Kutsal Rantlar

İlaç şirketlerinin kendi ilaçlarını yazmaları karşılığında doktorlara ‘hediye’ verdiğine ilişkin haberler geçen ayın gazetelerinde ‘Doktor’a Rüşvet’ başlığıyla yer aldı. İlaç karşılığında ‘avanta’ alan doktorlar kendilerini savunmak için çeşitli bahaneler uydurdular, inkar ettiler. Sağlık dünyasına kıyısından köşesinden bulaşmış herkesçe bilinen bu olaya nedense çok büyük tepki gösterildi.

Bu konuyu değerlendirirken bence önce şu soru sorulmalı: Bu işte bir kötülük var mı? Olmayabilir. Diyelim ki, A ilacı da B ilacı da aynı hastalığın tedavisinde kullanılabiliyor. A’yı üreten şirket kendi ilacını yazan doktora hediye veriyorsa, B’yi üreten şirket de verecektir. Sonuçta işin ucunda hediye olsa da olmasa da Doktor A ya da B ilacından birini yazacaktı yine bu iki ilaçtan biri yazılıyor. Hastanın kaybettiği bir şey yok. Sadece ilaç şirketlerinin maliyeti yükseliyor. Bu tip kampanyaların benzincilerin müşterilerine deterjan, tabak çanak, cep telefonu vermesinden bir farkı yok. Peki tepki neden bu kadar büyük? Bana kalırsa sorun doktorların toplumdaki imajları ile gerçekler arasındaki farktan kaynaklanıyor. Doktorluk, toplumdaki en itibarlı hatta ‘kutsal’ mesleklerden biri. Doğal olarak, Doktorlar bu itibarın rantını yemekte bir mahsur görmüyorlar. O yüzden çoğu doktor hastane dışında bile kendisini ‘Ben doktor .....’ olarak tanıştırırlar. Halbuki hiçbir kaynakçının kendisini ‘Ben kaynakçı ....’ olarak tanıştırdığını göremezsiniz. Ancak ‘kutsal’ makamlarda olmak, bazı maliyetleri de beraberinde getiriyor. İnsanlar onlardan kutsal mevkideki kişilere yakışır şekilde para işlerini ikinci plana atmalarını, daha ulvi konularla ilgilenmelerini bekliyorlar. O yüzden ilaç şirketinden ‘avanta’ aldıklarında, hastadan para koparmak için gereksiz tetkik ve ameliyat yaptıklarında vatandaşın tepkisi diğer mesleklere göre daha fazla oluyor. Bu yüzden, doktorluk mesleğini ulvi makamlardan yere indirmek, doktorluğu diğer mesleklerden farklı düşünmemek belki her iki taraf için de daha iyi olacak.

16 Yorum Var.:

Adsız dedi ki...

Olay benzincilerin ivir zivir dagitmasindan cok farkli.

Benzin alirken hediyeyi alan da, ucreti odeyen de, secimi yapan da ayni kisi musteri. Ilac konusunda boyle degil

Degisik ilaclar icin ayni hediyelerin verilecegi varsayimi da hatali. Fiyatlari cok farkli ama bazi durumlarda ayni islevi gorebilecek iki ilac olsun (generic/marka). Pahali ilacin hediyesinin cok daha fazla olacagi kesin. Bu senaryoda hasta sadece para kaybediyor. Baska bir senaryoda sagligini da kaybedebilir cunku pahali ilacin her zaman daha iyi veya esit olacaginin hic bir garantisi yok.

Adsız dedi ki...

Satılan ilaçların çok büyük bölümü sosyal güvenlik kapsamında devletçe ödeniyor.Burada açık bir şekilde kamunun dolandırılması ve doktorların da bu işe alet edilmesi var.İlaç mümessillerince doktorlara kendi firmalarının ilaçlarını yazmaları karşılığnda menfaat sağlanmasının TCK'da karşılığı mevcuttur.Burada ilaç firmasının karı, muadil ilaçlarda pahalı olanın doktor tarafından yazılmasıdır ki bu da devletin aleni bir şekilde dolandırılmasıdır.Ayrıca kamuda görevli doktorların kanunen de hediye vs. almaları yasak olup olayın rüşvetten başka görevi kötüye kullanma ve irtikap gibi daha ağır hukuki yaptırımları da mevcuttur.

dcorus dedi ki...

Hukuki yaptırımları olmasının bir adım ötesini tartışıyoruz kanımca, hukuki yaptırımın gerekli olup olmadığını. Bu sadece benim fikrim ama doktorun kamuya verdiği dolaylı zarar da doktora devletin ekstra maaş bağlamasıyla aynı şey esasen. Hasta tedavi edildiği sürece bir vergi veren olarak doktorun böyle bir avantasının olmasıyla ilgili olumlu olumsuz kesin bir yargıya varmak zor. Engellemek için harcanan denetleme masrafından daha ucuza gelebilir belki de. Belki de tamamen serbest bırakmak daha bile iyi olabilir. Tabi doktor hediye uğruna alakasız bir ilaç yazmadığı sürece. Zaten onu yapan doktoru kimse tutamaz, kopar gider filmlere kötü adam olur.

Aaron dedi ki...

Bu yazıdan benim anladığım her olayı liberal görüşle "bırakıız yapsınlar, bırakınız geçsinler" şeklinde değerlendirmeye çalışmak bazı noktaları ıskalamaya neden olabiliyor. Bence ikiden çok daha fazla bilinmeyenli denklemlerden oluşan sosyal problemlerin iki bilinmeyene indirgenerek yorumlanmaya çalışılması yorumu kadük bırakıyor.

Adsız dedi ki...

Aaron,

"...bazı noktaları ıskalamaya neden olabiliyor."

Mesela ne gibi noktalar? Sadece bunu söyleyip bırakmak bir anlam ifade etmiyor. "Bırakmayın yapamasınlar, kontrol edilsin"in getirdiği noktalar bu sosyal güvenlik açıkları, ilaç vurgunları. Peki ıskalanan nedir?

Somut şeyleri duymak isteriz.

Cuneyt Kazokoglu dedi ki...

Mesela ne gibi noktalar?

Mesela "A ilaci da B ilaci da ayni hastaligin tedavisinde kullanilabilir" gibi.

Bu konuda, yani doktorlarin "tesvik/rüsvet" karsiliginda klinik testleri henüz tam olarak bitirilmemis, yan etkileri uzun süreli (5-10 yil) klinik testlerle tam olarak belirlenmemis ilac yazdiklari yaygin bir durumdur, sadece Türkiye'de degil, dünyada da bu böyle.

Olayin benzinci promosyonundan farki sonucta bir insanin hayatinin söz konusu olmasi. Shell'den aldigim benzinle de arabam gidiyor, BP'den de alirsam gidiyor, arabama zarar gelmiyor. Fakat hastaligimi iyi edecek olan A ilaci hicbir yan etki göstermezken klinik testi henüz adam gibi tamamlanmamis B ilaci 10 yil sonra beni öldürebilir.

Dolayisiyla verilen tepkinin büyüklügü doktorlarin isinin bilfiil hayati bir is olmasi. Kaynakci yanlis kaynak yaparsa nadiren biri ölür ama ameliyata ickili giren bir cerrah (bunlardan vardir) hastayi esek cennetine yollar. Buna ek olarak doktor olmak kolay degil, normalin iki kati okuyacaksiniz vs.vs.

Doktorluk mesleginin kutsal sayilmasi apayri bir konu. Benim ailemde cok doktor var, bazen onlara baktigim zaman kendi yaptigim is cok manasiz geliyor. Yolsuzluk acisindan ama haklisiniz tabii, ortalama sahtekâr orani baska mesleklerde neyse, doktorlarda da odur derim.

Adsız dedi ki...

İ.Cüneyt,

"Bu konuda, yani doktorlarin "tesvik/rüsvet" karsiliginda klinik testleri henüz tam olarak bitirilmemis, yan etkileri uzun süreli (5-10 yil) klinik testlerle tam olarak belirlenmemis ilac yazdiklari yaygin bir durumdur, sadece Türkiye'de degil, dünyada da bu böyle."

İyi ama Murat Çokgezen A ve B ilaçlarından söz ederken siz klinik testten geçmiş ilaçla geçmemiş ilacı karşılaştırıyorsunuz. Bu ikisi çok farklı şeyler. Murat beyin verdiği örnekte A ve B ilaçları ile tabak çanağın bir farkı yok, sonuçta ilaçların etkisi aynı, üreticileri farklı. Klinik test diye birşey yok ortada.

Bir de konunun "bırakınız yapsınlar" ile ilgisi nedir? Ben bunun bırakınız yapsınlar tarafından ıskalanan yanı nedir diye sormuştum.

Kaldı ki doktorlar bugün klinik testleri geçmemiş ilaçları nasıl yazabiliyorlar? Herşey devlet kontrolünde olduğuna göre bu işe göz yumuluyor demektir. "Bırakınız yapsınlar" düzeninde en azından bağımsız olarak bu işle uğraşan kurumların raporları "cahil" hastalara yardımcı olabilir.

Cuneyt Kazokoglu dedi ki...

İyi ama Murat Çokgezen A ve B ilaçlarından söz ederken siz klinik testten geçmiş ilaçla geçmemiş ilacı karşılaştırıyorsunuz. Bu ikisi çok farklı şeyler. Murat beyin verdiği örnekte A ve B ilaçları ile tabak çanağın bir farkı yok, sonuçta ilaçların etkisi aynı, üreticileri farklı. Klinik test diye birşey yok ortada.

Murat Bey misal klinik test olgusunu atliyor iste, onu demek istiyorum.

Bir de konunun "bırakınız yapsınlar" ile ilgisi nedir?

Bilmem. Ben o konuda bir sey söylemedim.

Kaldı ki doktorlar bugün klinik testleri geçmemiş ilaçları nasıl yazabiliyorlar? Herşey devlet kontrolünde olduğuna göre bu işe göz yumuluyor demektir.

Bildiniz ve 10 puan daha kazandiniz :)

Adsız dedi ki...

Cüneyt bey,

Murat Bey misal klinik test olgusunu atliyor iste, onu demek istiyorum.

Tamam da yazının içeriğiyle klinik testin ne alakası var? Atladığı başka şeyler de olabilir, sonuçta işin özüyle ilgili değil ki bunlar.

Ben Aaron adlı arkadaşa ıskalanan şey ne dedim, siz Murat beyin yazısından bir yer alıp onunla hiç ilgisi olmayan klinik testten filan söz ediyorsunuz. Yazının konusu tıp dünyasında testi tamamlanmamış ilaçların kullanımının doğurduğu problemler gibi birşey değil ki.

Aaron 'bırakınız yapsınlar düşüncesi bazı şeyleri ıskalamaya sebep olur' mealinde birşey diyor, ben de ona mesela neyi ıskalamaya diyorum, siz onun adına benim sorumla ve yazıyla hiç ilgisi olmayan birşeyler söylüyorsunuz.

Bilmem. Ben o konuda bir sey söylemedim.

Ama ben Aaron'a sadece onu soruyorum, o zaman ne demeye cevap veriyorsunuz, üstelik de sorulmayan birşeye alakasız şeyler yazıyorsunuz? Tuhaf.

Bildiniz ve 10 puan daha kazandiniz :)

Neyi bildim? Bırakınız yapsınlar düzeni olsa şimdiki sosyal devlet sisteminde doktorlar devlet memuru olmanın avantajıyla ve ilaç şirketleri emrinde ahbap çavuş soygununu yapamazlar diyorum, buna iştirak ediyor musunuz? Şimdi bırakınız yapsınlar sistemi olmadığı için devlet memurlar eliyle yolunuyor işte.

Ortada bir laf var, sol ağızla "bırakınız yapsınlar" kötüdür yahut en azından "birşeyleri ıskalıyoruz" falan deniyor ama alternatifi nedir bundan bahseden yok. Şimdi Türkiye'de tüm sağlık sistemi sosyalist ve doktorlar, ilaç şirketleri sosyalist sistemde vurgun vuruyor, herşey apaçık ortada, hiç kabahati olmayan günah keçisi "bırakınız yapsınlar" bu aralıkta eleştiriliyor. Nedir problemi denince de anlamsız laflar ediliyor.

Lütfen yarım yamalak, tuhaf imalarla dolu cevabımsı şeylerle vaktinizi ve vaktimizi heba etmeyin.

Selamlar.

Alper dedi ki...

Bu konuya mekanik bir şekilde yaklaşıldığını düşünüyorum. Şöyle ki bir insanın doktora gidip tedavi olması bir arabayı servise götürüp tamir ettirmesinden farklıdır. Birey tedavi imkanları ararken güven ve itibar gibi subjektif değerler fiyat kaygısının önünde yer alır. Çoğu insan bir rahatsızlığı olduğunda çevresinde iyi bir doktor arar.

Bu noktada da doktor artık tamirci gibi orjinal parça yan sanayi parça gibi ayrım yapamaz ve hastaya en iyi geleceğini düşündüğü tedaviyi uygulamalıdır(uygulamak zorundadır). A ilacı veya B ilacı arasında hangisi en çok hediyeyi veriyorsa onu yazmak değil hastaya en iyi gelen ilacı yazmak zorundadır. Ancak tabi burada iki ilacın da aynı ektiye sahip olduğu var sayımından yola çıkılmış, tüm maddeler aynı bile olsa her hastada aynı etkiyi gözlemek mümkün değildir. Doktor ile iyi doktoru ayıran fark da hangi ilacın hangi hastaya daha iyi geleceğini bilmektir.

Cuneyt Kazokoglu dedi ki...

Fethi Bey,

Neyi ciddiye alip destan gibi karsilik yazip vakit kaybettiginiz, neyi ciddiye almayip "adam sacmalamis yahu" deyip vakit kazandiginiz sizin karar vereceginiz bir sey. Dolayisiyla ben sizin vaktinizi falan almiyorum, siz kendi vaktinizi anlasiliyor ki yeterli derecede iyi yönetemiyorsunuz. Okumayin, ciddiye almayin, karsilik vermeyin gitsin. Burasi bir blog, kimse sizi benim sacmaliklarimi okumaya ya da mukâbele etmeye zorlamiyor. Sonucta ben de yazdiklarim sizin tarafindan ciddiye alinsin, Fethi amcam begenir de belki blogunda yazdirir diye yazmiyorum.

Tamam da yazının içeriğiyle klinik testin ne alakası var? Atladığı başka şeyler de olabilir, sonuçta işin özüyle ilgili değil ki bunlar.

Murat Bey demis ki:
Diyelim ki, A ilacı da B ilacı da aynı hastalığın tedavisinde kullanılabiliyor. A’yı üreten şirket kendi ilacını yazan doktora hediye veriyorsa, B’yi üreten şirket de verecektir. Sonuçta işin ucunda hediye olsa da olmasa da Doktor A ya da B ilacından birini yazacaktı yine bu iki ilaçtan biri yazılıyor. Hastanın kaybettiği bir şey yok. Sadece ilaç şirketlerinin maliyeti yükseliyor………..Bu işte bir kötülük var mı? Olmayabilir.……….. Bu tip kampanyaların benzincilerin müşterilerine deterjan, tabak çanak, cep telefonu vermesinden bir farkı yok

Ben de diyorum ki, “nasil olmayabilir?” Sonucta A ilaci 10 yil sonra basima dert acarken B ilaci hic sorun göstermeyebilir. Ilac firmalari henüz uzun vadeli klinik testi tamamlanmamis, henüz yaygin olarak kabul görmemis ilaci satmasi icin doktorlara hediye verebilirler. Doktorlar da üc kâgitcilikla kendilerine hediye vermeyen firmalarin ilacini degil, hediye veren firmanin ilacini satip hastalarin basina is acabilirler. Yani Murat Bey’in dedigi Sonuçta işin ucunda hediye olsa da olmasa da Doktor A ya da B ilacından birini yazacaktı durumu olmayabilir, sonucta icin ucunda hediye olmasaydi A ilacini yazacak olan doktor hediye oldugu icin B ilacini yazabilir. Bunun cözümü de “o zaman A firmasi da ilaci icin rüsvet versin” olmamalidir.

Oldu mu? Anlatabildim mi? Yukarida anlattiklarim, yani „gri bir sahada“ olan ilaclarin satilmasi, ya da ayni sekilde ayni hastaligi tedavide kullanilan, ama A ilacindan daha yavas iyilestiren B ilacini yazmalari icin doktorlara rüsvet verilmesi görülen, yasanan bir sey, sadece Türkiye’de degil, batida da var bu olay. Ha diyebilirsiniz ki burada yanlis bu ilacin satilmasini mümkün kilan kanunî boslugu yaratan kanun koyucu da, devlettedir, o da ayri bir konu. Öte yandan hicbir devlet, hele de bilhassa patent sahasinda günlerin bile önemli oldugu ecza teknolojisinde ilaca izin vermeden 20 yillik klinik test talep etmez dünyada. Fakat 20 yillik test talep edilse bile tesvik aldigi icin iyi ilac yerine kötü ilaci yazan doktor da olacaktir. Dolayisiyla doktorlara tesvik, rüsvet ne derseniz deyin, bir seyler verilmesi yanlistir. Burada ortada söz konusu olan sey insanin sagligi iken „birakiniz tesvik alsinlar, benzinci promosyonu da böyle zaten“ demek de sacmaliktir. Murat Bey "ceteris paribus", yani "bütün ilaclar nasil olsa ayni olumlu etkiyi, ayni derecede gösterirler, bütün ilaclarin 20 yillik klinik testi vardir" kabulü ile bu yaziyi yazmis, halbuki gercegin öyle olmadigini biliyoruz.
Eger hâlâ anlatamadiysam Murat Bey’in hangi noktayi atladigini Allah askina zahmete girip cevap falan yazmayin, ben vakit harcayip da karsilik vermeyecegim cünkü. Siz de ömrünüzün 2 dakikasini bosa gecirmemis olursunuz.

Cuneyt Kazokoglu dedi ki...

Bu noktada da doktor artık tamirci gibi orjinal parça yan sanayi parça gibi ayrım yapamaz ve hastaya en iyi geleceğini düşündüğü tedaviyi uygulamalıdır(uygulamak zorundadır). A ilacı veya B ilacı arasında hangisi en çok hediyeyi veriyorsa onu yazmak değil hastaya en iyi gelen ilacı yazmak zorundadır. Ancak tabi burada iki ilacın da aynı ektiye sahip olduğu var sayımından yola çıkılmış, tüm maddeler aynı bile olsa her hastada aynı etkiyi gözlemek mümkün değildir. Doktor ile iyi doktoru ayıran fark da hangi ilacın hangi hastaya daha iyi geleceğini bilmektir.


Aynen budur.

Adsız dedi ki...

Cüneyt bey,

Burasi bir blog...

Yani gayri ciddi bir yer, kafamıza göre takılırız diyorsunuz. Bence bu durum yazıların ve yorumların eksik, çarpık halde savrulmasını gerektirmez.

Yine de belirttiğiniz iyi olmuş, bundan sonraki yazdıklarınızı ben ve muhtemelen diğer insanlar ciddiye almayız.

Fethi amcam begenir de belki blogunda yazdirir diye yazmiyorum.

Ne amaçla yazdığınızdan ziyade neyi yazdığınız önemli. Sonuçta saçmalamak yahut boşverin ciddi şeyler değil demek de bir hak, ve ben dahil kimseyi ilgilendirmez.

Öte yandan ben blogumda yeğenlerim dahil kimseye zaten yazı yazdırmıyorum, ama yorum yapmaya gelebilirsiniz, buraya göre çok daha gayri ciddidir, kafanıza göre takılabilirsiniz.

Diğer yazdıklarınız benim açımdan keçiboynuzu çiğnemek gibi olacak, ben size sadece kıyas hatası var diyorum o kadar, uzatmaya değecek önemli birşey de değil zaten. Doktorların karaktersizliği için birbirmizi kırmaya değmez.

İki dakikayı da küçümsemeyin, yeri gelir iki saniye bile önemli olur.

Keynesian006 dedi ki...

Ben bu tartismayi soyle sonlandirmak istiyorum, musadeniz olursa. Sanirim kimsenin itirazi da olamaz.

Recete yazarken aldigi 'avanta'ya gore hareket eden doktor icin oncelikle suna bakilir: Bahse konu hekim, devlet memuru mu yoksa ozel sektorde mi calisiyor?
a) Ozel sektorde, yani kendi muayenehanesinde veya ozel bir saglik kurulusunda gorevli doktor, receteye hangi ilaci yazacagina mesleki tecrubesi ile her iste oldugu gibi musterisi icin en iyisini ve en dogru olanini yapmaya calisan bir meslek mensubu olarak karar verecektir.
b) Eger ki hekim bir devlet memuru ise ve hizmeti verdigi yer bir ticari kurulus degil de kamu kurulusu ise nasil davranmasi gerektigi zaten bellidir ve belirlenmistir.

Devlet okulundaki bir ogretmen, tapu ya da vergi dairesindeki bir memur ya da belediyenin imar daire baskanligindaki bir gorevli neyle mukellefse 'b' sikkindaki bir hekimin sorumlulugu da odur. Velev ki 'avanta'yla yazilan ilac kamu sagligina zararli degil bilakis daha faydali olsun. Yani gerekiyorsa o receteyi vereceksin ama 'avanta'yi almayacaksin. Ya da soyle diyelim: Arsanin imarda ticaret alani olmasi gerekiyorsa imari ona gore duzenleyeceksin, ama 'avanta' almayacaksin.

Bu konuda bir cekincesi olan varsa, kamu sendikalarinin faaliyetleri icerisinde, soyle bir talepte bulunabilir bence:
"Kamu memurlarina verilen ve kamu sagligina ve menfaatine zarar vermeyen hediye ve tediyeler, yolsuzluktan sayilmamalidir". Kulaga da fena gelmiyor hani. Ic giciklayici bir yani var.

Adsız dedi ki...

Keynesian006,

Ben bu tartismayi soyle sonlandirmak istiyorum, musadeniz olursa.

Aslında ben konunun içeriğiyle ilgili bir şey söylememiştim, kendimce eksik gördüğüm bir yerin açıklanmasını talep ettim ve yine kendimce hatalı bir mukayeseye dikkat çektim o kadar. Belki de anlamsız bir detaya takılma ama bazen olur böyle şeyler.

Keynesian006 dedi ki...

Benim yorumum daha cok yazinin geneline idi, yani tartismalarla ilgili degil ozu esasinda.
Yazida sadece 'kutsal rant'tan nemalanan doktorun toplumdaki imaji irdeleniyor. Herhangi bir savunma veya suclama yok. Bazilarinin algiladi gibi "Birakiniz yapsinlar" onermesine ise yer verilmemis zaten. Yani bir 'kiymet hukmu' konulmamis. Yorumcular ise israrla boyle bir kiymet hukmunun ne olmasi gerektigi konusunda yorum yapmis. Yanlis anlamalar da buradan doguyor kanimca.
Hal boyle olunca, ben de bunu vazife edinip kendimce bir kiymet hukmu koydum. Hem de yuzde yuz yasal, yuzde yuz ahlaki.
Hepsi bu iste.

Sayin FST, bloga yazilariniz ve katkilarinizin artarak devam edecegini umit ediyorum. Yazilarinizda erdemden yana olma mucadelesiyle gecen bir yasam tecrubesinden suzulmus anekdotlar ve tahliller musahade ediyorum ben, kendi algilarimla.