Sorumluluk Nedir? Kendi Basiretsizliğimizi Nasıl Başkalarının Üzerine Atarız?

Bu yazida sorumluluk nedir ve kendi basiretsizliğimizi nasıl başkalarının uzerine atarız sorularina cevap vermeye calisacagim.

Su yaz sicaginda haftada 80+ saat calisiyorum, nefes almaya vaktim yok ama Radikal'de gozume carpan bir yazidan sonra yazmak farz oldu. Yazimiza konu olan sahsiyet Van Universitesinden sosyal bilgiler ogretmenligi derecesi almis. Muhtemelen universitenin yanindaki kahvehanede cayina king ve bilardo oynayarak gunlerini gecirmistir. Sosyal Bilgiler nedir ben pek anlamam. Mesela her yil universitelerin ogretmenlik bolumune giren aday sayisi kac kisidir? Her yil devlet ve ozel okul/dershaneler kac ogretmen ise alir gibi sorularin cevabi sosyal bilgiler dersinde ogretiliyor mudur bilemiyorum. Bizim kahramanimizin bu sorularin cevabini bildiginden supheliyim ama.

Efendim, kahramanimiz universiteden mezun olmus, sonra da "ulan su devlete kapagi bir atsam sirtim bir daha yere gelmez, her sene uc dort ay tatil, is guvencesi, sigortasi her seyi var" seklinde dusunerek KPSS sinavina girmis ama kazanamamis. Bir kere de degil, uc defa girmis kazanamamis. Demek ki bir parca yetenek veya calisma azmi dahi yokmus arkadasta. Ozel dershanelere de "modern kolelik" oldugu icin basvurmaya tenezzul dahi etmemis. Hani is guvencesi yok, kalitesiz adami hemen kapi onune koyuveriyorlar, maasi devlet okullarina gore daha dusuk, diger haklari vs. az ya o yuzden kahramanimiza cazip gelmemis. Onun yerine nasil olduysa devlet okulunda gecici hademelik isi bulmus. Muhtemelen dusuncesi de "hademelik mademelik, bir kadrolu olursam sirtim bir daha yere gelmez" seklinde dusunmustur. Muhtemelen hademe adam dershanede hocalik yapan adamdan daha cok para bile kazaniyordur.

Aritmetik Ortalama Nedir   Hisse Senedi Nedir  Tahvil Nedir    Broker Nedir    Portföy Nedir

Evdeki hesap carsiya uymamis yine de, kahramanimizi kapinin onune koymuslar. O da gitmis solugu Dogan Medyada almis. Devlet egitime daha fazla kaynak ayirsin, cok daha iyi planlama yapip hangi is dalinda kac kisinin lazim olacagini 5-10 sene onceden gorup ona gore devlet universitesi acsin. Kapasite fazlasi bolum olmasin vs. seklinde sacmalamis. Utanmadan sikilmadan da aynen su laflari soylemis:

"Plansız programsız üniversiteler açılıyor. Buradan mezun olan öğrencilerin ne iş yapacakları hesaplanmıyor. Her ile bir üniversite açılıyor...Onca yıl eğitimden sonra mezun olan arkadaşlarımız, benim gibi sokaklarda işsiz olarak dolaşıyor"

Devlet planli programli universite acsa durum bundan farkli mi olacak e benim cahil evladim? Sen de beyin yok mu? Manavdan kavun alirken bile 10 dakika orasını burasını mıncıklayıp, dibini üç beş defa kokladıktan sonra nazlana nazlana parayı veriyorsun. Hayatının dört yılını, annenin babanın seni okutmak için harcadığı 20 yıllık emekleri ise düşünmeden, araştırma yapmadan seçim yaparak heba ediyorsun. Devlet seni zorla mı o okula yolladı? Orada geçirdiğin dört yıl boyunca bir KPSS sınavını geçemeyecek kadar bile bir şey öğrenmemen devletin suçu mu, senin suçun mu? Kendi hatalarını sorumsuzluğunu başkalarının üzerine yıkmaya çalışma, ben kül yutmam.

Bu kafayla gidersen yarın bir gün devletin sana evlenmen için eş bulmasını vs. de istersin. Ülkemizde ne kadar çok kafasını çalıştıramayan insan var yahu, aklım almıyor. Altı ay önce Jale Özgentürk “Moğolistan’da bir erkeğe altı karı düşüyormuş” diye yazı yazınca acaba bizim yazının kahramanı “ulan ha Van ha Moğolistan, nerede beleş oraya yerleş” dedi mi acaba? Ya da aynı Moğolistan zırvalarını köşesinde yazan Meliha Okur “beş dönüm bostan yan gel yat Osman” dediği zaman, bizim Osman hiç araştırmadan bavulunu toplayıp Moğolistan yolunu tuttu mu merak etmiyorum doğrusu...

Reklam: Benim Ekonomi Turk 2 blogunda yazdigim yazilara bir ay boyunca ucretsiz olarak ulasabilir ve merakinizi dindirebilirsiniz. Bu kampanyanin sponsoru liderforex sirketidir. Bir dahaki yazi icin haftalarca beklemeyin. Read More!

The Decline and Fall of Denememeler Pidecilik – 5 [Karışık Pide -1]

Bonus stage adı içime sinmedi. Okuma parçası desem, o da değil. Aslında kastettiğim hani ders kitaplarında olur ya, yan taraflarda tanımlar, minik text’ler, düşünmemize yarayan sorular filan, onların bir toplamını yapmak. Amacım, 3-5 yazıya bir, ara ara aldığım notları, keşke şu yazının şurasında bir parantez açıp anlatsaydım dediğim şeyleri sizinle paylaşmak. Şimdilik adına karışık pide dedim, isim önerilerinizi memnuniyetle değerlendiririm. Hatta belli mi olur, bu size bir karışık pide bile kazandırabilir.

Öncelikle bir not: dükkanın gerçek adı tabi ki denememeler pidecilik değil. Benim adım da gerçekte denememeler değil zaten. Aslında bunların hiç biri gerçek değil. [Unfortunately, no one can be told what The Matrix is. You have to see it for yourself.] Dükkanın bu mecradan reklamını yapmayı da planlamıyorum. Zaman içerisinde, belki. İl adlarından, isimlerden bilerek kaçınıyorum ki birileri üzerine alınıp darılıp gücenmesin. Zaten paradan zarar ettik, bir de eşten dosttan zarar etmeyelim.

Önce bir iki mesleki tanım:

Hamur karmak: bilmeyenler için, hamur yoğurmak demek. Bu iş için çok erken saatlerde işe başlanır. Sabah fırından aldığınız taze poğaça veya ekmeğin hamuru bazen bir önceki gece 10’da karılır. Ekmek hamuru diğer hamurlara göre daha kolay karılır, daha çabuk şişer. En zoru (benim bildiğim kadarıyla) tahinli pide hamurudur. Ancak tahiniyle hamurunu beraber kararsanız tabi ki. Yoksa ekmek hamurunun üzerine tahin serpip beklemeye koyan da vardır. Şekerli tahinlilerin ekseriyeti ikinci şekille yapılır, ama ilki daha güzel olur.

Kürekçi: [Kürekçi ustası – usta] Genellikle bu işteki en kıdemli kişidir. Ana hamuru karar veya kardırır, fırını yakar, sıcaklığını ayarlar, pidelerin fırında ne kadar kalacağına karar verir. Tahinli hamurunu karar, sac tavalara dizer. Kiracının yanındaki 40 TL’ye çalışan usta kürekçi idi.

Tırnakçı: Yüzüne tırnakçı denmez, ona da usta denir, ama onu refere ederken tırnakçı usta denilir. Bazen hamurun karılmasına yardım eder. Hamur şişince (mayalanınca) hamuru keser, pasalara yerleştirir. Hamuru açar, üzerine kıyma veya peyniri koyar, eğer isteniyorsa pidenin üzerini kapatır. Kiracının yanındaki 30 TL’ye çalışan usta kürekçi idi.

Reeskont Nedir Bütçe Nedir Aritmetik Ortalama Nedir Hisse Senedi Nedir Bilanço Nedir Akreditif Nedir Tahvil Nedir Broker Nedir Portföy Nedir Tutumluluk Nedir Varlık Barışı Nedir Evrim Teorisi Nedir Reyting Nedir

İki kürekçi veya iki tırnakçı olmaz. Birbirlerini tamamlarlar. Kürekçi genelde yaşça, maharetçe üsttedir. Daha erken işe gelir (hamuru yuğurmak için) , ama ona göre daha erken işten çıkar. Tırnakçı, az işi olan bir pide fırınında bulunmaz bile. İlla ki tırnakçı kürekçiden 1 lira da olsa az para almalı. İşin “raconu” bu. Bunu bozarsan tırnakçı kendini kürekçi sanır, tırnakçılık yapası gelmez.

Ayakçı: pideleri keser, tabağa yerleştirir, servis yapar. Tahinli pidenin altını süpürür, paketler. Peynirli pideyi yağlar. Dışarıya servis yapar, alınacakları alır, temizlik yapar, bulaşıkları yıkar. Ustalardan çok daha geç gelir, çok daha geç gider. Genelde gençten bir oğlan veya tutunamamış bir garibandır. Bence bu işten para kazanmak isteyen kişi eğer elinden ustalık gelmiyorsa ayakçılığını kendi yapar, ayakçıya para vermez. 600 TL salt para, ayakçının yediği içtiği bilmemnesi cebine kalır. Kiracı 2 ayakçı istihdam etmişti. Birisi düzensiz gelip giderdi.

İşe kürekçi sabah 4-5 gibi, tırnakçı 8 gibi gelir. 8:30-9 gibi tahinli pide hazır olur. 9:30-10 gibi yoz pideleri, lavaşı dağıtırsın.(kebapçı, dönerci, şişçi vs’ye) Ayakçılar duruma göre 10-12 arası bir saatte işe gelirler. 12’ye doğru öğlen müşterisi gelir, 2 gibi biter. 2-3 gibi kürekçi gider. 5 gibi de tırnakçı. Tok esnafsan sen 2-3 gibi işin başından gidebilirsin. Ayakçılar temizliği yapar, 5-6 gibi dükkanı kapatır giderler. Çalışmaya niyetin varsa açık tutarsan dükkanını yazın akşam 8-9’a kadar daha iş olur.

Ekmek fırınlarında günlük+ günde şu kadar bedava ekmek diye anlaşılır. Usta akşam (veya sabah) işten çıkarken ekmeğini alır gider. ister yer ister satar. Pidecilikte ise ustalar istediğini yer içer(miş). Bunun bazen ucu kaçar, ustalar her gün 2 kendisi, 4 çocuğu, 4 kaynanası kayın pederi filan derken sizin sattığınız kadar pideyi de kendi yer - yedirir. Akıllı adam eğer tek tek satılanı sayamazsa bile saat 10 gibi kesilen pasalardaki hamuru sayar, akşama aradaki farkın hesabını sorar. Sormazsa ne olur, göreceğiz.

Şimdilik notların bu kadarı yetsin, toparladıkça devam ederim. Karışık pide yerine alternatif isim ismi için önerilerinizi lütfen yorumlara bırakın. Read More!

The Decline and Fall of Denememeler Pidecilik – 4 [Düşünce – 2 ] [İnovasyon]

Özet geçelim: İlk yazıda girişi yapmış, ikinci yazıda arka planı anlatmış, üçüncü yazıda düşüncelerimi size açmış ve 2 soru sormuş, bir de söyleyeceğimi söylemiştim.Sorular “Detaya girmem sıkıyor mu, özet geçeyim mi” ve “net ilişkiler, net rakamlar duymaya devam etmek istiyor musunuz” idi. Okurlarımızın yorumları uzun ve detaylı anlatıma, net ilişkilere ve net rakamlara devam edilmesini istedikleri yönündeydi. Söyleyeceğim ise dükkanın bulunduğu yere bir zaman için gideceğimdi; oradan eteğimde hikayeler dolu bir şekilde geri döndüm. Kaldığımız yerden planladığımız şekilde devam edelim:

Geçen yazıda “bu iş yapılır mı” sorusuna düşünce bazında verdiğim cevabı inceledik. Şimdi "Yapmak istesem bile yapabilecek miyim, nasıl yapacağım?" sorusuna aradığım cevaplara bakalım:

1. Ben herhangi bir şehirde herhangi bir pide fırınını ortaklı veya ortaksız, bir şekilde işletmek niyetinde değildim. Belli bir dükkanı belli bir ortakla işletmek istiyordum. Zira benim başka bir işim vardı ve sadece sermayemi ortaya koyacak ve fikirlerimle destek olacaktım. Dükkan ise halihazırda bir başkası tarafından işletilmekteydi ve ben [ortağımı ikna etsem dahi] önce bu kiracıyı içeriden çıkarmalıydım. İçeri girerken şerefiye ödemediği, hatta ailecek bizden büyük yardım gördüğü (çevremizi ona yöneltmiştik, kira ödeyemediğinde kiradan vazgeçmiştik vb) için ya hiç para istemeyeceğini ya da cüz’i bir rakamla (ben 5000 TL’ye kadar razıydım) çıkartabileceğimizi düşünüyordum. [Yanılmıştım – bu konudaki gelişmeleri hiç tahmin edememişim. İş oraya gelince detaya gireceğiz]

2. Müstakbel ortağımın bu işe yanaşıp yanaşmayacağını bilmiyordum. Nihayetinde benim hesaplarıma göre karlı bir işti. Ortaya para koyamayacaktı ama ondan istediğim işe para (sermaye) koyması değildi zaten. İşin başında durması yetecekti. Kendisi zaten fırıncılıktan anladığı için bir zaman sonra ustalardan birisini replace edebilecek, 3. yazıda bahsettiğim küçülme elastikiyetini de kazanacaktı. Ancak sorun şu idi ki, şu anda o dükkandan hiç çalışmadan ayda 400 TL kazanıyordu zaten. Son 10 yılı ise “sen neden işletmiyorsun bu fırını da başkalarına para kazandırıyorsun” diye dır dır eden insanları savuşturmakla geçirmişti. Lakin yumurta da kapıya dayanmıştı: İki işinden ilki gerçekten çökmüştü. 2. yazıda arka planın son günü dediğim zamanlarda ayda 1000-2000 lira ciroyu bile zor görür olmuş, o zamana kadar hiç zarar etmeyen ikinci işi bile zarar etmiş, kredi kartı borçlarını “döndürebilmek” için ikinci bir ipoteğin altına girmişti. Memleketimde söylenen tabirle “götün götün” gidiyordu. Hatırlatalım: aylık ortalama 4000 TL ödemesi vardı! O bu durumdayken bırakın kiracısını, kiracısının yanında çalışan işçinin bile kendinden iyi kazanması, kazanmayı bırak elindeki tek para getiren mülkü 7-8 yıllık kirası karşılığında satın almak istemesi sanırım onun için de dönüm noktasıydı. Lakin bir sorun vardı: zaten 3 işi beraber götürüyordu, üzerine bir de siyaseten önemli (=bizim ailede bu vakit alan ama para getirmeyen demek) bi pozisyondaydı, bir 4. işi üzerine alması demek diğer 3 işinden el çekmesi demekti. Tabiri caizse zarar da ediyor olsa döndürdüğü borçları döndürememe riskiyle karşı karşıyaydı; pide fırınını işletmek istediğinden dem vurup “tek başına” bu işe giremeyeceğinden etrafına dert yanmaya başlayacağı günler yakındı.

Ne demiştik? Yapılabilir bir iş mi? Evet. Yapabilir miyim? Evet, ortağım en az benim kadar hevesli (artı bir de çaresiz, yapacak başka şeyi yok, veya yapılabilecek diğer şeyler daha kötü). Dükkanın içinden kiracıyı çıkarmanın onun problemi olduğunu düşünüyordum (ve – gariptir- haklıydım)

Peki nasıl? Ben ve ortağım nasıl “en az” içerideki kiracı kadar kar elde edebilirdik? Çok basit bazı şeylerin düzeltilebileceğine inanıyordum. Örneğin içerideki kiracı “kola” satmıyor, çay ve salata ikramı (veya satışı) yapmıyordu. Halbuki, evet, kıymalı pide ayranla iyi gidiyordu ama damak tatları değişiyor, kıymalı pidenin yanında artık kola da içiliyordu; peynirli ve tahinli pidenin yanında zaten ayran gitmiyordu. Salon müşterisi oldukça mutsuz ayrılıyordu - yediği boğazına tıkanmış bir şekilde, çay içemeden, damağında bazen rahatsız edici bir tatla. Zamanla ve az da olsa ürün çeşitliliğini artırabilirdim. Çay ve salata ikramına (maliyetlerini hesaplayıp belki de satmaya) başlayabilirdim.

Evlere servis bin bir nazla ve çok geç yapılıyordu. Bazen daha telefonda eve servis reddediliyor, bazen de 1-2 saati bulan sürelerle gecikiyordu. Bu hızı artırabilir, küçük memleketimde de artık öğlen yemeği için evine gitmeyen, onun yerine iş yerinde yiyiveren insanları cezbedebilirdim. İç çektirmeye gelenlerinde aslında gelmesine gerek yoktu. içi evlerinden alıp yapılmış pideleri evlerine servis edebilirdim.


Reeskont Nedir Bütçe Nedir Aritmetik Ortalama Nedir Hisse Senedi Nedir Bilanço Nedir Akreditif Nedir Tahvil Nedir Broker Nedir Portföy Nedir Tutumluluk Nedir Varlık Barışı Nedir Evrim Teorisi Nedir Reyting Nedir

Kredi kartı kabul edilmiyor, onun yerine söz senet kabul ediliyordu. Kredi kartının en büyük dilemması paranın hesaba yaklaşık 40 gün sonra geçmesiydi. Küçük esnaf bunu bekleyemiyor, onun yerine iskontolu olarak parayı hemen almayı tercih ediyordu. Zaten çok yüksek olmayan karlarla çalışan bu esnaf kredi kartıyla neredeyse başabaş noktasında alışveriş yaptığından da hiç sıcak yanaşmıyordu. Bunu dükkana koyacağım işletme sermayesiyle (working capital) dükkanın bu parayı 40 gün beklemesini sağlayabilirdim. Dahası, yine bu yolla halihazırda dükkanın veresiye aldığı unu, yağı, tahini, kıymayı vs. peşin alabilir, bu yolla ucuza getirebilirdim. Dikkatimi çeken bir husus da koca şehirde hiçbir pidecinin (veya pizzacının, kebapçının vs) evlere serviste mobile POS cihazlarını kullanmamasıydı. Devlet dairelerine, bankalara vs. fiyatlı menü dağıtıp (çünkü piyasaya göre 50 kuruş veya 1 lira daha ucuza mal satıyorduk, müşterinin bunu bilmesi gerekliydi) altına da “ev ve iş yerlerine serviste kredi kartı geçerlidir” yazmamızın dışarı servis satışımızı artıracağını düşünüyordum. Bunun için gerekli maliyetlere de (mobil POS maliyeti, motorsiklet satın alımı, gerektiğinde bir ayakçı istihdamı) razıydım.

Kısacası ortağım beklediğimden daha hevesli ve/ya razı [mecbur?] çıkmıştı. . Kiracının tahliyesiyle de ben uğraşmayacaktım. Yapmam gereken tek şey küçük bir şehirde hali hazırda büyük şehirlerde var olan birkaç şeyi uygulamaktan ibaretti. Ne dersiniz, bu yukarıda saydıklarımda yanılıyor olabilir miydim? Entrepreneurship and Innovations dersinden aldığım BB'yi haketmiş miydim?

[Bilgisayar oyunlarında belli sayıda level atlayınca bonus stage'ler olur ya, bu dizide de şimdi önce kısa bir bonus stage ile deva edecek, sonra istişareler safhasına geçeceğiz.] Read More!

Ön Sıcak - Okuma tavsiyesi

Gecikmeler için üzgünüm. [Aslında değilim ama adettendir] [Yazarımız seyahatte olduğundan bu günkü yazısını yazamamıştır hesabı] Uzun süredir yapamadığım tatilin önüne ve arkasına işler girdi, seriye devam edemedim. Bu arada şaşırtan bir şey oldu, Güngör Uras dişe dokunur bir blog yazısı yazdı. Yazının sonuna da CIA Factbook'tan tablo yapıp yüklemiş. Listede döviz fazlası diye bir sütun da var. Ciddi ciddi kendisinin evde yastıkların içine döviz tıkıştırdığını düşünmeye başladım. Neyse, aslında isteseydi factbook'tan orduları filan da karşılaştırabilir, kim kimi döver şeklinde bir tablo da yapabilirdi. Şahsen ben HOI-2'de Almanya ile Çin'in bir ucundan girmiş, öbür ucundan çıkmıştım. sadece yolları bozuk olduğu için yavaş ilerliyordum, hepsi bu. Türkiye'ye saldırmamıştım çünkü başında milli şef vardı. Hatta bir ara Alparslan Türkeş Genelkurmay başkanı oldu. Neyse, siz Güngör Uras'ı okuyun, CIA Factbook'ta gezinin, şunları okuyun:

Reeskont Nedir Bütçe Nedir Aritmetik Ortalama Nedir Hisse Senedi Nedir Bilanço Nedir Akreditif Nedir Tahvil Nedir Broker Nedir Portföy Nedir Tutumluluk Nedir Varlık Barışı Nedir Evrim Teorisi Nedir Reyting Nedir

Keşke çalışmak yerine HOI 2 oynasaydım diye hayal kuradurun, ben size öğleden sonraya taze pide yetiştireceğim. Read More!

Paradigma nedir, Paradigma değişmesi nedir

Paradigma nedir ?
Paradigma ; Bir konu hakkindaki genel dusunce, anlasilma bicimi, genelde bir konunun nasil goruldugu , nasil anlasildigidir.Kafalarimizda bir konu hakkinda olusturmus oldugumiz belli fikir,dusunce ve kanilardir.Ornegin cin tibbi ile bati tibbi arasinda ki fark.Paradigma doga yasalari gibidir ama sinanmamisdir.
Paradigma degismesi ise bir tur kafalarin degismesidir.Kuhn a gore « doga », varolan paradigmanin tersini soyledigi zaman yada varolan paradigmanin bazi seyleri aciklamada yetersiz kaldigi an bilimde kesiflerin,buluslarin ortaya ciktigini soylemisdir.Yani var olan bilimsel kuram , kuramlar degisip yeni kuram ve kuramlar gelistirilmesidir.

Kuhn paradigmayi doga bilimleri yonunden aciklamistir ;
ornek newton in yuzyillarca tek aciklama olarak gorulen yercekimi ve hareket yasalari einsteinin gorelilik-relativite teorisi ile paradigma degismesi gecirmisdir.Einstein la birlikte newton un duz uzay gercegi egri uzay seklini almisdir.Bilimde paradigma degismelerinin ornekleri cokdur.Freud bir baska ornekdir.Degisik zamanlarda bir cok bilimsel teori genel kabul gormus ,hemen hemen herkes tarafindan kabul edilmis olsa bile yeni buluslar,ispatlar herzaman eski teorilerin yenileriyle degistirilmesini bunun sonucunda paradigma degismelerini ve ilgi duyulan konuya farkli acilardan ve gozlukden bakilmasini geregini gostermisdir.
Normalde paradigma dogal bilimler icin kullanilan bir terimken artik sosyal bilimlerde de siklikla kullanilan bir terimdir.
Politikada eski paradigmalara gore sol ve sag,muhafazakar ve liberal gibi ayrimlar varken,bugunlerde paradigmalar degiserek,sol ve sag,muhazakar ve liberal ayrimlar azalmistir. Bazilari son kuresel ekonomik krizde ekonomik politikalarda yeni paradigmalarin cikisini beklerken, yeni paradigmalar yaratilmadigi gibi eski keynesyen paradigmalar allanip pullanip onumuze sunulmaktadir.
Turkiye icin bazi politik analistler son zamanlarda Turkiyede paradigma degismesi yasandigini iddia ediyorlar. http://rubinreports.blogspot.com/2010/04/wake-up-and-smell-paradigm-shift.html

fasizm nedir? komunist nedir? kapitalizm nedir ve kapitalist nedir?
Son olarak kisaca mekanist paradigma ve kuantum paradigmasindan bahsedelim. Mekanist paradigma 19.yuzyil doneminde yaygindi ve tek dogruya inanir.Bir sey ya dogrudur yada yanlisdir; karsitlik uzerine kurulmusdur-bizden yada onlardan- tabiri mekanist paradigmaya uygun bir ornekdir.Toplumsal muhendislik fikride bu tur paradigmaya yakindir.Mekanist paradigmanin urunu,mekanist anlayis, zitliklari one cikartarak,zitliklardan beslenir ;faşist-komunist,katolik-protestan gibi benzeri ayristirmalari kullanarak kendisinin tek dogru oldugu inanci cevresinde digerini yoketmeyi hakli gosterir.

Kuantum paradigmasi ise mekanik paradigmanin tersine tek bir gercek,tek bir dogru yerine gercege bir cok yonden,bir cok farkli yollarda ulasilabilecegini,gercegin cok boyutlulugundan bahseder.

Dunya degisiyor aslinda paradigmalar degisiyor.Paradigmalar degistikce dunyada onunla birlikde degisiyor.Kisaca,inanclar,gorusler,dusunce sistemimiz de degisiyor.

Paradigma konusunda daha detayli bilgi edinmek isteyen Thomas Kuhn i okuyarak baslayabilir.
kapitalizm nedir ve kapitalist nedir?
komunizm nedir?
varyans nedir?standart sapma nasil hesaplanir?
istatistik nedir?
Dezenflasyon nedir?
vergi nedir? Read More!

Forexte Yatirim Yapacaklara Uyarilar

Liderforex'te deneme veya gercek hesap acarak forexte yatirim yapacaklara uyarilarda bulunmak istedim. Bu konuda daha once yazilmis cok sayida yazimiz var tek tek onlarin linklerini vereyim:

Forex ile Nasıl Para Kaybedilir?
Forex Piyasalarında Para Kaybetmenin Sırları
Foreks Spekülatörleri ve Etkin Piyasalar
Spekülatif Forex Piyasalari
Forex Nedir
Forex Trend Analizi ile Başkalarını Nasıl Zengin Edersiniz?




Bedava uyelik promosyonunun detaylarina buradan ulasabilirsiniz. Read More!

Ekonomi Türk 2 Bloguna Bedava Üyelik

Ekonomi Türk 2 blogunu merak eden ancak para verip üye olmak istemeyen arkadaşlar için LiderForex şirketinin sponsorluğunda bir kampanya başlatıyoruz. Aşağıdaki banner’ı tıklayarak liderforex.com sitesinde demo hesabı açan arkadaşlara Ekonomi Türk 2 bloguna 1 aylık bedava üyelik imkanı sunuyorum. Sizin için üyelik bedava ama bana ödemeyi liderforex sitesi yapacak.

Öte taraftan liderforex sitesinde gerçek hesap açanlara ise 6 ay bedava üyelik imkanı sunuyorum. Bunun da ücretini liderforex ödeyecek. Foreks piyasalarında işlem yapmak konusundaki düşüncelerimi daha önce yan sütunda da linklerini bulacağınız iki yazı ile açıklamıştım. O yazıları iyi okuyun, foreks işlemlerinin riskini iyice anlayın. Kazanacağınız ve kaybedeceğiniz tüm paraların sorumluluğu size aittir. Ben doktora sahibi biri olarak foreks piyasalarında özellikle 1:200 oranında kaldıraç kullanarak yatırım yapmak konusunda kendime güvenemiyorum ama siz aklınızı peynir ekmekle yediyseniz liderforex sitesinde bir hesap açabilir ve spekülasyon yapabilirsiniz. Ara ara ben de döviz piyasalarına yönelik görüşlerimi açıklıyorum, bunlarla paralel işlemler de gerçekleştiriyorum ama bunu hisse senedi piyasalarında ve riskin daha az olduğu enstrümanları kullanarak yapıyorum. Forex hesabı açacak olsam kullanacağım maksimum kaldıraç miktarı 5’i geçmez, sık sık da işlem yapmam.

Ilgilenenler aşağıdaki banner’a tıklayarak hesap açtıktan sonra bana bir email atsınlar ve açtıkları hesabın cinsini (demo/gerçek), liderforex müşteri numarasını, ve kullandıkları email adresini bildirsinler. Ben de kendilerine ilk fırsatta ücretli blogumuza ulaşmaları için davetiye göndereyim. Liderforex yöneticisi kayıt yaptırırken gerçek telefon numaranızı girmenizi talep etti; sizlere bilgi vermek ve satış yapmak için telefon edeceklerini ve telefon numaranızı başkalarıyla paylaşmayacaklarını söylediler.




Kampanyamız 100 demo ve 10 gerçek üyelikle sınırlıdır. Liderforex Ekonomi Türk’ten tamamen bağımsız bir şirkettir. Ekonomi Türk liderforex şirketinin verdiği hizmetleri hiç bir şekilde garanti etmez, her ne şekilde olursa olsun ortaya çıkabilecek zararlardan dolayı sorumlu tutulamaz. Ilgilenenler kendi araştırmalarını kendileri yapsınlar çünkü Ekonomi Türk sitesi bu konuda bir araştırma yapmamıştır. Liderforex’in bize dahi ödeme yapıp yapmayacağı konusunda garantimiz yoktur. Sonradan ortaya çıkabilecek beklenen ve beklenmeyen sonuçlardan ötürü beni suçlamayın, sorumluluk tamamen size aittir. Yukarıdaki bannera tıklayarak bu paragrafta belirttiğim uyarı ve şartları okuyup kabul ettiğinizi göstermiş oluyorsunuz. Read More!

Kur tartışmaları

bu aralar kur tartışılıyor, bence ilgilenenler once şuna baksın
Prices adjust when the exchange rate can't

sonrada ugur gürses'in şu iki yazısına
'At gözlüklü' kur tartışması
Kur neden değerlendi?

Reeskont Nedir Bütçe Nedir Aritmetik Ortalama Nedir Hisse Senedi Nedir Bilanço Nedir Akreditif Nedir Tahvil Nedir Broker Nedir Portföy Nedir Tutumluluk Nedir Varlık Barışı Nedir Evrim Teorisi Nedir Reyting Nedir Read More!

Bilgisayarlar ve Okulda Başarı Arasındaki Ilişki

Türkiye’nin başarılı olamamasının nedeni eğitimsizlik olarak gösterilir, eğitimin başarılı olamamasının nedeni ise tesis ve imkan eksikliği olarak dile getirilir. 


Reeskont Nedir  Bütçe Nedir  Aritmetik Ortalama Nedir  


Daha önce öğretmen sayısının arttırılması ile öğrencilerin başarısı arasında bir ilişki olmadığını gösteren bilimsel araştırmalardan bahsetmiştim. Şimdi linkini vereceğim haberde ise bilgisayar ve internet erişimine yeni kavuşan düşük gelir seviyesindeki öğrencilerin matematik ve okuma ders notlarının artmayı bırakın gerilediğini ortaya koyan bilimsel araştırmaları görebilirsiniz.


Hisse Senedi Nedir   Bilanço Nedir   Akreditif Nedir 


Yoksulluk kader değildir, çoğu zaman da sosyal programlarla çözülemez. Başarı kültür ve disiplin ile elde edilir. Eşeğe altın semer taksanız eşek eşeklikten kurtulmaz. O yüzden öğretmen sayısını arttırmak veya öğrencilerin herbirine bir bilgisayar vermek onları daha disiplinli ve çalışkan yapmaz. Keşke devletler sosyal harcamalar yapmadan önce bilimsel araştırmalar yapıp getirisi olmayan alanlara para dökmese...


Tahvil Nedir    Broker Nedir    Portföy Nedir  Tutumluluk Nedir  Varlık Barışı Nedir  Evrim Teorisi Nedir  Reyting Nedir Read More!

The Decline and Fall of Denememeler Pidecilik - 3 [Düşünce -1]

Yazılarımın başlıklarının Halil Berktay'ınkilere benzemesine şaşmamak lazım. Günlük "dövizler de gitti yandık anam" şeklinde yazmak (üfürmek) yerine ileride bir gün toparlanınca 20-30 sayfalık kendini okutacak bir şeyler çıksın isteyince böyle başlıklandırmak gerekiyor demek ki.

Bu dizinin ilk yazısına okuyucularımızdan kadir şöyle bir yorum yapmış : "Çemberlitaş FEM karşısındaki pideci zamanında dayımındı, daha sonra çeşitli sebepler ile devretti. Yanında çalışan hemşerim ise beyazıta pide dükkanı açtı. geçenlerde beyazıtta yürürken bir baktım tek dükkanı yan yana üç dükkan yapmış." Ben de zaten ikinci yazımda kendimi anlatırken benzer ifadeler kullanmıştım. her beyaz yakalının aklındaki bir durum bu ne yazık ki, "onlar yapıyor, biz neden yapamayalım" zihniyeti. Ne yazık ki evdeki hesap çok nadiren çarşıya uyuyor; çünkü insanlar açılan işletmelerin ne kadar çok büyük kısmının ilk yıl içinde, ne kadarının ise er-geç battığını bilmiyorlar (sitede bununla ilgili yazılar var, isteyen okuyabilir).

Gelelim konuya. Yazdığım nedenlerle aklıma halihazırdaki dükkanın işletmesini alma fikrinin oluştuğunu hatırlarsınız. Neredeyse "un var, yağ var, şeker var, heydi helva yapalım" noktasında dikiliyorduk. Halbuki iki soruya cevap bulmak gerekiyordu önce :

1. "Ben bu işi yapmak istiyor muyum? (veya daha doğrusu "bu iş yapılır mı")
2. "Yapmak istesem bile yapabilecek miyim,nasıl yapacağım?" [Tek başıma mı, ortağımla mı, ortağımla veya ortağımsız dükkan içindeki kiracı ne olacak? Çıkmak isteyecek mi?]

Sorulara nasıl cevap aradığıma birlikte bakalım:

Bu iş yapılır mı?

Hali hazırdaki dükkanla ilgili bildiklerim şunlardı:

1. 400 lira kira veriyor. Daha doğrusu mülk sahibinin gönlünü etmek için topluca 2-3 bin lira verip 8-10 ay oturuyor.

2. 4 adet daimi eleman çalıştırıyor: iki usta, iki ayakçı. Ustalar 40 ve 30 lira alıyor (günlük - yevmiye), ayakçılardan biri 20, diğeri 15 lira alıyor. İkinci ayakçı bir önceki günden kalma şarabı varsa işe gelmiyor. Dükkanda ayrıca kiracının damadı bir nevi "müdür yardımcısı" gibi işi yönetiyor, kiracı esasen artık işe gelmiyor. İşin yoğun olduğu cuma, cumartesi ve pazar günleri öğlen civarı işe geliyor, diğer günler akşamüzeri 4 gibi gelip hasılatı alıp gidiyor. İşlerin çok yoğun olduğu zamanlarda usta-ayakçı-kiracı ve onun damadı toplam 10-12 kişinin çalıştığı günler bile oluyor-ki anadoluda küçük bir şehirdeki küçük bir işletme için bu, muazzam bir rakam.

3. Temelde 3 ürünü var : Tahinli, kıymalı ve peynirli pide. Yanında içecek olarak sadece ayran satıyor. salatası da yok. Bir de kıymasını, patatesini, getirenin pidesini yapıveriyor. Bilenler bilir, mesleki tabirle "iç çekiyor".

Tahinli pide 2 lira, kıymalı pide 2.5 lira, peynirli pide 2 lira. Menü niyetine 1.5 kıymalı ("buçuk") 3 lira. Ayran 50 kuruş, "iç çekmek" 50 kuruş. Büyük miktarlarda iç çekmek ise pazarlığa tabi. 2000 adette 35 kuruşa kadar inebiliyor. Toplu siparişlerde "yarım tahinli pide" de yapılabiliyor, fiyatını 90 kuruşa kadar indirebiliyor.

4. Kiracı yaklaşık aylık 1500 lira borç ödüyor. Dikkatinizi çekerim, "ödüyor", geçen yazıdaki bahsettiğim ortağım gibi "para döndürmüyor".

Buna mukabil ne yazık ki dükkanın cirosunu öğrenemedim. Ne günlük, ne aylık ne de ortalama. Bunun en temel sebebi bu bilginin hiç kimsede olmamasıydı. Ne dükkanın esas işletmecisi, ne onun yerine işin başında duran damadı, ne de ustalar-ayakçılar. Gelir-gider ve kar birinci elden edinemeyeceğim bilgilerdi. Ustalarla konuşmalarımdan, un - kıyma girdi-çıktılarından yaklaşık günlük 500, aylık 15000 lira gibi bir ciroyu tahmin ediyordum. Kar da yaklaşık 10-20% arasında olmalıydı: 1500-3000 lira aralığında. [Daha sonraları bu tahminimde çok da yanılmadığımı anlayacaktım. Hatta ciroyu sezon dışı incelediğim için eksik bile tahmin etmiştim. Kar marjı ise 10-15 bin lira arası için doğruydu. Ciro artınca kar oranı da artıyor, aylık 20000 lira cironun üzerinde yüzde 40'ı bile aşıyordu. Bilmediğim diğer bir şey ise cironun aylık yaklaşık 10 bin liranın altında kalması durumunda kar değil zarar ediliyor oluşuydu.]

[
Aslında bildiğim, ama o zamanlar üzerinde düşünmediğim, daha sonraları ne kadar önemli olduğunu anladığım bir bilgi de şuydu: kiracı, evet artık pek işinin başında durmuyordu ama,

1. Patron hala kendisiydi. İşe kim alınacak, fiyatlar ne olacak, kendisi karar veriyordu. Büyük rakamlarda pazarlığı kendisi yapıyor, hala günlük ciroyu kendisi alıyor, işçiye, uncuya, kıymacıya parayı bizzat kendisi veriyordu. Son söz hala onundu.

2.Ensesi kalındı. Bir laf vardır kurda sormuşlar "ensen neden kalın" diye, "kendi işimi kendim yaparım" demiş, onun hesap işte bu kiracı da en becerikli ustadan tutun da ayakçıya kadar dükkanda herkesin işini yapabilecek durumdaydı. (buna yeter bilgisi, becerisi, daha önemlisi niyeti vardı) "Benim yevmiyemi 10 lira artır ya da ben giderim" diyene buyur git diyebiliyordu; işçisi işe gelmezse, yarıda bırakır giderse kendisi işi yürütebiliyordu. İşleri çok kötü giderse son işçisine kadar hepsini çıkarıp işine bir zaman böyle devam edebiliyordu (yani küçülme esnekliği yüksekti, bu da onun survival yeteneğini artırıyordu).

Bunları pek ala biliyordum, ama sadece büyük şirketleri denetlemiş, milyon dolarlık projeler filan yönetmiştim. 2 davar gütmeyi bilmiyordum, bu durumun önemini kavrayamıştım.
]


Reeskont Nedir Bütçe Nedir Aritmetik Ortalama Nedir Hisse Senedi Nedir Bilanço Nedir Akreditif Nedir Tahvil Nedir Broker Nedir Portföy Nedir Tutumluluk Nedir Varlık Barışı Nedir Evrim Teorisi Nedir Reyting Nedir

O günkü bilgilerimle aylık ortalama 2000 lira kar eden bir işletmeyle karşı karşıya olduğumu düşünüyordum. İşi kurma maliyeti ise, kiracıyı içeriden gönlü edilerek çıkarılması için verilecek (benim tahminime göre) 5000 lira + demirbaşlar için yaklaşık bir 5000 lira daha idi. [Buradaki demirbaşlar pasalar, hamur tahtaları, masa-sandalye, tuzluk bardak tabak, tahinli pide yapımı için sac tepsiler vb. ] yani 10.000 lira koyacak, aylık 2000 lira kazanacaktım. Eğer bir ortağım olursa 5000 lira koyacak, 1000 lira kazanacaktım. Hesap, gerçek olamayacak kadar iyi görünüyordu. Zaten değildi. İşin biraz daha içine girince çözmem gereken bambaşka bir sorun çıkmıştı, ancak bu sorun beni kararlılığımdan vazgeçirmedi. [Kararlılığımdan diyorum, çünkü söz konusu sorun çıktığında işe girmeye karar vermiştim bile. Karar vermeden önce olsaydı belki girmezdim] Bu konuya tekrar değineceğim. Yanılıyor bile olsam koyacağım (ve kaybedebileceğim) rakam hepi topu 10-20 bin liraydı. Bu deneme için bu parayı kaybetmeye hazırdım.

Şimdi bir nefes alalım. Size iki sorum, bir de söyleyeceğim var:

Soru 1: Çok mu detaya giriyorum? Ben bütün süreci günlüğüme yazdığım için size çok fazla ayrıntısıyla anlatıyor, anlatabiliyorum; ama bütün bu detayların sizi sıkmasından korkuyorum. Bu şekilde detaylı ve yavaşça anlatmaya devam mı edeyim, yoksa detaylara girmeyip, üstünkörü değinip ana konuları anlatıp hızlıca bitireyim mi?

Soru 2: Gazetelerde benim yaptığım gibi net rakamlar, net ilişkiler (onun damadı, bunun amcası gibi) neredeyse hiç verilmez. "Uluslararası bir toplantıda yabancı bir ortağı olan bir bankanın üst düzey bir yöneticisiyle önemli bir sektördeki iki dev üreticinin birleşmesine ilişkin dedikoduları konuştuk" gibi, anlamsız yazılar okursunuz. Ben ise rakamlarda da; ilişkilerde de çok net yazıyorum. Buna devam etmeli miyim? Bunu faydalı buluyor musunuz? İki konuda da önerilerinizi bekliyorum.

Söyleyeceğim: Bugün dükkana, işin başına gidiyorum bir zaman için. Her gün diziye devam etmek istiyorum ama çok da fazla "iç çekiyoruz", gecikmeler veya aksamalar olursa özür dilerim.

Bizi izlemeye devam edin, düğünlerde ve özel günlerinizde misafirlerinizi ucuza doyurmak için bizi arayın. :)

Read More!

Türkiye Ekonomisinin Büyüme Modeli Nedir?

Türkiye ekonomisinin büyüme modeli nedir sorusuna Mahfi Eğilmez bugünkü yazısında değinmiş. Yazıda doğru noktalar da var, önce onlara değinelim. Mahfi Eğilmez Türkiye ekonomisinin yüksek hızlarla büyüdüğü zamanlarda cari açık verdiğini ve bütçe açıklarının azaldığını söyleyerek bunun nedeninin üretimimizin ithalata dayalı olması gerçeğini doğru bir şekilde tespit etmiş. Bunu görebilmek için çok süper ekonomist olmaya gerek yok, okurlarımızın %90’ı da benzer tespitleri uykularında dahi yapabilirler. Yine de Türkiye’de ekonomi köşesi olan dinozorların çoğunluğu bu tespiti dahi yapamadığı için Mahfi Eğilmez'e buradan 10 puan veriyoruz.

Reeskont Nedir  Bütçe Nedir 

Hemen sevinmesin ama. Iki paragraf aşağıda her zaman olduğu gibi yine 100 yıllık bir çam devirmiş Mahfi Bey. Bakın ne demiş:

Özetlersek Türkiye’nin ekonomi politikası günümüzde yüksek ithalat, yüksek cari açık, yüksek büyüme, yüksek ithalat vergileri düşük bütçe açığı modeli çerçevesinde yürüyor. Dış finansman sorunu çıkmadığı sürece bu sistem işliyor ve Türkiye hızlı sayılabilecek bir büyüme temposunu yakalayabiliyor. Ama 2009’da olduğu gibi dış finansman sorunu çıktığı anda ithalatını kısmak zorunda kalıyor ve büyüme hızla düşüyor. Yani bu model sürdürülebilir bir model gibi görünmüyor.

Aritmetik Ortalama Nedir   Hisse Senedi Nedir   Bilanço Nedir   Akreditif Nedir 

Birincisi Türkiye ekonomisi 2009 yılında oldukça yüksek bir hızla büyüdü, ekonominin küçüldüğü yıl 2008 yılı ile 2009’un ilk çeyreğidir. 2009’un son üç çeyreğindeki kümülatif büyüme oranı %11’in üzerindedir, geçen hafta açıklanan büyüme rakamları 2009’un büyümesini gösteriyor, 2010’un değil. Tüik mevsimsel etkilerden arındırılmış verileri açıklamaya başladı, bizim ekonomistler hala köhne babadan kalma 9 ay geriden takip eden istatistikleri kullanıyorlar. Kabuk değiştirelim beyler artık, neredeyse bir sene olacak, öğrenin artık.

Tahvil Nedir    Broker Nedir    Portföy Nedir  Tutumluluk Nedir 

Ikincisi bizim ekonomimizin 2008-2009 döneminde küçülmesinin sebebi Mahfi Eğilmez’in dediği gibi “dış finansman sorunu” değildi, hangi gezegende yaşıyordu Mahfi Bey acaba? Söylediğinin gerçeklerle alakası dahi yok, bir ekonomist nasıl bu kadar cahilce bir yorum yapabilir anlayamıyorum doğrusu. Ekonomimiz küçüldü çünkü hem içeride hem de dışarıda talep daralması yaşandı. Çin’in ihracatı da azaldı, onlar da mı dış finansman sorunu yaşadı Allah aşkına? Saçma sapan yazı yazıp milletin zamanını boşa harcamayın yahu, beceremiyorsanız çekilin ben yazayım o köşede...

Varlık Barışı Nedir  Evrim Teorisi Nedir  Reyting Nedir Read More!

Referandum Tahmini

12 Eylül 2010 tarihinde yapılacak olan referandumun nasıl sonuçlanacağını düşünüyorsunuz? İktidarı bilmem ama CHP kesin evet oyu alır diye düşünüyor sanırım. AYM değişikliği istedikleri gibi iptal etmeyince, madem muhalefetler ve yanlış olduğunu düşünüyorlar, neden tek birinizden bile "millete derdimizi anlatacağız, onlarla birlikte hayır diyeceğiz" demiyorlar ki?

Reeskont Nedir Bütçe Nedir Aritmetik Ortalama Nedir Hisse Senedi Nedir Bilanço Nedir Akreditif Nedir Tahvil Nedir Broker Nedir Portföy Nedir Tutumluluk Nedir Varlık Barışı Nedir Evrim Teorisi Nedir Reyting Nedir

Benim tahminime gelince, 2007'deki Anayasa değişikliği referandumuna katılım oranı 67% olmuş, nihayetinde de 69% ile kabul edilmişti. Sadece İzmir'de yüzde 50'den az evet oyu almıştı paket. Yine 2007 seçimlerinde bu referanduma evet oyu vereceklerini açıklayan AKP, BBP ve SP toplamda %50'nin üzerinde oy almışlar, belli ki seçimlerde DP, MHP gibi partilere oy verenlerden de referandumda evet oyu verenler var. Bence sonuç evet olacak. Referandumdan hayır oyu çıkarsa çok şaşırırım. Tahminlerinizi yorumlara bırakabilirsiniz. Read More!

The Decline and Fall of Denememeler Pidecilik – 2 [Arkaplan]

Serinin ilk yazısında kendimden biraz bahsetmiş, biraz da konuya girmiştim. Tarihsel olarak ilerleme niyetindeyim. Bu yüzden önce benim aklımda bu işe girişme fikri oluşmadan önceki arka planı anlatmam lazım.

Ben: Düzenli bir işim ve düzenli bir maaşım vardı; yapmamın elzem olduğunu düşündüğüm yatırımlarımı yapmıştım; kendimi finansal olarak güvencede hissediyordum; bir de galiba bana batan bir miktar da param vardı. Sanırım hep “biz bu kadar okuduk ettik, ama şuradaki esnaf ilkokul mezunu iken para kesiyor” tarzı düşüncenin biraz etkisindeydim. Benim neyim eksik, hem o kadar işletme okudum, param batsa da bir şeyler öğrenirim, içimde kalmamış olur diye düşünüyordum. İçinde 150 liraya kiracısı bulunan bir dükkanı 10000 TL’ye alasım gelmemişti, ki şimdikinin yerine çok daha iyi bir yatırım olurdu.

Dükkan: Yapıdan bahsediyorum. Dükkan, bir odun fırını ve yaklaşık 5-7 arasında masa ile 20-30 arası sandalye alabiliyor. Doğup büyüdüğüm şehrin eski şehir denen kısmındaydı. Artık odun fırını yapılmasına müsaade edilmeyen bir yerdeydi. Aile bireylerimden birisinindi (İleride kendisinden Ortak veya Dayım diye bahsedeceğiz). İçinde Dedem yaklaşık 50 yıl çalıştıktan sonra 2 yıl kapalı kalmıştı, 8 yıldır da kiradaydı ve aylık kira geliri 400 liraydı. İçindeki kiracıyı içine biz zorla sokmuş ve ilk yıl hiç kira almamıştık. Aradan geçen 8 yılda 2 çocuğunu evlendirdi, borçlarını ödedi, bir ev ve bir araba satın aldı, en son devlet memuru olan damadını istifa ettirip işin başına geçirdi. Dükkanı satın almak için ortağıma teklif götürdü.

Ortak: aka dayım. “Aile ile işe girilmez, aman okumamızın anlamı yokmuş, dayısıyla danasıyla iş kurup yürüten mi var ki” demeyin. İşlerin iyi gitmemesinin nedeni ortağımın dayım olması değil. Bilakis aslında o kadar da kötü gitmemesinin nedeni belki bu. Arka plan dediğimiz zaman diliminde birisi sezonluk olarak az da olsa kar eden, diğeri ise benim hesaplarıma göre zarar eden, onun hesaplarına göre “para döndüren” iki adet dükkanı ve sezonluk olsa da aslında epey iyi para getiren üçüncü bir işi vardı (hizmet sektöründe). “Para döndüren” işe hiç girmemiş olsa diğer iki işi pekala da kendisini geçindirirdi. Dükkanın üzerindeki kendi evinde oturuyordu. Dükkanın yanında metruk halde olduğundan kullanılamayan bir dükkanı daha ve buların arkasında oldukça büyük bir arsası vardı. İlk dükkanına 250, ikinciye 300 lira kira ödüyordu. Kira alması gereken dükkan için ise hep önceden avans aldığı için düzenli kira alamıyordu. Toplamları 60000 TL eden 2 konut kredisi ödüyordu. Kredi ve Kredi kartları, elden borçlar, vergi, SGK ve diğer borçlarıyla birlikte toplam 90-100 bin lira borcu vardı. Aylık ödemeleri yaklaşık 4000 TL idi. İkinci dükkanının cirosu 10000 TL, toplam cirosu sezona göre 12-30 bin Tl arasında değişiyordu. 3 iş, kiralar vs derken dediğim gibi “borç ödemiyor”, yani borcunu azaltmıyor ancak “para döndürüyordu”. Şöyle dersem tablo daha netleşir sanırım: 17000 TL'lik borcu 8 yılda 100000 TL'ye çıkmıştı. Bu kavramı sık sık duyacaksınız, ve derinlemesine incelememi okuyacaksınız bu yazı dizisinde. Türk esnafının neden para kazanamayacağını, neden büyüyemeyeceğini, neden sorunlu bir nakit akış mantığı olduğunu göreceğiz hep birlikte. Ortağıma dönecek olursak, [benim tanıdığım] en dürüst adam olduğunu da eklemeliyim. Yalan söylemez, malzemeden çalmaz, vergi kaçırmaz. Arlıdır. Çalışanlarıyla polemiğe girmez, onları ezmez, “işçinin teri soğumadan” yevmiyesinin verilmesi gerektiğine inanır ve bunu uygular. Borç isteyemez, ya da çok zor ister. Bu yüzden de bankalarla al-ver yapar. Bugüne kadar herhangi bir borcunu (vergi ve SGK hariç) ödememişliği, veya gününü geçirmişliği yoktur. Daha fazla uzatmayayım, nasılsa ilerledikçe onu siz de tanıyacaksınız.

Reeskont Nedir Bütçe Nedir Aritmetik Ortalama Nedir Hisse Senedi Nedir Bilanço Nedir Akreditif Nedir Tahvil Nedir Broker Nedir Portföy Nedir Tutumluluk Nedir Varlık Barışı Nedir Evrim Teorisi Nedir Reyting Nedir

Arka planın son gününün, yani benim bu işletmeyi kurma fikrimin ilk kez aklıma geldiği günün dükkandaki kiracının dükkanı 30-40 bin lira karşılığında dayımdan almak istediği ve dayımın da buna temayül ettiğine dair işaretler aldığım gün olduğunu söyleyebilirim. Üstüme vazife olmadığı halde şiddetle karşı çıktığım bir fikir oldu. Evvela yılık 4800 lira kira geliri olan bir gayrimenkulün o fiyata satılmaması gerektiğini düşünüyordum. Saniyen ev, 2 dükkan, arkadaki büyük arsa ve müştemilatın tek tapusu vardı ve 100 yıllık bu ev (eski bir ermeni köşkü – ki bu bambaşka bir yazımın konusu) tapuda arsa olarak görülüyordu. Bu tek arsanın paylı ortağı olacaktı kiracı (yüzde 25) ve aralarında sözlü veya yazılı başka anlaşmalar olsa da pratikte dükkanı kullanacak ancak diğer dükkanın, evin ve arsanın hem yüzde 25 ortağı olacaktı, hem de satılmasını engelleyebilecekti. Salisen dayım düzenli bir gelirden kısa vadede bir para için vazgeçecekti ve bunun başlangıç olacağını sanmıyordum. Son olarak bir de evin bizim için manevi değeri vardı, aile dışına çıkmasını tamamen duygusal sebeplerle de istemiyordum.

Dükkanı satmaması için haber saldım. İlla birine satması gerekiyor idiyse benim talip olabileceğimi, kısa süreli maddi sıkışıklıktaysa borç verebileceğimi belirttim. Benden başka, kiracının işçisi bile “Kiracı ne veriyorsa 2 fazlasını ben veriyim, bana sat” diye ortalığa çıkması dayımın fikir değiştirmesine yetti.

“Nasıl olur acaba bu dükkanı biz işletsek” düşüncesi sanırım ilk o gün aklıma düştü. Düşünme sürecimle, etrafımla istişarelerimle ve field research’ümle devam edeceğim.
Read More!

The Decline and Fall of Denememeler Pidecilik - 1

Tekrar Merhaba. Ben, bilenler biliyor, ülkenin önde gelen okullarından birinde İşletme okudum. Neler neler öğretmediler ki bana orada? Introduction to business mi eksikti, Human Resources mı, Business Communication'ler, Lineer Programmingler, Financial Accounting'ler, Japanese Business systems'lar, Managerial Accounting'ler, Financial Derivatives'ler. Hatta ve hatta Criminology in Business. Maşallah, hiç bir şeyi eksik bırakmadılar.
Okulu okurken yattım mı? Yeterince (kere)[kişiyle?] değil. Banka stajının üstüne fabrika stajı yaptım, part time çalışırken politik partilerde sürttüm, satranç klübünün başkan yardımcısıyken işletme klübüyle Uluslararası Pazarlama yarışmalarına katıldım.
Okul bitince ne oldu? Mesleğin şanındandır dedim, kalabalık isimli international auditing şirketlerinden birinde çalışmaya başladım. İstanbul sarmadı, brüt maaşın net maaşa geçerkenki kayıplarına sinirlendim, devlete girdim. Ne Uğur Mumcu caddesi 88 numara kaldı bulaşmadığım, Ne İnönü Bulvarı 36 numara, hepsini hatmettik.
Devlette müfettişlerle kavga edince bastık istifayı ver elini tekrar özel sektör. 2 yılda artık vardığım noktada oldukça fazla şey öğrendiğimi düşündüm. Koşuşturmacaya yeter dedim, yerleşik hayata geçtim, yarı maaşımla çeyreğin çeyreği kadar çalışacağım rahat bir işe geçtim. Bir de yapacağım yatırımları yapmıştım, Bir "deneme" yapmaya karar verdim. Ekonomiturk'ün finans projesi gibi. Ağzımızı milyon dolardan aşağısı için açmıyorduk, ama, bakalım bir 'işletme'yi çalıştırabilecek miydik? Büyük bir bankaya girip Genel Müdür olmak mı daha zordur, yoksa bir bankayı kurmak mı değil mi. Sıfırdan bir 'dükkan' açmayı denedim.

Reeskont Nedir  Bütçe Nedir  Aritmetik Ortalama Nedir   Hisse Senedi Nedir   Bilanço Nedir   Akreditif Nedir  Tahvil Nedir    Broker Nedir    Portföy Nedir  Tutumluluk Nedir  Varlık Barışı Nedir  Evrim Teorisi Nedir  Reyting Nedir

Bir Pide fırını. Dükkan hala açık, ama Gibbon'dan esinlendiğim başlıktaki gibi açıldığı günden itibaren düşüşe geçti. Gerçek hayatta, gerçek bir "işletme" deneyimi yaşadım, çok da şey öğrendim. Ne staja benzer yaşadığım, ne de iş tecrücesine. Bizzat para kaybeden benim, bizzat müsebbibi de. Okullarda bize ve size öğretilmeyen şeyleri öğrendim. Japonların Just in Time sistemini çok iyi anlatırlar. Ama elemanınızın "öğlen öğlen pazara gidilmez, hava çok sıcak, motorla gitmem, arabayı ver" demesi üzerine ne yapacağınızı söylemez. Köşedeki manavda kilosu 2 liraya satılan soğanı elemanınızın pazara gidip kilosunu 2.5 liraya alacağını, 10 kilo soğanda 5 lirayı cebine atacağını anlatmaz. Agency Theory nedir, bilirsiniz. Bizzat karşılaşınca nasıl yeneceğinizi anlatmazlar. Elemanınız işe alkollü gelirse kanunlar size onun işine son verebilirsiniz der. Siz o gün yılın en büyük siparişini aldığınız için ona kahve yapar, kusmamasını dua ederek siniriniz tepenizde, yine de yüzüne gülmek zorunda kalabilirsiniz.
Kuruluş öncesinde düşündüklerimden ve düşüncemi paylaştığım insanların yorumlarından başlayarak kurulma, işletilme ve kapatılamama sürecine kadar elimden geldiğince her şeyi bu yazı dizisinde sizinle paylaşmayı deneyeceğim. Umarım size de faydası dokunur. Read More!

Hayvancılık ölse de biz de kurtulsak

Türk halkı hızla vejeteryan olmaya doğru gidiyor. hayırlı uğurlu olsun. Etin kilosu hala 30 lira civarında geziyor. Ben yiyebiliyorum ama et fiyatının artması işime zarar veriyor, kârımı azaltıyor. (olmayan kârımı) Fiyatların düşmesi için ise "devlet" ne yapacağını düşünüyor. Benim bildiğim fiyatları tüccarlar, üreticiler, tüketiciler ve daha nicelerinden oluşan ve adına "piyasa" denilen şey "belirler" , "düşürmez".

Hayvancılık ben doğdum doğalı öldü ölüyor. Ölemedi gitti. Çok sevdiğim bir kitabın başında şöyle bir şey vardı: "bu ülkenin tarihsel şanssızlığı, diğer topraklardaki fosillerin petrole dönüşerek ekonomik zenginliğe katkı sağlaması ama bu topraklardaki fosillerin aktif politikaya devam etmesi ya da gazetelerde köşe yazarlığı yapmasıdır."

Düşündüm de, petrol ithal ede ede mi acaba petrolcülüğü öldürdük? Mesela ithal etmeyi kessek petrol üretimimiz artar mı? Yoksa bazılarının ölüp petrol olmasını beklememiz mi lazım?

Reeskont Nedir  Bütçe Nedir  Aritmetik Ortalama Nedir   Hisse Senedi Nedir   Bilanço Nedir   Akreditif Nedir  Tahvil Nedir    Broker Nedir    Portföy Nedir  Tutumluluk Nedir  Varlık Barışı Nedir  Evrim Teorisi Nedir  Reyting Nedir

Günün sözünü yine en sevdiğimiz yazarlardan biri söylesin: İthalat işsizliği, fakirliği artırır. Dövizleri bitirir. Aman ha dövizlerimiz bitmesin. Varyemez gibi toplayalım bir yere, içinde yüzelim. Üretim iyidir, tüketim kötüdür, bu böyle biline. İhracat iyidir, ithalat kötüdür. Keşke tüketmeyi ve ithalatı yasaklasalar. Hep üretsek, hep ihraç etsek. Çinliler gibi aylık 30 dolar muadili paraya günde 16 saat çalışsak, fabrikalarda yatıp kalksak. Kazandığımız paralarla da dünyadaki tüm evleri alırız, kiralarıyla gelecek nesiller gül gibi geçinir giderler.

O değil de ya buna tüm dünya uyanırsa? Tüm dünya ithalatı yasaklarsa biz kime ihracat yapacağız? Kimse tüketmezse ürettiğini kime satacaksın? Read More!

New York Times’da Türkiye Makalesi

New York Times’da en çok okunan 10 yazıdan bir tanesi de Türkiye hakkındaki makale olmuş. New York Times’ın Türkiye makalesi Türk ekonomisinin %11,4 gibi çok yüksek bir hızla büyüdüğünden, ülke ekonomisinin doğuya doğru açıldığından, Suriye ve Iran’a yapılan ihracatın Amerika’yı geçtiğinden ve Türkiye’nin bölgesel bir güç olduğundan bahsediyor.

Broker Nedir    Portföy Nedir  Tutumluluk Nedir  Varlık Barışı Nedir  Evrim Teorisi Nedir  Reyting Nedir

Tabii bu makaleyi 9 ay önce Türkiye ekonomisi gerçekten çok yüksek bir hızla büyürken ve borsamız 45 bin iken, en azından sene başında borsa 50 bin iken yazmak lazımdı. Bahsedilen büyüme rakamları bugüne ait değil, 2009’un son 9 ayına ait resmi ortaya koyuyor. Maksadımız hükümete çamur atmak değildir, biz hem 9 ay önce hem de 6 ay önce herkes Türkiye’nin hala resesyonda olduğu saçmalarını ortaya dökerken, bazı “ekonomistler” depresyon safsatalarını gazete köşelerinde gündeme getirirken Türkiye’nin yüksek bir hızla büyüdüğünü, borsaya girmek için ise çok uygun bir zaman olduğunu belirtiyorduk. Sene başında da 6 ay sonra (yani bugünü kastederek) ülke ekonomisinin çift haneli hızlarda büyüdüğünün açıklanacağını söylemiştik.

Reeskont Nedir  Bütçe Nedir  Aritmetik Ortalama Nedir   Hisse Senedi Nedir   Bilanço Nedir   Akreditif Nedir  Tahvil Nedir   

Bugün Türkiye ekonomisinin yerinde saydığını, belki de tekrardan resesyona girmek üzere olduğunu söylüyoruz. 9 ay sonra rakamlar açıklandığında şaşırmayın. Ilk çeyrekte ekonomimiz sadece %0,1 büyüdü, enflasyon rakamları da ikinci çeyrek büyümesi hakkında olumlu sinyaller vermiyor. Dışarıda da gelişmeler ülke ekonomisi adına iyi gitmiyor. Genel görüşlerimiz bu şekilde. Finansal piyasalar hakkındaki görüşlerimi öğrenmek için ise Ekonomi Türk 2 bloguna üye olmanız gerekiyor. Diğer bir alternatifiniz ise ekonomiden anlamayan gazetecilerin yorumlarını okumak. İşte size New York Times’da yayınlanan Türkiye Makalesinin bağlantısı. Read More!

ERTELENMİŞ TALEP Nedir?

Türkiye'de cep telefonu tüketicilerinin cihaz değiştirme sürelerinin 18 aydan 24 aya çıktığı bildirildi.
Krizle birlikte özellikle lüks tüketim mallarındaki talep ertelenmesi yaygın bir gelişmedir. Son dönemde teknolojideki gelişmelere ve bizim ne derece gösterişe meraklı bir toplum olmamıza rağmen cep telefonu değiştirme süreleri Avrupa ortalamasına gelmiş.

Reeskont Nedir Bütçe Nedir Aritmetik Ortalama Nedir Hisse Senedi Nedir Bilanço Nedir

Bizim gibi tüketim alışkanlığı çok güçlü olan toplumlarda lüks mallarına olan ertelenmiş talep sonradan ortaya çıktığında ciddi bir balon oluşturur. 2005 yılını hatırlayalım deprem nedeniyle evlerini değiştirmek isteyenler krize takılmış krizin etkisinin atlatılmasıyla bir emlak balonu oluşmuştu.

Akreditif Nedir Tahvil Nedir Broker Nedir Portföy Nedir

İşte benden size tüyo iş yapmak istiyorsanız önümüzdeki dönemde böyle ertelenmiş talebin ortaya çıkacağı sektörleri seçin. Şimdiden o taraflara yönelmekte fayda var. Eğer ekonomide beklenen toparlanmanın olacağını istihdamda düzelmenin görülebileceğini düşünüyorsanız demekki cep telefonu sektörü uygun. Halen dipten çıkmamış ama çıkma potansiyeli her zaman yüksek olan bir sektör. Ancak ekonomide beklenen toparlanma olmaz yeni bir resesyon ya da durgunluk dönemine girilirse terste kalabilirsiniz de. Ne kadar risk o kadar getiri yani...

Tutumluluk Nedir Varlık Barışı Nedir Evrim Teorisi Nedir Reyting Nedir

NOT: Hane halkı harcamaları gösteriyorki biz bu krizde otomobil, mobilya, beyaz eşya gibi harcamalarımızı ertelememişiz. Alkol tütün kullanımımızı da kısıtlamamışız hatta toplu taşıma yerine özel arabalarımızla işe gidip gelmeye devam etmişiz çünkü nette araç akaryakıtlarında artıştayız. (LPG, motorin ve benzinler toplamında) Ama mesela çocuklarımızın eğitiminde bir ertelemeye gitmişiz. İşte siz artık kendinize uygun potansiyel bir ertelenmiş talep taşıyan sektör buluverin. Read More!

Ali Babacan Yalan Soyluyor

Basbakab Yardimcisi Ali Babacan ekonominin durumuyla ilgili bir kac yalan ifadede bulunmus. Bugun aciklanan enflasyon rakamlarindan sonra Ali Babacan "Türkiye ekonomisi 2010 yılında bir yandan güçlü bir iç talep performansı ve öngörülenin üzerinde bir büyüme hızı yakalarken, diğer yandan enflasyon da düşmektedir. Bu son derece olumlu bir gelişmedir." seklinde bir demec vermis.

Reeskont Nedir  Bütçe Nedir  Aritmetik Ortalama Nedir   Hisse Senedi Nedir   Bilanço Nedir   Akreditif Nedir 

Ali Babacan aciklanan buyume rakamlarinin 2010'un birinci ayina degil, 2009'un 9 ayi ile 2010'un ilk uc ayinin ortalamasi oldugunu biliyor olmasi lazim. Eskiden TUIK ceyrekler itibariyle buyume rakamlarini aciklamazdi, artik onu da yapiyor. 2010'un ilk ceyreginde ekonomimiz sadece ve sadece %0,1 oraninda buyumus. Ali Babaca'in demecinde belirtildigi gibi guclu bir ic talep performansi ve beklenenin uzerinde bir buyume durumu hurafeden ibaret. Ic talep yerlerde surunuyor, buyume orani da benim beklentilerimin cok cok altinda, Amerika'dan ve Avrupa'dan bile daha yavas bir hizla buyuyoruz. O yuzden enflasyon oranlari da son bir kac aydir dusus trendine girdi. Ekonomimiz gercekten cok hizli buyuyor olsaydi enflasyon rakamlari da benim aylar once ifade ettigim gibi %10-12 seviyelerinde olmasi gerekirdi, %8,4 degil.

Tahvil Nedir    Broker Nedir    Portföy Nedir  Tutumluluk Nedir  Varlık Barışı Nedir  Evrim Teorisi Nedir  Reyting Nedir

Benim simdiki korkum ulke ekonomisinin 2010'un ikinci ceyreginde kuculuyor olmasi ve yeniden resesyona dogru yol aliyor olmasidir. Gerci bir kac ay icerisinde hukumet gelecek seneki secimler icin harcamalari arttirip ekonomiye doping yapacaktir ama bu stratejideki problem de Avrupa'daki borc krizi konusundaki kaygilarin Turkiye'ye de sicramasi olabilir (yine de bu ufak bir ihtimal). Asil problem ise ihracat yaptigimiz ulkelerin tekrardan kemer sikmaya baslamasi ve yeni bir dis darbe yememiz olacaktir.

Keske 2006-2007 yillarinda Ekonomi Turk blogunda ve Ekonomi Turk kitabinda siddetle tavsiye edildigi gibi butce fazlasi verseydik ve bugunler icin hazirlik yapiyor olsaydik. O zamanlar da problem yaklasan 2007 secimleri icin harcamalarin yapilmasi ve reformlardan vazgecilmesi oldu. Bedelini bugun oduyoruz. O zamanlar yedigimiz hurmalar simdi bir taraflarimizi tirmaliyor. Read More!

Art Laffer'a Ayar Ceken Gazeteci

Turkiye'de genellikle gazeteciler ekonomiden pek anlamazlar, daha cok politik yorum yaparlar. CNBC'de senelerdir program yapan at gozluklu Larry Kudlow kendisi gibi cok politik yorum yapan Art Laffer'i da programina surekli olarak davet ediyor. Art Laffer da meshur "Laffer egrisi" kavraminin yaraticisi kisi.

Nükleer Kirlilik  Gönüllü Çevreci Kuruluşlar  Olasılık Soruları ve Çözümleri  Marksizm Nedir  Spam Nedir

Neyse Forbes'da calisan gazeteci asagiya linkini koydugum videonun son 5 dakikasinda Laffer'e Amerika'da pek gormedigimiz bir sekilde ayar cekiyor. Bravo vallahi. Gerci Kudlow adami bir daha programina konuk olarak cagirmaz ama...

Video burada Read More!

Büyüme ve Borsa Arasindaki Iliski Nedir?

Büyüme Rakamları
Büyüme rakamları herkes gibi beni de karamsarlığa itti diyebilirim aslında. Baz etkisine rağmen %11.7'lik büyüme, hele de takvim ve mevsim etkisinden arındırılmış %0.1'lik büyüme bize büyümenin sürdüğünü ama çok yavaşladığını gösteriyor.

Hemen büyümede beni hayal kırıklığına uğratan alt segmentlere geçeyim. Öncelikle şunu söylemeliyimki ticaret ve sanayi sektörlerindeki büyüme tam olarak beklentilerime paralel geldi. Beni hayal kırıklığına uğratan sektör inşaattı. İnşaattaki toparlanmanın daha geç olacağının tahmin ediyordum ama en büyük baz etkisi geçtiğimiz son 3 çeyrekte rekor küçülme gösteren inşaat sektöründe yaşanacağı kanısındaydım. Yani inşaatın baz etkisinin büyümeye daha fazla bir katkı sağlamasını beklerdi. Malesef bu böyle olmadı. İnşaatın büyümeye katkısı sadece 0.5 puan oldu. Ben bunu inşaattaki toparlanma gecikti şeklinde yorumluyorum. Yani herkesin beklediği gibi ticaret ve sanayi sektöründeki büyümede önümüzdeki çeyreklerde bir yavaşlama olacak ama baz etkisinin daha da güçlenmesiyle inşaat sektöründe yüksek hızlı büyüme rakamlarına ulaşılacak. Bu sayede sene sonunda %6'nın üzerinde bir büyüme hızına ulaşacağımız öngörüsünü halen taşıyorum.

Harcamalar kısmında ise özel tüketim harcamaları kriz öncesi dönemi yakalayamamakla birlikte %9.9’luk büyüme kaydetti. Sadece kamu harcamaların bütçe açığındaki kısıntıya rağmen büyümeye devam etmesi ilgimi çekti. Tabi bütçedeki kısıntılar nedeniyle kamu yatırımlarındaki düşüş de şaşırtıcı değildi. Buradan şu sonuç ortaya çıkıyor Hazine bütçeyi dengeye getirebilmek için yatırımları kısıyo ama harcamaları kısma gereksinimi duymuyor.

Bono Nedir? Fareli Köyün Kavalcısı Arge Nedir?

Harcamalar kısmında benim dikkatimi esas çeken şey daha farklı. Hane halkı harcamalarındaki dağılım. Hanehalkının harcama gruplarına göre dağılımı incelendiğinde 1Q10 döneminde gıda harcamalarının toplamdaki payı %24.9 ile tarihi en düşük seviyesine gerilemiş. Yani biz yemeyi bırakmışız onun yerine giyime ve beyaz eşya mobilya harcamalarına yönelmişiz. Verilerin tutulduğu 1998 yılından beri gıda harcamalarının toplamdaki payı hiç bu kadar düşük kalmamış. Bu durum son dönemde gıda fiyatlarında yaşanan düşüşü de açıklıyor.

Kalite Nedir Açık Arttırma Nedir Pesimist Nedir?

Hal böyleyken dedimki acaba biz tüketmeyip tasarrufa mı yöneldik hani olmaz da belki olmuştur diye. Tam tasarruf oranlarımızı nereden bulurum diye düşünürken imdadıma MB Başkanı Durmuş Yılmaz yetişti. Bakanlar Kurulu'na yaptığı sunumun 39. sayfası (merak edenler sunumun tamamına TCMB sitesinden erişebilir.) beni hayrete sokan bir grafik karşıma çıkardı. Grafikte reel ücret ile özel tüketim birlikte verilmişler. 2005 yılından beri son derece korele hareket eden bu ikili krizle birlikte ayrıma düşmüşler ve reel ücretler düşerken harcamalar da artmış. Yani biz kazanmadığımız parayı harcamaya başlamışız. Hemen bir kaç slide ötede bu defa kredilerdeki gelişime bakayım dedim kriz yılında tüketici kredileri bir artmış ki sormayın. Demekki bizim toplum hazır faziler düştü ben borçlanayım; “alayım vereyim ekonomiye can vereyim” demiş. Reklamlar işe yaramış yani…

Marksizm Nedir Spam Nedir Nükleer Enerjinin Zararları

Aslında resesyondan çıkma anlamında son derece doğru bir tutum ama kaynakların verimli kullanımı konusunda son derece beceriksiz olan bizim gibi toplumlar için de bir o derece tehlikeli. Bu makasın zamanla kapanması kaçınılmaz; yani ya harcamalar kısılacak ya da reel ücretlerde artış olacak. Harcamalardaki olası bir kısılma ihtimali ekonomide bir yavaşlama hatta daralma ihtimalini kuvvetlendirir. Bu önümüzdeki dönem için bir risk sinyali. Reel ücretlerde artış mı o konuya girmiyorum bile.


Borsa
Tüm dünyada olduğu gibi bizde de borsa rasyonel bir hareket göstermez. O yüzden borsa için yukarıdaki gibi rasyonel bir yorum gerçekçi ve inandırıcı olmaz. Ama biz yinde de deneyelim. Önce şunu bilmeliyiz borsada beklenti alınır gerçek satılır. Yani birz rekor küçülürken borsa artıyodu çünkü beklenti sert bir büyüme olacağı yönündeydi. Öyleyse şimdiki beklenti ne. Büyüme devam etse de yavaşlayacağı. O halde rasyonel olarak borsanın da artsada hızının yavaşlayacağını tahmin edebiliriz. Peki ya daralma olursa. O zamanda borsada düşüş beklemek gerekir. Uzun vadeli yatırımlarınız buna göre yapmanızda fayda var.

Teknik analiz hiç sevmediğim ve mecbur olmadıkça kullanmadığım bir şeydir. Size de tavsiye etmem benim rasyonel olmayan tahminlerim bile teknik analize dayanmaz. Olsa olaca buna finans piyasalarına quant analiz diyebilirsiniz. Neyse geçelim rasyonel olmayan borsa tahminime. Öncelikle bizim piyasa (dünyada bizden farksız değil) düşerken de abartır çıkarken de. Yani petrol 150 USD'yi zorlarken çok zeki analistler 200 USD'ye gider diye yazar, aynı analist 50 USD'nin altına inince de 10 USD'ye gider yazar. (Yanlış hatırlamıyosam kriz öncesi Bear Stearns analiziydi biraz araştırırsanız iki rapora da ulaşabilirsiniz) ee hal böyle olunca da fiyatlar ya çok dip olur ya da çok zirve.

Nükleer Kirlilik Gönüllü Çevreci Kuruluşlar Olasılık Soruları ve Çözümleri

Şimdi size kriz döneminde yaptığım bir analizden bahsedeyim. IMKB içerisinde ağırlığı olan 50 şirketin geçmiş dönem kar ve ciro rakamlarını aldım. Bu dönemlere ait ortalama piyasa değerlerini çıkardım. Sonunda da bir F/K ve bir P/S(fiyat satış ve fiyat kazanç oranı) zaman seri analizim oldu. Borsanın özellikle F/K oranına göre belli bir frekansta hareket ettiği sonucu ortaya çıktı. Buna göre 5 F/K ucuz 20 F/K bizim piyasa için pahalı sonucu ortaya çıktı. Ben bu analizi yaptığımda İMKB'nin F/K'sı 19 seviyesine ulaşmıştı. Bana göre mevcut karlarla endeksin 42 bin seviyesinde olması gerekirdi. Hatırlarsanız 2009 ilk 3 çeyrekte bankalar bonolardan muazzam karlar yazmışlardı ve bunun 4 çeyrek itibariyle son bulması bekleniyordu. Bende bu beklentiler doğrultusunda toplam kar rakamının azalacağını ya da sabit kalacağını tahmin ediyordum. Bu sebeple borsa için pahalı görüşünü savundum. Ama yanıldım. Evet bankalar bonolardan yüksek getiri elde edememişti ama bu faiz oranlarına rağmen bankalar inanılmaz bir kar artışı gösterdi. Piyasa belki artmadı o zamanlar 52 bin seviyelerindeydi şimdi de 54 bin ama artan kar rakamlarıyla F/K oranı 10'un altına düştü. Şimdi önümüzdeki dönemde karların hafifde olsa yukarı seyrini sürdüreceğini tahmin ediyorum. O yüzden yüksek bir prim potansiyeli olmasa da borsanın yukarı gidebileceğini tahmin ediyorum.

Diğer bir görüşüm ise faizler hala çok düşük ve para hala bedava. Yani bizim borsamınzda büyük bir çöküşün yaşanması için ciddi bir para çıkışı gerekli ancak şuanda paranın kaçışı için bir gereksinim gözükmüyor. Üstelik CDS'lerimiz bir çok Avrupa ülkesinden daha düşük ve bu faiz oranlarına rağmen hala tahvil alımı devam ediyor.

Özetle buralar yeni seviye açmak için riskli seviyeler gibi gözükse de mevcut pozisyonların korunması gerektiği ve önümüzdeki günlerde hisse bazlı hareketlerin görüleceğini tahmin ediyorum. Hisse önerisi olarak da Petkim'i önerebilirim. Petkim ile ilgili görüşlerimi ekonomitürk 2 bloğunda yayınlayacağım. Read More!

Korumalı/Garantili Fonlar Nedir?

Bir uyemiz bize Isbankasinin anaparanızı korumak, farklı yatırım enstrümanlarına yatırım yapmak, portföyünüzün riskini sınırlamak ve İş Bankası'nın yatırım fonlarındaki uzmanlığından yararlanmak İstiyorsanız İş Bankası’nın Anapara Koruma Amaçlı fonlarından biri size göre seklinde reklamini yaptigi korumalı/garantili fonlar nedir diye sormus.

Nükleer Kirlilik  Gönüllü Çevreci Kuruluşlar  Olasılık Soruları ve Çözümleri  Marksizm Nedir 

Biri size bir sey satmaya calisiyorsa cogu zaman isin icerisinde bir pislik var demektir. Turkiye'de borsaya para kaybetmek korkusu yuzunden girmek istemeyenlerin ellerindeki paralari almanin guzel bir yolu da Is Bankasinin simdi satmaya calistigi "korumali/garantili fon" inovasyonudur. Isin icerisinde bir tuzak yok. Borsada para kaybetmeden yatirim yapmak mumkun. Ama bunun icin Is Bankasina dunyanin komisyonunu odemenin alemi yok. Kendi kendinize de anaparanizi koruyarak ya da garanti altina alarak borsada yatirim yapmaniz mumkun. Nasil mi yapabilirsiniz bunu? Anlatayim.

Spam Nedir    Nükleer Enerjinin Zararları  Bono Nedir?  Fareli Köyün Kavalcısı  Arge Nedir?  Kalite Nedir  Açık Arttırma Nedir  Pesimist Nedir?

Ekonomi Turk 2 bloguna uye olan okuyucularimiz bu yazinin devamini oradan okuyabilirler. Uye olmayan okuyucular ise bunu nasil basarabileceklerini su sayfadaki 19 sayfalik teknik dokumani okuyarak cozmeye calisabilirler. Read More!