Nakde dönelim ama hangisine ?

Mahfi Eğilmez 'hayat zorlaştı 'nakde dönün' tavsiyesi yapıyor. Son günlerin modası da bu tavsiye. Ama bize ne önerildiğini anlamakta zorlanıyorum doğrusu. Dolar al, Euro al, kendini kurtar demeye mi getiriyorlar ? Çünkü bizim gibi azgelişmiş kategorisine sokulan ülkelerde, nakit asla o ülkenin para birimi değildir. İşlerin kötüye gitme ihtimali varsa derhal yabancı paraya geçilir. Likit kalmanın anlamı budur.

Demokrasi Nedir   Küresel ısınma Nedir  Özel Üniversiteler    Bilgisayar Nedir    Teknoloji Nedir

Fakat eğer bu uzmanlar akıl vermekten çok haber vermek gibi bir şeylere niyetlenmişlerse, şu anda tedirgin yatırımcının yaptığı Borsa'da satıp TL'de durmak. Daha önce sizlere defalarca önerdiğim yöntemi uyguluyorlar; faizlerin yükselme ihtimali ortaya çıktığında likit pozisyonlara kayıyorlar. Birkaç 'ne yaptığını bilmez şuursuz' hariç dövize kapılanma hatasına düşmüyorlar. Buna karşın benim bildiğim Mahfi bey çalkantı olsun olmasın her daim parasının yarısını dövizde tutar. Ümit ederim ki yıllardır güvenlik için tuttuğu para dolar değildir. Eğer öyleyse kaybını telafi etmek için yıllarca beklemesi gerekebilir. Üstelik bir de paniğe kapılıp Euro'ya geçmişse işin içinden hiç çıkamayabilir.

Bu blog'da başından beri şu mesajı veriyorum. Şöyle riskler var, böyle riskler var diye saydırıp dökenlere kulak vermenin size hiç ama hiç bir faydası olmayacaktır. Bana güvenin.

Şimdi gelelim geçmişte yaptığım tahmin ve önerilerin kısa değerlendirmesine.

Enflasyon 'aniden' düşebilir, Merkez Bankası faizi düşürmekte geç bile kaldı demiştim. Ani düşüş yaşanmadı ama Merkez Bankası nedense tavsiyeme 'itibar' etmeye başladı. Her zaman belirttiğim gibi günlük faizin fiyatlar üzerindeki etkisi tartışmalı bir konu. İddialı bağlantılar kurmaya çalışmanın anlamı yok. Fakat bir şeyden kesinlikle eminin; faizin nominal değerini makul seviyelerde tutmak dalgalanmaları azaltacaktır. Peki enflasyondaki ani düşüş ? Çok uzakta olmayabilir.

Dolar bir süre sonra toparlayacak demiştim. Onun da eli kulağındadır.

Ahmet Çavuşoğlu
Read More!

En Son Enflasyon Tahmini

Hatirlarsaniz Ekim ayinin basindan beri 2008 enflasyon hedefinin tutturulamayacagini, Merkez Bankasinin hukumete canak tutarak yanlis strateji uyguladigini savunuyorum.

O zamanlar Merkez Bankasinin enflasyon tahmini %3.1 idi. Biz bu hedefi gulunc bulmus, enflasyonun %5'in altinda gerceklesmeyecegini savunmustuk.

Gel zaman git zaman Merkez Bankasi "it osurdu, bit fosurdu" seklinde bahanelerle 2008 yilina ait enflasyon tahminini yukariya cekmeye basladi. Daha 2008 yilinin ilk ayi dolmadan enflasyon tahminini %5.5 olarak revize etmisler. Herhalde iceriden birileri "azar azar yukseltelim enflasyonu kimsenin ruhu duymaz" falan dedi herhalde.

Demokrasi Nedir   Küresel ısınma Nedir  Özel Üniversiteler    Bilgisayar Nedir    Teknoloji Nedir

Bence Merkez Bankasinin enflasyon konusunda kredibilitesi kalmamistir. Dort ayda enflasyon tahminlerini 2.3 puandan fazla arttirdilar. Bir de utanmadan 2009 icin %3.7 enflasyon tahmini yapiyorlar. Ufak atin da civcivler de yesin.
Read More!

Bahis: ABD'de Resesyon Olacak mi?

Dipdiririmdiriririririririririm. Uzun suredir bahis konusunu bir tarafa birakmistik. Orhan Karaca da Turk ekonomisini bir tarafa biraktigimizi artik Amerikan ekonomisi ile ilgilenmeye basladigimizi belirtmis. Su yazisina giderseniz Amerika'da 4. ceyrekte buyume oraninin %0.6 oldugunu gorursunuz.

Resesyon iki ceyrek ust uste negatif buyume olarak tanimlaniyor. Bir suru kisi bu konuda fikrini soyluyor, en son Greenspan resesyon olasiliginin en azindan %50 oldugunu soyluyordu. Bu kosullar altinda bahisleri aciyorum. Kaybedenler TEGV'e 10 YTL bagis yapacaklar.

2008 yilinda Amerika'da resesyon olacak mi?

Demokrasi Nedir   Küresel ısınma Nedir  Özel Üniversiteler    Bilgisayar Nedir    Teknoloji Nedir

Ben resesyon olacagini dusunuyorum. Ancak en son faiz indirimlerini goz onune alarak resesyonun kisa sureli ve derin gecmeyecegini dusunuyorum.

Tahmin gucune ve keselerine guvenenler yorum kismina goruslerini birakabilirler.
Read More!

Umur Talu

Umur Talu'dan daha once hic alinti yapmis miydim bilmiyorum ama zaman zaman harika yaziyor. Bu da bugunku yazisindan:

"İmam hatipleri, Diyanet'i, mecburi din dersleri, dini fetvaları ile bize "laiklik" yutturan devlet, gasp ettiği bir hakkı, şimdi bize "demokratlık" yutturan bir iktidar ile iktidara karşı kitleye "milliyetçi laiklik" yutturmuş partiye teslim ediyor.

Demokrasi Nedir   Küresel ısınma Nedir  Özel Üniversiteler    Bilgisayar Nedir    Teknoloji Nedir

Bugüne kadarki çirkinlikti; bugünkü de öyle.
2007'de, üniversitelinin ne giyip giyemeyeceğini laiklik sanmak da çirkinlikti; 2008'de, nasıl giyinip giyinemeyeceğini tarifle hak tanıdığını sanmak da öyle.
Çünkü, bu zatların hepsi birden, ne düşünüp düşünmeyeceğinizi dahi tarif etmek isteyen bir kültürün mensupları: İster laik, ister muhafazakâr!
" Read More!

Nakde Donus Zamani?!

Mahfi Egilmez gibi ekonomistler yuzunden ekonomistlerin adi kotuye cikmis durumda. Kimse ekonomistlere yatirim konusunda guven duymuyor. Mahfi Egilmez bugunku yazisinda balon edebiyati yaptiktan sonra "nakde donus zamani"nin geldigini belirtiyor.

Biz kisa vadeli faizlere gecisi borsa 55000'de iken yapmistik, Mahfi Egilmez borsa %20 dustukten sonra ayni oneriyi yapiyor. Keske borsa tepedeyken yazsaydi yazisini, bizim yazilari 3-5 kisi takip ediyor, onun yazilarini cok daha buyuk kitleler.

Su siralar ben de daha alima gecmedim. Ama elimdeki kagitlari da bu fiyatlardan satmam dogrusu. Bence borsadaki fiyatlar oyle siskin degil, ama "bu firsat kacmaz" seklinde ucuz da degil. O yuzden simdilik bekliyorum. Read More!

John McCain

ABD secimlerini bu sefer daha genis bir kitle takip ediyor. Cogunluk Clinton ve Barack Obama uzerine odaklanmis durumda. Hem Clinton hem de Obama solcu, sosyal demokrat politikacilar. Hedefleri yavas yavas Amerika'yi Avrupa'ya benzetmek, fakir fukara edebiyati yapiyorlar.

Ote yandan Cumhuriyetcilerin sabikasi cok kabarik. Ekonomik olarak muhafazakar olmalarina ragmen, son 8 yilda hic de iyi bir performans gosteremediler. Savas harcamalari da cabasi.

Ben teoride Cumhuriyetcileri destekleyen birisiyim. Ancak mevcut baskan adaylarinin -John McCain haricinde- hic birini sevmiyorum. Gecen sene McCain cok gerilerde idi, ancak son 1 aydir one gecmeyi basardi ve ilk 2 icerisinde yer aliyor. Gelecek hafta her iki partinin de baskan adaylari belli olacak. Ben McCain secilirse Clinton-Obama ikilisine karsi ciddi bir secilme sansi oldugunu dusunuyorum. Romney secilirse secimleri kesinlikle demokratlar kazanir ama.

Bu arada garip bir sekilde Turkiye'dekiler Cumhuriyetcilerden ziyade demokratlari destekliyorlar. McCain'in secilmesi Turkiye'nin daha fazla cikarina olur.

Neyse, bunlari bir tarafa birakalim ve surpriz tahminimizi yapalim. Kasim ayinda John McCain Amerika'nin yeni baskani olacaktir. Bugun McCain uzerine $100 koysam, Kasim ayinda $325 geri alabilirim. Hillary Clinton'a $100 koysam $220 geri alabilirim.

Not: Burada en mantikli bahis, $100 Clinton'a $100 da McCain'e yatirmak gibi gorunuyor. Boylece en azindan %10 gibi bir getiriyi 10 ayda elde etme sansim varmis gibi gorunuyor. Gelecek bir zamanda baskanlik secimlerine yonelik bahisleri acariz.
Read More!

Böyle özgürlüğün...

Geçen yazımda "Türkiye'nin özgürlük sorunu var" demiştim. Maalesef son günlerdeki gelişmeler de bunu doğruluyor. Daha iyiye gideceğimize daha kötüye doğru yol alıyoruz. İktidar MHP ile anlaşarak "başını örteceksen mutlaka şu şekilde örteceksin" şeklinde bir tarifi yasalara koyarak türbana "özgürlük" getiriyormuş. Böyle özgürlüğün tadından yenmez!

Demin rastladığım bir haberde de Youtube'a yeni yasak geliyormuş. Bu Youtube yasaklarının medyadan neden hiç tepki almadığı sorusunu soruyorum kendime. Galiba bu yasaktan fayda uman video sitelerini araştırmam lazım ipucu yakalayabilmek için. Youtube'a akan ziyaretçi onlara akacak malum. (Youtube'dan bağımsız olarak yurt içinde kimlerin video sitesi var bilenler yazarsa belki bir faydası olabilir.)

Atilla Yayla'ya verilen ceza yüzümüzü kızartıyor. Savcı olsam bu cezayı veren hakim hakkında Türklüğü aşağılamaktan dava açardım. (Amerikalı bir arkadaşıma "insulting Turkishness" dedim adam yerlere yatarak güldü. Bunun daha iyi ve komik olmayan bir tercümesi var mı?)

Ama birileri hızını alamamış, "Atilla Yayla'yı savunanların da yargılanmaları gerekmiyor mu?" diye soruyor. Bunu yazan Facebook milliyetçisi ya da ekşi sözlük'ün cühela takımından bir yeni yetme değil. Günlük ulusal bir gazetede köşe yazıyor. Aynı gazetede yazan başka biri -kendisini 28 Şubat'çılar iyi tanır- "Atilla Yayla o görüşlerini örneğin Türk Tarih Kurumu'nun bilimsel bir toplantısında söylese haklı olabilirlerdi." diyerek çay demlemiş.

Ama aslında fazla şikayet etmeyip en iyisi internet denen şu meretten bizi mahrum bırakmadıkları için sevinmemiz lazım. Engin Ardıç üstadımız gibi olacak ama: Turkland Turkland uber alles! Read More!

Siyasi Karikatürler: Bi Kereden Bisey Olmaz

Arsivlerimize bakarsaniz Yilmaz Ozdil elestirdigimiz yazarlarin basinda gelir. Ama bu sefer siyasi karikatürler sinifina girecek kalitede bir yazisini begendim. Tek kotu tarafi "acaba bana biseyler mi oluyor, Yilmaz Ozdil'in yazisini begendiysem bir problem vardir" diye de icim icimi kemiriyor.

Neyse karari siz verin. Hikayesi soyle:

Ormanın birinde...

Aslanlar toplanmış.

"Yahu" demişler, "Hesapta kralız, açlıktan öleceğiz birader... Maymuna saldırsak, ağaca kaçıyor; fillere saldırsak, fazla büyük... Ceylanlar hızlı, yetişemiyoruz; kuşa dalsak, uçuyor; e balık yakalayacak halimiz de yok... N’aapsak?"

Bir tanesi "En iyisi, öküzlere saldıralım" demiş, "iri yarı görünüyorlar ama, ne pençeleri var, ne dişleri diş... Tam dişimize göre!"

Olur mu? Olur.

Hücum!

Ama evdeki hesap çarşıya uymamış; öküz, öyle yabana atılacak hayvan değilmiş meğer... Organize oluyorlar, topluca savunma yapıyorlar, püskürtüyorlarmış.

Aslanlar aç bilaç.

N’aapsak, n’aapsak?

"Tilkiye danışalım" demişler.

Tilki "kolay" demiş, "beni, öküzlerin yaşadığı zengin otlakların prensi yapın, işinizi halledeyim..."

Kabul etmişler.

Tilki, elinde beyaz bayrakla öküzlere gitmiş, "saygıdeğer öküzler" demiş, "aslında aslanlar uysaldır, sizi de çok seviyorlar... Ama şu aranızdaki sarı öküz var ya, sarı öküz, işte sorun o... Görünce tahrik oluyorlar, canları çekiyor, verin şu sarı öküzü, kurtulun kardeşim, huzur içinde yaşayın!"

Öküz heyeti düşünmüş taşınmış, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" mantığıyla, verivemişler sarı öküzü...

Aslanlar da afiyetle yemiş.

Bir gün, iki gün...

Tilki gene gelmiş.

"Bakın gördüğünüz gibi, saldırılar kesildi, mutlu mutlu yaşıyorsunuz" demiş ve eklemiş: "Ama şu benekli öküz var ya, benekli öküz, o burada olduğu sürece size rahat yüzü yok arkadaş, canları çekiyor, verin, kurtulun!"

Öküz heyeti düşünmüş, "otlağın selameti için" teslim etmiş benekli öküzü.

Üç gün, dört gün...

Tilki gene gelmiş.

Kuyruğu uzun olanı...

Burnu beyaz olanı...

Tombul olanı...

Tek tek alıp, gitmiş.

Otlak seyrelmiş.

Aslanlar semirmiş.

Bir gün... Tilki gelmemiş!

Gerek kalmamış çünkü.

Direkt aslan gelmiş.

"Hanginizi istiyorsam, canım hanginizi çekiyorsa, onu vereceksiniz, adamı hasta etmeyin" demiş.

Otların arasında tir tir titreyen, tek tük kalmış öküzler, "keşke sarı öküzü vermeseydik" demiş ama, iş işten geçmiş.

*

İşte böyle çocuklar...

Öküzlük böyle bir şey. Read More!

Sanayi-Universite Isbirligi 2

Bu yaziyi okumadan once su yaziyi okuyun. konuya simdi biraz daha farkli yaklasacagim. Bu sefer devletin ne olursa olsun bir miktar harcama yapacagini ve elini bu ise atacagini varsayacagim. Bu durumda nasil bir poliyika izlenmelidir sorusuna yanit arayacagim.

Birincisi ogretim uyeleri tum dunyada cok dusuk ucretlere calismaktadirlar. Devlet universitelerine 1-2 yilligina dunya capinda un salmis hocalari normalde aldiklarinin 1.5-2 kat ucretlerle transfer edebiliriz. Bu kisilerin verdikleri dersleri videoya kaydedip hizli internet baglantilariyla tum universitelerle paylasabiliriz.

Ikincisi uygulamali alanlarda uzman yabanci universite hocalarina cekirdek sermaye saglayabiliriz. Kosul olarak da bir kisim Turkleri calistirmasini ve uretimin bir kismini Turkiye'de yapmalarini one surebiliriz. Boylece daha baslangic asamasinda nanoteknoloji, alternatif enerji, stem cell gibi ileri teknolojilere ortak olup, bu alanlarda birikim sahibi olabiliriz. Hatta bu hocalari yukarida bahsettigim gibi Turkiye'ye getirip ders verdirerek yeni yeni kisileri yetistirebiliriz.

Ucuncusu gelismis sirketlerdene %5'lik paylar satin alip bu sirketlerin Turkiye'de uretim ve arastirma merkezi kurmasini zorlayabiliriz. Advanced Micro Devices sirketini (AMD) hepiniz biliyorsunuzdur, bilgisayarinizda ya Intel ya da AMD chipleri vardir. Intel sirketinin piyasa degeri $120 milyar dolar, ona gucumuz yetmez; ama AMD sirketinin piyasa degeri sadece $4 milyar. 200 milyon USD yatirarak bu konuda oncu bir sirket uzerinde guc sahibi olabiliriz. Kaldi ki borsada islem goren ve cok daha dusuk piyasa degerine sahip ama onemli teknolojilere sahip sirketleri Turkiye'ye yonlendirebiliriz.

Ama biz elimizdeki uc kurus parayla ciftcilere avanta dagitmayi, insanlara 30 yil emekli maasi vermeyi, bedava saglik hizmeti sunmayi, kodamanlara "tesvik" basligi altinda gelir transferi yapmayi tercih ediyoruz. Kayitdisinin uzerine gitmiyoruz.

Dedigim gibi ne secmenin kafasi calisiyor ne de politikacilarin. Herkes kisa vadeli cikarlari icin (bir avuc bulgur ugruna) uzun vadeli cikarlarini (bir cuval pirinci) gozden cikariyor. Yukarida bahsettigim gibi bir politika uygulamaya konsa hukumetin adamlari giderler fasondan "teknoloji" sirketini Amerika'da kurarlar, buna da devletimiz $100-200 milyon dolarlik "yatirim" yapar. Bilmem anlatabiliyor muyum?
Read More!

Sanayi-Universite Isbirligi

Sanayi universite isbirligi kulaga cok hos gelen bir dusunce. Ayni "batinin iyi yonlerini alalim kotu yonlerini almayalim" temennisi gibi. Bir okuyucumuz su satirlari yazmis:

"Sayin Ekonomix,

Sirketlerin ve genel olarak ulkerlerin rekabet avantaji kazanmasi icin inovasyonun onemi son donemde gerek medya, gerek bilimadamlari ve "yonetim gurulari" tarafindan siklikla vurgulanmakta. Turkiye'deki en buyuk eksikliklerden biri olarak da bu isbirliginin cok az duzeyde, ve hatta bazi sektorlerde cok az olduguna degilinmekte. Benim size sorum, devletin bu konuda sadece vergi indirimine gitmesinin yeterli olabilecegi mi, yoksa ekonomiye saglayacagi ilave katkiyi goz onune alarak vergi ve diger tesviklerin yaninda ise kendisinin el atmasinin daha mi iyi olabilir? Normalde piyasanin olabildigince devletin yonlendirmesinden cikip, sadece rekabetin surdurulebilir olmasi gerektigini savundugunuzu biliyorum, fakat onceden var olmayan bu isbirligi kulturu eger devlet eliyle yonlendirilmezse sizce kendi kendine olusabilir mi?"


Cevabimiza gecelim.

Ortada sizin temenni ettiginiz gibi bir sanayi-universite isbirliginin olmasi icin oncelikle adam gibi sanayicilerimiz ve adam gibi universitelerimiz olmalidir. Profesyonel olan bir kac sanayici ve universiteyi kapsam disinda tutarsak ulkemizde batili anlamda bir teknoloji uretimi yapilabilecek bilgi birikimi olmamaktadir. Ulkenin yoneticileri profesyonel degildir, secmenler profesyonel degildir, basarili olmak icin cok calismaktan ziyade "dogru" kisileri tanimak onemlidir. Mevcut ortamda tesvik mekanizmasi cok calismayi degil, hemsoculugu desteklemekte. Simdi tum bunlarin uzerine bir de devlet eliyle yeni bir "teknoloji hamlesi" baslatmak buzi simdiki duruma getiren ayni gerizekalilarin eline daha buyuk bir arpalik vermektir.

Yani oneriniz cozum olmak bir yana problemi buyutur. benim bu konuda inovasyon nedir baslikli yazida soylediklerim soyle idi:

"Ekonomik teoriye baktiginiz zaman eski kitaplar buyumenin kaynaginin isgucu ve sermaye oldugunu soylerler. 1950'li yillarda Solow ekonomik buyumenin belli bir noktanin (steady state) otesine gecebilmesi icin teknolojik gelisimin sart oldugunu soylemistir. 80'li yillarda ise human capital denen beseri sermaye kavrami ortaya atilmis ve uzun donemli buyumeyi etkileyen en onemli degisken olarak sunulmustur.

Bir kisim ekonomist Turkiye buyuyor ama baskalarinin taseronlugunu yaparak buyuyoruz, Umit Davala'nin ifadesiyle bu buyumeden "cacik" olmaz diyorlar. Bir bakima haklilar, haksiz olduklari nokta simdiki buyumeyi kotulemeleri. Gercekten de uzun vadede yuksek ucretleri kalici hale getirebilmemizin kosulu katma degeri yuksek alanlarda uretim/hizmet yapmamiz. Yoksa er gec tekstilcilerin konumuna duser dusuk isgucu maliyetine sahip olan ulkelere piyasayi kaptiririz. Yuksek katma degere sahip urunleri uretmemizin kosulu ise bu urunleri uretecek teknolojiyi ve bilgi birikimini bizim olusturmamizdir."
Read More!

Hindistan Izlenimleri

Iki yil sonra bir kez daha yolum Hindistan'a dustu. Hem is hem tatili bir arada yapiyorum. Bir iki tane bilgisayar programcisiyla bir proje uzerine calisiyoruz, maliyetler burada Amerika'ya kiyasla cok daha dusuk, saati $20'a tecrubeli IIT mezunu programcilarla calismak mumkun.

Kaldigim sehir guneyde 10 milyonluk bir sehir. Fiyatlar iki sene oncesine gore dolar bazinda %25 daha pahali. Yine de yasam bir cok bakimdan cok daha kolay. Aylik $75'a mutfak ve ev islerinizi gunde 8 saat calisarak yapan temizlikci tutmak mumkun, ayrica aylik $50'a gunde 4 saat calisan asci tutmak da mumkun. Sebze, meyve ve et fiyatlari birakin Amerika'yi Turkiye'nin cok altinda (%30-50).

Tum sehir bir santiye gibi. Her tarafta insaat, yol yapimi, etc. Iki sene oncesine kiyasla arabalarin boyutlari biraz buyumus. Son iki yilda Hint borsasi iki kat artti, hatirlarsaniz iki sene once (1,2,3) ICICI isimli bir Hint bankasini onermistim, o banka da iki kattan fazla artti.

Neyse, bu yaziyi yazmamizin sebebi o degil. Yazinin amaci Hindistan'a onumuzdeki gunlerde neler olacagi ve buradan Turkiye'ye yonelik dersler cikarmamiz. Dunya borsalari dustugu zaman Hindistan borsalari bizden cok daha fazla tepki veriyor. Bunun bir nedeni gelecege yonelik yuksek buyume beklentilerinin fiyatlara bir miktar girmis olmasi. Ortalama F/K orani 22 civarinda. Turkiye'de bu rakam olsa olsa 15'dir, son zamanlarda bakmadim. F/K oraninin yuksek olmasi demek hisse fiyatlarinin yuksek olmasi demek. Biz Hindistan'a benzer hizlarda buyuyor olsaydik, bizim borsamiz bugun 80000 seviyesine yaklasmis olurdu. Son iki yildir hukumetin tembellikleri yuzunden %7'nin uzerinde seyreden buyume hizimiz %5'in altina dusmus durumda. Iki sene once bizimle benzer buyume hizina sahip Hindistan bugun %9 ile buyuyor. Farki yaratan da bu.

Kisa vadeli dalgalanmalar hikaye, onemli olan uzun vadeli performansiniz ve alpha'nizdir. Hindistan yuksek hizlarla buyuyerek kendisini uzun vadede zenginlestirecektir. Amerika'da iki tane Meksikali, 3-5 tane amele mortgage borclarini odemedi diye Hindisan ekonomisi yere cakilmayacaktir. Biz ise artan enflasyon ve issizlik ortaminda "bu kriz bizi etkilemez" seklinde telkinlerle kafamizi kuma gommeye devam edelim. Read More!

Atilla Yayla

Dusunce ozgurlugunun olmadigi yerde... Read More!

Ergenekon Operasyonu kandırmacası!

Bu iktidarın en sevmediğim yanı, çok laf yapıp az iş yapması. Hatta hiç iş yapmaması. (2002-2005 dönemini ayrı tutuyorum.) Ekonomiden tutun diğer bütün alanlara her yerde durum aynı.

Ekonomi konusunda öyle şeyler söylüyorlar ki sanırsınız bütün problemler halledildi, her şey süt liman. Enflasyon konusunda o kadar konuştular ki sanırsınız enflasyon sorunu halledildi. Oysa hala enflasyonun yüksek olduğu ülkelerden biriyiz.

Özelleştirme konusunda edilen laflara bakarsanız, sanırsınız herşey tamamlandı. Oysa Telekom, Tüpraş ve Erdemir'den başka özelleşen bir şey yok. Bunlar da zaten 2004-2005 döneminde yapıldı. Piyasa şartlarında belirlenmesi gereken fiyatların çoğu hala hükümet tarafından belirleniyor. Güya kamu bankaları, elektrik piyasası, enerji piyasası özelleşecekti. THY, Milli Piyango, Petkim, elektrik dağıtım şirketleri, TEKEL,.... Ekonomide hala herşey sosyalist bir ülke gibi.

Sosyal güvenlik reformu üzerine kaç yıldır edilmedik laf, tartışılmadık boyut kalmadı. Bir arpa boyu mesafe alınmadı. Hazine'nin sayfasına gidip 2004 yılında imzalanan niyet mektuplarına bakarsanız sosyal güvenlik reformunun 2005 yılında yapılacağının söylendiğini görürsünüz. 15 Temmuz 2004 tarihinde imzalanan sekizinci gözden geçirmeye ilişkin niyet mektubunda "Emeklilik sistemine ilişkin açıkların 2007 yılına kadar sürekli azalan bir seyir izler hale getirilmesini ve bu açıkların uzun dönemde GSMH’nın % 1’i seviyesine düşürülmesi" hedeflenmiş, "Söz konusu reform paketi, tasarının 2005 yılı Ocak ayında TBMM’ce kabul edilmesi ve 2005-07 yıllarında aşamalı olarak uygulanması amaçlarına paralel olarak, 2004 yılı Aralık ayı ortasında TBMM’ye sunulacaktır". Sonuç: hüsran.

Bütçe disiplini, vergi reformu, işgücü piyasası reformu, ağızlarda sakız edilen yapısal reformlar, mikro reform lafı vardı bir de, ara ki bulasın. Bütün ihaleler başbakanının dudaklarının arasından çıkacak lafa bakıyor. Marketler indirim yapsın mı yapmasın mı devlet karar veriyor. Kimin nereye ne kadar yatırım yapacağına devlet karar veriyor. Lafa gelince bunlardan piyasacı kimse yok. Ama icraata gelince sonuç sıfır. Açıkçası bu hükümet verdiği sözleri tutmuyor.

Dönelim AB konusuna. 2005 yılından bu yana AB konusunda da frene basılmış durumda. Sadece frene basılmadı, gündemden de düştü. Ne müzakere var ortada ne reform. Dostlar alışverişte görsün. Edilen laflara bakarsanız Türkiye AB'ye hazır durumda. Ama bugün AB ülkeleri gelin alıyoruz deseler, Türkiye'nin tamam hazırım demesi 10 seneyi bulacak.

Kaç ay yeni Anayasa tartışıldı. Sonuç: sıfıra sıfır elde var sıfır. Ne bir taslak çıktı ortaya ne de laf kalabalığından başka birşey.

301. madde konusundaki tartışmalardan artık zaten gına geldi. Duyan da 301. maddeyi başka birisi getirdi sanacak. Ne değiştirdiler, ne kaldırdılar. Bırakın değiştirmeyi, bir teklif bile getirmediler.

Bugünlerde türban ve başörtüsü konusu tartışılıyor. Sakın ha kimse sonuç alınacağını sanmasın. Tartışılacak, sonra kaynayıp gidecek. Daha önceki tecrübeler bunu gösteriyor. Oysa bu ülkenin türban ve başörtüsü sorunu yok. Özgürlük sorunu var.

Bu ülkede herkes özgürlükten korkuyor. Bu iktidar da öyle. 2005'ten bu yana ne ekonomi alanında ne özgürlükler alanında yeni hiç bir şey yapılmadı. Yapıldı diyen beri gelsin.

Daha öncekiler gibi bu iktidar da vatandaşından korkuyor. Bir yandan RTÜK vatandaşın ne izlemesi gerektiğini belirliyor, ekranlara çeki düzen veriyor. Bir yandan devlet vatandaşın hangi sitelere girip girmeyeceğine karar veriyor. Ayda bir YouTube'a yasak geliyor. Diğer yandan bir profesör konuştuğu için hapis cezasına çarptırılıyor. Temelde marketlerin ne zaman indirim yapacağına devletin karar vermesi ile türban yasağının hiç bir farkı yok. Bu hükümet vatandaşın ahlak bekçisiyim rolüne soyunuyorsa birilerinin de ben de laikliğin bekçisiyim diye ortaya çıkmasına şaşırmamalı.

(Yazı çok uzadı, başlığın işaret ettiği konuya daha sonra gireceğim.) Read More!

Salaklara matematik dersi

Finans ve ekonomi dehamız Yiğit Bulut (dehası Aydın Doğan'ın yeğeni ve Namık Kemal Zeybek'in kızı Şule Zeybek'le evli olmasından gelmektedir) müthiş bir ispat yöntemi bulmuş. Diyor ki: "Başlayan her dinamik başladığı noktaya döner." Nereden okuduysa, matematikte Collatz conjecture (Wikipedia) olarak bilinen varsayımı bu iddiasına ispat olarak kullanıyor. (Varsayım diyoruz çünkü Collatz conjecture henüz matematiksel olarak ispatlanamamıştır -Unsolved problems in mathematics-. Ama tartışmak istediğimiz konu da zaten bu değil.)

Collatz zaten hangi sayıdan başlanırsa başlansın aynı noktaya geri dönen bir formül var mıdır sorusundan yola çıkmış. Ama Yiğit Bulut hepimizden daha cin ya, bunu bütün dinamiklere uygulamış: her dinamik başladığı noktaya geri döner. Yani "borsa da çökecek, ekonomi de çökecek, Türkiye Cumhuriyeti de yıkılacak aman Şuleme ve Aydın amcama bir şey olmasın" demeye getirmiş.

Yiğit Bulut: X olarak adlandırabileceğimiz bir piyasa göstergemiz daha güncel ifadesi ile endeksimiz olduğunu varsayalım ve bu piyasanın belli bir noktadan yola çıkarak her alım dalgasında 3 katına çıkıp tepede kalmayı ifade etmesi açısından (çift tepe) üstüne 1 eklendiğini, her geri çekilmede de yüzde 50 geri geldiğini varsayalım.

Hayır sayın dahi Yiğit Bulut. 3 katına çıktıktan sonra üstüne eklediğin 1 senin olsun, bir de (bonus olarak) her geri çekilmede yüzde 50 geri gelsin, üstüne eklediğin 1'i de düşürelim. Yani (X/2)-1 olsun.

Bu versiyonda 1'den başlarsak serinin ilk 15 sayısı şöyle :
1
3
9
27
81
243
729
2187
6561
19683
59049
177147
531441
1594323
4782969

Ama 2'den başlarsak ilk 15 sayı:
2
0
-1
-3
-9
-27
-81
-243
-729
-2187
-6561
-19683
-59049
-177147
-531441

Yani bu versiyonda eksi sonsuza ulaşmak da artı sonsuza ulaşmak da mümkün.

Eee, neyi ispatladık şimdi Allahın geri zekalısı? Demek ki her sakallı deden değilmiş, her dinamik de Collatz serisi değilmiş.

Galiba Yiğit Bulut'u anlatacak en iyi cümle: "bu kadar cehalet ancak eğitimle olur"
Read More!

Alfa ve Beta Nedir

Insanlarin buyuk cogunlugu alfa ve beta arasindaki farki bilmezler, o yuzden de yatirim kararlari verirken veya analiz yaparken yanilirlar.

Once beta ile baslayalim. Beta bir portfoyun veya hissenin piyasalardaki gelismelerden ne kadar etkilendigini gosterir. Mesela borsa %10 arttigi zaman A sirketi %15 artiyorsa betasi 1.5'dir (alphasinin sifir oldugunu varsayiyoruz). Piyasada yatirimcilara bankalar tarafindan satilan fonlarin ortalama betasi 1'e yakindir, yani borsa ne kadar cikarsa ya da duserse onlarda o kadar hareket ederler. Arada tek fark var tabii ki, sizden bunun icin komisyon alirlar, hem de oldukca yukluce. Kafasi calisan bir yatirimci vadeli islemler borsasinda betayi cok daha ucuza satin alabilir.

Alpha bir portfoyun veya hissenin ne kadar basarili oldugunu gosterir. Mesela borsanin degismedigi bir surecte A hissesinin degeri %10 artiyorsa alphasi %10'dur (baska risklere sahip olmadigini varsayiyoruz). Piyasada yatirimcilara satilan fonlarin cogunlugunun alphasi sifirdir, yani bu fonlari yoneten kisilerin hisse secme veya zamanlama becerileri yoktur. Hedge fonlarin cogunlugunun ise alphasi pozitiftir. Yatirim fonlarinin aksine hedge fonlari beta riskini hedge ederek (beta satarak) yatirimcilarina her kosulda pozitif getiri saglamaya calisirlar. Yatirimcilar isterlerse kendileri betayi cok ucuza alabilirler zaten.

Simdi alpha ve betadan bahsetmemizin tek sebebi yatirim fonlarinin dandik, hedge fonlarin ise iyi oldugunu belirtmek degil. Alpha ve beta konseptlerini Turk borsasinin performansini olcmekte de kullanacagiz.

Biz son iki yilda hukumetin reformlari savsakladigini ve bunun neticesinde de ekonomik buyumenin dustugu ve ulkenin potansiyelinin altinda bir performans gosterdigini savunuyoruz. Bu tezin dogru olup olmadigi hakkinda bize ulkemizin alphasi bir ipucu verebilir.

2005 yilinin sonunda IMKB 40000 seviyesinde idi. Bugun 45000. Son bir aydaki gelismeleri goz ardi edip 2007 sonundaki 55000 degerini kullanmamiz da sonucu degistirmeyecektir. Peki ulkemizin alphasini nasil olcecegiz?

Ulkenin alphasi borsa dis borsalar %10 yukseldiginde %15 yukseliyor, dis borsalar %10 dustugunde %20 dusuyorsa negatiftir. Gelismekte olan piyasalara kiyasla Turk borsasi son iki yildir cok kotu bir performans sergilemistir. Iki sene once Hint Borsasi 9000 idi, bugun 18000. Iki senen once Brezilya borsasi 32000 idi, bugun 58000. Benzer tablolar Cin ve Rus borsalari icin de gecerli.

Mesele dis borsalar dustugunde bizim borsamizin dusmesi degil. Mesele dis borsalar dustugunde bizim borsamizin olmasi gerekenden cok dusmesi, ve dis borsalar yukseldiginde bizim borsamizin olmasi gerektiginden az yukselmesidir. Hukumetin basarisizligi buradadir.

Ogrencilik yillarinda duydugum en kuyruklu yalanlarin basinda "Birinci Dunya Savasinda biz yenilmedik, muttefiklerimiz yenildigi icin yenilmis sayildik." yalani gelir. O zamanlar kafam fazla basmiyordu, ancak uzun yillar sonra gerceklerin farkina varabildim. Simdi benzer yalanlarin finansal piyasalardaki basarisizligimizin ustunu ortmek icin kullanildigini goruyoruz. Insanlar alpha ile betayi birbirinden ayirmasini beceremiyorlar. Bir suredir ulkemizin alphasi negatiftir ve bu sadece butce aciklarini kapatarak cozulebilecek bir sorun degildir.

Bu konu ile diger alakali bir yazi ise Borsa Nasıl Oynanır? En Sağlam Tüyolar baslikli yazimizdir.
Read More!

Piyasalarda Yasanan Calkanti

Son günlerde piyasalarda yaşanan çalkantıların bundan kabaca bir sene önce uyardığım "kriz"le uzaktan yakından bir alakası yok. Piyasalarda yaşanan tek kelime ile "panik" safhasıdır. Unutulmaması gereken nokta bu krizin bir "finansal" kriz olduğu bunun ekonomi (ekonomi nedir?) üzerine ciddi etkileri olabileceği gibi fazla sarsıcı olmayabileceği de olasılıklar arasındadır. Türkiye ekonomisinin (borsayı kastetmiyorum) ise bu çalkantıdan fazla etkileneceğini düşünmüyorum. Kriz için önceden yaptığım tahmini değiştirmiyorum. 2008'de idare ederiz, ancak ilerisi çok bulutlu. Kaçış mümkün değil mi? Mümkün ama Ankara'dakilerin o taraklarda pek bezi yok gibi geliyor bana.

Not: yazı bu kadar. Aşağıdaki linke tıklamanıza gerek yok. Read More!

Kariyer Tavsiyesi Nereden Alabilirim

yazilarinizi ve sitenizi yakindan takip etmekteyim,temennim ulkemizde bu portallarin cogalmasi ve insanlarin duyarlilasmasidir.Ben ingilizce iktisat (iktisat nedir) bolumu ikinci sinif ogrencisiyim,kariyer ve planlamanin ne kadar onemli oldugunu son bir yildir farkindayim ve surekli kendimi gelistirmek birseyler katmak istiyorum finansa karsi ilgiliyim borsayi,guncel olaylari takip ediyor sanal ortamda borsa alim satimlari yapiyorum.Universiteden yeni mezunlarin forumlarina girip nabiz yokluyorum is bulamayanlarin cok buyuk kismi tecrubeslizkten yakinmaktalar maalesef, ben bu eksikligi kendimde universite yillarinda bir nebze de olsa gidermek istyorum kariyerim icin ufak ta olsa bir iki adim attim,onumuzdeki donemde anadolu universitesinin e-sertifika programlarina katilicam ve bankacilik ve sigortacilik alaninda 2 yillikta olsa ikinci univerisiteye basliyorum son olarak ise usa nin uyguladigi uluslararasi ogrenciler icin work and travel programina katildim uc bucuk ay usa de gorev aldim en azindan bir is tecrubem oldu ozgecmisime yazabildim ve staj basvrularinda birazcikda one ciktigimi farkedebiliyorum benim size sorum:bu programi tekrarlamamin bana bir artisi olur mu veya yerimde mi sayarim?B plani olarak ise Turkiyede bir finans ile ilgili bir kurumda staj yapmam mi benim icin daha verimli olur?Kariyer planimi uzun soluklu olarak hedefliyorum bu yuzde ince eleyip sik dokuyorum. SImdiden yorumlariniz ve ilginiz icin cok tesekkur ederim iyi calismalar dilerim...

Borsa Nasıl Oynanır  inovasyon nedir    Borsa Yorumları    Petrol Fiyatları    Standart Sapma

Benim cevabim:

b planiniz daha isabetli olur, bu arada bahsettigum sitelerden bir suru finans kitabi indirip okuyarak bilgi dagarciginizi genisletebilirsiniz.
Read More!

Finansal Kriz Nedir, Ne Demektir

Finansal Kriz Nedir: Ogrencilik yillarinda duydugum en kuyruklu yalanlarin basinda "Birinci Dunya Savasinda biz yenilmedik, muttefiklerimiz yenildigi icin yenilmis sayildik." yalani gelir. O zamanlar kafam fazla basmiyordu, ancak uzun yillar sonra gerceklerin farkina varabildim. Neyse, bunlari bir tarafa birakalim da bugunku yazimiza gecelim.

Bilmeyen okurlarimiz icin soyleyelim. Bundan 1 ay once "Bu isler adami sisler" baslikli yazida kriz tahmininde bulunmustuk. Muneccim degiliz, tesadufen tahminimizin uzerinde 2 hafta gecmeden piyasalar dalisa gecti ve son 2 gundur gozlemlediginiz dususler kriz tahminimizi dogru cikarmis oldu.

Borsa Nasıl Oynanır  inovasyon nedir    Borsa Yorumları    Petrol Fiyatları    Standart Sapma

Yalniz bir noktanin altini cizmeden gecemeyecegim. Deniz Gokce uc gundur Paul Krugman'a yukleniyor ve 2002 yilindan beri surekli resesyon tahmini yaptigini ve her seferinde de tahmininin tutmadigini belirtiyor. Burada soylemek istedigi sey "bozuk saat bile gunde iki kere dogru zamani gosterir" sozudur. Oysa bizim icin bu elestiri gecerli degil. Biz gecen sene borsanin %50 artacagi tahmininde bulunmustuk mesela. Bu sene pozisyonumuzu degistirdik, yani piyasayi bir adim onden takip ediyoruz. Farkimiz burada. Sansta yardim etti, hakli ciktik. Bir okuyucumuz su satirlari yazmis:

"Bir ay önce "Türkiyede yakın bir zaman da kriz çıkacak" dediniz .Bırakın Türkiyeyi Dünya sallanıyor. Almanya Dax, 11 eylül 2001 den beri ilk defa böyle sert bir düşüş göstermiş.(-7.16) İmkb de ise hedeflediğiniz 45 000 'in altını bugün gördü.

Sizce bundan sonra neler olabilir ? alım için bir fırsat mı yoksa hala tehlike devam mı ediyor? Öncü hisseler de çok (akbank,garanti,isc....)değer kaybetti.

siz, hisse senetlerini dipte mi alırsınız yoksa hisseler yükseliş trendine girdiği zaman mı?

Ututmadan, bugün ilk defa döviz kurlarında yükseliş,altında düşüş yaşandı.
Bu kadar başarılı tahminleriniz ve bilginizden dolayı sizi tekrar kutlarım."

Bir cok kisi bu sorularin cevabini merak ediyordur. Kisaca herkes icin cevalayalim. Hizla giden trenin onunde durulmaz, ben nereden bileyim ne zaman duracak. Piyasalar yatissin ondan sonra almaya niyetiniz varsa alirsiniz. Piyasalar V cizecek seklinde sizi gaza getirmeye calisanlara da kulak asmayin, V cizecekse git kendin al deyip gecin.

Uzun vadeli ne olur peki?

Bunuda sonraya birakalim, simdi vaktim kalmadi. Read More!

TRT’ye ihtiyacımız var mı?

TRT’nin yeni Genel Müdürü kurumda aşırı personel olduğundan yakınmış ve ‘bu kadar personelle 40 kanal yönetilir’ demiş. TRT’nin özel kanallarla rekabet etmeyi hedeflediğini, bunun için kaliteli yayınlara önem vereceğini, her türlü alt yapıyı kuracağını, paradan da kaçınmayacağını ifade etmiş (Star, 7 Aralık 2007).
Bir yandan ‘devlet ekonomiden elini çeksin’ naraları atılırken hala TRT’nin özelleştirilmesinin ya da kapatılmasının neden hiç tartışılmadığını merak ediyorum.
Bazıları, özel kanalların magazin ağırlıklı olduğunu, TRT’nin ise sosyal ve kültürel ağırlıklı programlar yayınlayarak ülkedeki yayın kalitesinin gelişimine katkıda bulunacağını iddia ediyor. Halbuki TRT Genel Müdürü de hedeflerinin özel kanallarla rekabet etmek olduğunu söylüyor. Nitekim yılbaşı programı için Tarkan ve Sibel Can ile anlaşılmış. Bence, bugün pijamalık kumaş almak için ne kadar Sümerbank’a ihtiyacımız varsa Sibel Can’ı seyretmek için o kadar TRT’ye ihtiyacımız var.
Ayrıca TRT vatandaşın vergileriyle finanse edilen bir kuruluş. Düşünsenize, bizden zorla vergi alıp, zorla Sibel Can’ı seyrettiriyorlar. Ya, ben Sibel Can’ı sevmiyorsam? Bunun yerine, devlet bizden TRT için hiç vergi almasa, parası cebinde kalan vatandaş isterse Sibel Can’ın (ya da kendi beğendiği bir sanatçının) konserine gitse daha iyi olmaz mı?

Not: Bu yazı yayınlandıktan sonra Sibel Can ve Tarkan’a rağmen yılbaşı reytinglerinde TRT’nin ancak 5. sırada olabildiği açıklandı. Bu yılbaşı TRT için büyük bir fiyasko olarak tarihe geçti.

What is Insider Trading Anomaly
Recent Academic Studies on Insider Trading
Insider Trading in Netherlands
Insider Trading Returns
Definition of Insider Trading
Is Insider Trading Legal?
How Insiders Use Private Information and Don’t Get Caught?
SEC Regulation on Insider Trading: Section 10b Read More!

Turban Vergisi

Mesele kisisel ozgurluklere geldigi zaman benim yaklasimim "size ne? birakin insanlar istediklerini yapsinlar"dir. Hukumet uzun suredir turban meselesini kasiyip duruyor, bu da toplumda bir gerginlik yaratiyor, ya da o hava verilmeye calisiliyor. Turban konusuna benim bakis acim gayet basit, birakin adamlar ister baslarina ister baska taraflarina taksinlar, sana ne, bana ne?

Iyi de hukumetin bu konuya yaklasmasinin sebebi "kisisel ozgurlukler" falan degil. Madem dertleri dini ozgurlukler, devletin din islerinden elini etegini cekmesini de ayni zamanda savunuyor olmalari gerekir. Tum camileri ve imam hatipleri de ozellestirmeleri, ozel din egitimini serbestlestirmeleri gerekir.

Ayrica hukumet kisisel ozgurluklere o kadar acik olsaydi raki fiyatlarinin ustune yuzde binbesyuz vergi de koymamasi gerekirdi. Birakin adam rakisini ister icsin, ister baska bir tarafina sursun, size ne, bana ne?

Ya da alternatif olarak, turbana yuzden binbesyuzluk vergi de koymayi onerebilirler. Ya da turban takmak icin senelik 400 YTL odeyerek "turban pulu" almalarini zorunlu hale getirebilirler. Bunu yapmadiklari ya da rakidaki vergiyi indirmedikleri muddetce turbanin serbest birakilmasini desteklememi beklemeyin.

Bu arada ben raki icen biri de degilim, zehir gibi birsey, insanlar kendi rizalariyla mi yoksa hukumet zoruyla mi iciyorlar onu da anlamis degilim.
Read More!

Piyasalarin Son Durumu

Bundan yaklasik 1 ay once piyasalarin son durumu hakkinda konusmus ve kriz tahmini yapmistik, krizin suclusu olarak da hukumeti ve Merkez Bankasini gostermistik. Ayrica kriz ciktiginda ABD'yi ve kuresel ekonomiyi bahane olarak karsima getirmeyin diye de uyarida bulunmustuk.

Bu tahminimizin arkasinda 2 onemli neden yatiyordu. Birincisi Erdogan yonetimindeki sosyal demokrat hukumet bir yandan populizm uygularken, bir yandan da reformlari savsakliyordu. Unakitan ve Mehmet Simsek butce aciginin artmasini onlemeye calissalar da cabalari yeterli olmuyordu.

Ote yandan Amerikan ekonomisi duraklamaya dogru yol almaya baslamisti. Ozellikle Citigroup ve Merrill Lynch subprime'dan dolayi buyuk paralar kaybetmislerdi. Bu bizim beklemedigimiz bir durumdu. Tahminler daha cok kaldirac kullanarak bu riskli araclara yatirim yapan Hedge Fonlarin zarar edecegi yonundeydi. Hedge Fonlara en az 1 milyon dolar parasi olan kisiler yatirim yapabildiginden, biz burada ortaya cikacak kayiplarin ekonomi acisindan bir risk olusturmayacagini dusunuyorduk. Ayrica hedge fonlarin sanildigindan cok daha zeki olduklarini ve risklerini "hedge" ettiklerini (yani azalttiklarini) belirtmis, ve bir kac gerizekali hedge fon disinda buyuk zarar etmeyeceklerini soylemistik.

Neticede Hedge Fonlar gercekten de cok zarar etmediler. Mesela Paulson & Co. gecen sene bazi fonlarinda %350'ye varan getiriler sagladilar. Bu hedge fonun sahibi 2007 yilinda 4 milyar dolar maas + prim almis. Yatirimcilari da cok kazanmis tabii ki. Bu kisi 4 milyar dolar prim kazanirken birilerinin de bu primi odemesi gerekiyor. Bu primi de odeyenler gerizekali Citigroup ve Merrill Lynch olmus. Yuh yani. Bu buyuk bankalarda hic mi risk yoneticisi yok, acemilerin yapmayacagi hatalari yapiyorlar?

Neticede Citigroup bu subprime probleminden dolayi 25 milyar dolar zarar yazdi ve piyasa degeri neredeyse $150 milyar dustu. Bugun hisseler $27 civarinda seyrediyor. Ben Kasim basinda $35 dolara dustugunden beri Citigroup'u takip ediyorum, belki piyasalar asiri tepki vermistir diyerekten. Fakat gorunen o ki piyasalar az bile tepki vermis. Citigroup o gunden bugune %20'nin uzerinde deger kaybetti. Ben su anki seviyelerin bile yuksek oldugunu ve hissenin $25 dolarin altina dusecegini dusunuyorum. Dustukten sonra ise uzun vadeli olarak yatirim yapilabilecegini dusunuyorum. Zaten Araplar ve Singapurlular imtiyazli fiyatlardan hisseleri yakin zamanda alarak sirkete $20 milyar civarinda sermaye sagladilar. Ben de fiyatlar onlarin aldiklari seviyelere dusmeden alim yapmam.

Neyse konu cok dagildi. Soylemeye calistigimiz sey Amerikan ekonomisinin kisa bir duraklama donemine girdigidir. Biz bunun kuresel ekonomiyi de bir miktar etkileyecegini ve neticede Turkiye'nin de etkilenecegini dusunuyorduk. Turkiye etkilendi ama bekledigimiz kadar etkilenmedi. Borsa 55000'den 50000'e dustu ama dolar yukselmek bir yana daha da dustu. Demek ki piyasadaki oyuncular Amerikan ekonomisinin duraklamasinin kuresel bir dalgalanma yaratacagini dusunmuyorlar.

Bu nedenle 10 yillik Amerikan faizleri %3.7'e duserken karsi tarafta dolarin dususune paralel olarak altin yukseliyor. Neticede gelismelerin henuz bir kriz yarattigini soyleyemeyiz.
Read More!

Kagit Para Kaldirilsin mi?

Bir okuyucumuz su yorumu birakmis:

"Fair tax'e benzer bir vergi sistemiyle ilgili gorusunuzu merak ediyorum. Amerika'da sales tax + digital para sistemi bir ara tartisilmisti. Kisaca fair tax sistemi kullanilacak ama vergi kacagini engellemek icin kagit para kaldirilacak. Tum para transferleri dijital olacagindan vergi kacagi olmayacak. Boylece hem vergi toplama, vergi verme masraflari cok azalacak hem de kayit disi kayit icine alinacak. Boylece kayit altindakilere kallavi bir vergi indirimi yapilabilecek. Bir de para harcamak yerine tasarruf tesfik edilip, Cin'e bagimlilik azalacak. Bu sistem bana gore tam Turkiye'nin ihtiyaci oldugu sistem gibime geliyor. Amerika'da buna karsi cikilmasinin bence iki nedeni vardi. Birincisi kagit paranin verdigi kisisel hurriyetin kaybi, ikincisi zaten dunya standartinda calisan bir vergi sistemi varken durduk yerde baslarina is cikarmama istegi. Turkiye'de yavas yavas kagit para onemini yitirmeye basladi, en son kredi kartiyla yapilan harcamalarin, tum harcamalarin %36'ina ulastigini okudum. Turkiye'de guclu liberteryan bir grup da olmadigina gore bir kac senelik bir egitimle boyle bir sisteme gecmek mumkun olabilir. Zaten calismayan bir vergi sistemimiz oldugu icin yerine gelecek tum sistemler daha adaletli olacagindan, "fair tax" karsilarinin argumanlarida tutmaz Turkiye'de. Degisime de acik bir toplumuz, 5 sene icinde iki defa paramizi degistiriyoruz. Bunu ABD'de yapmayi basarabilicek adamin alnindan operim.

Bir de bu avantajlarin ustune, bonus olarak tasarruf artacagindan ekonominin doviz girdisine bagimliligi azalir. Bence su anda olabilecek en iyi vergi sistemi bu. Zaten eninde sonunda kagit para kalkacak onceden kaldirmak daha mantikli. Kimse bundan 30 sene sonra kagit paranin hala kullanilacagini dusunmuyor sanirim. Sizin bu konudaki gorusunuzu ogrenmek istedim."

Bu cok kapsamli bir konu. Ancak Turkiye'nin asil problemi populizm ve onlemeyen devlet harcamalari. Vergi oranlarinin yukselmesi bunlarin bir sonucu. Vergi oranlarinin yukselmesi de neticede vergi kacaklarinin artmasi sonucunu ortaya cikariyor. Vergiden sakinamayan kesimler hem gelir vergisi hem de tuketim vergisi vermek zorunda kaliyorlar.

Olmasi gereken oncelikle devletin harcamalarinin azaltilmasi. En basta da sosyal guvenlik sisteminin bugun yapilmaya calisildigi gibi dandik bir sekilde degil, gercek anlamda reform edilmesi gerekiyor. Reformdan kastettigimizde ozunde emeklilere daha az odeme yapilmasi, emeklilik yasinin yukseltilmesi, saglik harcamalarinin kisilmasidir. Yani olmasi mumkun seyler degil bunlar.

Devlet harcamalarini kismadiginiz muddetce istediginiz kadar vergi reformu yapmaya calisin, bosa kurek cekmis olursunuz. Biraz karamsar bir degerlendirme yaptim ama gercekler boyle. Bu yuzden de biz Cin ve Hindistan gibi %9-10 buyuyecegimize ancak %4-5 buyuyoruz.
Read More!

Tam gaz popülizm

hiçbir şeyden çekmedi dünyada
nasırından çektiği kadar
hatta çirkin yaratıldığından bile
o kadar müteessir değildi
kundurası vurmadığı zamanlarda
anmazdı ama allahın adını
günahkar da sayılmazdı
yazık oldu süleyman efendi'ye


Türkiye ekonomisi popülistlerin elinden çektiği kadar hiçbir şeyden çekmedi desek herhalde abartmış olmayız. Ekonomik anlamda değerlendirelim: 20. yy'ın başında İttihat ve Terakki'nin popülist ve basiretsiz politikaları bir imparatorluğun sonunu getirdi. Sonrasından Cumhuriyet dönemi ile birlikte uygulanan popülist ekonomi politikaları zaten kangren halindeki ekonomide gelişmenin önünü tıkadı. Savaş yıllarında Türkiye "başarılı(!)" bir politika ile savaş dışında kaldı ama yiyecek ekmek bulabilen haline şükrediyordu. (Gerçi kimileri Hitler'in yanında savaşa girme rüyası görüyordu ama Allahtan gerçekleşmedi.)

1950'ler İttihat ve Terakki-CHP evliliğinin yavrusu DP (ÖzCHP de diyebiliriz) eliyle uygulanan popülist politikaların gölgesinde geçti. 1960'lardan sonra Devlet Eliyle Planlı Sürünme Modeli başat görüş olunca DPT sazı eline aldı. Sonra da tüm zamanların en popülistleri Sülü ile Bülü milletin tepesine musallat oldu.

Özal'ın kısmen doğru politikalar uyguladığı ilk dönemi, Abi'si Sülü'ye taş çıkartan popülist uygulamalarıyla ikinci Özal dönemi izledi. 1990'ları anlatmamıza hiç gerek yok.

Yüz yıl boyunca uygulanan bütün popülist politikalar sefalet, yokluk, fakirlik, adaletsizlik ve krizden başka birşey getirmedi. Tabi malum çevreler mütiş bir el çabukluğu ve göz boyama numaraları ile bu krizlerin suçunu "sözümona" liberal politikalara çıkarmaya bayılırlar, bunu da unutmayalım.

2001 krizinden sonra mührü elinde bulunduran bürokratlar iktidarı (Derviş ve ekibi) ve bunu izleyen AKP iktidarı 2005 yılına kadar doğru politikalar uyguladılar. Ancak 2005 yılından itibaren neredeyse tek bir çivi bile çakılmadı. Bu gidiş hayra alamet değil. 2001-2005 arasında uygulanan doğru politikaların neticesinde enflasyon düştü, büyüme hızı yüzde 7.5 seviyesine ulaştı. Gelir dağılımı düzelmeye başladı, ülkede ciddi anlamda yatırımlar yapılmaya başlandı. Bu doğru politikaların etkileri hala devam ediyor.

Ancak 2005 yılından itibaren AKP iktidarı gerçek yüzünü ve sol kimliğini göstermeye başladı. Demek ki daha önceki popülist politikalardan ve bunların yarattığı cehennemden yeteri kadar ders almamışız.

İşte son bir haftada gözümüze takılanlar:

- Başbakan Erdoğan: "MB’nin özerk olmasının kararını veren de parlamentodur."

- Kent hastaneleri kurmak istediklerini söyleyen Başbakan Erdoğan, bu kapsamda Türkiye’nin en büyük hastanesinin İkitelli’de yapılacağını açıkladı.

- AKP'den Diyarbakır için 'Bedava elektrik' atağı

- Süper Lig'de temsilcisi bulunmayan illerin milletvekilleri ve bazı kulüplerin yöneticileri, Futbol Federasyonu'na ligden bir defaya mahsus düşmenin kaldırılmasını, TFF 1.Lig'den katılacak 4 takımla birlikte yola 22 takımla devam edilmesi önerisinde bulundu.

- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Hedefimiz şu; bu ülkede herhangi bir sosyal güvence kartı elinde olsun olmasın biri doğum mu yapacak, hemen istediği hastaneye gidecek, orada bu çocuk dünyaya gelebilecek. 18 yaşına kadar da Türkiye Cumhuriyeti devleti bakacak. Bunu batılı yapıyor da Türkiye Cumhuriyeti niye yapmasın?" dedi.

- Sosyal güvenlik tasarısının Meclis'teki çalışmalarını yöneten alt komisyon başkanı, AKP'li Zekai Özcan, düzenlemenin memurlarla ilgili hükümlerinin içine sinmediğini söyledi. Başkan Özcan, mevcut sistemde en büyük adaletsizliğin, devredilen Emekli Sandığı'nda olduğunu dile getirdi. Ne çıkmaz reformmuş şu Sosyal Güvenlik Reformu ama!

Yapılan KDV indirimlerini, teşvik uygulamaları altında milletin parasının peşkeş çekilmesini falan artık vak'a-yı adiye'den sayıyoruz. Seçimlerden bu yana kılını kıpıdatmayan hükümet, belediye seçimlerine göz önünde bulundurarak muslukları açmış durumda. Tekrar edelim: Bu gidiş hayra alamet değil.

Bu blogda krize gidiyoruz şeklinde öngörüde bulunan ilk yazar sanırım benim (Krize geri sayım). Ancak medyadaki dandik ekonomi yazarlarının kriz tellalığı ile karıştırılmamasını istiyorum. Büyük ihtimalle 2009'dan sonra yaşayacağımız kriz ABD ya da dünyada yaşanan ekonomik sorunlar nedeni ile değil, tamamen kendi yediğimiz hurmalar yüzünden olacak!
Read More!

Paralı üniversite

YÖK başkanınının 'üniversiteler paralı olsun' önerisini Ekonomitürk'teki arkadaşlar yorumlamaya başladı. Yıllardır eğitimin paralı olmasını savunan biri olarak yazılanlara sonuna kadar katılıyorum. İlave katkılarla konunun zenginleşeceğine inanıyorum.

Ekonomitürk'te yer alan yazıların tamamı bu sistemin öğrencinin aleyhine olmadığını anlatmaya yönelik. Çünkü herkes böyle bir uygulama olması durumunda bugüne kadar eğitim maliyetlerini vergi verenlerin sırtına yıkmış olan öğrencilerin isyan edeceğini ve böyle bir öneriye karşı çıkacağını düşünüyor.
Şimdi gidip o günün gazetlerine bir göz atın bakalım, kimden itiraz gelmiş? Öğretim üyeleri sendikasından, öğretmenler sendikasından. Çünkü eğitim sistemi bu şekilde değişirse en büyük zarar görecekler öğrenciler değil, öğretim üyeleri. Sisteme parann girmesi, öğrencilere seçme şansı tanınması, dersine girmeyen, asistanını sokan, mesleğinin gerektirdiği asgari vasıflara dahi sahip olmayan, kerameti kendinden menkul yüzlerce öğretim üyesini rahatsız ediyor.
Bilinmeli ki paralı eğitim önündeki en büyük engel öğreciler ya da veliler değil, eğitimcilerdir. Umarım yeni YÖK başkanı bu direnişi kıracak kararlılğı gösterir.
NOT: Dikkat ediyormusnunuz? Hastaneler paralı olsun dendiğinde de en büyük tepki hastalardan değil, doktorlardan geliyor.

Borsa nedir?
GSYH, CPI ve GSYH Deflatoru
Fraktal nedir? Read More!

Sadece üniversiteler mi paralı olmalı?

Üniversitelerin paralı olma konusu tahminimden fazla ilgi çekmiş. Blog olarak hitimiz artmış, bakalım bu "YÖK balonu" ne kadar sürecek.

YÖK başkanı üniversiteler paralı olsun mealinde birşeyler söyleyince aklını peynir ekmekle yemiş sosyal(ist) devlet sempatizanları, dünyada cennet yaratma idealiyle yola çıkmış sosyalizmin kendi yarattığı cehennemde boğulmasına aldırmadan, türlü türlü bahanelerle günahlardan sıyrılıp suçlu arama peşindeler ya, hemen "vahşi kapitalist"ler hedef olmuşlar. Bu geri zekalılar, "hak"lardan dem vurup "eğitim"in herkesin hakkı olduğunu dolayısıyla da parasız olması gerektiğini iddia ederler ama içlerinden bir tanesinin bile "bütün ekmekler herkese parasız olsun" "sosyal devlet vatandaşını doyurmak zorundadır" dediğini duymadım. Oysa konu "hak" olsaydı, eğitimden önce "hak" olan bir sürü şey var.

Bence YÖK başkanının söylediği "üniversiteler paralı olmalı" iddiası doğrudur ama aynı zamanda eksiktir. Sadece üniversiteler değil bütün okullar ücretli olmalıdır.


Aile ekseninde düşünecek olursak çocuk bir tüketim malıdır. Anne baba bu tüketim malını satın almakta ya da almamakta özgürdür. Başkalarının satın aldığı bir arabayı başkalarının ödemesi ne kadar saçma ise, başkalarının satın aldığı çocuğun ücretinin benim vergilerimle ödenmesi de aynı şekilde saçmadır. Bugün zaten devlet eliyle sunulan eğitim komik ve acınacak durumdadır. Hiç bir devlet okulu ne özel okullarla ne de abidik gubidik sistemin sonucu mantar gibi ortaya çıkan dersane sistemiyle rekabet edememektedir.

Eğer devletin illaki eğitim alanında yer alması isteniyorsa bu üreticiler tarafında değil tüketiciler tarafında olmalıdır. Devlet vatandaşın araba almasını istiyorsa destek araba üreticilerine verilmez, tüketicilere verilir. Eğitim konusu da hiç farklı değildir. Eğer eğitim konusunda devlet desteği olacaksa okullara ya da öğretmenlere değil destek ailelere ve öğrencilere verilmelidir.

Tabi durum sadece okulları paralı yapmakla kalmıyor. Bundan bir süre önce öğretmenler günü vesilesi ile zoraki bir yazı yazmıştım. Orada yazdığım maddeleri tekrar edeyim:

1. Zorunlu eğitim kaldırılsın.
2. Tevhid-i tedrisat kanunu kaldırılsın.
3.Öğretmenlere ve okullara verilen teşvikler kaldırılsın, eğitim konusunda illaki de teşvik verilecekse öğrencilere ve ailelere verilsin.
4. YÖK lağv edilsin, gerek üniversiteler, gerekse liseler bağımsızlığa kavuşsun.
5. Her öğretmene eşit maaş, eşit statü gibi saçma uygulamadan vazgeçilsin.
Read More!

Özel üniversite/paralı üniversite

Aşağıdaki olay bir arkadaşımın başından geçmiş. Blogda üniversitelerin paralı olma konusu açılınca bana aktardı ben de kısaca özetliyorum:

Bu arkadaşım bir devlet üniversitesinde lisans öğrenimi ve bir özel üniversitede yüksek lisans eğitimi almış. Yüksek lisansı bitirdikten sonra doktora için yurtdışındaki okullara başvurmaya karar vermiş. Toplam 12 okul seçmiş. Başvuru yapanlar bilirler, bu okulların hepsine ayrı ayrı başvuru formları, başvuru ücretleri, transkriptler, sınav sonuçları vs gönderiliyor.

Arkadaşım çalıştığı işyerinden önce devlet üniversitesinin telefon numarasını çeviriyor. Kayıt işlerine ulaşıp 12 adet transkript istediğini söylüyor. İlk telefonda karşısına çıkan kişi okula gelerek şahsen başvuru yapması gerektiğini söylüyor. Ayrıca transkript başına 6 YTL ücret yatırması gerekiyor. Arkadaşım telefonu kapatıp öğrencilik günlerinden tanıdığı ve arasının iyi olduğu kayıt işlerinde sekreterya işlerinde çalışan A hanımın direk numarasını buluyor ve onu arıyor. Derdini anlatıyor. İşyerinde çalışmakta olduğunu, acaba transkript başvurusunu telefonla yapıp ücretini transkriptleri alırken ödeyip ödeyemeyeceğinin mümkün olup olmadığını soruyor. A hanım arkadaşımın bu isteğine olumlu cevap veriyor. Arkadaşıma üç gün sonra transkriptleri alabileceğini söylüyor.

Arkadaşım daha sonra da yüksek lisans yaptığı özel üniversiteyi arıyor. Telefonda kayıt işlerinden ilk açan kişiye derdini anlatıyor. Telefonu açan kişi transkriptlerin iki saat içerisinde hazır olacağını söylüyor. Arkadaşım transkript ücretini okula gelince ödeyip ödeyemeyeceğini soruyor. Karşı taraf transkript için bir ücret ödemesi gerekmediğini söylüyor. Arkadaşım işten eve giderken kayıt işlerine uğruyor ve transkriptleri alıyor.

Ancak devlet üniversitesinden transkriptleri alabilmek için patronundan izin alması gerekiyor, çünkü devlet üniversitesinin kayıt işleri mesai saatleri dışında hizmet vermiyor. Yani patronunun insafına kalmış durumda. Neyse ki ülkemizde o kadar anlayışsız patronlar çoğunlukta değil. Arkadaşım ne olur ne olmaz diye bir hafta bekleyip işyerinden iki saatliğine izin alıyor. 72 YTL'yi bankaya yatırıyor, dekontu alıp kayıt işlerine gidiyor ve transkriptleri alıyor.

Bu iki durum aslında çok klasik bir örnek. İlki güya parasız eğitim veren devlet üniversitesi. İkincisi ise paralı eğitim veren özel üniversite. Tabi hangisinin paralı hangisinin parasız olduğuna siz karar verin artık!

Son bir not: Arkadaşım özel üniversitede burslu yüksek lisans yaptı. Ne harç ne de başka bir ücret ödemedi. Devlet üniversitesinde okurken ise her dönem başı har(a)ç ödedi.

Ilginc Yazilar:
Borsa nedir?
GSYH, CPI ve GSYH Deflatoru
Fraktal nedir?
Çernobil Faciası
Nükleer Kirlilik
Nükleer Santraller
Nükleer Enerjinin Zararları
Gönüllü Çevreci Kuruluşlar
Read More!

Universiteler Parali Olmali mi?

Bloga soyle gecerken ugradim, bir de baktim ki bugun ziyeretci sayisi 1500'u gecmis, 2000'e dogru gidiyor. Normalde pazartesileri 700-800 kisi ancak ziyaret ederdi. Eskiden Deniz Gokce kosesinde bizim reklamimizi yaptigi zamanlar da ekstradan 200 kisi falan ziyaret ederdi. Ne oldu da birden ziyaretci sayisi 1000 kisi artti diye kendime sormadan edemedim.

Bir de baktim ki sozluk.sourtimes.org'da bize link verilmis. Bu siteyi gunde kac kisi ziyaret ediyor ki, bize 1000 kisi yollayabiliyor? Keske eskiden vaktimizin oldugu zamanlar link verselerdi de yazilarimizi daha cok kisiye ulastirabilseydik. Neyse, tartisilan konu su:

NTVMSNBC'ye gore "Göreve geldikten sonra yaptığı “Bütün yasaklar kalkacak” açıklamasıyla tartışmalara neden olan YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, üniversitelerin paralı olması gerektiğini söylemis". Sourtimes'daki arkadaslar da yeni YOK baskaninin sozlerini tartisiyorlar. Genel yaklasim "kucuk Amerika oluyoruz, hosegeldin vahsi kapitalizim" seklinde ozetlenebilir. Zaten farkli bir konsensus yaklasim olsaydi ortada, daha bastan ekonomiturk diye bir blog olmazdi.

YOK Baskanini tanimam etmem, onyargili olarak "dinciler tarafindan atandiysa dincidir, hedefi turbani serbest biraktirmaktir" seklinde dusunurum ama onyargilarimin beni yonlendirmesini de buyuk olcude engellemesini bilirim.

Adam dogru soylemis. Ben bu konuda bir yaziyi bundan 14 ay once yazmistim, Yusuf Ziya Ozcan anafikir olarak aynisini soylemis. Bakin o yazida sunlari soyluyorum:

"Ulkemizde ogrencilerden toplanan harclarin universitelerin gelirlerinin sadece %4'unu karsiladigini ogreniyoruz. Daha once sahip olmadigim bir bilgi idi bu. Bugunlerde tartisilan konulardan bir tanesi universite harclarina zam yapilip yapilmamasi. Bu konuda detayli bir analiz yapmayacagim ama soyle genel bir yorum yapmak istiyorum.

Piyasa mekanizmasi herkesin tukettigi urunun karsiligi olan fiyati odemesi esasina dayanir. Devletin vergilendirme sistemi veya uyguladigi tesvikler piyasa fiyatlarinda carpikliklara neden oldugu icin kaynaklarin en etkin sekilde kullanilmasini onler. O yuzden teorik olarak herkes aldigi egitimin karsiligini odemek durumunda olmalidir. Bu acidan bakildiginda harclarin ortalama 25 kat arttirilmasi gerekliligi ortaya cikiyor.

Iyi de harclar Turkiye'de 25 kat arttirilirsa okumak isteyip de okumaya gucu yetmeyecek bir cok kisi universiteye gidemeyecektir. Devletin kuculmesi gerektigini, saglik, sosyal guvenlik (emeklilik) gibi herkesin devletten bekledigi hizmetleri kademeli olarak kisarak devleti kucultmemiz gerektigini daha onceki yazilarimda cok savundum. Oysa egitim konusunda boyle dusunmuyorum. Egitimi saglik ve sosyal guvenlikten ayri tutmamin en onemli nedeni gelecekteki uretkenligi arttiracak olmasidir. Insanlarin emekli olmasini kolaylastiracak politikalar bizim uretkenligimizi azaltan politikalardir mesela.

Benim kafamda olan sistemde universite harclari okulun giderlerine gore belirlenmeli ve devletten universitelere direkt kaynak aktarimi olmamalidir. Bu bahsettigim sistem devlet universiteleri icin gecerli, ozel universiteler harclarini istedikleri sekilde belirleyebilirler. Peki aileler 25 kat artacak harclari nasil odeyecekler? Devletten enflasyon + %2 faizle harc kredisi alarak tabii ki. Ogrenciler mezun olduktan sonra borclarini esnek bir takvime bagli kalarak odeyebileceklerdir. Boylelikle devletin sirtindan buyuk bir yuk kalkmis ve alinan hizmetten faydalananlarin omuzlarina binmis olacaktir.

Dikkatinizi cekmek istedigim bir nokta var. Devlet burada yine yuksek egitimi subvansiyona devam ediyor. Normalde enflasyon (enflasyon nedir?) +%10 civarinda borclanilan ulkemizde ogrenciler dusuk faizlerden borclanarak devletten senede %8 oraninda destek almis olacaklardir."

Eski yaziya giderseniz okuyucu yorumlarini vs. de gorebilirsiniz. Mesele basit. Maliyeti 100 lira olan bir mali 4 liraya satiyor devlet. Millet de siraya girmis almak icin bekliyor. 4 liralik fiyat gercekten abzurd bir fiyat. Benim dedigim gibi fiyati 100 liraya cikarmak yerine 25 veya 50 liraya cikarmak isteseniz bile bu ulkede kiyamet kopar. Ama avantaya alismis vatandas tepki gosterir diye olmasi gerekeni de soylemeyecek degiliz.

Borsa nedir?
GSYH, CPI ve GSYH Deflatoru
Fraktal nedir?
Read More!

Reklamlar

Coktandir reklam yapacagim bir turlu elim gitmedi. Blogumuzun ilk sponsoru olan Istanbul Restaurants sitesini bir kere daha hatirlatayim. Ben Turkiye'de yasamadigimdan guncel ve ise yarar bir site olup olmadigini bilmiyorum. Ziyaret eden veya kullanan okuyucularimiz varsa ve beni bilgilendirirse sevinirim.

Ben mesela New York'ta menupages isimli siteyi kullaniyorum, cok ise yarar bir site.

Ikinci reklamimiz ise link degis tokusu yaptigimiz Derin Dusunce sitesi olacak. Gordugum kadariyla onlarin yazilari daha politik konular uzerine. Biz ise ancak gaza geldigimizde politik konularda yazilar yaziyoruz. En son Liberalizm ve Islam konusu uzerine bir yazi yazmislar. Ilgilenenlere duyurulur.
Read More!

Geleneksel Sene Sonu Degerlendirmesi

Gecen sene yaptigimiz tahminlere bakmanin zamani geldi. Ilk izlenim olarak 2007'nin 2006 gibi cok karli gectigini belirtmeliyim. Ulke icin kayip bir yil oldu ama yatirimcilar kazandi. Demek ki daha onceki yillarda yapilanlarin ekmegini yemisiz. Neyse lafi fazla uzatmadan degerlendirmeye gecelim. Sonrasinda da 2008 yilina ait tahminlerimi yapacagim.

Borsa Nasıl Oynanır  inovasyon nedir    Borsa Yorumları    Petrol Fiyatları    Standart Sapma

Buyume:

2007 icin %4.5 buyume tahmininde bulunmusuz. Tahminimiz oldukca dogru cikacak gorunuyor. Gerci biz yilin ilk yarisinda dusuk sonrasinda yuksek buyume bekliyorduk ama Merkez Bankasinin secimlerden once degil sonra yalakalik yapmaya baslayacagini nereden bilebilirdim.

Faiz:

Merkez Bankasinin dusuk buyume rakamlarindan sonra faizi indermeye baslayacagi tahmininde bulunmusuz. Nitekim de oyle oldu. Biz ikinci ceyregin sonunda bunun gerceklesecegini dusunuyorduk, 3. ceyregin sonunda gerceklesti.

Enflasyon:

Enflasyona yonelik tahminlerimizi Subat ayinin basinda yapmistik. Merkez Bankasinin enflasyon hedefinin tutmayacagini, enflasyonun bizi hayal kirikligina ugratarak %6-7 arasinda gerceklesecegini tahmin etmistik. Whuuuhuuuuuu! Enflasyon %8'in de uzerinde cikarak Merkez Bankasinin ve hukumetin enflasyonla mucadelede ne kadar kararli! olduklarini gostermis oldu. Sene basinda da %4'luk enflasyon hedefine bakarak reel faiz hesaplayanlarin cehaletleri de boylece ortaya cikmis oldu. %18'lik nominal faizler %10'luk reel faize karsilik geliyormus, ve piyasalar bunu herkesten dogru fiyatlamislar.

Dolar:

Sene sonunda 1 dolar 1.5 YTL'den kapatir diye tahmin yapmisim. Buna bakarak "aaa ne kadar da yanlis cikmis bu tahmin" diyebilirsiniz. Ama her zaman dedigim gibi doviz tahmininde onemli olan yonunu tahmin etmektir, bunu becerebiliyorsam basariliyimdir. Ben YTL'nin dolara karsi reel olarak deger kazanacagi tahmininde bulunmustum. Eger dolar kuru 1.6'nin altinda bir degerde seneyi kapatiyor ise bu tahminim dogru cikmis olacakti. Benim tahminim YTL'nin dolara karsi reel olarak %6 degerlenecegi yonundeydi. Neticede YTL bunun cok cok uzerinde deger kazandi.

Ote yandan dolarin euro'ya karsi sabit kalacagi tahmininde bulunmustum, %9 civarinda deger kaybetti. Burada yanildik iste.

Borsa:

Borsanin sene icerisinde 60000'i gorecegini tahmin etmisiz. "Aaa 60000'i gormedi, demek ki tahmini tutmadi" diyorsaniz Allah size vicdan versin diyorum. Neticede borsa bu yil %42 deger kazandi, sene icerisinde de kazanci %50 sinirini gecti. Bizim bu seneyi karli kapatmamizin en onemli nedeni de borsanin yukselmesi idi. Benim icin surpriz olmadi.

Altin:

Altin almayin kazandirmaz tahmini yapmisim. Neticede dolar bazinda altin %30'un uzerinde artti. Bunun boyle olmasinda dolarin deger kaybinin katkisi buyuk tabii ki. Neticede TL cinsinden altin sadece %8 artti. Cok da kotu bir tahmin sayilmaz.

Petrol:

Petrol $50'i gorurse alin, en azindan $70'i gecer demisim. Ne guzel demisim ama. Gecen sene kisin cok ilik baslamsi uzerine petrol $50'in altina Ocak ayinin ortalarinda dustu. O zaman petrol alanlar bugun $95'lik fiyat karsisinda sevincten aglamak istiyorlardir herhalde. Bu tahminimiz de cok dogru cikmis gorunuyor.

Gayrimenkul:

Gayrimenkul fiyatlari tahminimizin aksine pek artmadi, kira artislari da yavasladi. Bunda Merkez Bankasinin faizleri gec indirmesinin ve enflasyonun kotu beklentilerimizin de uzerinde artmasi etkili oldu tabii ki. Bu tahminimiz tutmamis maalesef.

Futbol:
Fenerbahce'nin 10 puan farkla sampiyon olacagini tahmin etmisiz, 9 puan farkla sampiyon olmuslar. Parayi veren dudugu calar. Bu sene de Fenerbahce 6 puan farkla sampiyon olacaktir. Devreyi lider bitiren Sivasspor ise ligi ilk 4 icerisinde bitiremeyecektir (bence 7. falan bitirir ama o kadar detaya girmeyeyim).

2008 ile ilgili tahminlerimiz ise soyle:

Buyume tahminimiz %5. Merkez bankasi "Ver gazi evladim ver gazi" diyerek buyumeye destek cikacaktir.

Kisa vadeli faizlerin %15'e dusmesini bekliyorum ama sonrasinda ne olur bilemiyorum. Orta vadeli faizler %16'nin pek altina dusmes, hatta %20'leri gorur diye dusunuyorum.

Enflasyon oraninin Merkez Bankasinin hedefi olan %4 ile uzaktan yakinda ilgisi olmayacagini dusunuyorum, tahminimce sene sonunda enflasyon en iyi ihtimalle %7 olur, %10'lari tekrar gormemiz de hic ama hic surpriz olmaz.

Dolar bu sene euroya karsi biraz deger kaybeder ve 1.5 civarinda kapanir. YTL karsisinda ise sene icerisinde 1.5 degerlerini goruruz, sene sonunda ise reel olarak sabit kalir ve 1.3 YTL'den kapatir.

Borsa icin tahmin araligim 45000-65000. Kisa vadeli dusunenlere bu sene borsayi tavsiye etmem, en azindan bu seviyelerden alim yapmam. Ben borsadaki agirligimi azalttim ve azaltmaya da devam ediyorum, %35'e kadar dusurmeyi hedefliyorum. Dustukten sonra agirligini arttirabilirim ama bu sonra dusunecegim bir konu. Goreceginiz uzere bu sene bir kriz cikmasini bekliyorum. Olur mu olmaz mi bilmem, olasiligi bayagi yukseldi. Hukumetin yanlistan donup dogruyu bulacagini dusunmuyorum. Bulsalar bile bu etkisini hemen gostermez, gec kaldilar anlayacaginiz. Neticede ben portfoyumu bu ihtimallere gore hazirliyorum. (Kesin cikacagini bilseydim portfoyu bosaltirdim mesela, anlayan anladi.)

Altin almam. Sene sonunda $900'i gecmez diye tahmin ediyorum.

Petrol de almam artik. Bence petrol fiyatlari $130 sinirini gecemez. Bu seviyeye ulasirsa alternatif enerji fiyatlari petrol fiyatlarinin altina dusmeye baslar cunku. Gunes enerjisinin donusumunu saglayan sirketler veya bu konuda teknoloji gelistiren sirketler prim yapar.

Gayrimenkul fiyatlari da cok oynamaz 2008'de. Hatta krizle birlikte fiyatlar bir miktar dusebilir bile.

2008 icin en iyi yatirim stratejisi gecelik faiz veya uzun vadeli enflasyona endeksli bono gibi gorunuyor. Neticede %10 reel getiri elde ediyorsunuz. Bu her ne kadar goreceli olarak dusuk olsa da normalde opup basiniza koymaniz gereken bir getiri. Krizden sonra fiyatlari cok dusen kagitlara girerek getirini arttirmaniz da mumkun.

Ozetle 2007'nin cok karli gectigini soyleyebiliriz. Cikacak tahmini yaptigimiz ama cikmayan bir gayrimenkul var. Parasini "cikacak" dedigimiz enstrumanlara esit olarak yatiran birisi karsiligini fazlasiyla almistir. Uzun suredir surdurdugumuz iyimser tahminlerimize 2008'de ara veriyoruz. Yine de reel olarak bu iyi kazanc elde edemeyecegimiz anlamina gelmez. Turkiye ise 2008'i de kaybedecek ve AKP'nin toplum icerisindeki destegi azalacaktir. Issizlik orani hafifce yukari cikacaktir. Grevlerin sayisi ve siddeti ise artmaya devam edecektir.

Ben de cok riskli bir tahmin yapmis oldum boylece, insallah kaybeden ben olurum demekten de kendimi alamiyorum ama.

Neredeyse unutuyordum. TEGV'e 20 YTL bagis yapan okurlarimiza 2008'de IMKB-100 endeksinin uzerinde getiri saglayacak 3 sirket ismi verecegim. Gecen sene verdigim isimler ortalamada IMKB-100 endeksinin uzerinde getiri sagladilar (mesela GARAN %126 artti).
Read More!

Vergide Eşitlik, Adalet ve Verimlilik Nedir

bir okurumuz, eksi iktisat'taki (iktisat nedir) bir yazimin yorum bolumunde bir soru sormus. cevap uzayinca, cevabi ayri bir yazi olarak yayinlamayi uygun buldum. soru su:

"Vergilendirme gelir yerine tuketim ustunden olursa esitlik/adillik durumu ne olur? (Bunun pratikte zor oldugu asikar ama merak iste)"

bu eskiden beridir uzerinde tartisilan bir soru. ama son yillarda, amerika'da "the fair tax act" adli yasa tasarisi gundeme geldikten sonra tartisma yeniden alevleniyor. (fair tax, adil vergi demek.)

Demokrasi Nedir   Küresel ısınma Nedir  Özel Üniversiteler    Bilgisayar Nedir    Teknoloji Nedir


gelelim soruya. bir defa, tuketim vergileri genel olarak "regressive" ozellik gosterirler. bunun sebebi fakir insanlarin kazanclarinin buyuk bolumunu tuketmesi. zenginler ise kazanclarina oranla daha az tuketip daha cok tasarruf yaptiklari icin tuketim vergisinin onlar uzerindeki yuku (goreceli olarak) daha hafiftir. bu acidan tuketim vergilerinin toplum icerisinde esitsizligi arttirdigi iddia edilir. esitligin/esitsizligin onemli olup olmamasi ya da ne tip esitligin (gelir mi, tuketim mi, servet mi?) onemli olmasi subjektif konular. ama toplumun adalet anlayisi (genel olarak) esitlige deger veriyor ise, kapsamli bir vergi reformu onerisinin bu meseleyi ciddiye almasi gerekir. yukarida sozunu ettigim "the fair tax act" gibi onerileri savunanlar onerilerinin, en azindan tuketim acisindan toplumu daha esit hale getirecek onlemleri barindirdigini iddia ediyorlar. (ayrinti isteyenleri google'a yonlendirecegim.)

vergi sisteminin adilligi ise tamamen subjektif bir mevzu. misal, su "adil vergi" kavraminin sozde mi ozde mi adil oldugu tartismalidir. ayrica, adalet illa esitlik anlamina gelmez; hatta kimi bakis acilarina gore esitsizligi gerektirebilir. yani bir insan tuketim vergisinin esitsizligi arttiracagini dusunse bile pek ala onu daha adil bulabilir. nasil mi? mesela soyle dusunur: gelir, bir insanin topluma yaptigi katkinin karsiligidir. uretim, toplumun isgucu, sermaye, isgucunun niteligi, toprak ve saire gibi uretim faktorleri kullanilarak yapilir. cok kazanan insanlar bu uretim faktorlerini digerlerinden daha verimli kullananlar, yani topluma daha cok katki yapanlardir. gelirlerini harcamayip tasarruf yapanlarsa gelecekteki uretime ve hatta verimlilik artisina katkida bulunurlar. tuketiciler ise uretileni kendi istekleri dogrultusunda tuketirler. olaya boyle bakan bir insan icin adil olan, gelir vergisi dahil, isgucu, sermaye ve saire uzerindeki tum vergilerin bir tuketim vergisiyle yer degistirmesi olabilir. oysa ki esitlikci bir bakis acisindan bu sistem adaletsizdir. (bundan mirrlees yaklasimi konusundaki yazimda bahsetmistim.)

ozetle, vergi sisteminin toplumun esitlik/adalet tercihleri yonunde sekillenmesi tamamen siyasi bir surec. bu konuda biz ekonomistlerin soyleyecegi fazla bir sey yok. ama baska bir konuda soylenebilecek cok seyler var; o da iktisadi verimlilik. zaten yukarida sozunu ettigim "adil vergi" tartismalarinda dikkatimi ceken, bunun topluma (olculebilir ve gozlenebilir) maddi katkilarinin ne olacaginin one cikmasi. savunuculari, uretim uzerindeki tum vergilerin kaldirilmasinin cok belirgin bir buyume artisi getirecegini, vergi sistemini basitlestirip burokrasiyi azaltacagini iddia ediyorlar. tabii bu gorusleri elestirenler de var. (detay arayanlari yine google'a havale edecegim.)

pratikte fiyatlari bozup verimsizlik yaratmayan bir vergi sistemi olmaz. ama mevcut sistemlerden daha basit, etkin ve verimli sistemler gelistirilebilir. peki tuketim vergisi bunu saglayabilir mi? amerika'yi bilmem ama turkiye'de su an icin saglayamayacagi kesin. en basta vergi kacaklari alir basini yurur. ayrica, bana boyle bir sisteminin gerek sarti, kamu harcamalarini radikal bir bicimde azaltmaktir gibi geliyor. kisaca, hem iktisadi hem de siyasi yonden su an icin bize cok uzak bir mevzu bu.
Diger bir konu ise vergi affi konusudur ama ona da baska bir zaman bakariz.
Read More!

Bağımsız Futbol Federasyonu

Geçen ayın gazetelerinden okuduğuma göre Türkiye Futbol Federasyonu'nun yapısını değiştirecek yasa TBMM'ye sunulmuş. Bundan sonra Futbol Federasyonu bağımsız olacakmış.
Çok güzel bir gelişme. Geçmişte bakan Mehmet Ali Şahin’in TFF başındaki Haluk Ulusoy yönetimini devirme çabalarını üzüntüyle izlemiştim. Hükümetin büyük ölçüde ‘Profesyonel’ olan bir organizasyonun yönetimine müdahalesi bana, Koç Holding’in yönetimine hükümetin müdahale etmesi kadar saçma ve kabul edilemez uygulama olarak gelmişti (hala öyle geliyor). Peki nasıl oluyor da hükümetler bu kadar pervasızca Federasyon yönetimine müdahale edebiliyor?

Demokrasi Nedir   Küresel ısınma Nedir  Özel Üniversiteler    Bilgisayar Nedir    Teknoloji Nedir

Bence iki açıklama var: Birincisi, en büyük klüplerimiz bile ‘Profesyonel’ değil. Hala para kazanmak için seyircisine değil, devletin kapısına gidiyor. Devletten arsa, teşvik, borç erteletme taleplerinde bulunuyor. İkincisi, bütün liglerde Belediye Takımları’nın önemli bir ağırlığı var. Yollarının çamurdan geçilmediği, suların doğru düzgün akmadığı, çocukların oyun oynayacak park bulamadığı şehirlerin belediyeleri futbola trilyonlarca lira harcıyorlar.Hal böyle olunca, parayı verenin düdüğü de çalmak istemesinden daha doğal ne olabilir? Kanunları değiştirmekle bu iş ne kadar çözülebilir? Read More!