Şu 'iğne' ve 'çuvaldız' üstüne bir atasözü vardır, çok doğrudur. Bütün dünyada geçerli olan çok genel bir eğilimi anlatır. Başkasında kusur bulup bunu eleştirmeye, bununla alay etmeye, böyle şeyler yapmaya çok yatkınızdır. Ama kendimiz bu eleştirdiğimiz veya alay ettiğimiz şeylerden bol bol yapıyormuşuz, buna pek aldırış etmeyiz.
Tabii bu dünyada çeşit çeşit ülke, bu ülkelerde çeşit çeşit eğitim sistemleri var. Kimse kusursuz değil, ama bazıları bazı değerleri yerleştirmekte daha başarılı olabiliyor. Bu 'iğne-çuvaldız' durumu da dediğim gibi evrensel bir insan zaafının sonucu olduğu için, 'nesnel' olmayı daha iyi öğretmeyi başaran bir eğitim sistemi, bu kusuru işlemeye karşı daha duyarlı insanlar yetiştirecektir. Bizimki bunlardan mı? Hayır. Sonuçlara baktığımızda hiç öyle olamadığı belli. 1 Eylül Cumartesi: birkaç gazetede Bulgaristan'dan fotoğraflı bir haber var. Milliyetçi-ırkçı Bulgarlar Osmanlı'dan kalma bir çeşmeyi balyozlarla parçalıyorlar. Çirkin, iğrenç bir olay. Elbet tam aynı şey değil, ama tarihi bir eseri parçalayan kişilere, can alan kişilere yakın diyebilecek kadar tepki duyarım. O çeşme yalnız Osmanlı da değil, artık bütün insanlığın malı. Nasıl bir ideolojidir ki, adamın eline balyozu tutuşturup çeşme yıkmaya gönderir? Fener'de ünlü Bulgar Kilisesi vardır. Demirden yapılma. Birçok ilginç hikâyesi var. Çok da güzel. Bunun bahçesinde metropolitlerin mezarları bulunuyordu. Başlarında melek heykelleri, falan. Derken, Bulgaristan'da malum Türk baskısı başladı. Kilisenin bahçesindeki heykellerin başları, kolları, meleklerin kanatları koptu. Heykeller şimdi binanın içinde, bizim 'milli hislerimiz'den korunmak üzere.
Biliyorum, birileri hemen 'Önce onlar yaptı' diye ortaya atılır. Bu gibi Vandalizmlerin öncesi, sonrası olmaz. Onun önce yapmış olması, benim bir sanat eserini imha etmemi haklı göstermez.
Çok zaman oldu, Milliyet'te bir 'Ermeni' haberi çıkmıştı. Gazeteci sıradan Ermenistan vatandaşlarıyla konuşuyor; onlar, 'soykırım'ı kabul ettirmek için harcanan paralara hayıflanıyor, 'Bu kadar parayla Erivan abad olurdu' diyorlar. Olabilir tabii. Dünyada böyle düşünen insanlar var. Olmaları da iyi bence. Güzel de, sanırım burada, şu PKK kavgasına harcanan paralarla kıyamet kadar iyi iş yapılabileceğini düşünen hiç değilse birkaç kişi vardır. Öyle konuşan Ermenilere Ermenistan'da, böyle konuşacak Türklere Türkiye'de 'vatan haini' diye saldıracak çok kişi var.
Bugün de aklıma hep Bulgaristanlı örnekler geliyor. Bir ara, o kötü günlerde, Türklerin Türk adı almalarına engel olmaya çalışıyorlardı. Burada bir ataşe vardı, 'bunlar yalan' diye gider gelir. Bir gün, elinde birkaç broşürle geldi. İşin doğrusunu bunlar yazıyor. Birini aldım: Müslüman imamlara hiç baskı yapılmadığını, hepsinin görev başında olduğunu anlatıyor. Bunu kanıtlayacak bir de 'imam listesi' vermiş. Baktım, birinci imamın adı Hristo! İkincisinin ne olsa ne yazar!
Ancak, aynı tarihlerde, biz burada Kürtlerin çocuklarına Kürt adı takmasını engelliyorduk.
Yunanistan'da, Bulgaristan'da Türk çocukları Türkçe öğrenmeli; Almanya'da Türkiye'den din hocaları olmalı... Irak'ta Türkmenlerin de böyle hakları olmalı... Çin'de Uygurların da olmalı... Evet, tabii, bence de olmalı. Ama Türkiye'de Kürtlerin Kürtçe öğrenmesini sağlam bir ilkeye, kurala bağlamayı hâlâ başarmış değiliz.
Son haber, gene Bulgaristan'dan; 4 Ağustos tarihli Milliyet, orada bir partinin 'Bulgaristan Bulgarlarındır' diye slogan attıklarını yazıyor. Irkçı bir partiymiş bu. Biz de bunu yapanları AB'ye şikâyet etmişiz. Bu da doğru. Çok ilkel bir slogan. Kökeni de Makedonya'nın VMRO'su (Bulgaristan'daki onlar da olabilir).
Tabii bu aynı zamanda Hürriyet'in, logosunun altındaki sloganı. Ne tuhaf rastlantılar, değil mi?
1 Yorum Var.:
aman ustalarım, biraz yavaş olun. yaz rehavetinizi fırsat bilip arşivinizi okuyordum, ard arda döktürüyorsunuz, yetişemiyoruz :) o değil, alışacağız sonra hep isteyeceğiz. yazmazsanız da adettendir, blogzede ilan ederiz kendimizi, sinan aygün'ü yanımıza alır, "devlet ekonomiturk'e yazı yazsın" diye saçmalarız. alıştıra alıştıra lütfen :)
Yorum Gönder