Gini Katsayisi Tarihsel

Gini Katsayisinin tarihsel gelisimi: Turkey's income equality measures have been improving since 1994, according to State Statistics Institute:

QuintilesTurkeyTurkey
1994200220032004
First %204.95.36.06.0
Second %208.69.810.310.7
Third %2012.61414.515.2
Fourth %201920.820.921.9
Fifth %2054.950.148.346.2
Gini Coefficient0.490.440.420.40

The gini coefficient is now below USA's 0.47 level, but above the western European counties (Germany:0.28, France:0.33). This is good news in terms of future growth prospects of the country. The low income groups tend to spend more of their disposable income, whereas high income groups save more. The countries with high consumption tend to grow faster as long as they can find foreign investors to invest in the country (i.e USA is in this situation).

This also tells us that more people will be able to afford big ticket consumption items, hence my bank and real estate stocks will keep benefiting from this trend.

4 Yorum Var.:

Adsız dedi ki...

Merhaba,

Kanımca, yazı biraz Keynesyen argüman kokuyor.

Düşük gelirlilerin gelirlerinin daha fazla bölümünü harcadıklarını, buna karşın, yüksek gelirlilerin, kazançlarının yüksek bölümünü tasarruf ettiklerini belirtmişsiniz.

Bu argüman Keynesyen ekol ile birlikte literatüre yerleşmiş olup ( gelir arttıkça marjinal tüketim eğiliminin azalması ), devlete "gelir paylaşımı" görevini sinsice yüklemektedir.Zira bu argümana göre, zenginlerden alıp fakirlerin cebine koyulan her para daha fazla tüketime kayacak ve böylece ekonomi canlanacaktır.

Oysa, Friedman, Simon Kuznets'in NBER'deki çalışmalarını kullanarak bunun aksini iddia eder.Sözkonusu tüketim verileri, 1899'dan beri reel gelirde önemli bir artış olmasına karşın tasarruf oranı'nın değişmediğini gösterir.

Elbette bunun aksini gösteren ampirik çalışmalarda bulunabilir.Belki doğru bile olabilir.

Ancak, bu yine de kötü birşey olmaz.Çünkü tasarruf, tüketimden önemlidir.

Tasarrufu yüksek olan ülkeler hep daha fazla büyüme kaydetmişlerdir( Franco Modigliani'nin 1986'da kaleme aldığı "Life Cycle,Individual Thrift, and the Wealth of Nations" başlıklı yazısı, çeşitli ülke örnekleriyle bunu ispat etmektedir ).Ve burada Keynesyen ekol ciddi bir darbe yemiştir.Kabul etmek gerekir ki, Keynes tasarrufun önemini kavramakta ve ona hakkını vermekte başarılı olamadı.

Bunun yanında,gini katsayısı elbette önemi inkar edilemeyecek bir kavram.Ancak çok fazla üzerinde durmak ve ona gereğinden fazla önem vermek bizi yine yanlış yollara sürükleyebilir.

Herkesin gelirinin eşit olması arzu edilen birşey ise ülkede krizlerin sık sık yaşanması da arzu edilmelidir.Zira, her krizde gini katsayısı 0'a daha bir yaklaşır.Bence daha yerinde bir kavram "satın alma gücü"'dür.Yani bir insanın maaşıyla önceki yıla oranla ne alabildiği...

İlginçtir ki, rakamlar beni doğrular gözükmekte.Mesela Almanya ve Fransa'nın gini sayılarının Birleşik Devletler'den daha düşük olduğunu görüyoruz.Ancak gene görmekteyiz ki büyüme,işsizlik gibi daha önemli oranlarda Birleşik Devletler'in gerisindeler.Yani gini'nin 0'a yaklaşması ile büyüme arasında negatif yönlü bir bağlantı olmasın sakın? :) Kaldı ki, Afrika'da oldukça eşitlikçi bir dağılım sözkonusudur.Gini katsayısı'nda en başarılı kıtadır.Ama?

Blog Sahibi dedi ki...

Gini katsayisinin Turkiye'deki buyume veya tuketim uzerine etkileri hakkinda kesin birsey soylemeden once bilimsel bir arastirma yapmak gereklidir. Buyumeyi etkileyen temel faktorler herkesin "bildigi" sermaye ve isgucu'dur; ama bunlardan daha onemlisi teknoloji ve altyapidir (fiziksel altyapi ve yasal altyapi). Buyumenin Gini katsayisiyla cok fazla bir ilgisi oldugunu dusunmuyorum (Japonya'da 80'lerde Gini katsayisi hem Avrupa'dan hem de Amerika'dandaha dusuktu ama enhizli buyuyen ekonomilerden biri idiler. Keza Cin son 25 senede dusuk Gini katsayisina ragmen hizli buyumektedir).

Genel olarak tasarrufun tuketimden onemli olup olmadigi konusunda kesin bir sey soylememiz de bence dogru olmaz. Eger tuketim yeni yatirimlara ve is olanaklarina kapiyi aciyorsa bence iyidir. Turkiye'de calisabilir nufusun yarisi calismiyor, dolayisiyla cok fazla tuketmiyor. Bir sekilde calisanlar daha fazla tuketirse bu insanlar icin de is olanaklari ortaya cikabilir. Ulke daha hizli buyuyebilir.

Buyume konusu cok derin bir konu, simdilik bulasmamaya calisiyorum (ucundan kosesinde bulasmis olsam da!!).

Adsız dedi ki...

Elbette, gini katsayısı ile büyüme arasında bir ilişki olduğunu iddia etmiyorum.Bunu baştan belirteyim.Daha kapsamlı çalışmalar yapılabilir bu konuda.Sadece bazı verilerden yola çıkarak biraz mantık yürüttüm.Böyle birşeyi iddia etmiyorum ama mantıken bana bir ilişki var gibi de gelmiyor değil.

Bu arada söyledikleriniz 80'lerin Japonya'sı için geçerli olabilir.Yanılmıyorsam halen dünyadaki en iyi gini oranlarına sahipler ama maalesef büyüyemiyorlar.Çin'deki gini katsayısından ise çok emin olmayın derim.Bildiğim kadarıyla 0,45.Yani Türkiye'den kötü bir dağılım mevcut.

Elbette herkesin kendine göre argümanları olabilir.Herkesin bunları dayandırdığı birçok ampirik çalışma mevcuttur.Ben daha çok teorik tartışmaları bu yüzden severim.

Şimdi işin teorik kısmına bakalım.Böylece neden gini'ye şüpheli yaklaştığımı da anlamış olursunuz.

Şayet gini oranlarını 0'a yaklaştırmak iyi birşey ise Sabancı,Koç,Karamehmet ve sırasıyla diğer zenginlere yeni vergiler yüklemek ve bunları "sosyal adalet"e uygun bir biçimde dağıtmak (örneğin işsizlere para yardımı yaparak,hem böylece tüketim de artar) iyi birşey olmalı.Yanılıyor muyum? Onların kasalarında duracağına, tüketim yapma sevdasında olan işsizlerin cebinde olsun daha iyi..

Bu durumda ne olacaktır? Girişimsel faaliyetlerde ne gibi değişiklikler olur?

Bu soru burada kalsın, ben önceki yorumumumda yarım bıraktığım tasarrufa övgüye devam edeyim.

Tasarruf da aslında bir harcama biçimidir.Sadece cari değil gelecekteki harcamadır.Keynesyenler bunu kavramayamamışlardır.Onlar sadece tasarrufun "tüketimden vazgeçme" yönü olan negatif yönü üzerinde dururlar.Halbuki tasarrufun bir de (ki bu daha önemlidir) üretken yönü vardır.Tasarruf dediğimiz oldu keşfedilmemiş olsaydı bugün halen ilkel bir kabilede yaşıyor olacaktık.Bu satırları internet ortamında size okutuyor olabilmem,tüketimin değil yapılan tasarrufların bilişim sektöründe değerlendirilmesi sonucunda gerçekleşmiştir.

Eğer genel olarak halk daha fazla tasarruf ederse, faiz oranları düşer ve böylece araştırma ve geliştirme faaliyetlerine daha çok "kullanılabilir para" kalır.

Keynes'in ve onu savunanların ( özellikle bu konuda ) düştükleri ciddi hata, tüketimi zenginliğin nedeni olarak görmeleri.Halbuki tüketim, zenginliğin nedeni değil sonucudur.Aksine, tasarruftur zenginliğin nedeni.

Bugün hepimiz gidip tüm paramızla Migros'tan alışveriş yapsak ne olur?

Tüketim mallarına talep olur.Peki ya diğer işler? Mesela önemli bir yere köprü veya bir hastahane yapmak için ihtiyacımız olan para? Veyahut çok önemli bir proje için gereken kaynak? Bunlar ne olacaktır?

Bugün arabaların fiyatlarından yakınıyoruz değil mi? Hepimiz tüm paramızla araba almaya kalksak ne olur? Harcama ve zenginlik mi? Belki.Belki diyorum çünkü neticede pahalı arabalara sahip olmuş olurduk.Halbuki harcama yapmayıp ( araba almayıp ), tasarruf bolluğu yaratsak ne olur? Biriken finansal fonlar pahalı arabaların maliyet düşürücü ar-ge'lerine yönlenebilir.Böylece araba fiyatları aşağıya iner.Bu olmayan birşey değil, hayat şu anda böyle işliyor ve refah bu sayede artmakta.

Benim gini'cilere tavsiyem ; fazla kendilerini kaptırmamaları.

Belkide Türkiye'de şikayet etmekte olduğumuz işsizliğin temel sebebi tüketim değil de tasarrufları ve dolayısıyla yatırımları caydırıcı kanunların varlığıdır...

Adsız dedi ki...

Hi there. This is the last info by theme.
Good luck!


http://car-free-insurance-quote10/car-free-insurance-quote.html
http://geico-car-insurance4/geico-car-insurance.html
http://cheap-car-insurance-uk4/churchill-car-insurance.html