Ziraat Mühendisliği Nedir? Puanları, Bölümleri ve iş Olanakları

Ziraat mühendisliği nedir, bu konudaki iş olanakları nelerdir, puanları nasıldır diye merak ediyorsanız siz bu konuda biraz bilgi vereyim. Ziraat mühendisliği Türkiye’de adam gibi yapılmayan mühendisliklerin en başında gelir. Bir çok devlet üniversitesinde ziraat mühendisliği bölümü olmasına rağmen hem bu bölümlerdeki hocalar vasatın altındadır, hem de bu bölümlerin puanları düşük olduğu için öğrenci kalitesi çok düşüktür. Neticede vasatın altında üniversitelerde, vasatın altında hocalarla, vasatın altında öğrencilerle ancak vasatın çok çok altında rekabet edemeyen sadece kağıt üzerinde mühendis olan kişiler mezun edebiliyoruz.

Ziraat mühendisleri Amerika’da ne yapıyor diye merak ediyorsanız başınızı döndürecek bir yazıya dikkatinizi çekeyim. New York Times’da yayınlanan bir haberde serada domates üretenlerin kullandıkları tekniklerden bahsediliyor.  Okuyun ve ziraat mühendislerinin gelecekte neler yapacağını, bugün ne tür yenilikler (bkz. inovasyon nedir) getirdiklerini okuyunuz. Adamlar bilgisayar kontrolünde domates yetiştirip, sürekli verimliliği arttıracak optimizasyon yaparlarken Türkiye’de çiftçiler miras yoluyla bölüne bölüne ufalarak bostana dönen tarlalarda Atatürk döneminden kalma tekniklerle sözde tarım yapıyor.

Aslına bakarsanız ziraat mühendisliği geleceğin mesleği, tarım ise Türkiye’nin en rekabetçi olacağı alanlardan bir tanesidir de Türkiye’de bu işle profesyonel olarak ilgilenen çok az kişi var. Kafası biraz çalışan adam bankacılık finans gibi masa başı işlere hücum ederken, diğerleri de KPSS’ye hazırlanıp bir devlet dairesine kapağı atmanın yollarını arıyor.

Ziraat mühendisliği nedir sorusuna umarım ilginç bir cevap verebilmişimdir. Gerçekten heyecan verici bir alan ama Türkiye’de kendi göbeğinizi kendiniz kesmek durumundasınız. Read More!

İnovasyon nedir? Inovasyon ne demek?

Bu yazımızda İnovasyon nedir sorusuna yanıt arayacak ve inovasyonun ekonomide oynadığı rolü anlatmaya çalışacağız. Günlük yaşamda sıklıkla yaratcılık veya icat yapmak şeklinde kullanılan inovasyon, esasen bu iki kavramdan farklı bir anlama gelmektedir. İnovasyon; ekonomik ve sosyal fayda sağlayan yeniliklikler ve bu yeniliklerin ortaya çıkış süreci anlamına gelir. Sanatsal önem taşımamakla yaratıcılıktan, teknik yeniliklerle sınırlı olmamasıyla da mucitlikten ayrılır.

İnovasyon sonucu ortaya çıkan şey yeni bir ürün olabildiği gibi yeni bir düzenleme, kurum, iş modeli, prensip veya yaklaşım da olabilir. Örneğin futbol liglerinde uygulanan ve ligleri daha ilgi çekici, dolayısıyla daha karlı hale getiren üç puan sistemi de bir inovasyondur. Yatırımlarımızı değerlendirmemizde bize değişik seçenekler sunan hisse senedi, tahvil, vob, futures piyasalar ve likit fonlar gibi enstrümanlar da finansal inovasyon olarak tanımlanırlar.

İnovasyon girişimcinin en önemli silahıdır. Kısıtlı imkan ve sermayeye sahip bir girişimcinin yenilik yapmadan piyasada bulunan mevcut üreticilerle rekabet etmesi çok zordur. Bir girişimci için başarıya giden en garanti yol, kendi pazarını yaratmasına olanak sağlayan ve kendisini bu pazarın doğal lideri konumuna getiren bir inovasyon yapmasıdır.

Örneğin Gillette firmasının kurucusu King Camp Gillette ne jilet olarak bildiğimiz tıraş bıçağını icat etmiş ne de bunu satmayı ilk akıl etmiş kişidir. Gillette kullanılıp atılabilir jileti icat etmiş ve tıraş bıçağı ile sapını ayrı ayrı satmayı akıl etmişdir. Tıraş bıçağının sapını maliyetinden düşük bir fiyata satıp, asıl karı tıraş bıçağı satışlarından elde etmeyi amaçlayan Gillette, fiyatlandırma ve satış konusunda bir inovasyona imza atmıştır.[1] Bu inovasyon sonucu Gillette, yaklaşık 100 yıldır yarattığı bu piyasanın hakimidir. Warren Buffett’ın da en önemli yatırımlarından biri olarak bilinen Gillette şirketinin hikayesi tam bir Amerikan rüyasıdır.[2] King Gillette ise ironik biçimde yaşarken sosyalizmi savunmuş ve zengin olduktan sonra bile planlı ekonomiyi savunan kitaplar yazmıştır![3][4]

İnovasyon kavramını girişimcilik ile beraber inceleyen ve bunun teorileri üzerine derin biçimde çalışmış ilk kişi, Avusturyalı ekonomist Joseph Schumpeter’dir. Schumpeter girişimcilerin inovasyonlar yoluyla eskimiş ve verimsiz yapıları daha verimli olanlarla değiştirdiğini gözlemlemiş ve bunu kapitalizmin toplumu ileriye iten temel dinamiği olarak nitelemiştir. Schumpeter bu süreci creative destruction(yaratıcı yıkım) kavramıyla açıklamıştır.[5]

Inovasyon kavramının son dönemde popülerleşmesi ise küreselleşme ve gelişmekte olan ülke piyasalarının atılımıyla yakından ilgilidir. Bu gelişmeler sonucunda fiyat üzerinden rekabet etmek çok zorlaşmıştır. Firmalar inovasyonlar yoluyla ürün ve hizmetlerini farklılaştırmaya ve girişimlerinin karlılıklarını korumaya çalışmaktadırlar. Markalaşma ve marka değeri gibi kavramların ön plana çıkışı da benzer dinamiklerle açıklanabilir.

Son yıllarda bir ülke ekonomisinin inovasyon kabiliyeti; enflasyon, işsizlik ve iktisadi büyüme gibi ölçülmeye çalışılmaktadır. Bir ülke ekonomisinin inovasyon kabiliyeti o ülkedeki ünivesitelerin kalitesi, risk sermayesine ulaşım, kültürel yatkınlık, patent başvurularının miktarı ve piyasalarının rekabet düzeyi gibi birçok faktörün beraber değerlendirilmesiyle ölçülür.

ABD Ulusal Üreticiler Birliği(NAM)’nin hazırladığı 2009 yılı küresel inovasyon endeksine göre Türkiye en büyük 20 ekonomi arasında inovasyon konusunda 18., tüm ekonomiler arasında ise 58. sıradaymış.[6] The Economist dergisinin hazırladığı listeye göre ise 2004-2008 yılları arasındaki performansıyla Türkiye 52. sırada. 2009-2013 yılları arasında ise 1 sıra yükselerek 51. sıraya gelmemiz bekleniyormuş.[7] INSEAD’in gene 2009 yılı için hazırladığı bir başka listede ise Türkiye 67. sırada bulunuyor.[8] Listelerde Kore, Sinagapur, Japonya, ABD ve İskandinav ülkelerinin üst sıralarda yer alması ve listelerin Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik endeksi ile parallelik göstermesi dikkat çekiyor diyebiliriz.

Bu yazıda kuş bakışı olarak inovasyon kavramı hakkında bilgi vermeye çalıştık. Gelecekte inovasyon kavramı ile ilgili başka yazılarımız da olacak. Umarız, İnovasyon nedir başlıklı yazımız size yeni bir perspektif kazandırabilmiştir.
Read More!

Sosyalist Nedir? Sosyalist Kime Denir?

Sosyalist nedir ve sosyalist kime denir diye merak ediyorsanız başka hiç bir yerde bulamayacağınız bir tanım yapacağım. Sosyalist tembelliği destekleyen, çalışan, üreten ve zengin olanlardan kazançlarını (zorla, güç kullanarak) gasp ederek tembel ve bunun neticesinde yoksul olanlara dağıtmayı bir erdem sayan insanlara verilen isimdir. Tembelin çalışkanı sömürdüğü sisteme ise sosyalizm denir. Kimler sosyalisttir diye merak ediyorsanız onu da söyleyeyim, hepimiz az ya da çok sosyalistiz, bir çoğumuz da sosyalist olduğumuzun farkında değildir.

Insanlar gece gündüz çalışarak, özveride bulunup tasarruf ederek ve yatırım yaparak başarılı ve zengin olabilir mi? Bu soruya sosyalistler ve sosyalizm hayır cevabını verir. Öyle olmasaydı çok çalışıp zengin olan insanların servetlerini gasp edip toplumun tamamına yağmalatmazlardı. Sosyalistlere sorarsanız zengin olmanın kaynağı ya hırsızlıktır ya da şanstır. Hırsızlık ekonomik düzenin değil, adli düzenin problemidir. Hırsızlıkla mücadele etmek istiyorsanız ekonomik sisteme değil adli sisteme ve polislik sistemine müdahale edip problemi çözmeniz gerekir. Zenginliğin kaynağının şans olduğunu düşünüyorsanız Allah size kolaylık versin diyorum çünkü müdahale etmek zorunda olduğunuz tek alan ekonomi değil, her şeydir.

Sosyalistseniz bütün futbol, basketbol ve dığer spor müsabakalarının hep beraberlik ve eşitlikle bitmesini sağlamak zorundasınızdır. Yetenekli sporcular şanslı genlere sahip oldukları başarılı olurlar. Bilim adamları şanslı genlere sahip oldukları için zekidirler. Müzisyenler şanslı genlere (müzik kulağına) sahip oldukları için başarılıdırlar. Güzel kadınlar ve erkekler doğuştan güzeldirler. Çirkin insanlara “haksızlık” yapmamak için bu konuda sosyalistler nasıl bir çözüm getirirler bilemem. Peki ya kısa insanlar?

Gerçek şu ki eşitlik bir ütopyadır, insanlar eşit doğmazlar, hiç bir zaman da eşit olmaz. Her insanın ana babası eşit değildir, eşit miktarda çalışmazlar, çocuklarına eşit miktarda imkanlar sunmazlar. Siz bir devlet politikası olarak çok çalışıp çok kazanandan alıp tembellik yapmış, hayatta yanlış kararlar alıp yanlış adımlar atmış insanları ödüllendirirseniz, insanlara da çalışkan olun değil, tembel olun mesajını verirsiniz. Yoksul kalmak istiyorsanız bunu yapın ama zenginleşmek, daha çok üretip halkınıza ve gelecek nesillere daha çok kaynak bırakmak istiyorsanız yapmanız gereken tembelleri değil çalışkanları ödüllendirecek ve teşvik edecek bir sistem oluşturmaktır. Bu amaca ulaşmanızı sağlayan en iyi sistem ise şimdilik kapitalizmdir. Ruslar, Çinliler ve Hintliler komunizm ve sosyalizm deneyleri yaparak sosyalizmin doğru sistem olmadığını tüm dünyaya kanıtlarken 2 milyardan fazla insana da 3-4 nesil işkence yaptılar, şimdi de kapitalizme geçerek gelişmiş ülkeleri yakalamaya çalışıyorlar.

Çalışkanların sistemi kapitalizm, tembellerin sistemi ise sosyalizmdir. Sosyalist nedir? Sosyalist tembelliği destekleyen adama denir. Sosyalist kime denir? Çalışıp üreten adamların emeğini ve birikimlerini sömürmeye çalışan, daha büyük bir pasta üretmektense başkalarının ürettiği pastadan kendine pay kapmaya çabalayan kurnaz kişiye sosyalist denir. Read More!

Kredi Garanti Fonu Nedir?

Kredi Garanti Fonu Nedir? konulu yazımızla kredi garanti fonunu (KGF) tanımlayacağız ve Türkiyede kredi garanti fonu uygulamaları hakkında istatistiksel bilgi vereceğiz.

Kredi Garanti Fonu, Küçük ve Orta Ölçekli işletmelere destek vermek, yatırımlarının ve işletmelerinin finansmanında banka kredisi kullanmalarını mümkün hale getirmek için kefalet sağlayan bir kuruluştur.

Küçük ve Orta Ölçekli işletmeler ulusal ekonomiden önemli bir pay almalarına rağmen (Bkz: Kosgeb) yüksek yönetim giderleri, küçük çaplı borç talepleri, işletmeler hakkındaki bilgi yetersizliği ve büyük ölçekli işletmelere göre daha riskli oluşları nedeniyle finansmana ulaşma noktasında sorun yaşarlar.

Yatırım Fonları Nedir? Eurobond Nedir? B Tipi Likit Fon Nedir? A Tipi Yatırım Fonu Nedir?

KGFler gelecek vadeden küçük ve orta ölçekli işletmelerin krediye ulaşma olanağını güçlendirerek ülke ekonomisinin dengeli bir şekilde büyümesini hedefler. Kore, Tayland,Portekiz ve Hindistan gibi ülkerlerde de Türkiyedekine benzer kredi garanti fonu yapılanmaları mevcuttur. Örneğin 2008 sonu itibariyle Kore Kredi Garanti fonu 3,3 milyar USD mal varlığı ile 28 milyar USDlik toplam kredi hacmine ulaşmış. (Bkz: KODIT)

Türkiyede KGF 1991 yılında kurulmuştur. 240 milyon TL sermayeye sahip Türkiye KGFsinin günümüzdeki yapılanmasını TOBB 33%, KOSGEB 33%, çeşitli fedarasyonlar ve Türkiyenin önde gelen 20 bankası 34% oluşturmaktadır. 2008 yılında KGF 1138 işletmenin 188 milyon USDlik kefaletle 264 milyon USD tutarında krediye ulaşmasını sağlamış.

KGF’den kimler yararlanabilir?
Gerçek ve tüzel KOBİ'ler, Esnaf ve sanatkarlar, Tarımsal işletmeler ve çiftçiler, Kadın ve genç girişimciler, Teminat yaratma sıkıntısı çeken yatırımcı ve işletmeciler yararlanabilir.

Bu yazımızda Kredi Garanti Fonu Nedir? sorusuna cevap vermeye çalıştık. Daha fazla bilgi için Türkiye KGF’nin sitesini ziyaret edebilirsiniz. Read More!

Oğuz Demir Kimdir? Ekonomistler Platformu Nedir?

2009 yılı için açıklanan büyüme rakamlarından sonra yapılan yorumlara bakınca aklıma ilk gelen Oğuz Demir kimdir ve Ekonomistler Platformu nedir soruları oldu. Milliyet ekonomideki gelişmeleri 9 ay arayla takip ettiği için “batma noktasındaki Yunanistan’ın küçülme oranı %2,2 olmuştu, biz %4,7 küçüldük” şeklinde buram buram ekonomi cehaleti kokak bir ifadede bulunmuş. Kardeş, Yunanistan çok küçüldüğü için krize girmiyor ki, devlet gelirlerinden çok daha fazla harcama yapıp kantarın topuzunu kaçırdığı için batmanın eşiğine geliyor. Biz de devlet harcamalarını köküne kadar arttırıp GSYH’nin %12-15’i kadar bütçe açığı verseydik, belki de %3-4 büyüyecektik. Bizim verdiğimiz bütçe açığı %5,5 gibi bir rakamdı, keşke geçmişte mali kural uygulayıp iyi günlerde bütçe fazlası verseydik ama buna da şükür, ekonomiyi Yunanistan’dan kat kat daha iyi yönettiğimiz bariz.

Oğuz Demir ise açıklanan büyüme rakamlarını inandırıcı bulmadığını belirtmiş. Büyüme rakamlarının açıklanmasıyla sazan avlama sezonu da böylece açılmış oldu. Biz 3 ay önce “Tüik rakamlarla oynuyor” diyen ekonomi cahillerinin meydanlara döküleceğini belirtmiştik. Ilk sazan Ekonomistler Platformu Başkanı Oğuz Demir olmuş. Bir de utanmadan “son dönemde bu yeni moda oldu, önce rakamlar açıklanıyor, bir süre sonra da revize ediliyor” demiş. Herhalde revize edilecek, tüm dünyada revize edilir, Rakamların revize edilmesini istemiyorsan o zaman 3 ay değil, 12 ay beklersin.

Oğuz Demir 1982 Amasya doğumlu, Istanbul Üniversitesi iktisat bölümü mezunu, Italya’da ekonomi doktorası yapan genç bir arkadaşımızmış. Ekonomiden ne kadar anladığı hakkında şimdilik bir yorum yapmayayım ama büyüme ve büyüme istatistikleri konusunda çok parlak olmadığı yaptığı yorumlardan anlaşılıyor. Tabii popülist bir iddia ortaya atıp kendi şirketleri olan Ekonomistler Platformunun reklamını da yapmak istiyor olabilir, bilemem.

Ekonomistler Platformu ise yirmili yaşlarında toy kişilerce yönetilen üniversite sonrası bir ekonomi kulübünü andırıyor. Para Dergisinde yayınlanan yukariya resmini koyduğum söyleşinin kapağına bakınca Oğuz Demir’in de Güngör Uras ekolünden gelen ekonomiden anlamayan, tribünlere oynayan bir kişi olduğuna yönelik kanaatim kuvvetlendi. “Düzelme geçici, kriz zikzaklarla sürecek” şeklinde iddialı ama fos çıkan bir tahmin yapmış. Oğuz Demir yan tarafa koyduğum Tercüman gazetesindeki haberin resminde ise “Türkiye Ekonomisinin 2001’den bu yana yeni bir iş ve ekmek kapısı üretemediğini” söyleyerek rengini ve ekonomik bilgi seviyesini iyice belli etmiş.

Şimdi burada Oğuz Demir’i yerden yere vuracak bir sürü laf söyleyebiliriz ama Oğuz Demir’e gelene kadar Türkiye’de bir sürü namlı şanlı köşe yazarı ve kendisine ekonomist diyen adam var. Nisan ayında piyasaya çıkacak olan Ekonomide Hurafeler ve Gerçekler kitabında hem “Büyüme Oranları” ve “2010 GSYH ve Büyüme Oranı Tahminleri” yazılari gibi yazılar hem de Güven Sak’ı yaptığı tahminler gibi tahmin yada ifadelerde bulunan ekonomistleri alaya alan ve eleştiren yazılar var. Bu sefer kitap piyasaya kesin çıkıyor, gereken duyuruları kitap piyasaya çıkınca yapacağım. Read More!

2009 Büyüme Hızı Ne Kadar? Çeyrek Çeyrek Büyüme Oranı

2009 yılında büyüme hızı ne kadar oldu diye merak edenler TÜIK’in bugün yayınladığı bültenle çeyrek çeyrek büyüme oranı gerçekleşmelerini görmüş oldular. 2009 yılının tamamında ortalama olarak bir önceki yıla göre ekonomimiz %4,7 hızında küçüldü. 2009’un birinci çeyreğinde ekonomimiz %14,5, ikinci çeyreğinde %7,7, üçüncü çeyreğinde % 2,9 küçülürken, 2009’un dördüncü ve son çeyreğinde %6 büyüdü.

Tabii siz büyüme konusunda Güven Sak gibi cahilseniz açıklanan %6 rakamı da sizleri şaşırtır, 2010’un birinci çeyreğinde açıklanacak %12-14 civarındaki büyüme oranına da “Tüik rakamlarla oynuyor” tepkisi verirsiniz. Bakınız büyüme konusunda Ocak ayının başında “Büyüme Oranları” ve “2010 GSYH ve Büyüme Oranı Tahminleri” başlıklı yazılarımda büyüme nasıl hesaplanır ve baz etkisi nedir sorularına detaylı cevaplar vermiştim. O yazıları okuyanlar o gün büyüme konusunda Türkiye’deki tüm köşe yazarlarından daha fazla bilgi sahibi olmuşlardı. O gün ben ekonomimiz en karamsar senaryonun gerçekleşmesi durumunda dahi %2,5 büyüme tahmini yaparken kendilerine “uzman, analist, ekonomist” diyen ama bu konulardan bihaber olan kesim hala büyümenin eksi olacağını tahmin ediyorlardı. Bir tek Deniz Gökçe büyüme oranları dördüncü çeyrekte pozitif olabilir diyerek diğerlerine göre iyimser kalıyordu.

Işin gerçeği şu ki, piyasadaki herkesten fersah fersah daha yüksek ve iyimser büyüme tahmini yapan bendeniz bile gerçekleşen rakamlara kıyasla karamsar kalmışım. Büyüme rakamlarını incelerken öyle Tüik’in geçmişten getirdiği “bir sene öncesine göre kıyaslama” alışkanlığından kurtulursanız ufkunuz çok genişleyecektir. Neye bakacaksınız peki? Mevsimsel ve takvim etkilerinden arındırılmış bir önceki çeyreğe kıyasla büyüme rakamlarına tabii ki. Sonra da bunları toplayarak çok süper tahmin yapabilirsiniz. Güven Sak bu dediğimizi yapmış olsaydı Ağustos 2009’da “ekonomi hala depresyonda” türünden talihsiz açıklamalarda bulunmazdı. Ne kadar süper bir ekonomist olursanız olun, böyle bir açıklama yaptıktan sonra karizmanız dağılır gider.

Ne dediğimi ben size 2010’un ilk çeyreği için büyüme tahmini yaparak anlatayım. 2009’un ikinci çeyreğinde ekonomimiz bir önceki çeyreğe göre %7 büyümüştü, yani resesyondan çıkalı aslında 1 sene oluyor ama Tüik daha yeni rakamlarına bunu yansıtıyor. Resesyona girerken de aynı durum vardı, resesyonda olmamıza rağmen hala büyüme rakamları açıklanıyordu. Dediğimizi yaparsanız piyasadan 6-9 ay öne geçmiş olursunuz. 2009’un üçüncü çeyreğinde büyüme oranı %2 civarında idi. 2009’un dördüncü çeyreğinde de büyüme oranı %2,3 olarak açıklandı. Bu demektir ki geçen senenin son 3 ayında ekonomimiz yıllık büyüme temposu olarak %10’a yaklaşan muazzam bir hızla büyüyormuş. Şimdi 2010’un ilk çeyreğinde ekonomimiz %0 hızıyla büyürse Tüik 30 Haziran’da ekonomimizin %7 + %2 + %2,3 + %0 = %11,3 hızıyla büyüdüğünü açıklayacaktır. Eğer ekonomimiz 2009’un sonundaki temposunu sürdürürse bu sefer Tüik %7 + %2 + %2,3 + %2,3 = %13,6 gibi bir rakam açıklayacak.

Göreceğiniz üzere ekonomimizin 2010’un ilk çeyreğinde şimdiden en azından %11 büyüyeceğini söyleyebiliyoruz, muhtemelen de açıklanan büyüme rakamı %13-14 civarında olacak. 2010’un tamamında yüzde kaç büyüyeceğimizi de siz hesaplayın ama benim üç ay önce cümle alem %4-5 büyüme tahmini yaparken herkesten yüksek bir şekilde %6 olarak yaptığım tahmin de yine karamsar kalacak şimdiden söyleyeyim.

Kendimizi neden bu kadar övüyoruz. Çünkü 3 ay önce ücretsiz olarak yaptığımız yorumları şimdi sadece blogumuza üye olan okuyucularımıza yapıyoruz ve sizin de üye olarak bizlere destek olmanızı istiyoruz. Ekonomi hakkında yorumları piyasadaki şaklabanlardan değil de bizden dinlemek istiyorsanız $12’lık ödeme karşılığında blogumuza 6 ay üye olabilirsiniz.

2009 büyüme hızı ne kadar oldu ve 2010 büyüme hızı ne olacak sorularına böylece cevap vermiş olduk. Herkesten daha isabetli tahminlerimizi okumak için blogumuza üye olarak bize destek olunuz. Read More!

2009 ve 2010 Büyüme Hızı Rakamları ve Baz Etkisi Nedir: Haluk Bürümcekçi

Bu yazıda 2009 ve 2010 büyüme hızı rakamları ile baz etkisi nedir konularina bakacağız. Referans Gazetesinden Haluk Bürümcekçi de bizim 3 ay önce dile getirdiğimiz 2009 için %-5.5 ve 2010 için %6 büyüme hızı rakamlarına yaklaşan kişilerden biri olmuş. Hatırlarsanız Ocak ayının başında yazdığım “Büyüme Oranları” ve “2010 GSYH ve Büyüme Oranı Tahminleri” başlıklı yazılarımda büyüme konusunu masaya yatırmış ve o gün kimsenin farkında olmadığı baz etkisinden dolayı ülke ekonomisinin 2010 yılında vasat bir performans sergilemesi durumunda %6 büyüyeceğini çok açık bir dille ifade etmiştim. O yazıdan sonra konuya ilk uyanan Ekonomist dergisinden Orhan Karaca oldu. Şimdi de diğer ekonomistler yavaş yavaş uyanmaya başlıyorlar. Anketlerde ortaya çıkan 2010 genel büyüme hızı beklentisi %4 olduğuna göre ankete katılan vatandaşın çoğunluğu bu duruma hala uyanamamış.

Arbitraj Nedir    Broker Nedir    Altın Yorumları    Portföy Nedir    Petrol Fiyatları    Nükleer Santraller

Haluk Bürümcekçi de yazısında Mart başında baz etkisini kavradığını ve büyüme tahminini %5’den %6’ya yükselttiğini belirtmiş. Keşke bizim blogdaki yazıları okusaymış, iki ay erken duruma uyanırmış. Bundan sonra o tür yazılara ancak blogumuza üye olanlar ulaşabileceği için artık böyle bir imkanı da kalmamış.

Haluk Bürümcekçi 2011 ve sonrası için de şu ifadelerde bulunuyor:
Bu nedenle 2011 ve sonrası için büyüme tahminimi Türkiye ekonomisinin potansiyel büyüme hızı veya uzun vadeli ortalama büyüme hızının altında olan yüzde 4 seviyesinde öngörmekteyim.

Türkiye’nin uzun vadeli büyüme hızı %4-4.5 aralığındadır. Özellikle son yıllarda nüfus artış hızımızın düşmesini göz önüne alırsak uzun vadeli ortalama büyüme hızımızın %4 olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. O yüzden de Haluk Bürümcekçi geleceğe ilişkin gayet ortalama bir büyüme tahmini yapıyor aslında.

Tutumluluk Nedir    Nükleer Enerjinin Zararları    Nükleer Kirlilik    Nükleer Nedir    Fraktallar

2009 büyüme hızı rakamları yarın açıklanacak. 2010 yılındaki baz etkisini de Haziran sonunda açık bir şekilde göreceğiz. Son olarak şunu tekrar hatırlatayım, üç ay önce herkes dördüncü çeyrek için hala negatif büyüme tahminleri yapar iken ben en kötü ihtimalle ekonominin %2,5 büyüyeceğini belirtmiştim. Bugün piyasa benim söylediklerime gelmiş durumda ve yarın açıklanacak rakamlar için %4’lük bir beklenti sergiliyor. Unutmayın, blogumuza üye olarak bu tur yazilara ulasabilirsiniz. Diger ekonomi yorumculari ile aramizdaki kalite farkini ben baska daha nasil gosterebilirim ki?

Not: Bu hafta icerisinde bundan iki ay once yazdigim ve sadece yeni blogumuza uye olanlarin ulasabildigi borsa ve piyasa bultenimizi burada sizlere ucretsiz olarak sunmayi planliyorum. O bulteni okudugunuz zaman da kalite farkini goreceginizden eminim. Read More!

Sosyalizm Nedir? Eski Bir Sosyalistin Ağzından

Sovyet Rusya’dan eski bir sosyalist arkadaşa sosyalizm nedir sorusunu yönelttiğimde bana iyi niyetle oluşturulmuş ama sonu hüsranla biten en büyük ekonomik deneylerden bir tanesidir cevabını vermişti. Sosyalizm gerçekten de bundan neredeyse 100 sene önce kağıt üzerinde en fazla potansiyel vaadeden ekonomik modellerden bir tanesi olarak duruyordu. Bir çok akademisyen ve halkın çoğu da sosyalizmin ülkelerini refaha kavuşturacak en kestirme yol olduğunu düşünüyordu. Önce sosyalizm nedir bir tanımlayalım, sonrasında da son 30 yılda neden şamar oğlanına döndüğünü açıklarız.

Sosyalizm üretimin araçlarının işçilerin veya kamunun kontrolünde olduğu, neyin ne kadar üretileceğine ve hangi fiyattan satılacağına, nereye ne kadar yatırım yapılacağına her haltı bilen, her şeyden anlayan devletin yani merkezi otoriterin karar verdiği, üretimin de aşağı yukarı eşit paylaşıldığı ekonomik sisteme verilen isimdir. Sosyalistler kapitalizmin kendi başına bırakılmış anarşisinden çok daha iyi sonuçlar üretebileceklerini düşünüyorlardı, neticede piyasaların insafına bırakılmış ekonomik kararlar akıllı devlet yöneticilerinin vereceği kararlardan nasıl daha iyi olabilirdi ki?

Devlet Nedir    UNESCO Nedir    Bono Nedir?    Reeskont Nedir    Enflasyon Nedir  Aritmetik Ortalama Nedir

Ben hala sosyalizmin pençesinde olan eski Sovyet bloku ülkelerinden bir tanesini uzun süreli ziyaret ettiğimde sosyalist ekonomidekilerin ne kadar geride kaldıklarını kendi gözlerimle gördüm. Eski nesilden herkesin köhne bir apartman dairesi ve bunların içerisinde de 1970’lerden kalma ucuz mobilyalar vardı. Evler merkezi ısıtmaya tabi idi ama çoğu zaman su ve elektrikte problemler yaşanıyordu. Bir öğretmenin maaşı ayda $30 civarında iken bir doktorun maaşı ise $40 civarında idi. Insanlar açlıktan doğru dürüst yiyecek bulamadıkları için hepsi sırım gibi incecikti. Uzun boylu olmalarının sebebi sütün sübvanse edilmesinden dolayı sudan ucuz olmasıydı. Öte taraftan bir öğretmen bir aylık maaşı ile ancak 6 tane tavuk alabiliyordu. Hani Türkiye’dekiler et yiyemiyoruz diye yakınıyor ya, bu sosyalist Sovyet ülkesinde olsalar ne yaparlardı Allah bilir.

Her ne kadar sosyalizm bugün nalları dikmişse de milyonlarca kişi bunun gelişini görememiştir. Kendini herkesten akıllı zanneden bu kişiler kendileri gibi “akıllı” kişilerin yönetiminde ekonomilerinin serbest piyasada belirlenen fiyatlarla ve alınan kararlarla yönetilen kapitalist ekonomileri tarihe gömeceğini düşünüyorlardı. Kuruşçev’in Birleşmiş Milletlerde yaptığı konuşmada ayakkabısını çıkarıp masaya vurarak “sizi gömeceğiz” demesi nükleer silahlara yapılan bir atıf değil, batıyı ekonomik olarak tarihe gömeceklerini belirten bir iddia idi.

Sosyalist ekonomilerin anlamadığı iki tane temel nokta vardı. Birincisi piyasada belirlenen fiyatlar masabaşında belirlenen fiyatlardan çok daha doğru idi. Yanlış fiyatlar insanlara yanlış sinyaller göndererek yanlış malların yanlış miktarlarda üretilmesine, halkın talep ettiği doğru ürünlerde ise kuyruk oluşmasına neden oluyordu. Kapitalizmde piyasada bir arz ve talep dengesizliği olduğu zaman arzı fazla olan sanayi dalları küçülerek işçi çıkarıyor, arzı az olan sanayiler ise artan fiyatlar neticesinde daha fazla işçi işe alarak dinamik bir şekilde toplumun talep ettiği ürünleri üretebiliyorlardı. Burada işçilerin işten çıkarılmasını hoş karşılamayabilirsiniz ama kapitalizm önce yıkıp sonra daha iyisini yaparak ilerlerken dinamizmden uzak sosyalizm yerinde saymıştır.

Bütçe Nedir    iktisat Nedir    Borsa Yorumları    Kredi Faiz Oranları    Türkiyede Ödenen Vergiler, Vergi Türleri

Sosyalizmin ikinci yanıldığı nokta ise atalarımızın yüzlerce yıl önce keşfettiği “el elin eşeğini türkü çığırarak arar” sözünün derin anlamını kavramamış olmalarıdır. Iş garantisine sahip, maaşları devlet tarafından belirlenen insanlar ne kendilerini ne de verdikleri hizmetleri ya da ürettikleri ürünleri geliştirecek, hep daha iyisini yapacak, kendilerini bir adım ileriye taşıyacak motivasyona sahip değillerdi. Çok çalışan adamın boyu uzamayacağı gibi, işten kaytaran adamın da boyu kısalmamaktaydı. Neticede herkes başkasının bir şeyler yapmasını beklerken kimse taşın altına elini sokmamaktaydı. Başarısızlık için bundan daha iyi bir reçete olamazdı, neticede de başarısız oldular zaten.

Bugün eskinin sosyalistlerini karşımızda “çevreciler” veya “ekonomi müdahalecileri” olarak görüyoruz. Bir kısmı ise hala kendi çaplarında sosyalizmi savunuyor ama nafile. Yine de dünya üzerindeki insanların çoğunluğu sosyalizme kapitalizmden daha yakınlar. Gelir dağılımının eşitlenmesini isteyenler sosyalizme daha yakındır mesela. Devletin herkese bedava üniversite eğitimi vermesi gerektiğini düşünenler, sağlık sisteminin devlet tarafından kontrol edilmesini, yoksullara bedava sağlık hizmeti verilmesi gerektiğini savunanlar da sosyalizme daha yakındır. Insanların erken emekli edilip 20-30 yıl devlet tarafından bakılmasını destekleyenler de sosyalizme daha yakındır. Devletin planlama yapmasının, çeşitli alanlarda türlü türlü politikalarının (sanayi politikası, eğitim politikası, spor politikası, vs.) olmasını isteyenler de sosyalizme daha yakındır. Devletin tiyatroları olmasını, opera ve bale işletiyor olmasını, TRT isimli bir televizyon kanalına sahip olmasını, evinize doğalgaz ve elektrik taşıyor olmasını, kumaş, don, fistan, et, balık üretip satıyor olmasını, devletin sanatçısı ve sporcusu olmasını, uçak ve trenle taşımacılık yapmasını, internet ve kablolu televizyon ve posta hizmeti vermesini yadırgamayanlar da sosyalizme daha yakındır. Sosyalizme boğazınıza kadar batmış olduğunuza inanamıyorsunuz değil mi? Çoğumuz sosyalistiz ama farkında bile değiliz. Çalışkan azınlığın sırtına binmişiz, gidebildiğimiz yere kadar gitmeye çalışıyoruz. Allah sonumuzu hayretsin.

Liderlik Nedir?   Küresel ısınma Nedir  Komünist Nedir  Komünizm nedir

Sosyalizm nedir sorusunun cevabı sizleri şaşırtmıştır zannedersem. Bu yazıya yorum bırakmayın, illaki söyleyecek bir sözünüz varsa kendinize 30 saniyede bir blog açın ve diyeceklerinizi orada söyleyin, yorum kısmına yazinizin linkini bırakın. O kadar sosyalist olmayın, çorbaya sizin de katkınız olsun, yazılarımıza link verin ki devamı gelsin, yoksa benim belim ağrımaya başladı ve uzun süre bedavadan blogdan faydalananları taşıyabileceğimi zannetmiyorum. Alternatif olarak yeni blogumuza üye olarak da destek olabilirsiniz. Read More!

Google Nexus One, IPhone ve Motorola Droid Çok Ucuza

Apple bugün IPhone cep telefonunun Verizon sisteminde çalışabilen versiyonunu bu sene içerisinde piyasaya süreceğini açıkladı. Şimdiye kadar Apple IPhone telefonunu sadece AT&T şirketi vasıtası ile satıyordu. Neden böyle bir değişikliğe gitti dersiniz? Google Nexus One ve Motorola Droid cep telefonlarının bu karar üzerindeki etkisi nedir? Motorola Droid telephonenunun bu karar üzerinde petk bir etkisi yok, onu baştan söyleyeyim.

Sindirella Hikayesi  Tahvil Nedir  Gönüllü Çevreci Kuruluşlar  Çernobil Faciası  Türev Konu Anlatımı

Öte taraftan Google Nexus One iphone çok benzeyen ancak daha ucuz bir fiyata satılan bir telefonu piyasaya sununca Apple da piyasadaki tekel konumunu kaybetti. Piyasayı Google Nexus One’a kaptırmamak için artık cep telefonlarını ülkenin ikinci büyük operatörü olan Verizon vasıtasıyla da satmaya başlayacak. Bu da muhtemelen cep telefonu başına elde edeceği geliri eritecek.

Hisse Yorumları   Küresel ısınma Karikatürleri  Pesimist Nedir?  Fraktal Nedir  Borsa Nasıl Oynanır

Rekabetçi piyasaların en önemli özelliği budur. Şirketler tekel konumuna yükselebilmek için yenilik yani inovasyon yapmaya çabalarlar, teknoloji geliştirirler. Biraz öne geçen şirket zengin olur, ama diğer şirketler de pastadan pay kapabilmek için çok çalışırlar ve benzer ileri teknoloji ürünleri piyasaya sürdükleri için bir müddet sonra bu ürünlerin fiyatı düşer ve herkes faydalanır. Ta ki yeni ve daha ileri bir teknoloji geliştirilene kadar rekabet devam eder. Kapitalizm bu yüzden ülkeleri zenginleştirir.

Manipülasyon Nedir  Borsa Nedir  Hisse Senedi Nedir  Kırmızı Başlıklı Kızın Hikayesi  IMF Nedir  Aritmetik Ortalama Nedir

Apple da cep telefonu piyasasında 3 yıldır IPhone ile büyük paralar kazandı, şimdi Google Nexus One bu üstünlüğü bitirmeye çalışıyor. Bence başarılı da olacak ve bu tür cep telefonlarıni yakında çok ucuza alabileceğiz. Read More!

Dünyanın En Zenginleri: Iranlı Yahudi Nasser David Khalili

Dünyanın en zenginleri listesinde 10 milyar dolarlık servetiyle üst sıralarda yer alan iranlı yahudi Nasser David Khalili $750 para ile Amerika’ya göç etmiş ve önce islami sanat eserleri ticareti daha sonra ise gayrimenkul sektöründe yaptığı yatırımlarla zengin olmuş. Şimdi ise değeri $650 milyon olarak hesaplanan geniş bir islami sanat kolleksiyonunun sahibi imiş. Bu kişinin ilginç hikayesini Bloomberg’ten okuyabilirsiniz.

VOB nedir?     Taksi Şöförü   Borsa Tüyoları?   Olasılık nedir?   Enformasyon Nedir

Kapitalizmde başarılı olmanın sırrı herkes gibi sıradan olmak değil, belli bir alanda dünyanın en iyisi olmaktır. Sıradan bir kişi iseniz kazanacağınız para serbest piyasada belirlenen rekabetçi ücretler olacaktır; diğer insanlardan farklı bir yeteneğiniz var ise bu geniş piyasada çok büyük paralar kazanabilirsiniz. Mesela vekalet teorisi yazisinda bahsettigimiz Hidayet Türkoğlu’nun yeteneği bir topu bir çemberin içerisinden geçirebilmek gibi basit bir işlem. Ama bu işi dünyada en iyi yapabilen insanlardan biri olduğu için kariyeri boyunca $100 milyon kazanabildi.

EFT Nedir?  Faşizm nedir?  Özel Üniversiteler  Devlet Üniversiteleri  Türk Bilim Adamı

Dünyanın en zenginleri serisindeki yazılarımız devam edecek. Read More!

Vekalet Teorisi Nedir? Agency Teori Ne Demektir?

Ekonomide principal agent problemi olarak da bilinen agency teori, yani vekalet teorisi önemli teorilerden bir tanesidir. Tanımı bir şirketin sahibi ya da müdürü ile çalışanı arasındaki ilişkileri inceleyen ekonominin alt dalıdır. Hep el elin eşeğini türkü çağırarak arar deriz ya, işte bu konuyla ilgili araştırmaların yapıldığı alandır.

Geçen yıl Toronto Raptors takımıyla 5 yıllığı $53 milyona sözleşme imzalayan Hidayet Türkoğlu agent, Toronto Raptors takımının yöneticileri de principal oluyor bu teoriye göre. Mesela geçen hafta “karnım ağrıyor” diyerek oynamayan, maçtan sonra ise barlara giderek fink atan Hidayet tam anlamıyla “türkü çığıran bir eşek arayıcısı” oluyor. Buna teknik olarak kaytarmak deniyor. Hidayeti barda kızlarla cilveleşirken gören seyirciler de hemen müdürüne haber vererek Hidayet’in ceza almasını sağlamışlar. Kaytaran çalışanlar yakalanırlarsa veya yakalanmaları kolaysa kaytarmaları da azalıyormuş. Hidayet için bu durum ne kadar geçerli bilemeyiz tabii. Tuzu kuru, 31 yaşına gelmiş (mutlu yıllar Hedo) ve 5 yıllık kontratı da imzalamış, bundan sonra oynasa ne yazar oynamasa ne yazar?

Aslına bakarsanız bir sürü Türk futbolcuya kıyasla çok daha ahlaklı bir kariyer sürdü Hidayet Türkoğlu, son iki yılda çok çalıştı ve geçtiğimiz yıl hem takımının finale yükselmesine büyük katkı yaptı hem de kendisine $20-25 milyon ekstradan kazandırdı. Bundan sonra göstereceği marjinal çaba belki biraz daha reklam gelirlerini arttırmasını sağlayabilirdi ama 38 yaşında emekli olunan bir ülkeden gelen adamdan da emekliliğine 7 yıl kala çok şeyler beklememek lazım, öyle değil mi?

Vekalet teorisi nedir sorusuna cevap verdik, bu daha çok doktora seviyesinde öğretilen bir konudur, o yüzden detaylarına fazlaca girmeyeceğiz.

Fraktallar
Fraktal nedir?
Çernobil Faciası
Türev Konu Anlatımı: Türev Nedir
Nükleer Kirlilik
Nükleer Santraller
Nükleer Enerjinin Zararları
Gönüllü Çevreci Kuruluşlar
GSYH, CPI ve GSYH Deflatoru
iktisat nedir Read More!

Rusya’nın En Zengin Adamının Hikayesi

Rusya’nın en zengin adamı, NBA takımlarından New Jersey Nets’in yeni sahibi Mikhail Prokhorov’u ilginç bir hikayesi var. Bloomberg dergisinde bu ay yayınlanacak hikayeye internetten ulaşabilirsiniz. Onun haricinde dün de 60 Minutes programında ekranlarda aynı konu işlendi.

Benim Rus ekonomisi ve borsası hakkındaki son görüşlerimi öğrenmek için Ekonomi Türk bloguna üye olmanız gerekiyor. Detaylar için blog nedir başlıklı yazımızı okuyun. Yaptığımız yorumlar muhtemelen sizi Rusya’nin en zengin adamı yapmaz; zate bu yorumlara bakarak yatırım kararları vermeyin diye okuyucularımızı uyarıyoruz. Bunlar benim yatırım kararlarım, herkes kendi yatırım kararlarını kendi başına veya bir yatırım danışmanına danışarak versin. Onlar her şeyi çok iyi bilir ya, ondan....

Borsalar hakkındaki diğer yazılarımız:
Borsa Yorumları
Altın Yorumları
Borsa nedir?
Borsa nasıl oynanır
Hisse Yorumları
Ekonomi nedir Read More!

Borsa Tüyoları

Borsa tüyoları arıyorum deyip site site dolaşanlar için bir site buldum. Sahibi bu konuda blogspot’ta yazılar yazıyor ama yazdığı yazıların bir korsan blogcu tarafından çalındığını farketmiyor galiba. Adamın kendi websitesi Google tarafından endekslenmemiş, yazılarını çalan ve üç ayrı sitede yayınlayan kişinin websitesi ise endekslenmiş ve arama sonuçlarında sadece o siteler görünüyor. Ben bu çocuğa bir iyilik yapayım ve buradan bedavaya bir link vereyim, sitesi endekslensin. Çalınan yazısını aşağıya aynen kopyalıyorum:

“Sitemiz üzerinden borsa tüyoları vermek istiyorsanız, bu konunun yorum kısmına kendi mail adresinizi girerek sizinle iletişim kurmamızı sağlayın.

Borsaya ilişkin tüyolarınızı burdan yayımlayarak yüzlerce kişiye faydalı olabilirsiniz.

Borsa tüyoları, http://borsa-tuyolari.blogspot.com/'da!”

Yazıları calan siteler ise sunlar (bunlara nofollow link verdim, yani verdigim linkin bunlara pek bir faydasi yok, dolayli da olsa desteklemiyorum bu siteleri):

www.hissesenedi.biz/borsa/borsa-tuyolari.html
www.borsaimkb.net/borsa-tuyolari.html
www.arnettatextile.com/borsa-tuyolari.html

Yazilarin calindigi icerisinde verilen baglantidan dolayi bariz.

Bu siteler borsa ve ekonomi ile ilgili bir çok siteden yazı çalmışlar ve yayınlıyorlar. Benim bloguma da bugun bir kisi bu kisilerin sitesini kullanarak ulasti (yani bizim yazilarimizi da calmis olabilirler), o yuzden gittim baktim.

Eğer sizin sitenizden de yazı çalmışlarsa yazılarınızı kaldırmaları konusunda onları ikna etmenize yardımcı olabilirim. Bunun karşılığında da sizden sadece sitemize link vermenizi bekliyorum.

Borsa tüyoları arıyorsanız bu konuda yazılmış diğer yazılarımızı okumanızı veya blogumuza üye olmanızı tavsiye ederim.
Borsa Yorumları
Altın Yorumları
Borsa nedir?
Borsa nasıl oynanır
Hisse Yorumları

Bu arada firsat gelmisken Serkan Unal'in bloguna da bir link verelim, kendisi hem blogumuza uye olmustur hem de ucretsiz yazi yazmaktadir, tesekkuru bir borc bilirim. Read More!

Enformasyon nedir?

Bu yazıda enformasyon nedir sorusunun cevabını vermeye ve enformasyonun neden önemli olduğunu açıklamaya çalışacağız. Enformasyon bazı alanlarda özel anlamlara karşılık gelmesine rağmen, biz en genel haliyle enformasyon kavramı üzerinde duracağız. Basit bir biçimde ifade etmek gerekirse enformasyon; bir objeyi, kişiyi, durumu veya olayı en azından bir yönüyle tanımlayan bilgilerdir.


Enformasyon, bilgi ve veri kelimeleri sıklıkla birbiri yerine kullanılsalar da bu üçü arasında farklılıklar vardır. Veri (data), bir şeyle ilgili yalın ve genellikle ölçülebilen bilgilerdir. Enformasyon ise veriye kıyasla daha komplike anlamlar içerir. Bilgi ise daha kapsayıcıdır; veri ve enformasyon bilginin birer alt-kümesidir. Enformasyonu anlamamızı ve yorumlamamızı sağlayan beceriler (know-how), tecrübeler ve düşünceler birer bilgi olmasına rağmen enformasyon değildir. Bu nedenle enformasyonun Türkçe karşılığı olarak biraz eskimiş de olsa malumat’ın daha uygun olduğunu iddia edebiliriz.[1][2] Ek olarak, enformasyon'un Türkçe'deki bir anlamı da haberleşmedir.


Bu kavramları anlamak için şu örneği verebiliriz: Petrolün fiyatının Temmuz 2008’de 145 dolar olması bir veridir. Petrol fiyatlarının Temmuz 2008’den Ocak 2009’a kadar geçen sürede 145 dolardan 30 dolar seviyelerine düşmesi ise bir enformasyondur. Bu enformasyonu yorumlamamıza ve portföy yönetimi yaparken lehimize kullanmamıza yarayan herşey ise bilgidir. Eğer elinizdeki enformasyonu yorumlayacak bigiye sahip değilseniz daha fazla enformasyon sadece daha fazla kafa karışıklığı yaratacaktır.


Enformasyon az önceki örnekte gösterdiğimiz üzere kararlarımızı etkilediği için iktisadi açıdan çok önemli bir kavramdır. Bu konuda daha detaylı bilgi almak için iktisat nedir ve asimetrik enformasyon nedir başlıklı yazıları okuyabilirsiniz.


Karar vermemize yardımcı olması dışında tek başına bir ürün olarak ele alındığında da enformasyon ilginç özellikler taşımaktadır. Enformasyonun en önemli özelliklerinden biri tüketimle azalan bir ürün olmamasıdır. Örneğin bir elmanın tamamını sadece bir kişi yiyebilir ancak bir enformasyona herkes sahip olabilir. Fakat bir enformasyona kaç kişinin sahip olduğu o enformasyonun değerini değiştirebilir. Enformasyonun değeri paylaşıldıkça düştüğü gibi bazı durumlarda tam tersine artabilir. Örneğin wikipedia'nın varlığını bilmek, daha fazla insanın wikipedia'dan haberdar olması ile değeri artan bir enformasyondur.


Enformasyonun başka ilginç bir özelliği de marjinal maliyetinin hemen hemen sıfır olmasıdır. Başka bir deyişle, enformasyon bir kez üretildikten sonra neredeyse sıfır maliyetle çoğaltılabilir. Enformasyonun üretim maliyeti ise her enformasyon için farklıdır. Cebinizde ne kadar para olduğunu öğrenmenin maliyeti sıfırken, marsta su olup olmadığını öğrenmenin maliyeti milyarlarca dolardır.


Elektronik devrimin sonucu olarak iletişim çok kolaylaşmış ve enformasyon patlaması yaşanmıştır. Bunun sonucu olarak enformasyonun iletilmesi, düzenlenmesi, yorumlanması ve bilgiye dönüştürülmesine olanak sağlayan teknolojiler önem kazanmıştır. Bu teknolojilerin tamamına enformasyon teknolojileri veya enformatik (informatics) denir. Enformatik kavramının Türkçe karşılığı ise bilişimdir.


Tüm bu gelişmeler yeni problemler ve dolayısıyla yeni fırsatlar yaratmıştır. Bu nedenle nasıl yakın geçmişte Google gibi aradığımız enformasyonu bulmamıza olanak sağlayan uygulamalar önem kazandıysa, yakın gelecekte de elimizdeki enformasyonu daha verimli kullanmamıza imkan veren teknolojilerin ön plana çıkacağını iddia edebiliriz. Enformasyon nedir başlıklı yazımız ilginizi çektiyse IBM’in bu konuyla ilgili hazırladığı bir tanıtım filmini link’e tıklayarak izleyebilirsiniz.

Read More!

En iyi Ekonomi Bölümleri Hangileridir?

Türkiye’nin en iyi ekonomi/iktisat bölümleri hangileridir diye merak ediyorsanız önce “en iyi” ne demektir bir tanımlayalım sonra da bir sıralama veririz. En iyi iktisat bölümlerini tanımlamanın iki tane yolu var. Birincisi ve en yaygın olarak kullanılanı o bölümde görev alan akademisyenlerin ciddi akademik dergilerde son yıllarda yayınladıkları makalelerin sayısına bakıp, sıralama yapmaktır. Burada metodolojik olarak bazı farklı yaklaşımlar uygulamak mümkündür. Mesela her makaleye eşit ağırlık vermektense daha fazla link alan makalelere daha fazla değer vererek sıralama yapılabilir, ama bu genellikle sonucu pek değiştirmez. Bu bahsettiğimiz yöntem özellikle siz doktoranızı bitirmişseniz ve çalışacak bir bölüm arıyorsanız işinize yarar. Ayrıca bu yöntemin bu kadar popüler olmasının ana sebebi ise ölçmesinin ve kullanmasının kolay ve az maliyetli olmasıdır.

Benim favori yöntemim ise şudur. Akademik olarak okulun sıralamadaki yeri önemlidir de, o okulda okuyacak öğrenci için asıl önemli olan orada kazanacağı yeteneklerin piyasa tarafından nasıl değerlendirileceği ve ödüllendirileceğidir. O yüzden de bir bölümün iyi olup olmadığını belirlemenin daha iyi yolu o bölümün mezunlarını işe alan insan kaynakları yöneticileri veya headhunterlar arasında anket yapmaktır. Üniversitelerde girecekleri bölümleri seçen öğrenciler de “bir önceki sene diğer öğrenciler hangi bölümleri seçmiş” istatistiklerine alternatif, daha isabetli bir veriye kavuşmuş olur. Türkiye’deki Forbes, Ekonomist gibi dergiler bu tür bir anketi yaparak bence hem kendileri adına hem de topluma faydalı bir iş yapmış olurlar.

Daha önce Devlet üniversiteleri ve özel üniversiteler başlıklı yazılarımızda tartıştığımız gibi akademik olarak listenin ilk üç sırasında Türkiye’nin en büyük özel üniversiteleri var: Bilkent, Koç, ve Sabancı.

En iyi ekonomi bölümleri sıralamasinın ve yazının devamı, devlet üniversitelerinin durumunu öğrenmek için blogumuza üye olmanız gerekiyor. Read More!

Liderlik Nedir ?

Bu yazımızda Liderlik Nedir sorusuna yanıt vermeye çalışacağız. Eski yıllardan bu yana lider kim olur ve nasıl lider olunur sorusu hep merak edilen bir konu olmuştur. Bu soruya yönelik olarak yapılan ilk çalışmalar, kişinin lider olabilmesi için doğuştan gelen bazı özelliklerinin bulunması gerektiğini savunur. Lider doğuştan fiziksel, düşünsel, duyumsal ve sosyal açıdan diğer insanlardan farklı olmalıdır. Ancak zaman geçtikçe bu yaklaşıma uymayan kişilerin de lider olduğu yaşanmış ve görülmüştür.

Örgütlerin amaçlarına ulaşmalarında biçimsel anlamda yöneticiler etkin olduğu gibi, doğal anlamda da liderler etkindir. Lider, bir amaca doğru insanları peşinden sürükleyen kişidir. Lider davranışlarında grubun kararını esas alırsa demokratik, kendi kararını esas alırsa otokratik lider olarak isimlendirilir.

Liderlik,
belli şartlar altında kişisel veya grup amaçlarını gerçekleştirmek üzere bir kimsenin başkalarının faaliyetlerini etkilemesi ve yönlendirmesi süreci olarak tanımlanmaktadır. Kısaca liderlik, liderin yaptığı şeylerle ilgili bir süreçtir. Lider ise başkalarını belirli amaçlar doğrultusunda davranışa sevkeden kişidir. Liderliğin temelinde başkalarını etkileme vardır. “Lider başkalarını nasıl etkiler” sorusuna cevap ararken bazı noktaların göz önünde bulundurulması gerekir. Liderlik sadece formel organizasyonlarla ilgili bir süreç değildir. Liderin belli bir grubu bazı amaçları gerçekleştirmek için arkasından sürüklemesine sadece formel organizasyonlarda rastlanmaz, informel organizasyonlar veya ilişkilerde de liderlikten bahsedilmektedir. Zaten liderlikte liderin resmi yetkilerle donatılması da şart değildir. Resmi yetkileri olmadığı halde bir grubu peşinden sürükleyen liderler olabileceği gibi geniş yetkileri olduğu halde grubu etkileyemeyen yöneticiler de vardır.

Bu kısa açıklamalardan sonra lider ile yöneticinin eş anlamlı olmadığını, her yöneticinin liderlik niteliklerine sahip olamayacağını ve yöneticilik rolüne sahip olamayan liderlerin de olabileceğini söyleyebiliriz. Ancak iyi bir yönetici olabilmek için aynı zamanda liderlik niteliğine de sahip olunması gerektiği açıktır. Yönetici ve lider belirli amaçları gerçekleştirmede başkalarını etkiler. Ancak yönetici ile lideri ayıran fark; kişileri ve grubu etkilerken kullandıkları gücün farklı olmasında yatar. Yönetici kendisine verilen formel yetkisini, başka bir deyişle yasal gücü kullanırken, lider kendi kişisel özelliklerinden kaynaklanan gücünü kullanır.

Liderliği belli bir konuda başkalarını etkileme hareketi olarak tanımlarken, etkileme kaynağı olarak karşımıza çıkan güç sözcüğü çıkmaktadır. Güç, başkalarının davranışlarını etkilemede bireyin yeteneğini ifade eder. Güç sözcüğünü yetki ile karıştırmamak gerekir.

Çeşitli kaynaklarda başkalarını etkilemede dikkate alınacak güç kaynakları şöyle sıralanmaktadır;

- YASAL GÜÇ : Bir makamın sağladığı yetkilerin yönetici tarafından kullanılmasıdır.
- ZORLAYICI GÜÇ : Bireylerin istenilen yönde davranmaları için kullanılan maddi ve manevi zorlama ve korkutmaları içine alır.
- KARİZMATİK GÜÇ : Lideri başkalarının gözünde çekici yapan kişisel özellikleri sevgi, saygı ve güven yaratmayı ifade eder.
- UZMANLIK GÜCÜ : Liderin belli bir konuda uzman olması, bilgi, beceri ve tecrübesinden doğan bir güç kaynağıdır.
- ÖDÜLLENDİRME GÜCÜ : Liderin veya yöneticinin başkalarına her türlü ödül verilmesi ile ilgili güç kaynağıdır.


Yönetici sadece formel yetkisini kullanmakta, lider ise daha çok karizmatik güç ile uzmanlık gücünü kullanmaktadır.

Liderliğin doğuştan geldiği ve liderin bazı özelliklere sahip olduğu konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmektedir. Yapılan birçok araştırmada cesaret, irade gücü, zeka düşünce esnekliği, karar verebilme, önayak olma, bilgi ve tecrübe gibi noktalar üzerinde durularak liderle ilgili nitelikler belirlenmeye çalışılmıştır.

Ancak liderlik nitelikleri olarak belirtilen bu noktalar üzerinde bir görüş birliği yoktur. O zaman liderin fiili durumlarını inceleme konusunda çeşitli araştırmalar yapılarak bazı teoriler geliştirilmiştir. Çeşitli kaynaklardan bu teorileri inceleyebilirsiniz.

1_ Özellik Yaklaşımı
2_ Davranış Yaklaşımı
a) Ohio State Üniversitesi Çalışmaları
b) Michigan Üniversitesi Çalışmaları
c) Blake ve Mouton’un Yönetim Tarzı Matrisi
d) McGregor’un X ve Y Kuramı
3_ Durumsallık Yaklaşımı
a) Fiedler’in Etkin Liderlik Modeli
b) Hersey ve Blanchard’ın Durumsallık Yaklaşımı
c) House’un Yol-Amaç Kuramı
d) Vroom ve Yetton’un Karar Verme Modeli
Read More!

Dezenflasyon ve rekabet gücü

Dezenflasyon konumuza devam ediyoruz...
Bugun avrupa birliginin yasadigi sorunun arkasinda da dezenflasyonun rekabet araci olarak kullanilmis olmasinin yattigini one surenler var,Almanyanin hem maaslari diger avrupa ulkelerinin altinda artirmasi hemde ayni anda birligin diger ulkelerinden daha yuksek verimlilik artislari gostermesi ve ic piyayi kontrol altinda tutmasiyla,buyuk ticaret fazlasi verirken,ticaret yaptigi diger avrupa ulkeleride buyuk aciklar vermeye baslamisdir. Son gunlerde Fransiz ekonomi bakanin almanyaya yaptigi elestiriler arkasinda da bu geliyor ;Ticaret fazlani dusur ,biraz da sen bizden mal al demeye getiriyor.(Birlik icinde her ulke ayni para birimini kullandigi icin ulkeler icin devaluasyon olanagi yok)..
Bugun birlik icinde bir cok ulke almanyayi sucluyor.ticaret fazlasi cok,firmalarinin rekabet edilebilirligi cok, diger guney ulkeri ticaret acigi verirken almanya ve diger kuzey ulkeri fazlalar veriyor.).avrupa birligi birbirleri arasinda isbirligine dayanmayan ekonomik politakalar yurutmeleri,herbirinin farkli ekonomi politiklari olmasi sorunlari daha kotulestiriyor.

Ornegin PIGS ulkelerinden ispanyada euroya girmeden bir yil once 1998 ile 2008 yili arasinda maaslarinda %50 bir artis kazanildi,ayni donemde ise almanyada sadece maaslarda %25 lik bir artis oldu ; tabi aradaki fark prodaktivite,verimlilige dayansa sorun yok ama tam tersi bir durum soz konusu.ekonomik buyumesi,turizm ve insaaata dayali olan bir ulke ispanya(ingilizin ,almanin aldigi gayrimenkuller basta gelen etmenlerden).Verimlilik almanyada ayni donemlerde %15 buyurken ispanyada sadece %7 buyudu.(2000 yillarin baslarinda Almanya endustrisini tekrar yapilandirdi).Almanya euroya girerken asiri degerlenmisbir parayla girmesine ragmen bunu basardi .

Yunanistanin basina gelenler goruldu,peki ne yapilabilinir ?
Ispanya aynen zamaninda fransanin 2000 yillarin baslarindan itibarende almanyanin takip ettigi dezenflasyon politikasini takip edebilir ; maas dezenflayonuna gidecek,siki bir maas politikasi izleyecek ve bu sayede rekabet edilebilirligi artacak,tabi buda cok zaman alacak,birde dusuk enflasyon ortaminda ve ispanya ,yunanistan gibi ulkelerde prodaktivite de dusuk olunca cok daha fazla zaman alacak..ikinci olarak deflasyon yaratabilir,ornegin %10 fiyatlarda ve maaslarda dusus kagit uzerinde hos gorulebilir ama gercekde yaratacagi sorunlar aci olabilir .martin feldstein in avrupanin simarik cocugu yunanistan icin tavsiye ettigi cozumu yapabilir ?eurodan gecici olarak cikar ,tekrar girer ama girerken devalue olmus,daga dusuk bir kurdan girer.yunanistan orneginde de goruldugu gibi euro bolgesinden tamamen cikmak ise cozum olarak cok zor,butun borc kontratlari euro uzerinden yapilmis.
Tek yol,aci bir surecden gecip rekabet gucunu artirmak,uzun donemde dezenflasyonist bir surec cozum olabilir .
Avrupanin akdeniz ulkeleri,yalan yanlis istatistiklerle eurouya girdiler,girerken once cogu kriterleri karsilamiyorlardi.(ingilterinin musevi basbakani Benjamin D'Israeli zamaninda bosuna Lies, Damn Lies, and Statistics dememis),ikincisi sahip olmadiklari bir zenginligi yasamaya calistilar.Kis gelincede agustos bocegi gibi karinca almanyanin kapisini caldilar,almanyada parayi veren oldugu icin dudugu calmak istiyor ?kendi cepinden odemek dense imf in yolunu gosteriyor.



diger baglantili yazilar asagidadir.

Deflasyon nedir?

Enflasyon üzerine
dezenflasyon nedir? Read More!

Dezenflasyon nedir ? ve Rekabetçi dezenflasyon politikasi

Editorumuz daha once enflasyon,deflasyon farkina deginerek,enflayonun dusmesinin fiyatlarin dusmesi degil,fiyatlardaki artis hizinin dusmesi oldugunu bununda dezenflasyon oldugunu ve fiyatlarin dusmesinin ise deflasyon oldugunu belirtmisdi.Ornegin bu ay % 9 olan enflasyon oranin bir sonraki ay %6 olmasi dezenflayon a ornekdir.Fiyatlar daki artis hizi dustu ama fiyatlar genel duzeyindeki artis hizi hala %6 artiyor

Dezenflayon ve rekabet gücü ne deginmek istiyorum; 80li yillarda Fransa da baslayan ve « désinflation compétetive yada competitive disinflation’»(turkcesi belki rekabetçi dezenflasyon politikasi) adiyla anilan bu politikada guclu ,deger kazanmis bir parayla enflasyona karsi mucadele edilirken rekabet edilebilirlik gucu de artirilmaya calisilmisdir.(Maaslar kontrol altinda tutularak firmalarin karlari ve rekabet etme gucleri artirilmaya calisilmisdir,Hem enflasyon duserken hemde odemeler dengesi iyilestirilmis ayni zamandada siki fiskal politikalarla butce denkligi saglanmisdir,Temelde guclu para,maaslarin kontrolu,siki butceye dayanir). Dezenflasyon la firmalar kar marginlerini korurken fiyatlari dusurme olangina sahip oldular. Kisa donemde ortaya cikan uretimde dususler issizlige,Issizlikde maaslari kontrol altinda tutmaya yardimci olmusdur.

Kisaca dezenflasyonun ne demek oldugunu aciklamaya calisdik.Bir diger yazimizda dezenflasyonun ekonominin rekabet gucunu(Maas dezenflasyonu) artirma konusunda nasil bir ekonomik politika olarak kullanabilceginden,bu vesile ile Avrupa birliginde Almanya ve Pigs ulkelerinden ornekle bahserek deginecegiz..

Asagidaki diger yazilarida bu konuyla ilgilidir.

deflasyon nedir?
enflasyon uzerine
dezenflasyon ve rekabet Read More!

Borsa Nasıl Oynanır? Şu IMKB 30 Hisseleri!

Bundan bir müddet evvel Sn. Editör Borsa Nasıl Oynanır? En sağlam Tüyolar başlıklı bir yazısında şöyle demişti: "Borsa konusunda doktoranız olmadığına göre sizin için en güvenli yol IMKB 30 endeksinde yer alan 30 hissenin her birinden eşit miktarlarda alıp pasif bir portföy oluşturmaktır. Böylece borsa yükseldiği zaman siz de kazanacak, borsa düştüğü zaman ise siz kaybedeceksiniz. Hisseleriniz temettü dağıttığı zaman ise bu temettüyü kullanarak hisseleri anında geri alacaksınız."

Bugün biraz vakit buldum ve IMKB 30 hisseleri listesine bir göz attım: (Okuyucularımızdan birinin uyarısı üzerine listeyi düzeltmeye çalıştım, bunun doğru olduğunu umuyorum ama IMKB sitesinde bile dogru duzgun liste bulamadım. Bana sürekli güncellenen güvenilir bir link veren çıkarsa sevinirim).

AEFES, AKBNK, AKGRT, ARCLK, ASYAB, BIMAS, DOHOL (DOGAN HOLDING), ENKAI, EREGL, GARAN, HALKB, ISCTR, KCHOL, KOZAA, KRDMD, PETKM, SAHOL, SISE, SKBNK, TAVHL, TCELL, TEBNK, THYAO, TKFEN, TOASO (TOFAŞ), TTKOM, TUPRS, VAKBN, VESTL, YKBNK

Benim pasif portföyümde ise bunlardan sadece AKBNK, GARAN, TCELL, TTKOM ve THYAO var. Bunların haricinde AKENR, ANHYT, AVIVA, CCOLA, ECILC ve SELEC hisselerine yatırım yapmıştım.

IMKB 30 hisseleri içindeki bazı kuruluşların nasıl yönetildiğini iyi biliyorum. O nedenle Borsa Nasıl Oynanır? denince hep sırtımı bir ürperti kaplıyor.

Şöyle anlatayım: Büyük bir holdingin çatısında borsaya açık çok sayıda şirketiniz var. Ayrıca holdinginizin hisseleri de halka açık. Ama siz şu kazançları "halk" ile paylaşmaktan pek hoşlanmıyorsunuz. Bu durumda hemen holding bünyesinde olmayan birkaç aile şirketi kurup, diğer şirketlerinizin bunlar üstünden ticaret yapmasını, bu aile şirketlerinin hizmetler satmasını, danışmanlıklar yapmasını ve dolayısıyle faturalar kesmesini sağlayabilirsiniz. Bu şekilde halka açık şirketleriniz çok verimli ve karlı olma potansiyelleri varken, çok verimli ve karlı çalışmayacaklar ama dikkatli bir yönetimle zarar da etmeyeceklerdir. Aradaki aile şirketlerinden paralar da doğrudan sizin cebinize akacaktır.

Hal böyleyken ben Sn. Editör'ün önerisine uyamakta zorluk çekiyorum. N'olacak şimdi diye soruyorum. Önerilerinizi dinlemeye hazırım.

İLAVE: Şimdi bu IMKB 30 listesi değişip duruyorsa Sn. Editör'ün pasif yatırım stratejisini nasıl uygulayacağız? Ben bu işten kesin anlamıyorum. Anlayanları dinlemek istiyorum.

Borsa Nedir?
Borsa Yorumları
TCELL Hisse Senedi Ne olur?
Portföy Nedir? Portföy Yönetimi Nasıl Yapılır?

Bu yazı hiçbir yatırım önerisi içermemektedir. Read More!

Fama'dan Nassim Taleb'e Ayar

Hatirlarsaniz "Fraktallar" baslikli yazimizda Lubnan asilli Nassim Taleb isimli hokkabazi elestirmistik. Taleb, finanscilarin normal dagilim varsayimi yaptigini ancak hisse senedi getirilerinin dagiliminin sisman kuyruklari (fat tails) oldugunu ve finanscilarin bunun farkinda olmadigini iddia ediyordu. Adamin kitabi da sans eseri kriz sirasinda yayinlanmasindan dolayi finanstan anlamayan halk tarafindan peynir ekmek gibi satin aliniyordu.

Bugun Fama'nin kendisi hakkinda yazdigi bir yaziyla karsilastim. Fama tam anlamiyla Nassim Taleb'e ayar cekmis:

"Vindicating Mandelbrot, my thesis (Fama 1965a) shows (in nauseating detail) that distributions of stock returns are fat-tailed: there are far more outliers than would be expected from normal distributions - a fact reconfirmed in subsequent market episodes, including the most recent. Given the accusations of ignorance on this score recently thrown our way in the popular media, it is worth emphasizing that academics in finance have been aware of the fat tails phenomenon in asset returns for about 50 years."

Turkce'ye cevireyim: Fama diyor ki "yavrum biz senin simdi millete satmaya calistigin seyi 50 sene once biliyorduk zaten, tezimi ben o konuda yaptim n'abeer"

Finansa ilgi duyanlar Fama'nin yazisinin tamamini okusun.

Borsa Yorumları
Altın Yorumları
Borsa nedir?
Borsa nasıl oynanır
Hisse Yorumları
Ekonomi nedir Read More!

TCELL Hisse Senedi Ne Olur?

TCELL hisse senedi borsadaki yükselişe rağmen düşüş gösterdi. Hisseleri almalımıyız, yoksa satmalı mıyız? Düşüş devam eder mi, yoksa yükselir mi? Türkiye borsalarına yatırım yapan bir analist arkadaşımız ingilizce bir blog açmış ve hisse seçimlerini, piyasalar hakkındaki görüşlerini beleşe bizlerle paylaşıyor. Insights into Turkish Financial Markets sitesini ziyaret etmenizi öneririm. Ne de olsa nerede beleş oraya yerleş felsefesi çoğu zaman isabetli sonuçlar doğurur.

Analyst arkadaşımız hangi akla uyduysa geçenlerde 10 TL’den Turkcell hisse senedi satın almış ve borsadaki yükselişe rağmen elindeki hisseler %10 değer kaybederek 9 TL’den kapanmış. Bir kağıdı sadece düştüğü için almamak lazımmış diyerek de bizleri uyarıyor (Bu arada diğer yatırımları oldukça başarılı). Ben de bu hafta TCELL hisselerine yakından baktım ve yeni blogumuz Ekonomi Türk 2’de bu konuda bir yazı yazdım. Borsa yükselirken düşen TCELL hisselerini şimdi almaya mı karar verdim yoksa düşüşüne devam edeceğine karar verip açığa satmaya mı karar verdim? Öğrenmek için $12 ödeyip blogumuza üye olabilirsiniz.

Borsa Yorumları
Altın Yorumları
Borsa nedir?
Borsa nasıl oynanır
Hisse Yorumları
Ekonomi nedir Read More!

En Uygun En Hesaplı Ihtiyaç Kredisi

Türkiye’de internette rekabetin en fazla olduğu alan kredilerle ilgili arama kelimeleri olmalı. Sitemize sponsor olan siteler hep kredi kelimesiyle ilgili olarak reklam veriyorlar. Demek ki tüketiciler de en uygun en hesaplı ihtiyaç kredisi veya otomobil kredisi veya konut kredisi gibi aramaları sürekli olarak gerçekleştiriyorlar.

Biz her zaman okuyucularımıza tutumluluk ve tasarruf konularından bahsedip tüketim yaparken akıllarını başlarına almalarını söylüyoruz. Tutumlulukla ilgili atasözleri ve şiirlere her fırsatta atıfta bulunuyoruz. Tutumluluk nedir öğrenin, paranızı bilinçli harcayın, borç alacaksanız da en uygun en hesaplı ihtiyaç kredisini alın. Read More!

Küresel Isınma Mars’ı Da Vurmuş (Kaynak:NASA)

NASA’ya göre küresel ısınma Mars’ı da vurmuş. Mars’ın kutuplarında bulunan buzul karbondioksit yatakları Mars’ın yaşadığı küresel ısınma neticesinde erimeye başlamış. Bilimadamları Mars’taki küresel ısınmanın nedenini tam olarak bilmeseler de bunun dünyada gerçekleşen sanayileşme, kentleşme ve fosil yakıt kullanımından dolayı olmadığı konusunda hemen hemen hem fikirler. Bazı eski komünist yeni çevreci “bilimadamları” “yok yok kesin biz petrol kullanıyoruz diye Mars’ta da küresel ısınma gerçekleşiyordur” diyerek karşı çıkıyor olmasına rağmen bunları takan pek yokmuş.

Duke Üniversitesinden bilim adamları dünyada son 22 yıldır görülen ısınmanın nedeninin %10-30 olasılıkla güneşin daha aktif olmasından dolayı kaynaklandığını ve küresel ısınmanın karbondioksit ile ilgili olmayabileceğini ifade etmişler. Bilim adamları aynı zamanda çevrecilerin kullandıkları modellerin yanlış olabileceğini belirtmişler.

Küresel ısınma konusunda yazdığımız diğer yazılar:
Küresel ısınma Nedir? Yalan mı Gerçek mi?
Küresel ısınma Karikatürleri
 
Read More!

Küresel ısınma Nedir? Yalan mı Gerçek mi?

Bu yazımızda küresel ısınma nedir sorusuna cevap verirken ortaya atılan iddialar yalan mı yoksa gerçek mi olduğu hakkında da görüş belirteceğim. Küresel ısınma konusu sanki bilimsel tüm tartışmalar bitmiş, her şey kanıtlanmış gibi medyada tartışılıyor. Küresel ısınma olduğunu savunan kişilerin ortaya sürdüğü iddialara tek tek bir bakalım, ondan sonra küresel ısınma iddialarının ne kadar gerçekçi olduğuna karar verebiliriz.

1. Küresel ısınmacılar adından da anlaşılacağı üzere dünyanın ısındığını iddia ediyorlar.
2. Küresel ısınmaya havaya yayılan karbodioksit gazının yarattığı sera etkisinin neden olduğunu iddia ediyorlar.
3. Karbondioksit gazının atmosterde artmasının nedeninin ise sanayi devrimi neticesinde insanların daha fazla fosil yakıt tüketmesi, ormanların yok edilmesi ve kentleşmenin artması olduğunu iddia ediyorlar.
4. Küresel ısınmanın ise insanların karbondioksit kullanımının azaltılması ve trilyonlarca dolar harcanması neticesinde durdurulacağını iddia ediyorlar.



Birincisi dünyanın ısındığını söyleyebilmek için belli bir başlangıç noktasını referans almak lazım. Mesela 1998 yılından 2006 yılına kadar dünya soğumuştur. 2007-2009 arasında da soğumuştur. Kafanıza göre iki tane nokta seçerseniz istediğiniz sonucu çıkarabilirsiniz. Küresel ısınmacılar 1900 yılından 2000 yılına kadar dünya sıcaklığının 0.74 derece civarında yükseldiğini hesaplıyorlar. 100 yılda dünya 0.74 derece ısınmış. Peki bu 4,540,000,000 yaşında olan dünya için çok kısa bir süre değil mi? Mesela 100 yıllık verilere değil de 3000 yıllik veya 420,000 yıllık verilere bakarsak dünyanın gerçekten ısınıp ısınmadığına daha doğru karar veremez miyiz? (Yandaki 130 yillik grafige bakarsaniz dunyanin sicakliginin 1880-1970 arasinda gecen 90 yilda asagi yukari sabit kaldigini da gorursunuz, insanlar bu donemde veya bundan onceki donemde hic mi karbon uretmiyordu yahu?)


Yan tarafa dünyanın 3000 yıllık ve asagiya 420,000 yıllık sıcaklığının grafiğini koyuyorum (bkz. Küresel ısınma karikatürleri). Göreceksiniz ki bahsedilen 0,74 derecelik ısınma devede kulak kalıyor. Bundan 2500 sene önce dünya kısa bir sürede kendi kendine 3 derecenin üzerinde ısınmış, sonra da soğumuş. 2500 sene önce sanayi devrimi de yoktu, benzin içen BMC kamyomları da. 420,000 yıllık grafiğe bakarsanız dünyanın periyodik olarak ısınıp sonrasında soğudunu görürsünüz. Demek ki sadece 30-40 yıllık verilere bakarak dünyanın ısındığını söyleyemeyiz, dünyanın genel trendi soğumadır ve bizleri bekleyen asıl tehlike küresel soğuma ve bunun neticesinde buzul çağıdır.


Ikinci olarak kullandıkları iddia ise küresel ısınmaya karbondioksit gazının yarattığı sera etkisinin neden olduğudur. Yukariya havadaki karbondioksit miktarı ile dünyanın sıcaklığının grafiğini koyuyorum. Benim grafikten gördüğüm sıcaklık ve karbondioksit miktarı arasında ciddi bir korrelasyon olduğudur ve karbondioksit miktarının ise sıcaklıktaki düşüşlerden sonra düştüğünü, sıcaklıktaki yükselişlerden sonra ise yükseldiğidir. Çoğumuz biliyoruz ki korrelasyon nedensellik değildir. Bir ara Trabzonspor’un ligdeki performansı ile Türk ekonomisinin performansı arasında da önemli bir korrelasyon vardı ama bu Trabzonspor’un iyi performans göstermesi Türk ekonomisinin daha hızlı büyümesini sağlar anlamına gelmiyordu. Bu tür nedensellik sorularına cevap vermek için kullanılan bir yöntem var: Granger causality ya da Granger nedenselliği dediğimiz bu yöntemin sahibinin Nobel ödülü aldığını hatırlatarak bu konuda yapılmış çalışmaların sonuçlarına baktık. Şu verdiğim linkteki çalışmaya bakarsanız küresel sıcaklık ile karbodioksit miktarı arasındaki Granger nedenselliği çalışmalarının sonuçsuz kaldığı belirtiliyor. Yani şimdiye kadar sıcaklık ve karbondiaksit bir arada hareket ediyor ama bunlar arasında bir nedensellik bağlantısı kurulamamış daha.

Benim bu konudaki görüşüm şu: grafikten havadaki karbodioksit miktarının tarihsel seviyesinin %30 yukarısına çıktığını görüyoruz. Bunun sebebi muhtemelen de insanların faaliyetleridir. Ancak karbondioksit miktarının %30 artması dünyanın sıcaklığını da %30 arttırır gibi bir sonuç çıkarabilmemizi sağlayacak bir bilimsel ispat ortada yoktur. Kaldı ki küresel sıcaklığı sera etkisinin yarattığı söyleniyor. Sera etkisini yaratan asıl faktör ise karbondioksit değil, su buharı. Sera etkisinin %70’i su buharından, %15’i karbondioksitten kaynaklanıyor. İş bununla da bitmiyor ama. Karbondioksiti sadece ve sadece insanlar da üretmiyor. Dünyada üretilen karbondioksitin sadece %2’si insanlar tarafından üretiliyormuş, çoğunluğu okyanuslar tarafından çevreye salınıyormuş. Eee, su buharını okyauslar üretiyor, karbondioksiti okyanuslar üretiyor, biz niye ürettiğimiz cüz-i miktardaki karbondioksiti %10-20 azaltmak için kastırıyoruz?

Meselenin özüne gelelim. Çevreciler havadaki karbondioksit miktarının dünyanın ısınmasına ne kadar katkı yaptığını kanıtlayamadığı sürece bu konuda maliyeti trilyonlarca doları geçecek projelere girmek ekonomik olarak mantıklı değil. Yarın birgün trilyonlar gittikten sonra “ya kusura bakmayın, havaların ısınmasına karbondioksit değil, x sebep oluyormuş; karbondioksit miktarının arttığı 1940-1975 döneminde dünya sıcaklığının düşmesinden bunu anlamamız lazımdı ama atlamışız işte” derlerse ne yapacaksınız? Unutmayın ki dünyadaki en zeki insanlar ağaçları kucaklayan iklimbilimciler değil, finansta çalışan 100 trilyon dolara yaklaşan miktarlara yön veren dahilerdir. Onların da küresel finansal krizde nasıl çuvalladıklarını hepimiz görmedik mi? Korkarım ki iklimbilimciler de benzer bir sona doğru bizleri götürüyor. Neticede onların kaybedeceği bir şey yok, aynı bizi küresel krize götüren finansçılar gibi sonuç ne olursa olsun, kendileri kazançlı çıkacak, faturayı yine gariban vatandaş ödeyecektir.

Kaldı ki Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelerin sanayileşmesi sonucu 200 yılda kirlettikleri atmosferi temizleme bedelini ödemesini talep etmek de bayağı bir yüzsüzlük olmuyor mu? Çevreyi Amerika ve Avrupa kurtarsın, biz işimize bakalım. Havadaki 1 milyon parça içerisindeki 10 parça karbodioksiti ortadan kaldıracağız diye Türkiye’nin senede $40-50 milyar doları çevreye saçma lüksü yoktur. Çevreciler önce biraz matematik ve ekonomi öğrensinler, ondan sonra gelsinler konuşalım.

Küresel ısınma nedir konusundaki yazılarımıza devam edeceğiz. Read More!

EFT Nedir? EFT ile Odeme Nasil Yapilir?

Bu yazımızda EFT nedir sorusuna cevap verip, EFT ile nasıl ödeme gerçekleştireceğinizi anlatacağız. EFT elektronik fon transferi kelimelerinin kısaltmasıdır. Yakın bir gelecekte kağıt para yerini elektronik paraya bırakacak ve herkes ödemelerini elektronik ortamda gerçekleştirmeye başlayacak. Bugün ise elektronik fon transferini bankanızdaki hesabınızdan başka birinin banka hesabına para aktararak yapabiliyorsunuz. Komisyon veriyor musunuz bilmiyorum bu işlem için. Amerika’da internet üzerinden böyle bir işlem gerçekleştirirseniz genellikle komisyon vermiyorsunuz ya da çok cüz-i bir komisyon veriyorsunuz. Uluslararası işlemlerde ise komisyon kesiliyor.

Blog nedir yazısında blogumuza üye olmak isteyenlerin yan tarafa koyduğumuz “özel üyelik ödemesi” linklerini kullanarak bize ödeme yapmasını beklediğimizi söylemiştik. Paypal veya kredi kartı ile ödeme yapmak istemeyen bazı okuyucularımız bizden EFT ile ödeme imkanı tanımamızı talep etmişlerdi. Biz de Türkiye’deki vergilerle uğraşmamak için bu işe yanaşmıyorduk. Neticede bir ara yol bulduk ve bize ödemelerde yardımcı olacak bir aracı ile anlaştık. EFT ile ödeme yapmak isteyen arkadaşlar normalde $12 olan borsa ve piyasa bülteni üyeliği için bizim size email ile bildireceğimiz banka hesabına 25 TL gönderecekler. Ödemelerde aracılık yapan arkadaş da bize $10 ödemeyi sitemizdeki linki kullanarak yapacak. Böylece Türkiye’deki yasal sorumluluklar bizim değil, aracı arkadaşın problemi olacak; harcayacağı zaman ve diğer masraflar için siz $12 yerine 25 TL gibi daha yüksek bir bedel ödeyerek bu düzenlemenin maliyetini yükleneceksiniz. Tam üye olmak isteyen arkadaşlar da $39 yerine 75 TL ödemeyi aracı arkadaşın banka hesabına EFT ile yatırarak üye olabilirler.

Bu fiyatlarla üye olmak isteyenler bana email atsınlar, ben de onlara email ile IBAN numarasını göndereyim. Daha sonra EFT ile ödeme yaptıklarının kanıtını bana tekrar atarlarsa yeni bloga üye yapabilirim.

Süleyman Demirel ne demiş? Serbest piyasalarda çareler tükenmez. EFT nedir ve EFT ile nasıl ödeme yapılır sorularına cevap verdik. Sorularınızı yorum kısmına bırakabilirsiniz. Read More!

VOB nedir (usd kontrat işlemi)

VOB nedir yazı dizisine devam ediyoruz…

VOB piyasasının işleyişini daha iyi kavramanız açısından bu konu hakkında yazılmış önceki yazılarımı okumanızda fayda vardır.

VOB nedir?
FUTURES PİYASALAR nedir ?
VOB İşlemleri – Döviz Futures İşlemleri

VOB piyasası yapısı bakımından küçük teminatlarla büyük montanlı işlemlerin gerçekleştirildiği bir piyasadır. Döviz kontratlarının işlem hacmi piyasanın geneli itibariyle düşük kalmasına rağmen iş görür niteliktedir. Dolar sözleşmelerinde yatırılan teminatın 8 katına kadar işlem yapabilmek mümkündür.

25.03.2010 tarihinde kontratın açılış fiyatı tabloda göründüğü üzere 1,5705-TL’dir. Günsonu kapanış fiyatı ise, uzlaşma fiyatıdır. Vadeli işlemlerde her günün sonunda kar veya zararınız uzlaşma fiyatı üzerinden hesaplanır. Gün sonu uzlaşma fiyatı ise; 1,5645-TL’dir. Aşağıdaki tabloda Haziran Vadeli-USD Kontratının fiyat bilgilerini görmektesiniz.



25.03.2010 tarihinde 185-TL teminat yatırılarak 1 ADET USD HAZİRAN-2010- vadeli kontrat satıldığını varsayalım. Hangi fiyat düzeyinde alış veya satış yapacağınıza karar vermek sizin işiniz. Burada sadece VOB’da nasıl işlem yapıldığını anlatamaktayız. Bu nedenle tabloda verilen güniçindeki en yüksek fiyattan işlemin yapıldığını varsayarak 1,5735-TL ‘den 1 Adet Kontrat satılmıştır.)

Haziran vadeli kontrat satmak; haziran ayının son iş günü oluşan uzlaşma fiyatı üzerinden dolar satmayı taahhüt etmek demektir.
Bu işlemde yatırımcının düşüncesi; haziran ayında dolar fiyatının 1,5735’in altında olacağı varsayımına dayanmaktadır. Eğer vade sonunda spot piyasada dolar 1,5735’in altında oluşursa; spottan ucuza alacağı doları 1,5735’ten VOB’da söz verildiği şekilde satacaktır. Bu sayede aradaki fiyat farkı yatırımcının kazancını oluşturacaktır. (VOB işlemleri mantıken bu şekilde gerçekleşmektedir, ancak anlattığım gibi ortada fiziken bir para yoktur, sadece işin mantığını anlamanız bakımından bu şekilde anlattım)

185-TL ile satılan aslında 1.000$ ‘dır. Kazanç veya kayıp 1.000$ üzerinden olacaktır.

Eğer yatırımcı bu işlemi sonlandırmak isterse ,(aynı vade aynı tür kontrat) USD HAZİRAN-2010- vadeli kontrat “ALIŞ” işlemi yapılır. Yani yapılan işlemin tersi yapılarak pozisyon kapatılır.

Yatırımcı kısa pozisyon (bkz.short position) aldığından (1 Adet USD-Haziran 2010 Vadeli kontrat satmıştır), fiyat azalışlarıyla kazanç elde etmektedir. Gün sonu kazancını hesaplarsak;

USD “SATIM” sözleşmesi satılmıştı,


Kontratın satış fiyatı :1,5735-TL
Kontratın uzlaşma fiyatı : 1,5645-TL
Başlangıç Teminatı : 185-TL

Yatırımcı kısa pozisyonda olduğundan alış fiyatı, satış fiyatından düşük ise, aradaki fark kazancını gösterir. Kazanç hesaplanırken alış-satış fiyatları arasındaki fark dikkate alınır. Çıkan sonuç 1 dolar başına TL cinsinden kazanç veya kaybı gösterir. 185-TL karşılığı alınan; 1.000$ olduğu için, çıkan kazanç veya kaybı 1.000 ile çarparız.

KAZANÇ >>>> 1,5735 – 1,5645 = 0,009-TL 1 dolar başına kazanç, satılan kontrat 1.000 dolar değerindedir. >> 0,009 x 1.000 = 9,00-TL günlük kazanç vardır.

9,00-TL yi günlük kazanç olarak düşük görebilirsiniz ancak bunu kazanabilmek için sadece 185-TL teminat yatırılmaktadır.

Oransal olarak kazanca bakarsak sonucu daha net görebiliriz. 9,00 / 185 = %4,86

Şuanki piyasa koşullarında yıllık banka faizi vadeli TL %8, vadeli vadeli USD %1,75 civarlarındadır. Bu yatırımcı parasını VOB’da değerlendirerek GÜNDE %4,86 kazanç elde etmiştir.

İsterseniz gün sonunda 9,00-TL karınızı pozisyonunuzu kapatmadan realize edebilir, takasbank’tan çekebilirsiniz. Ya da vadeli işleminizi gün sonuna kadar kapatmayıp ertesi gün devam ederseniz hesabınızda 185 + 9 = 194-TL teminatla yola devam edebilirsiniz. Kazanç ve kaybınız bundan sonra da 1.000$ üzerinden uygulanacaktır. (Bu arada takasbankta kalan temiantınız gecelik faizden sürekli nemalandırılmaktadır.)

Önümüzdeki günlerde buna benzer birkaç farklı senaryoya dayalı örneklerle VOB’da nasıl işlem yapıldığını anlatmaya devam edeceğim. Read More!