Genelkurmay başkanına...

(Ahmet Altan'in Taraf gazetesindeki yazisi. Tamamen alintiliyorum:)

Siz, böyle saygısız, nezaketsiz, tehditkâr bir konuşma üslubunu benimseme cüretini nereden buluyorsunuz?

Ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu sizin?

Siz kimi korkutmaya çalışıyorsunuz?

Korkutabileceğinize inanıyor musunuz gerçekten?

Bakın ben size dostça bir şey söyleyeyim general, vazgeçin bu kaba tehditlerden, öfkeli jestlerden, asabi mimiklerden.

Bunlar bizi korkutmaya yetmez.

Ha, sanmayın ki bu ülkede "derin devlet" dendiğinde kimin kastedildiğini bilmiyoruz, sanmayın ki patlayan arabalardan, ensesinden vurulan adamlardan haberimiz yok.

Sadece umurumuzda değil.

Bunu anlayabiliyor musunuz?

Bazı insanların, ülkeleri özgür ve mutlu olsun diye her şeyi göze alabileceğini kavrayabiliyor musunuz?

Bunu kavramaya çalışın.

Bırakın bu korkutma çabalarını.

Bunlar yakışıksız işler.

Üstelik gerçeği ortaya çıkarma çabasından bizi vazgeçirmeye de yetmez.

Siz bir şeyler söylediniz dün.

"Herkesi dikkatli olmaya ve doğru yerde bulunmaya" davet ettiniz galiba.

Siz, "doğru yerin" neresi olduğunu biliyor musunuz?

"Doğru yer" neresidir biliyor musunuz?

Doğru yer, insanın mesleğini dürüstçe ve gereklerini yerine getirerek yaptığı yerdir.

Biz, "doğru yerde" duruyoruz.

Mesleğimizin gereğini dürüstçe yerine getiriyor ve gerçekleri, yıllardır yalanlarla kandırılan bu halka açıklıyoruz.

Siz doğru yerde durmuyorsunuz.

Kendi mesleğinizin gereklerini yerine getirmiyorsunuz.

Sizin mesleğinizin gereği, size emanet edilen o genç askerleri korumaktır.

Karakol baskınını an be an gösteren kamera kayıtlarına rağmen gerekli tedbirleri almamak, istihbarat raporlarına aldırmamak, çatışma başladıktan sonra yeterince yardım göndermemek ve o çocukları ölüme terk etmek sizin suçunuzdur.

Görevinizi yerine getirmediniz.

Neden?

Niye o çocukları korumadınız?

Bunun için yargılanmanız gerektiğini biliyorsunuz değil mi?

Tabii savcıların sizi mahkemeye çağıramayacağına, sizi yargılayacak bir merci olmadığına güveniyorsunuz.

Ama bu, yargılanmanız gerektiği gerçeğini değiştirmiyor.

Tabii, bir de istifa müessesesi denilen bir şey var.

Sanırım sizin o müesseseden pek haberiniz bulunmuyor.

Başbakanın, hükümetin, parlamentonun sizden hesap sormaması da sizi cesaretlendiriyor.

Ama bir de halk var bu ülkede. ı

Gerçekleri duymak isteyen bir halk.

Ve, o sizin peşinizi bırakmaz.

Biz de bırakmayız.

Arkanıza kuvvet komutanlarını alıp kameraların önüne geçerek asabi bir şekilde medyaya verdiğiniz "muhtıra" bu gerçeği değiştirmez.

Siz bize Aktütün'ü anlatın.

O çocuklar niye öldü?

Niye baskını önlemediniz?

Bir de pek anlayamadığımız bir sözünüz var.

"Bu tip saldırılar karşısında her ordunun vereceği cevap ve tepki bellidir."

Ne demek bu?

Birincisi bir saldırı yok, saldırmıyoruz, gerçekleri açıklıyoruz.

İkincisi, "her ordu" böyle eleştiriler karşısında nasıl tepki veriyor?

Siz nasıl tepki verdiklerini bilmiyorsunuz.

Gelişmiş ülkelerde böyle bir facianın sorumlusu olanlar derhal görevlerinden alınıp yargılanırlar.

Ama sizin aklınızdaki bu değil, açıkça anlaşılıyor.

O zaman, nedir o "ordunun vereceği tepki"?

Ordular, kendilerine saldıran "düşmanı" yok etmek için eğitilirler.

Bizim gerçekleri açıklamamızı bir "saldırı" olarak nitelediğinize göre bizi de "düşman" olarak görüyorsunuz.

Eee, ne yapacaksınız?

Saldıracak mısınız, gazeteyi mi bombalayacaksınız, F-16'ları mı göndereceksiniz?

Siz ne dediğinizin farkında mısınız?

Baskını daha önceden bildiğiniz halde o çocukları korumayacaksınız, bunu açıklayan gazeteleri de, "ordu tepkisiyle" korkutmaya çalışacaksınız.

General, "doğru yerde" durun.

Haddinizi aşmayın.

Bizim ülkemizde, yetmiş milyon insanın boğazından kesip verdiği paralarla ayakta duran bizim ordumuzla, bizi tehdit edemezsiniz.

Ordu, sizin hatalarınızı kapatmak için kullanacağınız bir tehdit aracı değildir.

Haa, bir de "bölücü terör örgütünün eylemlerini başarılı gibi gösterenler, akan ve akacak olan her damla kanın sorumlusu olurlar" sözünüz var.

Bakın bunu doğru söylüyorsunuz.

Ama "başarılı gösteren" kim?

Baskının önlenmediğini açıklayan gazeteler mi yoksa baskını bile bile önlemeyenler mi?

O kandan kimin sorumlu olduğunu şimdi anladınız mı?

Sorumluluğu hissediyor musunuz?

Hissetmelisiniz.

Ve tehditleri bırakıp gerçekleri açıklamalısınız.

Tehditlerinizden ve üslubunuzdan hoşlanmadık.

Gerçekleri söyleyin bize.

Gerçekleri.

Biraz cesaret yeter buna.

Cesaretiniz de öfkeniz kadar büyük olduğunda bize gerçekleri söyleyeceğinize eminiz.

O günü bekliyoruz.

3 Yorum Var.:

rdynk dedi ki...

Ozlenen yazı...

Keynesian006 dedi ki...

Az once Kurtlar Vadisi'ni izledim. Ekranin basina geldim. Yahu "bu ulkede aslinda neler oluyor? Niye gencler oluyor?" sorularinin cevabini dizi filmlerden mi ogrenmeye calisacagiz biz :))
Asker'in bolucu teroru bitirmek istemedigi konusunda kesin kanaatim olusali hayli oldu. TSK'nin komuta kademesinde, (su anda iceride olan emeklileri dahil) hic kimsenin vatan haini olabilecegine ihtimal dahi vermiyorum.
Bizim bilmedigimiz ama onlarin bildigi birseyler var mutlaka.
Ama bize soylemiyorlar.
Sorunca da cok sinirleniyorlar.
"O zaman ben askere gitmem, oglumu da askere gondermem" desen anandan emdigini burnundan getirirler bu ulkede.
Tamam olelim de ne icin oldugumuzu soyleyin bari.
Daglica'da ne oldu?
Aktutun'de ne oldu?
Neden oldu?
350 kisilik agir silahli bir grubun, yillardir suren catismalardan dolayi avcumuzun (istihbarati saymiyorum bile) ici gibi bilmemiz gereken bir sinirdan adeta maca gider gibi, hem de gupegunduz kimse gormeden gecerek boyle bir eylemi gerceklestirebilme ihtimali sifir iken
Aktutun'de adeta meydan muharebesi yasandi.
Saatler surdu.
Hava gucumuze kalk ve vur emrini vermesi gereken komutan, golf sahasindaki sogukkanligini bozmadi bile. O emri vermedi. Bir bildigi vardi mutlaka.
Catisma devam etti.
Ulkem onyedi evladini daha kurban verdi.
Bunlarin hepsi oldu.
25 senedir oluyor.
Hepimiz biliyoruz.
Ama nedenini bilmiyoruz?
Neden oluyor?
Ogrenmek istiyoruz.
Bicak kemige dayanali yillar oldu.
Ama hala aciklayan yok.
Sorunca da cok kiziyorlar.

Dane dedi ki...

Ellerinde silah resmen tehdit ediyorlar!Askeri savcilik 3 gun icerisinde belgeleri verin diye tehdit ediyor.Kapatacaklar NOKTA gibi TARAF'i da bu gidisle dertleri bu.Hukumette biraz muktedir olsa reformlarin arasina bu askeri mahkemelerin sivilleri yargilamasini engeller,askeri harcamalari adam gibi denetim altina alirdi.Ama hukumet olunca hukmedilemiyen muktedir olunamayan bir ulkede yasiyoruz maalesef.
Butun olanlara ragmen ,ben yine de karanlik gecelerin sabahina yaklastigimizi dusunuyorum.
Eski hal muhal yani yeni hal ya izmihlal!