Bolum 1. BIR ZAMANLAR KARTALDIK

Yazimizin konusu Turkiye’nin iktisadi kalkinma yolunda son 100 senesinin hikayesi. 3 bolumden olusan bir yazi dizisi bu. Ilk kismi ile basliyoruz soze.

Konu, sadece kendi basina onemli degil; ayni zamanda farkli dusunce kutuplarinda olan insanlarin nasil olup da ayni yanilgi icinde oldugunu gostermesi bakimindan da ilginc.

Ornek olarak, once Deniz Gokce ne demis ona bakalim, ardindan eski planlamacilardan (DPT) Gungur Uras, Ziya Müezzinoğlu ve Atilla Karaosmanoğlu neler konusmuslar, onlari dinleyelim. Son olarak Bagimsiz Sosyal Bilimcilerden Korkut Boratav'a kulak verelim:

ORNEK 1: “Özetle 1962 yılında benzer makroekonomik durumu olan Yunanistan ve Türkiye’den, Yunanistan AB üyesi olduktan sonra sosyal ve ekonomik anlamda birçok alanda bize fark atmış bulunuyor.” Deniz Gokce, Aksam, 23.03.2007

ORNEK 2: “Dün yapılan plancılar toplantısında Ziya Müezzinoğlu ile Atilla Karaosmanoğlu'nu bulmuşken, sordum: "Ekonomi uçuşa geçti... Bundan iyisi can sağlığı... Eski plancı olarak bu parlak rakamları nasıl değerlendiriyorsunuz?"

Anlattılar: “Büyüyoruz ama, "kendi ölçülerimizle büyüyoruz". Kendimizi kendimizle karşılaştırarak büyüdük diye seviniyoruz. Üçüncü Beş Yıllık Plan hazırlanırken (1972) Türkiye, Yunanistan, İspanya ve Portekiz aynı çizgideydi. Dördünde de demokrasi özürlü, kişi başı gelir aynıydı. Bugün Yunanistan, İspanya ve Portekiz, demokrasi ve kalkınma sorununu halletti. Hepsi AB'ye katıldı. Kişi başı gelir bizde 5.500 dolar onlarda 15-20 bin dolar
.”

ORNEK 3: 1960-1980 arasi planli donemi “altin cag” olarak goren bir diger
yazi icin, bakiniz
Korkut Boratav, Neoliberal dönemin bir bilançosu, 28.06.2006
Yukarida yazilanlarin her ucu de yanlis. Turkiye ne Yunanistan ile 1960’larda benzer duzeydeydi, ne Yunanistan, İspanya ve Portekiz ile 1970’lerin basinda ayni cizgideydi, ne de Turkiye 1960-80 doneminde altin cagini yasadi. Peki dogrusu nedir?

Hikayemiz 1913 yili ile basliyor, 2006’ya kadar devam ediyor ve bol bol grafik iceriyor.

Ilk grafik, kisi basina milli gelir olarak ve satin alma paritesi bazinda (yani doviz kuru hareketlerinden ve ulkelerarasi fiyat farkliliklarindan arindirilmis), Turkiye’yi bir kabul edersek, Yunanistan, Portekiz ve Ispanya’nin bize gore kiyaslamali nasil bir ekonomik gelisim gostermis oldugunu gosteriyor.



Grafik 1: Kisi Basina Milli Gelir – Yunanistan, Portekiz, Ispanya

1913 yilinda her uc ulkede bizden daha ileride imis. Ortalama olarak bizden 1.78 kat daha zengin gozukuyorlar. Iki dunya savasi sonra 1950’de nereye gelmisiz diye bakiyoruz: hemen hemen ayni yer; bizden 1.76 kat zenginler.

Sonra cok partili donem ve Demokrat Parti iktidari basliyor. Fark, 1955’de 1.67, 1960’da ise 1.81 olarak duragan kaliyor. Derken 1960’larda planli doneme basliyoruz ve aradaki farkin planli bir sekilde acildigini goruyoruz: 1965’de 2.28, 1970’de, 2.66’de, 1975’de 2.79 ve nihayet 1980’de 3.04. Yunanistan ise ayni sene bizden 3.5 kat zengin duruma gelmis.

Arbitraj Nedir    Broker Nedir    Altın Yorumları    Portföy Nedir    Petrol Fiyatları    Nükleer Santraller    Sosyalist Nedir

Demek ki 20 sene icinde adamlar bize tur bindirmisler. Altin cagini bilmem ama, bizim hizla bronz cagina dogru yol aldigimiz kesin.

1980’de disa acik ekonomiye geciyoruz. Kaptan koskunde Ozal var. Aradaki farki on sene sonunda 2.79’a indiriyoruz. Sonra koalisyon donemleri basliyor ve fark 2000 yilinda 2.94’e cikiyor. Bugun, 2006 itibari ile, bu uc ulke bizden ortalama 2.79 kat zengin.

Demek ki neymis?

1. Yunanistan, Ispanya ve Portekiz bizden her zaman daha zenginler imis. Son 100 senede hic bir donem onlarla ayni seviyeye gelememis.

2. Bu uc ulke, Avrupa Toplulugu’na daha girmeden ve esas olarak 1960-80 arasinda bize toz yutturmuslar.

3. 1980 sonrasi “neo-liberal” donemde ise fark bir olcude azalmis; ozellikle Ozal doneminde.

4. 1990’larda zaman kaybetmekle kalmayip, ayni zamanda mesafe kaybetmisiz.

5. Bugun geldigimiz nokta, 1975 senesi ile ayni.

Simdi ayni kiyaslamayi diger bolgeler icin de yapalim. Once Avrupa ulkeleri. Grafik asagida. Ortalama ile kastettigim 13 gelismis Avrupa ulkesinin ortalamasi (yukaridaki 3 Avrupa ulkesi haric; ulkelerin listesi icin bakiniz yazinin sonundaki kaynak: Maddison 1995. Sadece 13 ulkeye bakmamizin sebebi, 1913 verilerin sadece bu ulkeler icin olmasi).

Sonuc ayni. 1960-80 doneminde, sadece gelismekte olan Avrupa ulkelerinin (Yunanistan, Ispanya, Portekiz) gerisine dusmekle kalmayip, gelismis Avrupa ulkelerinin bile arkasinda kalmisiz. Yani biz yururken, adamlar ucmuslar. Dikkatinizi cekerim: ucanlar sadece gelismekte olan Avrupa ulkeleri degil, ayni zamanda gelismis Avrupa ulkeleri. Spikerin deyimi ile “Vay canina sayin seyirciler”. 1980 sonrasi adamlara biraz yaklasmisiz, ama o da biraz iste.


Grafik 2: Kisi Basina Milli Gelir – Avrupa

Sonraki iki grafik Guney Amerika ve Asya ulkeleri ile karsilastirmali kisi basina milli gelir durumumuz. Cogu Guney Amerika ulkesi 1960-80 arasi yillarda bize benzer ekonomik politikalar uyguladiklari, hem de bu politikalari bizden daha beceriksiz bir sekilde uyguladiklari icin kotu bir performans gostermisler. Ayni seyi Hindistan gibi bazi Asya ulkeleri icin de soylemek mumkun. Buna karsilik, 50 sene once bizden geri durumda olan Kore ve Tayvan gibi ulkeler ucup gitmisler.


Grafik 3: Kisi Basina Milli Gelir – Guney Amerika


Grafik 4: Kisi Basina Milli Gelir – Asya


Son olarak bir de 36 ulke ile kendimizi kiyaslayalim (bu 36 ulkenin tanimi icin bakiniz yazimizin en sonundaki kaynak: Maddison 1995. Neden 36 ulke? Cunku sadece onlar icin 1913 verisi mevcut).

Grafik asagida.

1913’de 2.52 olan fark, 1950-60 arasinda azalmis, 1960-70 arasinda tekrar artmis. 1980-90 arasi tekrar azalmis. 1990-200 arasi tekrar artmis. 2006 itibari ile 2.50. Bir asir oncesinin aynisi. Tam bir “Az gittik, uz gittik” hikayesi…


Grafik 5: Kisi Basina Milli Gelir – Dunya Ortalamasi


Benim cikardigim sonuc su:

1. Osmanli’nin son doneminde ekonomik bakimindan geri kalmisiz. Muhtemelen 1920’lerin baslarinda daha da kotu durumdayiz.

2. Aradan 40 sene geciyor, sene 1950, aradaki fark 3 kata cikiyor.

3. 50’lilerde biraz dunya ekonomilerine yaklasiyoruz. Annecigim, Turkler geliyor!

4. Mamafih, kimsenin celme takmasina gerek olmadan, biz kendimiz tokezliyoruz. 1960’larin basinda tercihimizi ithal ikameci, disa kapali buyume modeli yonunde yapinca dunyanin gerisinde kaliyoruz. 1960-80 arasi (nisbi olarak) buyumek bir tarafa, iyice geri dusuyoruz.

5. 1980’de baslayan disa acik, serbet piyasa ekonomisi ile 1980-90 arasinda farki kapatiyor, kaybettigimiz zamani telafi ediyoruz.

6. 90’li yillarin siyasi istikrarsizligi daha fazla ilerlememizi engelliyor, geri kaliyoruz.

7. Icinde bulundugumuz 2000’li yillarin ilk 6’sinin, 90’larin kaybini telafi etmekle gecirmisiz.

8. 2000’li yillarin geri kalaninda ne yapacagimiz onumuzdeki aylarda belli olacak.

_____________________________________________

Yazida kullanilan veri setleri:

1. Angus Maddison (‘Monitoring the World Economy 1820-1992’, OECD 1995) (Okuyucularimizdan Egemen Bey’e bu verilere ulasmami sagladigi icin tesekkur ederim).

2. Penn World Table

3. World Economic Outlook Database, April 2007

7 Yorum Var.:

Adsız dedi ki...

Deniz Gökçe’nin yazısını okuduğumda çok şaşırmıştım. Çok şüphelerim vardı.

2006 sonu itibariyle Türkiye’nin satın alma gücü paritesiyle milli geliri 9400 dolar civarında Portekiz’inki 21.000 Yunanistan’ınki 24.000 ispanyanın 28.000 Yani
Bu üç ülkeyle aradaki fark sizin hesapladığınız gibi kabaca 2.6 kat

Hiçbir yere referans vermeden yazılan gazete yazılarına deli oluyorum. Deniz gökçe acaba neye göre hesapladı da bu yanlışı yaptı?

Boratav zaten kafasındaki sonuçlara uygun analizler yapmaya çalıştığı için tartışmaya gerek duymuyorum. İnsan hiç mi olumlu bir şey söylemez yahu. Türkiye ekonomisi kitabını yeni bir kriz çıkıncaya kadar yenilemeyecek gibi duruyor.

fatih

ahmet dedi ki...

Yunanistan, Portekiz gibi ülkelere karsi gerilemimizin onlarin AB'ye üye
olmalariyla açiklanabilecegini iddia eden yaygin bir söylem var. Bu söylem
yillarca tekrarlarlanarak AB propogandasinin belkemigi haline getirildi.
Ancak anlasilan Tugrul bey el atana kadar birileri iddialarin dogrulugunu kontrol
etme zahmetine katlanmamis. Üzücü.

Simdi ne yapacagiz ? AB yolumuzdan vaz mi geçecegiz ? Elbette hayir. Avrupa'ya yönelisimizin kendi basina çok önemli tarihsel ve siyasal dayanaklari var zaten. 'Herkes oturdugu yerde kazanacak' intibasi olusturarak beklentileri sisirmeye, konuyu alacaklar almayacaklar tartismasina indirgeyerek basitlestirmeye kimsenin hakki yok.

Ayrica bazi düzenlemelerin bizi olumsuz etkileyecegini de belirtmek gerek. Örnegin memurlara grev yaptiran, emek piyasasini katilastiran, bürokrasiyi azdiran düzenlemelerin büyümemize katki yapacagini hiç zannetmiyorum. Özetle 'kelimesi kelimesine' ev ödevlerimizi yerine getirmemizin kurtulusumuz için yeterli olacagini düsünüyorsak yaniliyoruz.

Kisi basina düsen hasilada performanslari karsilastirirken nüfus artis hizlarini da dikkate almamiz gerekir diye düsünürüm. Yani 1960'dan bu yana Yunanistan'in nüfusu ne kadar artmis bizimki ne kadar.. Nüfusa göre normalize edersek aradaki farkin kapandigini görecegiz. Özellikle dogu illerinde ailelerin besleyebileceklerinin çok üstünde çocuk üretmesinin bize çikardigi faturadir bu.

Ikinci önemli fark; özellikle 1980'lerin ikinci yarisindan baslayarak yasanan iç harp durumu. Bireylerin zenginligi için kullanilacak kaynaklar bu savasta yok olup gitti. 1990'lardaki teklemeyi bununla açıklamak daha dogru olur.

Üçüncüsü; biraz daha geri gidersek, Kibris harekatinin bizi batidan uzaklastirmasi, izole etmesinin de performans kaybimizda küçümsenemeyecek bir yeri var. 1970'ler Türkiye açisindan berbat yillardi. Ideolojik saplatilariyla hareket eden sol-dinci (CHP-MSP) koalisyonunun kötü yönetiminin de bu sonucun alinmasinda katkisi oldu. (Seriat geliyor diye ortaligi biribirine katan, ordudan medet uman CHP, dincileri - hem de bugünün AKP'siyle karsilastirilamayacak kadar koyu ideolojilerine bakmaksizin iktidara ilk tasiyan partidir. Ahmak yerine konulmaktan hoslanmayanlara hatirlatilir).

Bu üç buçuk olumsuz faktörü (yüksek nüfus artisi, iç savas, 1974 harekati ve dinci solcu ideologlar) dikkate aldiginizda aslinda performansimizin hiçte kötü olmadigini söyleyebiliriz.

a. çavusoglu

Adsız dedi ki...

Şu anda adı üstünde kibarcası gelişmekte olan bir ülkeyiz .Yani bir çoğuna göre gerideyiz. Aslında nerede bulunduğumuzu en azından artık anlayabiliyoruz .Geçmişte bir çok hatalar yapıldı ama hepimizde hatalıyız .Bizce yeni nesil başarma umudunu fazlasıyla veriyor.Aklımızı doğru yönde kullanırsak ,zorda olsa yeni bir Kurtuluş Savaşı kazanmamamız için bir neden yok.Bu millet zamanında imkansızı başarmış isterse bunu yapar ,
Yeterki geleceği planlayalım ve gerçekten isteyelim

iyifirma.blogspot.com

mr. brooks dedi ki...

Tugrul Bey'e ve Ahmet Bey'e teşekkür ederim.
Ahmet Bey'in değindiği konuda bir sorum olacak. Nüfus artışı aynı zamanda bir üretim faktörü artışı olduğuna göre, neden bu kişi başı büyümeyi olumsuz etkiler? Ya da sadece kısa dönemde mi (çocuklar büyüyüp eli ekmek tutana kadar mı) olumsuz etkiler? Biraz açabilirseniz sevinirim.
Selamlar, saygılar...

mr. brooks dedi ki...

"kişi başı büyümeyi" değil; "kişi başı hasilayi" olacaktı...

Adsız dedi ki...

Ahmet beyin (Cavusoglu) bahsettigi nufus artisi etkisini merak edenler suradaki verelere goz atabilirler. Yazida sozu gecen bir karsilastirma icin linkleri vereyim, kolay olsun:

Yunanistan

Portekiz

Ispanya

Turkiye

Iki cift de rakam vereyim oradan. 1950'de Turkiye'nin nufusu 21M, 2005'te 70M; Yunanistan icin bu rakamlar 7.6M ve 10.6M. Hal bu olunca 'kisi basina' seklinde ifade edilen hesaplarin ne soyledigine iyi bakmak gerekiyor herhalde.

Nufus artisi ve gelisme ile ilgili benim cok ilginc buldugum bir sunum var. Ona da link vereyim.

Unknown dedi ki...

Deniz Gokce'nin hatali yazisini ve yuz yillik Turkiye ve Yunanistan'nin karsilastirmali durumunu gundeme getirdip bu yaziyi yazmaniza on ayak oldugum icin sevindim dogrusu. Tugrul Bey yaziniz icin tesekkurler.

Egemen