Teknolojik Açık Teorisi ve Çin

Merhabalar, bugünkü yazımızda teknolojik açığı teorisinden bahsedeceğiz ve günümüz dünyasından Çin’ in durumunu bu teori kapsamında inceleyeceğiz.

Bir kaç ay önce gözüme şöyle bir haber çarptı; haberde Çin’ de Apple mağazasının benzerinin oluşturulduğunu, çalışanların bile Apple için çalıştığını ama mağazanın sahte olduğunu falan anlatılıyor. Bana çok da yabancı gelmedi çünkü Çin’ e gittiğimde “Mersedes” marka araba görmüştüm. Çin, emek zengini bir ülke. Ücretler dünya geneline göre çok düşük, üretimleri verimli vs. ama en önemli nokta Çin kendi parasının değerini ABD dolarına göre düşük tuttuğu için şimdi kimse Çin’ i tutamıyor. Adamlar neredeyse her yıl %10 büyüyor.

Çin’ in durumunu özetledikten sonra teorimize gelelim. Fildişi kulelerinde yaşayan bir akademist gibi yazmayacağım daha kısa ve özet halinde yazacağım.Teknolojik açık teorisine göre iki ülkenin olduğu durumda icatçı ve taklitçi ülke vardır. İcat eden ülke ilk başta yeni bir icat çıkarır, bir müddet bunun patentini alır ve bu malı ihraç etmeye başlar. Yapılan ihracatın her yıl bir maksimum noktası vardır ve bir süre sonra ihraççı ülke bu konumunu korumaya devam eder. Belli bir zaman geçtikten sonra ise ters mühendislik ile ya da başka bir yöntem ile taklitçi ülke bu malı üretmeye başlar. Genelde taklitçi ülkede beşeri sermaye ayaklar altında olduğu için bu ülke genelde emek yoğun bir ülkedir. Zengin ülkeye göre daha ucuza üretir ve daha ucuza satar. Ve malın ihraçcısı taklitçi ülke olur. İcatçı ülkedeki yaşayanlar enayi mi, tabi ki de ucuz olan taklit malı alır ve icatçı ülke artık ithalat yapmaya başlayan bir ülkeye dönüşür. Teorinin özü işte budur.

Çin’ in durumu da aynen böyledir. Elbette kendi çıkardıkları icatlar da vardır ama yaptıkları taklitler yanında bunlar devede kulak kalır. Ama günümüzde ise taklitçi ülke taklit etmeye başladığı anda icatçı ülke yeni bir icadını piyasaya sürmektedir.
Teoriyi destekleyen argümanlar da mevcuttur. Cihan Dura’ nın sitesinden alıntı yaparak :

“1) Geçmişte dünyanın en büyük tekstil ihracatçısı olan İngiltere, bugün tekstil ithalatçısı konumuna gelmiştir. İngiltere’nin üretimi, az gelişmiş ülkelerin tekstil üretimine başlamalarından sonra azalmıştır.
2) Uygulamada çoğu yeni malın üretim teknolojileri, ileri sanayi ülkelerinde geliştirilmektedir. Ancak kısa bir süre sonra, başka ülkeler (az gelişmiş ülkeler) bu malların kitlesel üretimine geçebilmektedir. Buna tekstilin yanısıra, elektronik eşya, kimya, demir-çelik gibi pek çok alandan örnekler verilebilir.
3) ABD dünyanın teknoloji yönünden en ileri ülkesidir. Dolayısiyle, pek çok ileri teknoloji (Hi-Tec) ürünü ihraç eder. Ancak kısa bir gecikmeyle, başka ülkeler bu yeni teknolojileri elde eder. Özellikle ucuz işgücü avantajına dayanarak, dünya piyasasını, hattâ ABD piyasasını ele geçirirler. Ancak ABD’nde yeni teknolojiler bulma süreci kesintisiz devam etmektedir. Dolayısiyle bu ülkenin ihracatı, teknolojik üstünlükle açıklanma özelliğini korumaktadır.
4) ABD dünyadaki araştırma ve geliştirme elemanlarının yarısına sahiptir (1980’de %51). Oran, öteki sanayileşmiş ülkelerde olduğundan çok yüksektir (örneğin İngiltere’de %9). Bu veriler de teoriyi doğrulayıcı niteliktedir : ABD’nin karşılaştırmalı üstünlüğü, özellikle “ileri teknoloji içeren ürünler”dedir.
5) Teknoloji açığı teorisi, özellikle ABD ekonomisi üzerinde birçok kez sınanmıştır. Çalışmalar şunu ortaya koymuştur: Bir sanayiin net ihracat miktarı ile o sanayideki A v G (araştırma ve geliştirme) yatırımları arasında yüksek bir korelasyon vardır.3E) Teori, Vernon tarafından genelleştirilmiştir. Bu geliştirilmiş şekli “ürün dönemleri teorisi” adıyla tanınır.”


Bu blogda 2-3- tane yazı yazdım kimse de “kimsin lan sen” falan demedi. Kendimi tanıtayım adım Ali, en sevdiğim şarkı Pieholden Suite ve vakit buldukça dış ticaret üzerine yazılar yazmakla kalmayıp piyasadaki ekonomi yazarlarının boş anını buldukça saldırmaya devam edeceğim. Bundan bahsetmişken Ege Cansen' a gönderme yapmadan da duramam. Ege bey geçen yazdığı bir yazıda tam olarak yedi kere devalüasyon kelimesini kullanmış. Bundan bilinçli yaptığını düşünüyorum. Hemen düzeltmemizi yapalım. Devalüasyon: Sabit kur sisteminde ülkenin ulusal parasının dış satın alma gücünün yani değerinin hükümetçe alınan bir kararla düşürülmesidir. Yani döviz kurunun artması devalüasyon değildir Ege bey.

0 Yorum Var.: