Yabancilar mi bizden, yoksa biz mi yabanciyiz ?

Yatirimcilarimiza ait varliklarin yabancilara satisiyla bizim ne kaybetmis olabilecegimizi hiç düsündügünüz mü ? Bizimkiler daha mi yüksek oranlarda vergi veriyorlar ? Hayir. Daha mi fazla istihdam yaratiyorlar ? Hayir. Yatirimlari oraninda daha mi çok ihracat yapiyorlar ? Hayir. Diger vatandaslarimiza gelirlerinden pay mi dagitiyorlar ? Kesinlikler hayir. Öyleyse niye 'malimizi mülkümüzü yabancilara kaptiriyoruz' diye kendimizi yiyip bitiriyoruz ? Bizden (yani 70 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandasindan) çikan bir sey yokki. Tam tersine. Yabancilar mülklere ancak 'parasini ödemek' kosuluyla sahip olabilir. Mülk satisiyla 'bizimkilerin' elinde yatirima dönüstürecekleri fazladan bir kaynak olusur. Bu kaynakla ülkemizde yeni yatirimlar yapabilir veya onlarda kalkip yabanci ülkelerin 'mallarini' satin alabilir. Eger Türkiye'ye yatirim yapmayi seçerlerse üretim ve istihdami artirmak için elimizde ilave imkanlar olur. En kötü ihtimalle, bizimkiler ülkemize gelen sermayeyi yeniden disariya ihraç etmeyi seçtiklerinde degis tokus yapmis oluruz. Görüldügü gibi yabancilar ülkemize geldiginde 'bizler' (siradan insanlar) kazaniyoruz. Ülkemizi zenginlestirip, siradan insanlar için daha yasanir hale getirmek Türkiye devletini daha güçlü, daha saglam hale getirmekten baska sonuç dogurmaz.

Ne sosyal demokratlarimiz sosyal demokrata, ne de muhafazakarlarimiz muhafazakara benziyor. Sosyal demokratlik esittir statükoculuk, muhafazakarlik esittir dindarlik denklemlerini yeterli görüyoruz. Bir zamanlar yüzde 70'lere varan AB destegi, ezici çogunlugun ülkelerini biran önce terk etme arzusunun ifadesidir. Bir taraftan yabancilara kaptirmak istemedigiz mülkler, öbür taraftan bu mülkerin bulundugu ülkeye deger vermemek, hemen herseyin yabancilarin elinde bulundugu yabanci diyarlari tercih etmek. Bu vahim tablonun olusmasinda sözde 'sosyal demokratlar' kadar sözde 'muhafazakarlar'in da sorumlulugu var. Ne derseniz deyin kendi yurdunu arkasina bakmadan terketmek isteyen birisine 'muhafazakar' ismini layik göremeyiz. Insanlar yurt edindikleri yerleri 'sevmeliler'. Sevilen seyler sahiplenilir, muhafaza edilmeye (korunmaya) çalisilir. Üzerinde ot bitmeyen, vatandaslarina hiç bir sey vermeyen, kimsenin sevmedigi bir ülkenin devletini sözde 'milliyetçi-muhafazakar' hamasetle ayakta tutamayiz.

Siradan insanlarimiz için hizli bir sekilde büyümek istiyoruz. Büyümenin finansmani için yurtiçi tasaruflarin yeterli olmadiginin farkindayiz. Sermayeyi ülkemize getirmenin kabaca iki yolu var: Disardan kredi almak veya yabancilara dogrudan yatirim yaptirtmak. Daha istikrarli oldugu için dogrudan yatirimi tercih ettigimizi söylüyoruz ama öbür taraftan yabancilarin ülkemiz içinde malk mülk sahibi olmalarindan rahatsiz oluyoruz. Hiç tutarli degil. Sunun farkinda degiliz: Ülkenin düzenine kanunlarina uyacak olduktan ve vergilerini tikir tikir ödedikten sonra, yatirimcinin yerlisiymisiz yabancisiymis bizim açimizdan hiç farketmez. Sunuda ilave etmek gerekir: Türkiye'ye yatirim yapan bir yabanci ile karsilastirildiginda, yurdisina yatirim yapan bir Türk vatandasindan çok daha fazla bize faydasi olur. Yabanci üretim, istihdam ve vergi yoluyla ülkeye katkisini yapar. Halbuki sermayesini ülke disinda degerlendiren bir Türk vatandasi, bizi daha çok 'manevi' açidan rahatlatir (ben çok fakirim ama zengin Türk'lerin yurt disindan aldiklari mülkler beni gururlandiriyor). Dogudaki isadamlarinin servetlerinin çogunu batiya yatirmalari dogudakilere ne kazandiriyor ?

Benzer degerleri paylasan insan topluluklarinin dayanisma psikolojilerinin ortak çikarlarin maksimizasyonu amaciyla kullanilmasi olgusunu küçümsemiyorum. Ama dayanisma için gereken ortak degerler; yalnizca kültür, ana dil, din ve hatta ayni cografyada yasama gibi seylerden ibaret degil günümüzde. Küresellesme ve daha önemlisi teknolojik gelisimenin insanlik tarihinde simdiye kadar hiç görülmemis ölçülerde hizlanmasi 'farkli olanlarla da isbirligi yaparak fayda elde etme' kültürünü pompaliyor. Örnegin internet üzerinden ekonomik çikarlar için biraraya gelip kültürel açidan hiçbir yakinligi olmayan gruplar var. Bunlar pekala ortak hedefleri için mücadele edebiliyorlar. Sanilanin aksine bu tür isbirlikleri için artik uluslarasi boyutta çok büyük sermayeli olmak da gerekmiyor. Geçmiste oldugu gibi 'gelirlerimizi artirmanin yegane yolu' ordular kurup yabanci diyarlara, komsularimiza akin etmemiz degil. Tam tersine zenginlesmek için farkliliklari önemsemeyip yabancilarla isbirligini mümkün mertebe artirmaliyiz. Refah içinde yasamak istiyorsak ve ahlaki degerlere önem veriyorsak Adam Smith'in yüzyillar önce verdigi hümanist (evet yanlis duymadiniz HÜMANIST) mesaja kulak verelim lütfen. Zenginligimiz; yabancilari yurdumuza almamaktan, ayrimcilik yapmaktan, dislamaktan, servetlerini gaspetmekden, öldürmekten, kazik atmaktan, düsmanca duygular beslemekten, zorla dönüstürmekten geçmiyor. Tam tersine baskalarini daha zenginlestirebildigimiz ölçüde zenginlesebiliriz. Bu gerçek bizim oldugu kadar yabancilar için de geçerli. Kendi islerine geldigi için bizim zenginligimiz onlari sevindirecektir.

ahmet çavusoglu

8 Yorum Var.:

e-recep dedi ki...

Bizden (yani 70 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandasindan) çikan bir sey yokki.

Ya karların yurtdışına transferi? Yoksa karların Türkiye içinde kalacağına "Ahmet Çavuşoğlu sözü" mü veriyorsunuz?

Türkiye'ye yatirim yapan bir yabanci ile karsilastirildiginda, yurdisina yatirim yapan bir Türk vatandasindan çok daha fazla bize faydasi olur. Yabanci üretim, istihdam ve vergi yoluyla ülkeye katkisini yapar.

Hep lafta kalan vaatler bunlar. Ford fabrikasından bu yana istihdam arttırıcı büyük bir "sıfırdan doğrudan yatırım" yapılmamıştır bu ülkede.

Türkiye'de yabancı kökenli bir firmada çalışan yabancı bir yönetici, aynı işi yapan Türk yöneticinin neredeyse iki katı maaş alıyor. Sakın sebebi patronun takdiri veya Türk yöneticinin alnına yapıştırılan vize damgası olmasın? Sakın kendi ülkemizde misafir işçi durumuna düşüyor olmayalım? Sakın "yabancılar patron-Türkler işçi" trendi gerçek olmasın?

tugrul dedi ki...

"Bir taraftan yabancilara kaptirmak istemedigiz mülkler, öbür taraftan bu mülkerin bulundugu ülkeye deger vermemek, hemen herseyin yabancilarin elinde bulundugu yabanci diyarlari tercih etmek. "

Bravo!

Adsız dedi ki...

"Bravo!" diyen arkadas Turkiye'de mi oturuyor? Merakimdan soruyorum... :-/

tugrul dedi ki...

"Bravo!" diyen arkadas Turkiye'de mi oturuyor? Merakimdan soruyorum... :-/

Kocum, oyle boynu bukuk durma. Senin vatanseverligine de bravo!

Adsız dedi ki...

Ahmet Bey,

Umarim bana kizip da yazmadiniz bu yaziyi. Zira ben yabanci sermayeye karsi filan degilim.

Aklimdaki problemi en guzel soyle aciklarim sanirim:

Calistigim sirket 5 sene once 80 milyon dolara satin alinmak istenmis. Bugunku degeri 2.7 milyar dolar ve surekli yatirim yaparak buyumeye devam ediyor.

Kaptirmaktan kastim buydu..

Bu arada Greenspan`in lafini cok begendim..

Saygilarimla
L.A

ahmet dedi ki...

Sayin L.A,

Sana sinirlensem niye cevap yazayim ki? (not: cevap yazmamam da sinirlendigim anlamina gelmez) Ayrica benim sinirliligim senin derdin olmamali. Bak bizim Recebe. Hiç aldiriyor mu ? Umrunda bile degil. Asla kanser, ülser gibi seylerden ölmeyecek. Biraz kolestrolüne dikkat ettimi en az doksan yasina kadar yolu var. Iste biraz böyle olmak gerekir.

saygilar, sevgiler
a.çavusoglu

Adsız dedi ki...

Merakımdan soruyorum Ahmet Bey,
Siz, 1961 yılında doğan Robert Kolej mezunu Ahmet Çavuşoğlu mu oluyorsunuz?
Tamam, sizi kırdım ama inanın o beyefendi fotoğrafınızı Akşam Gazetesi'nde görünce bir kat daha üzüldüm.

Şimdi bir pot da böyle kırmayayım, o fotoğraf olmasa da beyefendi olduğunuzdan şüphem yok ama :) ... (neyse, çok da karıştırmayayım ben)

Saygılar

ahmet dedi ki...

Hiç bir ilgim yok.

ahmet çavusoglu