans sayesinde, 1954 seçimlerinden de tek başına iktidar olarak çıktı. İkinci dönemi o kadar başarılı geçmediği halde DP 1957 seçimlerini de kazandı. Fakat hepimizin bildiği gibi 1960 yılında askeri darbe ile devrildi ve de liderleri asıldı.

1965 seçimlerinde tek başına iktidara gelen AP, ekonomideki başarısı sayesinde, 1969 seçimlerinde de aynı başarıyı gösterdi. Fakat seçim sonrasında parti içinde bölünme meydana geldi. 12 Mart 1971 muhtırası ile ise Süleyman Bey şapkasını alıp gitti.

1983 seçimlerinde ANAP tek başına iktidara geldi. İlk döneminde ekonomide başarılı oldu. Bunun sayesinde 1987 seçimlerinden de tek başına iktidar olarak çıktı. Fakat ikinci döneminde ekonomide genelde durgunluk hakim olunca 1991'de iktidardan düştü.

Bu örneklere bakınca ben AKP'nin de ilk döneminde başarılı olacağını ta beş yıl önce öngörmüştüm (tabii o zamanlar blog yazarı falan olmadığım ve bu öngörümü kayda geçirmediğim için bu dediğimi kanıtlama imkanım yok). Bu öngörüm aynen gerçekleşti. Yine o zaman AKP'nin bir sonraki seçimlerden de tek başına iktidar olarak çıkacağını tahmin etmiştim. Galiba bu tahminim de gerçekleşecek. Fakat bu kez üniformalı ve üniformasız muhalefet önceki dönemlerdekine göre daha çabuk harekete geçtiği için bundan çok emin değilim. Şu anda bu seçimde ekonomi ikinci planda kaldı gibi görünüyor. Seçim artık demokrasi ile laiklik arasında bir refanduma dönüşecek gibi. Öyle sanıyorum ki şu anda seçmenler büyük bir iç muhasebe ile karşı karşıya. Bir tarafta önceki seçimde CHP'ye oy verip de bu seçimde sırf demokrasiyi savunmak adına AKP'ye oy vermeyi düşünenler var, bir tarafta da önceki seçimde AKP'ye oy verip de son olaylardan gözü korktuğu için bu kez muhalefet partilerine oy vermeyi düşünenler mevcut. Seçimin sonucunu bu oy kaymalarının boyutu belirleyecek. Ben yine de AKP'nin seçimden birinci parti olarak çıkacağını düşünüyorum.

Bu yazıyı yazdığımız sırada (10 Mayıs) 27 Nisan e-muhtırasının üzerinden henüz çok fazla zaman geçmemişti. O nedenle e-muhtıranın seçim sonuçlarını nasıl etkileyeceği konusunda kafamız biraz karışıkmış. Fakat yine de seçimden AKP'nin tek başına iktidar olarak çıkacağı yönündeki öngörümüzü değiştirmemişiz. İyi de yapmışız. Yoksa şimdi böyle reklam yapamayacaktık.

0 Yorum Var.: