Günün bilgisi

Avrupa Parlamentosu milletvekili Cem Özdemir, CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'in "Avrupa'da da partiler kapatılıyor." şeklindeki sözüne sert tepki gösterdi.

Özdemir, Öymen'in ifadelerini "saçma ve uyduruk" olarak nitelendirdi. Öymen'in verdiği örnekler arasında bulunan Almanya'da en son siyasi parti 1956'da kapatıldı. Tartışması hâlâ devam ediyor. Hukukçuların büyük çoğunluğu kararı hatalı buluyor. İspanya'da ise ETA terör örgütü ile irtibatı ispat edilen partiler kapatılıyor. Mart 2003'te kapatılan Batasuna partisi, diktatör Franco'nun 1975'teki ölümünden sonra kapatılan ilk parti oldu. Batasuna'nın terör örgütü ETA ile irtibatı ispatlanmıştı.

Avrupa Parlamentosu'nun Türk asıllı Alman üyesi Özdemir, Öymen'in ifadelerini "saçma, uyduruk ve yarım okumalarla yapılan tahliller" olarak tanımladı. Almanya'da en son 58 yıl önce komünist partinin Soğuk Savaş şartları altında kapatıldığına işaret eden Özdemir, bu kararın hukukçular tarafından eleştirildiğini söyledi. Almanya'daki bütün siyasi partilerin ve halkın yüzde 95'inin desteğine rağmen Anayasa Mahkemesi'nin ırkçı nazi NPD partisini kapatmayı reddettiğini hatırlatan Özdemir, şiddete başvurmayan siyasi partilerin Avrupa'da kapatılmadığını vurguladı. Özdemir, "Almanya'da Bavyera isimli bir parti var. Bu parti Almanya'dan bağımsızlık için mücadele ediyor. Bavyera'nın Alman işgali altında olduğunu söylüyor. Ama şiddete başvurmadığı için hakkında hiçbir dava yok." dedi.

Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk ise Öymen'in ifadelerinin "şok" edici olduğunu dile getirdi. Seçimleri kaybetmiş bir partinin adaletten medet ummasını şaşırtıcı bulduğunu vurgulayan Lagendijk Avrupa'da parti kapatmanın çok istisnai durumlarda ve parti teröre bulaşmışsa gerçekleştiğini ifade etti.
(Selçuk Gültaşlı, Zaman, 16.03.2008)

15 Yorum Var.:

Mister No dedi ki...

O halde bizde kapatılması gereken parti AKP değil, DTP.

ekodok dedi ki...

PKK ile ilişkisi kanıtlanabiliyorsa; evet...

tersaci dedi ki...

ya TSK'nin ya da yargi elemanlarinin PKK ile iliskisi kanitlanabilirse?

ekodok dedi ki...

Konumuz partiler. Öyle bir ilişki varsa konu başka bir boyuta taşınmış olur ve başka bir çerçevede ele alınması gerekir.

ulas dedi ki...

1- Barış Bey, TSK ve yargı elemanlarının PKK ile ilişkisi nedir? Hukuki dayanağı nedir? Yoksa bu ifade asıl niyetinizi anlatmak isteyen "saçma ve uyduruk" bir söz mü?

2- AİHM, Refah Partisi'nin kapatılmasını hukuka uygun bulmadı mı? O zaman o Alman milletvekiline sorun bakalım, Avrupa'nın bir kurumunun verdiği karar Afrika'nın verdiği karar mı oluyor yoksa Türkiye Avrupa'da değil mi ki böyle kapatma davaları yok diyor. Ha demek ki Türk asıllı Alman milletvekili bile Türkiye'yi Avrupa'da görmüyor, o zaman Avrupa'ya olan bu karşılıksız aşkınız nereye kadar devam edecek?

3- Her türlü fikir ifade edilebilir ilkesel olarak bu böyledir. Ama suçluyu övmek hukuka aykırıdır. Apo'ya ve teröristlere yapılan tüm övgü sözleri DTP'nin kapatılmasını gerektirir. DTP'nin PKK bağı açık değil mi, hala kıvırıp "kanıtlanabiliyorsa, evet" demek ayıp değil mi? Kanıtı Dağlıca'da esir düşen askerlerin teslim alınmasında ortaya çıkmadı mı?

4- Bir partinin kapatılması için sadece bir fikrin ifadesi sebep olamaz. O fikrin şiddetle değil, şiddetli ve ya şiddetsiz anayasaya ve kanunlara şüphesiz buradan hareketle hukuka aykırı bir eylemle hayata geçirilmeye çalışılıyor olması gerekir. Gazeteleri okuyun yapılan eylemleri göreceksiniz. Okullara bakanlık kanalıyla dağıtılan Nur Risalesi, türbanın hukuka aykırı biçimde zorla hayata geçirilmesi ve daha birçoklarını gazetelerden okuyabilirsiniz. Şiddet olmalıymış, kafaya yedin mi kılıcı bakalım şiddet diyecek kuvveti bulabiliyor musun? Hukuka aykırı eylem yeterlidir...

6- Cem Özdemir diyor ki Avrupa'da falan filan... Kardeşim Türkiye'de bu ülkenin yasaları yürürlüktedir, onlar işler. Kaldı ki kanun 2001 yılında Avrupa'nın istediği şekilde değiştirilmiş, gıkınız çıkmamış, buradaki komprodorlar AB yasaları geçti diye alkış tutmuş. Şimdi o da az geldi, daha çok istiyorlar. Neden? Buldular ya kendilerine koyun milletine canavar kesilen hükümeti aman gitmesin diye ister tabi...

7- Faşist Lagendijk'e bak, seçimi kaybetmiş parti sussun otursun yani, öyle mi. Öymen fikrini söylemiş, el cevap "Seçimleri kaybetmiş bir partinin adaletten medet ummasını şaşırtıcı ", yani sus, konuşma...Herkes her fikri söyler ama CHP'li ise sus, seçimi kaybettin. Aynı parti için TSK'nın partisi diyordunuz, üst komuta kademesiyle birbirlerine girince konuş ohhhhhhhh değil mi, ama AKP'ye laf gelince sus, seçimi kaybettin, konuşma...

Birrrrrrrrr, Bu ülkede dava açma özgürlüğü var. Ben dava açmak isterim daha baştan gerekli mercilerce dava açılmasına gerek olmadığı belirtilir ya da süreç işler beraat yada mahkumiyet sonucu çıkar.

İkiiiiiii, yargı milletin iradesini kullanır

Üççççççç, o yargı bağımsız olmalı

Dörttttt, Liberaller sınıfta kaldınız. Kanunların hakimiyeti ilkesi esastır. Etkilemeyin yargıyı, rahat bırakın, süreç işlesin, herkes sakinleşsin, her etkileme hareketi istikrara zarar veriyor. İzin verin adalet tanrısına Türkiye'de de gözünün bağlı olup olmadığını görelim. Süreç bitsin, o zaman yargı kararları tabi ki yeri gelir eleştirilir de, bu da yapılır. Ama süreç başladı ve etkileme yapıyorsunuz, yapmayın...Sadece siz değil herkes yapıyor tabi ki, yanlış...

Beşşşşşş, o Lagendijk'e söyleyin bir de Bakoyanni'ye bu ülkenin iç işlerine karışmasınlar, siz de biraz bu konuyu savunun liberaller, onlara söyleyin şahsiyetli bir ulusalcı sol bir hükümet kurlduğunda bu ülkeye onlar gibiler ayak basamayacaklar, bastıkları anda kelepçelenecekler...

ulas dedi ki...

Bu arada blogun sevgili liberal yazarları Emin Gürses hapiste, hala yargılanacakları günü bekliyoruz. Sizce Ergenekon davası zanlılarının hala mahkemeye çıkmamaları tuhaf değil mi?

Veli Küçük'ü, Kemal Kerinçsiz'i tanımam ne olduklarını anlayamadım açıkçası ama Emin Hoca...Onu tanırız, var bu işte bir bit yeniği...

Bir de bu konuda özellikle mahkemeye niye hala çıkmadılar, patlatın bakalım bir yazı ne kadar özgürlükçüsünüz görelim...

mr. brooks dedi ki...

ulaş bey merhaba,
müsaadenizle yine araya girip birşey soracağım.
fikirlerimizin uzlaşma ihtimali pek olmadığı için bahsettiğiniz konularda yorum yapmaya gerek yok sanırım.
yalnız bir ifadeniz dikkatimi çekti, onu açmanızı rica ediyorum.
"şahsiyetli bir ulusalcı sol bir hükümet kurlduğunda..."
diyorsunuz.

mevcut siyasi oluşumların oy oranlarını dikkate alarak, yakın gelecekte Türkiye'de demokratik yollarla böyle bir hükümet kurulmasını mümkün görüyor musunuz gerçekten?

saygılar.

ulas dedi ki...

Sayın Mr. Brooks,

Madem hükmü kestiniz, biz uzlaşamayız diyorsunuz. Ben de sorunuza cevap vereyim.

Şahsiyetli ulusalcı sol bir hükümet fikri size gerçekleşme ihtimali oldukça düşük bir fikir gibi geliyor değil mi?

Sorunuzda asıl söylemek istediğiniz şeyi ben izah edeyim. Böyle hükümet ancak darbeyle gelir, darbeci misin demeye getiriyorsunuz. Yanılıyorsam bağışlayın beni, bu yaptığım niyet okuma değildir. Sadece fikir yapınızı düşünerek böyle söylüyorum.

Böyle bir hükümet belki yakın gelecekte olabilecek derin bir eknomik krizde iktidara gelebilir. Ama bu açıkçası erken doğum olur.

Bu hükümetin dip dalgası var ama yüzeye vuramıyor. Mevcut siyasi oluşumlar kısırlaşmış, oysa biz devrimden bahsediyoruz.

Yolu ise çağdaş şekilde örgütlenme, bilgilendirme, iyi propaganda vb. bildiğiniz tüm iktidara gelme tekniklerinin yanı sıra devrim niteliğinde süreç içerisinde çıkacak teknikler. Yasa dışı olmayacak tabi ki, korkmayın gizli gündemimiz yok ( şu andan itibaren tırsmaya başladınız, beyninizin içinden takiyye kelimesi geçiyor değil mi, yok gerçekten korkmayın...)

Belki de tarihi olarak gerçekleşme zamanı 3. Paylaşım Savaşı'na denk gelir, ya da onun hüsran edici sonuçları ortaya çıkınca...Çünkü emperyalizme kol açan tüm küresel güçlerin Türkiye üzerindeki hüsran edici şok edici manzarasının görülmesi gerekiyor (burada yanılmayı o kadar isterim ki, öyle manzarayı görmeyelim, çünkü 6000 yıllık tarihi yükü sırtımıza verir ya da gidişatın kötü olduğunu şimdiden farkedelim). Şok olan halk ve tarih sahnesinde sahneye çıkma sırasını bekleyen biz ulusalcı sol cenah...İşte o gün Ergenekon'dan çıkış günüdür...

Neden şok edici bir olaydan sonra biliyor musunuz? Çünkü halk basın araçları yoluyla uyutuluyor ve krizlere alışık arabesk bir bünyeye kavuştu.

Bu şok edici manzaranın olmamasını engelleyecek olan unsur bizim birlik olma, teşkilatlanma, bilinçlere kendi fikirlerimizi yayma hızımızdır. Umarım bu konuda başarılı oluruz.

"Umutsuz vaka yoktur, umutsuz insan vardır"

Keynesian006 dedi ki...

ulas bey, yasinizi bilmiyorum, ama heyecaninizdan biraz gencce oldugunuzu tahmin ediyorum. Yanlis anlamayin, sizi 'yeniyetme' felan gorup assagilamiyorum. Yorumlarinizin ve savundugunuz seylerin elle tutulur bir yani yok. Soylemleriniz, daha cok "Kurtlar Vadisi"ndeki Muro'nun replikleriyle benzerlik tasiyor. Hatta bana sorarsaniz pek bir farki da yok. Amaclariniza ulasabilmek icin silahli mucadeleden baska bir seceneginiz olmadiginin siz de bir guzel farkindasiniz. Efendim, neymis, "buyuk bir ekonomik kriz cikacakmis da ulusalci gucler iktidara gelecek" mis. Bu da biraz "Yigit Bulut" kokuyor. Size akil verecek felan degilim, biliyorum bu hic bir ise yaramaz. Ama yine de bir dost/abi tavsiyesi. Demokrasiye sahip cikmasaniz bile ve her bir bireyin ortak cikarlarinin aslinda ulusal cikarlarimiz (milli menfaatlerimiz) oldugunu kavrayamasaniz da, diyecegim odur ki; bugun savundugunuz seylerin 'Tek Dogru' oldugu yanilgisina dusmeyin. Insanlar, fikirler degiskendir. Bunu niye mi soyluyorum? Yarin baska baska seylerin arkasinda oldugunuzda ozsayginiz yitirirsiniz hem de inandiriciliginiz kalmaz. Tarih gostermistir ki radikalizm ve marjinalizmden kimse bir sey kazanmamistir. Saman alevi gibi bir sey, parlar, soner. Simdiki iktidarin da temel sorunu bu degil mi zaten? Baksaniza on sene onceki defterler hala acilip, onlerine getiriliyor.
Bu dostane, naciz tavsiyemi polemik konusu yapmamanizi rica ederim. Umarim anlasilmisimdir. Selam ve hörmetlerimle, efendim.

ulas dedi ki...

Sayın Keynesian beni yanlış anladınız.

Polemik konusu yapmayıp sadece ileride daha iyi anlaşılmam için yazdıklarıma açıklık getireceğim.

Kesinlikle silahlı mücadele ve diğer yasa dışı yollara karşıyım. Yazının içinde belirttim zaten. Siz sanıyorum devrim sırasındaki yeni teknikler lafına takıldınız. Devrim dediğim silahlı devrim değildir. Silahsız ve tamamen bilgilendirmeye dayalı halktan gelen bir devrimi kastediyordum. Bu devrim sözü sanıyorum size marjinal geldi. Benim devrim diye savunduğum şey şiddetten tamamen arınmış olarak gerçekleşmeli çünkü bu ülkenin insanının daha fazla tükenmesine karşıyım. Bu yumuşak geçiş tarihe geçecektir. Dolayıyla bu geçişin teknikleri tarihi olacaktır. Tarihi bir örnek olarak söylüyorum Mustafa Kemal'in yaptığı devrim gibi çağın şartlarıyla uyumlu, gerçekçi...

Ben, bu blogda Batı'yı çok eleştirdim. Hatta onun sistemine kendimce eleştiriler getirdim. Ama önerilerim hep onun ötesine geçen daha çağdaş öneriler oldu ya da bence böyle... Bilderberg toplantıları Batı'nın sitemindendir. Çünkü halkın bilgili olması işlerine gelmez. Ben, Dolmabahçe Mutabakatı'nın açıklanmasını ve Beyaz Saray'da konuşulanların açıklanamsını istedim. Bizi Batı halkı gibi uyutmaya kalkmasınlar dedim, bunu istemek marjinallikse ben marjinalim.

Siz şimdi ulusalcı dediğim zaman gözünüzün önüne ülkücüler geliyor ve geçmişe bakarak çekiniyorsunuz. Oysa ki benim bahsettiğim ulusal soldur. Attila İlhan'ın dediği dip dalgayı bunlar oluşturur. Ben hayatta kimseye bir fiske vurmamış biri olarak bu dip dalganın şiddeti savunmadığını biliyorum. Bu dip dalgası okuyor, tartışıyor, ayak takımı değil bunlar. Bu dip dalgası milyonlar oldu toplandı, bir tane olay çıktı mı? Bu dip dalgasını oluşturanlar onu fırsat olarak gören fırsatçı Baykal ekibine aldandı mı? Bunların cevabı hayırdır. Bu kesimi daha kucaklayan yok,bu kesimin demokratik örgütü yok...

Ağır ekonomik krizler sonucu ulusalcı sol bir iktidar gelir demedim, belki diyerek erken doğum olur dedim. Sebebi 80'ler boyu uygulanan liberal politikalar ve her krizde kemer sıkın denilen halkın artık daha kemer sıkacak halinin kalmamasıdır. Ama böyle bir hükümeti Batı ve Rusya yer, çünkü teşkilatlanması yok.

3. paylaşım savaşı içerisinde veya sonrasında ağır manzara sonrası böyle bir hükümet için tarihi baz aldım. Türkiye'yi, Rusya'yı ve Birinci Dünya savaşı sonunu... Ama iyi ama kötü tarihi değişiklikler olmuştur. Bizdeki iyi yönde gelişirken Almanya'da faşistleri türetmiştir....

Dediğim gibi silahlı mücadele lafını siz söylediniz kastettiğim bu değildi... Bugüne kadar hukuki olmayan hiç bir şeyi bu blogda savunmadım ,savunmamda, çünkü kanunların hakimiyetine ve hukukun üstünlüğüne inanırım.

ulas dedi ki...

Umarım üstteki yazım polemik yaratacak bir yazı değildir, sizi üzmek istemem. Toplum ikiye hatta üçe bölünürken kaygınızı anlıyorum. Şu AKP'nin kapatılma davasında bile iki kesim tam bir fanatik taraftarlar grubu gibi hakemi yani yargıyı etkilemek için elinden geleni yapıyor.

Tam bir bölünmüşlük...İşte ben ve benim gibiler ulusal bütünlüğü istiyor, Batı'nın doksanlı yılarda tartıştığı olguları geç kalıp, şimdi tartışıp geride kalmayalım diyorum.

Gözlerinizden öperim.

mr. brooks dedi ki...

Demokratik düzende iktidara gelmenin teknikleri bellidir ve yeni keşfedilecek bir metot yoktur. Bu bahsettiğiniz iktidara geliş teknikleri şimdi ortaya yok da beklediğiniz süreçte ortaya çıkacaksa, beklenen bu sürecin, mevcut demokratik süreçten farklı bir ara rejim olduğunu çıkarıyorum. Bu, ara rejimin silahli rejim olması demek değil. Bürokratik oligarşinin yeni silahı belli.

Yazınızdaki ifadeleri dikkatli seçmişsiniz. "yasa dışı olmayacak" diyorsunuz. Bu yargıç ve savcılarla ne yapsanız yasal zaten. Kadın çıktı, Menderes'in idamının kendisini nasıl coşturduğunu anlattı, daha ne olsun.

Oyunun kurallarını kendilerinin galip olması sonucunu verecek şekilde belirleme hevesinde olanların ve bunun için hukukla oynamaktan çekinmeyenlerin bu yıl içinde bellerini bir daha doğrultamayacakları bir yenilgiye uğrayacaklarına inanıyorum.

Bekleyip göreceğiz.

mr. brooks dedi ki...

"şimdi ortaya yok da" el sürçmesi olmuş. "şimdi ortada yok da" olacak.

ulas dedi ki...

Sayım Mr. Brooks,

Bu teknikler konusunu açayım. Yasa dışı olmayacak derken takıyye yapıyorum zannediyorsunuz. Bu teknikler çağdaş diye kaç defa yazdım. Allah aşkına bundan 15 sene evvel e-ileti mi vardı, kısa mesaj mı vardı. Büyükanıt göreve gelmeden evvel cep telefonlarına gelen mesajları hatırlayın. Sizce bu, uygulayanlar tarafından yeni bir teknik değil mi. Mesajla propaganda...

Kastettiğim bu tarz tekniklerdir. Yani bu kadar basit ve kanlı olmayan şeyler...

Sizin o yollarına neredeyse yatacağınız Batı ülkeleri var ya, insanların beyinlerini nasıl kontrol ederiz amacıyla makineler peşindeler. Bugün psikolojik savaş istihbarat faaliyetlerinin %90'ı olmuş. İşte dediğimiz o tekniklerdir. Ha, kendi insanımıza dezenformasyon yapacak, makinelerle irade kontrolü yapacak değiliz, ha yapanlar çıkar mı, insanoğlu bu; o yüzden devlet dinamik olsun önlemini şimdiden alsın, yapanlar cezasını görsün, en başta Oferle görüşmedim, yok bakıştım, yok kesiştim sonra da evet görüştüm diyen başbakan hazretleri istifa etmeli miydi etmemeli miydi?) Muhaliflere karşı yasa ve ahlaki sınırlar dahilinde psikolojik unsurları kullanmak sizce uygun değil mi? Seçim propagandası psikolojik ve yasal bir rekabet unsuru değil mi? Ya reklamlar...

Bu ülkede çağdaş olmak için illa liberal olmak gerekmiyor... Yani o da sizin tekelinizde değil...

Yani korkmaya gerek yok, silahlı mücadele isteğim olsa niye buraya durmadan yorum yazayım...Gider silah eğitimi alırım. Bu arada hayatımda elime oyuncak silah dışında silah almadım.

ulas dedi ki...

Biri çıkar ben Menderes'in idamında çılgınlar gibi sevindim derse, bu ülke gerilir, ondan sonra davul olur. Bu da yanlış tabi ki , hak veriyorum size...