Lobi Kurarken Dikkat Edilecek Hususlar

“ Uzman teknisyen, karmaşık durumları tetkik etme kapasitesinde olan ve zor konuları çözüme ulaştıran kişilerdir. Trendleri onlar belirler.” John F. Kennedy’nin lobi tanımı

Faiz lobisi, fındık lobisi, çikolata lobisi derken dilimize pelesenk oldu “lobi” kelimesi. Lobi nedir? Lobiler kimlerden oluşur? Bu adamların amacı nedir? Gerçekten faiz lobisi var mı? Bu yazıda biraz bu konulara değineceğim. Yazıda geçen hükümet ifadesi ile Amerika Birleşik Devletleri kastedilmektedir.

Lobiciler siyasetçileri etkileyerek onların siyasi güçlerini kullanarak bir çıkar sağlayan insanlardır. ABD’de yaklaşık 35000 kişi lobi faaliyetinde bulunur. Ve bunlar yılda 2.3 milyar USD'lik harcama yaparlar.Durum böyle olunca bunu düzenleyen bir kanun da var. Adı: “Lobbying Disclosure Act of 1995”. Bu kanun kimin lobici kimin korsan lobici olduğunu açıklar ve olay şöyle tatlıya bağlanır:  Federal hükümet seviyesinde lobi faaliyeti yöneten kişi;

1)      3 ay boyunca lobi faaliyetlerinden en az 3000$ kazanmış,
2)      Etkilemeye çalıştığı birden fazla müşterisi olan,
3)      6 aylık zaman periyodu boyunca zamanının %20’ sini lobicilik faaliyetlerinde kullanan kişi lobici olarak tanımlanabilir.

Birleşik Devletler Kongresi’nde lobicilik faaliyetlerini genellikle avukatlar üstleniyor. Eğer kurallara uyulmazsa hapis cezası bile verilebiliyor. Kısaca değindik. Gördüğünüz gibi lobi faaliyetleri ABD’de kanunlarla çizilmiş katı kuralları olan bir eylem. Hükümet ve kanun koyucu organı etki altına almak için kullanılıyor.

Peki kimler lobici olabilir? Bunlar da hükümet tarafından belirlenmiştir ve regüle edilmiştir.

1)      Şirket sahibi özel şahıslar
2)      Şirketler
3)      Yasa koyuculara yakın olan kişiler
4)      Avukatlık grupları
5)      Kar amacı gütmeyen kuruluşlar

Peki lobi kurmak karlı mıdır? 2009 yılında yapılan bir araştırmaya göre lobi faaliyetine yatırım yapan S&P 500 firmaları görülmeye değer bir performans göstermiş ve çoğu hedge fonu geride bırakmıştır. Bazı olaylarda %22.000 getiri elde etmiştir.

Peki Türkiye’de faiz lobisi var mı? Yazıdan çıkarttıklarımızı ortaya koyalım:

1)      Devlet lobicileri ve lobi faaliyetlerini tanımlar
2)      Devlet bu faaliyetleri düzenler
3)      Kanunlara uymayanlara hapis cezası bile verilebilir.
4)      Lobicilerin genel amacı yasa koyucuları ve kongre üyelerini etkilemektir.
5)      Sadece belli kişiler lobici olabilir.
6)      Bu iş profesyonel olarak yapılır

Tüm bunlara baktığımız zaman Türkiye’de faiz lobisi vardır ve bu kişiler faizleri yükselterek rant elde eder demek laf kalabalığından başka bir şey değildir. Komplo teorisidir. Lobinin kelime anlamını bile bilmemektir.

Ekonomi Türk blogunda yayınlanan konuyla ilgili daha faydalı bir yazı için:

Read More!

Kime yardım etmeliyiz yazısına yorum

Güney Örnek'in "Kime Yardım Etmeliyiz?" adlı yazısına yorum yapıyordum ama yorum uzadı uzadı ve yazılık oldu. O nedenle yeni bir yazı yazıyorum. Aşağıdaki yazıyı kimse saldırı olarak algılamasın. Dileyen parasını dilediği yere bağışlar. Kimsenin bağışı kimseden iyi ya da kutsaş değil. Bu aşağıdaki tamamen benim geçirdiğim bir süreç ve de benim kendi görüşüm.

Yardım önceliği konusunda Güney Örnek zor bir örnek vermiş, açlıktan ölen insanlar ya da amansız bir hastalıkla pençeleşen bir insan. Zor derken yanlış anlamayın ben paramı Gardner sendromu hastası bir insana bağışlardım. Ama bu tür durumlarda "ya ya da" karşılaştırması gerçekten çok iç açıcı değil. Yani birine yardım ederken diğerine edememek falan.

Neyse, yardım önceliği konusunda yaptığım ve irrasyonel olduğunu düşündüğüm bir mevzu vardı. Olay şu: Üniversiteden mezun olduktan sonra bir grup arkadaşla bir olup yaklaşık 7-8 yıl mezun oldugum universitede okuyan bir ogrenciye burs verdim (muhtemelen bir kaç). Bu sene bu olayı organize eden arkadaşım para göndermemiz ile ilgili mesaj attığında ise o zaman aklımda olan birkaç şeyden dolayı şunu farkettim: Benim mezun olduğum okulda okuyan ve sağlığı yerinde olan bir öğrencinin yardım konusunda bir onceligi yok. Muhtemelen yardıma ahım şahım ihtiyacı da yok ama orası kesin değil. Ben de o üniversitede okudum, kendim ve sağlığı yerinde birçok arkadaşımın öğrenci iken ders vererek, fuarlarda çalışarak, türlü türlü işler yaparak kendi masraflarımızı karşıladığımızı gördüm. Evet bazıları bunu okulu uzatma pahasına yaptı ama yaptı. Bunun tam tersi burs parasını kız peşinde koşmaya ya da king oyunu zamanına çeviren bir sürü eleman da gördüm ama kararımda bunlar etkili olmadı. Sırf bu embesillere gidebilir diye burs vermemek saçmalık bence.

Dediğim gibi ne fakir bir öğrencinin ne olursa olsun bursa ihtiyacı olmadığını düşünüyorum (özellikle çocukların oldukça ihtiyacı var), ne de burs verilmesine karşıyım. Sadece ben 18 yaşında, lise mezunu,  muhtemelen sağlığı yerinde ve de kendine yetecek parayı yapmasına yardım edecek yüzlerce opsiyonu olan bir yetişkine verdiğim paraya o insandan daha fazla ihtiyacı olan insanlar olduğunu düşünmeye başladım. Bu nedenle de bu sene bu burs grubundan çıktım.

Burs parasını, o paraya ya amansız bir hastalığa yakalanan birine ya da sağlık nedeniyle kendi hayatını kazanması cok zor insanlara eğitim, terapi, vs. saglayan kuruluslara bağışlamayı daha oncelikli buluyordum.

Buluyordum dedim zira şimdi, yardım önceliği nadir hastalık diyerek bana daha uygun bir yol gösteren Güney Örnek sayesinde, bence daha uygun bir yere bağışlayacağım bu parayı: Nadir olduğu için tedavisi için gerekli araştırmalar olmayan ya da yavaş olan amansız hastalıkların tedavisine yönelik araştırmaları fonlayan kuruluşlara. Örnek mi? Sadece kısa bir "help to find cure for" araması yapın. Örnekleri göreceksiniz.
Read More!

Faiz Lobisi Nedir? Var midir? Isin Asli Nedir?

Faiz lobisi nedir? Boyle bir sey var midir? Bu yazida size isin aslini anlatacagiz. Basbakan Erdogan ne zaman piyasalar karissa "faiz lobisi" soylemini ortaya atarak yandas toplamaya calisiyor. Bizim halkimiz da komplo teorilerine meyilli oldugundan hemen oltaya takiliyor.

Basbakan Erdogan faize yatirim yapan adamlara ve bunlarin kapali kapilar ardinda "cevirdikleri" dolaplara faiz lobisi adini veriyor. Faize yatirim yapan insanlar bono alip satarak yaptirim yapar. Bonolarin fiyatlari ile faiz oranlari arasinda ters bir iliski vardir. 100 bin liradan bonoyu faizler %8 iken aldiysaniz faizler dustukce elinizdeki bononun fiyati yukselir. Neden? Cunku siz ayni bonolari 100 bin liradan satarsaniz satin alan kisi %8 faiz kazanacaktir ama piyasada faizler %8'den daha dusuk oldugu icin alicilar 100 bin liradan daha yuksek bir rakam odemek isteyeceklerdir. Rakam arttikca bononun odedigi faiz yuzdesi de (aylik/ceyreklik odeme miktari sabit) dusecektir.

Faiz oranlari ile bono fiyatlari arasindaki bu iliskiyi anladiysaniz bono yatirimcisinin (Erdogan'in tabiriyle faiz lobisinin) faizlerin cikmasini degil dusmesini istedigini gorebilirsiniz. Faizler dussun ki 100 liraya aldiginiz bonolari 110 liraya eger isterseniz aninda baska birine satabilesiniz.

Peki o zaman faizler niye yukseldi?

Sebebi basit. Birincisi ulkenin riski yukseldi (hayir buna S&P'nin verdigi kredi notuna bakarak karar vermiyoruz, piyasalar belirliyor). Ikinci sebep ise dunyada faizlerin yukselmesi (ya da diger bir ifadeyle bono fiyatlarinin diger ulkelerde dusmesi). Diger ulkelerde bono fiyatlari dusunce bizim ulkemize yatirim yapan "faiz lobicileri" degerlenmis bonolarini yuksek fiyattan satarak baska ulkelerde ucuzlamis (ve dusuk riskli) bonolara kaymaya basladilar. Turkiye'deki bu satis dalgasi da bizim bono fiyatlarinin da dusmesine yol acti.

Turkiye artik 4-5 sene oncesinin muthis getiri firsatlarinin oldugu ulke degil. Faizler goreceli olarak cok dusuk, borsa ucuz sayilir ama eskisi gibi super ucuz degil. Ekonomi buyume dusuk faizlere ragmen %2-3 araliginda. Turk lirasi da Amerikan dolarina karsi eskisi gibi cok zayif degil. O yuzden Turk yatirimcilar icin alternative yatirim firsatlarindan bir tanesi de Amerikan borsalari. Insider Monkey sitesinde yaptigimiz hisse secimleri ile Amerikan endekslerinin cok uzerinde getiriler saglamayi basardik 2013 senesinde. 21 Haziran tarihine kadar sectigimiz hisseler dolar bazinda %25,3 getiri sagladi. Ayni sure icerisinde S&P 500 endeksinin getirisi %12,8 oldu. Turkiye borsalari ise 2012 yilini 78 binden kapatmisti. 21 Haziran gunu endeks 73 bin puanin altinda idi. 2013 yilinda borsa yatirimcisi hem TL bazinda hem de dolar bazinda cok zararda.

Insider Monkey sitesine uye olan Turklere %50 indirim uyguluyoruz. Turkiye'de hesap acarak binde 3 komisyon odeyerek Amerikan hisselerine yatirim yapmak mumkun. Ilgilenenler bize mail atarak bilgi alabilirler. Read More!

Borsa ve Altin Neden Dustu? Dolar Neden Cikti? 2013 Tahminleri

Cok uzun suredir burada yazi yazmiyordum. Turkishtime'da da yazi yazmayi vakit yetersizliginden dolayi bu sene biraktim. Su gunlerde borsa ve altinda dususler, dolarda ise bir yukselis gozlemleyip merak ediyorsunuzdur. Bundan 6 ay once yazdigim ve Turkishtime'da kismen yayinlanan yazimi okuyarak neler oldugunu daha iyi anlayabilirsiniz. Bu yazi Insider Monkey sitesinin sponsorlugunda yayinlaniyor. Hisse tuyolari ariyorsaniz ucretli uyeligimizi deneyebilirsiniz. Iste 6 ay once yazdigim yazi:


2013 İçin Bomba Gibi Tahminler

Bu köşeyi son 5 yıldır takip edenler benim tahmin yapmaktaki ustalığımı iyi bilirler. 2008’in başında oldukça karamsardım. 2009 yılında ekonomimizin büyüme anlamında tam bir çöküş yaşayacağını “kriz bizi teğet geçti” tartışmaları yaşanırken bu sütunlardan söyledim. 2010 yılı için tüm ekonomistler karamsar tahmin yaparken ben piyasadaki en yüksek büyüme tahminini yapmıştım. Büyüme konusundaki iyimserliğimi de 2011’in sonbaharına kadar korudum. Bu yazımızda 2012 yılı için yaptığım tahminleri yorumlayıp 2013 için öngörülerimi sizinle paylaşacağım.

Büyüme: “Neticede Türkiye hızlı büyümesine enflasyonu ve cari açığı azdırarak devam etti. Büyüme dördüncü çeyrekte de sürebilir ama Avrupa’nın resesyona girmesi artık kaçınılmaz gibi görünüyor. Avrupa’nın resesyonda olacağı 2012 yılında ise  Türkiye’nin yüksek büyümesini devam ettirmesini beklemek çok doğru olmaz. Rakam vermeyeyim ama 2012 yılında en azından bir çeyrekte ekonomimizin bir önceki çeyreğe göre küçülmesini bekliyorum.”

2012 yılına ilişkin yukarıdaki tahmini yaptığım zamanlarda ekonomimizin hala %7 gibi yüksek bir hızla büyüdüğünü hatırlatmak isterim. Bu perspektiften bakıldığında büyümeye yönelik tahminimin ne kadar isabetli olduğu görülebilir.

2013 yılı için tekrar yön değiştiriyorum. Hükümet ve Merkez Bankası son bir kaç aydır paniğe kapıldı ve tekrar gaza basmaya başladılar. Zamanında hız kesebileceklerini zannetmiyorum. O yüzden ekonomimizin 2013 yılında herkesi şaşırtan bir hızla büyüyeceğini tahmin ediyorum. Ben bu rakamın %7-8 civarında olacağını düşünüyorum.  IMF Türkiye’nin 2013 yılında %3,5 hızıyla büyüyeceğini tahmin ediyor şu günlerde. Hükümetin ise 2013 yılı için Orta Vadeli Programda (OVP) ortaya koyduğu büyüme öngörüsünü geçtiğimiz aylarda %4’e düşürdüğünü hatırlatmak isterim.

Enflasyon:  “Direksiyonun başındakiler enflasyon konusunda ciddi değiller. O yüzden enflasyonun uzun vadede %2 civarına düşmesini beklemek bir hayal. Buna rağmen hem Avrupa’da hem de içeride büyümenin yavaşlaması hem enerji fiyatlarını hem de bizim enflasyonumuzu tek haneli rakamlara indirecektir.”

Enflasyon konusunda yaptığım 2012 tahminleri de doğru çıkmış gibi görünüyor. 2013 yılı için büyüme tahminime paralel olarak enflasyonun beklenin üzerinde çıkacağını söyleyebilirim. Türkiye’de 2013 yılında enflasyon %8’in üzerinde olacaktır.

Cari Açık: “Avrupa bankaları ciddi sorunlar yaşıyorlar ve 2012 yılında da finansal piyasalardaki sarsıntılar devam edecektir.  Hem enerji fiyatlarının düşmesi hem ekonomik yavaşlama neticesinde cari açığımız da %6-7 seviyelerine kadar gerileyebilir.”

Cari açık uzun süredir manşetlerden indi. Maalesef bu durum çok uzun süre devam etmeyecek. 2013 yılının ortalarından itibaren cari açık tekrar konuşulan bir konu olacak. 2013 yılının sonuna geldiğimiz zaman ise cari açığımızın %8-9 seviyelerine geldiğini göreceğiz. Hükümetin ne enflasyonu ne de cari açığı kalıcı olarak düşermek gibi bir kaygısı maalesef yok.

Faizler: “Merkez Bankasının faizleri arttırmasını beklemiyorum, çok düşürmesini de beklemiyorum.”

Faizler konusunda yaptığımız tahminler piyasadaki tahminlere yönelik değilmiş maalesef. Merkez Bankası vitrine koyduğu faiz oranlarıyla fazla oynamadı ama piyasa faizlerine aslında çok müdahale yaptı. Bu da gösterge faiz oranlarının 2012’nin özellikle ikinci yarısında ciddi oranda gerilemesine neden oldu. Piyasadaki faizlerin 2013’de daha fazla gerileyeceğini düşünmüyorum, aksine enflasyonun yükselmesine paralel olarak 2013 yılında gösterge faiz oranlarının yükselmesini bekliyorum.

Dolar: “Amerikalılar doların değerini düşük tutmak için ellerinden geleni yapıyorlar ama diğer ülkeler de kendi paralarını değersiz kılmaktan geri durmuyorlar. Dolar kuru şu sıralar 1.9 seviyelerinde. Ciddi bir kriz çıkması durumunda dolar çok daha yükselebilir ama uzun vadede doların reel olarak değer kaybetmesi lazım. Amerika her sene $1.5 trilyon civarında açık veriyor ve devletin vergileri arttırarak bu açıkları kapatma gibi bir niyeti yok. Tekrar söyleyeyim, doların uzun vadede reel olarak değer kaybetmesi lazım ama bu nominal olarak değer kaybedecek anlamına gelmiyor tabii ki.”

Dolar konusunda karamsar bir tahmin yapmıştım geçen sene ama seviye vermemiştim. 2012 yılında dolar hem nominal hem de reel olarak değer kaybetti. 2013 yılı için bu sefer ters yönde bir tahmin yapacağım. Amerikan doları 2013 yılında daha iyi bir performans gösterecek. Amerikan Merkez Bankası beklenenden daha önce faizleri yükseltmeye başlayacağını açıklayacak ve bu da doların değer kazanmasına yol açacak. İçeride ise bizim hükümet yükselen cari açıkla mücadele etmek için doların yükselmesine izin verecek. 2013 yılında dolar kurunun 2 TL’i geçtiğine tanık olabileceğimizi düşünüyorum.

Altın: “Altının popüleritesinin artmasının en önemli sebebi devletlerin çılgınca para basma ve paralarına değer kaybettirme konusundaki gayretleri oldu. Uzun vadeli olarak ben altını doğru bir yatırım aracı olarak görmüyorum ama kısa vadede yatırımcılar için altın cazibesini koruyor.”

Altın fiyatları 2012’de dolar bazında %7 civarında değer kazandı ama yerli altın yatırımcısı doların değer kaybetmesinden dolayı bundan faydalanamadı. 2013 yılında ben altın fiyatlarının dolar bazında $1500 seviyesinin altına düşeceğini düşünüyorum. Altın fiyatları dolar bazında hala yüksek iken yatırımcıların ellerindeki altının en azından bir bölümünü nakite çevirmeleri iyi olur kanaatindeyim.

Borsa: “Kriz zamanlarında borsamızın nasıl davrandığını hemen her yatırımcı bilir. Hem yükselen döviz kurlarından ürken hem de kendi ülkelerinde karşılaştıkları yatırımcılarının nakit isteklerine cevap vermeye çalışan eli zayıf yabancı yatırımcılar en kötü zamanlarda satış yaparak borsamızın aşırı ucuzlamasına katkıda bulunurlar. Yerli yatırımcılar da korkarak yabancılara katılarak fiyatların iyice düşmesine neden olurlar. Önümüzdeki sene bahsettiğime benzer bir krizle karşılaşma ihtimalimiz var ve bu durumda borsamız da 40 bin seviyesinin altına gerileyebilir. Ancak ben yatırımcılara bu öngörülere bakarak hareket etmemeleri tavsiyesinde bulunmak istiyorum. Borsamız şimdiki 50 bin seviyesinde dahi oldukça ucuzdur, özellikle reel faizlerin sıfır seviyelerinde gezinmesini göz önüne alırsak piyasadaki uzun vadeli en cazip yatırım aracıdır. Borsada hiç parası olmayan yatırımcıların şimdiki ucuz fiyatlardan yararlanarak borsaya girmeleri uygun olur kanaatindeyim. Eğer ciddi bir kriz çıkar da borsa %20 daha düşerse borsaya koydukları yatırımlarını da arttırmalarının isabetli olacağını düşünüyorum. Kısa vadede borsanın ne yapacağını bilemem ama uzun vadede (5 sene içerisinde) borsamızın reel getirisinin %50 civarında olacağını düşünüyorum.”

Tahmin diye ben buna derim. Borsamız son bir yılda %50 civarında bir getiri elde etmiş. Hatırlarsanız sene içerisinde de ISCTR hisselerini 4 TL civarında tavsiye etmiştim. Bu hissenin de getirisi %50’den fazla oldu. Maalesef 2013 yılında borsanın bu kadar iyi bir performans göstermesini beklemiyorum. En iyi senaryoda nominal getiri %25 olur ama normal senaryoda borsanın 85 bin seviyesinin çok üzerine çıkmasını beklemiyorum. Bunlar bir senelik beklentilerim ama ben borsaya kısa vadeli yatırım yapılması taraftarı değilim. Uzun vadeli yatırımcılar için borsanın hala cazip olduğunu söyleyebilirim. Borsa düşerse ben kendi hesabıma daha çok alım yapmayı planlıyorum. Borsa 50 bin seviyelerindeyken aldığım hisseleri ise satmadım.

Özetleyecek olursak 2013 yüksek büyüme, yüksek enflasyon ve cari açıklarla geçecek bir yıl olacak. Hükümet yine normalin biraz üzerindeki ekonomi yönetimi performansına devam edecek ama dört dörtlük bir yönetim yine göremeyeceğiz. Yine de her zaman olduğu gibi ekonomistlerin isabetli tahmin yapmada, özellikle zamanlama konusunda, çok başarılı bir karnelerinin olmadığını hatırlatmak isterim. Sağlıklı, mutlu, ve başarılı bir yıl dilerim.


Read More!

Biyoyakıt atmosfere daha az sera gazı salar mı dendi?

Bu blogda 5-6 sene önce biyo yakıt denilen güya çevreci embesilliğin nasıl da çevrecilerin bugüne kadar icat ettiği en büyük çevre katliamı olduğu çeşitli yazılarda belirtilmişti. (bkz. Ethanol, Biyoyakıt). O yazılardan birinde ekodok "biyoyakıt üretimi, atmosfere daha az gaz salınımına imkan verdiği için, hükümetler tarafından sağlanan sübvansiyonlar sayesinde sürdürülebiliyor" yazmıştı. İşte o sübvansıyonları, yakıt üreten sirketlere biyoyakıt kotasını ve suratında salak bir sırıtışla çevreci birşey yaptığını sanarak deposuna biyoyakıt koyanları teker teker alıp bugün Singapur'un merkezine koyabilmeyi çok isterdim.

Dün yüksekçe bir binadan hemen 500 metre ötedeki devasa gökdelene doğru bakıyordum. Gökdeleni görebilmek mümkün değil. Havada odun kokan, sağlık için oldukça tehlikeli, berbat bir duman vardı. Bugün durum daha kötü. Havadaki parçacık miktarı "zehirli" kategorisine vardı varacak.

Bu berbat duman hemen güney batıdaki devasa orman yangınlarından geliyor. Marmara Denizi genişliğinde, Bursa'dan Antalya'ya kadar derinlikte kocaman bir alanda yangın olduğunu ve de bu nedenle İstanbul'da Galata Kulesinden baktığınızda Yeni Camii'yi göremediğinizi düşünün!

Bu durum, devlet desteğinin istenmeyen yan etkilerine en güzel örneklerinden biri.

Efendim Endonezya'lı palmiye yağı üreticileri yağmur ormanlarını yakarak tarla açma konusunda her zaman oldukça hızlılardı ama özellikle günümüzde biyoyakıt denilen zımbırtının yarattığı devasa talep sayesinde işin tamamen suyunu çıkarmış vaziyetteler. Bu talep öyle serbest piyasa talebi falan da değil. Palmiye yağı üretimini körükleyen talep, Batıda devletlerin koyduğu yapay kotalardan kaynaklanıyor. Yoksa yemeklik yağdan yakıt yapmak ekonomik birşey değil.

Endonezya ve bazı diğer tropik kuşak ülkelerinde yakılan ormanlar öyle sıradan ormanlar değil. Çoğu 10 milyonlarca yıllık, tabanlarında devasa miktarda karbondiyoksit hapseden tarih öncesinden kalma yağmur ormanları (Endonezya bu nedenle dünyanın en büyük üçünücü karbon diyoksit kirleticisi). Yani deponuza koyduğunuz her litre biyoyakıt ile deposuna fosil yakıtı koyan bir sürücünün atmosfere saldığından kat be kat daha fazla miktarda karbondiyoksit ve bilimum zehir salıyorsunuz doğaya. Ha o zehri orada değil de burada salıyorsunuz: Gözden ırak, gönülden ırak. Bonus olarak da dünya mirası, milyonlarca yıllık, orangutan'dan kaplana türlü türlü hayvan ve zengin bir bitki örtüsü barındıran yağmur ormanlarının katledilmesine katkıda bulunuyorsunuz.

Marina Bay Sands Otelinin tepesindeki havuzdan Singapur şehir merkezi. Havadaki sis değil, buram
buram odun kokan bir duman. Kaynağı ise özellikle biyodizel talebi ile iyice revaçta olan
palmiye yağı için yanan tarihi yağmur ormanları.
Ha benim depoma koyduğum yakıt Endonezya'dan değil, halis Almanyamın ayçiçeğimden, canım Amerikamın mısırından diyen olursa da iyi bir sopalayın. Midelere yemeklik yağ olarak gireceğine senin depona giden yağın boşluğunu ne dolduruyor sanırsın? Palmiye yağı!

Ben Batı'nın en çok da bu tür iki yüzlülüğüne hayranım (!) Hayır Avrupa'da ne zaman Singapur'da yaşadığımı söylesem biri mutlaka "aman Singapur'dasın, sakın köpekbalığı yüzgeci çorbası yeme, köpekbalığı nesli, sadece yüzgeci kesip balığın gerisini suya atan vahşi uzak doğulular, vs. vs." Tamam abi anladık da bunu bana ton balığı yerken söyleme bari. Senin o yediğin ton balığını avlayanlar, yüzgeci için köpekbalığı avlayanlardan daha az köpekbalığı katletmiyor ki!

Aynı şey kaplanlar için de geçerli mesela. Efendim Çinliler barbar, sırf iyileştirici etkisi falan olduğu için kaplanın her tarafını yiyip içiyorlar, kaplanları öldürüyorlar, falan da filan. Doğru, hiç hazzetmem bu barbarlıktan. Ama adamlar senin depona koyduğun biyoyakıttan daha çok kaplan katletmiyor ki. Sumatra Adasında, Malezya'da, Borneo Adasında kaplanlara yaşayacak alan kalmadı sayenizde.
Read More!

Internetten para kazanma

İnternetten para kazanmak istiyorum diyorsanız bu yazı tam size göre. Baştan belirtelim, internetten para kazanma deyince akla gelen e-ticaret, e-iş gibi ciddi girişimlerden anket doldurma, reklam okuma gibi saçmalıklara uzanan yelpazede internette para kazanma yollarından sadece içerik yaratarak internetten para kazanma konusuna değineceğim. Bir de bu yazıyı işkembeden değil kendi deneyimlerimden yola çıkarak yazıyorum, yani internetten para kazanılıyor diye yazıyorsam para kazandığım için yazıyorum.

Birden çok gelir akışı yaratmak
Bu yazı Ekonomi Türk gibi ciddi bir sitede yayınlanıyor o nedenle şunu şunu yapına girmeden önce işin temel ekonomik temelini yazayım.

Gençlere tavsiyelerim (My Advice to Young People) adlı makalesinde damardan Avusturya Okullu  Robert P. Murphy der ki:
“Daha fazla para biriktirme tavsiyesini duyunca insanların aklına gelen ilk ve tek şey tipik olarak dışarda yemek yemek yerine işe evden sefertası hazırlayıp gelmek gibi harcamalardan kısıtlama yapmak oluyor. Her ne kadar daha fazla birikim yapmanın bariz yollarından biri gereksiz harcamaları kısmak olsa da, benim temel olarak tavsiye ettiğim şey bu değil. 
Eğer kişi her ay ciddi miktarda para birikim yapmak istiyor ise bunun en iyi yolu kişinin gelirini arttırmasıdır, harcamalarını kısması değil. Bu özellikle harcamalardan kısıtlama yapmaya pek imkanı olmayan gençler için geçerli. Teorik olarak harcamalarınızdan kısmanın bir sınırı olsa da, gelirini arttırmanın her hangi bir sınırı yok.”
Murphy gündüz tam zamanlı bir işi olan çalışanın gece limon satması  gibi bir gelir kaynağından bahsetmiyor. Yani gidip kendinize ikinci bir patron bulmanızı öğütlemiyor. Kendinize başka patronlar aramanızdan ziyade kendi patronunuz olmanızdan yani girişimcilikten bahsediyor.  Yine yazıyı okursanız (ingilizce yazının Türkçe özetini Nasıl daha fazla birikim yapılır? Nasıl daha fazla para biriktirilir? adlı yazıda bulabilirsiniz) Murphy para kazanmak için ne iş yapsak sorusuna “bilmiyorum, bunu çevrenize bakarak sizin bulmaniz lazım” diye cevap veriyor.

Girişimcilik deyince akla türlü türlü fikir geliyor ama burada biz görece kurması ve yürütmesi kolay olan ek gelir kapısı olarak internette içerik siteleri yaratarak birden çok gelir akışı elde etme yöntemini tavsiye edeceğiz.

İçerik Siteleri ile İnternetten Para Kazanmak
Bu yöntem görünüşte basit.
  • Birden fazla (bir avuçtan onlarcaya kadar) her biri başka bir konuda, daha önceden belirlenmiş hedef kitleye hitap eden web sitesi yapılır. 
  • Bunlara onlarca, idealinde yüzlerce özgün (copy-paste değil alın teri), arama motoru optimizasyonu ilkelerine dikkat ederek yazılmış yazı eklenir.
  • Bu sitelere arama motorundan trafik çekecek çalışmalar yapılır.
  • Sitede gelen trafikten para kazanmaya yönelik düzenlemeler yapılır. Fiziksel ya da sayısal bir ürün satmak, fiziksel ya da sayısal ürün satan firmalarla satış ortaklığı bağlantıları koymak, siteye reklam almak, siteye AdSense gibi otomatik reklamlar koymak akla gelen (ben tecrübelerime dayanarak en çok gelir getirenden en az gelir getirene doğru sıraladım) ve en çok kullanılan yöntemler.
Bu adımların her birine sonradan teker teker değinecek bir yazı yazmak lazım. Bütün bu adımları harfiyen yapıp, hemen hemen aynı zamanı harcayıp da günde bir fincan kahve parası kazanan adam da tanıyorum, saatte bir fincan kahve parası kazanan adam da. Ben bu yazıda bu ikisi arasındaki farkı yaratan temel noktalara değineceğim.

Internetten para kazanma
Internetten para kazanma yollarindan biri de içerik siteleri yapmaktir. 
İnternetten para kazanma yollarından ciddi olanlarını gayri-ciddi ve başarısız olanlarından ayıran temel şey girişimcinin bu işi bir girişim olarak ele alıp almadığı. Bundan kastım şu: İnternetten para kazanmak her ne kadar görece kolay olsa da her girişim gibi önden yatırım yapmayı, birinci adımdan sonuncu adıma kadar her adımda çalışır ve başarısı tekrar edilebilir bir süreç kurmayı, girişimin siz zaman harcamazken de işler olması için gerekli akışın kurulmuş olmasını gerektirir. Yani internetten yaptığınız girişimi tavuk çiftliğine de çevirebilirsiniz, evinizin balkonunda 2-3 tavukluk kümese de. İnternetten kazansan kazansan üç beş kuruş kazanırsın diye ortada dolanan tecrübe sahibi zatların temel problemleri internetteki girişimlerini kümes olarak kurmalarıdır, tavuk çiftliği olarak değil.

Tavuk çiftliği diye örnek verince gözünüz korkmasın. Netten para kazanmak çok daha az yatırımla çok daha fazla para getirebilecek bir iş. Ama şunlara dikkat etmeniz lazım:
  • İçerik siteleri ile internetten para kazanmak için birçok adımı doğru atmanız lazım. Hangi konuda site hazırlamalı, daha fazla sayıda insanın daha fazla para harcamaya niyetli olduğu konuları nasıl bulurum, siteye trafik nasıl çekerim, hangi satış ortaklıkları sitelere uygun olur, yazılar nasıl olmalı, yazılar nasıl yazılmalı, işe yarar anahtar kelimeleri nasıl bulurum, vs... vs... Bu soruların her birine birkaç doğru ve bir sürü yanlış ve işe yaramaz cevap var. Size ilk tavsiyem bu konularda deneye yanıla aylar hatta yıllar harcayacağınıza denenmiş çalışır yöntemler ve en önemlisi yazılım araçları sunan ciddi sitelerden birine üye olun. Bu yapmanız gereken ilk yatırım zira bu siteler bedava değil. Benim tavsiyem Niche Profit Classroom(*). Bütün bu adımlarda sizi eğitip çalışır yolları öğretmektenin yanında, büyük miktarda zaman tasarrufu sağlayan araçlar (hiç işten anlamayana web sayfası hazırlayıp internette yayınlayan sihirbazlar, en iyi anahtar kelimeleri otomatik belirleyen yazılımlar vs...), hazır para getiren konu ve site taslakları ve de bütün bu işi devredebileceğiniz fason ekibi sunan bildiğim iyi sitelerden biri. Fakat önceden uyarayım, bu sitelerin temel sorunu hızlarını alamayıp işi olduğundan çok daha kolaymış gibi anlatmaları. Örneğin sitede denildiği gibi bir web sitesi açıp içine 3-5 yazı koyup, sırf önceden iyi bir alan adı parsellediniz diye sonradan hiçbir şey yapmayarak o siteden para kazanma devri 2 sene önce geçti gitti. Artık çok daha fazla yazı ve güncelleme gerekiyor. Yine de burada tavsiye edilen yöntemler ve araçlar sağlam. Buna ben kendim üyeyim ve kullanıyorum, işe yeni başlayacaksanız tavsiye edebilirim.  
  • Mümkünse ingilizce site hazırlayın. İngilizce sadece dünyanın en çok konuşulan dili olduğu için değil, ana dili ingilizce olan ya da iyi ingilizce konuşan insanların diğer dilleri konuşan insanlara göre internette daha çok para harcıyor olması nedeniyle sitelerinizi ingilizce hazırlayın. Türkçe siteden de para kazanırsınız ama ingilizce siteden kazandığınızın belki onda birini anca.
  • Mümkün olduğunca site hedef kitlenizi Kuzey Amerika ve Avrupa ahalisi olacak şekilde belirleyin. Bu insanlar internette en çok para harcayan kesim.
  • Siteleriniz kafasında birşey almaya hazır insanlara yönelik olsun. Yani konu olarak futbol, genel ekonomi, haberler, magazin, ruhani dünya, şiirler vs. falan seçerseniz çok iyi para kazanamazsınız.  Sağlık, sigorta ve finans, moda gibi konular ise genel olarak daha fazla para getirir zira insanlar bu konuları birşey almaya niyetleri olduğunda aramaya meyillidir.
  • AR-GE (araklama-geliştirme) ile para kazanamazsınız. Copy-paste değil alın teri yazılara ihtiyacınız var. Google artık daha akıllı. Bir sitede başka bir siteden araklanmış yazıya rastladı mı tüm sitedeki yazıları cezalandırıyor (arama sonuçlarında arkalara atıyor). O nedenle bu iş hiç üşenmeye gelmez. Bu yazıları en verimli nasıl yazacağınızı da ya kendi başınıza deneye yanıla bulursunuz ya da ilk maddede değindiğim gibi sitelere üye olursunuz ve orada belirtilen genelde çalışır ve pratik yöntemle yazarsınız.
(*): Bu link affiliate linkidir.
Read More!