Uğur Gürses'in cevabı

From: Ugur Gurses [mailto:ugurses@yahoo.com]
Sent: 06 July 2007 21:15
To: Baris
Subject: RE: yuzde 9.5 meselesi

En başta, "damar konu" bu işte. Bunun tartışılması gerekiyor.

"2013 yılında 800 milyar dolar" bana gerçekçi gelmiyor. Benim varsayımlarıma göre tabii ki. Size başka gelebilir. Asıl sorun, bunun kamuoyuna anlatılmamış olması.

"Ben şöyle kalın bir hedef koyayım, gerisi önemli değil" anlayışı var.
Örnek, "2023'de satın alma gücü paritesine göre dünyanın ilk 10 ülkesi arasına girme hedefi".
İleri yönelik hedef koymak tabii ki çok güzel. Ancak, nasıl olacağını da anlatmak gerekiyor. Öznel bakışlarımız farklı olabilir.

1. Yüzde 9.5 üzeri derken, dolar bazında yıllık kaba büyüme ile anlatmaya çalıştım tabii ki.

2. Örneğin, 2008'den başlayarak altı yılda kümülatif deflatör yüzde 31 olsa (2007 yılı deflatör yüzde 8.67, 2008 yüzde 4.3, diğer yıllar yüzde 3) , yine kümülatif reel büyüme yüzde 58.3 olsa (bu bile iddialı: 2007 yüzde 5.5, sonraki yıllar yüzde 7) , ulaştığımız milli gelir 1.146 olur. 800 milyar dolara ulaşmak için bölersek 2013 ortalama döviz kuru 1.43 olur. Yani 2006 ortalaması. İşte bu gerçekçi değil. Nasıl bir denge ki, bugüne kadarki değerlenmenin üzerine yüzde 30 civarı maliyet artışı olacak, ama kur aynı kalarak (verimlilik konusunda da çekincem var) rekabet şansını yüzde 7 büyüme sürdürerek devam edecek ???!!! Varsayımların sonucu, kendi 'input'unu geçersiz kılıyor. işte gerçekçi olmayan bu.
Yeni bir program kurgusu yapmadan, verimlilik artıran rekabetçi bir yapı için reform yapmadan önümüzdeki 6 yıl boyunca ortalama yüzde 7'lik hızlara ulaşamayız. Enflasyon konusunda da hizmet kesiminde verimlilik artmadan ve rekabet olgusu yayılmadan fiyat katılığının devam edeceğini düşünüyorum.

3. Cari dengenin finansmanına ilişkin tahminleri ne peki ?

4. Bana 6 yıllık tablo çiziliyorsa, varsayımları da açık yazmalı. Enflasyon konusunda bile hedef yok. "düşük tek hanede tutacağız" deniliyor. Fiyat istikrarı konusunda kararlı görünmeyen hiçbir programın nihai hedefini gerçekçi bulmam için kimse beni zorlayamaz !

5. Diğerlerini kıyasıya eleştiriken, "2013 yılında 800 milyar dolar" sayısını, ben değil AKP anlatmalı. Varsayımları koymayan ben değilim: AKP. Dolayısyla, sorgulanması gereken, "gerçekçi değil" diyen ben değilim.

İyi dileklerimle.

Uğur Bey'e bu doyurucu cevabı için teşekkür ediyoruz.

3 Yorum Var.:

muktesit dedi ki...

uğur gürses, yorumunu yaparken çok temel bir hata yapıyor.

"%30 civarı maliyet artışı" olacak derken, zımni olarak uluslararası $ fiyatlarının artmayacağını yani $ enflasyonunun yüzde 0 olacağını varsayıyor. (yorumda net olmamakla beraber "maliyet artışı" ile yüzde 30 civarındaki deflatör (yurtiçi fiyat) artışları kastediliyor, dolayısı ile TL'nin reel değerlenmesini kastediyor)

önümüzdeki yedi yıllık dönemde yıllık ortalama yüzde 2,5'lik bir $ enflasyonu varsayarsak (buna uluslararası ticarete konu olan petrol, emtia, bütün ara girdiler vs. dahil), uğur gürsesin varsayımları ile, TL'deki reel değerlenme 7 yıllık dönem için kümülatif yüzde 10, yıllık ortalama olarak da yüzde yüzde 1,4 olur.

bu ise AB ekonomilerine yakınsayan bir türkiye için düşük bile kalan bir reel değerlenmedir. (sadece Balassa-Samuelson etkisi kanalıyle beklenen değerlenme bile bunun üzerinde), kaldıki ben çok daha üzerinde olacağını bekliyorum.

TL'nin reel değerinin sabit kalacağı, yurtdışı fiyat artışının (dolar) yüzde 2,5 olduğu, deflatörün 2007'den itibaren sırasıyla yüzde 8, 6.5, 5 daha sonra da yüzde 4 olacağı varsayımı altında Türkiye'nin 2007 yılında 800 milyar dolara ulaşması için yüzde 6'lık bir büyüme oranı yeterli oluyor.

bu arada radikalin (uğur gürsesin de) "2013'te 800 milyar dolarlık milli gelir hedefi için yıllık yüzde 9.5'lik büyüme gerekiyor" cümlesinde ciddi bir yanıltma da var, bence.

büyüme denince genelde sabit fiyatlarla milli gelir artışı kastedilir, dolar bazından milli gelirin artışında değil. uğur bey buna "dolar bazında kaba büyüme" demiş. ama millet büyüme deyinde öncelikle TÜİK tarafından açıklanan yüzde 6-7 civarlarındaki sabit fiyatlarla milli gelir artışını anlar. anlıyacağınız elma armut hikayeside var burda. 2006 yılında $ bazında milli gelir yüzde 10,8 artmış, 2002-2006 artışı yıllık ortalama yüzde 22,4. 2006 ayırıca TL'nin nominal olarak yüzde 7 değer kaybettiği bir yıl.

bu arada 2006 yılına şöyle bir baksak durumu görmek için yeterli olur bence: TL yüzde 7 değer kaybetmiş, büyüme yüzde 6, buna rağmen $ bazında milli gelir artışı yüzde yüzde 10,8. bunun nedeni deflatörün TL'nin değer kaybından daha yüksek oranda, yüzde 11,7 oranında artmış olması. ancak deflatör artışı TL'nin değer kaybına eşit olsaydı, büyüme rakamı, $ milli gelir artışına eşit çıkardı. önümdeki dönemde de $ bazında milli gelir artışları büyümenin üzerinde seyretmeye devam edecektir (2006 TL'nin değer kaybettiği bir yıl, TL'nin değer kazandığı yıllarda bu fark daha da fazla olacaktır)

saygılar

ekoturka dedi ki...

Sayın Muktesit,

Kağıt üstünde farklı varyasyonlarla tutturuyoruz tabii ki.
Sizin varsayımlarınızla hareket edelim;

"2007'den itibaren sırasıyla yüzde 8, 6.5, 5 daha sonra da yüzde 4 olacağı varsayımı altında"

Örneğin, 2008'de deflaförün yüzde 6.5 olması varsayılıyorsa, acaba ortalama kısa vadeli faiz oranları ne olacak? Örneğin yüzde 15 olabilir mi ? Bu durumda yüzde 6 ortalama büyüme olanaklı olur mu?
Sonrası için de aynı mantığı yürütebiliriz. Yok, "ben ihracatla büyüyeceğim" iddianız varsa, 'appreciation' devam edecekse nasıl rekabet edeceksiniz? Hayır, 'depreciation' olacaksa, bu deflatör tahmininiz tutarlı mı? Bu soruları sorarız.
Dolayısıyla,ekonomik tahmin excel worksheet'e konulan sayılar değildir, bana kalırsa.

muktesit dedi ki...

sayın ecoturka,

sizin eleştirinize katılıyorum, fakat ben yorumumda temelde 800 milyar dolara gelmek için yüzde 9'un üzerinde büyüme gerekiyor gibi bir haber yapılmasına karşın, aslında kağıt üzerinde yüzde 6'lık bir büyüme ile bunun sağlanabileceğini anlatmak istedim.

dediğiniz gibi sürdürülebilir büyüme oranı excel sheet'inde yapılacak bir şey değil, modellemek gerkir, uzun vadeli olanı hesaplayabilmek için yatırım tasarruf dengesini göz önüne almak gerekir. orta vadede yüzde 6'lık bir büyüme beklenebilir ama bu rakam sürdürülebilir mi, tartışılır.

faizlerle ilgili yorumunuza da şöyle bir boyut ekleyeceğim. enflasyon hedeflemesi yapan ülkeleri incelediğimde, bu ülkelerdeki reel faizin bu süreç sonunda yüzde 6-8'lerden yüzde 2'lere indiğini görüyorum. eğer bizdeki enflasyon hedeflemesi de başarılı olursa benzeri bir beklenti içine girebiliriz. kaldıkı son iki üç sene içindeki reel faizlerde gerileme olmuştur. ancak hala çok yüksektir.

rekabetin bir çok boyutu var. kur bunlardan sadece biri. önümüzdeki dönemde depreciation çok düşük bir ihtimal olarak gözüküyor. kaldıki depreciation ancak dış borç yükümlülükleriniz düşükse sizi yukarı itiyor. bizim özel sektör son dönemde çok ciddi oranda dış borç aldı. appreciation ise hem firmaların varlıklarının değerini artırırken, daha iyi sermaye mallarına erişim olanaklarını da artırdığından dolayı farklı bir kanalla rekabete katkıda bulanabiliyor. bu nedenle büyümek için depreciation gerekli şeklinde bir yorum her zaman doğru değil, türkiyede ise depreciation hep küçülme kriz dönemlerinde gerçekleşmiş, istikrar dönemlerinde kur değerlenmiş.

bu durum iyi mi kötü mü ayrı bir tartışma konusu ancak, depreciation hangi şartlarda ekonomiyi yukarı ittiğine dair makaleler var ve en temel argümanları dış borç oranlarının düşük olması gerektiği. çünkü böyle bir durumda bir çok firmanın finansal giderleri hızla artıyor, artı varlık değerleri azalıyor.

saygılar