Enflasyon düşecek. İlerde şok indirimler yapmak yerine faizi ufak ufak düşürmeye başlamalıydık

Enflasyon beklentileri faiz oranları üzerinde belirleyici olmayabiliyor. Hatırlarsanız 2002 beklentileri çok kötüydü ama faizlerin çatır çatır düşmesine engel olmadı. Çok mu anormal ? Hayır. Unutmalayalım ortalıkta yabancı aktörler de var. Kazandıkları paraları Türkiye'de harcamayacaklar, enflasyonun ne olup olmadığı onları 'doğrudan' ilgilendirmiyor. İlgilendikleri ne olabilir ? Merkez Bankasının davranış kalıpları. MB içerden-disardan gelebilecek dalgalari en az seviyeye indirmek istiyorsa onlarla da empati kurabilmeli. Eger faizin yükselme ihtimali belirirse; uzun vadede durmayacaklar, varlıklarını satacaklar, faizlerin yükselişi son bulana kadar kisa vadede veya dövizde bekleyecekler. MB davranışlarının sonuçlar üzerinde etkisinin olmadığını söyleyemeyiz. Var ama düşünüldüğü kadar basit değil, oldukça karmaşık (çok sükür var, hiçbir kontrolümüzün olmamasi daha kötü olmaz mıydı? ).

Devlet Nedir    UNESCO Nedir    Bono Nedir?    Reeskont Nedir    Enflasyon Nedir  Aritmetik Ortalama Nedir  Forex Nedir

Geçenlerde hazine kağıtlarının değerlerine şöyle bir göz attım (http://www.paragaranti.com/).
Bileşik faizler 19'lar civarına oturmuş. MB'nin faizinin bileşik değeri de bu civarlarda (hesaplamak için daha önce verdiğim denklemi kullanabilirsiniz). Faiz neredeyse dibe vurmuş durumda. Ancak hala ufak da olsa bir marj var. Çünkü MB yıl içinde faizini düşürürse hesapladiğımız bileşik kazancı elde edemeyebiliriz. O zaman sorun şu noktada düğümleniyor: Merkez Bankasi gelecek dönemde faizini düşürecek mi ? Beklentinin en azindan ‘yükseltmeyeceği' şeklinde olduğu anlaşılıyor.

Sitedeki grafikleri inceleyelim. Faizler Haziran ayında 14'den 22'lere fırlamış. Portföylerinde bu kağıtları taşıyanlar likit pozisyonlarını kaybetmişler. Önemli. Niye ? Çünkü bu tür varlıklara yatırım yapan fonların değeri düştü. Elbette değeri düşen varlıklar iştah da kabartabilir. ANCAK, yemeğe saldırmadan önce MB'nin gelecekteki tutumunu kestirebilmeliyiz. Aksi takdirde lokmalar boğazımızda kalabilir. MB'nin menüsünde faizi şok seviyelerde artırmak varsa, en sağlamı kısa vadede veya dövizde oturmaktır. Faizi hızla yükseltmek sermayeyi kısa vadeye çeker. Volatiliteyi artırır. Bir Merkez Bankasının, dalga sırasında yapması gereken en son şey budur.

Günlük faizi düşürmemekte ısrar etmesi Merkez Bankasının enflasyonla mücadelede kararlığını göstermesi açısından takdire şayan bulunabilir. Ancak ilerde, fiyat artışlarının aniden yavaşladığı dönemde, paniğe kapılmayıp faizi hızla düşürmeye kalkmadıkları takdirde ! Bu davranış şekli TL’nin şiddetle değer kazanmasına yol açacak, durdurmak için de 2006 öncesinde olduğu gibi kucak dolusu TL’yi döviz karşılığı piyasaya sürmek zorunda kalacaklar. Bir süre sonra yeniden kendimizi enflasyon dalgasının içinde bulacağız.

Enflasyon hızla düşebilir. Faizde şok indirime gitmek yerine bugünden geleceği görüp, ufak ufak indirime gitmek daha doğru bir yaklaşım olurdu. Tahminlerimi Ekonomix’in ‘kara listesine’ girme riskini göze alarak yapıyorum. Eee, n’apalım yani, kaybetmeyi göze almadan kazanamayız ki. 2007 sonunda konuyu tekrar değerlendirelim.

Mayıs ve Haziran aylarında faizlerin yükseleceği anlaşılınca ‘uzun’ pozisyonları satıp kısa vadeye geçip, daha sonra faizlerin ‘tavan’ yaptığını gördükten sonra eski pozisyonlarına geri dönenler, dalgadan neredeyse hiç yara almadan çıktılar. Ancak paniğe kapılıp ikide bir girip çıkanlar ciddi kayıplara uğradı. Serbest kur rejimi ‘zırt-pırt’ girip çıkma alışkanlığı olanları uzun vadede cezalandırır.

Sonuç: Serbest Kurun ‘dalgaları emen’ karakterine en başta Merkez Bankası olmak üzere hepimiz saygılı olmalıyız. Şimdiye kadar bu gereğince yapılmadı. Biraz cesur olalım lütfen. Piyasanın fiyatlamasını kabul edelim.

Ahmet Çavuşoğlu

11 Yorum Var.:

Blog Sahibi dedi ki...

Ahmet Bey,

Once bildiklerimizi bir siralayalim. Kisa vadeli faizler %19-20 civarinda, orta vadeli faizler (3-5 yil vadeli) ise %17-18 civarinda seyrediyor. 12 aylik gecmis enflasyon ise %10'a yakin. Gelecekte gerceklesecek enflasyon ile ilgili olarak degisik beklentiler var, hedefler var ama enflasyonun ne olacagini kesin olarak bilmiyoruz. Bildigimiz bir sey var, gecen sene volatilitenin arttigidir.

Kisa vadeli faizlerin gecen seneki yukselisten sonra yuksek seyretmesinin bir nedeni Merkez Bankasinin uyguladigi para politikasidir. Ara ara faizler Merkez Bankasinin hedeflerinin cok uzerine cikmistir, ama bugunlerde oldugu gibi faizlerinin daha da dusmesini engelleyen Merkez Bankasidir. Orta vadeli faizler ise %17-18 civarinda seyrederek bize hala risklerin (belirsizliklerin) orta vadeli faizleri yuksek tuttugunu soyluyor. Iki sene sonrasi icin beklenen 1 yillik faiz oranlari %15-16 civarinda. Enflasyon beklentileri gercek ise iki sene sonra enflasyon %5, hatta %4 gibi bir seviyede olacak olmali. Boyle bir ortamda bile beklenen reel faiz %11 civarinda ise bunun sucunu Merkez Bankasinin simdiki SIKI para politikasina yuklemek yanlis olur. Hatta isin dogrusu soyle olmalidir: simdiki para politikasi SIKI oldugu icin orta ve uzun vadeli faizler olabileceklerinden daha dusuk bir seviyededir.

Merkez bankasinin hedefi enflasyonu dusurmektir. Onun icinde kisa bir sure icin ulkeye kisa vadeli yuksek faiz bedelini odetmektedir. Dogru mudur bu yapilan? Uzun sureli olarak dusuk faizlere sahip olmanin yolu volatilitesi ve seviyesi az olan enflasyona sahip olmaktan gecer. Amerika'da enflasyon orani %2-3 civarinda seyreder, fazla oynamaz, o yuzden de hem uzun vadeli borclanmak mumkundur, hem de faizler dusuktur. Bizim de enflasyon acisindan erismeye calistigimiz nokta burasidir. O yuzden oncelikli olarak enflasyonu dusurmek bence dogru politikadir.

Enflasyonu dusurmek kolay midir? Kolay degildir. Enflasyon endeksinin en buyuk kalemlerinden gida ve konutta uzun yillar ortalama enflasyonun uzerinde bir artis bekledigimi daha onceki yazilarimda aciklamistim. Konut sektorunu yavaslatmanin yolu faizleri arttirmaktan gecer; Amerika'da senelik konut faizlerinin %5.5'den %6.5'e yukselmesi fiyat artislarini buyuk olcude yavaslatmayi basardi mesela. Turkiye'de de konut piyasasi faizlerin yukselmesinden sonra yavasladi; ancak kiralar hala artan konut fiyatlarina yetismeye calisiyor, katedecekleri daha cok yol var.

Faizleri simdiden dusurmeye kalkmak konut sektorunu tekrardan canlandirmaya yetecektir. Konut kredilerini subvanse etmek gibi bir deliligi hic tartismak bile istemiyorum.

Bundan 6 ay sonra elimize dusuk buyume istatistikleri gecmeye basladiktan sonra, ve enflasyon da %8 seviyesine geriledikten sonra nasil bir politika izlemeliyiz sorusu karsimiza cikacaktir. O noktada nominal faizlerin sabit birakilmasi ekonomiyi bugunkunden daha da yavaslatacak ve ekonomiyi resesyon sinirina dogru itecektir. Bu yuzden ben 6 ay sonra Merkez Bankasinin faizleri yavas yavas indirmeye baslayacagini dusunuyorum. Eger enflasyon dusme egilimine girmezse veya ekonomi %3'un ve uzerinde buyumeye devam ederse faizlerin indirilmeye baslanmasi daha ileri bir tarihe sarkabilir.

Merkez Bankasinin bizden cok daha fazla dataya cok daha hizli eristigini dusunursek, yanlis politika uyguluyorlar savini bu kadar kolay soylememeliyiz diye dusunuyorum. Kaldi ki yanlis politika uyguladiklarini da dusunmuyorum. Orta vadeli faizler yukarida belirttigim gibi hala yuksek, bu da risklerin hala yuksek oldugunun gostergesi zaten. Son 5 yilda enflasyonu dusurdugumuz icin krizleri cok daha ucuza atlattigimizi farkediyorsunuzdur umarim. Simdiki politikalar enflasyonu daha da dusurecektir.

Adsız dedi ki...

Ahmet Bey cumartesi gunlerinizi ekonomiturke ayiriyorsunuz sanirim:)

Konuya gelince. Bakiyorum cuma itibariyle repoya park eden para 8.866.824.000 YTL! Piyasada fazla likidite oldugu Merkez Bankasi da dahil herkes tarafindan kabul edilen bir gercek. Ama MB kendi bakis acisindan, sadece gunluk ihaleler duzenlemeyi tercih ediyor likidite yonetimi konusunda. Belki de gercekten cok fazla SIKMAK istemiyor parayi. IMF de MB'na likiditenin cekilmesi konusunda daha proactive politikalarin uygulanmasini tavsiye ediyor aslinda. Bu noktada ilk akla gelen haziranda kullanilan depo alim ihaleleri ama merkez bankasi bu enstrumani kullanmiyor (bu paranin nagatif bir sok olmadikca enflasyonist bir baski olusturmadigini dusunuyor olsa gerek). Enflasyonist olmadigini aciklamak icin kullandiklari mantik soyle sanirim. Bu para her ne kadar heran nakte cevrilmeye hazirsa da, paranin sahibi oyle yarin gidip parasini repodan alip markette alisverisini yapacak vatandas degil. O halde bu likidite maalesef su anda piyasanin elinde bir koz.

Simdi nerden cikti demeyin ama buyrun faiz hikayesine buradan bakin yabanci yatirimci gozuyle. Ne demistiniz Ahmet Bey, yabanci enflasyona bakmaz, evet kura bakar. O zaman yabanci icin risk kur riskidir degil mi,enflasyon riski degil. Bu likiditenin hadi enflasyonist olmadigini kabul ettik, ama kur icin de bir risk olmadigini soyleyemeyiz. En ufak olumsuzlukta kurda anormal volatilite aciga cikiyor (bizim icin hergun aciklanan bir enflasyon rakami dusunun ve bunun volatilitesi gibi algilayin kuru, yabancilarin maruz kaldigi riski gormek icin). Hal boyleyken likiditeyi daha cok konusacagiz gibi.

Adsız dedi ki...

cumle yarim kalmis, boyle bir kur riskinin varligi da yuksek faize bir baska aciklama olarak karsimiza cikiyor diyerek bitirecektim.

ahmet dedi ki...

Tesekkürler.

Orta vadeden kastediginiz (3-5 yillik olanlari) sanirim değişken faizli, kupon ödemeli, devlet tahvilleri. Bunlar hakkinda çok detayli bilgim yok. Bilebildigim kadariyla getirileri hazinenin üçer aylik referans ihalelerine baglanmis durumda. Yani bunlari tasiyanlar faiz riskine (aniden yükselmesi) girmiyorlar. Bugünlerde hazine 'enflasyona' endeksli versiyonlarini da çikariyor. Bu kagitlarin derinliginin düsük olacagini saniyorum. Çünkü yabancilar ilgi göstermeyecek. Ikinci el piyasasi olmayan varliklari tasimak istemessiniz. Bu yabacilar için oldugu kadar Türk'ler için de gerçerli.

Benim kastedigim iskontolu devlet tahvilleri ve bonolari. Yakinda devletin yanisira özel sektör de bu tür borçlanma kagitlari çikaracak. Bu kagitlar için iki yil bile uzun vade sayilir. Debileri yüksektir, faiz riski tasirlar (yükselmesi deger kaybetmesi demek) ve en önemlisi merkez bankasinin faizine duyarlidirlar. Yabancilar bunlara ilgi gösterir, bizimkiler de öyle.

Özetle sunu söylemek istiyorum: Tek bir çesit borçlanma kagidi yok. Risk degerlendirmesi yaparken iskontolu, degisken faizli veya enflasyona endekslileri ayni potada eritmekte zorlanabiliriz.

Iskontolulara baktiginizda itfa tarihi uzaklastikça getirisi 'dogal olarak' yükseliyor ( 2005 yilinda ihalesi yapilanlar hariç. Bunlarda vergi olmadigi için faizi düsük). Neden ? Herhangi bir sebepten faizler yükseldiginde, uzun vadelilerin kisa vadelilere karsilastirildiginda elinizde patlama ihtimali yüksek. Elbette aldiginiz riski fiyatlara yansitmalisiniz.

Demirbank'in niye battigini hatirliyor musunuz ? %2o küsurlardan aldigi kagitlar %60'lara firlamisti. Yeterli varliklari vardi ama satamadigi için bes para etmiyordu. Nakit para bulamdigi için hiç yoktan güme gitti. Kur riskinden degil, faiz riskini kaldiramadigi için.

Biz niye serbest kura geçtik ? Hatirlayan kaldi mi ? Bankalari likitide krizinden korumak için. Merkez Bankasi bu piyasalarin 'likit' kalmasinin önemini kavramiyor veya bugünlerde hafizasini yitirmisse finansal krize sürüklenmekten kurtulamayiz. Karsi karsiya bulundugumuz yegane risk budur. Ayrica bu piyasalarin derinligi azaldikça devletin borçlanmasi zorlasir ve ödedigimiz faizler gelirlerle döndürelemeyecek noktaya gelir. Türk, yabanci demeden pilini pirtisini toplayan kaçmaya başlar. Faiz yükseldikçe isler daha da kötüye gider. Uçuruma sürüklenme basladigimiz zaman ne enflasyonu düsünebilirsiniz, nede baska bir seyi.

Enflasyonu ciddiye almiyor muyum ? Benim yazilarimi uzun süredir okuyanlar, 2003 yilindan baslayarak bir önceki Merkez Bankasi yönetimini 'enflasyonu dikkate almayarak' faizlerin çok hizli düsmesine sebep olmakla suçladigimi bilirler. Hakli oldugum konularda alçakgönüllü numarasi çekmeye niyetim yok. Yine çok çabuk unutuyoruz. 2005 yili bize 'TÜFE'nin dolarin degerini pek fazla takmadigini gösterdi ve dalgadan önce 'Nisan ayindan baslayarak' yukari hareketine baslamisti zaten.

Ancak Serdengeçti'ye haksizlik yapmak da istemem. Merkez Bankasi 2005 yilinda durumun farkina vardi ve frene basti. Eger Akat'in tavsiyelerine uyarak faizi 3'er, 5'er düsürmüs olsalardi iyiden iyiye hapi yutmustuk. Serdengeçti'nin hükümete sundugu 'ekonomide görünüm' raporlarinin kalitesi günden güne yükseliyordu.

Iktisat alaninda kontrollü deney yapamadigimiz için söylediklerimizi kesin olarak ispatlayamiyoruz. Ama genis bir kesimin, buna ben de dahilim, hemfikir oldugu konu şudur: Eger hükümet illede MB baskanini degistirecegim diye tuturmasaydi, bugün büyük ihtimalle disardan gelen dalgalardan sözediyor olmayacaktik.

Hükümet, daha dogrusu Erdogan (ben Babacan'a kalsa MB baskanini degistirilmeyeceginden eminim) 'buraya gelmisken kendimizden birisini oraya dikelim' zihniyetiyle konuya yaklasmasaydi, bu çapta bir bedel ödemeyecektik. Serdengeçti'nin en kanli düsmanlarindan olan ihracatçilarimizin bile onu destekledigini unutmayalim. Sabanci'nin 'basarili bürokratlari niye degistiriyoruz' sorusunun cevabini veremediler, vermeleri de mümkün degildi zaten. Ne yani ? 'Biz ülkeyi bizden olanlar ve olmayanlar diye ikiye ayiriyoruz. Bizden olmayanlarin basarilariyla ilgilenmiyoruz' mu diyeceklerdi ?

Bugüne gelelim. Benim korkum sudur: Simdi bunlar faizi düsürmemekte direniyorlar ama bir süre sonra fiyat artislarinda düsüs öyle küçük küçük gerçeklesmeyecek ve birden enflasyon sanki 'sifira' düsüyormus gibi gözükecek. O zaman bizimkiler çevreden gelen baskilara boyun egerek faizi 'Allah Allah' diye düsürmeye kalkacaklar. Iskontolu kagitlar ve hisse senetlerine talep hizla artacagi için istemeden de olsa TL'ye talebi sisirecekler. Milyarlarca dolarlik ihaleler yapmak zorunda kalacaklar. Bu yöntem bir sonraki enflasyon dalgasini tetikleyecek. Habuki bugünden küçük küçük düsürneye baslayip ilerde karilastigimiz 'pozitif' dalgalarda istiflerini bozmamalari çok daha saglikli olurdu. Ancak benim görüsüm gereken vizyona 'simdilik' sahip olmadiklari dogrultusunda. Umarim bu degisir. Geçmiste bunu gördük. 2001'deki Serdengti ile 2005'teki arasinda daglar kadar fark vardi (Bunu bir yazimda detaylandiracagim). Çünkü aslinda Durmus'a ben de sempati duyuyorum. Daha önemlisi onun basarisizliginin bedelini BIZLER ödeyecegimizin de farkindayim.

ahmet dedi ki...

Tesekkürler Junior,

Evet gözlemin dogru. Yazilarimi Cumartesi sabah erkenden kalkip yaziyorum. Baska zaman bulamiyorum.

Ayrica yazimdaki 'boslugu' iyi yakalamissin. Kur riskini hiç yokmus gibi kaleme alinmis. Bu açigi kapatacak bir yazi yazmayi planliyorum. Evet haklisin kur riski faizleri yükseltiyor. Eger böyle olmasaydi 'Eurobond' piyasasinda ödedigimiz faizden fazlasini ödemezdik. Ancak bu isin yalnizca bir tarafi. Diger tarafini daha sonra tartismak istiyorum.

Simdilik sunu söyleyebilirim. Bütün borçlarimiz Eurobond'a çeviremeyiz. Bunu yaptigimizda ayni faizle borçlanamayiz. Bizim gibi tasarruf kitligi çekilen ülkelerde dolarla yüksek faizle borçlanmak, TL'den çok daha vahim sonuçlar doguracaktir. Ve başka şeyler.. Ilerde tartisalim. Lütfen tartismaya aktif olarak katilmaya devam edin.

Blog Sahibi dedi ki...

Ahmet Bey,

Gordugum kadariyla ikimizin bu konudaki pozisyonu belirginlesti. Ben enflasyonun yavas dusecegini, o yuzden yilin ikinci yarisindan itibaren yavas yavas faizlerin dusurulmesi gerektigini dusunuyorum. Siz ise enflasyonun hizli dusecegini, MB'nin faizleri once dusurmekte gecikecegini, daha sonra da mecburen buyuk miktarlarda dusurecegini soyluyorsunuz. Benim ekleyecegim fazla bir sey yok, 5 ay sonra geri donelim ve gelismeler nasil gerceklesmis bir bakalim.

Adsız dedi ki...

enflasyona endeksli tahvillerin ikinci el piyasası yok mu gerçekten?...ben ABD'de enflasyona endeksli tahvillerin alım-satım fiyatının, FED tarafından piyasanın enflasyon beklentisinin gerçekçi bir yansıması olarak kabul edildiğini okudum....

Adsız dedi ki...

ABD'deki uygulama nasıl bilmem ama Türkiye'deki enflasyona endeksli tahvillerin ikinci el piyasası olacak. Buna ilişkin bilgi sahibi olmak isteyenler Hazine Müsteşarlığı'nın sayfasındaki şu dosyadan (http://www.hazine.gov.tr/Tufe/Tufe_Brosur.pdf) bilgi sahibi olabilir.

ahmet dedi ki...

Tamam anlastik.

Yalniz, siteye her girdiğimde bana 'kendimle yüzlesme'imkani taniyan ayri bir yerim olacak saniyorum. Bir çesit ayna.. 'Ağzından çıkanı kulağın duysun' diyen.

Eger yerimi seçme konusunda imkanim olacaksa Sn. Asaf Savas Akat'in 'altinda' bir yer olsun lütfen. Çünkü ne yaparsam yapayim onu 'aşabilecegimi' hiç zannetmiyorum.

ahmet dedi ki...

3-5-10 yillik bir yatirim yapiyorsaniz (Türkiye için 6 ayın yukarsı uzundur) en çok ihtiyaç duyacaginiz sey: 'Gerektiginde maliniz satabilecek bir pazarin olması'dır. Ayrica bir pazarin teorik olarak var olmasi yetmez, derinliği de olmali.

'Uzun bir kagidi alip vade sonuna kadar elimde tasiyabilirim' diyebilen anasinin karnından doğmamıştır diyemem. Ancak çok sayida olduğunu hiç sanmiyorum.
Aslinda hazine kagidi alma tekniğiyle, hisse senedi veya gayrimenkul almak arasinda hiç ama hiç fark yoktur. Aşağıdan al yukardan sat. Ise böyle baktiginizda 'faizlerin yükselme ihtimali' bu varliklari ellerinde tutanlar için ne anlama gelecektir ? Hiç düşündünüz mü ?Bu konuyu bizim yillarca Merkez Bankasinda ömür tüketmiş değerli bürokratlarimiz bile anlamiyor. Herkesin günlük faize yatirim yapma meraklisi oldugunu zanediyorlar. Durumlari umutsuz. Ama sizin değil.

Blog Sahibi dedi ki...

Tamam Ahmet Bey, size asagilardan bir yer ayarlarim. Eger yorumlarinizda hakli cikarsaniz sizin icin ayri bir kategori de acarim.

Vadesine kadar tahvili tasima isine gelince, ben bugun okuyuculara tufe endeksli tahvillere baliklama dalmalarini onerdim. Alsinlar 5 sene tutsunlar, rahat rahat uykularini uyusunlar.